Keywords: Public health, bath, jewelry, flowers, food, plants.
77
“Ta’dil-i Emzice” ve Müellifi Hakkında Bilinenler,
İncelenmeyenler ve Gözden Kaçırılanlar
Commons, Uninvestigated and Missed Data on
“Tadil-i Emzice”and Its Author
Peruzat ALTINAY
Yüksek Lisans Öğrencisi
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul Araştırmaları Anabilim Dalı
neyperaltinay@gmail.com
Özet
“Ta’dil-i Emzice”, 61a sayfasındaki “Allah-ı celle şanuhu ve amme nevaluhu abes
nesne halk etmemiştir.” cümlesinden anlaşılacağı üzere, Yüce Allah’ın
bahşettiklerinin insanların mizaçlarına etkilerinin anlatıldığı, halk sağlığına ve
tedavilere yönelik nesir bir kitaptır. Şuuri Hasan Çelebi tesbitlerine, kelime kadro-
sundaki müzikaliteye de önem verdiği beyit ve kıt’alarla şevahit getirdiği için, eser
hafızalarda nazım olarak yer etmiştir.
Kitabın sonundaki kayda göre H.1088/M.1672-1673’ de telif edilen eserde geçen
“Vezir-i A’zam u Ekrem Cenab-ı Mustafa Paşa” cümlesinden, eserin, Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa için ikmal edildiği anlaşılmaktadır.
Eserin telif tarihi ile Şuuri’nin bazı eserlerde beyan edilen vefat tarihi 1639 da
çelişkilidir. Manfred Götz, yazmanın nüshalarını tanıtırken, müellifin vefat tarihini
H.1105/2 Eylül 1693 olarak kaydetmiştir. 1639-1693 farkı transkripsiyon
esnasındaki takdim-tehirden kaynaklanabilir.
Şuuri Hasan Çelebi’nin “Ferheng-i Şuuri” namıyla maruf, dönemine kadar yazılmış
en kapsamlı Farsça- Türkçe sözlüğün sahibi, edip ve şair olduğu sözlükteki mukad-
dime ve diğer yazılarından anlaşılmaktadır.
Edirne’deki Darüşşifa’da musiki ile tedaviye yöneldiği kaydedilen Şuuri Hasan
Çelebi’nin, “Ta’dil-i Emzice’de de kayıtlı, musikiye yönelik bilgilerini ihtiva eden
yazı Darüşşifa’daki duvarda asılıdır. Fakat; “Darüşşifa’da görev alan meşhur
hekimler” listesinde adı geçmemektedir.
Osmanlı’da, hekim olmayan münevver kesimin de tıbba yönelik eserler telif
ettikleri bilinir. “Tervihü’l-Ervah” adlı manzum tıp kitabı Ahmedi (şair),
“Müfredat-ı Tıbb (Feraidü’l-Müfredat)” Yirmi Sekiz Çelebi Mehmed Efendi,
“Risaletü’t-Tıbb” Selahaddin Efendi (matematikçi), “Menafi-i Bişumar” Mahmud
Paşa b. Hüseyin Paşa tarafından kaleme alınmıştır.
“Ta’dil- Emzice” içerdiği geleneksel tıp değerleri ve tesbitlerin dayandırıldığı
kaynaklar bakımından nazmı kudretli bir hekimin kaleminden çıktığı izlenimi
uyandırmaktadır. Şuuri lakabının ve hekim zannının da bu eserden mülhem
olduğunu düşünmekteyiz.
“Aczin ikrar eylemek hayli hünerdir arife,
Bilmediğin bilmemek cehliyle olur şöhreti.”
beyti nazmının kudretine misaldir.
Eserin müellif nüshasının 4a sayfasında: “Ta’dil-i Emzice”ismiyle mülakkap ve
mükenna kılındı.” ibaresi bulunmaktadır. “Ta’dil’ül-Emzice” olarak transkripti
hatalıdır.
Günümüzde sadece musikiye yönelik bölümleri üzerinde kapsamlı çalışmalar
yapılan eserin, günümüzde gözden kaçırılmış bazı bölümlerinden bazılarına
değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: Halk sağlığı, hamam, mücevher, çiçek, beslenme, bitki.
