Siyasi. İDeolojiler



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə204/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   200   201   202   203   204   205   206   207   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

Şiî Fundamentalizmi
İran siyasî İslâmın yeniden canlanmasını sembolize eder; Lübnan, Pakistan, Afganistan ve İngiltere 
gibi ülkelerdeki fundamentalist gruplar, ruhanî ve siyasî liderlik için İran’ı izlerler. İran nüfusu­
nun çoğunluğu iki mezhebin daha küçüğü olan Şiî mezhebine aittir. İslâmın iki mezhebe ayrılma­
sı siyasî bakımdan önemlidir, çünkü ikisinin mizacı ve siyasî amaçları birbirinden uzaklaşmıştır. 
Bölünme, peygamberin ölümü ardından gelecek haleflerin tartışılması üzerine başlamıştır. Sün- 
nîler, peygamberin ardından gelen ilk dört hâlifenin veya vekilin, “Hülefa-i Raşidin”, ilâhî bilgeliğe 
ulaştıklarına inanıyorlardı. Bunlardan sonuncusu peygamberin kuzeni Ali idi ve Sünnîler Ali’nin 
halefinin ulema arasındaki konsensüs ile belirleneceğini düşündüler. Ancak böyle seçilen bir lider, 
ilâhî veya şaşmaz olarak görülemezdi. Bunun aksine Şiîler her sonraki imamın, veya dinî liderin 
kusursuz ve şaşmaz ve dolayısıyla mutlak dinî ve siyasî otoriteye sahip olduğunu ileri sürüyorlardı.
Sünnîler, İslâm tarihini peygamber ve hemen ardından gelen dört halife dönem inde hâkim 
olan ideal topluluktan yavaş yavaş uzaklaşma olarak görmeye eğilimli olmuşlardır. Şiîler ise ilâhî 
yönetimin kusursuz imamın öğretilerinde bulunduğuna veya “gizli imarn’ın dönmesi veya doğ­
rudan Allah tarafından yönlendirilen mehdinin gelmesiyle ilâhî bilgeliğin yeniden ortaya çıkmak 
üzere olduğuna inanırlar. Şiîlere göre tarih, ideal topluluktan uzaklaşma değil ona yaklaşmadır. Bu 
tür ılımlı Sünnîlerin sıcak bakmadığı yeniden canlanma ve yakın bir kurtuluş fikri, Şiî mezhebine 
Mesihçi ve duygusal bir nitelik katmıştır. Şiî mezhebinin dinî tabiatı da Sünnîlerinkinden farklı­
dır. Şiîler, acı çekme ve dindar ve basit bir hayat sürmekle bireyin günahlarından arınabileceğine 
inanırlar. Ruhanî kurtuluş umudu, Şiî mezhebine onun ayırt edici yoğunluk ve duygusal gücünü 
kazandırmıştır. Bu tür dinî bir şevk siyasî bir hedefe bağlanınca ciddî bağlılık ve fedakârlık meyda­
na getirmiştir. Şiî mezhebi geleneksel açıdan Sünnî mezhepten daha siyasî eğilimli olmuştur. Bu, 
özellikle fakir ve dışlananlara cazip gelmiştir; onlara göre ilâhî bilgeliğin yeniden ortaya çıkmasıyla 
toplumun arınması, adâletsizliğin ortadan kalkması ve baskıdan kurtulma yaşanacaktır.
1979’da Şah’ın ülkeden kaçmasına neden olan ve Humeyni’nin dönüşü için zemin hazırla­
yan halk gösterilerinin ardından İran İslâm Cumhuriyeti ilân edildi. İktidar, Humeyni’nin kendi 
yönettiği on beş din adamından oluşan İslâm Devrim Konseyinin eline geçti. Seçilmiş İslâm Da­
nışma Meclisinin çıkardığı bütün yasalar, Anayasayı Koruma Konseyi tarafından onaylanmalıdır;


bu konseyde yasaların İslâmî ilkelere uyup uymadığını denetlemek için altı dinî ve altı seküler hu­
kukçu bulunur. İran aşırı bir dinî bilinç sergilemiştir; bu “Büyük Şeytana, A B D ’ye, karşı genel 
bir antipatide ve sosyal ve siyasî hayatta katı İslâmî ilkelerin uygulanmasında kendini göstermiştir. 
Örneğin baş örtüsü ve çarşafın giyilmesi Müslüman olan ve olmayan İrandaki bütün kadınlar için 
zorunlu hâle geldi. Çok eşlilikle ilgili kısıtlamalar kaldırıldı, doğum kontrolü yasaklandı, zina kır­
baçlama ve idam etme ile cezalandırıldı ve eşcinsellik için ölüm cezası getirildi. Hem İran siyaseti 
hem de toplumu “İslâmlaştırıldı” ve Tahrandaki Cuma namazları resmî hükümet politikasının bir 
ifadesi ve siyasî hayatın odak noktası hâline geldi. İslâm Devrimi ile doğan dinî milliyetçilik, 1980- 
1988’de İran-Irak Savaşı sırasında yeni zirvelere çıktı.
Ancak İran daki devrim isteğinin hayatta kalması işgâlci Irak’a karşı verilen vatanperver savaşla 
ve de Humeyni’nin devam eden kurtarıcı etkisi ile doğrudan bağlantılıydı. Savaşın sona ermesi ve 
1989 da Humeyni’nin ölümü, İran içinde daha ılımlı güçlerin yüzeye çıkmasına yol açtı. İran ekono­
misi sekiz yıllık savaşın maliyeti ve yabancı ticaret ve yatırımın olmaması ile zarar görmüştü. İran’ın 
sanayileşmiş Batıdan diplomatik açıdan soyutlanması sona ermediği sürece ekonomik canlanmanın 
imkânsız olacağı görüşü yaygınlaşmaya başladı. Bu, İran Parlamentosu sözcüsü (İslâm Danışma M ec­
lisi) Haşimi Rafsancani’nin ortaya çıkması ile kendini gösteriyordu ve Rafsancani’nin 1989’da başkan 
olarak seçilmesi, İran siyasetinde daha fazla pragmatik ve daha az ideolojik bir dönüşüme işaret edi­
yordu. Filistin ve başka yerlerdeki radikal İslâmcı gruplarla bağlantısı ve onları desteklemesi devam 
etse de İran İslâm Devrimi’nin tarihi, gün geçtikçe küreselleşen bir dünyada militan fundamentaliz­
min işlerlik gösteremeyeceğini ortaya koyuyor. Ancak İran’daki siyasî ve ekonomik hayatta daha fazla 
pragmatizmin, dinî itaat veya bağlılığın azalmasını beraberinde getirmediği de ifade edilmelidir.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   200   201   202   203   204   205   206   207   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin