BELİRLENMESİ: TANIMLAYICI KESİTSEL BİR ÇALIŞMA
MÜRVET ARTUK UÇAR
2
, İLKAY ARSLAN ÖZKAN
1
, HASAN
ŞENOL COŞKUN
2
1
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ANTALYA SAĞLIK YÜKSEKOKULU
2
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ AYAKTAN GÜNDÜZ KEMOTERAPİ
MERKEZİ
Amaç:
Kanserle ilgili yorgunluk (KİY), kalıcı ve yaygın görülen bir
semptomdur ve 6. yaşam bulgusu olarak bilinmektedir. Bu
çalışmanın amacı kemoterapi gören kanser hastalarında KİY
prevalansı ve etkileyen faktörlerin belirlenmesidir.
Gereç ve Yöntem:
Tanımlayıcı kesitsel tasarımda planlanan bu çalışma Akdeniz
Üniversite Hastanesi Gündüz Kemoterapi Ünitesinde, 19 Ocak-
6 Şubat 2012 tarihleri arasında, kemoterapi alan 150 kanser
hastası ile yürütülmüştür. Veriler, hastaların sosyo-demografik
ve tanı-tedavilere ilişkin özelliklerini içeren kişisel bilgi formu
ile Piper’in yorgunluk ölçeği kullanılarak yüz-yüze görüşme
yöntemi ile toplanmıştır.
Bulgular:
Katılımcıların; yaş ortalamasının 51.2±11 (sınırlar: 20-74),
%64.7’sinin kadın, %86.7’sinin evli, %38’inin ev hanımı,
%81.7’sinin çalışmadığı saptanmıştır. Kanserle ilgili tanımlayıcı
verilerde hastaların %34.7’sinin meme, %17.3’ünün kolon,
%14.7’sinin akciğer, %12.7’sinin over kanseri, %59.3’ünün
metastazı olduğu ve ortalama 14.7±17.6 aydır kemoterapi
aldıkları görülmüştür. Piper’in yorgunluk ölçeği toplam puanı
5±1.7 olarak bulunmuştur. Katılımcıların tamamı aldıkları
kemoterapiyle yorgunluk şikayetinin başladığını iletmiş, yarıya
yakını yorgunluklarının nedenini kemoterapiye bağlamışlardır.
Kemoterapi alma süresi ile yorgunluk arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmuş, süre artıkça yorgunluğun
artığı saptanmıştır. Hastaların tanıları, evreleri, metastaz varlığı
ve kemoterapi protokolleri ile yorgunluk arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık çıkmamıştır.
Yorgunluk ile yaş, hb, htc, eritrosit, lökosit, monosit, lenfosit,
nötrofil ve trombosit sayıları arasında ilişki bulunmamıştır.
Yorgunluğun davranışsal ve duyusal boyutları ile yaş arasında
istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuş, yaş artıkça
davranışsal ve duyusal olarak yorgunluk algısının artığı
saptanmıştır. Cinsiyete göre yorgunluk puanları arasında
istatistiksel olarak fark olduğu, kadınlarda yorgunluk puanının
daha yüksek olduğu bulunmuştur. Katılımcıların %99.7’sinin
yorgunluk şikayeti olduğu saptanmıştır. Egzersiz yapma
durumuna göre yorgunluk puanları arasında istatistiksel olarak
fark olduğu, egzersiz yapanlarda yorgunluğun daha az olduğu
belirlenmiştir.
Sonuç:
Kemoterapi alan hastalarda yorgunluk yaygın olmakla birlikte,
özellikle kadınlarda, uzun süreli kemoterapi alanlarda ve
davranışsal ve duyusal olarak ileri yaşlılarda yüksek oranda
olduğu belirlenmiştir. KİY’e yönelik hemşirelik bakımının riskli
gruplara odaklanarak sunulması önerilmektedir.
HS-2
AYNI İLAÇLARI İÇEREN KEMOTERAPİ PROTOKOLLERİ İÇİN
AYNI GÜNE RANDEVU VERİLMESİ İLAÇ İSRAFI VE MALİYETİNİ
AZALTIR
AYŞE SARI , FATMA UNGAN , GÜLÇİN TOPÇU , HANİFE DEĞER,
HANİFE KARAPINAR , NURAY DURUKAN , TURGUT KAÇAN ,
NALAN AKGÜL BABACAN , SAADETTİN KILIÇKAP
CÜTF TIBBİ ONKOLOJİ
Amaç:
Kanser tedavisinde doz artımı ilaç israfı ve maliyet yükü
getirmektedir. Çalışmada benzer tedavi ajanlarının aynı güne
randevu verilerek israfın azaltılması ve daha düşük maliyet
sağlanabilirliği değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem:
Haziran ayında gelişigüzel randevu sonrası kullanılan flakon ve
ilaç dozları kaydedildi. Aralık ayında ise aynı tedavi ajanlarını
içeren protokoller aynı güne randevu verilerek doz kaydedildi.
Maliyet en düşük fiyatlı flakon üzerinden hesaplandı.
Bulgular:
Haziran ayında 264, Aralık ayında 293 hastaya kemoterapi
uygulandı. Her iki ayda en sık kullanılan 3 ilaç 5-FU,
trastuzumab ve gemsitabindi. En sık kullanılan ve maliyeti en
yüksek olan 3 ilaç ise trastuzumab, okzaliplatin ve bevasizumab
idi. Bu ilaçlardan Haziran ayında kullanılan toplam/israf
edilen ilaç miktarları sırasıyla Trastuzumab için 6100/1963
mg; Okzaliplatin için 2150/460 mg; ve Bevasizumab için
3600/280 mg idi. Trastuzumab’da %32, okzaliplatinde %21
ve bevasizumabda %8 doz israfı olmuştur. Aralıkta ise bu
miktar ve oranları sırasıyla Trastuzumab için 6450/1971 mg;
Okzaliplatin için 4750/128 mg; ve Bevasizumab için 11100/310
mg; trastuzumab’da %30, okzaliplatinde %3 ve bevasizumab’da
%3 olmuştur. Haziranda israf edilen ilaçların toplam maliyeti
daha az ilaç kullanılmasına rağmen 25220 TL, korunmuş ilaç
maliyeti 10640 TL iken, Aralıkta israf edilen 20143 TL’ye karşın
korunmuş ilaç 31075 TL olmuştur.
Sonuç:
Aynı ilaçların kullanıldığı tedavi protokollerinin aynı güne
randevu verilmesi sayesinde ciddi miktarda ilaç israfı ve
maliyeti azaltılabilir.
HS-3
KANSERLE İLGİLİ YORGUNLUĞUN YÖNETİMİ:KANITA DAYALI
HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI
İLKAY ARSLAN ÖZKAN
1
, MÜRVET ARTUK UÇAR
2
, HASAN
ŞENOL COŞKUN
2
, KEZİBAN ÖZCAN
2
1
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ANTALYA SAĞLIK YÜKSEKOKULU
2
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ AYAKTAN GÜNDÜZ
KEMOTERAPİ MERKEZİ
Amaç:
Bu çalışmada, kanserle ilgili yorgunluğa (KİY) ilişkin hemşirelik
yaklaşımlarını standardize etmek için literatürdeki kanıta dayalı
çalışmalar ve rehberlerin incelemesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
KİY’e yönelik son 15 yıllık, sistematik derleme ve meta analizler,
134
kanıta dayalı rehberler, randomize kontrollü çalışmalar,
Akdeniz Üniversitesi arama motoru üzerinden, “cancer-related
fatigue, non-pharmacological interventions, systematic review,
randomised controlled trials, evidence based nursing research
and guidelines” anahtar kelimeleri ile taranmıştır. Tarama
sonucunda ulaşılan 8 sistematik derleme ve meta analiz, 3
rehber, 12 RKÇ olmak üzere 23 çalışma kritik edilmiştir.
Bulgular:
Kanıta dayalı çalışmalarda KİY’in önlenmesi ve yönetilmesine
yönelik uygulanabilecek kanıta dayalı yaklaşımlar, etkililik
durumuna göre 5 başlık altında toplanmıştır: (1) Egzersiz, (2)
Psikososyal girişimler-destek, (3) Fiziksel temelli terapiler, (4)
Enerjinin korunması ve aktivitelerin düzenlenmesi, (5) Eğitim
ve danışmanlık.
Egzersiz programı,düşük yoğunlukta ve sürede başlamalı, yavaş
ilerlemeli ve hastanın durumuna göre modifiye edilmelidir.
Yürüyüş, aerobik, yüzme, bisiklete binme ve kombine
egzersizler önerilmektedir. Egzersiz cinsiyete, yaşa, fiziksel
kondüsyon düzeyine ve kanserin tipine göre düzenlenmelidir.
Fiziksel temelli terapiler, masaj ve iyileştirici dokumadan
oluşmaktadır. Yumuşak dokuları uyarıcı dokunsal uyarım
masajı, ayak masajı gibi yöntemler önerilmektedir.
Psikososyal girişimler-destek grubunda, gevşeme ve derin
solunum egzersizlerinin KİY üzerine olumlu etkilerinin olduğu
kanıtlanmıştır. Bunların dışında hipnoz, hayal kurma, müzik
dinleme gibi aktivitelerden de yarar sağlanmaktadır.
Enerjinin korunması ve aktivitelerin düzenlenmesi grubuna,
dinleme ve olağan aktivitelere öncelik verme, uygun bir
enerji koruma planı hazırlama ve uyku terapisi yöntemleri
girmektedir.
Eğitim ve danışmanlığa yönelik girişimler, sözel, yazılı ya da
görsel-işitsel (video ve online) yollarla bilgi ya da önerinin
verilmesi olarak tanımlanmaktadır. Verilen bilgi ya da öneriler,
egzersiz, baş etme teknikleri ve gevşeme egzersizlerinin
öğretilmesi gibi yöntemlerle kesişebilir.
Sonuç:_Kanser_hastasına_bakım_verenlerin_yaşam_kalitelerinin_düşük_olduğu_ve_birçok_parametreden_olumsuz_etkilendiği_görüldü._HS-5'>Sonuç:
Kanıta dayalı öneriler yorgunluğun yönetilmesinde stresle baş
etme ve egzersizin birlikte kullanımı gibi karma yöntemlerin
kullanımının daha etkili olacağını bildirmişlerdir. Ülkemizde
onkoloji hemşireliğinde KİY yönelik uygulamalarının kanıta
dayalı bir şekilde standardize edilmesinde bu derlemenin
yararlı olacağı düşünülmektedir.
HS-4
KANSER HASTALARINA BAKIM VERENLERİN YAŞAM KALİTESİ
ÖZLEM OVAYOLU
1
, NİMET OVAYOLU
1
, DÖNDÜ TUNA
2
, SİBEL
SERÇE
2
, ALPER SEVİNÇ
3
, LÜTFİYE PİRBUDAK ÇÖÇELLİ
4
1
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
2
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ ŞAHİNBEY ARAŞTIRMA VE
UYGULAMA HASTANESİ
3
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ
BİLİM DALI
4
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ALGOLOJİ BİLİM
DALI
Amaç:
Bu çalışma kanser hastalarına bakım veren bireylerin yaşam
kalitesini değerlendirmek amacı ile yapıldı.
Gereç ve Yöntem:
Araştırma Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan bir
onkoloji hastanesine başvuran kanser tanısı almış hastalara
bakım veren kişiler ile tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın
evrenini bu kuruma başvuran tüm hasta yakınları, örneklemini
ise araştırmaya katılmaya istekli, iletişim kurulabilen, işitme –
konuşma problemi olmayan 178 bakım veren birey oluşturdu.
Çalışmaya başlamadan önce kurumdan ve Etik kuruldan yazılı
onay, hasta yakınlarından ise bilgilendirilmiş onay alındı. Veri
toplama aracı olarak anket formu ve Kanser Hastasına Bakım
Veren Aile Üyelerinin Yaşam Kalitesi ölçeği kullanıldı. Ölçekten
alınan puan 0-10 arasında değişmekte ve yüksek puan yaşam
kalitesinin yüksek olduğunu ifade etmektedir. Verilerin
değerlendirilmesinde Ki-kare, Student t, Mann Whitney U,
Anova ve Kruskall Wallis analizlerinden yararlanıldı.
Bulgular:
Bakım verenlerin %25,8’inin 18-25 yaş grubunda, %57,3’ünün
kadın, %61,8’inin ilköğretim mezunu olduğu, %69,7’sinin
çalışmadığı ve %44,4’ünün anne-babasına bakım verdiği
saptandı. Kanser hastasına bakım verenlerin %62,4’ünün
sorumluluklarının kısmen etkilendiği, %39,3’ünün günde
19-24 saat süresince bakım verdiği, %48,3’ünün sağlığının,
%44,4’ünün aile ilişkilerinin olumsuz etkilendiği ve %61,8’inin
sağlığını “orta” olarak değerlendirdiği görüldü. Yaşam kalitesi
genel toplam puan ortalamasını 4,5±1,1 olduğu, kadınların,
eğitim düzeyi düşük olanların, bakım verme sırasında destek
almayanların yaşam kalitelerinin daha düşük, 18-24 yaş
grubunda olanların ve bakım verme süresi daha az olanların
ise yaşam kalitesinin daha iyi olduğu belirlendi.
Sonuç:
Kanser hastasına bakım verenlerin yaşam kalitelerinin düşük
olduğu ve birçok parametreden olumsuz etkilendiği görüldü.
HS-5
KANSER HASTALARINDA AĞRI VE YAŞAM KALİTESİ İLE İLİŞKİSİ
NİMET OVAYOLU
1
, ÖZLEM OVAYOLU
1
, SİBEL SERÇE
2
, DÖNDÜ
TUNA
2
, LÜTFİYE PİRBUDAK ÇÖÇELLİ
3
, ALPER SEVİNÇ
4
1
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
2
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ ŞAHİNBEY ARAŞTIRMA VE
UYGULAMA HASTANESİ
3
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ALGOLOJİ BİLİM
DALI
4
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ
BİLİM DALI
Amaç:
Çalışma kanser hastalarında ağrı şiddeti ve yaşam kalitesi ile
ilişkisini belirlemek amacı ile yapıldı.
Gereç ve Yöntem:
Araştırma Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan bir onkoloji
hastanesine başvuran kanser tanısı almış hastalar ile tanımlayıcı
olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini bu kuruma başvuran tüm
hastalar, örneklemini ise araştırmaya katılmaya istekli, iletişim
kurulabilen, işitme – konuşma problemi olmayan 260 hasta
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
135
oluşturdu. Çalışma öncesi kurumdan ve Etik kuruldan yazılı
onay, hastalardan ise bilgilendirilmiş onay alındı. Veri toplama
aracı olarak anket formu, yaşam kalitesi ölçeği ve görsel
eşdeğerlik skalası kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde
Ki-kare, Student t, Mann Whitney U, Anova, Kruskall Wallis ve
korelasyon analizlerinden yararlanıldı.
Bulgular:
Hastaların yaş ortalamalarının 53,0±13,5 yıl olduğu, %26,5’inin
gastrointestinal sistem kanseri nedeniyle tedavi gördüğü,
%87,3’ünün hastalık süresinin 0-3 yıl arasında değiştiği,
%34,6’sında metastaz geliştiği, ağrı şiddeti ortalamalarının
5,0±3,2, yaşam kalitesi toplam puan ortalamalarının ise 4,8±1,9
olduğu saptandı. Ağrı şiddeti puan ortalaması en yüksek olan
hasta grubunun genitoüriner sistem kanseri tanısı alan hastalar
olduğu ve bu hasta grubunun diğer kanser gruplarına göre en
düşük yaşam kalitesine sahip olduğu saptandı. Yaşanılan ağrının
hastaların duygu durumlarını, günlük yaşam aktivitelerini,
çalışma düzenini, beslenmesini ve uykusunu olumsuz etkilediği
belirlendi. Hastaların yaşadıkları ağrı şiddeti ile yaşam kalitesi
toplam puan ortalaması arasında negatif bir korelasyon olduğu,
ağrı düzeyi arttıkça yaşam kalitesinin düştüğü tespit edildi.
Sonuç:
Hastaların ağrı ve yaşam kalitesi puan ortalamalarının orta
düzeyde olduğu, yaşanılan ağrının yaşam kalitesini olumsuz
etkilediği görüldü.
HS-6
HEMŞİRELERİN TÜNELLİ SANTRAL VENÖZ KATETER
(HİCKMAN KATETER®) VE İMPLANTE PORT KATETER
BAKIMLARINA YÖNELİK VERİLEN EĞİTİM SONRASI DURUM
DEĞERLENDİRMESİ
FİGEN BAY
1
, SEVİNÇ KUTLUTÜRKAN
2
, SELMA KÖROĞLU
1
,
ÖZLEM İYİMAYA
1
1
GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA
MERKEZİ, GAZİ HASTANESİ
2
GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ, HEMŞİRELİK
BÖLÜMÜ
Amaç:
Bu araştırma hemşirelerin tünelli santral venöz kateter
(hickman kateter®) ve implante port kateter bakımlarına
yönelik verilen eğitim sonrası durum değerlendirmesi amacıyla
yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Araştırmanın örneklemini, üniversite hastanesinin kliniklerinde
çalışan hemşireler(n=40) oluşturmaktadır. Örneklem grubunu
oluşturan kliniklerde implante port kateter ve hickman kateter
uygulamaları ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu kliniklerde
çalışan hemşirelere kateterlere ilişkin maket ile uygulamalı
bir eğitim verilmiştir. Eğitim sonrası (3 yıl sonra) hemşirelerin
kateter uygulamalarına ilişkin anket formu aracılığı ile
durum değerlendirmesi yapılmıştır. Veriler sayı ve yüzdelik
hesaplamaları kullanılarak değerlendirilmiştir.
Bulgular:
Hemşirelerin %45’i hickman kateterli hasta ile her zaman
karşılaştıklarını, %20’si nadiren karşılaştıklarını, %17.5’i
arasıra karşılaşmakta, %2.5’i de hiç karşılaşmadıklarını ifade
etmişlerdir. Hemşirelerin %35’i kateter sabitlemesinde şeffaf
bant, %30’u şeffaf bant yada gaz bezi kullandıklarını, kateter
bakımında %40’ı %10 povidon iodine, %40’ı %2 Klorheksidin,
kateter giriş alanında kan pıhtısı ya da kurut varsa % 47.5’i
serum fizyolojik, %30’u %10 Povidon iodine ile temizlediklerini
belirmişlerdir. Kateter kapak değişim sıklığını %65’i
kirlendiğinde hemen ve 24 saatte bir yaptıklarını, pansuman
sıklığında % 45’i gaz bezi hergün değiştirdiklerini, %42.5’i
şeffaf bantı haftada bir değiştirdiklerini, tıkanıklığı önlemek
için kullanılan heparin oranını %57.5’i 100ıu/ml, tıkanıklığını
önlemek için heparinli mayi miktarını %30’u 2.5 ml 100ıu/ml,
kateter kullanıldığı süre içerisinde yıkama sıklığını %25’i 24
saatte bir heparinli solusyonla, %22.5’i 24 saatte bir sadece SF
ile yaptıklarını, kateter kullanılmadığında %62.5’i haftada bir
heparin uygulaması yaptıklarını ifade etmişlerdir.
Hemşirelerin %30’u her zaman, %30’u arasıra, %30’u da
nadiren port ile karşılaşmaktadır. Port iğnesi sabitlemesinde
%77.5’i gaz bez, port bakımında %80’i %10 povidon iodine
kullandıklarını, port takıldıktan sonra ilk uygulamayı %60’ı port
takıldıktan sonra gerekiyorsa hemen yaptıklarını belirtmişlerdir.
Port iğnesi takılı olduğunda iğne değişim sıklığı %82.5’i haftada
bir, port iğnesi takılı olduğunda %55’i gaz bezi iğne değişim
sırasında yenilediklerini, port tıkanıklığını önlemek için
kullanılan heparin oranını %80’i 100ıu/ml, port tıkanıklığını
önlemek için kullanılan heparinli mayi miktarını %72.5’i 5 ml
olarak ifade etmişlerdir. Port iğnesi takılı iken yıkama sıklığını
%30’u 24 saatte bir sadece SF’le ile, %17.5’i 24 saatte bir
heparinli SF ile yaptıklarını, port iğnesi takılı değil ise heparin
uygulama sıklığını %52.5’i 4-6 haftada bir, %22.5’i 3 ayda bir
olarak belirmişlerdir.
Sonuç:
Çalışmadan elde edilen bulgular uygulama farklılıklarının
olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda,
eğitimin sürekliliğinin sağlanması, kliniklerde her zaman
başvurulabilecek Broşür/Kitap ve görsel afişlerin olması
önerilebilir.
HS-7
NON HODGKİN LENFOMALI HASTALARDA GÖRÜLEN
SEMPTOMLAR VE SEMPTOM GRUPLARININ BELİRLENMESİ
SEVİNÇ KUTLUTÜRKAN
1
, FERDAĞ BÖLÜKBAŞ
2
1
GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ, HEMŞİRELİK
BÖLÜMÜ
2
GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Kemoterapi alan Non Hodgkin Lenfomalı hastalarda görülen
semptomlar ve semptom gruplarının belirlenmesini belirlemek
amacıyla yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Araştırmanın evrenini Ankara ili merkezinde yer alan Hematoloji
ve Tıbbi Onkoloji ayaktan tedavi merkezleri /klinikleri bulunan
hastanelerde kemoterapi tedavisi alan Non Hodgkin Lenfomalı
hastalar oluşturmuştur. Tabakalı örneklem yöntemiyle seçilen
136
110 hasta örneklemi oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında
Birey Bilgi Formu ve Memorial Semptom Değerlendirme
Ölçeği kullanılmıştır. Hastalara ait özellikleri içeren sorular
gruplandırılarak frekans ve yüzdelikleri hesaplanmıştır.
Araştırmadan elde edilen verilerin değerlendirilmesinde,
parametrik testlerden ANOVA (F) ve T Testi kullanılmıştır.
Semptom gruplarının belirlenmesinde Software Multi-Variate
Statistical Package (MVSP)v.3.12 (pearson Coefficent, Further
Nearest) kullanılmıştır.
Bulgular:
Kemoterapi alan NHL’lı hastalarda “Memorial Semptom
Değerlendirme Ölçeği“ kullanılarak yapılan araştırmamızda
elde edilen bulgulara göre “Halsizlik ya da enerji kaybı” hem
en çok prevalansa sahip hem de neredeyse sürekli, şiddetli
ve biraz sıkıntı veren semptom, “Saç Dökülmesi” hem en
çok prevalansa sahip hem de çok şiddetli ve çok sıkıntı veren
semptom, “Yiyeceklerin tadını almada değişiklik” hem
en çok prevalansa sahip hem de çok şiddetli ve çok sıkıntı
veren semptom, “Ağız Yaraları” hem en çok prevalansa
sahip hem de neredeyse sürekli, çok fazla sıkıntı veren
semptom, “Kabızlık” hem en çok prevalansa sahip hem de çok
şiddetli ve çok sıkıntı veren semptom olarak belirlenmiştir.
Sonuç:
Memorial Semptom Değerlendirme Ölçeği kullanılarak
belirlenen semptomlardan yedi semptom grubu oluşmuştur.
“Ağız yarası” ve “Ağız kuruluğu” bir grup, “Baş dönmesi”, “Yutma
güçlüğü” ve “Nefes darlığı” ikinci grup, “Ağrı”, “Uyumada
zorluk”, “Kabızlık” ve “Kilo kaybı” üçüncü grup, “Bulantı”,
“Kusma”, “İştahsızlık” ve “İshal” dördüncü grup, “Şişkinlik”,
“Öksürük”, “Kendini üzgün hissetme” ve “Dikkatini toplamada
zorluk” beşinci grup, “Deride değişiklik”, “Hassasiyet” ve
“Kendini sinirli hissetme” altıncı grup ve “Saç dökülmesi”, “Tat
değişikliği”, “El ve ayak uyuşukluk”, “Halsizlik” yedinci grubu
oluşturmuştur.
HS-8
ONKOLOJİK TEDAVİ SONRASI TAKİBE UYUM
GÜLLÜ YURTSEVEN , NEVİN YURT , MÜGE AYGÜN , SERDAR
TURHAL
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
Amaç:
Onkoloji hastalarının tedavileri tamamlandıktan sonraki süreçte
düzenli takiplerinin yapılması da erken relaps yada tedavi
komplikasyaonlarının saptanması açısından önemlidir. Bu
çalışmada hastaların takiplerine ne düzeyde uyum gösterdiğini
ve bunun hastalık tipi yada cinsiyetle olan ilişkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem:
Klinikte takip ettiğimiz 3232 hasta dosyasını taradık. Bu
hastalardan adjuvan tedavilerini tamamlamış ve düzenli takip
önerilen meme, kolon ve mide kanseri hastalarını belirledik ve
düzenli takibe gelip gelmediklerini araştırdık.
Bulgular:
302 erken evre meme kanseri tanısı almış kadın hastanın %
84’ü düzenli takibe gelmektedir. Kemoterapi alan hastaların
takibe uyum oranı almayanlara kıyasla daha yüksektir (%86 vs
79). 33 erken evre erkek kolon kanseri hastasının takibe uyumu
%64’dür. Kemoterapi alanların takip uyumu almayanlara göre
daha yüksektir (%75 vs 46). 23 erken evre erkek mide kanseri
hastasının takibe uyumu %48’dir. Kemoterapi alanların takip
uyumu daha yüksektir (%75 vs 18).
Sonuç:
Meme kanseri olan kadın hastaların takip oranları erkek kolon
ve mide kanseri olan hastalardan daha yüksektir. Bu yüksek
oran kadın hastaların takibin önemi konusunda daha bilinçli
olduğunun bir kanıtı olabilir. Genel olarak ve özellikle erkek
hastalar kemoterapi aldıklarında takip uyumu artmaktadır.
HS-9
İLERİ EVRE KÜÇÜK HÜCRE DIŞI AKCİĞER KANSERLİ
HASTALARDA İLK SIRA KEMOTERAPİNİN YAŞAM KALİTESİNE
ETKİSİ
NESRİN TOPALOĞLU
1
, SUZAN ÇELİK ÖMÜR
1
, SULTAN
DOĞAN
1
, NEVİN KIRMIZIPAMUK
1
, YÜKSEL ÜRÜN
1
, HAKAN
AKBULUT
1
, AHMET DEMİRKAZIK
1
, BÜLENT YALÇIN
2
, FİKRİ
İÇLİ
1
1
ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM
DALI
2
YILDIRIM BEYAZIT ÜNVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, ATATÜRK
EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM
DALI
Dostları ilə paylaş: |