Sbornik materialov dlya opisaniya mestnostey I plemyon kavkaza dergiSİ Üzerine bir araştirma



Yüklə 2,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/23
tarix18.05.2020
ölçüsü2,74 Mb.
#31200
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   23
Serdar Karaca


(107.)  Etnografik  Günlükten
86
  adlı  yazıda,  uzun  süreli  yağmurlar  yağarken 
çocukların “güneş çağırma” tekerlemesi  söyledikleri belirtilir: 
Kodu, kodu, hay, kodu, kodu 
Koduya salamı
87
 verdin mi 
Kodu bundan öthende 
Kırmızı gün gördün mi 
Kara touk kanadı 
Kim vurdı, kim sanadı 
Gökçeliya getmişdim 
                                                 
86
  
A. İoakimov, s. 127-130. 9. sayı, 2. kısım, 1890 
87
  
SMOMPK’de “salan”. 

82 
 
Yag verin yaglamaga 
İp verin baglamaga 
Verenin oglı olsun 
Vermiyenin bir kör gızı olsun 
O da çatlasın ölsün 
Latin  harfleriyle  aktarılılan  bu  tekerlemenin  Rusça  tercümesine  de  yer  verilmiştir. 
Düşülen bir dipnotta Türkçeya has sesler Fransızca, Almanca ve Ermenice gibi farklı dillerle 
kıyaslanarak anlatılmıştır. 
Yazıda,  yukarıda  aktarılan  tekerlemenin  bir  başka  varyantının  ilk  dört  dizesi  örnek 
olması maksadıyla Karabağ ağzıyla aktarılmıştır: 
Dodu, dodunı gördiniz mi 
Dodıya salam verdiniz mi 
Dodu gedanan beri 
Heç gün üzi gördüz mi 
1. 1. 1. 2. Âşık Şiiri 
Âşık  edebiyatı,  Türk  edebiyatının  ilk  temsilcileri  olarak  anılan  ozan-baksıların  ve 
onların mensup olduğu edebiyat geleneğinin Anadolu sahasındaki  yansımasıdır. Bu  yönüyle 
âşık edebiyatı ve temsilcileri, Türk coğrafyasının farklı yerlerinde aynı işlevi yerin getirmiştir. 
Anadolu  ve  Azerbaycan  sahasındaki  “âşık”lar;  Kazaklarda  “akın  çırav”,  Kırgızlarda  “akın” 
Türkmenlerde “bağşı” (bahşı) olmaktadır. 
Bilinen ilk temsilcilerinden hareketle âşık şiiri için 16. yüzyıl başlangıç kabul edilirken 
yine  bu  ilk  temsilciler  yönüyle  geleneğin,  asker  ocağında  başladığı  düşünülmektedir. 
(Boratav, 1968, 340-341) 
SMOMPK’de  âşıklık  geleneğinin  Kafkasya  ve  Kafkas  Ötesi’ndeki  Türk  boylarıyla 
Ermeni  ve  Gürcü  halklarındaki  izi  sürülebilmektedir.  Pek  çok  yazıda  âşıklık  geleneği 
anlatılmış,  bu  geleneğin  temsilcileri  zikredilmiş  ve  şiirlerden  örnekler  neşredilmiştir.  Bir 
Ermeni âşık olan Hoylu Vartan ve hangi millete mensup olduğu açıkça ifade edilmeyen Valih 
SMOMPK’de şiiri neşredilen âşıklardan ikisidir. 
(17.)  Ermeni  Âşık  Hoylu  Vartan’ın  Şarkısı
88
  adını  taşıyan  yazıda  Hoy  şehrinden 
Ermeni bir âşık olan Vartan’ın şiiri neşredilir. Bu yazı Erivan Lisesi öğretmenlerinden S. P. 
Zelinskiy,  tarafından  1881  tarihinde  hazırlanmıştır.  Yazı  giriş  bölümü,  “şarkı”nın  Rusça 
                                                 
88
  
S. P. Zelinskiy, s. 99-106. 2. Sayı, 2. Kısım, 1882. 

83 
 
tercümesi ve Türkçe aslından oluşur. Zelinskiy’in “şarkı” olarak ifade ettiği şiir 24 dörtlükten 
ve  bir  de  kapanış  dörtlüğünden  mürekkeptir.  Şiirde  insan  hayatı  gebelikten  ahirete  bütün 
evreleriyle  ele  alınıyor.  Şiirin  24.  dörtlüğünde  şairin  mahlası  “Hoylu  Vartan”  olarak 
geçmektedir.
89
 
S.  P.  Zelinskiy  giriş  kısmında  dört  asırlık  “Tatar  (Türk  ve  Pers)”  hâkimiyetinin 
bölgedeki  Ermeniler  üzerinde  derin  izler  bıraktığını  söylemektedir.
90
  Tatarlar
91
,  Ermenilerin 
hayat  tarzını,  maneviyatını  ve  dilini  etkilemiştir.  Bazı  bölgelerde  Ermeniler  kendi  dillerini 
tamamıyla  unutmuş,  Tatarca  konuşmaya  başlamışlardır.  Ermenicenin  korunduğu  yerlerde  de 
dile  Tatarca  sözler,  deyimler  ve  atasözleri  girmiştir.  Zelinskiy’in  belirttiğine  göre  bölgedeki 
Ermeni şarkıcılar “âşıklık” geleneğini benimseyerek Tatarca şarkılar bestelemişlerdir. Yazının 
kaleme alındığı 1881 yılında Ermenistan’da anneler çocuklarını uyutmak için Tatarca ninniler 
söylüyorlar. Düğünlerde, toplantılarda Tatarca şarkılar, fıkralar, tekerlemeler söyleniyor. 
Yazarın  belirttiğine  göre  bahsi  geçen  Ermeni-Tatar  şarkılarının  repertuarı  oldukça 
geniştir.  En  çok  işlenen  konular  ise  aşk,  erkek  ve  kadın  kahramanların  maceraları,  Doğu 
felsefesidir. 
M. Fuad Köprülü “Türk Sazşairleri”nde Hoy’lu Vartan’dan Âşık Vartan diye söz eder. 
Şairle ilgili umumi bilgi verir (Köprülü, 1940, s. 333). İnsan hayatını tasvir eden şiirini neşreder 
(ss. 377-381). Ancak Köprülü’nün aktardığı şiir, SMOMPK’deki şiirden bir dörtlük fazla olup  
26  dörtlüktür.  Fark  yalnızca  dörtlük  sayısıyla  sınırlı  olmayıp  bazı  haneler  de  birbirinden 
farklıdır.  Bunun  yanında  Köprülü’nün  aktardığı  24.  ve  25.  haneler  SMOMPK’de  24  hanenin 
arkasından  kapanış  başlığıyla  verilen  son  dörtlükle  bazı  farklar  olmakla  beraber  aynı 
mahiyettedir.  Bu  durumda  SMOMPK’deki  kapanış  dörtlüğü  iki  dörtlüğün  birleşmiş  hâli 
olabilir. Köprülü’nün aktardığı 24. ve 25. haneler: 
Aklı olan kulluk etsin Yezdan’a 
Ne taç kaldı ne taht Nûşirevan’a 
                                                 
89
  
Hoy, İran’da bir şehir. Bk: Hoy, TDVİA, Tahsin Yazıcı, yıl: 1998, cilt: 18, sayfa: 258. 
90
  
Ermenicede  Türkçenin  etkisi  yazarın  belirttiği  4  asırdan  çok  daha  öncesine  dayanır.  Bu  konuda  bk.: 
Karaağaç (2013). Türk halk edebiyatının Ermeniceye etkisiyle ilgili hazırlanmış müstakil bir kitap için 
bk.: Türkmen (1992) 
91
  
SMOMPK’de  Kafkasya’daki  Kumuk,  Karaçay-Balkar  ve  Nogay  Türkleri  bugünkü  adlarıyla  ifade 
edilirken  Kafkas  Ötesi’ndeki  Azerbaycan  Türkleri  yaygın  olarak  “Tatar”  diye  tabir  edilmiştir.  Bu 
sebeple SMOMPK’de bahsi geçen Tatarlar bugun Tataristan Özerk Cumhuriyeti veya Kırım’da yaşayan 
Tatarlar  değildir.  SMOMPK’de  “Türk”  denildiğinde  ise  Osmanlı  coğrafyasındaki  Türkler  kasdedilir. 
Osmanlı Devleti yerine de “Türkiye” tercih edilir. 

84 
 
Nice bin pâdişah geldi cihâna 
Ne Karun’a kaldı ne Süleyman’a 
 
Kimse bilmez kim yiye kim kazana 
Dünyâ mülkü emânettir insana 
Kalmaz yalan dünyâ pîr ü civana 
Gelen gitti giden gelmez cihâna (Köprülü, 1940, 381). 
Fikret  Türkmen  Hoylu  Vartan’dan  18.  asırda  yaşayan  ve  nerede  yaşadığı  bilinmeyen 
Âşık Vartan diye söz eder. Âşık Vartan'ın şöhret kazanarak tezkirelere girdiğini belirtip “Aşık 
Vartan her şeyiyle bir Türk aşığıdır. Sırtında sazı ile Anadolu'yu dolaşmış, çeşitli halk şairleri 
ile düşüp kalkmış ve Türk-İslam düşüncesine uygun şiirler söylemiştir.” der. (Türkmen, 1992, 
31) Türkmen, âşığın 20 hanelik bir Yaşnamesi ve 2 dörtlük şiiri bilindiğini söylemesine karşılık 
SMOMPK’de  Vartan'ın  daha  önce  belirttiğimiz  üzere  toplam  toplam  25  dörtlüğü  bulunur 
(Türkmen, 1992, 31-32). 
Hoylu  Vartan’ın şiirine  benzeyen ve muhtemelen  yine bir  Ermeni olan  Valih’in şiiri 
ise  (596.)  “Sayaçi”  Şarkıları,  “Valih”in  Şarkısı
92
  başlıklı  yazıda  aktarılmıştır.  Yazı  iki 
kısımdan oluşur. İlk kısımda hayvanlarla ilgili halk uygulamalarında söylenen sayacı şiirlerine 
yer  verilir.  Fir.-Bek  Koçarlinskiy
93
  yazısında,  sayacı  şiirlerinden  sonra  Valih  adında  şairin 
şiirini aktarır (ss. 24-36). Bu şiirde insan hayatının evrelerinden ve ahretten söz edilir. Şiirden 
önce yazar kısa bir açıklama yapar. Bu konunun SMOMPK’nin 2. sayısında neşredilen Hoylu 
Vartan’ın
94
 şiirinde de işlendiğini belirtir (s.25). 
Fir.-Bek  Koçarlinskiy  bu  şiirdeki  İslami  unsurlardan  hareketle,  şiirin  ilk  önce  bir 
Ermeni âşık tarafından değil de bir “Tatar” tarafından söylenmiş olabileceğini belirtir (s. 25). 
31 dörtlükten oluşan şiirin Arap harfli Türkçe aslı ve Rusça tercümesi aktarılır. Yeri 
geldikçe dipnotlarla açıklama düşülmüştür. Şiirin ilk dörtlüğü: 
Çehâr ‘anasırdan şeş cihetden 
Bir ḳaṭre meniden olmuşuz peydâ 
Adam deryâsında ḳaldım altı gün 
Ḳudret ḳâdir ḫâlik illa şeya (s. 25) 
 
                                                 
92
  
Fir.-Bek Koçarlinskiy, (ss. 1-23, ss. 24-36) ss. 1-36., 41. Sayı, 2. Kısım, 1910. 
93
  
Azerbaycanlı edebiyat tarihçisi Feridun Bey Köçerli. 
94
  
(17.) Ermeni Âşık Hoylu Vartan’ın Şarkısı, S. P. Zelinskiy, s. 99-106. 2. Sayı, 2. Kısım, 1882.
 

85 
 
Şiirin son dörtlüğü: 
Ḥaḳdı amâlimiz degildi ṣâlih 
İslâm baresinde işledi ṭâl‘a 
Bir niçe hemdem ile şikeste Vâlih 
Meskenimiz oldu cennet illâ mâvâ (s. 36) 
Yukarıda  Hoylu  Vartan  ve  Valih’in  şiirlerinde  görüldüğü  gibi  Türk  âşıklık  geleneği 
Ermeni  halkı  arasında  büyük  yaygınlık  kazanmıştır.  Törenlerde,  kutlamalarda  ve  bilhassa 
düğünlerde  Ermenice  yerine  Türkçe  şiirler,  şarkılar  söylenmiştir.  (152.)  Tatev  Köyü
95
  adlı 
yazıda bu mevzuya değinilerek âşıklık geleneği anlatılır.  
Bu yazıda bir Ermeni köyü Tatev değişik başlıklar altında etraflıca ele alınır. Köyün; 
konumu,  coğrafi  özellikleri,  bitki  örtüsü,  nüfusu  gibi  konular  ele  alındıktan  sonra  halk 
bilimiyle ilgili kısım başlar. Burada “Halk Eğlenceleri” (s. 101) başlığı altında “Âşıklar” (ss. 
109-111) ele alınır. 
Yazıda  âşıklık  geleneğinin  Erivan,  Yelisavetpol  ve  Bakü  guberniyalarında  yaygın 
olduğu belirtilir. Yazıdan öğrendiğimize göre âşıklar çoğu zaman Farsça ve Tatarca bazen de 
Ermenice şarkılar söyler. Âşıklar halkın meşgalesinin olmadığı zamanlarda köy meydanında 
“masal”lar  anlatır.  Şah-İsmail,  Kör-oğlu,  Âşık  Kerib,  Kerim,  Novruz  bunlardan  bazılarıdır. 
Yazıda âşıklar ve gelenekleri ile ilgili pek çok bilgi vardır. 
Tatev Köyü’ndeki âşıklık geleneğine 13. sayının ön sözünde de değinilir. 
Âşıklık geleneği Köroğulu hikâyesinin anlatıldığı (106.) Eşkıya Kör-Oğlu Hikâyesi
96
 
adlı  yazıda  da  ele  alınır.  Yazar  Mirza-Veli-Zade,  Köroğlu’nun  bir  yandan  üç  şiirine  yer 
verirken  bir  yandan  da  âşıklık  geleneğini  anlatır.  Köroğlu  şiirlerinin  “âşuk”  denen  halk 
şairlerince
97
  “balalayka”  eşliğinde  söylendiğini  ifade  eder.  Mirza-Veli-Zade  yazısında,  önce 
şiirlerin  Arap  harfli  Türkçe  asıllarını,  sonra  da  Rusça  tercümelerini  verir.  Türkçe  şiirlerde 
başlık “murabba”dır. Şiirlerin ilki 4, ikincisi 5 ve üçüncüsü 8 dörtlükten oluşur. 
SMOMPK’de  âşıklık  geleneğiyle  hacimli  yazılardan  birisi  de  (169.)  Âşık-Kerib 
(Hikâye ve Aşık-Kerib’in Şarkılarının Tatarca Metinleri)
98
  başlığını  taşır.  Kelvin  Devlet 
Okulu Öğretmeni Mahmudbekov tarafından hazırlanan bu  yazıda, düşülen dipnotta “masal” 
şeklinde  nitelendirilen  Âşık  Garip  hikâyesinin  Bakü  Guberniyası,  Şemahin  Uyezdi,  Tircan 
                                                 
95
  
N. Grigorov, ss. 59-125., 13. Sayı, 1. Kısım, 1892. 
96
  
Mirza-Veli-Zade, ss. 121-126., 9. Sayı, 2. Kısım, 1890. 
97
  
Burada yazar “şarkıcı” tabirini kullanmaktadır. 
 
98
  
Mahmudbekov, ss. 173-229., 13. Sayı, 2. Kısım, 1892. 

86 
 
Köyünde Âşık Oruç’tan derlendiği belirtilmiştir. Yazıda Âşık Garip’in
99
  hikâyesine
100
  ve 87 
şiirine
101
  yer  verilir.  Önce  hikâyenin  metni  ve  şiirler  mensur  olarak  Rusça  verilir.  Sonra 
şiirlerin  Türkçesi  Arap  harfleriyle  manzum  hâlde  verilir.  Rusça  kısımda  bazı  şarkılar 
hikâyeleriyle verilirken Arap harfli kısımda nesir yoktur. 
Hikâyede  Âşık  Kerib,  Ahmet  adında  Tebrizli  zengin  bir  tüccarın  oğludur.  Asıl  adı 
Resul’dür. Resul’ün babası ölür. Kötü niyetli kişiler Resul’ün etrafına toplanırlar, arkadaş gibi 
görünerek bütün servetini alırlar. Resul değişik işlere girer ama başarılı olamaz. Sonunda bir 
kahvede  gördüğü  âşıklara  katılmaya  karar  verir.  Ancak  âşıklıkta  da  hiç  becerisi  yoktur.  Bir 
Kadir  gecesinde  dua  ederken  uyuyakalır.  Rüyasına  Hızır  İlyas  gelir,  ona  gurbette  olan 
anlamına gelen “Kerib” ismini verir, Şah-Sanem’in resmini gösterir. Ertesi gün saz çalıp şiir 
söylemeye başlar. 
Arap harfli asıldan ilk şiir: 
Ḳadir gicesinde bir dilek diledim 
Men dilek diledim ḥak ḳabule yetürdi 
Ḳatredim ḳatredim aha yetişdim 
Bir arıza yadım şaha getürdim 
Arenler Ġarib’e ata virdiler 
Şah Ṣanem’i ona buta virdiler 
 
Virdi maḳsudımı bir Allah menim 
Arenler virdiler muradım menim 
Özümi bir özi maha yetürdim 
Arızama kol çekdi güzel şah menim 
Dolı doldurup duta virdiler 
Tiflis oldu doğrı rah menim (s. 215) 
Ahmet  Caferoğlu  Âşık  Garip  hikâyesinin  bu  metnini  1934’te  Azerbaycan  Yurt 
Bilgisi’nde neşreder (Caferoğlu, 1934, 246-256). Caferoğlu bu metinle ilgili olarak “Nakıs da 
                                                 
99
  
Âşık Kerib~Âşık Garip. 
Âşık Garip hikâyesiyle ilgili geniş bilgi için bk: TÜRKMEN 1995 
 
Âşık  Garip  Hikâyesinin  SMOMPK’ye  materyaller  derlenen  önemli  bir  bölge  olan  Gürcistan’daki 
varyantları için bk: Türkmen; Türer (2014) 
100
  
Yazar masal anlamına gelen сказка [skazka] kelimesini kullanır. Ancak metin, Türkiye’de âşık hikâyesi 
olarak değerlendirilmektedir. 
101
  
Yazar şarkı anlamına gelen песня [pesnya] kelimesini kullanır. 

87 
 
olsa  Âşık  Garip  destanını  Azerbaycan  halk  âşıkları  ağzından  derleyen  köy  muallimlerinden 
Mahmudbekof  adlı  birisi  olmuştur.”  der  (Caferoğlu,  1934,  246).  Sonra  bu  neşirle  ilgili 
değerlendirmelerde bulunur, metni notlarla yayımlar. 
Fikret  Türkmen  Caferoğlu’nun  bu  yayınıyla  ilgili  olarak  “Hikâyenin  nesir  kısmı 
noksandır.  Bazı  şiirler  boşlukta  kalmıştır.  Prof.  Caferoğlu  bu  hususu  tenkit  etmiş  ve  şiirleri 
açıklayan  notlar  ilâve  ederek  metni  kullanılır  hale  getirmiştir.  Azerî  sahasına  olan  geniş 
vukufu dolayısı ile Prof. Cafeoğlu’nun bu notları öbür varyantların anlaşılmasında da büyük 
faydalar sağlamaktadır.” der (Türkmen, 1995, XXVI). 
Truhmen  Halk  Şiirinden
102
  başlığını  taşıyan  ve  Kafkas  Türkmenlerinin  sözlü 
edebiyatından numunelerin verildiği bu yazıda 16. yüzyıl âşık edebiyatı temsilcileri arasında 
zikredilen bir isim olan Köroğlu’nun şiirlerine yer verilir.
103
  
Bu yazı iki kısımdan oluşur. İlk kısımda Köroğlu hikâyesinden şiirlere, ikinci kısımda 
ise bilmecelere (matallar) yer verilir.  
Örnek olması maksadıyla, Köroğlu’nun atı “Kırat”la ilgili şiirinden üç hane: 
Ayım kırat günüm kırat 
Her yağnıñda kuşe kanat 
Seni mingan taban merad 
Oyna can kıratım oyna 
 
Ayanın üstünge mingende 
Temir dunini giygende 
Üstünge rahatım yayganda 
Oyna can kıratım oyna 
 
Seni minsam kaşıp harmap 
Çarh urup dört yağnına karap 
Kınımlar gezar yas birle 
Oyna can kıratım oyna 
                                                 
102
  
A. A. Volodin, ss. 49-57., 38. Sayı, 2. Kısım, 1908. 
103
  
Âşık edebiyatı için bk.: Boratav (1968). 

88 
 
1. 1. 2. Halk Anlatıları 
Bu kısımda SMOMPK’de neşredilen halk kültürünün anlatmaya (İng. narrative) dayalı 
ürünlerinden  destan,  masal,  halk  hikâyesi,  efsane  ve  fıkraların  Türklük  bilgisi  ve  Türk  halk 
biliminin inceleme alanına girenleri üzerinde durulacaktır. 
SMOMPK’de  halk  anlatılarını  ifade  etmek  için  masal  anlamında  ‘сказка’  [skazka], 
destan anlamında ‘сказание’ [skazaniye], hikâye ve efsane anlamında ‘предание’ [predaniye] 
ve  yine  efsane  anlamında  ‘легенда’  [legenda]  kelimeleri  kullanılmıştır.  Bu  mevzuya  daha 
önce çalışmanın SMOMPK’de Geçen Bazı Kavramların Karşılıkları başlıklı kısmındaki Halk 
Bilimi ve Halk Edebiyatıyla İlgili Adlar’da değinilmiş idi.  
Çalışmada halk edebiyatı ürünlerinin adlandırılmasında bazı güçlüklerle karşılaşıldığı 
Sınırlılıklar  adlı  bölümde  ifade  edilmiş  idi.  Ancak  burada  yeri  geldiği  için  tekrar  aynı 
meseleyi ifade etmek yararlı olacaktır. Bir derleme dergisi olan SMOMPK’de halk edebiyatı 
ürünlerinden destan, efsane, fıkra ve masal gibi türler için yazarın kullandığı ad ile Türkiye’de 
bugün  için  kabul  gören  adlar  arasında  bazen  uyumsuzluk  olmaktadır.  Bu  hususta  aynı  halk 
edebiyatı  ürünüyle  ilgili  ülkeler  arasındaki  adlandırma  farklarının  yanında  aynı  veya  aynı 
kültür dairesindeki ülkelerde bile birliğin sağlanamadığı göz önünde tutulmalıdır. Söz gelimi 
Türkiye’de  “halk  hikâyesi”  denilen  “Kerem  ile  Aslı”  ve  “Âşık  Garip”  anlatıları  için  Türk 
boylarında “destan” adı kullanılmaktadır (Türkmen & Cemiloğlu, 2009, 9). 
1. 1. 2. 1. Destan 
Destan,  anlatmaya  dayalı  halk  edebiyatı  ürünlerinin  en  eskilerinden  birisidir.  Farklı 
tanımlarının yanında derli toplu destan tanımı Metin Ekici tarafından yapılmıştır: 
Bir  millet  veya  toplumun  hayatında  derin  bir  iz  bırakmış  olaylardan  kaynaklanıp; 
çoğunlukla  manzum,  bazen  de  manzum-mensur  karışık;  birden  fazla  olayın  aktarımına  izin 
veren genişlikte; usta  bir  anlatıcı tarafından  veyahut  da ustalardan öğrendiğini  aktaran bir 
çırak  tarafından,  bir  dinleyici  kitlesi  önünde  bir  müzik  aleti  eşliğinde  ya  da  bir  melodiyle 
anlatılan;sözlü  olarak  anlatılanlarından  bazıları  yazıya  geçirilmiş;  bir  milleti  veya  toplumu 
sonuçları  bakımından  ilgilendiren  bir  kahramanlık  konusuna  sahip;  dinlendiğinde  veya 
okunduğunda milli değerleri, şahsî değerlerin üstünde tutmayı benimseten edebi yaratmadır.” 
(Ekici, 2002, 18). 
Türkiye’de  “destan”  diye  tabir  edilen  anlatılar,  başka  ülkelerde  veya  Türk  boyları 
arasında  “olongho”  veya  “olonho”  (Yakut),  “kay  çörçök”  (Altay),  “tool”  (Tıva),  “alıptığ 
nımah” (Hakas); “comok”, “epos”, “destan” (Kırgız), “epos”, “cır”, “dastan”, “añız” (Kazak) 
vb.  gibi  farklı  kelimelerle  karşılanmaktadır.  Türkiye’de  “halk  hikâyesi”  denilen  aşk  konulu 

89 
 
anlatılar  için  bazı  Türk  boylarında  destan  denildiği  de  olmaktadır.  Bu  durum  Türkiye 
dışındaki  Türklerin  destan  başta  olmak  üzere  halk  anlatılarının  incelenmesinde  terim 
problemleri ortaya çıkarmaktadır (Şahin, 2011, 1). Bu çalışmada da karşılaşılan sorunlardan 
birisi anlatıların türlerinin açıkça ortaya konulamaması olmuştur.  
SMOMPK’de Kafkasya ve Kafkas Ötesi halklarının müşterek eserlerinden olan Nart 
destanları  değişik  varyantlarıyla  neşredilmiştir.  Bu  destanların  Sosruko,  Aşyemez, 
Pşibadinoko,  Urızmek,  Şauay,  Raçikau  adlı  kahramanlarla  ilgili  olanlarının  değişik 
varyantlarını SMOMPK’nin sayafaları arasında bulmak mümkündür. 
SMOMPK’de  oldukça  fazla  sayıda  Nart  destanına  yer  verilmiştir.  Ancak  bu 
destanlardan Türk boylarıyla ilgili olanların yer aldığı yazılar şunlardır: 
(8)  Tersk  Oblastı,  Pyatigor  Okrugu  Dağlı-Tatarların  Nart  Baturları  Hakkında 
Destanlar
104
 
(29) Karaçay Destanları
105
 
(375.) Karaçay ve Karaçaylılarla İlgili Değerlendirmeler
106
 
Nart  destanları  Çerkez,  Abhaz-Abaza,  Çeçen-İnguş  halkları  ile  Türk  haklarından 
Karaçay-Malkarlar  ve  Kumuk  Türklerinin  folklor  ürünleri  arasında  yer  alır.  Pek  çok  halkın 
müşterek ürünü olmasına rağmen Nart destanları ait olduğu halka göre millî hususlar arz eder. 
Söz  gelimi  Çerkez  ve  Abhaz-Abazaların  Nart  destanları  eski  Yunan  mitolojisinden,  Türk 
boylarının  Nart  destanları  ise  eski  Türk  mitolojisinden  beslendiği  araştırıcıların  dikkatini 
çekmiştir (Adiloğlu, 2007, 197). 
SMOMPK’de  Türk  boylarının  Nart  destanlarının  aktarıldığı  ilk  yazı  (8)  Tersk 
Oblastı,  Pyatigor  Okrugu  Dağlı-Tatarların  Nart  Baturları  Hakkında  Destanlar
107
 
başlığını taşır. Bu yazıda Kafkasya ve Kafkas Ötesi halklarının müşterek kültür ürünlerinden 
olan  Nart  destanlarından  dördüne  yer  veren  yazar  S.  Urusbiyev,  anlatıların  derlendiği  halk 
hakkında  da  bilgi  vermiştir.  Buna  göre  Tersk  Oblastı,  Pyatigor  Okrugu  dağlarında  Tatar 
dilinde konuşan Tatar veya Moğol kökenli bir kavim birkaç aul hâlinde yaşmaktadır. Bölgede 
Tatarların  dışında  Kabardeyler  yaşamaktadır.  Yazara  göre  bölge  halkının  en  önemli  halk 
bilimi  ürünlerini  geçmişi  asırlar  öncesine  dayanan  Nart  baturlarının  destanları 
oluşturmaktadır.  S.  Urusbiyev  bu  destanların,  derlemelerin  yapıldığı  sırada  Dağlı-Tatarların 
                                                 
104
  
S. Urusbiev, ss. 1-42. 1. Sayı, 2. Kısım, 1881. 
105
  
M. Aleynikov, ss. 138-168., 3. Sayı, 2. Kısım, 1883. 
106
  
A. N. Dyaçkov – Tarasov, ss. 49-91., 25. Sayı, 1. Kısım, 1898. 
107
  
S. Urusbiev, ss. 1-42. 1. Sayı, 2. Kısım, 1881. 

90 
 
şarkılarında varlıklarını sürdürmekte olduğunu ifade ediyor. Ona göre benzer destanlar bütün 
Kafkas haklarında vardır, ancak Nart baturlarının destanları kadar muhafaza edilmiş olanlar 
ise yoktur. 
S.  Urusbiyev,  yazısında  “Nart”  kelimesinin  kökeninin  ve  anlamının  tam  olarak 
bilinemediğini  söylemektedir.  Yaşayan  dilde  ise  kelimenin  Dağlı-Tatarlar  ile  Kabardeyler 
tarafından “cesur” ve “yiğit” anlamlarında kullanıldığını, bazı kişiler için de “bir Nart kadar 
cesur, akıllı ve güçlü” dendiğini eklemektedir. 
Yazıda  adına  şarkılar  söylenen  Nartların  isimleri  şöyle  sıralanmıştır:  Urızmek, 
Sosruko,  Şauay,  Şirdan,  Hmıç,  Batrez,  Raçikau,  Sibilçi,  Gilyahsırtan,  Deuet,  Alaugan.  S. 
Urusbiyev. Yazar bu şarkıların her birinin çok zengin motiflerinin olduğunu ve “geguako” adı 
verilen  gezgin  şarkıcı-şairler  tarafından  söylendiğini  belirtiyor.  Zamanla  şarkıları  ezbere 
bilenlerin  sayısı  oldukça  azalmıştır.  Yazıda  bu  gezgin  şarkıcı-şairlerin  özellikleri  ayrtıntılı 
olarak verilmektedir. 
S.  Urusbiyev’in  Rusçaya  tercüme  ederek  verdiği  destanlar  sırasıyla  şöyledir:  1. 
Urızmek, 2. Şauay, 3. Raçikau, 4. Sosruko. 
Yukarıda ismi zikredilen destanlardan Urızmek, Sosruko, Raçikau sırasıyla Örüzmek, 
Sosurka~Sosuruk  ve  Raçıkav  adıyla  Karaçay-Malkar  Türklerinden  derlenmiştir.  Bunlarla 
beraber  başka  Nart  destanları  Türk  Dil  Kurumu  tarafından  Türk  Dünyası  Destanlarının 
Tespiti,  Türkiye  Türkçesine  Aktarılması  ve  Yayımlanması  Projesi  çerçevesinde 
neşredilmiştir.
108
 
İlim  camiasınca  Nart  baturlarıyla  ilgili  bazı  destanlar  Dede  Korkut  hikâyeleriyle 
karşılaştırılmış  ve  birtakım  benzerlikler  görülmüştür.  Bu  yönde  yapılacak  çalışmalar  için 
yukarıda bahsi geçen metinlerin kaynak vazifesi göreceği şüphesizdir.
109
 
Nart  baturlarının  destanlarına  yer  verilen  bir  başka  yazı  (29)  Karaçay  Destanları
110
 
adını taşır. Bu yazıda yalnızca derlenen anlatıların neşri yapılmamış, aynı zamanda Karaçay 
Türkleriyle ilgili bilgi de verilmiştir. 
Karaçay  Okulu  öğretmenlerinden  M.  Aleynikov  tarafından  1882  yılında  Karaçay 
aulunda  hazırlanan  yazının  giriş  kısmı  “Derleyiciden  birkaç  söz”  adını  taşır.  Karaçaylılarla 
ilgili  bilgi  verilen  bu  kısımdan  sonra  derlenen  anlatılanların  metinleri  verilir.  Metinler 
                                                 
108
  
Bk: Tavkul (2011). 
109
  
Dede  Korkut  hikâyeleri  ve  Nart  destanlarının  benzerlikleri  yönüyle  karşılaştırılması  için  bk.:  Nazlı 
(2014). 
110
  
M. Aleynikov, ss. 138-168., 3. Sayı, 2. Kısım, 1883. 

91 
 
Rusçadır ve adları sırasıyla şöyledir: 1. Açimez ve Hubun, 2. Emegenler, 3. Devler veya Kim 
Daha Güçlü, 4. Kim Büyük? 5. Celmaus, 6. Aymuş, Hurla-Kel Dağ Gölü Hakkında Efsane, 7. 
Karça, Karaçayların Atası. 
M.  Aleynikov  yazısında  derlediği  anlatıların  metinlerinden  önce  Karaçaylılarla  ilgili 
kısaca  bilgi  vermektedir.  Bu  bilgilerden  öğrendiğimize  göre  Karaçaylılar  Kuban  Nehri 
havzasında,  Elbruz  Dağı  eteklerinde,  Kuban  Bölgesi  Batalpaşin  Uyezdi’nde  yaşayan  Tatar 
kökenli bir halktır. “Tatarca” konuşurlar. Yaygın olarak hayvancılıkla geçinirler. 
Yazar,  bir  hikâyeye  göre  Karaçaylıların  şu  an  meskûn  oldukları  bölgede  4  asırdır 
yaşadıklarını  belirtiyor.  Nüfusları  otuz  bin  civarındadır.  Dinleri  İslamiyet’tir.  Yazar 
Karaçaylıların  İslamiyet’e  yeni  geçmiş  olabileceklerini  belirtiyor.  Bu  durum  için  yazar,  yüz 
yaşını  aşmış  bazı  ihtiyarların  Karaçay’da  domuz  eti  yiyen  çok  sayıda  putperesti 
hatırlamalarını dayanak gösteriyor. 
M. Aleynikov, Karaçaylıların çok konuşkan bir halk olduğunu ifade ediyor. Bu yüzden 
bölgede  pek  çok  hikâye,  efsane  ve  destan  anlatılmaktadır.  Yazara  göre  SMOMPK’nin  ilk 
sayısında S. Urusbiyev’in aktardığı Tatar Nart destanlarının hemen hemen hepsi Karaçay’da 
anlatılmaktadır.
111
  Bu  sebeple  M.  Aleynikov  kendisinin,  S.  Urusbiyev’in  aktardıklarının 
dışında kalan destanlara yer verdiğini söylüyor. Ancak yazar sıraladığı metinlerin bazılarının 
türünün açıkça belirtmemiş; giriş kısmında, birkaç hikâye, efsane ve Nart destanı derlediğini 
ifade etmekle yetimiştir. 
Açimez  ve  Hubun  adlı  anlatıda  Kuban  Nehri’nin  bir  yakasında  Nart  Açi  ve  öbür 
yakasında  da  Hubun  yaşamaktadır.  Hubun,  Açi’nin  altı  oğlunu  da  öldürür.  Açi  oğullarının 
intikamını  almak  için  Hubun’la  üç  gün  üç  gece  dövüşür.  Ama  Hubun  tarafından  öldürülür. 
Hubun, Açi’nin cesedini onun atına bağlar. At sahibinin cesediyle eve döner. Anlatı Açi’nin 
ağabeyi Hasıran’nın kardeşinin cesedini görüp intikam almaya karar vermesiyle devam eder. 
Açimez  ve  Hubun  destanı  Açey  Oğlu  Açemez  adıyla  Türk  Dil  Kurumu  tarafından 
Nartlar: Karaçay-Malkar Mitolojisinin Destan Kahramanları adlı yayında neşredilmiştir. Bu 
yayındaki Açey Oğlu Açemez SMOMPK’deki destanla oldukça benzerdir.
112
 
Emegenler
113
 adlı anlatıda, Urızmek, Sosruko ve Gilyasırtan adlı üç Nart geçit vermez 
Kafkas ormanlarına ava çıkarlar. Ama avları kötü geçer ve aç kalırlar. Derken civarda bir ateş 
                                                 
111
  
(8)  Tersk  Oblastı,  Pyatigor  Okrugu  Dağlı-Tatarların  Nart  Baturları  Hakkında  Destanlar,  S.  Urusbiev, 
(Derleyici ve Çevirenden Birkaç Söz, ss. I-VIII.)  ss. 1-42. 1. Sayı, 2. Kısım, 1881, SMOMPK. 
112
  
Bakınız: Tavkul (2011), s.167. 
113
  
Nartların düşmanları olan Emegen adlı devlerle ilgili bilgi ve anlatı için bakınız: Tavkul (2011), s .215. 

92 
 
yandığını  fark  ederler.  Karınlarını  doyurma  umuduyla  oraya  gittiklerinde  Emegen  adlı  dev 
canavarların  geyik  yediklerini  görürler.  Kaçmaya  niyetlenirlerken  Emegenler  onları  fark 
ederler ve böylece anlatı gelişir. 
Devler  veya  Kim  Daha  Güçlü  adlı  anlatıda  Dev  adlı  fakir  bir  adamın  tek  varlığı 
ineğidir.  Bütün  aile  onun  sayesinde  geçinmektedir.  Bir  gün  inek  meradan  vaktinde  eve 
dönmez. Dev ve ailesi ineğin başına bir kötülük geldiğini düşünür. Dev ineği aramaya çıkar. 
İneği, kurtların çevrelediği ve saldırmak üzere oldukları bir anda bulur. Kurtları kovması ve 
sonrasında yaşanan olaylarla anlatı devam eder. 
Kim  Büyük  adlı  anlatıda  devasa  boyutlardaki  boğa,  kartal,  keçi  gibi  hayvanlar 
etrafında gelişen olaylar anlatılır. 
Celmaus  adlı  anlatıda  zengin  bir  derebeyi  beyinin  bir  gün  Celmaus  adında  bir  kızı 
dünyaya  gelir.  Aynı  gün  evde  bir  buzağı  ve  bir  kova  su  kaybolur.  Sonraki  her  gece  aulda 
farklı  birinin  buzağısı  ve  suyu  kaybolmaya  başlar.  Aul  halkı  başlangıçta  küçükbaş  sonra  da 
büyük büyükbaş hayvanların kaybolmasıyla büyüyen bir gücün hayvanları kaçırdığına kanaat 
getirir ve böylece anlatı gelişir. 
Aymuş, Hurla-Kel Dağ Gölü hakkında bir efsanedir. Efsanede eski zamanlarda Hurla-
calpaki’nin zirvesinde Aymuş, Sikun, Siymuş ve Siynuh adlı dört kardeşin yaşadığı anlatılır. 
Bu  kardeşler  sırasıyla  koyuculuk,  keçicilik,  hayvancılık  ve  çiftçilikle  uğraşırlar.  Bir  gün 
Aymuş  sürüleri  ve  çobanlarıyla  Hurla-kel  doğru  yola  çıkar.  O  gün  geceleyin  âdet  olduğu 
üzere kendisine eş olarak Dağlı bir güzeli kaçırmaya niyetlenir. Ansızın bir ses Aymuş diye 
seslenir.  Aynı  ses,  Aymuş’a  ağabeylerinin  isteklerine  aykırı  davranarak  bir  kız  kaçırmaktan 
vazgeçmesini söyler. Aymuş’un bu sözlere kulak asmayışıyla efsane devam eder. 
Karça,  Karaçayların  atası  kabul  edilir.  Bilinmeyen  bir  zamanda  Kırım’dan  boyuyla 
beraber göçmüş  ve Baksan Nehri’nin  kollarından birine  yerleşmiş. Karça  bir gün hızlı akan 
nehre  bir  köprü  yapmaya  karar  verir.  Daha  aşağılarda  yaşayan  Kabardeyler  nehir  yüzeyinde 
yüzen  parçalar  görünce  Karça’yı  fark  ederler.  Durumu  beyleri  Kazi’ye  aktarırlar.  Bey 
topraklarına izinsiz yerleşen Karça’ya öfkelenerek asker göndermesiyle anlatı gelişir. 
Karaçay Türklerinin Nart destanlarına yer verilen bir başka yazı ise (375.) Karaçay ve 
Yüklə 2,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin