1. 1.Halk Edebiyatı
Yaygın kanaate göre Türk edebiyatı İslamiyet’in kabulüyle iki kolda gelişmiştir. Bu
kollardan birisi Arap-Fars edebiyatı geleneğinden gelen ve zamanla taklitten millîliğe uzanan,
yüksek zümreye hitap eden divan edebiyatıdır. Öbür kol ise Türklerin İslamiyetten önceki
millî edebiyat geleneklerine dayanan ve yeni unsurlarla gelişerek zenginleşen halk
edebiyatıdır (Günay, 2011, 37).
Halk edebiyatı terimi, ülkemizde 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyıl başlarında
kullanılmaya başlanmıştır. Literatüre daha çok tercüme yoluyla girdiği düşünülen bu
kavramın Avrupa’da ortaya çıkan “halk” kavramıyla yakından ilişkisi vardır.
Bilindiği gibi “halk”, ortak bir dili konuşan ve geniş manada aynı düşünüş, yaşayış ve
duygulanış tarzına sahip ekonomik ve sosyal yönden aynı paydadaki insan topluluğudur.
53
Halk var olduğu ilk günden bu yana edebî değeri olan ürünler ortaya koymuştur. Bu
edebî ürünlerden sözlü ve anonim olanları “halk edebiyatı” kavramı altında incelenmiştir
(Artun, 2011, 1).
Şükrü Elçin “halk edebiyatı” kavramınına “ ‘Divan Edebiyatı’ dışında kalan saz ve
tekke şiiri nev’inden ferdî mahsullerle, malzemesi dile dayanan atalar sözü, maniler, türküler,
ağıtlar, ninniler vb. gibi ilk söyleyicilerini umumiyetle tesbit edemediğimiz eseler, bu tabîrle
yaygın hâle gelmiştir.” şeklinde bir tanım getirir (Elçin, 2005, 1).
Yukarıda getirilen açıklamalar ışığında Halk Edebiyatı başlığı altında SMOMPK’deki
Türklük bilgisi ve Türk halk bilimiyle ilgili materyaller üç başlıkta değerlendirilmiştir: halk
şiiri, halk anlatıları ve atasözleri.
1. 1. 1. Halk Şiiri
Türk halk edebiyatı anonim, tekke ve âşık edebiyatı olmak üzere üç şubeye ayrılır. Bu
üç şube de Türklerin Orta Asya’daki edebiyat geleneklerinin; İslamiyet, Arap-Fars medeniyeti
ve yeni hayat şartlarıyla yoğrulmasıyla gelişmiş ve şekillenmiştir. Halk edebiyatı da tıpkı
divan edebiyatı gibi Kur’an, peygamber ve evliya menkabeleri ile eski Arap-Fars
edebiyatlarından beslenmiştir. Ancak divan edebiyatı ile halk edebiyatını ayıran önemli nokta
ise halk edebiyatının İslamiyet öncesi Türk şiir geleneğinin bir devamı olmasıdır. Bu
geleneğin sürekliliğini sağlayan temel unsurları Umay Günay (2011) çalışmasında şöyle
sıralamıştır:
1. Nazım ögelerini oluşturan hece vezni ve nazım birimi olan dörtlükler.
2. Nazım daima ezgili ve bir müzik aletiyledir.
3. İcrada diyalog: Konuya açıklık getirme, imtihan şeklinde soru-cevap gibi.
4. Şiir doğaçlama söylenmiş ve sözlü nakille yayılmıştır.
5. Halk edebiyatının üç şubesi olan anomim, tekke ve âşık şiirinde bazı istisnaları
hariç devrin ve halkın Türkçesi kullanılmıştır (Günay, 2011, 38).
Belirtilen bu ortak hususların yanında anomin, tekke ve âşık şiiri muhteva, amaç, icra,
işlev ve uslüp gibi açılardan birbirlerinden ayrıdırlar (Günay, 2011, 39).
SMOMPK’de halk şiiri için yaygın olarak şarkı ‘песня’ [pesnya] kelimesi
kullanılmıştır. Halk şiirinin icracılarına da şarkıcı ‘певец’ [pevets] denilmiştir. Bu şarkıcıların
kullandığı müzik aleti çok az yerde‘балалайка’ [balalayka] olarak adlandırılmıştır. Bunun
dışında halk şairlerinin kullandığı müzik aletine ilişkin pek bilgi verilmemiştir.
54
SMOMPK’de şarkı ve şarkıcı tabirlerinin tercih edilmesinde halk şiirinin bir müzik
aleti eşliğinde belirli bir ezgiyle söyleniyor olması etkili olmuştur. Bilindiği gibi halk şiiri;
daima bir makamla, müzikle icra edilir (Oğuz, 2001, 14).
28
Türk halk şiiri icracılarının, sanatlarını nasıl ve nerede ifa ettikleri, geçimlerini nasıl
kazandıkları gibi konular (17.) Ermeni Âşık Hoylu Vartan’ın Şarkısı
29
, (152.) Tatev
Köyü
30
, (106.) Eşkıya Kör-Oğlu Hikâyesi
31
ve (596.) “Sayaçi” Şarkıları, “Valih”in
Şarkısı
32
adlı yazılarda ele alınmıştır.
Mesleği şairlik olan icracıların yanında sıradan halkın belirli merasimlerde,
eğlencelerde veya düğünlerde Türkçe şarkı söylemeleri (256.) Vardavar
33
, (263.) Tiflis ve
Kutais Guberniyalarında Halk Fantazisi ve Yaşayışı
34
ve (542.) Kafkas Etnografisinden:
1. Abhazya’da Düğün, 2. Artvin Ermenilerinin Hayatlarından
35
adlı yazılarda ele
alınmıştır.
Âşıkların hayatları etrafında teşekkül eden halk hikâyeleri ve onların manzum
kısımları da SMOMPK sayfaları arasında neşredilmiştir. Âşık Garip hikayesi ve şiirleri (169.)
Âşık-Kerib (Hikâye ve Aşık-Kerib’in Şarkılarının Tatarca Metinleri)
36
adlı yazıda
aktarılmıştır. Köroğlu’nun şiirlerine ve hikâyesine ise (569.) Truhmen Halk Şiirinden
37
başlıklı yazıda yer verilmektedir. Köroğlu’yla ilgili bir başka yazı ise (106.) Eşkıya Kör-
Oğlu Hikâyesi
38
başlığını taşır. Bu yazıda Köroğlu hikâyesi anlatılırak üç şiire yer verilir.
SMOMPK’de yer verilen bir başka âşık ise Âşık Kerem’dir. (164.) Ermeni Masal,
Hikâye ve Efsaneleri
39
başlıklı yazıda Âşık Kerem hikâyesine yer verilir. Ancak yazıda
manzum kısım yoktur ve yazının tamamı Rusça tercümedir.
28
Halk şiirinde “makam” konusuyla ilgil bk.: Oğuz (2001).
29
S. P. Zelinskiy, s. 99-106. 2. Sayı, 2. Kısım, 1882.
30
N. Grigorov, ss. 59-125., 13. Sayı, 1. Kısım, 1892.
31
Mirza-Veli-Zade, ss. 121-126., 9. Sayı, 2. Kısım, 1890.
32
Fir.-Bek Koçarlinskiy, (ss. 1-23, ss. 24-36) ss. 1-36., 41. Sayı, 2. Kısım, 1910.
33
A. Kalaşev, ss. 1-36., 18. Sayı, 2. Kısım. 1894.
34
M. Maşurko, ss. 228-410. 18. Sayı, 3. Kısım. 1894.
35
N. S. Derjavin, ss. 1-34., 36. Sayı, 2. Kısım, 1906.
36
Mahmedbekov, ss. 173-229., 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
37
A. A. Volodin, ss. 49-57., 38. Sayı, 2. Kısım, 1908.
38
Mirza-Veli-Zade, ss. 121-126., 9. Sayı, 2. Kısım, 1890.
39
[Muhtelif], ss. 75-140, 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
55
Çalışmada halk şiiri, SMOMPK’deki muhtevadan hareketle “anonim halk şiiri” ve
“âşık şiiri” olmak üzere iki ana başlıkta ele alınackatır:
1. 1. 1. 1. Anonim Halk Şiiri
Edebiyat tarihçileri halk edebiyatını yaygın olarak üç şubeye ayırır:
1. Anonim Halk Edebiyatı.
2. Âşık Edebiyatı.
3. Tekke Edebiyatı.
Sözlük gelenekte üretilen ve zamanla ilk söyleyicisi unutulan halk edebiyatı ürünleri,
anonim halk edebiyatı başlığı altında değerlendirilir.
Anonim halk edebiyatını, öbür iki şubeyi teşkil eden âşık edebiyatı ile tekke
edebiyatından ayıran temel hususlardan biri sahip olduğu tarihî sürekliliktir. Çünkü, anonim
halk edebiyatı İslamlık öncesi devirlerden başlayarak uzun çağlar boyunca çeşitlenmiş ve
zenginleşmiştir. Öbür iki şubenin ise izafi de olsa bir başlangıcı ve bitişi tespit edilebilir.
Ancak aynı durum anonim halk edebiyatı için geçerli değildir. Zira, sözlü gelenekte, edebî
ürünlerin ilk söyleyicilerinin unutulması ve anonimleşmenin yaşanması kuvvetle
muhtemeldir.
Bu çalışmada, SMOMPK’nin içeriği analiz edilirken ilk söyleyeni belli olmayan türkü,
mani, bilmece, ninni, ağıt ve tekerleme gibi halk şiiri ürünleri Anonim Halk Şiiri başlığı
altında değerlendirilmiştir.
1. 1. 1. 1. 1. Türkü
Türkü, kısa bir tanımla “Türklerin ezgileri” demektir. Halk edebiyatı ürünlerinin
nazım şekli ve türü mevzusunda, Türküler “ezgi ağırlıklı türler” arasında gösterilmektedir
(Oğuz, 2001, 16). Buradan hareketle çalışmada SMOMPK yazarlarının şarkı (Rus. pesnya)
diye tabir ettiği halk şiirlerinin bir kısmı bu başlık altında incelenecektir.
Başlangıçta söyleyeni belli olan türkülerin zamanla söyleyenleri unutulmuştur.
Böylece türküler anonim halk şirinin bir ürünü olmuştur. Ancak bazı türkülerin söyleyenleri
ise bilinmektedir. Bu türküler, umumiyetle âşık edebiyatı temsilcilerinin şiirleridir. Âşık
Garip, Kerem, Köroğlu, Karacaoğlan, Gevherî, Dadaloğlu, Dertli, Ruhsatî ve Emrah gibi pek
çok âşığın şiiri türkü olarak hafızalarda yer edinmiştir (Kaya, 2014, 174). SMOMPK’deki âşık
edebiyatı temsilcilerinin şiirleri Âşık Şiiri başlıklı kısımda ele alınacaktır.
SMOMPK’de pastoral içerikli halk şiirinden numuneler de neşredilmiştir. Divânu
Lugâti’t-Türk’teki (DLT) yaz ile kışın karşılaşmasına benzeyen iki şiir ile bir başka şiire
56
(170.) Tatar Şarkıları
40
adlı yazıda yer verilir. İlk iki şiir M. Kuliyev, sonuncusu A.
İsmailov’ca aktarılmıştır. Şiirler Yelisavetpol Guberniyası, Cevanşir Uyezdi, Mamurlu
Köyünde derlenmiştir. Şiirlerin Cevanşir Uyezdi’nde ve Şuşin Uyezdi’nin bir kısmında
âşıklarca söylendiği belirtilir. Bu şiirler şunlardır:
1. Eylah
41
ve ovanın karşılaşması.
2. Yer ve göğün karşılaşması.
3. Arı şarkısı.
Şiirler hem Arap harfli asıllarıyla hem de Rusçaya tercümeleriyle veriliyor. Şiirler
dörtlükler hâlindedir.
İlk şiirde “dağ” ile “aran”
42
karşılaşır. Her biri kendi över, öbürüne karşı üstünlüğünü
söyler. 9 dörtlükten oluşan şiirin ilk hanesi 3 dizeden, geri kalanlar ise dörtlükten oluşur. İlk
dört hane:
1. Dağ
Ne karalursın ey karalan aran
Senden gelen ağır iller mendedir
Ağır suru … mallar mendedir
2. Aran
Ne lovkalanursın ey lovka dağlar
İsti heva hem var çöller mendedir
Saña giden hayvan dırnakdan olur
… mendedir
3. Dağ
Yazın evvelinden suyuñ kızar
Titretme kızdırma uşakıñ yüregin üzer
Güzeller mahbublar menimlen gezer
Hurda hurda aşan yollar mendedir
4. Aran
40
M. Kuliyev, A. İsmailov; ss. 230-237. 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
41
Düşülen dipnotta “eylah”ın “kışlık, dağlık yer” anlamına geldiği belirtiliyor.
42
aran: 1. Ova, kuytu, sıcak yer, kışlak. 2. Yayla. (DS, C:1, 298, 1. Sütun).
57
Meyvelü (?) sünbullü gülli bağlarım
Şem içinde şule çeker yağlarım
Bostandeki ala çiçek tağlarım
Karpuz hıyar türlü tiller mendedir
43
İkinci şiirde “yer” ve “gök” karşılaşır. Kendilerini över, öbürüne üstün olduğunu
söylerler. Bu şiiir 5 dörtlükten oluşur. Sonuncu hanede Şikeste Abbas mahlası yer alır.
Düşülen dipnotta Şikeste Abbas’ın Tatar halk şairi olduğu belirtilmiştir. İlk üç hane:
1. Yer
Yer ile gök gider bahse
Yer dir bir hikmetim var menim
Üstümde aḫan derya-yı umman
Elvan elvan çiçeklerim artıġdır.
2 Gök
Gök dir gel eyleme bu belle
Yüz min nebim çağırır Allah’ı
Buludlarım deryaların …
Çiçeklerinden yulduzlarım artıġdır
3. Yer
Yer dir niçe niçe padişahlar dutmuşum destimde
Niçesiniñ de durmuşım kasdında
Niçe yüz min nebi yatubdur üstümde
Yuldızlarıñdan kabe beytullahım artıġdır
Son şiir 10 haneden oluşur. 3 satırlık bir hane hariç öbürleri dörtlüktür. Son hanede
“Baba” mahlası yer alır. Şiirde arılar ve tabiat anlatılır. Şemahin Uyezdi’ndeki birkaç dağın
adı ile başka yer adları geçer. Dipnotta bir yer adı olduğu belirtilen “Sarkar” sık sık tekrar
edilir.
Bu şiirlerin önemli bir yanı dipnotlarla Türkçe ifadelerin izah edilmesi ve şiirlerle ilgili
açıklamalar yapılmasıdır.
43
Buradaki şiirden biraz farklı bir metin için bk.: Ahundov (1994), ss. 23-24.
58
SMOMPK’nin 17. sayısında, Kumuk Türklerinin halk şiirinden derlenen numunelerin
neşredildiği üç yazı yer yalır: (245.) Şikesteler
44
, (246.) Kumuk Şarkıları
45
ve (248.) Bir
Guen Şarkısının Giriş Kısmı
46
.
(245.) Şikesteler
47
başlığını taşıyan yazıda Kumuk Türklerinin manileri “şikeste”
adıyla neşredilmiştir. Bu yazıda neşredilen şiirler, Mani başlığı altında ileride ele alınacaktır.
(246.) Kumuk Şarkıları
48
adını taşıyan bir başka yazıda A. Afanasyev tarafından 14
şiir aktarılır. Şiirler Kiril harfleriyle hem Kumuk Türkçesi asıllarıyla hem de Rusçaya
tercümeleriyle verilir. Satır altı tercümelere ilaveten sayfa altına toparlayıcı tercüme de
eklenmiştir. Şiirlerden sonra L. Lopatinskiy’in değerlendirme yazısı yer alır.
Şiirlerin çoğunda satır sayısı 7 ile 20 arasında değişmektedir. Her bir şiire Rusça başlık
verilmiştir. 1. Kumuk’un Düşünüşü, 2. Kumuk’un Gözlemleri, 3. Kulun Kaderi, 4. Kumuk’un
Hayat Kuralı, 5. Kumuk Yiğidinin Övüngenliği, 6. Zafer Arayışı, 7. Kumuk’un Asil Soya
Bakışı, 8. Kumuk’un Arkadaş Seçimine Bakışı, 9. Ölmek Üzere Olan Kumuk’un Ağlayışı, 10.
Sadık Kul-Arkadaş, 11. Bahtsızın Şarkısı, 12. Gelinin Ölen Kocası İçin Ağlayışı, 13.
Kumuk’un Özgürlüğünü Kaybedişine Ağlayışı, 14. Ölen Kahramanlar İçin Ağlayış.
Şiirlerden örnekler:
1. Kumuk’un Düşünüşü
Yañgur yaumay yaz bolmas
Yazda gelgen buz bolmas
Yazbaş bitıp yay getıp.
Güz almay kış bolmas
Altun bunan gümüş dey
Antka yalġan söz bolmas
Ant buzmagan asilnı
Aytar sözü yüz bolmas
Tilegen bir tilegi türlemey
Tutar anı dertleri birden
Ḫuylangannı kara derti az bolmas
44
Tsallagov, ss. 3-33., 17. Sayı, 2. Kısım, 1893.
45
A. Afanasyev, ss. 34-55., 17. Sayı, 2. Kısım, 1893.
46
Ye. G. Veydenbaum, ss. 58-59., 17. Sayı, 2. Kısım, 1893.
47
Tsallagov, ss. 3-33., 17. Sayı, 2. Kısım, 1893.
48
A. Afanasyev, ss. 34-55., 17. Sayı, 2. Kısım, 1893.
59
Dertım sıġış taymay, oy, taymay
Ḫıyalları ḫıylı saġa tüz bolmas
2. Kumuk’un Gözlemleri
Kabulardan katı buran yel emse
Kayalaga çuak oter me
Laçıllanı oñg kanatı çort sınsa
Kuwalagan bunan kuuga yeter me
Kırġıy kayıp kuşlar sızġırsa
Aldınnan kaz, kakılap, oter me
Koklep bunan yerler açuulansa
Yerlege gokşul otlep biter me
Opkeli bawur birikse
Alaga tuşman klıç oter me
3. Kulun Kaderi
Kakak etıp er kazakım
49
kaḫırmay
Kaḫırganna kanlı gobuk tukurmay
Kazakıma tegin yatgañga mal bar mı
Kazakım çıkan muken mal izley
Elpileni elleni çiktır artından kazaimnı
Bu kazaknı can izley
Azreil alma meni canımnı
Botekege yauma meni kanımnı
Azrail alma saga canım yok
Botekege yayma meni kanım yok
Men ölgennep yılmaġa oljam
50
yok
Oljam eldi olturmaga otay yok
Yamuçum otau bolup oltursun
Kamçum oljam bolup tüyunsun
Yaş kızlanı ciyip şonna yas etsın
49
kazak: kul.
50
olja: (kadın) eş.
60
Teñgilerim gelsın şonna yas bersın
Kokuregim tolgan meni kop dertım
Men alanı kimne aytayım kim bilsın
Men olgen soñg tahta tupte çirisın
Kumuk Türklerinin halk şiirinin aktarıldığı bir başka yazı (248.) Bir Guen Şarkısının
Giriş Kısmı
51
başlığını taşır. Burada, Kumuk Türklerine ait bir şiirin 5 satırlık giriş kısmı yer
verilir. Şiir, Sultan-yangu-yurt ve Çont-aul köylerinin Kumuk Beyi Abdul-Mecid
Kazanalipov’dan 1890 yılında Ye. G. Veydanbaum tarafından derlenmiştir. Şiirin hem aslı
hem de tercümesi Kiril harfleriyle verilir. Satır altı ve toparlayıcı tercüme yapılır. Açıklamada
şirin Kumuk dilinde olduğu ama Guenler tarafından söylendiği belirtiliyor. Ayrıca, Bey
Kazanalipov’un soyuyla ilgili bilgi de verilir.
Aktarılan şiir:
Kaburġası yar gemik
Karın mayı kar gemik
Soġumlar bersek maġa kaban ber
Aksanda awur kazan tolurday
Uleşkende dost kardaşga bolurday
Azerbaycan sahası Türk halk şiirinin ezgiyle söylenen örneklerinden olan sayacı
sözleri (596.) “Sayaçi” Şarkıları, “Valih”in Şarkısı
52
adlı yazı ile SMOMPK’de
neşredilmiştir.
53
Bu yazıda “sayaçi şarkıları”
54
aktarılır. Öncesinde “sayaçi”nin Kafkas Ötesi Tatarları
için ne anlam ifade ettiği açıklanıyor. Fir.-Bek Koçarlinskiy, “saya” kelimesinin Farsça olup
ilk anlamının gölge; mecazi anlamının da koruma, himaye olduğunu söyler. Buradan
hareketle “sayaçi” kelimesi iyilik, bereket getiren anlamına gelir. Koçarlinskiy sayaçilerin
âşık ve dervişlerden farklı olduğunu belirtiyor. Ona göre sayacı sıradan bir Terekeme
çobandır. Çoğunlukla güzün ve kışın ev ev dolaşarak hane hayvanlarının sağlığı, bereketi için
türküler söyler. Karşılığında hane halkının ihsanlarını, ikramlarını elde eder. Sayacılar Erivan,
Yelisavetpol guberniyalarında ve Bakü Guberniyası’nın hayvancılığın revaçta olduğu
ilçelerinde yaygındır.
51
Ye. G. Veydenbaum, ss. 58-59., 17. Sayı, 2. Kısım, 1893.
52
Fir.-Bek Koçarlinskiy, (ss. 1-23, ss. 24-36) ss. 1-36., 41. Sayı, 2. Kısım, 1910.
53
Sayacı sözleriyle ilgili bk.: Yolcu (2012).
54
SMOMPK’de şarkı anlamına gelen “песня” [pesnya] kelimesi kullanılmıştır.
61
Yazıda şiirler Arap harfli asıllarıyla ve Rusça tercümeleriyle nakledilir. Birkaç örnek:
Selam melik say begler
Bir birinden yey begler
Saye geldi gördiñiz
Selam virdi aldıñız
Alnı tepel ḳoç ḳuzu
Sayaçiye virdiñiz
Siz sayadan ḳorḫmayıñız
Safa yurda ḳonmusuñız
Safa olsun yurdıñız
Olamasun kurdıñız
Aç gitsun avanıñız
Toḫ gelsün çobanıñız (s. 2).
Bu saya yaḫşı saya
Hamuya ḫayırlu saya
Hemi çeşmeye hemi çaya
Hemi ülkere hemi aya
Hemi yoḫsula hemi baya (s. 3).
55
Ahmet Caferoğlu, Azerbaycan Yurt Bilgisi’nde bu yazıdan söz etmiş ve sayacı
sözleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunarak buradaki şiirleri aktarmıştır. Caferoğlu “sayacı”
kelimesinin saadet getiren manasında kullanıldığını ve Farsça “saye”den geldiğini söyler.
Ancak kelimenin kazandığı asıl anlamla ilgili, “saye”nin Azebaycan’da sürüden alınan vergi
idaresini ve “sayacı”nın da bu vergiyi toplayan memuru ifade ettiğini belirtir. (Caferoğlu,
1934, 355)
Ehliman Ahundov sayaçi sözleriyle ilgili yaptığı değerlendirmede “saya”nın “say”
sözünden geldiğini belirterek şöyle devam eder:
“Sayaçı saya mahnılarını yaradan ve ifa éden péşekar ġoyunçular ve çobanlardır.
Sonralar ġoyuna da saya démişler. Sayaçı sözünün ikinci me’nası ovçudur. Be’zi rayonlarda
ovçulara da sayaçı déyilir.”
55
SMOMPK’de aktarılan bu sayaçı sözlerinden çok az farklı bir neşir için bk.: Ahundov (1994), ss. 14-17.
62
“Bu söz ġoyunları ġoşalamaġ ve saymaġla elaġedar olduğu üçün “saya”
adlandırılmıştır.” (Ahundov, 1994, 430).
Gürcistan’da, Kutais ve Tiflis guberniyalarındaki halk inanışlarının aktarıldığı (263.)
Tiflis ve Kutais Guberniyalarında Halk Fantazisi ve Yaşayışı
56
adlı yazıda Hz. İsa’nın
miracı etrafında gelişen bir tören anlatılırken kızların söylediği “Tatarca” bir türküye yer
verilir (ss. 300-301). 10 satırdan oluşan türkünün metni hem Arap hem de Kiril harfleriyle
verilir. Ancak türkünün tercümesi ise verilmemiştir. Türkü:
Fidcak fidcak fil ola (ful)
İçi dolu gül ola
Fidcaka gelen kızlar
Dilegi kabul ola
Eşdim eşdim gum çıḫdı
Kumdan (ondan) mübarek çıḫdı
Dam üstünde demḫane
İçinde şerabḫene
Tökmiyün gül suyını
Meleg gele yayḫane
(542.) Kafkas Etnografisinden: 1. Abhazya’da Düğün, 2. Artvin Ermenilerinin
Hayatlarından
57
adlı yazının ikinci kısmını oluşturan ve “Artvin Ermenilerinin
Hayatlarından” başlığını taşıyan bölümde Artvin’de yaşayan Ermenilerin doğum ve düğün
âdetleri üzerinde durulur.
Düğün âdeletleri anlatılırken baba evinden ayrılacak olan gelinin damadın gönderdiği
kıyafeti giyinmesi sırasında gelinin arkadaşlarının söylediği Türkçe türkülerden kesitlere yer
verilir:
Hani bu kızın anası
Galsın, sarlsın
58
, aglasın
Anne odaya girer. Kızlar gelini sakinleştirmek için şöyle devam ederler:
Aglama gelen aghlama
Al çeşid saba baghlama (s. 26)
Kiliseye gitmek üzere evden çıkılırken söylenen türküden bir kesit aktarılır:
56
M. Maşurko, ss. 228-410. 18. Sayı, 3. Kısım. 1894.
57
N. S. Derjavin, ss. 1-34., 36. Sayı, 2. Kısım, 1906.
58
SMOMPK’de böyle geçmektedir: sarlsın.
63
Kanlı tahların artından
Çıḫtım babamın yurtundan… (s. 28).
Kilisede düğün gerçekleştikten sonra damadın evine girilirken şu türkü söylenir:
Vurdım tekmahı girdım içerı
Ah ilem veh ilem umrum kaçerdım
Şekheri şerbetı yara içerdım
Mavidır şalvarı, bayasdır tonı (s. 29)
Yazıda türkülerin Rusça tercümelerine yer verilir. Türkülerin Türkçe asılları Kiril
harflidir.
(257.) Tatar Metinleri: Şarkı, Bilmece, Atasözleri
59
adlı yazı türkü, ninni, ağıt,
bilmece, atasözleri ve çocuk tekerlemeleri gibi farklı halk edebiyatı ürünlerini ihtiva eder.
Burada A. Kalaşev ve A. İoakimov’un derlediği Tatar metinleri yer alır. Derlenen
ürünlerin türkü, ninni, ağıt, bilmece ve atasözü gibi şekillerde tasnif edilmiş olması bu yazıyı
oldukça mühim kılar.
Yelisavetpol Uyezdi Yuharı-Aiplu Köyü’nden İskender Şeripov’dan 5 dörtklükten
mürekkep “ayrılık şarkısı” derlenmiştir:
1. Eziyem, oyansan
Kızıl güle boyansan
Öpüm meḫmer gözderinnen
Şirin yuḫudan oyansan
2. Bu dereden ḫan géder
Açma yaram, kan géder
Hakim carrah neylesın
Acal geldse can géder
3. Eziyem, kalasuz
Şeher olmaz galasız
Çünki men gédergi oldum
Siz saġlıgnan kalasuz
4. Géderem, géden olsa
59
A. Kalaşev, A. İoakimov; ss. 37-74., 18. Sayı, 2. Kısım. 1894.
64
Derdimi bilen olsa
Yazaram o kanı keġıza
İran’a géden olsa
5. Aşıg naçar aglama
Derdin kéçer aglama
Gapın bagliyen pelek
Helbet açar aglama
Buradaki Türkçe metinlerinin tamamı hem aslıyla hem de Rusça tercümesiyle
aktarılır. Metinler Kiril harflidir. Bazı Türkçe sesler çeviri yazıyla gösterilmiştir. Yer yer
metinlerle ilgili açıklamalar yapılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |