İngiliz siyaset felsefecisi. Daha sonra ailesini terk eden bir papazın oğlu olan Hobbes; sür gündeki Galler Prensi Charles Stuart'ın hocası oldu ve Cavendish ailesinin himayesi altında yaşadı. İngiliz Devrimi'nin neden olduğu iç savaş ve belirsizlik döneminde yazan Hobbes, Aristoteles'ten sonra kapsamlı bir doğa ve insan davranışı teorisi geliştiren ilk düşünürdür. Hobbes'un klasik eseri Leviathan (1651), anarşi ve düzensizliğin yegâne alternatifi olarak mutlakiyetçi yönetimi savunmuş ve yurttaşlara, devlete karşı kayıtsız şartsız yükümlülük taşımalarını öne sürmüştür. Böyle yapmakla Hobbes, kralların İlâhî haklarını destekleyenleri hayâl kırıklığına uğ ratmayacak şekilde otoriteryanizm (bkz. s. 96) adına rasyonalist bir savunma sağlamıştır. Hobbes’un bireyci me todolojisi ve toplum sözleşmesi teorisi erken dönem liberalizminin temsilciliğini yapmıştır. Beşerî Eksiklik Muhafazakârlık birçok açıdan bir “beşerî eksiklik felsefesidir. (O ’Sullivan, 1976). Diğer ideolojiler,
insanın doğası gereği “iyi” olduğunu veya sosyal koşulları düzeltildiğinde insanların “iyi” kılınabile
ceğini iddia ederler. Bu ideolojilerin en uçta yer alanlarının kapsamındaki böylesi inançlar ütopiktir
ve ideal bir toplumda insanoğlunun mükemmelliğini tasavvur ederler. Muhafazakârlar böyle dü
şüncelerin, en iyi ihtimâlle idealist rüyalar olmaları nedeniyle üzerinde durmazlar. Bunun yerine,
teorilerini insanın hem eksik hem de mükemmelleştirilemeyeceği inancı üzerine inşa ederler.
İnsanın eksikliği, çeşitli şekillerde anlaşılır. İlk önce insanlar, psikolojik olarak sınırlı ve bağım
lı yaratıklar olarak görülürler. Muhafazakârların düşüncesine göre insanlar yalıtım ve istikrarsızlık
tan korkarlar. Psikolojik olarak güvenli ve âşinâ olana sokulurlar, her şeyden önemlisi, “yerlerini”
bilmenin sağladığı güven arayışındadırlar. İnsan doğasını bu şekilde resmetmek, liberallerin kendi
ayakları üzerinde duran, müteşebbis, “fayda azamileştirici” şeklindeki insan imgesinden oldukça
farklıdır. İnsanların güvenliği ve aidiyeti arzuladığı görüşü, muhafazakârların sosyal düzenin öne
mine vurgu yapmalarına ve özgürlüğün câzibeleri konusunda şüphe içinde olmalarına neden ol
muştur. Düzen, insan hayatı için istikrar ve tahmin edilebilirliğin teminatıdır; düzen, belirsiz bir
dünyada güvenliği sağlar. Öte yandan özgürlük ise bireylere tercihler sunar ve bu da değişim ile
beraber belirsizlik yaratır. Muhafazakârlar, sosyal düzen davası adına özgürlüğü feda etmeye hazır
olmaları açısından sıkça Thomas H obbes’un görüşlerini tekrarlarlar.
Ahlâksızlık ya da suç teşkil eden davranışların kökenlerini toplum içinde arayan diğer siya
set felsefelerinin aksine muhafazakârlar, bu meselenin bireyde köklendiğine inanırlar. İnsanların
ahlâkî olarak eksik oldukları düşünülür. Muhafazakârların insan doğası görüşü kötümser, hatta
Hobbesçu anlayışa yakındır. İnsanoğlu doğuştan bencil ve tamahkârdır, insan mükemmellikten
başka her şeydir. H obbes’un belirttiği gibi, “iktidar üstüne iktidar” birinci insan dürtüsüdür. Bazı
muhafazakârlar, bunu Eski Ahit’te yer alan “ilk günah” öğretisine gönderme yaparak açıklarlar. Bu