Siyasi. İDeolojiler



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə191/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   187   188   189   190   191   192   193   194   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

E ko-Fem in izm
Feminizmin Yeşil konulara farklı ve değerli bir yaklaşım sunacağı fikri, öyle bir büyümüştür ki 
eko-feminizm, çevreci düşüncenin temel felsefî ekollerinden birine dönüşmüştür. Temel konusu, 
ekolojik zararın kökünde ataerkilliğin olmasıdır: Doğa, insanoğlunun tehdidi değil erkek ve erkek 
kontrolünde olan kurumların tehdidi altındadır. Ç if cinsiyetli insan yanlı veya cinsiyetsiz bir insan 
doğası görüşünü benimseyen feministler; ataerkilliğin erkekleri “özel” besleme, ev kurma ve kişisel 
ilişkiler dünyasından ayırarak onların güdü ve duyarlılıklarına zarar verdiğini ileri sürerler. Böylece 
işle ilgili cinsiyet ayrımı, erkekleri, kendilerini her ikisinin de efendisi olarak gördüğünden hem 
kadına hem de doğaya hükmetmeye sevk eder. Bu açıdan eko-feminizm, belirli bir sosyal ekoloji 
şekli olarak sınıflandırılabilir. Ancak birçok eko-feminist, teorileri erkek ve kadın arasında temel 
ve ortadan kaldırılamaz farklılıklar olduğu inancına dayalı teorileri olması bakımından özcülüğü, 
temelciliği destekler.
Böyle bir duruş örneğin Gyn/Ecology'de (Jin/Ekoloji, 1979) Mary Daly tarafından benimsen­
miştir. Daly, “kadın doğası’ nı kadınlar benimserse, kendilerini ataerkil kültürden kurtaracaklarını 
ileri sürmüştür. Kadın ve doğa arasında doğal bir bağın olduğu fikri yeni bir şey değildir. Hıristi­
yanlık öncesi dinler ve “ilkel” kültürler, dünya ve doğa güçlerini tanrıça olarak tahayyül ederlerdi; 
bu fikir bazı açılardan Gaia hipotezinde de yeniden ortaya atılmıştır. Ancak eko-feministler, ka­
dınların doğaya yakınlığının biyolojik temelini özellikle çocuk doğurmaları ve emzirmeleri ger­
çeğine dayandırıyorlar. Kadınların doğal ritim ve süreçlerden ayrı yaşayamadıkları gerçeği, onla­
rın siyasî-kültürel yönlerini de şekillendirir. Dolayısıyla geleneksel “ kadın” değerleri, karşılıklığı, 
işbirliğini ve beslemeyi içerir; bu değerler “yumuşak” veya ekolojik özelliklere sahiptir. Doğanın 
kullanılabilecek bir kaynak veya boyunduruk altına alınacak bir güç olduğu fikri, daha çok kadınlar 
için itici gelir, çünkü doğanın bunun içinde ve aracılığıyla işlediğini görürler ve kişisel tatminin


doğaya karşı değil doğayla birlikte olmaktan kaynaklandığım hissederler. Dolayısıyla ataerkilliğin 
ortadan kaldırılması, insan topluluğu ve doğal dünya arasında tamamen yeni bir ilişkiyi beraberin­
de getireceğini vaat eder.
Kadın ve doğa arasında gerekli veya “doğal” bir bağ varken erkek ve doğa arasındaki ilişki ol­
dukça farklıdır. Kadınlar doğa mahlûklarıyken erkekler kültür mahlûklarıdır: Onların dünyası sunî 
veya insan yapımıdır, doğal yaratıcılıktan çok insan ustalığının bir ürünüdür. Bu durumda erkek 
dünyasında akıl sezilerin üstünde yer alır, materyalizm mâneviyattan önce gelir, mekanik ilişki­
ler bütüncül ilişkilerden önemli bulunur. Siyasî-kültürel açıdan bu, rekabet ve hiyerarşi inancında 
yansıtılır. Doğal dünya için bunun anlamı açıktır. Bu açıdan ataerkillik, kültürün doğa üzerinde 
üstünlüğünü beraberinde getirir; doğa ise boyunduruk altına alınması, kullanılması ve üstünde 
yükselinmesi gereken bir güçtür. Ekolojik zarar ve cinsiyet eşitsizliği, “kültürlü” erkeğin “doğal” 
kadını yönettiği aynı sürecin bir parçasıdır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   187   188   189   190   191   192   193   194   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin