belirttiği gibi siyaset dünyası, “sınırsız ve dipsiz”dir. Bundan dolayı muhafazakârlar, soyut fikirler ve
olan biteni anlama iddiasındaki düşünce sistemlerine karşı şüphe beslerler. Onlara göre, olan biten
basitçe anlaşılamaz niteliktedir. Muhafazakârlar, fikirlerini gelenek, tecrübe ve tarihe dayandırmayı
tercih ederler; dünyaya yönelik olarak ihtiyatlı, mütevazı ve her şeyden öte pragmatik bir tutum
benimserler ve mümkün oldukça da doktriner yani dogmatik fikirlerden sakınırlar. “İnsan haklan”,
“eşitlik” ve “sosyal adâlet” gibi kulağa hoş gelen siyasî ilkeler tehlikelerle doludur. Çünkü bu ilke
ler, dünyanın yeniden şekillendirilmesinin tasarımlarını tedarik ederler. Muhafazakârlar,
reform
ve devrimin çoğunlukla daha fazla ızdıraba yol açtığı uyarısını yaparlar. Bir muhafazakâra göre,
hiçbir şey yapmamak, belki de bir şeyler yapmaya tercih edilebilir niteliktedir. Oakeshott’un da
ifade ettiği gibi, bir muhafazakâr her zaman “tedavinin, hastalıktan daha kötü olm adıği’ndan emin
olmak ister. Ancak Yeni Sağ’ın yükselişinin bir sonucu olarak muhafazakârlığın, gelenekçilik ve
pragmatizme (bkz. s. 27) verdiği destek zayıflamıştır.
Öncelikle Yeni Sağ, refahçı ve müdahaleci
yapıları yıkarak serbest piyasa reformlarını yürütme amacı çerçevesinde radikaldir. İkinci olarak da
Yeni Sağ’ın radikalizmi, rasyonalizme (bkz. s. 4 8 ) yani özellikle İktisadî
liberalizminkiler başta
olmak üzere soyut teori ve ilkelere dayanır.
Dostları ilə paylaş: