01 tutunamayanlar



Yüklə 1,87 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/43
tarix02.01.2022
ölçüsü1,87 Mb.
#37691
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   43
oc49fuz-atay-tutunamayanlar

TURGUT ÖZBEN’İN MEKTUBU

Bu  notların  yayımlanacağını  sanmıyorum.  Bildiğiniz  gibi,

bu  eseri  birçok  derlemelerin  sonunda  meydana  getirdim.

Kitabı  bastırmayı  başarırsanız,  esere  koymaya  cesaret  ede-

mediğim  bir  bölümü,  belki  ayrıca  sonuna  eklemeyi  uygun

bulursunuz.

İlk bakışta dağınık görünen notların arasına, bütünlüğü-

nü  -bence  bir  bütünlüğü  var  elbette  bu  notların-  bozması

endişesiyle bir türlü yerleştiremediğim bu kısa bölümü son

kısma  eklerseniz,  o  zaman  isteyen  okur,  isteyen  de,  kitap

bittiği için, yüzüne bile bakmaz. Birçokları, kitabın başında

ve sonunda yazılanları sevmediği için, onları da bir yükten

kurtarmış olursunuz. Ben de eskiden böyle bölümleri oku-

mazdım. Şimdi -belki de Selim’in günlüğünün etkisiyle- ki-

tapların bir satırını bile kaçırmıyorum.

Kitabın -ya da notların- anlattığı hikâye dışında, bir insan

gibi ayrı bir macerası var bence. Selim olmasaydı, belki bu

macerayı  hiç  bilmeyecektim.  Kitapların  özüne  düşkün



717


olanlar için -bütün meselelerin özüne düşkündür bu insan-

lar- elbette önemi yok bu küçük ayrıntıların. Kitabın baskı-

sı  nasılmış,  kâğıdı  ne  biçim  kokuyormuş,  kaç  tane  önsöz

yazılmış gibi ayrıntılardan hoşlanmak bir düşüklüktür, ka-

bul ediyorum; ne var ki bunun gibi küçük ayrıntılar olma-

saydı Selim olmazdı. (Ben zaten olmazdım: belki böyle kü-

çük ayrıntılarla olurum diye ümit ediyorum.) Olmasın, di-

yorsunuz. Sizinle bütünüyle aynı düşüncedeyim; fakat aynı

duyguda olduğumu söyleyemem.

Eskiden  deliliğin  şeytanlarla  ilgili  bir  hastalık  olduğunu

sanıyorlarmış. İsa da bir delinin bedenindeki şeytanları do-

muzlara  göndererek  bir  mucize  göstermiş.  Bugün  de  içi-

mizdeki şeytanlardan söz ediyoruz. Ortaçağlarda delileri bir

gemiye  bindirir,  liman  liman  dolaştırırlarmış.  Şimdi  başka

türlü davranıyorlar. Bir gün, belki biz de başka bir anlayışla

ele alınırız, başka bir gözle inceleniriz. Biz derken gene bir

çekingenlik  kaplıyor  içimi.  Selim  beni,  günlüğündeki  an-

siklopedide “Süleyman Kargı”yla Hüseyin Bezenel arasında

bir  yere  sıkıştırsaydı  mesele  kalmayacaktı.  Yapmadı,  yapa-

mazdı. Nasıl bahsedecekti benden?

Turgut Özben, diyecekti: evli, iki çocuğu var. İşi gücü ye-

rinde. Ben öldükten sonra bir araba aldı. Bir de kat almaya

hazırlanıyor. Bugünkü durumunun da bir özenti olarak ni-

telendirilmesi mümkün.

Turgut Özben, işsiz güçsüz takımından, bazı anormal be-

lirtiler  gösteriyor.  Kendi  kendine  konuşuyor.  İsa’nın  tavsi-

yesine  uyarak,  cennete  gidebilmek  için  elindeki  varlığı  bı-

raktı.  Bir  gün  peygamberliğini  bile  ileri  sürebilir.  Kendini

bir trene bindirdi; istasyon istasyon dolaşıp duruyor.

Olmazdı;  beni  kurtarabilecek  bir  çabada  bulunamazdı.

Hayatımı, kazanıp kaybetme esası üzerine kurmuştum. Be-

ni  böyle  tanıyordu.  Sonunda  büyük  çırpınışlardan  sonra,

Selim’le birlikte onların kazanacağı ve bunun dışında kalan

718



herkesin kaybedeceği saplantısına takıldım.

Orada  öylece  kaldım.  Benim  durumum  da  bir  bakıma

acıklı.

Bütünüyle unutulmaya kimsenin gücü yetmiyor. Bir du-

varda  iki  satır  yazı,  bir  albümde  soluk  bir  resim,  bir  Se-

lim’in ölümü bana hepsinden acı geliyor. Bir de, bütünüyle

unutulmak gibi acıklı bir oyuna kimsenin yüreği dayanamı-

yor.  Selim’e  bile  unutulmak  ölümden  acı  geliyor.  Selim’in

ölümü  bana  hepsinden  acı  geliyor.  Bir  de,  bütün  bunları,

Selim  öldükten  sonra  düşünmek  acı  geliyor.  Sonumu  dü-

şünmüyorum:  baş  tarafım  acı  geliyor.  Değiştirememek  acı

geliyor. Selim’e, ben de varım Selim, ben de varım, diyeme-

mek acı geliyor. Beni de al Selim; ölümden, unutulmaktan

öteye götür. Birlikte tutunamayalım. Ölmekle bana haksız-

lık ettin, birçok insana haksızlık ettin. Bütün bunları diye-

memek acı geliyor.

Sonra,  kendi  kendime  konuşuyorum:  Kışlık  sarayımda,

Olric’le  konuşuyorum.  İkimiz  de  üşümeye  başladık.  Sıcak

ülkelerden  kaçtık;  soğuk  ülkelerde  üşüyoruz.  Durmadan

dudaklarımı oynattığım için, beni garip bakışlarla süzüyor-

lar.  Beni  neşelendir  Olric,  diyorum.  Olric’se,  deliler  gemi-

sinden söz ediyor bana. Onun da kararlılığı kalmadı. Garip

hikâyeler  anlatıyor.  Dediğine  göre,  geçen  gün  kaldırımda

yattığını  gördüğümüz  adam  saralı  değilmiş:  Hazreti

İsa’ymış.  Bizi  denemek  için,  öyle  boylu  boyunca  yatıyor-

muş.  Yumruklarını  yalandan  sıkmış;  gözlerini,  bizi  aldat-

mak için yummuş. Ben bütün bunlarla başa çıkamam Olric,

diyorum. İnsan her gün yüzlerce olayla karşılaşıyor. Bu söz-

lerim Olric’i neşelendiriyor. Demek sayıları gittikçe artıyor,

diyerek  gülmeye  başlıyor.  Sonunda  kimse  başa  çıkamaya-

cak.  Her  zengine  bir  İsa  düşecek  diye  söylenip  duruyor.

719



Ben  daha  onun  kadar,  akıl  yolundan  uzaklaşmadım.  Peki

Olric, diyorum: gemileri kim yürütecek, ekmeği kim pişire-

cek? Mazur görmek gerekiyor onu: Olric iyi yetişmedi, top-

lumsal kültür almadı. Bütün vaktini beni izlemekle geçirdi.

Şimdi beni, eskisi gibi beğenmiyor. Sözlerinizi ve davranış-

larınızı  mantıki  sonuçlarına  götürüyorum,  diyor.  Bir  yan-

dan da pekâlâ, gerçeklere işine geldiği zaman sırtını çeviri-

yor.  Kaldırımda  yatan  adam  masalını  onun  uydurduğunu

sanıyorum. Yoldan geçen insanları, eski tanıdıklarıma ben-

zetiyor. Kendimi nereye atacağımı bilmiyorum.

Her  zaman  böyle  değiliz.  İlerisi  için  planlar  kuruyoruz.

Tutunamayanlar  ansiklopedisine  yeni  bölümler  yazmayı

düşünüyoruz.  Benim  de  girmem  ihtimali  kuvvetle  belirdi.

Olric öyle söylüyor. Ben de kendime göre hazırlıklar yapı-

yorum.  Olric’in  temasları  bitince  yeniden  müracaat  edece-

ğim. Elimde kuvvetli deliller var bu sefer. Bu sefer öyle ko-

lay atlatamazlar. Olric bana cesaret veriyor. Bir celsede biti-

ririz bu sefer, diyor. Ben biraz kuruntuluyum. Herkesi tanı-

dığını söylüyor. Benim gitmem bile gerekmeyecekmiş belki.

Öyle olursa sevinirim. Ben de yavaş yavaş kendi bölümümü

yazıyorum; bazı küçük değişiklikler yapmama izin verilece-

ğini söylüyor Olric. İyi olur; yoksa bir celsede verilecek ka-

rarın bir anlamı kalmazdı.

Sonra,  Olric’le  birlikte  istediğimizi  yapacağız.  Romanlar

yazacağız:  bitip  tükenmeyen  romanlar.  “Tutunamayanların

Sonu”,  “Tutunamayanların  Dönüşü”  gibi.  Tutunamayanla-

rın romanı biter mi?

Kabulümü  rica  ediyorum  sayın  yargıçlar.  Hüsnü  Beyin

oğlu  ve  mühendislikten  emekli  Turgut  Özben’in  kabulünü

rica ediyorum. Yetersizliğimin kabulünü rica ediyorum. Be-

ni anlamanızı, bana aranızda yer vermenizi rica ediyorum.

Geriye  dönemeyeceğim  bir  yola  çıkmış  bulunuyorum.  Bu



720


yoldaki  araştırmalarımın  değerlendirilmesini  rica  ediyo-

rum. Aranızda ve huzurunuzda bulunmaktan kıvanç duyu-

yorum.  Sizlerin  de  bana  çok  ihtiyacınız  olduğunu  sanıyo-

rum.  Bu  seçkin  kalabalık,  sesini  duyurmak  için  çoktandır

bir temsilci beklemektedir. Bu göreve istekli bulunuyorum.

Selim’in  ölümüyle  hissedilen  boşluk  gün  geçtikçe  büyü-

mektedir. Dünya, yaşanılır bir yer olmaktan çıkmıştır...

Olric’e durmadan, baharı göreceğimizi söylüyorum. Sara-

yın soğuk duvarları arasında geçirdiğimiz günler sona ere-

cek.  Bu  günlerin  sonu  gelecek:  bunu  hissediyorum  Olric.

Bütün gün durmadan hayatımı yazıyorum. Olayların doğru

olanlarını hatırlıyorum artık. Yalan olayları yazmıyorum.

TURGUT ÖZBEN: Babası kral olduğu için, kral sarayında

dünyaya  geldi.  Saray  adamları  ve  özel  öğretmenlerin  etki-

siyle, halktan ve onun meselelerinden uzak yetiştirildi. Sa-

rayın çevresine dilenciler yaklaştırılmadığı için fakirliği bil-

medi.  Sarayda  özel  olarak  ilkokulu  bitirdikten  sonra,  halk

çocuklarının gittiği -seçme halk çocukları demek istiyoruz-

“Gürbüz Çocuklar Ortaokula”na gönderilerek, hayat şartla-

rını öğrenmesi için çaba harcandı. Kaptan Grant’ın Çocukla-




Yüklə 1,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin