Düşüp kalktın onlarla
Yaptıklarımıza
gel nce
Aşık b le atamazdık sen nle
Sense b z nd rd n h çe
Kargı sendeyd
Söz hakkı sende
Sen n emr nle
Kazıdık kanlarını
Yerlerden, skemlelerden
Ölen âşıklarımızın
Basamaklardan, kapılardan
Suyun ç ne battık
Sen bakarken Çıplak ayaklarımıza
Ad l
değ ld ama
T tret yordun b z korkuyla
Nasıl da zevk aldın
El n kaldırdın
Düşüşümüze baktın
Asılmıştık havaya
Çırpınıyordu ayaklarımız
Görmüştün bunu b ze reva
Çocukluğum
Nereden başlasam? Yalnızca k seçeneğ m var: baştan başlamak
ya da baştan başlamamak. Gerçek başlangıç dünyanın başlangıcı
demek olur, b r şey n başka b r şeye yol açtığı an; ancak bu konuda
da farklı görüşler var, en y s doğduğum günden başlamak gal ba.
Babam Sparta Kral İkar os. Annem de b r Na ad. O günlerde
Na ades’ n kızları
düz nes on paraya g derd ; her yer onlarla dolup
taşıyordu. Hoş, doğuştan yarı-tanrı olmanın b r zararı yok. En
azından hemen can yakmıyor.
Çok küçükken babam ben den ze atmalarını buyurmuş. Yaşarken
neden n tam olarak anlayamamıştım, fakat ş md b l c lerden b r n n,
onun kefen n dokuyacağımı söyled ğ nden kuşkulanıyorum,
babamın kefen h çb r zaman dokunamayacaktı, o da sonsuza dek
yaşayacaktı. Nasıl b r akıl yürüttüğünü kest reb l yorum. Ben boğmak
stemes kend n korumaya yönel k anlaşılab l r b r stekt . Yanlış
duymuştu oysa, belk de yanlış duyan b l c yd -tanrılar mırıldanarak
konuşurlar ne de olsa - çünkü başa bela olan kefen babamınk değ l,
kayınbabamın kefen yd . Kehanet buysa, doğru çıkmıştı,
çünkü bu
kefen dokumak ler de bana büyük huzursuzluk kaynağı olacaktı.
Artık kızlara el şler öğretmek gündemden düştü g b gel yor bana,
neyse k ben m zamanımda öyle değ ld . Eller n kullandığın b r ş
yapmanın mutlaka b r yararı olurdu. Böylel kle, d yel m k b r s
uygunsuz b r söz söyled ,duymazlıktan geleb l rd n. Karşılık vermek
zorunda kalmazdın.
Ancak ben mle lg l şu kefen dokuma kehanet n n aslı astarı
olmayab l r.
Belk de kend m daha
y h ssetmek
ç n
uydurmuşumdur. N ce fısıltı dolaşıyor, karanlık mağaralarda,
çayırlarda, öyle k bazen fısıltının başkalarından mı yoksa kend
kafanın ç nden m geld ğ n b lmek zor. Burada
kafa
sözcüğünü
mecaz anlamda kullanıyorum. B z aşağıda böyle kafalardan
vazgeçt k.
Her neyse - den ze atılmıştım şte. Üzer me gelen dalgaları
hatırlıyor muyum, c ğerler m n soluksuz kaldığını, boğulan nsanların
duyduklarını söyled kler çan sesler n ? Hayır. H çb r n .
Ne var k
bana anlatılmıştı öykü: Hatırlayamayacak kadar küçükken anasıyla
babasının ona yaptıkları kötü şeyler ona aktaran b r h zmetç , b r
köle, yaşlı b r bakıcı ya da şgüzar b r mutlaka bulunur. Bu sev ms z
olayı öğrenmek babamla y l şk ler gel şt rmeme yaramamıştı.
Sakıngan olmam kadar başkalarının ne n yetler besled kler ne
duyduğum güvens zl ğ de yaşanan bu olaya - daha doğrusu onu
b lmeme bağlıyorum.
Öte yandan Na ad’ın kızını boğmaya kalkmakla aptallık etm şt
İkar os. Su, b z m element m z, doğuştan ver lm ş hakkımızdır.
Anneler m z kadar y yüzücüler olmasak da su üstünde durmasını
b l r z, balıklar ve den z kuşlarıyla aramız y d r.
Mor ç zg l ördek
sürüsü ben kurtarmaya gelm ş, kıyıya götürmüştü. Böyle uğursuz b r
sonucun ardından babam ne yapab l rd ? Ben ger aldı ve adımı
değ şt rd : takma adım
ördek
olacaktı. Az kalsın sebep olacağı şey
yüzünden suçluluk duyduğuna kuşku yok: bundan böyle, b r fark
varsa, üzer me aşırı t treyecekt .
Babamın sevg s ne karşılık vermek güç gelm şt bana. Tahm n
edeb l rs n z. Sevecen görünen babamla b r uçurumun kenarında, b r
ırmak kıyısında ya da b r korkuluk boyunca el ele dolaşırken ansızın
ben aşağı atacağı, belk de b r kayayla parçalayacağı gel rd aklıma.
Böyle anlarda sak n görünmek epey uğraş sterd . O gez nt ler n
ardından
odama çek l r, gözyaşlarına boğulurdum. (Artık b l yorum,
Na ades doğanların özrü sulu göz olmaktır. Yeryüzündek yaşamımın
en azından dörtte b r gözler m ş şene dek ağlamakla geçt . Neyse k
o zamanlar yaşmak takardık. Kıpkırmızı, ş ş gözler g zlemekte
eşs zd ler.)
Bütün Na ades’ler n g b anam da çok güzel, fakat soğuk b r
kadındı. Dalgalı saçları, gamzeler , g tt kçe yükselen kahkahaları
vardı. Kaçamak davranırdı. Küçükken kollarımı
boynuna dolamak
sted ğ mde b r yolunu bulup sıyrılırdı, ördek sürüler ne onun haber
saldığına nanmak hoşuma g derd , belk de yapmamıştı: Küçük
çocukları gözetmek ç n ırmakta yüzmey yeğler, ben unuturdu. Ben
babam den ze atmamış olsa da, b r dalgınlık ya da öfke anında o
yapardı belk . D kkat hemen dağılan, duyguları hızla değ şen b r
kadındı.
S ze anlattıklarımdan kend kend ne yetme erdem n n -bunlara öyle
deneb l rse- anlamını erken yaşta öğrend ğ m anlamışsınızdır.
Dünyada kend me bakmak gerekt ğ n göreb l yordum. A lemden
destek göreceğ me pek güvenemezd m.
Dostları ilə paylaş: