Erken Dönem İslam Diş Hekimliği ve Anadolu Türk Diş
Hekimliğine Yansıması
İlter UZEL
Prof.Dr.
e-mail.dr.ilteruzel@gmail.com
Özet
Bu bildiride önce dokuzuncu yüzyılda yaşayan Huneyn’ bin Ishak’tan başlayarak
üç önemli İslam hekim - yazarı olan Razi (865 – 925), İbn Sina (980 – 1036) ve
Ebulkasım Zehravi’ nin (? – 1013) diş hekimliğine katkıları incelenmiştir. Bu
bilgiler, onları ana kaynak olarak alan Hacı Paşa, İbn Şerif, Sabuncuoğlu ve Nidai
gibi Anadolu - Türk hekim - yazarlarının diş hekimliği literatürü ile
karşılaştırılmıştır.
Türk hekim yazarlarının diş hekimliği literatürüne katkılarının olduğu sonucuna
varılmış, ayrıca eserlerinde ana dilleri olan Türkçeyi kullanmaları da bilim iletişimi
açısından önemli bulunmuştur.
66
Türkiye’de Felaketlerin Hastanelere Kazandırdığı Kadın
Hastabakıcı Mesleği “Hemşirelik”
Disasters Raising Nursing Care in Hospitals as a Woman’s
Carrer in Turkey
Prof.Dr.Nil SARI
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
e-mail:hnilsari@gmail.com
Özet
Osmanlı döneminde kadınların hastanelerde çalışması düşünülmezdi. Kadınlar
(anneler, eşler, kız kardeşler) ailelerinin doğal hastabakıcılarıydı. 19’uncu yüzyılın
ikinci yarısından itibaren savaşlar, göçler ve salgın hastalıklar gibi felaketler sebebi-
yle Osmanlı’lar kadın hastabakıcılarla tanışmaya başladı. Kırım Savaşı’nda (1853-
56) Türkiye’ye gelen rahibe hemşireler ordularının yaralı ve hasta askerlerine
baktılar. Rahibe hemşireler 1865 kolera salgınında özveriyle hizmet ederek takdir
topladılar. Osmanlı-Rus Savaşı’nda (1877-78) Kızılhaç ile birlikte kurulan Hilâl-i
Ahmer Hastanelerinde rahibe hemşireler de hizmet verdiler. Kafkas ve Balkan
göçlerinde hastanelere yatırılan evsiz ve kimsesiz kadın hastaların bakımı için
kadınlar görevlendirildi.
19’uncu yüzyılın sonlarında kadın hastalar için açılan hastanelerde ve koğuşlarda
hasta bakımı yapan kadınlar “kadın hizmetçi”, “inâs hademe” ve “tımarcı” gibi
sıfatlarla çalışmaktaydı. Osmanlı-Rus Savaşı başladığında “Yaralı ve Hasta Asker-
lere Yardım Cemiyeti” olarak 1877 yılında kurulan Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemi-
yeti içinde kadınların örgütlenmesi ancak 1912’de gerçekleşti. Birinci Dünya
Savaşı’nda Osmanlı hanımefendileri gönüllü olarak hastanelerde hemşirelik
yaptılar ve göçmenlere yardım ettiler. Kadın hastabakıcı (hemşirelik) mesleğinin
Türkiye’de toplumca benimsenmesi ve gelişimi Dr. Besim Ömer Paşa’nın
öncülüğünde ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti vasıtasıyla sağlanmıştı. Ard arda gelen
felaketler Osmanlı kadınının toplum içinde yer almasına zemin teşkil etmiş ve
hastanelerde hasta bakımının bir kadın mesleği olarak benimsenmesine yol açmıştı.
Summary
It would have been unthinkable for a woman to be a nurse in an Ottoman hospital
before late 19th century. Female members of Ottoman families (wifes, mothers,
sisters) were considered as inborn nurses of the family. Ottomans came to be
acquainted with professional female nurses as a result of disasters such as wars,
migrations and epidemic diseases. Nursing nuns who came to Turkey during the
Crimean War (1853-56) looked after the wounded and sick soldiers of their armies.
Nursing sisters were greatly appreciated due to their devoted service for patients
during the cholera epidemic in 1865. Nursing sisters also served at hospitals estab-
lished by the Ottoman Red Crescent Society together with the International Red
Cross Society during the Ottoman-Russian War (1877-78). Women were commis-
sioned in Ottoman hospitals to care for homeless and forlorn sick women immi-
grants from the Caucasus and Balkans.
During the end of the 19th century women who cared for female patients in Otto-
man hospitals and wards established for women were employed as “female maid”
or “female servant”. Organization of women within the Ottoman Red Crescent
Society, founded in 1877 at the start of the Russian War under the name “Relief of
Wounded and Sick Soldiers”, was not realized until1912. During the Ist World War
Ottoman ladies worked as volunteer nurses in hospitals and aided the immigrants.
Nursing was adopted socially as a female career under the leadership of Dr. Besim
Ömer Pasha and he also pioneered the development of professional nursing through
the support of the Ottoman Red Crescent Society. Disasters, one after another,
constituted grounds for Ottoman women to participate in social life together with
men and opened the way for the adoption of nursing in hospitals as a female career.
67
Türkiye’de Felaketlerin Hastanelere Kazandırdığı Kadın
Hastabakıcı Mesleği “Hemşirelik”
Disasters Raising Nursing Care in Hospitals as a Woman’s
Carrer in Turkey
Prof.Dr.Nil SARI
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
e-mail:hnilsari@gmail.com
Özet
Osmanlı döneminde kadınların hastanelerde çalışması düşünülmezdi. Kadınlar
(anneler, eşler, kız kardeşler) ailelerinin doğal hastabakıcılarıydı. 19’uncu yüzyılın
ikinci yarısından itibaren savaşlar, göçler ve salgın hastalıklar gibi felaketler sebebi-
yle Osmanlı’lar kadın hastabakıcılarla tanışmaya başladı. Kırım Savaşı’nda (1853-
56) Türkiye’ye gelen rahibe hemşireler ordularının yaralı ve hasta askerlerine
baktılar. Rahibe hemşireler 1865 kolera salgınında özveriyle hizmet ederek takdir
topladılar. Osmanlı-Rus Savaşı’nda (1877-78) Kızılhaç ile birlikte kurulan Hilâl-i
Ahmer Hastanelerinde rahibe hemşireler de hizmet verdiler. Kafkas ve Balkan
göçlerinde hastanelere yatırılan evsiz ve kimsesiz kadın hastaların bakımı için
kadınlar görevlendirildi.
19’uncu yüzyılın sonlarında kadın hastalar için açılan hastanelerde ve koğuşlarda
hasta bakımı yapan kadınlar “kadın hizmetçi”, “inâs hademe” ve “tımarcı” gibi
sıfatlarla çalışmaktaydı. Osmanlı-Rus Savaşı başladığında “Yaralı ve Hasta Asker-
lere Yardım Cemiyeti” olarak 1877 yılında kurulan Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemi-
yeti içinde kadınların örgütlenmesi ancak 1912’de gerçekleşti. Birinci Dünya
Savaşı’nda Osmanlı hanımefendileri gönüllü olarak hastanelerde hemşirelik
yaptılar ve göçmenlere yardım ettiler. Kadın hastabakıcı (hemşirelik) mesleğinin
Türkiye’de toplumca benimsenmesi ve gelişimi Dr. Besim Ömer Paşa’nın
öncülüğünde ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti vasıtasıyla sağlanmıştı. Ard arda gelen
felaketler Osmanlı kadınının toplum içinde yer almasına zemin teşkil etmiş ve
hastanelerde hasta bakımının bir kadın mesleği olarak benimsenmesine yol açmıştı.
Summary
It would have been unthinkable for a woman to be a nurse in an Ottoman hospital
before late 19th century. Female members of Ottoman families (wifes, mothers,
sisters) were considered as inborn nurses of the family. Ottomans came to be
acquainted with professional female nurses as a result of disasters such as wars,
migrations and epidemic diseases. Nursing nuns who came to Turkey during the
SÖZLÜ ÖZETLER
ORAL ABSTRACTS
(Alfabetik Sırayla/ In Alphabetic Order)
Crimean War (1853-56) looked after the wounded and sick soldiers of their armies.
Nursing sisters were greatly appreciated due to their devoted service for patients
during the cholera epidemic in 1865. Nursing sisters also served at hospitals estab-
lished by the Ottoman Red Crescent Society together with the International Red
Cross Society during the Ottoman-Russian War (1877-78). Women were commis-
sioned in Ottoman hospitals to care for homeless and forlorn sick women immi-
grants from the Caucasus and Balkans.
During the end of the 19th century women who cared for female patients in Otto-
man hospitals and wards established for women were employed as “female maid”
or “female servant”. Organization of women within the Ottoman Red Crescent
Society, founded in 1877 at the start of the Russian War under the name “Relief of
Wounded and Sick Soldiers”, was not realized until1912. During the Ist World War
Ottoman ladies worked as volunteer nurses in hospitals and aided the immigrants.
Nursing was adopted socially as a female career under the leadership of Dr. Besim
Ömer Pasha and he also pioneered the development of professional nursing through
the support of the Ottoman Red Crescent Society. Disasters, one after another,
constituted grounds for Ottoman women to participate in social life together with
men and opened the way for the adoption of nursing in hospitals as a female career.
68
Türkiye’de Felaketlerin Hastanelere Kazandırdığı Kadın
Hastabakıcı Mesleği “Hemşirelik”
Disasters Raising Nursing Care in Hospitals as a Woman’s
Carrer in Turkey
Prof.Dr.Nil SARI
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
e-mail:hnilsari@gmail.com
Özet
Osmanlı döneminde kadınların hastanelerde çalışması düşünülmezdi. Kadınlar
(anneler, eşler, kız kardeşler) ailelerinin doğal hastabakıcılarıydı. 19’uncu yüzyılın
ikinci yarısından itibaren savaşlar, göçler ve salgın hastalıklar gibi felaketler sebebi-
yle Osmanlı’lar kadın hastabakıcılarla tanışmaya başladı. Kırım Savaşı’nda (1853-
56) Türkiye’ye gelen rahibe hemşireler ordularının yaralı ve hasta askerlerine
baktılar. Rahibe hemşireler 1865 kolera salgınında özveriyle hizmet ederek takdir
topladılar. Osmanlı-Rus Savaşı’nda (1877-78) Kızılhaç ile birlikte kurulan Hilâl-i
Ahmer Hastanelerinde rahibe hemşireler de hizmet verdiler. Kafkas ve Balkan
göçlerinde hastanelere yatırılan evsiz ve kimsesiz kadın hastaların bakımı için
kadınlar görevlendirildi.
19’uncu yüzyılın sonlarında kadın hastalar için açılan hastanelerde ve koğuşlarda
hasta bakımı yapan kadınlar “kadın hizmetçi”, “inâs hademe” ve “tımarcı” gibi
sıfatlarla çalışmaktaydı. Osmanlı-Rus Savaşı başladığında “Yaralı ve Hasta Asker-
lere Yardım Cemiyeti” olarak 1877 yılında kurulan Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemi-
yeti içinde kadınların örgütlenmesi ancak 1912’de gerçekleşti. Birinci Dünya
Savaşı’nda Osmanlı hanımefendileri gönüllü olarak hastanelerde hemşirelik
yaptılar ve göçmenlere yardım ettiler. Kadın hastabakıcı (hemşirelik) mesleğinin
Türkiye’de toplumca benimsenmesi ve gelişimi Dr. Besim Ömer Paşa’nın
öncülüğünde ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti vasıtasıyla sağlanmıştı. Ard arda gelen
felaketler Osmanlı kadınının toplum içinde yer almasına zemin teşkil etmiş ve
hastanelerde hasta bakımının bir kadın mesleği olarak benimsenmesine yol açmıştı.
Summary
It would have been unthinkable for a woman to be a nurse in an Ottoman hospital
before late 19th century. Female members of Ottoman families (wifes, mothers,
sisters) were considered as inborn nurses of the family. Ottomans came to be
acquainted with professional female nurses as a result of disasters such as wars,
migrations and epidemic diseases. Nursing nuns who came to Turkey during the
Crimean War (1853-56) looked after the wounded and sick soldiers of their armies.
Nursing sisters were greatly appreciated due to their devoted service for patients
during the cholera epidemic in 1865. Nursing sisters also served at hospitals estab-
lished by the Ottoman Red Crescent Society together with the International Red
Cross Society during the Ottoman-Russian War (1877-78). Women were commis-
sioned in Ottoman hospitals to care for homeless and forlorn sick women immi-
grants from the Caucasus and Balkans.
During the end of the 19th century women who cared for female patients in Otto-
man hospitals and wards established for women were employed as “female maid”
or “female servant”. Organization of women within the Ottoman Red Crescent
Society, founded in 1877 at the start of the Russian War under the name “Relief of
Wounded and Sick Soldiers”, was not realized until1912. During the Ist World War
Ottoman ladies worked as volunteer nurses in hospitals and aided the immigrants.
Nursing was adopted socially as a female career under the leadership of Dr. Besim
Ömer Pasha and he also pioneered the development of professional nursing through
the support of the Ottoman Red Crescent Society. Disasters, one after another,
constituted grounds for Ottoman women to participate in social life together with
men and opened the way for the adoption of nursing in hospitals as a female career.
XVIII . Yüzyıl Tıp Abidesi
ABBASOVA Kəlamə Ejder kızı
Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi
Elyazmalar Enstitüsü bilimsel araştırmacı
e-mail:kalama.abasova@mail.ru
Özet
Her zaman sağlıklı yaşam hakkında düşünen insan evladı doğanın bahşettiği doğal
araçlarla yollarını arayıp - incelemiş , bu alanda cilt cilt kitaplar yazmış ve çeşitli
başarılara imza atmışlardır . Bu açıdan Elyazmaları Enstitüsü hazinesinde birçok
değerli tibbnamələr saklanmaktadır .
Hacı Kaçar Süleyman İrəvaninin " Fevaid'ul - hikmet " tibbnaməsi de bu eserler
içerisinde önemli bir yer tutmaktadır . XYIII yüzyıla ait olan bu yazının
1203/1788-89 yılında Erivan beylerbeyi Ebülnesr Muhammed Han'ın teklifi üzer-
ine yazılmaya başlanmış ve altı ile tamamlanmıştır . Döneminin tanınmış Tabipleri
tarafından yüksek değerlendirilerek onayını bulmuş bu inci hazinesinin elimize
kusurlu şekilde ulaşması ne yazık doğuracak faktördür .
Nesteliqle aktarılmış eser iki bölümden oluşur . Birinci bölümde tıpta kullanılan
bitki ve hayvan alemi , eşyalar , onların doğası , özelliği , uygulandığı hastalıklar ,
onları ıslah eden araçlar , yerine , bunları kullanmak miktarı ve zamanı konusunda
bilgi verilir . İkinci bölümde ise somut olarak hastalıklar ve tedavi yöntemleri
gösterilmiştir . Əzcaçılıq Terimleri fars alfabetik, hastalıklar hakkında bilgiler ise
xüsusüi tutarlılık dikkate alınarak baş bölümden bacaklara doğru olmakla
sıralanmıştır. Tedavi sırasında İslam kanunları dikkate alınarak haram
buyrulmuşlardan kullanarak olunmamıştır. Eserde insan məzaclarına nedenle
muayene yöntemleri dikkate alınmıştır.Yazarın kendisinin belirttiği gibi , tibbname
dönemin umutsuz ve çaresiz insanları dikkate alınarak yazılmış kolay ve çabuk elde
edilen araçlarla tedavi vasitesidir. O, dönemin ölçü birimleri , bitkilerin sinonimleri
de eserde özel küçük kesitler şeklinde verilmiştir . Yazarın temel amacı sık elde
edilen araçlarla kolay ve başarılı tedaviye ulaşmak olmuştur . Bu da eseri çok
değerli bir araç olarak öne çekiyor . Eserdeki tedavi araçları ve yöntemlerinin
araştırılarak tıp alanında uygulaması yeni başarıların elde edilmesine ortam
yaratıyor.
