PRİmer baş AĞrilari doç. Dr. Sabahattin Saip



Yüklə 177,62 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/3
tarix09.03.2017
ölçüsü177,62 Kb.
#10865
1   2   3

  Oksijen  tedavisi:  İlk kez 1946’da Horton %100’lük oksijenin atak başlangıcında 

solutulmasının küme baş  ağrısına bağlı  ağrıları  hızla azalttığını gözlemiş ve 

bildirmiştir. Daha sonra yapılmış olan değişik çalışmalar da bu etkinliği 

göstermişlerdir. Sonuçta saf oksijenin yüksek basınçta verilmesi daha etkili olduğu 

görülmüştür. Genel uygulama dakikada 7 litre saf oksijenin, 10-15 dakika süreyle atak 


başlangıcında solutulmasıdır. Bu uygulamayla yaklaşık  7 ile 10 dakika içerisinde 

ağrıda %90 oranında azalma sağlanmaktadır. Bu uygulamanın herhangi bir yan etkisi 

gözlenmemiş ve bildirilmemiştir. Ayrıca diğer seçeneklerden (ergotamin ve triptan) 

üstünlüğü, kardiyovasküler, pulmoner, hepatik, renal hastalıkların varlığında 

kontrendikasyon oluşturmamasıdır. En önemli dezavantajı ise kolay uygulanabilir 

olmaması. Hastane acil birimlerinde uygulanabilir olması, ağrının kısa sürmesi, 

hastaneye ulaşmada güçlük gerçekten dezavantaj gibi görülebilir. Taşınabilir oksijen 

tüpleriyle evinde, işyerinde  hastanın   bu uygulamayı kendisinin yapması öğretilebilir. 

Her hangi  ciddi bir yan etkisinin olmaması, kesin etkili olması da düşünülecek olur ise 

bu uygulama denenmeli ve hasta bu anlamda eğitilmelidir. 

     Oksijenin  bu  anlamlı etkinliği, onun vazokonstriktör etkisiyle açıklanmaktadır.  

Ancak sadece bu etkiyle mi, yoksa başka mekanizmalar da söz konusu mu tam 

olarak bilinmemektedir. 

Ergotamin: Yine ilk kez Horton, uykudan uyandıran ve tedaviye dirençli ağrı atakları 

olan bir kadın hastada ağrı esnasında 0.2mg ergotamin tartaratın uygulanması ile 

ağrının geçtiğini bildirmiştir. Ondan sonra yapılan değişik çalışmalarda ergotaminin 

plaseboya göre etkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle parenteral ve inhalasyon yoluyla 

uygulama, daha hızlı ve daha  etkili olduğundan tercih edilebilir. Ancak ağrının 

başlangıcında antiemetik ile birlikte alınacak oral tabletlerin de etkili olabileceğini 

unutmamak gerekir. Ülkemizde sadece oral kullanılabilir formları bulunması ilk tercih 

olarak seçilmesini sınırlamaktadır.Aynı  şey  dihidroergotamin için de geçerlidir. 

İntravenöz, intramüsküler yada nazal sprey şeklinde alınması çok hızlı ve mükemmel 

bir etki sağlar. Ancak ülkemizde bu yollarla uygulanabilir formu bulunmamaktadır. 

      Etkinliği, nonselektif olarak 5-HT 1B/1D reseptör agonist etikisi ile ortaya çıkan 

vazokonstrüksiyona bağlıdır. Periferik damarları da etkilediğinden uzun süre 

kullanılması özellikle de vasküler ve kardiyak açıdan riskli kişilerde kullanılması 

sakıncalı olabilir. 

   Triptanlar:Küme baş ağrısı atak tedavisinde güncel yaklaşım, 5-HT 1B/1D agonisti 

olan triptanların kullanılmasıdır. Ağrının kısa süreli olması vede çok hızla maksimum 

şiddete ulaşması nedeniyle özellikle subkutan veya nazal olarak uygulanan formları 

tercih edilmektedir. Subkutan olarak uygulanan 6mg sumatriptan 15 dakika içinde    

%75 olarak ağrıyı gidermektedir. Plaseboya göre çok anlamlı olan bu etki genellikle 

kalıcıdır. Ancak her gün gibi, 3-4 hafta süreyle kullanılması atakların sıklaşmasına ve 

küme döneminin uzamasına neden olabilir. O nedenle küme başlangıcında hemen 

profilaktik tedaviye başlanmalı ve sadece ağrıya yönelik tedaviyle yetinilmemelidir. 

Yine aynı gün içerisinde iki kezden fazla uygulanmamalıdır. Ayrıca kontrolsüz 

hipertansiyonu olan, geçmişte miyokard enfarktüsü ve inme öyküsü olanlarda 

kullanılmamalıdır. 65 yaş üstü yaşlılarda ve 12 yaş altı çocuklarda, keza hamilelerde 

kullanılmamalıdır. 

      Nazal  olarak  uygulanabilen,  ülkemizde  de  var  olan  20mg’lık sumatriptan 

plaseboya göre üstünlüğü gösterilmiş, ancak subkutan uygulamaya göre daha az 

etkili bulunmuştur.Yan etki olarak da burunda nahoş, metalik bir tad bırakmaktadır. Bu 

nedenle kullanımı  sınırlıdır. Yinede enjeksiyonu tolere edemeyen hastalarda 

kullanılabilecek ajandır. 

    İkinci kuşak triptanlardan zolmitriptanın oral olarak kullanılması özellikle 10mg 

dozlarda plaseboya göre her bakımdan üstün olduğu görülmüştür. Özellikle yeni 

geliştirilmiş olan ağızda eriyen formu bu amaçla kullanılabilir. Bu etki her ne kadar 

subkutan ve nazal olarak uygulanan sumatriptana göre düşük isede, enjeksiyonu ve 

nazal kullanımı tolere edemeyenler için alternatif oluşturmaktadır. Ülkemizde 

sumatriptan ve zolmitriptandan başka naratriptan ve eletriptan preparatları vardır. 

    Triptanların etkisi sadece ağrı üzerine değildir. Aynı zamanda gözde kızarıklık, 

yaşarma gibi otonom bulgularıda azaltmaktadırlar. Bu sonuç triptanların sadece ağrıyı 

baskılamadıkları, küme baş  ağrısındaki fizyopatolojik süreçlere etki ettiklerini 

göstermektedir. Etkileri migrendekine benzer olarak hem periferik hem de santral 


etkilere bağlıdır. Sonuçta kavernös sinüs etrafında enflamasyonu gidererek ve karotid 

arterde vazokonstrüksiyon yaparak etkili oldukları varsayılmaktadır. 



Geçiş Tedavisi:Geçiş tedavisinden, küme baş ağrısı tanısı konduktan hemen sonra 

başlanan ve klasik profilaktik tedavinin etkin doza ulaşana kadar sürdürülen tedavi 

anlaşılmaktadır. Özellikle gün içinde ağrı atakları  sık tekrarlayan ve şiddetli ağrıları 

olanlarda başlanır. Çünkü klasik profilakside kullanılan ilaçların etkin doza ulaşmaları 

birkaç günü alabilir.İşte bu kısa süre içinde kişiyi rahatlatacak ve koruyucu tedavi için 

başlanmış olan ilaca zaman tanıyacak tedaviler, yöntemler geliştirilmiştir. Biz de kendi 

pratiğimizde profilaktik tedavi ile birlikte genellikle böyle yardımcı, kısa süreli tedavi 

uygulamaktayız.  İlk ve en sık kullanılan tedavi şekli kortikosteroid uygulamasıdır. 

Küme başlangıcında genellikle oral olarak, 1mg/kg/gün olarak başlanır.  İlk dozun 

alımını takiben genellikle 24-48 saat sonra ataklar sonlanır. Sonra 2 günde bir doz 

azaltılarak, bir hafta ile 10 gün içerisinde tedavi sonlandırılır. Bu arada başlanmış olan 

asıl koruyucu tedavi devreye girmiş olur. Böylece en kısa zamanda remisyon 

sağlamak olan amaca ulaşılmış olur. 

Kortikosteroidlerden deksametazonun da 4mg/gün olarak bir iki hafta süreyle bu 

amaçla kullanılabileceği bildirilmiştir.Ancak metilprednizolonun daha etkili olduğu ileri 

sürülmektedir. Biz kendi pratiğimizde oral veya bazen paranteral metilprednizolon 

kullanmaktayız. 

   Yine  değişik merkezlerde bu amaçla kısa süreli intravenöz dihidroergotamin 

kullanılmışsada, bu yöntemin uygulanabilirliği özellikle ülkemiz için güçtür. Ayrıca 

üstünlüğü de tartışmalıdır. Keza oksipital sinir blokajı önerenler de vardır. Küme 

başlangıcında lokal anestezik ve steroid karışımı ile yapılan oksipital sinir blokajı kısa 

süreli atakları önlediği bildirilmiştir. 



   Profilaktik  Tedavi:  İster kronik, ister epizodik olsun tüm küme baş  ağrılarında 

profilaktik tedavi uygulanmalıdır. Amaç hızlı remisyon sağlamak ve ağrı ataklarının 

süre ve şiddetini azaltmaktır. 

       Epizodik  küme  baş  ağrısında profilaktik tedaviden, küme dönemi başında 

başlanıp küme sonlandıktan bir süre sonra sonlandırılan tedavi yaklaşımı 

anlaşılmaktadır. Genellikle küme dönemleri 2-3 ay sürdüğünden mutlaka profilaktik 

tedavi başlanmalıdır. Ağrısız 2-3 hafta geçtikten sonra da yavaş yavaş tedavi 

sonlandırılmalıdır.  İkinci bir küme başlangıcında hemen bir önceki başarılı tedaviye 

başlanmalıdır. 

      Kronik formunda ise tedavi daha uzun, belkide süregen olmaktadır. Ancak, 

remisyon sağlandığı düşünüldüğünde kullanılmakta olan tedavide kontrollü bir şekilde 

doz azaltımına gidilmeli ve zamana yayarak sonlandırılmalıdır. 

   Profilaktik tedavide öncelikle medikal tedavi sözkonusudur. Son zamanlarda değişik 

cerrahi yöntemler geliştilmiş olmakla birlikte yaygın uygulanmaları en azından şimdilik 

mümkün görünmemektedir. Profilaksi için yaygın kullanılan ilaçlar arasında kalsiyum 

kanal blokerlerinden verapamil, lityum karbonat, metiserjid ve antiepileptiklerden 

sodyum valproattır. Yeni antiepileptiklerden topiramat ve gabapentinin de 

kullanılabileceğine dair çalışmalar yayınlanmıştır. 

   Verapamil: Bir kalsiyum kanal blokeri olan verapamil kliniğimiz baş  ağrısı 

polikliniğinde hem kronik, hemde epizodik küme baş  ağrılarında profilaktik olarak 

seçilen ilk basamak ilaçtır. Aynı yaklaşım hemen hemen tüm baş ağrısı merkezlerinde 

böyledir. Plasebo kontrollü olarak yapılmış çalışmalar verapamilin üstünlüğünü 

göstermiştir. Atak sırasında kullanılan değişik ajanlarla (ergotamin, triptan, steroid) 

birlikte güvenli bir şekilde kullanılabilir. Genel yaklaşım günde üç kez 80mg ile 

başlanır ve 3-4 günde bir doz arttırılır. Ağrı ataklarının sonlanmasına kadar dozun 800 

mg’a kadar yükseltilebileceği bildirilmekte isede genellikle 240-480 mg/gün arası bir 

doz yeterli olmaktadır. Uzun salınımlı preparatlar kullanma kolaylığı nedeniyle tercih 

edilebilirler. Genellikle ciddi yan etki görülmez. En önemli yan etkisi kabızlıktır. Bazen 

ödem, dizzines, bulantı, halsizlik, hipotansiyon ve bradikardi yapabilir. 

Lityum karbonat: Lityum profilakside kullanılan başlıca ilaçlardan biri olmakla birlikte 

yoğun yan etkileri nedeniyle vede aralarla kan seviyesi takibi gerektirmesi kullanımını 



sınırlamaktadır. Özellikle kronik formda tercih edilmektedir. 800 mg/gün kullanımı 

plaseboya üstün bulunmuştur. Verapamil ile karşılaştırma bir çalışmada her ikiside 

etkin bulunmuş, ancak verapamil daha az yan etkiye neden olmuş vede etkisi daha 

kısa sürede ortaya çıkmıştır. Genellikle 300mg/gün doz ile başlanır. Akşam yatmadan 

önce alınması daha uygundur. Günlük doz 900mg’ı geçmemelidir. Aralarla serum 

konsantrasyon düzeyine bakılmalıdır. Çoğu olguda günlük 600-900 mg doz yeterli 

olmaktadır. Tedaviye başlamadan önce hastanın renal ve tiroid fonksiyonlarına 

bakmak doğru olur. En önemli yan etkisi tremor, diyare ve poliüridir. 



Antiepileptikler:  Sodyum valproat yaygın olarak kullanılmaktadır. Yapılmış değişik 

çalışmalarda %55-60 oranında etkili olduğu gösterilmiştir. Günlük 500 ile 1000 mg 

arası dozlarda kullanılabilir. Daha yüksek doz önerenler de vardır. Kilo aldırma, 

tremor,letarji ve saç dökülmesi önemli yan etkilerindendir. Bazı hastalarda ciddi 

hepatotoksisiteye neden olabileceğinden, aralarla karaciğer enzimlerine bakılması 

gerekmektedir. 

   Topiramat yeni bir antiepileptiktir. Migren ve küme baş  ağrısı profilaksisinde etkili 

olduğu bildirilmiştir. Ortalama iki haftada remisyon sağladığı bildirilmiştir. 25mg/gün 

olarak başlayıp, 5 günde 75 mg’a çıkma  şeklinde başlanır. Etkinliğe göre dozun 

400mg/güne kadar çıkılabileceği söylenmektedir. Topiramatla ilgili bilgiler hala 

yetersizdir. Aşırı kilo kaybı ve mental etkilenme gibi yan etkilerini unutmamak gerekir. 

Gabapentin de yeni bir ilaçtır. 900mg/gün dozda etkili olduğu bildirilmişse de etkinliği 

hakkında veriler çok yetersizdir.   

   Diğer ilaçlar:Metiserjit,Melatonin,Baklofen, karbamazepin, indometasin, beta 

blokerler, pizotifen  antidepresanlar diğer seçeneklerdir. Etkinlikleri sınırlıdır, birinci 

basamak ilaçların etkisiz olduğu yada bir nedenle kullanılamadığı durumlarda 

başvurulabilecek ilaçlardır. 

Cerrahi Tedavi:Cerrahi tedavi ilk başvurulacak seçenek kesinlikle değildir. Epizodik 

olanlarda hiç önerilmemektedir. Çünkü genellikle küme dönemi 2-3 ay sürmektedir. 

Kronik olup, medikal tedavilerin uygun doz ve sürede kullanılmasına rağmen, yanıt 

alınamayan ve ağrı atakları hep aynı tarafta tekrarlayan,ağrı ve eşlik eden otonom 

bulguların trigeminal sinir oftalmik dalı alanına sınırlı psikolojik  açıdan sağlıklı olgular 

cerrahi tedavi için aday olabilirler. 

   Cerrahi  uygulamada  amaç  trigeminal sinir, özellikle oftalmik dalında yada gasser 

ganglionunda değişik ajanlar (lokal anestezikler, alkol, gliserol) ve yöntemlerle 

(radyofrekans termokoagülasyon, gamma knife radyocerrahi, mikrovasküler 

dekompresyon) blokaj yada anatomik kesi yaratarak ağrı ataklarını önlemektir. 

     Otonom  semptomlara  yönelik  olarak  da otonomik liflerde (n.intermedius, büyük 

petrozal sinir ve sfenopalatin ganglion) benzer blokaj yapılabilir.Blokaj geçici ve kalıcı 

yapılabilir. Genellikle geçici blokaj uygulanmaktadır. Çünkü kalıcı olanlarda hiç te hoş 

olmayan  korneal anestezi, korneal enfeksiyon ve anestezia doloroza gibi 

komplikasyonlar ortaya çıkabilir. 

     Sonuç olarak küme baş ağrısının tedavisi öncelikle medikaldir. Uygun ilaç seçimi 

ve uygun dozlarda genellikle başarılı olunur. Çok az olguda cerrahi uygulama 

gerekebilir. Yukarıdaki kriterlere uyan olgular, deneyimli merkezlere 

yönlendirilebilirler. 

     B- PAROKSİZMAL HEMİKRANİYA (PH) 

  Tanı konan ve bildirilen olgu sayısı artmakla birlikte çok seyrek görülen bir primer 

baş ağrısı formudur. Görülme sıklığı ile ilgili tam veriler yoktur. Önceleri ağırlıklı olarak 

kadınlarda daha sık görüldüğü kanısı (K/E=7/l) yaygın iken, son bildirilen serilerde bu 

oranın giderek kapandığı görülmüştür (K/E=2.3/l). Tanı kriterleri oluştukça ve de daha 

kolay hale geldikçe bu cinsiyet farkının daha da kapanacağına 

inanılmaktadır.Başlama yaşı tüm diğer primer baş  ağrılarında olduğu gibi 25-40 yaş 

arasıdır. 

    Bildirilen  olgu  sayısı arttıkça üç farklı formu olduğunu görmekteyiz. Diğer primer 

baş  ağrılarında olduğu gibi epizodik olanı, başından beri kronik olan formu, bir de 

epizodik başlamış kronikleşmiş formudur. 


    Klinik Özellikleri:Hem kronik hem de epizodik formunda klinik özellikler benzerdir. 

Ağrı kesinlikle hep aynı tarafta ve de karşı tarafa yayılım göstermez. Ağrı en sık 

olarak sırasıyla oküler, temporal, maksiler ve frontal bölgede hissedilir. Atipik farklı 

yerleşimler (oksipital, retroorbital, otalji şeklinde) bildirilmişse de çok seyrektir. 

Ağrı  şiddetli olup birden ortaya çıkar ve kişi hemen bir yere oturma ya da yatma 

ihtiyacı duyar. Genellikle kişiler cenin pozisyonunda sesizce yatma eğilimindedirler. 

Ağrının karakteri zonklayıcı, damar atar gibi, oyucu, delici olarak tanımlanmıştır. 

Ağrı süresi ortalama 2-25 dakika olarak bildirilmişse de, ağrının 120 dakika sürdüğü 

olgular da bildirilmiştir. Ağrı atakları gün içinde sık tekrarlama eğilimindedir. Bu ataklar 

genel olarak günde 1 ile 40 arasında değişmektedir. En yaygın  şekliyle günde 15 

atağın üzerinde bildirilmiştir. Ağrı ataklarının küme baş  ağrısında olduğu gibi günün 

belirli saatlerinde görülme özelliği yoktur. Günün her saatine ortaya çıkabilirler. 

Ağrıların yine 3'te l'i uyku sırasında ortaya çıkarlar. Her ne kadar REM'le 

ilişkilendirilmişlerse de gecenin her saatinde görülebilirler. 

       Ağrıları tetikleyen faktörler arasında %20 gibi başın eğilmesi ya da rotasyonu 

bildirilmiştir. Daha seyrek olarak C2 köküne ya da büyük oksipital sinire bası  ağrıyı 

başlatabilmektedir. 

     Ağrıya, ağrıyla aynı tarafta değişik otonom semptomlar eşlik edebilir. En sık olarak 

(%60) göz yaşarması görülür. Sırasıyla %42 burunda tıkanıklık, %36 burun akıntısı ve 

göz kızarması, %33 ptoz ve seyrek olarak miyozis, terlemede artış görülebilir. 

   Son  olarak  PH'nın semptomatik olarak da (anevrizma, AVM, kollajen doku 

hastalıkları, intrakraniyal hipertansiyon, tümör) görülebileceğini ve mutlaka bu 

nedenleri ekarte etmek gerektiğini vurgulamak yerinde olacaktır. Yine PH'nın diğer 

primer baş ağrılarıyla (migren, gerilim baş ağrısı) birlikte görülebileceğini anımsatmak 

uygun olacaktır. 

PH'lı olgularda özellikle atak sırasında yapılan değişik laboratuar incelemelerinde bazı 

farklılıklar saptanmıştır. Özellikle MR ve dinamik kan akışını gösteren yöntemlerle 

(Doppler, anjiyografi) yapılan çalışmalarda küme baş  ağrısında olduğu gibi oftalmik 

venlerde segmental daralmalar ve oküler kan akışında artış saptanmıştır. 

Katekolaminlerin ve beta endorfinlerin siklik salı-nımında anormallik, kraniyal venöz 

kanda calsitonon-related peptid (CGRP) ve vazoaktif intestinal peptid (VIP) 

seviyelerinde artış gösterilmiştir.  İndometasin sağaltımından sonra bunların normal 

seviyelere gerilediği gözlenmiştir. Ancak tüm bu veriler halen PH'nın doğasını 

açıklamaya yetmemektedir. 



Tedavi:PH'da ilk ve tek seçilecek ajan indometesindir. Hatta tanı koydurucu değere 

sahiptir. 25 mg günlük dozda başlanır. Alınan yanıta göre doz haftalık 25 = mg olarak 

arttırılır. Genellikle 25-100 mg arasında bir doz yeterli olmaktadır. Dirençli olgularda 

300 mg'a kadar çıkılabilir. Efektif dozdan 1-2 gün sonra ağrı atakları  hızla geçer. 

Gece ataklarını önlemek için özellikle uzun salınımlı olanları tercih etmekte yarar 

vardır. Epizodik formunda aktif dönem geçtikten sonra uzunca bir sürede doz azaltımı 

yapılarak tedavi sonlandırılmalıdır. Zira ağrı atakları hemen geri gelebilir. Kronik 

formunda ise sürekli uygun dozda ilaç alınması gerekmekedir. 

Eğer indometasine yanıtsız ise tanıyı tekrar gözden geçirmek gerekmektedir. Bu 

durumda asetilsalisilik asit, naproksen, verapamil denenebilir. 

       C-  SUNCT SENDROMU (Short-lasting Unilateral Neuralgiform Headaches with 

Con-junctival Injekction and Tearing) Tek taraflı göz yaşarması ve kızarmasının eşlik 

ettiği kısa süreli nevraljiform ağrılar 

       Primer baş ağrılarının en seyrek görülenlerinden olmakla birlikte en dramatik ve 

değişken kliniğe sahiptir. İlk kez 1978'de tanımlanmıştır. Bugüne kadar değişik 

merkezlerden toplam 30 kadar olgu bildirilmiştir. Bu olguların özelliklerinden yola 

çıkarak tanı kriterleri oluşturulmuş ve klinik özellikleri belirlenmiştir. 

     Diğer primer baş  ağrılarından farklı olarak daha ileri yaşlarda ortaya çıkma 

eğilimindedir. Ortalama görülme yaşı 50'dir. Yine erkeklerde daha sık görülmektedir. 

Erkek kadın oranı 2.5/1'dir. Bu sendromun en önemli klinik özelliği gün içinde çok kısa 

ağrı ataklarının sık olarak tekrarlamasıdır. Ağrının süresi saniyelerle sınırlıdır. Genel 


olarak 5 ile 120 sn sürmektedir. Ortalama 50 sn sürer. Daha uzun sürebileceği de 

bildirilmiştir. Ağrı aniden başlayıp birden sonlanmaktadır. Bazen ağrısız dönemlerde 

aynı bölgede bir dolgunluk hissi olabilir. Daha öncede sözünü ettiğimiz gibi ağrılar gün 

içinde sık tekrarlama eğilimindedirler. Ortalama günde 30 (6-77 arası) kez 

tekrarlayabilir. Ağrılı dönem aylarca süren remisyon dönemleriyle sonlanabilir. Ağrılı 

dönemler genellikle birkaç haftayla birkaç ay sürer ve yılda bir ile iki kez yaşanabilir. 

Ağrılı dönem ile remisyonların belirli bir düzeni yoktur. Ağrı ataklarının gün içerisinde 

ortaya çıkışlarında da bir özellik söz konusu değildir. Uyku dahil, günün her saatinde 

görülebilirler. 

      Ağrı  şiddetli, yakıcı, oyucu, 'elektrik çarpmış gibi' karakterdedir. Genellikle tek 

taraflı göz çevresinde, alında ve temporal bölgede lokalizedir. Bazen burun ve ağız 

içine yayılabilir. Yine küme baş ağrısında ve paroksizmal hemik-raniyada olduğu gibi 

ağrıya konjunktival kızarıklık, göz yaşarması, burun tıkanıklığı ve akıntısı, ptoz veya 

göz ödemi gibi otonomik bulgulardan biri veya birkaçı eşlik edebilir. 

Ağrıyı Trigeminal sinir inervasyon alanlarına dokunulması, uyarılması te-tikliyebilir. 

Semptomatik taraf saçlar, alın, burun, dudaklar gibi. Yine yüz yıkama, traş olma, diş 

fırçalama, yemek yeme, konuşma gibi eylemler ağrıyı uyarabilir. Boyun hareketleride 

tetikleyiciler arasında bildirilmiştir. 

3 olguda beyin sapında, ağrıyla aynı tarafta, değişik lezyonlar bildirilmiştir. Bu nedenle 

böyle bir olguyla karşılaşıldığında altta yatabilecek semptomatik bir nedeni ekarte 

etmek için beyin görüntülemesine başvurulmalıdır. Özellikle de manyetik rezonansla 

görüntülenmesi uygun olacaktır. 

    Tedavi:Bu sendromun tedavisi de güçtür. Şimdiye kadar etkili bir sağaltım yöntemi 

bildirilmemiştir. Migren, küme baş  ağrısında olduğu gibi kalsiyum kanal agonistleri, 

antiepileptikler ve kortikosteroidler denenmiş sadece karbamaze-pine kısmi yanıt elde 

edilmiştir. Medikal sağaltıma olduğu gibi sinir blokajlarına da dirençli olduğu 

bildirilmektedir. 

 

    4- DİĞER SEYREK GÖRÜLEN PRİMER BAŞ AĞRILARI 



  Bu bölümde çok seyrek görülen primer baş  ağrılarından söz edilecektir. Genel 

pratikte tanınmaları kolay değildir. Tedavi yaklaşımları diğer primer baş  ağrılarından 

farklı olduğundan tanınmaları çok önemlidir. Çünkü erken tanı hastaların ağrısız 

yaşamalarına, yaşam kalitelerinin artışına neden olacaktır. 



     A-Primer  saplanma  baş  ağrısı:Altta yatan organik bir neden olmaksızın başın 

değişik yerlerinde ortaya çıkan,tekrarlayıcı,anlık(3-5sn) batmalar,saplanmalar.Gün 

içinde sık tekrarlayabilir.Eğer hep aynı lokalizasyonda ortaya çıkma eğilimindeyseler o 

zaman altta yatan olası organik bir neden açısından ayrıntılı iceleme gerekebilir. 

    Genellikle  migrenlilerin  %40’ında,küme baş  ağrılılarında %30’da benzer ağrılar 

vardır.Tedavide  indometasin tartışmasız ilk seçenaktir.İndometasine yanıtsızlarda 

antiepileptikler ve antidepresanlar denenebilir. 

    B-Primer öksürük  baş ağrısı: Öksürme veya valsalva manevrası sonrası aniden 

ortaya çikar ve genellikle 15-30 dakika sürer.Genellikle 40 yaş üstü kişilerde ortaya 

çıkar ve bilateral yerleşimli künt bir ağrıdır.Öksürükle ilişkili baş  ağrılarının altında 

%40 gibi organik bir neden bildirilmiştir.Özelliklede Arnold Chiari malformasyonu 

olabilir.Bu nedenle primer öksürük baş  ağrısı tanısı konmadan önce olası organik 

nedenler ekarte edilmelidir.İndometasin bu tip ağrıdada ilk tercih edilecek ilaçtır. 

    C-Primer egzersiz baş ağrısı:Genellikle aşırı bir egzersiz sonrası ortaya çıkan 5 

dakika ile 48 saat sürebilen zonklayıcı baş ağrısıdır.Özellikle sıcak havada ve yüksek 

ortamda daha kolay ortaya çıkar.Yine ağırlık kaldıranlarda daha sık görüldüğü 

büldirilmiştir.İndometasinin birçok olguda yararlı olmaktadır. 



    D-Seksüel  aktiviteyle  ilişkili baş  ağrısı:Seksüel eylem sırasında başlayan, 

genellikle bilateral künt bir ağrının,orgazmla birlikte patlayıcı bir şekilde çok şiddetlenir ve 

zonklayıcı bir hal alır.Birden ortaya çıkması nedeniyle özellikle ilk ortaya çıktığında 

mutlaka subaraknoid kanama dışlanmalıdır. Primer olanında ağrı süresi değişkendir. 1 

dakika ile 5 saat arası sürebilir.Aynı kişide her seksüel eylem sırasında ortaya 


çıkmaz.Genellikle kişinin gergin,sıkıntılı  olduğu zamanlar görülür. Seksüel aktivite 

öncesinde nonsteroid antienflamatuar alınması çözüm olabilir.   



   E-Hipnik  Baş Ağrısı: İlk kez 1988'de Raskin tarfından bildirilmiş olan bu baş ağrısı 

tipi çok seyrek görülmektedir. Ağrı genellikle bilateral ve zonklayıcı karakterdedir. Ağrıya 

herhangi bir otonom bulgu eşlik etmemektedir. Genellikle 15 ile 60 dakika sürmektedir. 

Bazen gecede birkaç kez tekrarlayabilir. Genellikle uykuda hızlı göz küresi hareketlerinin 

görüldüğü (REM) dönemde ortaya çıkmakta ve kişiyi uyandırmaktadır. Kadınlarda 2.5/1 

gibi bir oranda daha sık görülmektedir. Şimdiye kadar bildirilmiş olguların çoğu ileri 

yaştadır. Ortalama görülme yaşı 65'tir. 

      Genellikle her gece ve özellikle de saat 01.00 ile 03.00 saatleri arasında gö-

rülmektedir. Ağrı birden başlar,genellikle tüm başa yayılır ve zonklayıcıdır. Yine 

genellikle kendiliğinden 15 ile 180 dakika içinde geçer. Olguların 4'te l'inde ağrı 

hemikraniyaldir. Nadiren ağrıya bulantı, kusma, fono ve foto-fobi eşlik eder. Ancak 

herhangi bir otonom bulgu eşlik etmez. Tedavide  lityum karbonatın etkinliği hemen 

hemen tüm olgularda bildirlmiştir. 300 ile 600 mg günlük dozlarda önerilmektedir. Yan 

etki nedeniyle bu tedaviyi alamayanlarda kafein, indometasin, flunarizin, prednizolon 

denenmiş-se de en etkili ve ilk kullanılacak olan ilaç lityum karbonattır. 

 

 



KAYNAKLAR 

1.Ertaş M. Migren Tedavisi. Siva A,Hancı M.(ed).Baş,Boyun,Bel  

     Ağrıları.İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Yayınları,İstanbul,  

     No:30.2002;51-54 

2. Göksan B.Gerilim Baş Ağrısı. Erdine S.(ed). Ağrı. Alemdar ofset 2000;215-218 

3.Headache Classification Commitee of the International Headache Society 2003.The 

   International Classification of Headache Disorders.Cephalalgia Vol.24,Supp.1,2004 

4.Saip S. Küme Baş Ağrısı ve diğer seyrek görülen Primer Baş ağrıları. Siva A,Hancı  

    M.(ed).Baş,Boyun,Bel Ağrıları.İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi  

    Yayınları,İstanbul, No:30.2002;55-67 

5.Saip S.Trigemino-otonomik Sefaljilerde Tedavi. 40. Ulusal Nöroloji Kongresi 

    Konuşma Metinleri ve Özet Kitabi: Antalya 2004;82-87 

6.Saper RJ,Rozen TD.Headache Disorders.In Weiner WJ,Goetz CG (eds),Neurology  

   for the Nonneurologist. Philadelphia:Lippincott Williams&Wilkins,2004;88-101 

7.Siva A, Saip S. Migren klinik özellikler.Erdine S.(ed). Ağrı. Alemdar ofset 2000;192- 

   s198 


 

 

 



Yüklə 177,62 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin