(107.) Etnografik Günlükten
86
adlı yazıda, uzun süreli yağmurlar yağarken
çocukların “güneş çağırma” tekerlemesi söyledikleri belirtilir:
Kodu, kodu, hay, kodu, kodu
Koduya salamı
87
verdin mi
Kodu bundan öthende
Kırmızı gün gördün mi
Kara touk kanadı
Kim vurdı, kim sanadı
Gökçeliya getmişdim
86
A. İoakimov, s. 127-130. 9. sayı, 2. kısım, 1890
87
SMOMPK’de “salan”.
82
Yag verin yaglamaga
İp verin baglamaga
Verenin oglı olsun
Vermiyenin bir kör gızı olsun
O da çatlasın ölsün
Latin harfleriyle aktarılılan bu tekerlemenin Rusça tercümesine de yer verilmiştir.
Düşülen bir dipnotta Türkçeya has sesler Fransızca, Almanca ve Ermenice gibi farklı dillerle
kıyaslanarak anlatılmıştır.
Yazıda, yukarıda aktarılan tekerlemenin bir başka varyantının ilk dört dizesi örnek
olması maksadıyla Karabağ ağzıyla aktarılmıştır:
Dodu, dodunı gördiniz mi
Dodıya salam verdiniz mi
Dodu gedanan beri
Heç gün üzi gördüz mi
1. 1. 1. 2. Âşık Şiiri
Âşık edebiyatı, Türk edebiyatının ilk temsilcileri olarak anılan ozan-baksıların ve
onların mensup olduğu edebiyat geleneğinin Anadolu sahasındaki yansımasıdır. Bu yönüyle
âşık edebiyatı ve temsilcileri, Türk coğrafyasının farklı yerlerinde aynı işlevi yerin getirmiştir.
Anadolu ve Azerbaycan sahasındaki “âşık”lar; Kazaklarda “akın çırav”, Kırgızlarda “akın”
Türkmenlerde “bağşı” (bahşı) olmaktadır.
Bilinen ilk temsilcilerinden hareketle âşık şiiri için 16. yüzyıl başlangıç kabul edilirken
yine bu ilk temsilciler yönüyle geleneğin, asker ocağında başladığı düşünülmektedir.
(Boratav, 1968, 340-341)
SMOMPK’de âşıklık geleneğinin Kafkasya ve Kafkas Ötesi’ndeki Türk boylarıyla
Ermeni ve Gürcü halklarındaki izi sürülebilmektedir. Pek çok yazıda âşıklık geleneği
anlatılmış, bu geleneğin temsilcileri zikredilmiş ve şiirlerden örnekler neşredilmiştir. Bir
Ermeni âşık olan Hoylu Vartan ve hangi millete mensup olduğu açıkça ifade edilmeyen Valih
SMOMPK’de şiiri neşredilen âşıklardan ikisidir.
(17.) Ermeni Âşık Hoylu Vartan’ın Şarkısı
88
adını taşıyan yazıda Hoy şehrinden
Ermeni bir âşık olan Vartan’ın şiiri neşredilir. Bu yazı Erivan Lisesi öğretmenlerinden S. P.
Zelinskiy, tarafından 1881 tarihinde hazırlanmıştır. Yazı giriş bölümü, “şarkı”nın Rusça
88
S. P. Zelinskiy, s. 99-106. 2. Sayı, 2. Kısım, 1882.
83
tercümesi ve Türkçe aslından oluşur. Zelinskiy’in “şarkı” olarak ifade ettiği şiir 24 dörtlükten
ve bir de kapanış dörtlüğünden mürekkeptir. Şiirde insan hayatı gebelikten ahirete bütün
evreleriyle ele alınıyor. Şiirin 24. dörtlüğünde şairin mahlası “Hoylu Vartan” olarak
geçmektedir.
89
S. P. Zelinskiy giriş kısmında dört asırlık “Tatar (Türk ve Pers)” hâkimiyetinin
bölgedeki Ermeniler üzerinde derin izler bıraktığını söylemektedir.
90
Tatarlar
91
, Ermenilerin
hayat tarzını, maneviyatını ve dilini etkilemiştir. Bazı bölgelerde Ermeniler kendi dillerini
tamamıyla unutmuş, Tatarca konuşmaya başlamışlardır. Ermenicenin korunduğu yerlerde de
dile Tatarca sözler, deyimler ve atasözleri girmiştir. Zelinskiy’in belirttiğine göre bölgedeki
Ermeni şarkıcılar “âşıklık” geleneğini benimseyerek Tatarca şarkılar bestelemişlerdir. Yazının
kaleme alındığı 1881 yılında Ermenistan’da anneler çocuklarını uyutmak için Tatarca ninniler
söylüyorlar. Düğünlerde, toplantılarda Tatarca şarkılar, fıkralar, tekerlemeler söyleniyor.
Yazarın belirttiğine göre bahsi geçen Ermeni-Tatar şarkılarının repertuarı oldukça
geniştir. En çok işlenen konular ise aşk, erkek ve kadın kahramanların maceraları, Doğu
felsefesidir.
M. Fuad Köprülü “Türk Sazşairleri”nde Hoy’lu Vartan’dan Âşık Vartan diye söz eder.
Şairle ilgili umumi bilgi verir (Köprülü, 1940, s. 333). İnsan hayatını tasvir eden şiirini neşreder
(ss. 377-381). Ancak Köprülü’nün aktardığı şiir, SMOMPK’deki şiirden bir dörtlük fazla olup
26 dörtlüktür. Fark yalnızca dörtlük sayısıyla sınırlı olmayıp bazı haneler de birbirinden
farklıdır. Bunun yanında Köprülü’nün aktardığı 24. ve 25. haneler SMOMPK’de 24 hanenin
arkasından kapanış başlığıyla verilen son dörtlükle bazı farklar olmakla beraber aynı
mahiyettedir. Bu durumda SMOMPK’deki kapanış dörtlüğü iki dörtlüğün birleşmiş hâli
olabilir. Köprülü’nün aktardığı 24. ve 25. haneler:
Aklı olan kulluk etsin Yezdan’a
Ne taç kaldı ne taht Nûşirevan’a
89
Hoy, İran’da bir şehir. Bk: Hoy, TDVİA, Tahsin Yazıcı, yıl: 1998, cilt: 18, sayfa: 258.
90
Ermenicede Türkçenin etkisi yazarın belirttiği 4 asırdan çok daha öncesine dayanır. Bu konuda bk.:
Karaağaç (2013). Türk halk edebiyatının Ermeniceye etkisiyle ilgili hazırlanmış müstakil bir kitap için
bk.: Türkmen (1992)
91
SMOMPK’de Kafkasya’daki Kumuk, Karaçay-Balkar ve Nogay Türkleri bugünkü adlarıyla ifade
edilirken Kafkas Ötesi’ndeki Azerbaycan Türkleri yaygın olarak “Tatar” diye tabir edilmiştir. Bu
sebeple SMOMPK’de bahsi geçen Tatarlar bugun Tataristan Özerk Cumhuriyeti veya Kırım’da yaşayan
Tatarlar değildir. SMOMPK’de “Türk” denildiğinde ise Osmanlı coğrafyasındaki Türkler kasdedilir.
Osmanlı Devleti yerine de “Türkiye” tercih edilir.
84
Nice bin pâdişah geldi cihâna
Ne Karun’a kaldı ne Süleyman’a
Kimse bilmez kim yiye kim kazana
Dünyâ mülkü emânettir insana
Kalmaz yalan dünyâ pîr ü civana
Gelen gitti giden gelmez cihâna (Köprülü, 1940, 381).
Fikret Türkmen Hoylu Vartan’dan 18. asırda yaşayan ve nerede yaşadığı bilinmeyen
Âşık Vartan diye söz eder. Âşık Vartan'ın şöhret kazanarak tezkirelere girdiğini belirtip “Aşık
Vartan her şeyiyle bir Türk aşığıdır. Sırtında sazı ile Anadolu'yu dolaşmış, çeşitli halk şairleri
ile düşüp kalkmış ve Türk-İslam düşüncesine uygun şiirler söylemiştir.” der. (Türkmen, 1992,
31) Türkmen, âşığın 20 hanelik bir Yaşnamesi ve 2 dörtlük şiiri bilindiğini söylemesine karşılık
SMOMPK’de Vartan'ın daha önce belirttiğimiz üzere toplam toplam 25 dörtlüğü bulunur
(Türkmen, 1992, 31-32).
Hoylu Vartan’ın şiirine benzeyen ve muhtemelen yine bir Ermeni olan Valih’in şiiri
ise (596.) “Sayaçi” Şarkıları, “Valih”in Şarkısı
92
başlıklı yazıda aktarılmıştır. Yazı iki
kısımdan oluşur. İlk kısımda hayvanlarla ilgili halk uygulamalarında söylenen sayacı şiirlerine
yer verilir. Fir.-Bek Koçarlinskiy
93
yazısında, sayacı şiirlerinden sonra Valih adında şairin
şiirini aktarır (ss. 24-36). Bu şiirde insan hayatının evrelerinden ve ahretten söz edilir. Şiirden
önce yazar kısa bir açıklama yapar. Bu konunun SMOMPK’nin 2. sayısında neşredilen Hoylu
Vartan’ın
94
şiirinde de işlendiğini belirtir (s.25).
Fir.-Bek Koçarlinskiy bu şiirdeki İslami unsurlardan hareketle, şiirin ilk önce bir
Ermeni âşık tarafından değil de bir “Tatar” tarafından söylenmiş olabileceğini belirtir (s. 25).
31 dörtlükten oluşan şiirin Arap harfli Türkçe aslı ve Rusça tercümesi aktarılır. Yeri
geldikçe dipnotlarla açıklama düşülmüştür. Şiirin ilk dörtlüğü:
Çehâr ‘anasırdan şeş cihetden
Bir ḳaṭre meniden olmuşuz peydâ
Adam deryâsında ḳaldım altı gün
Ḳudret ḳâdir ḫâlik illa şeya (s. 25)
92
Fir.-Bek Koçarlinskiy, (ss. 1-23, ss. 24-36) ss. 1-36., 41. Sayı, 2. Kısım, 1910.
93
Azerbaycanlı edebiyat tarihçisi Feridun Bey Köçerli.
94
(17.) Ermeni Âşık Hoylu Vartan’ın Şarkısı, S. P. Zelinskiy, s. 99-106. 2. Sayı, 2. Kısım, 1882.
85
Şiirin son dörtlüğü:
Ḥaḳdı amâlimiz degildi ṣâlih
İslâm baresinde işledi ṭâl‘a
Bir niçe hemdem ile şikeste Vâlih
Meskenimiz oldu cennet illâ mâvâ (s. 36)
Yukarıda Hoylu Vartan ve Valih’in şiirlerinde görüldüğü gibi Türk âşıklık geleneği
Ermeni halkı arasında büyük yaygınlık kazanmıştır. Törenlerde, kutlamalarda ve bilhassa
düğünlerde Ermenice yerine Türkçe şiirler, şarkılar söylenmiştir. (152.) Tatev Köyü
95
adlı
yazıda bu mevzuya değinilerek âşıklık geleneği anlatılır.
Bu yazıda bir Ermeni köyü Tatev değişik başlıklar altında etraflıca ele alınır. Köyün;
konumu, coğrafi özellikleri, bitki örtüsü, nüfusu gibi konular ele alındıktan sonra halk
bilimiyle ilgili kısım başlar. Burada “Halk Eğlenceleri” (s. 101) başlığı altında “Âşıklar” (ss.
109-111) ele alınır.
Yazıda âşıklık geleneğinin Erivan, Yelisavetpol ve Bakü guberniyalarında yaygın
olduğu belirtilir. Yazıdan öğrendiğimize göre âşıklar çoğu zaman Farsça ve Tatarca bazen de
Ermenice şarkılar söyler. Âşıklar halkın meşgalesinin olmadığı zamanlarda köy meydanında
“masal”lar anlatır. Şah-İsmail, Kör-oğlu, Âşık Kerib, Kerim, Novruz bunlardan bazılarıdır.
Yazıda âşıklar ve gelenekleri ile ilgili pek çok bilgi vardır.
Tatev Köyü’ndeki âşıklık geleneğine 13. sayının ön sözünde de değinilir.
Âşıklık geleneği Köroğulu hikâyesinin anlatıldığı (106.) Eşkıya Kör-Oğlu Hikâyesi
96
adlı yazıda da ele alınır. Yazar Mirza-Veli-Zade, Köroğlu’nun bir yandan üç şiirine yer
verirken bir yandan da âşıklık geleneğini anlatır. Köroğlu şiirlerinin “âşuk” denen halk
şairlerince
97
“balalayka” eşliğinde söylendiğini ifade eder. Mirza-Veli-Zade yazısında, önce
şiirlerin Arap harfli Türkçe asıllarını, sonra da Rusça tercümelerini verir. Türkçe şiirlerde
başlık “murabba”dır. Şiirlerin ilki 4, ikincisi 5 ve üçüncüsü 8 dörtlükten oluşur.
SMOMPK’de âşıklık geleneğiyle hacimli yazılardan birisi de (169.) Âşık-Kerib
(Hikâye ve Aşık-Kerib’in Şarkılarının Tatarca Metinleri)
98
başlığını taşır. Kelvin Devlet
Okulu Öğretmeni Mahmudbekov tarafından hazırlanan bu yazıda, düşülen dipnotta “masal”
şeklinde nitelendirilen Âşık Garip hikâyesinin Bakü Guberniyası, Şemahin Uyezdi, Tircan
95
N. Grigorov, ss. 59-125., 13. Sayı, 1. Kısım, 1892.
96
Mirza-Veli-Zade, ss. 121-126., 9. Sayı, 2. Kısım, 1890.
97
Burada yazar “şarkıcı” tabirini kullanmaktadır.
98
Mahmudbekov, ss. 173-229., 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
86
Köyünde Âşık Oruç’tan derlendiği belirtilmiştir. Yazıda Âşık Garip’in
99
hikâyesine
100
ve 87
şiirine
101
yer verilir. Önce hikâyenin metni ve şiirler mensur olarak Rusça verilir. Sonra
şiirlerin Türkçesi Arap harfleriyle manzum hâlde verilir. Rusça kısımda bazı şarkılar
hikâyeleriyle verilirken Arap harfli kısımda nesir yoktur.
Hikâyede Âşık Kerib, Ahmet adında Tebrizli zengin bir tüccarın oğludur. Asıl adı
Resul’dür. Resul’ün babası ölür. Kötü niyetli kişiler Resul’ün etrafına toplanırlar, arkadaş gibi
görünerek bütün servetini alırlar. Resul değişik işlere girer ama başarılı olamaz. Sonunda bir
kahvede gördüğü âşıklara katılmaya karar verir. Ancak âşıklıkta da hiç becerisi yoktur. Bir
Kadir gecesinde dua ederken uyuyakalır. Rüyasına Hızır İlyas gelir, ona gurbette olan
anlamına gelen “Kerib” ismini verir, Şah-Sanem’in resmini gösterir. Ertesi gün saz çalıp şiir
söylemeye başlar.
Arap harfli asıldan ilk şiir:
Ḳadir gicesinde bir dilek diledim
Men dilek diledim ḥak ḳabule yetürdi
Ḳatredim ḳatredim aha yetişdim
Bir arıza yadım şaha getürdim
Arenler Ġarib’e ata virdiler
Şah Ṣanem’i ona buta virdiler
Virdi maḳsudımı bir Allah menim
Arenler virdiler muradım menim
Özümi bir özi maha yetürdim
Arızama kol çekdi güzel şah menim
Dolı doldurup duta virdiler
Tiflis oldu doğrı rah menim (s. 215)
Ahmet Caferoğlu Âşık Garip hikâyesinin bu metnini 1934’te Azerbaycan Yurt
Bilgisi’nde neşreder (Caferoğlu, 1934, 246-256). Caferoğlu bu metinle ilgili olarak “Nakıs da
99
Âşık Kerib~Âşık Garip.
Âşık Garip hikâyesiyle ilgili geniş bilgi için bk: TÜRKMEN 1995
Âşık Garip Hikâyesinin SMOMPK’ye materyaller derlenen önemli bir bölge olan Gürcistan’daki
varyantları için bk: Türkmen; Türer (2014)
100
Yazar masal anlamına gelen сказка [skazka] kelimesini kullanır. Ancak metin, Türkiye’de âşık hikâyesi
olarak değerlendirilmektedir.
101
Yazar şarkı anlamına gelen песня [pesnya] kelimesini kullanır.
87
olsa Âşık Garip destanını Azerbaycan halk âşıkları ağzından derleyen köy muallimlerinden
Mahmudbekof adlı birisi olmuştur.” der (Caferoğlu, 1934, 246). Sonra bu neşirle ilgili
değerlendirmelerde bulunur, metni notlarla yayımlar.
Fikret Türkmen Caferoğlu’nun bu yayınıyla ilgili olarak “Hikâyenin nesir kısmı
noksandır. Bazı şiirler boşlukta kalmıştır. Prof. Caferoğlu bu hususu tenkit etmiş ve şiirleri
açıklayan notlar ilâve ederek metni kullanılır hale getirmiştir. Azerî sahasına olan geniş
vukufu dolayısı ile Prof. Cafeoğlu’nun bu notları öbür varyantların anlaşılmasında da büyük
faydalar sağlamaktadır.” der (Türkmen, 1995, XXVI).
Truhmen Halk Şiirinden
102
başlığını taşıyan ve Kafkas Türkmenlerinin sözlü
edebiyatından numunelerin verildiği bu yazıda 16. yüzyıl âşık edebiyatı temsilcileri arasında
zikredilen bir isim olan Köroğlu’nun şiirlerine yer verilir.
103
Bu yazı iki kısımdan oluşur. İlk kısımda Köroğlu hikâyesinden şiirlere, ikinci kısımda
ise bilmecelere (matallar) yer verilir.
Örnek olması maksadıyla, Köroğlu’nun atı “Kırat”la ilgili şiirinden üç hane:
Ayım kırat günüm kırat
Her yağnıñda kuşe kanat
Seni mingan taban merad
Oyna can kıratım oyna
Ayanın üstünge mingende
Temir dunini giygende
Üstünge rahatım yayganda
Oyna can kıratım oyna
Seni minsam kaşıp harmap
Çarh urup dört yağnına karap
Kınımlar gezar yas birle
Oyna can kıratım oyna
102
A. A. Volodin, ss. 49-57., 38. Sayı, 2. Kısım, 1908.
103
Âşık edebiyatı için bk.: Boratav (1968).
88
1. 1. 2. Halk Anlatıları
Bu kısımda SMOMPK’de neşredilen halk kültürünün anlatmaya (İng. narrative) dayalı
ürünlerinden destan, masal, halk hikâyesi, efsane ve fıkraların Türklük bilgisi ve Türk halk
biliminin inceleme alanına girenleri üzerinde durulacaktır.
SMOMPK’de halk anlatılarını ifade etmek için masal anlamında ‘сказка’ [skazka],
destan anlamında ‘сказание’ [skazaniye], hikâye ve efsane anlamında ‘предание’ [predaniye]
ve yine efsane anlamında ‘легенда’ [legenda] kelimeleri kullanılmıştır. Bu mevzuya daha
önce çalışmanın SMOMPK’de Geçen Bazı Kavramların Karşılıkları başlıklı kısmındaki Halk
Bilimi ve Halk Edebiyatıyla İlgili Adlar’da değinilmiş idi.
Çalışmada halk edebiyatı ürünlerinin adlandırılmasında bazı güçlüklerle karşılaşıldığı
Sınırlılıklar adlı bölümde ifade edilmiş idi. Ancak burada yeri geldiği için tekrar aynı
meseleyi ifade etmek yararlı olacaktır. Bir derleme dergisi olan SMOMPK’de halk edebiyatı
ürünlerinden destan, efsane, fıkra ve masal gibi türler için yazarın kullandığı ad ile Türkiye’de
bugün için kabul gören adlar arasında bazen uyumsuzluk olmaktadır. Bu hususta aynı halk
edebiyatı ürünüyle ilgili ülkeler arasındaki adlandırma farklarının yanında aynı veya aynı
kültür dairesindeki ülkelerde bile birliğin sağlanamadığı göz önünde tutulmalıdır. Söz gelimi
Türkiye’de “halk hikâyesi” denilen “Kerem ile Aslı” ve “Âşık Garip” anlatıları için Türk
boylarında “destan” adı kullanılmaktadır (Türkmen & Cemiloğlu, 2009, 9).
1. 1. 2. 1. Destan
Destan, anlatmaya dayalı halk edebiyatı ürünlerinin en eskilerinden birisidir. Farklı
tanımlarının yanında derli toplu destan tanımı Metin Ekici tarafından yapılmıştır:
“Bir millet veya toplumun hayatında derin bir iz bırakmış olaylardan kaynaklanıp;
çoğunlukla manzum, bazen de manzum-mensur karışık; birden fazla olayın aktarımına izin
veren genişlikte; usta bir anlatıcı tarafından veyahut da ustalardan öğrendiğini aktaran bir
çırak tarafından, bir dinleyici kitlesi önünde bir müzik aleti eşliğinde ya da bir melodiyle
anlatılan;sözlü olarak anlatılanlarından bazıları yazıya geçirilmiş; bir milleti veya toplumu
sonuçları bakımından ilgilendiren bir kahramanlık konusuna sahip; dinlendiğinde veya
okunduğunda milli değerleri, şahsî değerlerin üstünde tutmayı benimseten edebi yaratmadır.”
(Ekici, 2002, 18).
Türkiye’de “destan” diye tabir edilen anlatılar, başka ülkelerde veya Türk boyları
arasında “olongho” veya “olonho” (Yakut), “kay çörçök” (Altay), “tool” (Tıva), “alıptığ
nımah” (Hakas); “comok”, “epos”, “destan” (Kırgız), “epos”, “cır”, “dastan”, “añız” (Kazak)
vb. gibi farklı kelimelerle karşılanmaktadır. Türkiye’de “halk hikâyesi” denilen aşk konulu
89
anlatılar için bazı Türk boylarında destan denildiği de olmaktadır. Bu durum Türkiye
dışındaki Türklerin destan başta olmak üzere halk anlatılarının incelenmesinde terim
problemleri ortaya çıkarmaktadır (Şahin, 2011, 1). Bu çalışmada da karşılaşılan sorunlardan
birisi anlatıların türlerinin açıkça ortaya konulamaması olmuştur.
SMOMPK’de Kafkasya ve Kafkas Ötesi halklarının müşterek eserlerinden olan Nart
destanları değişik varyantlarıyla neşredilmiştir. Bu destanların Sosruko, Aşyemez,
Pşibadinoko, Urızmek, Şauay, Raçikau adlı kahramanlarla ilgili olanlarının değişik
varyantlarını SMOMPK’nin sayafaları arasında bulmak mümkündür.
SMOMPK’de oldukça fazla sayıda Nart destanına yer verilmiştir. Ancak bu
destanlardan Türk boylarıyla ilgili olanların yer aldığı yazılar şunlardır:
(8) Tersk Oblastı, Pyatigor Okrugu Dağlı-Tatarların Nart Baturları Hakkında
Destanlar
104
(29) Karaçay Destanları
105
(375.) Karaçay ve Karaçaylılarla İlgili Değerlendirmeler
106
Nart destanları Çerkez, Abhaz-Abaza, Çeçen-İnguş halkları ile Türk haklarından
Karaçay-Malkarlar ve Kumuk Türklerinin folklor ürünleri arasında yer alır. Pek çok halkın
müşterek ürünü olmasına rağmen Nart destanları ait olduğu halka göre millî hususlar arz eder.
Söz gelimi Çerkez ve Abhaz-Abazaların Nart destanları eski Yunan mitolojisinden, Türk
boylarının Nart destanları ise eski Türk mitolojisinden beslendiği araştırıcıların dikkatini
çekmiştir (Adiloğlu, 2007, 197).
SMOMPK’de Türk boylarının Nart destanlarının aktarıldığı ilk yazı (8) Tersk
Oblastı, Pyatigor Okrugu Dağlı-Tatarların Nart Baturları Hakkında Destanlar
107
başlığını taşır. Bu yazıda Kafkasya ve Kafkas Ötesi halklarının müşterek kültür ürünlerinden
olan Nart destanlarından dördüne yer veren yazar S. Urusbiyev, anlatıların derlendiği halk
hakkında da bilgi vermiştir. Buna göre Tersk Oblastı, Pyatigor Okrugu dağlarında Tatar
dilinde konuşan Tatar veya Moğol kökenli bir kavim birkaç aul hâlinde yaşmaktadır. Bölgede
Tatarların dışında Kabardeyler yaşamaktadır. Yazara göre bölge halkının en önemli halk
bilimi ürünlerini geçmişi asırlar öncesine dayanan Nart baturlarının destanları
oluşturmaktadır. S. Urusbiyev bu destanların, derlemelerin yapıldığı sırada Dağlı-Tatarların
104
S. Urusbiev, ss. 1-42. 1. Sayı, 2. Kısım, 1881.
105
M. Aleynikov, ss. 138-168., 3. Sayı, 2. Kısım, 1883.
106
A. N. Dyaçkov – Tarasov, ss. 49-91., 25. Sayı, 1. Kısım, 1898.
107
S. Urusbiev, ss. 1-42. 1. Sayı, 2. Kısım, 1881.
90
şarkılarında varlıklarını sürdürmekte olduğunu ifade ediyor. Ona göre benzer destanlar bütün
Kafkas haklarında vardır, ancak Nart baturlarının destanları kadar muhafaza edilmiş olanlar
ise yoktur.
S. Urusbiyev, yazısında “Nart” kelimesinin kökeninin ve anlamının tam olarak
bilinemediğini söylemektedir. Yaşayan dilde ise kelimenin Dağlı-Tatarlar ile Kabardeyler
tarafından “cesur” ve “yiğit” anlamlarında kullanıldığını, bazı kişiler için de “bir Nart kadar
cesur, akıllı ve güçlü” dendiğini eklemektedir.
Yazıda adına şarkılar söylenen Nartların isimleri şöyle sıralanmıştır: Urızmek,
Sosruko, Şauay, Şirdan, Hmıç, Batrez, Raçikau, Sibilçi, Gilyahsırtan, Deuet, Alaugan. S.
Urusbiyev. Yazar bu şarkıların her birinin çok zengin motiflerinin olduğunu ve “geguako” adı
verilen gezgin şarkıcı-şairler tarafından söylendiğini belirtiyor. Zamanla şarkıları ezbere
bilenlerin sayısı oldukça azalmıştır. Yazıda bu gezgin şarkıcı-şairlerin özellikleri ayrtıntılı
olarak verilmektedir.
S. Urusbiyev’in Rusçaya tercüme ederek verdiği destanlar sırasıyla şöyledir: 1.
Urızmek, 2. Şauay, 3. Raçikau, 4. Sosruko.
Yukarıda ismi zikredilen destanlardan Urızmek, Sosruko, Raçikau sırasıyla Örüzmek,
Sosurka~Sosuruk ve Raçıkav adıyla Karaçay-Malkar Türklerinden derlenmiştir. Bunlarla
beraber başka Nart destanları Türk Dil Kurumu tarafından Türk Dünyası Destanlarının
Tespiti, Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi çerçevesinde
neşredilmiştir.
108
İlim camiasınca Nart baturlarıyla ilgili bazı destanlar Dede Korkut hikâyeleriyle
karşılaştırılmış ve birtakım benzerlikler görülmüştür. Bu yönde yapılacak çalışmalar için
yukarıda bahsi geçen metinlerin kaynak vazifesi göreceği şüphesizdir.
109
Nart baturlarının destanlarına yer verilen bir başka yazı (29) Karaçay Destanları
110
adını taşır. Bu yazıda yalnızca derlenen anlatıların neşri yapılmamış, aynı zamanda Karaçay
Türkleriyle ilgili bilgi de verilmiştir.
Karaçay Okulu öğretmenlerinden M. Aleynikov tarafından 1882 yılında Karaçay
aulunda hazırlanan yazının giriş kısmı “Derleyiciden birkaç söz” adını taşır. Karaçaylılarla
ilgili bilgi verilen bu kısımdan sonra derlenen anlatılanların metinleri verilir. Metinler
108
Bk: Tavkul (2011).
109
Dede Korkut hikâyeleri ve Nart destanlarının benzerlikleri yönüyle karşılaştırılması için bk.: Nazlı
(2014).
110
M. Aleynikov, ss. 138-168., 3. Sayı, 2. Kısım, 1883.
91
Rusçadır ve adları sırasıyla şöyledir: 1. Açimez ve Hubun, 2. Emegenler, 3. Devler veya Kim
Daha Güçlü, 4. Kim Büyük? 5. Celmaus, 6. Aymuş, Hurla-Kel Dağ Gölü Hakkında Efsane, 7.
Karça, Karaçayların Atası.
M. Aleynikov yazısında derlediği anlatıların metinlerinden önce Karaçaylılarla ilgili
kısaca bilgi vermektedir. Bu bilgilerden öğrendiğimize göre Karaçaylılar Kuban Nehri
havzasında, Elbruz Dağı eteklerinde, Kuban Bölgesi Batalpaşin Uyezdi’nde yaşayan Tatar
kökenli bir halktır. “Tatarca” konuşurlar. Yaygın olarak hayvancılıkla geçinirler.
Yazar, bir hikâyeye göre Karaçaylıların şu an meskûn oldukları bölgede 4 asırdır
yaşadıklarını belirtiyor. Nüfusları otuz bin civarındadır. Dinleri İslamiyet’tir. Yazar
Karaçaylıların İslamiyet’e yeni geçmiş olabileceklerini belirtiyor. Bu durum için yazar, yüz
yaşını aşmış bazı ihtiyarların Karaçay’da domuz eti yiyen çok sayıda putperesti
hatırlamalarını dayanak gösteriyor.
M. Aleynikov, Karaçaylıların çok konuşkan bir halk olduğunu ifade ediyor. Bu yüzden
bölgede pek çok hikâye, efsane ve destan anlatılmaktadır. Yazara göre SMOMPK’nin ilk
sayısında S. Urusbiyev’in aktardığı Tatar Nart destanlarının hemen hemen hepsi Karaçay’da
anlatılmaktadır.
111
Bu sebeple M. Aleynikov kendisinin, S. Urusbiyev’in aktardıklarının
dışında kalan destanlara yer verdiğini söylüyor. Ancak yazar sıraladığı metinlerin bazılarının
türünün açıkça belirtmemiş; giriş kısmında, birkaç hikâye, efsane ve Nart destanı derlediğini
ifade etmekle yetimiştir.
Açimez ve Hubun adlı anlatıda Kuban Nehri’nin bir yakasında Nart Açi ve öbür
yakasında da Hubun yaşamaktadır. Hubun, Açi’nin altı oğlunu da öldürür. Açi oğullarının
intikamını almak için Hubun’la üç gün üç gece dövüşür. Ama Hubun tarafından öldürülür.
Hubun, Açi’nin cesedini onun atına bağlar. At sahibinin cesediyle eve döner. Anlatı Açi’nin
ağabeyi Hasıran’nın kardeşinin cesedini görüp intikam almaya karar vermesiyle devam eder.
Açimez ve Hubun destanı Açey Oğlu Açemez adıyla Türk Dil Kurumu tarafından
Nartlar: Karaçay-Malkar Mitolojisinin Destan Kahramanları adlı yayında neşredilmiştir. Bu
yayındaki Açey Oğlu Açemez SMOMPK’deki destanla oldukça benzerdir.
112
Emegenler
113
adlı anlatıda, Urızmek, Sosruko ve Gilyasırtan adlı üç Nart geçit vermez
Kafkas ormanlarına ava çıkarlar. Ama avları kötü geçer ve aç kalırlar. Derken civarda bir ateş
111
(8) Tersk Oblastı, Pyatigor Okrugu Dağlı-Tatarların Nart Baturları Hakkında Destanlar, S. Urusbiev,
(Derleyici ve Çevirenden Birkaç Söz, ss. I-VIII.) ss. 1-42. 1. Sayı, 2. Kısım, 1881, SMOMPK.
112
Bakınız: Tavkul (2011), s.167.
113
Nartların düşmanları olan Emegen adlı devlerle ilgili bilgi ve anlatı için bakınız: Tavkul (2011), s .215.
92
yandığını fark ederler. Karınlarını doyurma umuduyla oraya gittiklerinde Emegen adlı dev
canavarların geyik yediklerini görürler. Kaçmaya niyetlenirlerken Emegenler onları fark
ederler ve böylece anlatı gelişir.
Devler veya Kim Daha Güçlü adlı anlatıda Dev adlı fakir bir adamın tek varlığı
ineğidir. Bütün aile onun sayesinde geçinmektedir. Bir gün inek meradan vaktinde eve
dönmez. Dev ve ailesi ineğin başına bir kötülük geldiğini düşünür. Dev ineği aramaya çıkar.
İneği, kurtların çevrelediği ve saldırmak üzere oldukları bir anda bulur. Kurtları kovması ve
sonrasında yaşanan olaylarla anlatı devam eder.
Kim Büyük adlı anlatıda devasa boyutlardaki boğa, kartal, keçi gibi hayvanlar
etrafında gelişen olaylar anlatılır.
Celmaus adlı anlatıda zengin bir derebeyi beyinin bir gün Celmaus adında bir kızı
dünyaya gelir. Aynı gün evde bir buzağı ve bir kova su kaybolur. Sonraki her gece aulda
farklı birinin buzağısı ve suyu kaybolmaya başlar. Aul halkı başlangıçta küçükbaş sonra da
büyük büyükbaş hayvanların kaybolmasıyla büyüyen bir gücün hayvanları kaçırdığına kanaat
getirir ve böylece anlatı gelişir.
Aymuş, Hurla-Kel Dağ Gölü hakkında bir efsanedir. Efsanede eski zamanlarda Hurla-
calpaki’nin zirvesinde Aymuş, Sikun, Siymuş ve Siynuh adlı dört kardeşin yaşadığı anlatılır.
Bu kardeşler sırasıyla koyuculuk, keçicilik, hayvancılık ve çiftçilikle uğraşırlar. Bir gün
Aymuş sürüleri ve çobanlarıyla Hurla-kel doğru yola çıkar. O gün geceleyin âdet olduğu
üzere kendisine eş olarak Dağlı bir güzeli kaçırmaya niyetlenir. Ansızın bir ses Aymuş diye
seslenir. Aynı ses, Aymuş’a ağabeylerinin isteklerine aykırı davranarak bir kız kaçırmaktan
vazgeçmesini söyler. Aymuş’un bu sözlere kulak asmayışıyla efsane devam eder.
Karça, Karaçayların atası kabul edilir. Bilinmeyen bir zamanda Kırım’dan boyuyla
beraber göçmüş ve Baksan Nehri’nin kollarından birine yerleşmiş. Karça bir gün hızlı akan
nehre bir köprü yapmaya karar verir. Daha aşağılarda yaşayan Kabardeyler nehir yüzeyinde
yüzen parçalar görünce Karça’yı fark ederler. Durumu beyleri Kazi’ye aktarırlar. Bey
topraklarına izinsiz yerleşen Karça’ya öfkelenerek asker göndermesiyle anlatı gelişir.
Karaçay Türklerinin Nart destanlarına yer verilen bir başka yazı ise (375.) Karaçay ve
Dostları ilə paylaş: |