Summary
As understood from the phrase in page 61a of “Ta’dil-i Emzice, “Allah Hu’s glory
is the Mighty, the Supreme, has not created any unnecessary object among Hu’s
deigned things to the universe.” It is a book written in prose, on the effects of the
things that the All-mighty Allah has deigned, on the temperaments of the humans.
Since Şuuri Hasan Çelebi has brought proofs with couplets and quatrains of which
he gives importance to the musiquality of their vocabulary, the work has taken place
in the minds as poetry.
According to the record at the end of the book that was written in H. (according to
islamic calender)1088/Greg.1672-1673, it is understood from the phrase “Very
Generous Grand Vizier, Honourable Mustafa Paşa” that the work has been com-
pleted for the Merzifonlu Kara Mustafa Paşa.
The copyright date of this work and the death date of Şuuri which has been declared
as 1639 in some other works is contradictory. Manfred Götz, while introducing
copies of writing, has recorded the author's death date as H.(according to islamic
calender) 1105 / Greg. September 2, 1693. 1639-1693 difference may be caused by
a typing error during transcription.
It is understood from the foreword of his dictionary and other texts that Şuuri Hasan
Çelebi is a writer, poet and the author of the most comprehensive Persian-Turkish
dictionary up to his period which is well known under the name "Ferheng-i Şuuri".
The text of Şuuri Hasan Çelebi (who is recorded to direct his studies toward musical
therapy in the Darüşşifa in Edirne) containing information related to music,
recorded in “Ta’dil-i Emzice as well, is hanging on the wall of Daruşşifa. However,
he is not mentioned in the list of “Famous physicians who has worked in Daruşşifa".
In the Ottoman Empire, the non-physician intellectuals have known to have
authored works on medicine. “Tervihü’l-Ervah” which is a medical book written in
verse was written by Ahmedi (poet), “Müfredat-ı Tıbb (Feraidü’l-Müfredat)” was
written by Yirmi Sekiz Çelebi Mehmed Efendi, “Risaletü’t-Tıbb” by Selahaddin
Efendi (mathematician) and “Menafi-i Bişumar” by Mahmud Paşa b. Hüseyin Paşa.
From the point of traditional medicine values and the resources that the determina-
tions are based on,“Ta’dil- Emzice” gives the impression that it comes from the pen
of a physician whose poetry is strong. We think that the sobriquet “Şuuri” and the
presumption that he was a physician is inspired from this work.
“The profess of insolvency is a highly skill for the wise, His fame occurs with the
ignorance of not knowing what he doesn’t know”
Couplet above is a sample to the strength of Şuuri’s poetry. The expression; “Its
named and tagged as: Ta’dil-i Emzice.”, exists on page 4a of the author copy of the
work. Transcription as "Ta'dil'ül-Emzice" is incorrect.
Some portions of the work (on which comprehensive studies were carried out only
on the sections that are related to music), which has been missed or overlooked
recently, will be referred to.
Keywords: Public health, bath, jewelry, flowers, food, plants.
78
“Ta’dil-i Emzice” ve Müellifi Hakkında Bilinenler,
İncelenmeyenler ve Gözden Kaçırılanlar
Commons, Uninvestigated and Missed Data on
“Tadil-i Emzice”and Its Author
Peruzat ALTINAY
Yüksek Lisans Öğrencisi
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul Araştırmaları Anabilim Dalı
neyperaltinay@gmail.com
Özet
“Ta’dil-i Emzice”, 61a sayfasındaki “Allah-ı celle şanuhu ve amme nevaluhu abes
nesne halk etmemiştir.” cümlesinden anlaşılacağı üzere, Yüce Allah’ın
bahşettiklerinin insanların mizaçlarına etkilerinin anlatıldığı, halk sağlığına ve
tedavilere yönelik nesir bir kitaptır. Şuuri Hasan Çelebi tesbitlerine, kelime kadro-
sundaki müzikaliteye de önem verdiği beyit ve kıt’alarla şevahit getirdiği için, eser
hafızalarda nazım olarak yer etmiştir.
Kitabın sonundaki kayda göre H.1088/M.1672-1673’ de telif edilen eserde geçen
“Vezir-i A’zam u Ekrem Cenab-ı Mustafa Paşa” cümlesinden, eserin, Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa için ikmal edildiği anlaşılmaktadır.
Eserin telif tarihi ile Şuuri’nin bazı eserlerde beyan edilen vefat tarihi 1639 da
çelişkilidir. Manfred Götz, yazmanın nüshalarını tanıtırken, müellifin vefat tarihini
H.1105/2 Eylül 1693 olarak kaydetmiştir. 1639-1693 farkı transkripsiyon
esnasındaki takdim-tehirden kaynaklanabilir.
Şuuri Hasan Çelebi’nin “Ferheng-i Şuuri” namıyla maruf, dönemine kadar yazılmış
en kapsamlı Farsça- Türkçe sözlüğün sahibi, edip ve şair olduğu sözlükteki mukad-
dime ve diğer yazılarından anlaşılmaktadır.
Edirne’deki Darüşşifa’da musiki ile tedaviye yöneldiği kaydedilen Şuuri Hasan
Çelebi’nin, “Ta’dil-i Emzice’de de kayıtlı, musikiye yönelik bilgilerini ihtiva eden
yazı Darüşşifa’daki duvarda asılıdır. Fakat; “Darüşşifa’da görev alan meşhur
hekimler” listesinde adı geçmemektedir.
Osmanlı’da, hekim olmayan münevver kesimin de tıbba yönelik eserler telif
ettikleri bilinir. “Tervihü’l-Ervah” adlı manzum tıp kitabı Ahmedi (şair),
“Müfredat-ı Tıbb (Feraidü’l-Müfredat)” Yirmi Sekiz Çelebi Mehmed Efendi,
“Risaletü’t-Tıbb” Selahaddin Efendi (matematikçi), “Menafi-i Bişumar” Mahmud
Paşa b. Hüseyin Paşa tarafından kaleme alınmıştır.
“Ta’dil- Emzice” içerdiği geleneksel tıp değerleri ve tesbitlerin dayandırıldığı
kaynaklar bakımından nazmı kudretli bir hekimin kaleminden çıktığı izlenimi
uyandırmaktadır. Şuuri lakabının ve hekim zannının da bu eserden mülhem
olduğunu düşünmekteyiz.
“Aczin ikrar eylemek hayli hünerdir arife,
Bilmediğin bilmemek cehliyle olur şöhreti.”
beyti nazmının kudretine misaldir.
Eserin müellif nüshasının 4a sayfasında: “Ta’dil-i Emzice”ismiyle mülakkap ve
mükenna kılındı.” ibaresi bulunmaktadır. “Ta’dil’ül-Emzice” olarak transkripti
hatalıdır.
Günümüzde sadece musikiye yönelik bölümleri üzerinde kapsamlı çalışmalar
yapılan eserin, günümüzde gözden kaçırılmış bazı bölümlerinden bazılarına
değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: Halk sağlığı, hamam, mücevher, çiçek, beslenme, bitki.
Summary
As understood from the phrase in page 61a of “Ta’dil-i Emzice, “Allah Hu’s glory
is the Mighty, the Supreme, has not created any unnecessary object among Hu’s
deigned things to the universe.” It is a book written in prose, on the effects of the
things that the All-mighty Allah has deigned, on the temperaments of the humans.
Since Şuuri Hasan Çelebi has brought proofs with couplets and quatrains of which
he gives importance to the musiquality of their vocabulary, the work has taken place
in the minds as poetry.
According to the record at the end of the book that was written in H. (according to
islamic calender)1088/Greg.1672-1673, it is understood from the phrase “Very
Generous Grand Vizier, Honourable Mustafa Paşa” that the work has been com-
pleted for the Merzifonlu Kara Mustafa Paşa.
The copyright date of this work and the death date of Şuuri which has been declared
as 1639 in some other works is contradictory. Manfred Götz, while introducing
copies of writing, has recorded the author's death date as H.(according to islamic
calender) 1105 / Greg. September 2, 1693. 1639-1693 difference may be caused by
a typing error during transcription.
It is understood from the foreword of his dictionary and other texts that Şuuri Hasan
Çelebi is a writer, poet and the author of the most comprehensive Persian-Turkish
dictionary up to his period which is well known under the name "Ferheng-i Şuuri".
The text of Şuuri Hasan Çelebi (who is recorded to direct his studies toward musical
therapy in the Darüşşifa in Edirne) containing information related to music,
recorded in “Ta’dil-i Emzice as well, is hanging on the wall of Daruşşifa. However,
he is not mentioned in the list of “Famous physicians who has worked in Daruşşifa".
In the Ottoman Empire, the non-physician intellectuals have known to have
authored works on medicine. “Tervihü’l-Ervah” which is a medical book written in
verse was written by Ahmedi (poet), “Müfredat-ı Tıbb (Feraidü’l-Müfredat)” was
written by Yirmi Sekiz Çelebi Mehmed Efendi, “Risaletü’t-Tıbb” by Selahaddin
Efendi (mathematician) and “Menafi-i Bişumar” by Mahmud Paşa b. Hüseyin Paşa.
From the point of traditional medicine values and the resources that the determina-
tions are based on,“Ta’dil- Emzice” gives the impression that it comes from the pen
of a physician whose poetry is strong. We think that the sobriquet “Şuuri” and the
presumption that he was a physician is inspired from this work.
“The profess of insolvency is a highly skill for the wise, His fame occurs with the
ignorance of not knowing what he doesn’t know”
Couplet above is a sample to the strength of Şuuri’s poetry. The expression; “Its
named and tagged as: Ta’dil-i Emzice.”, exists on page 4a of the author copy of the
work. Transcription as "Ta'dil'ül-Emzice" is incorrect.
Some portions of the work (on which comprehensive studies were carried out only
on the sections that are related to music), which has been missed or overlooked
recently, will be referred to.
Keywords: Public health, bath, jewelry, flowers, food, plants.
79
“Van Gülü” Efsane mi, Gerçek mi?
Is “Rose Van” a Myth or a Truth?
Ayten ALTINTAŞ*, Şevket ALP **
*Prof.Dr.İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik
Anabilim Dalı,
e-posta: aytenaltintas@mynet.com
** Doç.Dr.Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi. Ziraat Fakültesi, peyzaj Mimarlığın
bölümü
e-posta: alp.sevket@gmail.com
Özet
Gül konusunu araştıranlar “Van Gülü”nün şöhretini duymuşlardır. Böyle bir gülün
şöhreti konusunda bir takım bilgiler olsa da bu gülün hangi gül olduğu konusu belir-
sizdir. Van gülü konusundaki araştırmaların yetersiz olduğu bilinmektedir. Prof. Dr.
Turhan Baytop 1965-1985 yılları arasında Van bölgesine yaptığı beş araştırma
gezisi sırasında Van gülü konusunu da araştırmış, bu konunun netleşemediğini
ancak “çoğunlukla Rosa Centifolia” üzerinde birleşildiğini bildirmiştir.
Mevlâna’nın Dîvân-ı Kebîr’indeki bilgilerden yola çıkarak yaptığımız
araştırmalarda 13. yüzyılda Van gülünün tanındığı ve şöhretinin bilindiği, şiirlerde
Van gülünün örnek olarak verildiğini saptadık. Ayrıca 17. yüzyılda yazılan
sözlüklerde Van gülü belirtilmiş, “Beyaz ve latif güldür” diye tanımlanmıştır.
Bu araştırmada yazılı belgelerden hareketle Van gülünün nasıl bir çiçek olduğu
hakkında bilgi verilecektir.
Anahtar kelimeler: Van gülü, gül, nergis, gül tarihi
Summary
Researchers investigating the subject of rose have heard the fame of “Rose Van”.
Although there is some information about fame of the rose, knowledge on the kind
and class of the rose is still ambiguous. It’s known that researches on the rose Van
are insufficient. Prof. Dr. Turhan Baytop investigated the subject of rose and he
stated that knowledge on the kind and class of the rose became unclear but research-
ers built consensus on “mostly Rosa Centifolia” during his five research trips being
done to the Van region between 1965 and 1985.
In our researches based on knowledge of the Dîvân-ı Kebîr by Jalal al-Din Rumi
(Mevlâna), we determined that the rose Van was known in 13th century and its fame
was heard, the rose Van was given as a sample in poems. Moreover the rose Van was
specified in the dictionaries written in the 17th century, defined as “It’s a white and
pleasant rose”.
In this work, knowledge on the kind and class of the rose Van will be explained on
the light of written documents.
Key words: Rose Van, rose, narcissus, history of rose
Tıp’ta ve Genelde Ahlâki Olmanın Ortak Ölçütü Var mı?
Nazım BERATLI
- Dr.Girne Amerikan Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Fakültesi. Hemşirelik
Okulu. Öğretim Görevlisi.
e-mail:beratli@yahoo.com
Özet
Bütün zamanlar ve mekânlar için geçerli bir tek ahlâk tanımı yoktur denilir.
Bilindiği gibi batı felsefesi, İmmanuel Kant’ı özellikle ahlâk konusunda,
bir dönüm noktası olarak kabul eder. Bu kabulün altında, Kant’ın eylemin şeklinin
değil, içeriğinin ahlâki olması ile ilgili önermesi yatır. Kant’ın söz konusu öner-
meyi, Spinoza’dan aktardığı, bir sır değil. Öte yandan, Frankfurt Okulu
düşünürlerinden Walther Benjamin’in de İmmanel Kant’tan aktararak, aynı öner-
meyi, sol felsefeye de aktardığını biliyoruz: “ Eylemin ahlâk normuna uyması,
yetmez! Ahlâk normu için yapılmış olması da gerekir!”
Bu çalışma, ahlâk felsefenin dinlerle bağlantısına dikkat çekecektir.
Bu bakımdan, Spinoza’nın Musevi, Kant’ın ise “ İsevi” din adamları
olmaları, insanı şaşırtmıyor.
İlgi çekici olan, Batı Felsefesi’ne 17-18. Yy’larda giren bu ahlâki
ölçütünün, Hz. Muhammet’in hadisleri arasından beşleyerek, doğu felsefesinde çok
daha eskiden beri var olmasıdır. “Ameller, niyetlere göredir!”
İtiraf etmeliyim ki bu konuda beni uyaran, Bektaşi postnişini Hamdullah
Çelebi olmuştur. 1832’de Tokat Şer’i mahkemesindeki savunması esnasında,
Çelebi aynı ölçüyü, elbette Kant’tan değil, Hacı Bektaş-ı Veli’den aktararak
söylemiştir.
Günümüzde ahlâkın zaman ve zemine göre belirlendiğini söylüyoruz ama
bütün dinler, düşünceler, ülkeler ve zamanlarda genel kabul gören bir ahlâk ilkesi de
vardır!
“Ahlâki olan, iyi olandır! Ama bu yetmez, iyi için de yapılmış olması
gerekir!”
Summary
There is no single definition of morality valid for all times and places .
As is known, Immanuel Kant, regarded as a major figure and the turning point for
moral principles in the Western philosophy.
Under this assumption, the principle of Kant's moral action determines not the
moral content but the emphasis in the moral proposition.It's not a secret that Kant
quoted this proposition
in question, from Spinoza.On the other hand, prominent thinker of the Frankfurt
School, Walter Benjamin ,transferred the same philosophical impact from Kant, to
the left-wing political philosophy.
"Action, that is comply with the norms of morality, is not enough! Principle of
action,should also be made for moral norms !"
This study will draw attention to the connection of ethics with religion.
In this respect, Spinoza's Jewish and Kant's "Christian" cleric personalities does not
surprise people.
Interestingly,even though these moral criteria entered in Western Philosophy in
17-18 Century; feeding from hadiths of Hz. Muhammad all that exists in teachings
and practice of Eastern Philosophy since time immemorial.
“Deeds are according to intentions!"
I must admit ,it was Chalabi Hamdullah from Bektashi dargah who first warned
me about it.During the defense of Shariah court in Tokat 1832, Chalabi, passed the
same measures referring of course not from Kant; but Haci Bektas-i Veli.
Today, we say that morality determined by the time and place but also in all
religions, thoughts, countries, and at times there is a generally accepted principles
of morality!
"Morally good it is not enough that it should conform the need to be done for
good!"
80
“Van Gülü” Efsane mi, Gerçek mi?
Is “Rose Van” a Myth or a Truth?
Ayten ALTINTAŞ*, Şevket ALP **
*Prof.Dr.İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik
Anabilim Dalı,
e-posta: aytenaltintas@mynet.com
** Doç.Dr.Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi. Ziraat Fakültesi, peyzaj Mimarlığın
bölümü
e-posta: alp.sevket@gmail.com
Özet
Gül konusunu araştıranlar “Van Gülü”nün şöhretini duymuşlardır. Böyle bir gülün
şöhreti konusunda bir takım bilgiler olsa da bu gülün hangi gül olduğu konusu belir-
sizdir. Van gülü konusundaki araştırmaların yetersiz olduğu bilinmektedir. Prof. Dr.
Turhan Baytop 1965-1985 yılları arasında Van bölgesine yaptığı beş araştırma
gezisi sırasında Van gülü konusunu da araştırmış, bu konunun netleşemediğini
ancak “çoğunlukla Rosa Centifolia” üzerinde birleşildiğini bildirmiştir.
Mevlâna’nın Dîvân-ı Kebîr’indeki bilgilerden yola çıkarak yaptığımız
araştırmalarda 13. yüzyılda Van gülünün tanındığı ve şöhretinin bilindiği, şiirlerde
Van gülünün örnek olarak verildiğini saptadık. Ayrıca 17. yüzyılda yazılan
sözlüklerde Van gülü belirtilmiş, “Beyaz ve latif güldür” diye tanımlanmıştır.
Bu araştırmada yazılı belgelerden hareketle Van gülünün nasıl bir çiçek olduğu
hakkında bilgi verilecektir.
Anahtar kelimeler: Van gülü, gül, nergis, gül tarihi
Summary
Researchers investigating the subject of rose have heard the fame of “Rose Van”.
Although there is some information about fame of the rose, knowledge on the kind
and class of the rose is still ambiguous. It’s known that researches on the rose Van
are insufficient. Prof. Dr. Turhan Baytop investigated the subject of rose and he
stated that knowledge on the kind and class of the rose became unclear but research-
ers built consensus on “mostly Rosa Centifolia” during his five research trips being
done to the Van region between 1965 and 1985.
In our researches based on knowledge of the Dîvân-ı Kebîr by Jalal al-Din Rumi
(Mevlâna), we determined that the rose Van was known in 13th century and its fame
was heard, the rose Van was given as a sample in poems. Moreover the rose Van was
specified in the dictionaries written in the 17th century, defined as “It’s a white and
pleasant rose”.
In this work, knowledge on the kind and class of the rose Van will be explained on
the light of written documents.
Key words: Rose Van, rose, narcissus, history of rose
Tıp’ta ve Genelde Ahlâki Olmanın Ortak Ölçütü Var mı?
Nazım BERATLI
- Dr.Girne Amerikan Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Fakültesi. Hemşirelik
Okulu. Öğretim Görevlisi.
e-mail:beratli@yahoo.com
Özet
Bütün zamanlar ve mekânlar için geçerli bir tek ahlâk tanımı yoktur denilir.
Bilindiği gibi batı felsefesi, İmmanuel Kant’ı özellikle ahlâk konusunda,
bir dönüm noktası olarak kabul eder. Bu kabulün altında, Kant’ın eylemin şeklinin
değil, içeriğinin ahlâki olması ile ilgili önermesi yatır. Kant’ın söz konusu öner-
meyi, Spinoza’dan aktardığı, bir sır değil. Öte yandan, Frankfurt Okulu
düşünürlerinden Walther Benjamin’in de İmmanel Kant’tan aktararak, aynı öner-
meyi, sol felsefeye de aktardığını biliyoruz: “ Eylemin ahlâk normuna uyması,
yetmez! Ahlâk normu için yapılmış olması da gerekir!”
Bu çalışma, ahlâk felsefenin dinlerle bağlantısına dikkat çekecektir.
Bu bakımdan, Spinoza’nın Musevi, Kant’ın ise “ İsevi” din adamları
olmaları, insanı şaşırtmıyor.
İlgi çekici olan, Batı Felsefesi’ne 17-18. Yy’larda giren bu ahlâki
ölçütünün, Hz. Muhammet’in hadisleri arasından beşleyerek, doğu felsefesinde çok
daha eskiden beri var olmasıdır. “Ameller, niyetlere göredir!”
İtiraf etmeliyim ki bu konuda beni uyaran, Bektaşi postnişini Hamdullah
Çelebi olmuştur. 1832’de Tokat Şer’i mahkemesindeki savunması esnasında,
Çelebi aynı ölçüyü, elbette Kant’tan değil, Hacı Bektaş-ı Veli’den aktararak
söylemiştir.
Günümüzde ahlâkın zaman ve zemine göre belirlendiğini söylüyoruz ama
bütün dinler, düşünceler, ülkeler ve zamanlarda genel kabul gören bir ahlâk ilkesi de
vardır!
“Ahlâki olan, iyi olandır! Ama bu yetmez, iyi için de yapılmış olması
gerekir!”
Dostları ilə paylaş: |