69
Extrapolation to Modern Practice
Ahmed Tageldin ABDELHAFIZ*' **; Jihan Abdelmonaim MOHAMED**
*Professor of Gynecology, Obstetrics and Fetal Medicine; Department of
Gynecology, Obstetrics and Reproductive Medicine, Souj University.
e-mail: ahmedahafiz_obs@yahoo.com,
**Chief-person, Microbiology Lab, Asyout Gynecology Clinic,
EGYPT
Summary
It is thanks to the pioneering works of leading Muslim doctors that Gynecology and
Obstetrics have been established as well-recognized medical specialties. These are
major examples:
A_ Alrazi in Alhawi has described in detail: 1) care of the pregnancy, 2) malpresen-
tations, 3) abnormal labor and placentation, and even 5) therapeutic remedies,
including intrauterine ones
B_ AL-Zahrawy described dystocias, fetal anomalies, and, introduced very accurate
and delicate instruments for: 1) managing dystocia and malpresentations, 2)
performing versions, 3) delivering the dead fetus, and, 4) vaginal scoping.
C_ Serefeddin Sabuncuoglu Contributions: including detailed colorful illustration
of gynecologic interventions and instrumentation. The woman was illustrated not
only as "gynecologic patient", but also as "practical surgeon". His book "jirahat'o
alhania" was far much advanced beyond its era.
D_ Cesarean section elegantly used on both medical and ethical bases
Meticulous studying of these contributions, and detailed analysis of the described
instrumentation, in view of the current practice, gives the following conclusions:
1)
version/destruction instrumentations are of better mechanical advantage
and much more ergonomic than many of the currently used models,
2)
vaginal scopes were made of "more tolerable" and less distressing materi-
als, and used better "visualization approach". Imitating models are now produced
and proved higher clinical efficacy,
3)
medical education involved the production of excellently-produced text
book illustrations
4)
women-doctors for women patient, was a good policy, but, not a strict one!
5)
Psychic and spiritual issues of the disease were of major significance; natu-
ral music therapy major example
Details of these contributions, instrumentation, and achievements are presented.
70
Muhammed bin Mahmud bin eş- Şirvani ve Onun "
Rövzetül - atr " Eseri .
ABILOVA Zakiya AĞABABAKIZI
Prof.Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Bilimler Akademisi
M. Fuzuli adına Elyazmaları Enstitüsü
e-mail:abilovazakiya@rambler.ru
Özet
Vatikan Opostol kütüphanesinin zengin yazmaları hazinesinde çok sayıda Türk ,
Arap , Fars ve diğer Müslüman halklarının da eserleri muhafaza edilmektedir . Son
yıllarda bu kütüphanede staj olmuş Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi M.
Fuzuli adına Elyazmaları Enstitüsü emektaşı Profesör Ferid Elekperli bilim alemi
için ilginç olan yüzlerce elyazmasının mikrofilmini Elyazmaları Enstitüsüna
getirmiştir . Bilimin çeşitli alanlarından bahseden bu eserlerin arasında tıbba ait
eserler de vardır . Bunlardan biri de Azerbaycanlı yazar Muhammed bin Mahmud
bin Şirvaninin " Rovzatul - atr " eseridir . Mesleği Eczacı olmuş Muhammed bin
Mahmud bin Şirvani bilim alemine parfüm ve şarap üreticisi olarak tanınmaktadır .
Eser hakkında bilgi veren Katip Çelebi " Kaşf al - Zunun " da Şirvaninin dilinden
yazıyor : " Eczacılık sanatına olan merakımdan bu eseri yazdım . Bunun için " el -
Kanun " , " ez - Zexira " , " Muxtarat " , " el - İrşad " , el - Mövcüz " , " Mufradatul
- Maliqi " , " el - Minhaceyni " , " el - Havi " , " el - Kifəyə " , " ez - Zahrəvi " ve "
Bustanul - ətibbə " , İbn Tilmizinin " Əlqrabadeyn " , " Disturul - Maristani " gibi
kitaplardan parçalar topladım . Onlara güvenli kaynaklardan eşitdiklərimni , deney-
den keçirtdiklərimi ve kullanım yaptıklarımı ekledim . " Tıp ilminin tanınmış
temsilcilerinin yaratıcılığına başvurmuş yazar değerli bir eser meydana getirmiştir .
Bilimleri - elmul - Abdan ( beden ellmleri ) ve elmul - edyan ( dini bilimler) diye
ikiye bölen yazar tıp bilimine adadığı bu eserinde bir çok hastalıklar ve onların
devaları bildirilecektir . Sekiz bölüm ve kırk dört babdan oluşan eserde devaların
adreslerini Arap alfabesi sırasıyla verir . Doğal bitkilerle tedavi yöntemlerinden
bahseden eserin modern tıp bilimi için de ilginç olacağına ümit ediyorum .
71
Meyyāfāriḳīn Bīmāristānı Üzerine Bazı Yeni Bilgiler
Işığında Bir Değerlendirme
An Evaluation on Mayyāfāriqīn Hospital in The Light of
Some New Data
Ahmet ACIDUMAN, Kemal TUZCU
Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim
Dalı, Ankara, Türkiye; aciduman@medicine.ankara.edu.tr;
ahmetaciduman@yahoo.com; ahmetaciduman@gmail.com
2Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Doğu Dilleri
ve Edebiyatları Bölümü, Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Ankara,
Türkiye; ktuzcu@ankara.edu.tr; kemaltuzcu@yahoo.com
Özet
Tıp tarihimizle ilgili ana konulardan birisi olan dārü’ş-şifālar ya da diğer bir
deyişle bīmāristānlar ve vakıfları hakkında Türk tıp tarihi literatüründe çok sayıda
çalışma bulunmaktadır. Ünver de çeşitli yazılarında Anadolu’da tesis edilen
hastaneler konusunu ele almış, bu hastanelerden birisinin de Meyyāfāriḳīn’de
(Silvan) Artuklular döneminde kurulduğunu bildirmiştir. Selçuk Tababeti adlı
kitabında, adı geçen bu hastanenin Ebū’l-Muẓaffer Alb İnalc Ḳutluġ Beg tarafından
vakıfları tayin edilerek yaptırıldığını Dioscorides’in Materia Medica’sının
Kitābu’l-Ḥaşāyiş olarak adlandırılmış Arapça çevirilerinden birisi olan ve İstanbul,
Topkapı Sarayı Kütüphanesi, III. Ahmed Koleksiyonu, No: 2147’de bulunan
nüshasını kaynak göstererek açıklamaktadır. Yine bu çalışmasında Dr. Aḥmed ‘Īsā
Beg’in Tārīḫu’l-Bīmāristān fī’l-İslām adlı Arapça eserini kaynak göstererek, Halīfe
el-Ḳā’im bi-emrillah döneminde Meyyāfāriḳīn’de Diyarbakır Valisi Naṣīru’d-devle
bin Mervān’ın hasta olan kızını tedavi eden hekim Zāhidu’l-‘ulemā’nın
Naṣīru’d-devle bin Mervān’ın kızının iyileşmesi için nezr ettiği parayla hastane
yapılmasını tavsiye etmesi üzerine bir hastane yaptırıldığı bilgisini vermektedir.
Ünver Ebū’l-Muẓaffer Alb İnalc Ḳutluġ Beg tarafından yaptırılan hastanenin ise
bundan ayrı ve sonra tesis edilmiş olduğu bilgisiyle açıklamasını sonlandırmaktadır.
Hamarneh ise ünlü hekim ve cerrah İbnü’l-Ḳuff üzerinde yazdığı İngilizce
kitabında İbnü’l-Maṭrān’ın Bustanu’l-Eṭibbā adlı eserini kaynak göstererek
Meyyāfāriḳīn hastanesi hakkında çok değerli bir bilgi vermekte, Meyyāfāriḳīn
hastanesinin tamamlandıktan sonra, 417 [1027] yılının Şevvāl ayının 1. günü
hastaların buraya kabul edildiğini haber vermektedir.
Meyyāfāriḳīn Bīmāristan’ı hakkında ikincil kaynaklarda karşılaşılan bu
bilgilerin alıntılandığı birincil kaynaklara ulaşılarak, bunların yayınlandıkları dilde
dijital ortama aktarılması, tam metinlerinin ve Türkçe çevirilerinin verilmesi ve
elde edilen bu bilgiler ışığında Meyyāfāriḳīn Bīmāristanı tarihinin yeniden gözden
geçirilmesi bu çalışmanın amaçlarını oluşturmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |