Sonuç:
Standart kombine kemoterapiye yanıt vermeyen metastatik
germ hücreli testis kanserlerinde YDK ve OKHT etkin, güvenilir
olup olguların % 26’da küratif bir tedavi yaklaşımıdır.
S-49
RELAPS-REFRAKTER HODGKİN LENFOMA HASTALARINDA
İFOSFAMİD, İDARUBİSİN, ETOPOSİDE (IIVP) REJİMİ ETKİNLİK
VE TOKSİSİTE DEĞERLENDİRMESİ
ÇAĞATAY ARSLAN
1
, EVREN ÖZDEMİR
2
, İBRAHİM BARIŞTA
2
,
AYŞE KARS
2
, ALEV TÜRKER
2
, EMİN KANSU
2
1
İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
2
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ MEDİKAL
ONKOLOJİ BİLİMDALI
Amaç:
Relaps/refrakter HL hastalarında IIVP rejimi ile uygulanan
kurtarma tedavisinin etkinlik ve toksisitelerinin değerlendirilmesi
amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
HÜTF, Onkoloji Enstitüsü’nde 2002-2010 yılları arasında relaps/
refrakter HL tanısı ile izlenen ve IIVP rejimi ile kurtarma tedavisi
uygulanan hastaların verileri retrospektif olarak incelendi.
Bulgular:
IIVP kurtarma tedavisi alan toplam 45 olgu vardı. IIVP tedavisi
öncesinde hastaların 1’i tam yanıtlı (CR), 19’u relaps, 25’inde
refrakter hastalık mevcuttu. Hastaların 35 (%76)’ine 2 kür
IIVP uygulanmıştı.Tüm hastalara primer GCSF profilaksisi
uygulanmıştı. Primer antibiyotik profilaksisi 20 (%44) hastaya
uygulanmıştı. IIVP tedavisi ile 34 hastada yanıt elde edilmişti
(%76). Yanıt elde edilen 34 hastaya (%76) OKHT, OKHT
sonrasında relaps olan 4 hastaya AKHT uygulanmıştı. IIVP
ile n=13 (%29) CR elde edilmişti. En sık görülen grad 3-4
toksisite hematolojikti (n=33; %76). Tüm hasta grubunda
ortanca PFS; 88 aydı (%95 CI; 28.6–147.3). IIVP tedavisine yanıt
verenlerde ortanca PFS’a ulaşılamadı. 5 yıllık PFS oranı %66
idi. Tüm hasta grubunda ortanca OS’a ulaşılamadı ancak IIVP
tedavisi ile yanıt elde edilen grupta 5 yıllık OS oranı %78, yanıt
elde edilemeyenlerde 4 yıllık OS %48’di.
Sonuç:
Otolog kök hücre transplantasyonu öncesinde hastalığın
kurtarma tedavilerine yanıtı ve CR elde edilmesi yüksek
doz kemoterapi ve kök hücre transplantasyonu başarısını
arttırmaktadır. IIVP kutarma tedavisi ile %76 yanıt elde
edilmiştir. Yanıt elde edilen olgularda PFS ve OS daha iyidir.
IIVP rejimi ile grad 3-4 hematolojik toksisitelerin sık geliştiği
gözlenmiştir.
S-50
DİFFÜZ BÜYÜK B HÜCRELİ LENFOMALARDA FASCIN
EKSPRESYONUN KLİNİK ÖNEMİ
N. EMRAH KOÇER
1
, FATİH KÖSE
2
, FAZİLET KAYASELÇUK
1
, ALİ
AYBERK BEŞEN
2
, HÜSEYİN MERTSOYLU
2
, ÖZGÜR ÖZYILKAN
2
,
İLHAN TUNCER
1
1
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ADANA UYGULAMA
VE ARAŞTIRMA MERKEZİ PATOLOJİ DEPARTMANI
2
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ADANA UYGULAMA
VE ARAŞTIRMA MERKEZİ TIBBİ ONKOLOJİ DEPARTMANI
Amaç:
Fascin normal lenfoid dokunun dendritik hücrelerinde bulunan,
aktin paketleyici bir proteindir. Önceleri klasik Hodgkin
lenfomada Reed-Sternberg hücreleri ve varyantları için spesifik
bir belirteç olarak kabul edilse de zamanla diffüz büyük B
hücreli lenfomaların (DBBHL) bir kısmında ve anaplastik T
hücreli lenfomaların neredeyse yarısında eksprese edildiği
gösterilmiştir. Diffüz büyük B hücreli lenfomalarda fascin
ekspresyonu ile ilgili yalnızca birkaç çalışma vardır ve DBBHL
de fascin ekspresyonu varlığının klinik bir önemi olup olmadığı
konusunda literatürde veri yoktur.
Gereç ve Yöntem:
Başkent Üniversitesinde 2005- 2010 yılları arasında patolojik
olarak Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma, CD20 pozitif, olduğu
gösterilmiş 60 hasta bu çalışmaya alınmıştır. Vakalara
ait seçilmiş parafin bloklardan elde edilen kesitlere
immunhistokimyasal olarak fascin uygulanmış ve sonuçlar
boyanmanın varlığı-yokluğu, şiddet ve yaygınlığına göre semi-
kantitatif olarak değerlendirilmiştir. Sonuçlar ve klinik veriler
arasında korelasyon aranmıştır.
Bulgular:
Çalışmaya katılan hastalarda ortanca yaş 58 yaş (24-85
),vakaların cinsiyet dağılımı ise 41 vaka(%68.3) erkek ve
19 vaka(%31.7) bayandır. Altı hasta(%10) Evre I, 12 hasta
(%20) Evre II, 22 hasta (%36.7) Evre III ve 20 hasta(%33.3)
Evre IV olarak saptanmıştır. Yirmibeş hastada(%41.7) tanı
anında bulky hastalık ve 47 hastada(% 78.3) ekstra-nodal
tutulum saptanmıştır. Performans ölçeği 28 hastada(%48.7)
0, 7 hastada(%11.7) 1, 16 hastada (%26.7) 2, 9 hastada(%15)
3’tür. Ellibeş hasta(%91.7) rituksimab içeren tedavi rejimleri
ile tedavi edilmiştir. Genel sağ kalım tüm grupta ortanca
48(95%CI, 32-63) ay olarak saptanmıştır. Cinsiyet, performans
ölçeği değerleri, evre, bulky hastalık olup veya olmama,
birinci basamak kemoterapi cevabı ve IPI skoru tek değişkenli
analizde genel sağ kalım üzerine istatistiksel olarak anlamlı
şekilde etkili olmuştur, p değerleri sırası ile p:0,013, p:0,022,
p:0,024, p:0,042, p: 0,0002 ve p:0.021’dir. Ortanca hastalıksız
sağ kalım 9 aydır (95%CI, 6.2-11.7). Çalışmada kullanılan
parametrelerden hiçbirinin hastalıksız sağ kalım üzerine etkisi
130
gösterilememiştir.
Sonuç:
Bu çalışmada DBBHL’de fascin ekspresyonun klinik-prognostik
bir önemi olduğuna dair veri elde edilememiştir. Fascinin,
lenfoid dokunun reaktif ve neoplastik süreçlerindeki rolünün
araştırılması lenfoid tümör biolojisinin anlaşılmasına katkı
sağlayabilir.
S-51
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA
BİRİNCİ SIRA TEDAVİ OLARAK XELİRİ-BEVASİZUMAB
İLE FOLFİRİ-BEVASİZUMAB REJİMLERİNİN ETKİNLİK VE
TOLERABİLİTELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
AHMET BİLİCİ
1
, KAZIM UYGUN
2
, SERAP KAYA
2
, BALA BAŞAK
ÖVEN USTAALİOĞLU
3
, RAMAZAN YILDIZ
3
, SÜLEYMAN
TEMİZ
2
, MESUT ŞEKER
3
, GÖRKEM AKSU
4
, DEVRİM ÇABUK
2
,
MAHMUT GÜMÜŞ
3
1
ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ, İSTANBUL
2
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM
DALI, KOCAELİ
3
DR.LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ,
TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ, İSTANBUL
4
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, RADYASYON
ONKOLOJİSİ ANABİLİM DALI, KOCAELİ
Amaç:
Metastatik kolorektal kanserli (mKRK) hastalarda kemoterapi ile
bevasizumab (B) kombinasyonunun tek başına kemoterapiye
göre daha etkin olduğu gösterilmiştir. Çalışmamızda mKRK’li
hastalarda XELİRİ-B ile FOLFİRİ-B kombinasyon rejimlerinin
birinci sıra tedavide etkinlik ve güvenilirliğinin karşılaştırılması
amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Histolojik olarak tanıları doğrulanmış ve daha önce herhangi
bir tedavi almamış 132 mKRK’li hasta çalışmaya dahil edildi.
Hastalara XELİRİ-B ya da FOLFİRİ-B rejimleri randomize
olarak verildi. Her iki tedavi rejiminin etkinlik ve tolerabilitesi
retrospektif olarak karşılaştırıldı.
Bulgular:
2006 ile 2010 tarihleri arasında mKRK’li 132 hasta 68’i XELİRİ-B,
geriye kalan 64 hasta ise FOLFİRİ-B rejimleri ile tedavi edildi.
Ortanca yaş FOLFİRİ-B kolunda 53.5 yıl XELİRİ-B kolunda 59.7
idi (p=0.01). Objektif cevap oranları her iki kolda benzerdi
(FOLFİRİ-B için %51.6 ve XELİRİ-B için %41.2, p=0.38). 24.5
aylık ortanca takip süresinde, FOLFİRİ-B ile tedavi edilen
hastalarda progresyonsuz sağkalım (PSK) 14.2 ay iken, XELİRİ-B
kolundaki hastalarda ise ortanca PSK’a ulaşılamadı (p=0.30).
Bunun yanında median genel sağkalım (GSK) FOLFİRİ-B rejimi
ile tedavi edilen hastalarda XELİRİ-B rejimi ile tedavi edilen
hastalara göre daha iyiydi, ancak bu farklılık istatistiksel olarak
anlamlı değildi (sırasıyla 37.8 aya karşın 28.7 ay, p=0.58).
En sık bildirilen grade 3-4 toksisiteler (FOLFİRİ-B’a karşın
XELİRİ-B) bulantı-kusma (%7.8’e karşı %14.7, p=0.27), ishal
(%10.9’a karşın %22.1,p=0.10), el-ayak sendromu (%0’a karşın
%8.8,p=0.02) ve nötropeni (%18.7’e karşın %27.9, p=0.22) idi.
Sonuç:
Bulgularımız FOLFİRİ-B ile XELİRİ-B rejimlerinin mKRK’li
hastalarda birinci sıra tedavide, tolere edilebilir toksisite
profilleriyle benzer etkinliğe sahip olduklarını göstermektedir.
S-52
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA ANTİ
VEGF TEDAVİ İLE VEGF, NO VE ANG II DÜZEYLERİNDE
DEĞİŞİM VE TEDAVİYE YANITLA İLİŞKİSİ
AHMET TANER SÜMBÜL , UMUT DİŞEL , NURZEN SEZGİN ,
HÜSEYİN ABALI , AYBERK BEŞEN , FATİH KÖSE , AHMET SEZER ,
HÜSEYİN MERTSOYLU , ÖZGÜR ÖZYILKAN
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ADANA UYGULAMA ARAŞTIRMA
MERKEZİ TIBBİ ONKOLOJİ
Amaç:
Hedefe yönelik tedavilerden birisi olan Bevacizumab VEGF’ye
karşı geliştirilmiş olan IgG1 yapısında monoklonal bir
antikordur. Anti kanser tedavi alan hastalarda prognostik ve
prediktiffaktörler güncel onkolojide enönemli faktörlerdendir.
Bizde bu çalışmamızda Bevacizumab tedavisialan hastalarda
tedavi öncesi ve tedavininüçüncü ayında VEGF , NO ve ANGII
düzeylerini ölçerek bu durumun tümör cevabı ve hastalıksız
sağ kalım ileolan ilişkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya Başkent Üniversitesi Adana Uygulama Araştırma
Merkezinde takip edilen 24 hasta dahil edildi.Tüm hastalardan
tedavi öncesi ve tedavinin üçüncü ayında kan örnekleri alınarak
serum VEGF, NO ve ANGII düzeyleri çalışıldı.
Bulgular:
.VEGF düzeyleri arasındaki değişim istatiksel olarak anlamlı
olarak düşme eğilimi şeklinde saptanırken(p: 0.009), NO ve
ANG II düzeyleri açısından istatiksel olarak anlamlı bir farklılık
saptanmadı. 6 siklus tedavi sonrası VEGF düzeyleri tümör
cevabıyla ilişkili olarak saptandı. Genel olarak hastalıksız sağ
kalım ortancası 18.1ay olarakbulundu. Hiçbir parametrenin
hastalıksız sağ kalımla ilişkisi saptanmadı
Sonuç:
Sonuç olarak VEGF düzeyleri antiVEGF tedavi alan hastalarda
tümör cevabı ve sonlanımı gösteren prediktif veya tedavi
sırasında bir belirteç olabilir ancak çalışmaya alınan hasta
sayısının az olması ve kolorektal kanserli vaka grubuyla sınırlı
olması nedeniyle daha fazla hasta sayılarında farklı kanser
türlerinde yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
131
S-53
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA ANTİ
VEGF TEDAVİ İLE HİPERTANSİYON VE PROTEİNÜRİ GELİŞİMİ
VE BU DURUMUN HASTALIKSIZ SAĞ KALIMLA OLAN İLİŞKİSİ
AHMET TANER SÜMBÜL , UMUT DİŞEL , HÜSEYİN ABALI ,
AYBERK BEŞEN , CEMİLE KARADENİZ , FATİH KÖSE , AHMET
SEZER , ÖZGÜR ÖZYILKAN
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ADANA UYGULANA ARAŞTIRMA
MERKEZİ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI
Amaç:
Bevacizumab vasküler endotelyal büyüme faktörüne (VEGF)
karşı yüksek bağlanma spesifitesi olan rekombinant humanize
monoklonal antikordur. Bevacizumab VEGF’nin tüm majör
izoformlarını tanır ve inhibe eder. Bu çalışmada metastatik
kolorektal kanserli hastalarda anti VEGF tedavinin hipertansiyon
ve proteinüri ile ilikisine ve bu durumun hastalıksız sağ kalım ile
olan ilişkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya Başkent Üniversitesi Adana Uygulama Araştırma
Merkezinde takip edilen 24 hasta dahil edildi. Çalışma grubunu
oluşturan 24 hastanın 15’i (%62,5) erkek, 9’u (%37,5) kadındı.
Bulgular:
1 hastada (%4.2) hipertansiyon gelişmezken, 5 hastada (%20
.8) prehipertansiyon, 15 hastada (%62.5) stage 1 hipertansiyon
ve 3 hastada (%12.5) stage 2 hipertansiyon geliştiği saptandı.
Proteinüri yönünden incelendirğinde 6 siklus tedavi sonrası
hastaların 6’sında (%25) mikroalbumüniri geliştiği gözlendi.
Genel olarak hastalıksız sağ kalım ortancası 18.1 ay olarak
bulundu. Hiçbir parametrenin hastalıksız sağ kalımla ilişkisi
saptanmadı.
Sonuç:
Sonuç olarak hastalığın seyri, tedaviye yanıt ve toksisitenin
değerlendirilmesi ve sonlanımın giderek önem kazandığı
günümüzde etkin prognostik ve prediktif faktörlerin
belirlenmesi giderek önem kazanmaktadır. Ayrıca kanserin
akut bir hastalık halinden giderek kronik bir hastalık hal alması
ve antikanser ajanların giderek daha uzun süreli kullanılması
günümüzde bu ilaçlarla ilişkili akut ve kronik yan etkilerin ek
komorbidite ve mortalite oluşturması yönünden yakın takibinin
yapılmasını gerekli kılmaktadır.
S-54
METASTATİK KOLON KANSERLİ HASTALARDA INTERLÖKİN-8
VE SERUM STRAIL DÜZEYLERİ ANTİ-VEGF MONOKLONAL
ANTİKOR TEDAVİSİ ETKİNLİĞİNİN GÖSTERGESİ MİDİR?
AYŞEGÜL KARGI
1
, ARZU DİDEM YALÇIN
2
, NURAY ERİN
3
,
BURHAN SAVAŞ
4
, HASAN HÜSEYİN POLAT
5
, REGINALD M.
GORCZYNSKI
6
1
DENİZLİ DEVLET HASTANESİ MEDİKAL ONKOLOJİ KLİNİĞİ
2
ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KLİNİK
İMMUNOLOJİ VE ALERJİ KLİNİĞİ
3
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
KLİNİĞİ
4
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FARMAKOLOJİ KLİNİĞİ
5
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI
ANABİLİM DALI
6
TORONTO UNIVERSITY HEALTH NETWORK DIVISION OF
CELLULAR AND MOLECULAR BIOLOGY
Amaç:
Kolorektal kanser, tüm kanserler arasında hem görülme
insidansı hem de kansere bağlı ölüm sıralamasında üçüncü
sırada yer almaktadır. Bevacizumab kanser tedavisi için
vasküler endotel büyüme faktörüne (VEGF) karşı geliştirilmiş
bir humanize monoklonal antikordur. Serum sTRAIL seviyeleri
planlı hücre ölümü (apoptozis) gösteren yeni bir markırdır.
İnterlökin 8 (IL-8) ise enflamasyona yanıt olarak makrofajlardan
salgılanan bir sitokindir ve anjiogeneziste rol oynar. Bu
çalışmada metastatik kolon kanseri olan hastalarda anti VEGF
tedavisi sonrası serum sTRAIL ve IL-8 düzeyi ile hem prognoz
hem de tedavi etkinliğini değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
2009 - 2010 yılları arasında Denizli Devlet Hastanesi Medikal
Onkoloji ünitesine başvuran toplam 25 (6 kadın, 19 erkek)
metastatik kolorektal karsinom tanısı konulmuş hasta
çalışmaya dahil edildi. Yaş ortalaması 58.7 idi. Tüm hastalar
kemoterapi ile beraber bevacizumab tedavisi aldı. 25 hasta ve
20 sağlıklı yaş ve cinsiyeti uyumlu kontrol grubunun sTRAIL ve
IL8 seviyeleri ELISA yöntemiyle ölçüldü. Ölçümler tedavi öncesi
ve sonrasında tekrarlandı.
Sonuç:
Tedavi öncesi serum sTRAIL konsantrasyonları 1.23 ±
0.06 ng/mL, 1.21 ± 0.04 ng/mL sağlıklı kontrol grubu
değerleri ile benzerlik göstermekteydi. Bevacizumab tedavisi
sonrası sTRAIL seviyeleri 25 hastanın 11’inde anlamlı olarak
artmış bulundu. Bevacizumab tedavisi sonrası sTRAIL seviyeleri
artış göstermeyen 14 hasta progrese olmuştu ve bu hasta
grubunda medyan genel sağkalım yalnızca 8.1 ± 0.4 ay olmuştu.
Bevacizumab tedavisi sonrası sTRAIL seviyeleri artan hastanın
genel sağkalımı 22,6 ay olarak bulundu. Serum IL-8 seviyeleri
Bevacizumab tedavisi alan tüm hastalarda azaldı. Ancak
hastalığın gidişatı ile arasında bir korelasyon bulunamadı.
S-55
70 YAŞ ÜSTÜ KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARIN
KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİ VE 50 YAŞ ALTI KOLOREKTAL
KANSERLİ HASTALAR İLE KARŞILAŞTIRILMASI
BETÜL ERİŞMİŞ
2
, SELİM YALÇIN
1
, SAMED RAHATLI
1
, NADİRE
KÜÇÜKÖZTAŞ
1
, ÖMER DİZDAR
1
, ÖZDEN ALTUNDAĞ
1
, ÖZGÜR
ÖZYILKAN
1
1
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ
BÖLÜMÜ
2
BŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI
BÖLÜMÜ
Amaç:
Kolon kanseri insidansı yaşla birlikte artmakta ve genellikle de
60-75 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır. 70 yaşından büyük yaşlı
bireylerde komorbid hastalıkların da bulunması bu hastalara
daha düşük dozlarda veya daha az yan etkisi olabilecek
kemoterapi rejimleri verilmesine neden olmaktadır. Amacımız
kolorektal karsinomlu yaşlı hastalar ile genç hastaların tedavi
sonuçlarının karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesidir.
Gereç ve Yöntem:
Merkezimizde tedavi olmuş kolorektal kanserli 70 yaş üstündeki
132
ve 50 yaş altındaki hastaların hastane kayıtları retrospektif
olarak incelenmiş, sonuçları analiz edilmiştir.
Bulgular:
1998-2011 yılları arasında takip edilmiş 182 kolorektal
kanserli hasta çalışmaya dahil edilmiştir. 91 hasta 70 yaşından
büyük ve 91 hasta da 50 yaşından küçüktü. İki grup arasında
cinsiyet ve cerrahi uygulanma açısından anlamlı fark yoktu.
(p=0.650/0.732). Komorbid hastalıklar yaşlı grupta daha
fazlaydı (p<0.001). Hastalardan 70 yaş üstünde olanların
38’ine(%53.5), 50 yaş altında olanların 66’sına(%91.7) adjuvan
kemoterapi verilmişti. Bütün gruplar hastalıksız ve genel
sağkalım açısından karşılaştırıldı. İki grup arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir fark saptanmadı.
Sonuç:
Çalışmamızın sonuçları yaşlı kolorektal kanserli hastaların, 50
yaş altındaki genç hastalar kadar adjuvan kemoterapiden fayda
gördüğünü göstermiştir. Doktorlar performans statüsünü ve
diğer komorbid hastalıkları da değerlendirerek yaşlı bireylere
de uygun bir tedavi vermelidirler.
S-56
YÜKSEK RİSKLİ MALİGN MELANOMUN ADJUVAN
TEDAVİSİNDE ORTA-YÜKSEK DOZ İNTERFERON TEDAVİSİNİN
ETKİNLİĞİ VE TOLERABİLİTESİ
TÜLAY AKMAN
1
, İLKAY TUĞBA ÜNEK
2
, DOĞAN KOCA
3
,
OLÇUN ÜMİT ÜNAL
1
, TARIK SALMAN
1
, TUĞBA YAVUZŞEN
1
,
AHMET UĞUR YILMAZ
1
, İLHAN ÖZTOP
1
, IŞIL SOMALI
1
, NECLA
DEMİR
1
, HÜLYA ELLİDOKUZ
4
1
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI
2
İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
3
VAN BÖLGE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
4
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TEMEL ONKOLOJİ PREVENTİF
ONKOLOJİ ANABİLİM DALI
Amaç:
Erken tanı ve cerrahi malign melanom (MM) tedavisinde
en önemli yaklaşımlardır. Melanom kötü prognozludur ve
tanıdan yıllar sonra bile metastaz yapma yeteneğine sahiptir.
Yüksek riskli hastalarda cerrahi sonrası adjuvan sistemik tedavi
verilmelidir. Sistemik kemoterapiye relatif direnç nedeniyle
MM’da immünoterapinin rolü araştırılmaktadır. Bu retrospektif
çalışmamızda yüksek riskli hastalarda adjuvan interferon
tedavisinin sonuçları değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem:
Bu retrospektif çalışmada 1998-2011 yılları arasında Dokuz
Eylül Tıbbi Onkoloji bölümünde yüksek riskli nonmetastatik
opere MM tanısı ile orta-yüksek doz interferon alfa 2b tedavisi
alan 97 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalıksız
sağkalım (DFS) ve genel sağkalım (OS) değerlendirmeleri
için Kaplan-Meier yöntemi ve istatiksel analizler için SPSS15
programı kullanıldı.
Bulgular:
Bu çalışmada 1998-2011 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi
Tıbbi Onkoloji bölümünde yüksek riskli nonmetastatik opere
MM tanısı ile orta-yüksek doz interferon alfa 2b tedavisi
alan 97 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların
%53,6’sı kadın, %46,4’ü erkekti. Yaş aralığı 29-82 arasında
değişmekteydi. Ortalama yaş 53,3 +13,2 saptandı. Yüzde
%44,3’ü evre 2, %44,3’ü evre 3 olarak evrelendi. İlaçla ilgili
hastaların % 25,8’inde grade3-4 hematolojik toksisite, %4,1
grade3-4 hepatotoksisite görüldü. Hastaların %17,1’inde
tiroid fonksiyon testlerinde bozukluk saptandı. Hastaların
%41,2’sinde toksisite nedeniyle doz ertelemesi, %24,7’sinde
doz azaltımı yapıldı. İzlem süresince hastaların 34’ünde nüks
gelişti. Bunların 5’inde lokal nüks, 7’sinde bölgesel lenf nodu
metastazı ve 22’sinde uzak metastaz gelişti. Yüksek ve orta
doz interferon alan hastalar arasında farklı sağkalım oranları
açısından fark izlenmedi. DFS oranları 1,2 ve 3. yılda sırasıyla
%68, %32 ve %0 iken, OS oranları sırasıyla %97, %94 ve %85
saptandı.
Sonuç:
Yüksekdoz interferonun nüks oranında küçük, ama anlamlı bir
azalma sağladığı bilinmektedir. Sağkalım üzerine etkisi belirgin
değildir. Bu çalışmada adjuvan interferon alan hastalarda elde
ettiğimizi sağ kalım, hastalıksız sağkalım ve toksisite açısından
elde edilen sonuçlar, literatür ile uyumludur. Adjuvan orta
ya da yüksek doz interferon tedavisi yüksek riskli melanoma
hastaları için halen en kabul edilebilir tedavi olup uygun takip
ile rahatlıkla uygulanabilmektedir.
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
133
HEMŞİRE SÖZEL BİLDİRİLER
HS-1
KEMOTERAPİ GÖREN BİREYLERDE KANSERLE İLGİLİ
YORGUNLUK PREVALANSI VE ETKİLEYEN ETMENLERİN
Dostları ilə paylaş: |