Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi


Sonuç: Standart  kombine  kemoterapiye  yanıt  vermeyen  metastatik  germ hücreli testis kanserlerinde YDK ve OKHT



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə30/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   73

Sonuç:
Standart  kombine  kemoterapiye  yanıt  vermeyen  metastatik 
germ hücreli testis kanserlerinde YDK ve OKHT etkin, güvenilir 
olup olguların % 26’da küratif bir tedavi yaklaşımıdır.
S-49
RELAPS-REFRAKTER HODGKİN LENFOMA HASTALARINDA 
İFOSFAMİD, İDARUBİSİN, ETOPOSİDE (IIVP) REJİMİ ETKİNLİK 
VE TOKSİSİTE DEĞERLENDİRMESİ
ÇAĞATAY ARSLAN 
1
, EVREN ÖZDEMİR 
2
, İBRAHİM BARIŞTA 
2

AYŞE KARS 
2
, ALEV TÜRKER 
2
, EMİN KANSU 
2
 
 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL 
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ 

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ MEDİKAL 
ONKOLOJİ BİLİMDALI
Amaç:
Relaps/refrakter  HL  hastalarında  IIVP  rejimi    ile  uygulanan 
kurtarma tedavisinin etkinlik ve toksisitelerinin değerlendirilmesi 
amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
HÜTF, Onkoloji Enstitüsü’nde 2002-2010 yılları arasında relaps/
refrakter HL tanısı ile izlenen ve IIVP rejimi ile kurtarma tedavisi 
uygulanan hastaların verileri retrospektif olarak incelendi.
Bulgular:
IIVP kurtarma tedavisi alan toplam 45 olgu vardı. IIVP tedavisi 
öncesinde hastaların 1’i tam yanıtlı (CR), 19’u relaps, 25’inde 
refrakter  hastalık  mevcuttu.  Hastaların  35  (%76)’ine  2  kür 
IIVP  uygulanmıştı.Tüm  hastalara  primer  GCSF  profilaksisi 
uygulanmıştı. Primer antibiyotik profilaksisi 20 (%44) hastaya 
uygulanmıştı. IIVP tedavisi ile 34 hastada yanıt elde edilmişti 
(%76).  Yanıt  elde  edilen  34  hastaya  (%76)  OKHT,  OKHT 
sonrasında  relaps  olan  4  hastaya  AKHT  uygulanmıştı.    IIVP 
ile  n=13  (%29)  CR  elde  edilmişti.  En  sık  görülen  grad  3-4 
toksisite  hematolojikti  (n=33;  %76).  Tüm  hasta  grubunda 
ortanca PFS; 88 aydı (%95 CI; 28.6–147.3). IIVP tedavisine yanıt 
verenlerde  ortanca  PFS’a  ulaşılamadı.  5  yıllık  PFS  oranı  %66 
idi. Tüm hasta grubunda ortanca OS’a ulaşılamadı ancak IIVP 
tedavisi ile yanıt elde edilen grupta 5 yıllık OS oranı %78, yanıt 
elde edilemeyenlerde 4 yıllık OS %48’di.
Sonuç:
Otolog  kök  hücre  transplantasyonu  öncesinde  hastalığın 
kurtarma  tedavilerine  yanıtı  ve  CR  elde  edilmesi  yüksek 
doz  kemoterapi  ve  kök  hücre  transplantasyonu  başarısını 
arttırmaktadır.  IIVP  kutarma  tedavisi  ile  %76  yanıt  elde 
edilmiştir.  Yanıt  elde  edilen  olgularda  PFS  ve  OS  daha  iyidir. 
IIVP  rejimi  ile  grad  3-4  hematolojik  toksisitelerin  sık  geliştiği 
gözlenmiştir. 
S-50
DİFFÜZ BÜYÜK B HÜCRELİ LENFOMALARDA FASCIN 
EKSPRESYONUN KLİNİK ÖNEMİ
N. EMRAH KOÇER 
1
, FATİH KÖSE 
2
, FAZİLET KAYASELÇUK 
1
, ALİ 
AYBERK BEŞEN 
2
, HÜSEYİN MERTSOYLU 
2
, ÖZGÜR ÖZYILKAN 
2

İLHAN TUNCER 
1
 
 

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ADANA UYGULAMA 
VE ARAŞTIRMA MERKEZİ PATOLOJİ DEPARTMANI  

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ADANA UYGULAMA 
VE ARAŞTIRMA MERKEZİ TIBBİ ONKOLOJİ DEPARTMANI 
Amaç:
Fascin normal lenfoid dokunun dendritik hücrelerinde bulunan, 
aktin  paketleyici  bir  proteindir.  Önceleri  klasik  Hodgkin 
lenfomada Reed-Sternberg hücreleri ve varyantları için spesifik 
bir  belirteç  olarak  kabul  edilse  de  zamanla  diffüz  büyük  B 
hücreli  lenfomaların  (DBBHL)  bir  kısmında  ve  anaplastik  T 
hücreli  lenfomaların  neredeyse  yarısında  eksprese  edildiği 
gösterilmiştir.  Diffüz  büyük  B  hücreli  lenfomalarda  fascin 
ekspresyonu  ile  ilgili  yalnızca  birkaç  çalışma  vardır  ve  DBBHL 
de fascin ekspresyonu varlığının klinik bir önemi olup olmadığı 
konusunda literatürde veri yoktur. 
Gereç ve Yöntem:
Başkent  Üniversitesinde  2005-  2010  yılları  arasında  patolojik 
olarak  Diffüz  Büyük  B  Hücreli  Lenfoma,  CD20  pozitif,  olduğu 
gösterilmiş  60  hasta  bu  çalışmaya  alınmıştır.    Vakalara 
ait  seçilmiş  parafin  bloklardan  elde  edilen  kesitlere 
immunhistokimyasal  olarak  fascin  uygulanmış  ve  sonuçlar 
boyanmanın varlığı-yokluğu, şiddet ve yaygınlığına göre semi-
kantitatif  olarak  değerlendirilmiştir.  Sonuçlar  ve  klinik  veriler 
arasında korelasyon aranmıştır. 
Bulgular:
Çalışmaya  katılan  hastalarda  ortanca  yaş  58  yaş  (24-85 
),vakaların  cinsiyet  dağılımı  ise  41  vaka(%68.3)  erkek  ve 
19  vaka(%31.7)  bayandır.  Altı    hasta(%10)  Evre  I,  12  hasta 
(%20)  Evre  II,  22  hasta  (%36.7)  Evre  III  ve  20  hasta(%33.3) 
Evre  IV  olarak  saptanmıştır.  Yirmibeş  hastada(%41.7)  tanı 
anında  bulky  hastalık  ve  47  hastada(%  78.3)  ekstra-nodal 
tutulum  saptanmıştır.  Performans  ölçeği  28  hastada(%48.7) 
0, 7 hastada(%11.7) 1, 16 hastada (%26.7) 2, 9 hastada(%15) 
3’tür.  Ellibeş  hasta(%91.7)  rituksimab  içeren  tedavi  rejimleri 
ile  tedavi  edilmiştir.  Genel  sağ  kalım  tüm  grupta  ortanca 
48(95%CI, 32-63) ay olarak saptanmıştır. Cinsiyet, performans 
ölçeği  değerleri,  evre,  bulky  hastalık  olup  veya  olmama, 
birinci basamak kemoterapi cevabı ve IPI skoru tek değişkenli 
analizde  genel  sağ  kalım  üzerine  istatistiksel  olarak  anlamlı 
şekilde etkili olmuştur, p değerleri sırası ile p:0,013, p:0,022, 
p:0,024, p:0,042, p: 0,0002 ve p:0.021’dir. Ortanca hastalıksız 
sağ  kalım  9  aydır  (95%CI,  6.2-11.7).  Çalışmada  kullanılan 
parametrelerden hiçbirinin hastalıksız sağ kalım üzerine etkisi 

130
gösterilememiştir. 
Sonuç:
Bu çalışmada DBBHL’de fascin ekspresyonun klinik-prognostik 
bir  önemi  olduğuna  dair  veri  elde  edilememiştir.  Fascinin, 
lenfoid  dokunun  reaktif  ve neoplastik süreçlerindeki  rolünün 
araştırılması  lenfoid  tümör  biolojisinin  anlaşılmasına  katkı 
sağlayabilir. 
S-51
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA 
BİRİNCİ SIRA TEDAVİ OLARAK XELİRİ-BEVASİZUMAB 
İLE FOLFİRİ-BEVASİZUMAB REJİMLERİNİN ETKİNLİK VE 
TOLERABİLİTELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
AHMET BİLİCİ 
1
, KAZIM UYGUN 
2
, SERAP KAYA 
2
, BALA BAŞAK 
ÖVEN USTAALİOĞLU 
3
, RAMAZAN YILDIZ 
3
, SÜLEYMAN 
TEMİZ 
2
, MESUT ŞEKER 
3
, GÖRKEM AKSU 
4
, DEVRİM ÇABUK 
2

MAHMUT GÜMÜŞ 
3
 
 

ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ 
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ, İSTANBUL 

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM 
DALI, KOCAELİ 

DR.LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, 
TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ, İSTANBUL 

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, RADYASYON 
ONKOLOJİSİ ANABİLİM DALI, KOCAELİ
Amaç:
Metastatik kolorektal kanserli (mKRK) hastalarda kemoterapi ile 
bevasizumab  (B)  kombinasyonunun  tek  başına  kemoterapiye 
göre  daha  etkin  olduğu  gösterilmiştir.  Çalışmamızda  mKRK’li 
hastalarda  XELİRİ-B  ile  FOLFİRİ-B  kombinasyon  rejimlerinin 
birinci sıra tedavide etkinlik ve güvenilirliğinin karşılaştırılması 
amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Histolojik  olarak  tanıları  doğrulanmış  ve  daha  önce  herhangi 
bir  tedavi  almamış  132  mKRK’li  hasta  çalışmaya  dahil  edildi. 
Hastalara  XELİRİ-B  ya  da  FOLFİRİ-B  rejimleri  randomize 
olarak verildi. Her iki tedavi rejiminin etkinlik ve tolerabilitesi 
retrospektif olarak karşılaştırıldı.
Bulgular:
2006 ile 2010 tarihleri arasında mKRK’li 132 hasta 68’i XELİRİ-B, 
geriye kalan 64 hasta ise FOLFİRİ-B rejimleri ile tedavi edildi. 
Ortanca yaş FOLFİRİ-B kolunda 53.5 yıl XELİRİ-B kolunda 59.7 
idi  (p=0.01).  Objektif  cevap  oranları  her  iki  kolda  benzerdi 
(FOLFİRİ-B  için  %51.6  ve  XELİRİ-B  için  %41.2,  p=0.38).  24.5 
aylık  ortanca  takip  süresinde,  FOLFİRİ-B  ile  tedavi  edilen 
hastalarda progresyonsuz sağkalım (PSK) 14.2 ay iken, XELİRİ-B 
kolundaki  hastalarda  ise  ortanca  PSK’a  ulaşılamadı  (p=0.30). 
Bunun yanında median genel sağkalım (GSK) FOLFİRİ-B rejimi 
ile  tedavi  edilen  hastalarda  XELİRİ-B  rejimi  ile  tedavi  edilen 
hastalara göre daha iyiydi, ancak bu farklılık istatistiksel olarak 
anlamlı  değildi  (sırasıyla  37.8  aya  karşın  28.7  ay,  p=0.58). 
En  sık  bildirilen  grade  3-4  toksisiteler  (FOLFİRİ-B’a  karşın 
XELİRİ-B)  bulantı-kusma  (%7.8’e  karşı  %14.7,  p=0.27),  ishal 
(%10.9’a karşın %22.1,p=0.10), el-ayak sendromu (%0’a karşın 
%8.8,p=0.02) ve nötropeni (%18.7’e karşın %27.9, p=0.22) idi.
Sonuç:
Bulgularımız  FOLFİRİ-B  ile  XELİRİ-B  rejimlerinin  mKRK’li 
hastalarda  birinci  sıra  tedavide,  tolere  edilebilir  toksisite 
profilleriyle benzer etkinliğe sahip olduklarını göstermektedir.   
S-52
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA ANTİ 
VEGF TEDAVİ İLE VEGF, NO VE ANG II DÜZEYLERİNDE 
DEĞİŞİM VE TEDAVİYE YANITLA İLİŞKİSİ
AHMET TANER SÜMBÜL , UMUT DİŞEL , NURZEN SEZGİN , 
HÜSEYİN ABALI , AYBERK BEŞEN , FATİH KÖSE , AHMET SEZER
HÜSEYİN MERTSOYLU , ÖZGÜR ÖZYILKAN  
 
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ADANA UYGULAMA ARAŞTIRMA 
MERKEZİ TIBBİ ONKOLOJİ
Amaç:
Hedefe yönelik tedavilerden birisi olan Bevacizumab VEGF’ye 
karşı  geliştirilmiş  olan  IgG1  yapısında  monoklonal  bir 
antikordur.  Anti  kanser  tedavi  alan  hastalarda  prognostik  ve 
prediktiffaktörler güncel onkolojide enönemli faktörlerdendir. 
Bizde  bu  çalışmamızda  Bevacizumab  tedavisialan  hastalarda 
tedavi öncesi ve tedavininüçüncü ayında VEGF , NO ve ANGII 
düzeylerini  ölçerek  bu  durumun  tümör  cevabı  ve  hastalıksız 
sağ kalım ileolan ilişkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya  Başkent  Üniversitesi    Adana  Uygulama  Araştırma 
Merkezinde takip edilen 24 hasta dahil edildi.Tüm hastalardan 
tedavi öncesi ve tedavinin üçüncü ayında kan örnekleri alınarak 
serum VEGF, NO ve ANGII düzeyleri çalışıldı.
Bulgular:
.VEGF  düzeyleri  arasındaki  değişim  istatiksel  olarak  anlamlı 
olarak  düşme  eğilimi  şeklinde  saptanırken(p:  0.009),  NO  ve 
ANG II düzeyleri açısından istatiksel olarak anlamlı bir farklılık 
saptanmadı.  6  siklus  tedavi  sonrası  VEGF  düzeyleri  tümör 
cevabıyla  ilişkili  olarak  saptandı.  Genel  olarak  hastalıksız  sağ 
kalım  ortancası  18.1ay  olarakbulundu.  Hiçbir  parametrenin 
hastalıksız sağ kalımla ilişkisi saptanmadı
Sonuç:
Sonuç olarak VEGF düzeyleri antiVEGF tedavi alan hastalarda 
tümör  cevabı  ve  sonlanımı  gösteren  prediktif  veya  tedavi 
sırasında  bir  belirteç  olabilir  ancak  çalışmaya  alınan  hasta 
sayısının az olması ve kolorektal kanserli vaka grubuyla sınırlı 
olması  nedeniyle  daha  fazla  hasta  sayılarında  farklı  kanser 
türlerinde yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
131
S-53
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA ANTİ 
VEGF TEDAVİ İLE HİPERTANSİYON VE PROTEİNÜRİ GELİŞİMİ 
VE BU DURUMUN HASTALIKSIZ SAĞ KALIMLA OLAN İLİŞKİSİ
AHMET TANER SÜMBÜL , UMUT DİŞEL , HÜSEYİN ABALI , 
AYBERK BEŞEN , CEMİLE KARADENİZ , FATİH KÖSE , AHMET 
SEZER , ÖZGÜR ÖZYILKAN  
 
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ADANA UYGULANA ARAŞTIRMA 
MERKEZİ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI
Amaç:
Bevacizumab  vasküler  endotelyal  büyüme  faktörüne  (VEGF) 
karşı yüksek bağlanma spesifitesi olan rekombinant humanize 
monoklonal  antikordur.  Bevacizumab  VEGF’nin  tüm  majör 
izoformlarını  tanır  ve  inhibe  eder.  Bu  çalışmada  metastatik 
kolorektal kanserli hastalarda anti VEGF tedavinin hipertansiyon 
ve proteinüri ile ilikisine ve bu durumun hastalıksız sağ kalım ile 
olan ilişkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya  Başkent  Üniversitesi    Adana  Uygulama  Araştırma 
Merkezinde takip edilen 24 hasta dahil edildi. Çalışma grubunu 
oluşturan 24 hastanın 15’i (%62,5) erkek, 9’u (%37,5) kadındı.
Bulgular:
1 hastada (%4.2) hipertansiyon gelişmezken, 5 hastada (%20
.8) prehipertansiyon, 15 hastada (%62.5) stage 1 hipertansiyon 
ve 3 hastada (%12.5) stage 2 hipertansiyon geliştiği saptandı. 
Proteinüri  yönünden  incelendirğinde  6  siklus  tedavi  sonrası 
hastaların  6’sında  (%25)  mikroalbumüniri  geliştiği  gözlendi. 
Genel  olarak  hastalıksız  sağ  kalım  ortancası  18.1  ay  olarak 
bulundu.  Hiçbir  parametrenin  hastalıksız  sağ  kalımla  ilişkisi 
saptanmadı.
Sonuç:
Sonuç  olarak  hastalığın  seyri,  tedaviye  yanıt  ve  toksisitenin 
değerlendirilmesi  ve  sonlanımın  giderek  önem  kazandığı 
günümüzde  etkin  prognostik  ve  prediktif  faktörlerin 
belirlenmesi  giderek  önem  kazanmaktadır.  Ayrıca  kanserin 
akut bir hastalık halinden giderek kronik bir hastalık hal alması 
ve  antikanser  ajanların  giderek  daha  uzun  süreli  kullanılması  
günümüzde bu ilaçlarla ilişkili akut ve kronik yan etkilerin ek 
komorbidite ve mortalite oluşturması yönünden yakın takibinin 
yapılmasını gerekli kılmaktadır.
S-54
METASTATİK KOLON KANSERLİ HASTALARDA INTERLÖKİN-8 
VE SERUM STRAIL DÜZEYLERİ ANTİ-VEGF MONOKLONAL 
ANTİKOR TEDAVİSİ ETKİNLİĞİNİN GÖSTERGESİ MİDİR?
AYŞEGÜL KARGI 
1
, ARZU DİDEM YALÇIN 
2
, NURAY ERİN 
3

BURHAN SAVAŞ 
4
, HASAN HÜSEYİN POLAT 
5
, REGINALD M. 
GORCZYNSKI 
6
 
 

DENİZLİ DEVLET HASTANESİ MEDİKAL ONKOLOJİ KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KLİNİK 
İMMUNOLOJİ VE ALERJİ KLİNİĞİ 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FARMAKOLOJİ KLİNİĞİ 

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI 
ANABİLİM DALI 

TORONTO UNIVERSITY HEALTH NETWORK DIVISION OF 
CELLULAR AND MOLECULAR BIOLOGY
Amaç:
Kolorektal  kanser,    tüm  kanserler  arasında  hem  görülme 
insidansı  hem  de  kansere  bağlı  ölüm  sıralamasında  üçüncü 
sırada  yer  almaktadır.    Bevacizumab  kanser  tedavisi  için 
vasküler  endotel  büyüme  faktörüne  (VEGF)  karşı  geliştirilmiş 
bir humanize monoklonal antikordur. Serum sTRAIL seviyeleri 
planlı  hücre  ölümü  (apoptozis)  gösteren  yeni  bir  markırdır. 
İnterlökin 8 (IL-8) ise enflamasyona yanıt olarak makrofajlardan 
salgılanan  bir  sitokindir  ve  anjiogeneziste  rol  oynar.  Bu 
çalışmada metastatik  kolon  kanseri olan hastalarda anti VEGF 
tedavisi sonrası serum  sTRAIL ve IL-8 düzeyi ile  hem prognoz 
hem de tedavi etkinliğini değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 
Gereç ve Yöntem:
2009 - 2010 yılları arasında Denizli Devlet Hastanesi Medikal 
Onkoloji  ünitesine  başvuran  toplam  25  (6  kadın,  19  erkek) 
metastatik  kolorektal  karsinom  tanısı  konulmuş  hasta 
çalışmaya  dahil  edildi.  Yaş  ortalaması  58.7  idi.  Tüm  hastalar 
kemoterapi ile beraber bevacizumab tedavisi aldı.  25 hasta ve 
20 sağlıklı yaş ve cinsiyeti uyumlu kontrol grubunun sTRAIL ve 
IL8 seviyeleri ELISA yöntemiyle ölçüldü. Ölçümler tedavi öncesi 
ve sonrasında tekrarlandı.
Sonuç:
Tedavi  öncesi  serum  sTRAIL  konsantrasyonları  1.23  ± 
0.06  ng/mL,  1.21  ±  0.04  ng/mL  sağlıklı  kontrol  grubu 
değerleri  ile  benzerlik  göstermekteydi.  Bevacizumab  tedavisi 
sonrası  sTRAIL  seviyeleri  25  hastanın  11’inde  anlamlı  olarak 
artmış bulundu. Bevacizumab tedavisi sonrası sTRAIL seviyeleri 
artış  göstermeyen  14  hasta  progrese  olmuştu  ve  bu  hasta 
grubunda medyan genel sağkalım yalnızca 8.1 ± 0.4 ay olmuştu. 
Bevacizumab tedavisi sonrası sTRAIL seviyeleri artan hastanın 
genel sağkalımı 22,6 ay olarak bulundu. Serum IL-8 seviyeleri 
Bevacizumab  tedavisi  alan  tüm  hastalarda  azaldı.  Ancak 
hastalığın gidişatı ile arasında bir korelasyon bulunamadı.
S-55
70 YAŞ ÜSTÜ KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARIN 
KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİ VE 50 YAŞ ALTI KOLOREKTAL 
KANSERLİ HASTALAR İLE KARŞILAŞTIRILMASI
BETÜL ERİŞMİŞ 
2
, SELİM YALÇIN 
1
, SAMED RAHATLI 
1
, NADİRE 
KÜÇÜKÖZTAŞ 
1
, ÖMER DİZDAR 
1
, ÖZDEN ALTUNDAĞ 
1
, ÖZGÜR 
ÖZYILKAN 
1
 
 

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
BÖLÜMÜ 

BŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI 
BÖLÜMÜ
Amaç:
Kolon kanseri insidansı yaşla birlikte artmakta ve genellikle de 
60-75 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır. 70 yaşından büyük yaşlı 
bireylerde  komorbid  hastalıkların  da  bulunması  bu  hastalara 
daha  düşük  dozlarda  veya  daha  az  yan  etkisi  olabilecek 
kemoterapi rejimleri verilmesine neden olmaktadır. Amacımız 
kolorektal karsinomlu yaşlı hastalar ile genç hastaların tedavi 
sonuçlarının karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesidir.
Gereç ve Yöntem:
Merkezimizde tedavi olmuş kolorektal kanserli 70 yaş üstündeki 

132
ve  50  yaş  altındaki  hastaların  hastane  kayıtları  retrospektif 
olarak incelenmiş, sonuçları analiz edilmiştir.
Bulgular:
1998-2011  yılları  arasında  takip  edilmiş  182  kolorektal 
kanserli hasta çalışmaya dahil edilmiştir. 91 hasta 70 yaşından 
büyük ve 91 hasta da 50 yaşından küçüktü.  İki grup arasında 
cinsiyet  ve  cerrahi  uygulanma  açısından  anlamlı  fark  yoktu.
(p=0.650/0.732).  Komorbid  hastalıklar  yaşlı  grupta  daha 
fazlaydı  (p<0.001).  Hastalardan  70  yaş  üstünde  olanların 
38’ine(%53.5), 50 yaş altında olanların 66’sına(%91.7) adjuvan 
kemoterapi  verilmişti.  Bütün  gruplar  hastalıksız  ve  genel 
sağkalım açısından karşılaştırıldı. İki grup arasında istatistiksel 
olarak anlamlı bir fark saptanmadı.
Sonuç:
Çalışmamızın sonuçları yaşlı kolorektal kanserli hastaların, 50 
yaş altındaki genç hastalar kadar adjuvan kemoterapiden fayda 
gördüğünü  göstermiştir.  Doktorlar  performans  statüsünü  ve 
diğer komorbid hastalıkları da değerlendirerek yaşlı bireylere 
de uygun bir tedavi vermelidirler.
S-56
YÜKSEK RİSKLİ MALİGN MELANOMUN ADJUVAN 
TEDAVİSİNDE ORTA-YÜKSEK DOZ İNTERFERON TEDAVİSİNİN 
ETKİNLİĞİ VE TOLERABİLİTESİ
TÜLAY AKMAN 
1
, İLKAY TUĞBA ÜNEK 
2
, DOĞAN KOCA 
3

OLÇUN ÜMİT ÜNAL 
1
, TARIK SALMAN 
1
, TUĞBA YAVUZŞEN 
1

AHMET UĞUR YILMAZ 
1
, İLHAN ÖZTOP 
1
, IŞIL SOMALI 
1
, NECLA 
DEMİR 
1
, HÜLYA ELLİDOKUZ 
4
 
 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 

VAN BÖLGE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TEMEL ONKOLOJİ PREVENTİF 
ONKOLOJİ ANABİLİM DALI
Amaç:
Erken  tanı  ve  cerrahi  malign  melanom  (MM)    tedavisinde 
en  önemli  yaklaşımlardır.  Melanom  kötü  prognozludur  ve 
tanıdan yıllar sonra bile metastaz yapma yeteneğine sahiptir. 
Yüksek riskli hastalarda cerrahi sonrası adjuvan sistemik tedavi 
verilmelidir.  Sistemik  kemoterapiye  relatif  direnç  nedeniyle 
MM’da  immünoterapinin rolü araştırılmaktadır. Bu retrospektif 
çalışmamızda  yüksek  riskli  hastalarda  adjuvan  interferon 
tedavisinin sonuçları değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem:
Bu  retrospektif  çalışmada  1998-2011  yılları  arasında  Dokuz 
Eylül  Tıbbi  Onkoloji  bölümünde  yüksek  riskli  nonmetastatik 
opere MM tanısı ile orta-yüksek doz interferon alfa 2b tedavisi 
alan  97  hasta    retrospektif  olarak  değerlendirildi.  Hastalıksız 
sağkalım  (DFS)  ve  genel  sağkalım  (OS)  değerlendirmeleri 
için Kaplan-Meier  yöntemi ve istatiksel analizler için SPSS15  
programı kullanıldı.
Bulgular:
Bu çalışmada 1998-2011 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi 
Tıbbi  Onkoloji  bölümünde  yüksek  riskli  nonmetastatik  opere 
MM  tanısı  ile  orta-yüksek  doz  interferon  alfa  2b  tedavisi 
alan  97  hasta    retrospektif  olarak  değerlendirildi.  Hastaların 
%53,6’sı  kadın,  %46,4’ü  erkekti.  Yaş  aralığı  29-82  arasında 
değişmekteydi.  Ortalama  yaş    53,3  +13,2  saptandı.  Yüzde  
%44,3’ü  evre 2, %44,3’ü evre 3 olarak evrelendi.  İlaçla ilgili 
hastaların  %  25,8’inde  grade3-4  hematolojik  toksisite,  %4,1 
grade3-4  hepatotoksisite  görüldü.    Hastaların  %17,1’inde 
tiroid  fonksiyon  testlerinde  bozukluk  saptandı.  Hastaların 
%41,2’sinde  toksisite  nedeniyle  doz  ertelemesi,  %24,7’sinde 
doz  azaltımı  yapıldı.  İzlem  süresince  hastaların  34’ünde  nüks 
gelişti. Bunların 5’inde lokal nüks, 7’sinde bölgesel  lenf nodu 
metastazı  ve  22’sinde  uzak  metastaz  gelişti.  Yüksek  ve  orta 
doz  interferon  alan  hastalar  arasında  farklı  sağkalım  oranları 
açısından fark izlenmedi. DFS oranları 1,2 ve 3. yılda sırasıyla 
%68, %32 ve %0 iken, OS oranları sırasıyla %97, %94 ve %85 
saptandı.
Sonuç:
Yüksekdoz interferonun nüks oranında küçük, ama anlamlı bir 
azalma sağladığı bilinmektedir. Sağkalım üzerine etkisi belirgin 
değildir. Bu çalışmada adjuvan interferon alan hastalarda elde 
ettiğimizi sağ kalım, hastalıksız  sağkalım ve toksisite açısından 
elde  edilen  sonuçlar,  literatür  ile  uyumludur.  Adjuvan  orta 
ya  da  yüksek  doz  interferon  tedavisi  yüksek  riskli  melanoma 
hastaları için halen en kabul edilebilir tedavi olup uygun takip 
ile rahatlıkla uygulanabilmektedir.

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
133
HEMŞİRE SÖZEL BİLDİRİLER
HS-1
KEMOTERAPİ GÖREN BİREYLERDE KANSERLE İLGİLİ 
YORGUNLUK PREVALANSI VE ETKİLEYEN ETMENLERİN 
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin