çerçevesinde, gittikçe küstahlaşan ve bazı açılardan tek yanlı bir dış politika izlemektedir. Bunun
örnekleri arasında, Afganistan’daki Tâlibân rejiminin yıkılması ve Saddam Hüseyin’in Irakı’na karşı
yapılan savaş yer alıyor. Ancak bu hareketlerin ideolojik sonuçlarının neler olacağını kestirmek
oldukça güçtür. Bir taraftan, eğer “teröre karşı savaş” Batı karşıtı dinci militanlığı ve buna destek
verenleri bertaraf etme veya yok etmede başarılı olursa, bu durum uzun vadede liberal demokra
tik değer ve kuramların evrenselleşmesine katkıda bulunabilir ama öte taraftan bu savaş, Samuel
Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” tezine uygun olarak, Amerikan ve Batı karşıtı çok daha
keskin tepkiyi tahrik edebilir, dahası, köktenci din anlayışını daha da güçlendirebilir. Küresel terö
rizm ulusal ölçekte ise genelde devleti, özelde ise yurttaşlarını koruma ve güvenliği muhafaza etme
adına devlet otoritesini daha sağlam bir zemine oturtur. Bu yüzden Philip B obbitt
The Shield ofA c-
hilles
(
A şil’in K alkan ı, 20 0 2 ) adlı eserinde, devletin özü gereği “savaşan bir kurum” olduğunu öne
sürer. Terörist tehdit, sivil özgürlükler ve bireysel haklarla ilgili hassasiyetlerin üzerinde devletin
güvenliği ve düzenin önceliğini tesis ettiği ölçüde, liberal duyarlılıkların aşınması ve muhafazakâr
lığa doğru bir kaymayla ilişkilendirilebilir.
Dostları ilə paylaş: