Gereç ve Yöntem:
2005-2011 yılları arasında kliniğimizce pankreotikobiliyer
kanser tanısı ile ikinci seri kemoterapi uygulanan bütün hastalar
çalışmaya alındı.Hasta dosyaları retrospektif olarak taranarak
yanıt ve sağkalım ile ilişkili olabilecek faktörler incelendi.Yanıt
değerlendirmesinde en iyi yanıt olarak; tam, parsiyel yanıt veya
stabil hastalık tespit edilen hastalar yanıtlı vakalar olarak kabul
edildi.
Bulgular:
Çalışmaya 29 (22 pankreas, 7 biliyer sistem) hasta alındı.Ortanca
yaş 55(28-72) idi. Ortanca genel sağkalım 51 hafta (14-122)
idi. İkinci seri kemoterapi sonrası ortanca hastalıksız sağkalım
12(2-42) hafta idi.İkinci seride, gemsitabin, 5-FU, kapesitabin
veya okzaliplatin ile kombinasyonları progresyona (klinik veya
radyolojik) kadar uygulanmıştı.12 hastada yanıt alınmıştı (2
regresyon 10 stabil hastalık).İkinci seri kemoterapiye yanıt
ile yaş, cinsiyet, tümör yerleşimi, tanı sırasında metastaz
varlığı, yeri, sayısı, birinci seri kemotarepiye yanıt, nüks yeri
ve nükse kadar geçen süre ile ilişki tespit edilmedi.İkinci seri
ilaç seçimi, kombinasyon veya tek ajan tedavi uygulanması ile
yanıt arasında ilişki saptanmadı.Ekstra pankreatik kanserler
pankreatik kanserlere göre daha kötü yanıtlı olma eğiliminde
idi(p=0.09).Performansı iyi (ECOG0-1) olan hastalar kötü olan
hastalara göre (ECOG2) tedaviye daha iyi yanıtlı idi (p=0.01).
Hastalıksız sağkalım performans durumu ve tedaviye yanıt ile
ilişkili bulundu(p=0.02),(p<0,01).Çok değişkenli analizde sadece
tedaviye yanıt hastalıksız sağkalımla ilişkili bulundu (p<0,01).
Genel sağkalım ise progresyona kadar geçen süre ve ikinci
seri kemoterapi öncesi performans ile ilişkili bulundu(p<0.01)
(p=0.01). Tanı sırasında metastazı ile anlamlılığa yakın ilişki
tespit edildi(p=0,08). Çok değişkenli analizde nükse kadar
geçen süre ile sağkalım arasında ilişki tespit edildi(p=0,03).
Sonuç:
İkinci seri kemoterapi; geç nüks eden, pankreas kaynaklı ve
performansı iyi olan hastalarda tercih edilmelidir.Tedavi seçimi
ile yanıt ve sağkalım arasında ilişki tespit edilmemiştir.
S-24
CURCUMİN DOXORUBİCİN TOKSİSİTESİNİ KALICI
SARKOPLAZMİK VE İNTERKALE DİSK DEĞİŞİKLİKLERİ
ÜZERİNDEN ENGELLEMEKTEDİR: BİR ULTRASTRÜKTÜREL
ANALİZ
KÜRŞAT ÖZDİLLİ
1
, BİNGÜR SÖNMEZ
2
, TUNCAY ALTUG
3
,
AYHAN BİLİR
4
, MERİÇ A. ALTINÖZ
1
1
HALİÇ ÜNİVERSİTESİ
2
MEMORİAL HASTANESİ
3
BİLİM ÜNİVERSİTESİ
4
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ
Amaç:
Curcumin-diferuloylmethane-antiinflamatuar, kanser engelleyici
ve hücre çoğalması durdurucu özellikleri olan ve zerdeçal
bitkisinden elde edilen yenilebilir bir pigment maddesidir.
Curcumin kuvvetli bir antikanser ilaç olan doxorubicin’in
kardiotoksisitesini ana olarak reaktif oksijen türlerini ve lipid
peroksidasyonunu engelleyerek düzeltmektedir. Öte yandan
bir çalışmada curcumin’in reaktif oksijen türlerini ve c-jun
N-terminal kinaz’ı baskılamasının doxorubicin’in anti-kanser
vasfını da durduracağı, dolayısıyla curcumin’in doxorubicin
kardiyotoksisitesi için kullanılamayacağı sonucuna varılmıştır.
Oysa daha çok sayıda araştırma grubu bunun tam tersini
118
desteklemektedir. Akut serbest radikal toksisitesi kalp
dokusunda ana olarak mitokondriyel toksisite, ardından
sarkoplazmik toksisiteye yol açtığı için, curcumin’in doxorubicin
kardiyotoksisitesini azaltması sadece mitokondrilerle mi
sınırlı kalacak, yoksa sarkoplazmik düzelmenin ağır bastığı bir
modifikasyon mu gözükecek, araştırmayı hedefledik.
Gereç ve Yöntem:
Bu amaçla 24 fareyi, 8’erlik 3 gruba ayırdık, kontrol
grubu serum fizyolojik ile enjekte edilirken sadece
doxorubicin grubu 800 ug/kg doxorubicin’le, curcumin’le
koruma grubu aynı dozda doxorubicin’in yanı sıra 200 mg/kg
curcumin’le i.p. olarak injekte edildi. 3 hafta boyunca haftada
birer kez yapılan injeksiyonlar sonrasında denekler sakrifiye
edilerek kalp dokuları transmisyon elektron mikroskopisi
incelemesine alındı.
Bulgular:
Ultrastrüktürel analizlerimizde mitokondriyel korumanın
yanı sıra, hatta bundan daha belirgin olarak doxorubicin’in
yol açtığı sarkoplazmik lif kaybının curcumin tarafından
azaltıldığını gördük. İlginç olarak fascia adherens ve desmosom
kompleksleri olan kardiyak interkale disk bağlantılarının salt
doxorubisin verilen gruplarda ayrıştığını ama curcumin’le
birlikte verilen gruplarda korunduğunu gözledik.
Sonuç:
Mesane epitelinde tight junction’ların ayrışması ve
pemfigus vulgaris’te keratinositlerin akantolizi esnasında
desmosom’larının yarılması PI-3/Kinase, MAPK p38 yolakları
kanalı ile olmaktadır ve curcumin bu her iki yolağın inhibitörüdür.
Önemli bir ayrıntı bu yolakların inhibisyonunun, kanser
hücrelerinde doxorubisin kemosensitivitesini arttırmasıdır.
Kanser hücrelerinde kontakt inhibisyon kaybının engellenmesi
de onların agresifliğini azaltmaktadır. Ultrastrüktür analizlerden
elde edilen primer datamız, eğer curcumin’in uygun bir
‘scheduling’ ayarlaması ile birlikte doxorubicin’e ilave edilirse
hem kalp için koruyucu olacağı, hem de kemoterapi etkisini
azaltıcı değil, pekiştirici yönde etki edeceğini desteklemektedir.
S-25
NUTRİSYONEL DURUM VE SİSTEMİK İNFLAMATUAR YANITIN
KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİNDE PROGNOSTİK
ÖNEMİ
MUSTAFA YILDIRIM
1
, MUSTAFA YILDIZ
1
, EVRİM DUMAN
2
,
SEVİL GÖKTAŞ
1
1
ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ
KLİNİĞİ
2
ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, RADYASYON
ONKOLOJİSİ KLİNİĞİ
Amaç:
KHDAK tüm dünyada tüm primer önleme çalışmalarına rağmen
önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir.
Hastalara uygulanacak tedavilerde tedavi yoğunluğunun
belirlenmesinde laboratuvar parametreleri kullanılabilinir. Bu
laboratuvar parametreleri kolay erişilebilir, ucuz, kullanımı
basit olmalıdır. Çalışmamızda bu amaç için kullanılabilinecek
serum albümin değeri, NLO ve TLO’nun KHDAK’ deki prognostik
önemi araştırıldı.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmamızda nutrisyonel durumun tespitinde serum albümin
değeri ve vücut kitle indeksi, sistemik inflamatuar yanıtın
belirlenmesinde NLO ve TLO kullanıldı.
Bulgular:
Hipoalbüminemik hastalarda medyan yaşam süresi 9,1 ay iken
normoalbüminemik hastalarda medyan yaşam süresi 16,4
ay olarak tespit edildi. NLO’ nın sistemik inflamatuar yanıtı
göstermesi açısından pozitif veya negatif olmasının medyan
yaşam süresi ile ilişkisi istatiksel anlamlı bulundu (p:0,006).
Sonuç:
Nutrisyonel durumun göstergesi olan serum albümini ve
sistemik inflamatuar yanıt göstergesi olan NLO lokal ileri ve
metastatik KHDAK’de prognozla ilişkilidir. Serum albümin
ölçümü ve kan sayımından NLO hesaplanması kolay erişilebilir,
ucuz ve basit kullanımlı labaratuar yöntemleridir. KHDAK’li
hastaların tedavi planlamasında serum albümin değeri ve
NLO’ninde kullanılabileceğini düşünüyoruz.
S-26
KANSER DİSPNE ÖLÇEĞİ’NİN TÜRK KANSER HASTALARINDA
GEÇERLİK VE GÜVENİRLİĞİNİN İNCELENMESİ
DENİZ EZGİ ÇAKMAK
1
, UMUT VAROL
1
, UĞUR MUSLU
1
,
BURCU ÇAKAR
1
, BURÇAK KARACA
1
, CANFEZA SEZGİN
1
,
RÜÇHAN USLU
1
, ÇİÇEK FADILOĞLU
2
, YASEMİN TOKEM
2
,
BÜLENT KARABULUT
1
1
EGE ÜNİVERSİTESİ TÜLAY AKTAŞ ONKOLOJİ HASTANESİ
2
EGE ÜNİVERSİTESİ HEMŞİRELİK FAKÜLTESİ
Amaç:
Bu çalışmanın amacı “Kanser Dispne Ölçeği” nin Türk kanser
hastaları için Türkçe geçerlilik ve güvenirliğinin araştırılmasıdır.
Gereç ve Yöntem:
Metodolojik olarak planlanan araştırmanın örneklemini dispne
semptomu yaşayan akciğer kanserli veya akciğere metastazı
olan 120 hasta birey oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak
hasta tanıtım soru formu, Vizüel Analog Skala ve Medical
Research Council (MRC) Dispne Skalası ve ayrıca Dr. Tanaka
ve arkadaşları tarafından 2000 yılında Japonya’da geliştirilen
Kanser Dispne Ölçeği kullanılmıştır.
Bulgular:
Kanser Dispne Ölçeği’nin dil eşdeğerliliğinin sağlanması için,
ölçeğin Türkçe’ye çevirisi ve geri çevirisi yapılmıştır. Çeviri
işleminin ardından uzman görüşleri alınmış ve Kendall Uyuşum
Katsayısı hesaplanmıştır ( Kendall’s W(a) = 0.157, , p=0.101).
Kanser Dispne Ölçeği’nin güvenirlik çalışmalarında ölçeğin
zamana karşı değişmezliğini belirlemek için birinci ve ikinci
uygulamanın alt boyutlar ve toplam puan korelasyonları
karşılaştırıldığında, test-tekrar test ölçek toplam puanı
arasındaki korelasyon katsayısı 0.96 olarak hesaplanmıştır.
Ölçeğin üç alt boyutunun zamana karşı değişmezliğini test etmek
için yapılan korelasyon analizi sonuçlarına tüm alt boyutlardan
elde edilen test-tekrar test korelasyon katsayılarının istatistiksel
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
119
olarak anlamlı oldukları saptanmıştır. Yapılan “madde analizi”
sonucunda ölçeğin maddelerinin toplam korelasyon katsayısı
0.68 ile 0.86 arasında saptanmıştır. Ölçeğin tümü için elde
edilen Cronbach alfa katsayısı 0,72 olarak saptanmıştır.
Ölçeğin yapı geçerliği çalışması için faktör analizi yapılmıştır.
Faktör ağırlıkları göz önünde bulundurularak en uygun
çözümlemenin orijinal ölçek ile uygun faktör sayısına sahip üç
faktörde (“Çaba Duygusu” alt boyutu, “Anksiyete Duygusu” alt
boyutu, “Rahatsızlık Duygusu” alt boyutu) olduğu görülmüştür.
Kanser Dispne Ölçeği’nden ve çalışmada kullanılan diğer nefes
darlığı ölçeklerinden (MRC Dispne Skalası ve Vizüel Analog
Skala) elde edilen puanların korelasyonu incelendiğinde
ölçeklerin puan ortalamaları arasında pozitif yönde, anlamlı bir
ilişki bulunmuştur.
Sonuç:
“Kanser Dispne Ölçeği” Türk toplumu için güvenirliği ve
geçerliği yüksek bir ölçektir. Bu ölçeğin yardımıyla, ağrı gibi
özelliklerinin tarif edilmesi zor bir semptom olan dispnenin
daha iyi algılanabilmesi mümkün olabilecektir.
S-27
YASSI HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİNDE SİSPLATİN-
GEMSİTABİN VE DOSETAKSEL-SİSPLATİN REJİMLERİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI
SAADETTİN KILIÇKAP
1
, GAMZE GÖKOZ DOĞU
2
, TUNÇ
GÜLER
3
, ERKAN DOĞAN
4
, ORHAN ÖNDER EREN
5
, TURGUT
KAÇAN
1
, ARZU YAREN
2
, DİDEM TAŞTEKİN
3
, NALAN AKGÜL
BABACAN
1
1
CUMHURİYET ÜTF
2
PAMUKKALE ÜTF
3
SELÇUK ÜMTF
4
VAN NUMUNE EAH
5
SAMSUN NUMUNE EAH
Amaç:
Yassı hücreli akciğer kanserli (YHAK) olgularda sisplatin-
gemsitabin (A) ve sisplatin-dosetaksel (B) kombinasyon
rejimlerinin etkinliğinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
YHAK tanısı almış hastalara ait veriler retrospektif olarak
incelendi. Her iki tedavi rejimi etkinlik ve yan etki profili
açısından değerlendirildi.
Bulgular:
Çalışmaya 5 farklı merkezden 224 YHAK olgusundan iki tedavi
rejiminin uygulandığı toplam 98’ine ait veriler analiz edildi.
Hastaların %94’ü (n=92) erkek, yaş ortalaması 60±8 idi. En sık
izlenen evre 3B (%34) idi. İki tedavi kolunda yaş (61 vs 60)
ve uygulanan kür sayısı (4 vs 4) benzerdi. Evre, radyoterapi,
cerrahi oranları arasında fark bulunamadı. B kolundaki
hastalarda daha iyi ECOG performans statusu izlendi. Objektif
yanıt oranı B kolunda anlamlı derecede daha iyiydi (%42 vs
%66; p=0,006). CSF kullanımı, nötropeni, B kolunda daha
yüksek iken (p<0.05), tedavide gecikme A kolunda daha sık idi
(p<0.05). Ortanca izlem süresi 16 ay (1-134). Ortanca sağkalım
süresi Sisplatin-Dosetaksel kolunda anlamlı derecede daha
uzun bulundu (15 vs 34 ay; p<0,001). 1-yıllık sağkalım oranları
dosetaksel kolunda %89, gemsitabin kolunda %63 idi.
Sonuç:
Sisplatin-gemsitabin kombinasyonu ile karşılaştırıldığında,
sisplatin-dosetaksel kombinasyonu daha uzun sağkalım süresi
sağlamaktadır. Myelotoksisite dosetaksel kolunda daha fazla
iken, gemsitabin kolunda tedavide gecikme daha fazladır.
S-28
MALİGN PLEVRAL MEZOTELYOMALI HASTALARDA DA KLİNİK
ÖZELLİKLER, TEDAVİ SONUÇLARI VE SAĞKALIM: 18 YILLIK
DENEYİM
SERDAR BERK
1
, ÖMER TAMER DOĞAN
1
, SAADETTİN
KILIÇKAP
2
, KÜRŞAT EPÖZTÜRK
1
, İBRAHİM AKKURT
1
, ZEHRA
SEYFİKLİ
1
1
CÜTF GÖĞÜS HASTALIKLARI
2
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ
Amaç:
Malign plevral mezotelyoma (MPM) tedavideki yeniliklere
karşın kötü prognozlu bir tümördür. Bu çalışmada merkezimizde
takip edilen MPM’li hastaların demografik ve klinik özellikleri
yanı sıra sağkalımları değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmada 1993-2010 yılları arasında MPM tanısı almış toplam
228 hasta retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular:
Hastaların 131’i (%57) erkek ve 97’si (%43) kadınlardan
oluşmaktaydı. Erkeklerde ortalama yaş 59.1, kadınlarda
58.7 olup istatistiksel fark izlenmedi (p=0,780). MPM’li
hastaların %86’sında asbestoz maruziyeti vardı. Ortanca
asbestoz maruziyet süresi 40 yıl idi (range: 3-70). En sık
başvuru şikayetleri plevral effüzyon, göğüs ağrısı ve dispne idi
(%70, %58 ve%47). Dokuz hastaya cerrahi dekortikasyon, 42
hastaya plörodez yapıldı. Hastaların %66’sına (n=133) platin-
bazlı kemoterapi uygulandı. En sık kullanılan rejimler sırasıyla
Sisplatin-Mitomisin (n=89) ve Sisplatin-Pemetrekset (n=27) idi.
Tüm hastalarda ortanca sağkalım 10 ay idi. Her iki cinsiyette
ortanca sağkalım süreleri benzerdi (p=0,252). Ortanca sağkalım
kemoterapi verilenlerde, verilemeyenlere göre daha yüksekti
(11,4 vs 5,1 ay; p= 0,005). 6, 12, 18, and 24-aylık sağkalım
oranları tedavi alan grupta daha yüksek bulundu (sırasıyla %72,
%43, %19, ve %2 vs %49, %31, %11, ve %1).
Sonuç:
MPM bölgemizde endemik bir hastalıktır. Tedavideki
gelişmelere karşın sağkalım sonuçları halen kötüdür. Platin-
bazlı kemoterapi ile tedavi edilen hastalarda sağkalım süresi,
tedavi alamayan hastalara göre daha uzundur.
120
S-29
AKCİĞER KANSERİ HASTALARINDA YALNIZCA APOPTOZUN
DEĞİL, TOTAL HÜCRE ÖLÜMÜNÜN ÖLÇÜLMESİ TAKSAN-BAZLI
KEMOTERAPİYE YANIT İÇİN DAHA İYİ BİR BELİRTEÇ MİDİR?
BELKIS NİHAN COŞKUN
1
, TÜRKKAN EVRENSEL
1
, ŞENİZ
KORKMAZ
2
, ÖMER FATİH ÖLMEZ
1
, ERDEM ÇUBUKÇU
1
,
MUSTAFA CANHOROZ
1
, NİLÜFER AVCI
1
, ÖZKAN KANAT
1
,
ENDER KURT
1
, OSMAN MANAVOĞLU
1
, ENGİN ULUKAYA
2
1
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, TIBBİ ONKOLOJİ AD,
16059, BURSA, TÜRKİYE
2
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, TIBBİ BİYOKİMYA AD,
16059, BURSA, TÜRKİYE
Amaç:
Kanser ilaçlarının, hücre ölümünü apoptoz ve/veya nekroz ile
indüklediğinden ötürü, serumda hücre ölümünün ölçülmesi,
kemoterapiye verilen yanıt hakkında bir fikir verebilir.
Gereç ve Yöntem:
Bu çalışmada, akciğer kanseri 43 hastanın, kemoterapi
öncesi ve taksan-bazlı kemoterapiden 48 saat sonra serum
M30 (Apoptoz belirteci) ve M65 (Nekroz belirteci) seviyeleri
çalışılmıştır.
Bulgular:
Kanser hastalarının, sağlıklı kontrol gruplarına kıyasla
tedavi öncesi M30 ve M65 seviyelerinin istatistiksel olarak
anlamlı (sırasıyla, p<0,001 ve p<0,05) derecede yüksek
olduğu görülmüştür. Kemoterapi sonrası, her iki belirteç de
yükselmiştir. M65 seviyesindeki artışın (1.5 kattan fazla),
M30 seviyesindeki artıştan (1.5 kattan az) daha fazla olduğu
görülmüştür. Klinik cevaba göre bulgular değerlendirildiğinde
40 hastanın verileri sınıflandırılmaya uygun bulunmuştur.
Tedaviye yanıt veren hastalarda (n=28), M65 seviyesinde
gözlenen artışın, M30 seviyesinden 2 kat daha yüksek olduğu
gözlenmiştir (sırasıyla, tedavi öncesi değerin %68’i ve %34’ü).
Tedaviye yanıt vermeyen hastalarda (n=12) M65 seviyesinde
gözlenen artışın, M30 seviyesinden düşük olduğu gözlenmiştir
(sırasıyla, tedavi öncesi değerin %54’ü ve %78’i).
Sonuç:
Sonuç olarak, akciğer kanseri hastaları, belirgin şekilde yüksek
M30, M65 seviyelerine sahiptir ve yalnızca apoptozun değil,
total hücre ölümünün (apoptoz + nekroz) ölçülmesi, taksan-
bazlı kemoterapiye yanıt hakkında daha iyi bir fikir sağlayabilir.
S-30
KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİNDE İKİNCİ SERİ
TEDAVİDE SONUCU ETKİLEYEN FAKTÖRLER
NURGÜL YAŞAR , NUR ŞENER , DİNÇER AYDIN , RAMAZAN YILDIZ ,
TANER KORKMAZ , ÖZLEM ERCELEP , SİNEMİS YÜKSEL , ASLIHAN
GÜVEN MERT , UMUT KEFELİ , EMRE YILDIRIM , MAHMUT
GÜMÜŞ
KARTAL DR LÜTFİ KIRDAR EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Akciğer kanseri tüm dünyada kansere bağlı ölümlerin en sık
nedenidir. Akciğer kanserlerinin %85 küçük hücreli dışı akciğer
kanseri (KHDAK)‘inden oluşmaktadır. Bu çalışmada kliniğimizde
takip edilen KHDAK’li, 2.seri tedavi alan hastalarımızın
sonuçlarını ve tedavi yaklaşımlarımızı değerlendirdik
Gereç ve Yöntem:
2006-2011yılları arasında KHDAK tanısı alan ve Dr.Lütfi Kırdar
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Polikliniği’nde
izlenen ve 2.seri tedavi alan 147 hasta değerlendirildi. Hastalar
yaş, cinsiyet, performans durumu (PS), histopatolojik tanıları,
aldıkları tedaviler ve ilk tanı ile nüks arasındaki süre açısından
açısından değerlendirildi. Bu özelliklerin sağkalım üzerine
etkileri incelendi.
Bulgular:
Medyan izlem süresi 15(2-44) ay, medyan yaş 58 (35-79) yıl,
hastaların %14’ü kadın ve %86’sı ise erkekti. Hastaların %75,5’i
65 yaş altı iken, %24,5’i ise 65 yaş ve üstü idi. Histopatolojik
olarak ise % 45,6 KHDAK, NOS, %22,4’ü adenokarsinom ve
%32’si squamöz hücreli karsinom tanısı almıştı. Hastaların
%81’inde performans durumu (PS) 0-1 idi.
Hastalar medyan 6 kür (1-8) 1.seri tedavi, yine medyan 3 kür
(1-7) ikinci seri tedavi almıştı. İkinci seri tedavide hastaların %
63’ü tek ajanla, %37 ise kombinasyon kemoterapisi ile tedavi
edilmişti. Cevap değerlendirmesinde %32 parsiyel remisyon
(PR), % 20 stabil hastalık (SD), %48 ise progresif hastalık (SD)
saptandı. Medyan progresyonsuz sağkalım (PFS) ve genel
sağkalım (OS) sırasıyla 6 ay (SE:1; %95 CI:4-8 ) ve 10 ay (SE:1;%95
CI:7-13 ) olarak bulundu. Yaş, cinsiyet, histopatolojik tanılar ve
tedavi seçimi (tek ajan, kombinasyon tedavisi) açısından PFS
ve OS farkı yoktu. Altı aydan daha uzun surede 1.seri tedavi
ile progrese olanlarlarla, 6 aydan kısa sürede progrese olanlar
karşılaştırıldığında 6 aydan uzun sürede progrese olanlarda PFS
(p=0,033) ve OS (p=0,05) daha uzundu. Çok değişkenli analizde
prognostik öneme sahip herhangi bir faktör bulunmadı..
Sonuç:
Kliniğimizde izlenen hastaların sonuçlarının geriye dönük
olarak değerlendirilmesinin tedavi ve izlem yaklaşımlarının
iyileştirilmesine
katkıda
bulunabilir.
Bu
verilerin
değerlendirilmesi ile literatürden farklı sonuçlar saptanması
durumunda yeni yaklaşımlar geliştirmek mümkün olacaktır.
Özellikle geç nüks olan hastalarda 2.seri tedavinin yararı daha
belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
S-31
LARİNKS KANSERLİ HASTALARIN SERUM/DOKULARINDA
MATRİKS METALLOPROTEİNAZLAR VE İNHİBİTÖRLERİ:
KANSERİN ERKEN TANISINDA POTANSİYEL ÖNEMİ
EMİN KARAMAN
1
, İRFAN PAPİLA
1
, ALPER ÖZDİLEK
1
, ÇİĞDEM
PAPİLA
2
, HURİYE BALCI
3
, HAFİZE UZUN
4
1
KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI, İSTANBUL
ÜNİVERSİTESİ, CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ, İSTANBUL
2
İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ,
CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ, İSTANBUL
3
MERKEZ ARAŞTIRMA LABORATUARI, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ,
CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ, İSTANBUL
4
TIBBİ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ,
CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ, İSTANBUL
Amaç:
Kanserin invazyon ve metastaz yapması için ekstrasellüler
matriksin yıkılması gereklidir. Matriks metalloproteinazlar
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
121
(MMP) yaklaşık 28 enzimden oluşan, fizyolojik ve patolojik
doku yıkımında önemli rol oynayan ekstrasellüler proteazlardır.
İnaktif zimojenler halinde salınan MMP’lerin proteolitik
aktiviteleri, spesifik doku inhibitörleri (TIMP) tarafından inhibe
edilir.
Gereç ve Yöntem:
VEGF-a, TGF-β1, TIMP-1, TIMP-2, MMP-2 ve MMP-9 düzeyleri,
19 larinks kanserli hastanın plazma, normal (tümöre uzak)
ve tümörlü dokularında ELISA ile ölçüldü. Hastalara ait
tümör dokularının klinik evrelendirilmesine TNM evreleme;
tümör dokusunun differansiasyon değerlendirmesi için üçlü
derecelendirme(grade) sistemi kullanılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |