RADYOLOJ K BULGULAR:
Kontrollere gelen olguların son poliklinik kontrolünde çekilen pelvis ön-arka
ve kalça dahil femur grafileri erken postoperatif grafileri ile karşılaştırıldı.
Asetabular komponent etrafındaki sklerotik alanlar incelendiğinde, De Lee ve
Charnley zonlarına göre Zone I’de 3 kalçada (%6.9), Zone II’ de 2 kalçada (%4.6) ve
Zone III’de yine 2 kalçada (%4.6) 2 mm’yi geçmeyen sklerotik alan tespit edilmiş.
Zone II’ de ayrıca 2 kalçada 2 mm yi geçen sklerotik alan tespit edildi fakat klinikle
uyumlu olmadığı için anlamlı bulunmadı.
Asetabulumda yapılan çizimlerin erken postoperatif grafilerdeki yapılan
çizimler sonucu oluşan değerler karşılaştırıldığında, vertikal ve horizontal
migrasyonun olmadığı görüldü.
Asetabular kap açısı ortalama 46.8°(35°-70°) olarak tespit edildi. 4 kalçada
(%9.3) 55° üzerinde asetabular kap açısı tespit edildi. Bunlardan yalnızca bir tanesi
postoperatif üçüncü haftada disloke oldu Kapalı redüksiyon sonrası stabil olmaması
üzerine asetabular revizyon yapıldı. 35° altında asetabular kap açısı olan olgu
görülmedi.
Femoral komponentin radyografik değerlendirmesinde 3 olgunun femoral
stemi 5° ile 10° arasında valgusta yerleştirilmiş. 5 olguda ise 5 mm’nin altında
vertikal migrasyon mevcut idi. Klinik ile uyumlu olmadığı için bu 5 olgu
önemsenmedi. Ancak 3 olguda 5 mm’nin üzerinde vertikal migrasyon mevcut idi. 1
tanesinin klinik tablosu uyumlu olduğundan sintigrafi ve laboratuvar ile desteklendi,
aseptik gevşeme olarak değerlendirildi. Gruen’in tanımladığı zonlara göre Zone I ‘de
3 olgu %6.9, Zone II ‘de 1 olguda %2.3, Zone III’de 2 olguda %4.6, Zone IV ‘de 4
olguda %9.3, Zone V’de 2 olguda %4.6, Zone VI’da 1 olguda %2.3, Zone VII’de 3
olguda %6.9 oranlarında 2 mm ve daha fazla radyolusen alan mevcut idi. Yukarıda
tanımlanan 5 mm’ nin üzerinde vertikal migrasyonu olan laboratuar tetkiklerle aseptik
gevşeme olduğu desteklenen vaka için revizyon operasyonuna karar verildi.
Heterotopik kemik oluşumu; Grade I 6 kalçada, Grade II 4 kalçada, Grade III
2 kalçada olmak üzere toplam 12 kalçada geliştiği radyografik olarak tespit edildi.
Olguların tamamında lateral yaklaşım kullanıldı. Brooker’a göre sınıflandırıldı(Tablo
8).
75
Heterotopik
Ossifikasyon
Grade I
6(%14)
Grade II
4(%9.3)
Grade III
2(%4.65)
Grade IV
0(%0)
Toplam
12(%27.9)
Tablo 8: Heterotropik Ossifikasyon gelişen hastaların oranı
KOMPL KASYONLAR
Kliniğimizde total kalça artroplastisi yapılan 43 kalçanın 3’ünde erken
postoperatif yara yerinde seröz akıntı oluştu, ancak antibiyoterapi ve pansuman
dışında radikal bir girişime gerek kalmadan seröz akıntı kesildi.
ki vakada operasyon sırasında femurda kırık oluştu. Bir tanesi femur diafizine
uzanan fissür şeklinde idi, diğeri trokanter majorün deplase kırığı idi serklaj yapıldı.
Her iki vakanında kontrollerde tam kaynama ile sonuçlandığı görüldü.
Bir vakada aseptik gevşeme oldu. Revizyonu planlandı. Bir diğer vaka
operasyondan 18 ay sonra kalça ağrısı ile polikliniğe geldi ve yapılan tahlillerinde
septik gevşeme olarak değerlendirildi. ki aşamalı revizyon artroplastisi planlandı ve
uygulandı ancak asetabular kap açısı 70° olan hastanın revizyonu takiben üçüncü
haftasında kalça disloke oldu, kapalı redüksiyonu takiben stabil olmaması üzerine
asetabular revizyon yapıldı.
On iki hastamızda heterotopik ossifikasyon gelişti.
Postoperatif dönemde hastalarımızın hiçbirinde derin ven trombozu, pulmoner
emboli, femoral korteks delinmesi, geç dislokasyon, siatik sinir komplikasyonu
gelişmedi.
76
5.OLGULARDAN ÖRNEKLER
OLGU 1: Ş.K. 33 yaşında bayan hasta. Sol koksartroz.
Asetabulum sementli, femur sementsiz hibrid sistem uygulanmış. Hastanın
son kontrolünde; ağrı şikayeti yok, ekstremite uzunluk farkı yok, sınırsız
yürüme mesafesi mevcut.
Preop Harris kalça skoru 36 iken postop 95.
Ş
ekil 28: Preop pelvis AP grafi
Ş
ekil 29: Erken postop sol kalça AP grafi
77
Ş
ekil 30: Postop 6 yıl 5 ay sonraki pelvis AP grafi
Ş
ekil 31: Postop 6 yıl 5 ay sonraki sol kalça AP grafi
78
OLGU 2: G.S. 39 Yaşında bayan hasta. Bilateral asetabular
displazi zemininde koksartroz.
Bilateral sementsiz total kalça artroplastisi uygulanmış.
Hastanın son kontrolünde; her iki kalçada ağrı yok, sol kalça sağ kalçadan 1.5
cm daha uzun, sınırsız yürüme mesafesi mevcut.
Sağ kalça preop Harris kalça skoru 37, postop Harris kalça skoru 97
Sol kalça preop Harris kalça skoru 33, postop Harris kalça skoru 97
Ş
ekil 32: Preop pelvis AP grafi
Ş
ekil 33: Sağ postop erken pelvis AP grafi
79
Ş
ekil 34: Sol kalça postop erken pelvis AP grafi
Ş
ekil 35: Son kontrol Sağ kalça 4 yıl 3. ay
Sol kalça 3 yıl 2. ay pelvis AP grafisi
80
OLGU 3: R.K. 30 yaşında erkek hasta. Ankilozan Spondilit zeminin de
bilateral koksartroz.
Sementsiz total kalça artroplastisi uygulanmış.
Hastanın son kontrolünde; ağrı şikayeti yok, ekstremite uzunluk
farkı yok, sınırsız yürüme mesafesi mevcut.
Preop Harris kalça skoru 44, postop Harris kalça skoru 94.
Ş
ekil 36: Preop pelvis AP grafi
Ş
ekil 37: Erken postop pelvis AP grafi
81
Ş
ekil 38: Erken postop sol kalça AP grafi
Ş
ekil 39: Son kontrol pelvis AP grafi 7 yıl 5. ay
82
Ş
ekil 40: Son kontrol sol kalça AP grafi 7 yıl 5. ay
83
OLGU 4: B.A. 60 yaşında bayan hasta. Sol koksartroz.
Sementsiz total kalça artroplastisi yapılmış.
Hastanın son kontrolünde ağrı şikayeti yok, yürüme mesafesi
sınırsız, sol kalça 0.5 cm uzun olarak ölçüldü.
Preop Harris kalça skoru 32, postop Harris kalça skoru 89.
Ş
ekil 41: Preop pelvis AP grafi
Ş
ekil 42: Erken postop sol kalça AP grafi
84
Ş
ekil 43: Son kontrol pelvis AP grafi. 3 yıl 2 ay.
Ş
ekil 44: Son kontrol sol kalça AP grafi. 3 yıl 2 ay
85
OLGU 5: B.U. 34 yaşında erkek hasta. Avasküler nekroz zemininde sol
koksartroz.
Sementsiz total kalça artroplastisi uygulanmış.
Son kontrolde; ağrı şikayeti yok, 1.5 cm lik sol alt ekstremitede kısalık
mevcut, sınırsız yürüme mesafesi mevcut.
Preop Harris kalça skoru 22, postop Harris kalça skoru 91.
Ş
ekil 45: Preop pelvis AP grafi
Ş
ekil 46: Erken postop pelvis AP grafi
86
Ş
ekil 47: Son kontrol pelvis AP grafi.7 yıl 3 ay
Ş
ekil 48: Son kontrol sol kalça AP grafi.7 yıl 3 ay
87
OLGU 6: N.K. 36 yaşında erkek hasta. Romatoid artrit zemininde bilateral
koksartroz.
Sol kalçaya sementsiz total kalça artroplastisi uygulanmış.
Hastanın son kontrolünde ağrı şikayeti yok, ekstremite uzunluk farkı yok,
sınırsız yürüme mesafesi mevcut.
Preop Harris kalça skoru 27, postop Harris kalça skoru 98
Sağ kalça opere (Bizim çalışma süremiz dışında olduğundan değerlendirmeye
alınmadı.)
Ş
ekil 49: Preop pelvis AP grafisi
Ş
ekil 50: Erken postop pelvis AP grafi
88
Ş
ekil 51: Erken postop sol kalça AP grafi
Ş
ekil 52: Son kontrol pelvis AP grafi. 2 yıl 5 ay
89
Ş
ekil 53: Son kontrol sol kalça AP grafi. 2 yıl 5 ay
90
OLGU 7: A.Ş. 64 yaşında bayan hasta. Sağ koksartroz.
Sementli total kalça artroplastisi uygulanmış.
Hastanın son kontrolünde; Orta dereceli ağrısı olduğunu nonsteroid
antiinflamatuar ilaçlarla şikayet düzeliyor. Sağ ekstremitede 1.5 cm lik kısalık
mevcut. Uzun yürüyüşlerde baston kullanıyor.
Preop Harris kalça skoru 15, postop Harris kalça skoru 55.
Ş
ekil 54: Preop pelvis AP grafisi
Ş
ekil 55: Erken postop pelvis AP grafi
91
Ş
ekil 56: Son kontrol pelvis AP grafi. 7 yıl 6 ay
Ş
ekil 57: Son kontrol sağ kalça AP grafi. 7 yıl 6 ay
92
6.TARTIŞMA
Koksartroz olgularında artroplasti cerrahisinin amacı ağrıyı gidermek ve
normale yakın bir kalça eklem hareket açıklığı sağlamaktır. Analjezik ve istirahate
rağmen geçmeyen kalça eklem ağrısı total kalça artroplastisi için birincil
endikasyondur. Eklem hareket açıklığının artırılması total kalça artroplastisi
endikasyonları içerisinde major bir öneme sahip değildir. Bu amaçla uzun yıllardan
beri yapılmış olan total kalça artroplastileri sementli olarak başlanmış daha sonra
sementsiz ve hibrid şekilde devam etmektedir.
Geçmiş yıllarda sadece yaşlı hastalarda total kalça artroplastisi tercih
edilmiştir. Bilim ve teknolojinin ilerlemesi, tecrübelerin artması, sonuçların giderek
iyileşmesi ve insan hayat beklentilerinin yükselmesi nedeni ile günümüzde artık
uygun endikasyonu olan hastalarda, yaş düzeyinin kontrendikasyon olmaktan
çıkmasına bağlı olarak, geçmiş yıllara oranla daha sık kullanılan bir tedavi yöntemi
haline gelmiştir.
Total kalça artroplastisi ilk uygulanmaya başlandığı yıllarda protez tipinin
seçimi bugün ile karşılaştırıldığında oldukça kolaydı. Günümüzde protez seçimi için
sementli, sementsiz ve hibrid sistemler hakkında karar verip, operasyonu planlamak
daha komplike bir hal almıştır. Bunlar arasındaki seçim hastalık etyolojisine, hastanın
yaşı ve cinsiyetine, kemik kalitesine, femur şekli ve ölçüsü gibi çeşitli faktörlere göre
yapılmaktadır.
Bu çalışmaya Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji
Kliniğinde Şubat 2000-Aralık 2005 tarihleri arasında çeşitli etyolojik nedenlerle total
kalça artroplastisi yapılmış ve düzenli kontrollerine gelen hasta grubu dahil edilmiştir.
Çalışmaya dahil edilen olguların 25’i kadın 12’si erkek olup kadın/erkek oranı
2.08 iken bu konudaki yayınlara baktığımızda bazı serilerde bu oran eşit, bazı
serilerde erkek, bazı serilerde kadın oranları fazladır. Valle’nin 271 vakalık serisinde
kadın/erkek oranı 1 iken, Kim’in serisinde 0.37, Pieringer’in serisinde 2.1 dir.
87,124,154
Ülkemizde yayınların sonuçları ise şöyle; Aşık ve arkadaşlarının serisinde 2.7,
Erdemli ve arkadaşlarının serisinde 2.5 olarak bu oranlar verilmektedir.
4,53
Bizim
oranımız yurt içi yayınlar ile paralellik göstermektedir.
4,53,87,124,154
Bilateral kalça tutulumu olan hastalarımızdan çalışma grubuna dahil olanların
sayısı 6’dır. Daha önce yapılan çalışmalara baktığımızda son dönemlerde bilateral
93
total kalça artroplastisi uygulamasının aynı ve ya ayrı seanslarda uygulanması
tartışmalıdır.
8
Eggli ve ark. 45 ayrı klinikte yapılan 33500 primer kalça
artroplastisinin yalnızca %15’inin bilateral olduğunu, bunlardanda sadece %3’üne
aynı seansta total kalça artroplastisi uygulanmış olduğunu bildirmişlerdir. Yapılan bu
çalışmada bilateral kalça artroplastisi uygulanan vakaların aynı seans ve ayrı seansta
uygulamaların
sonuçları
karşılaştırıldığında
ameliyat
sırasında
gelişen
komplikasyonlar ve ameliyat sonrası gelişen komplikasyonlar ile klinik sonuçlar
açısından anlamlı bir fark bulunamamıştır.
47
Rao ise bilateral kalça artroplastisi
uyguladığı 14 vaka ile tek taraflı total kalça artroplastisi uyguladığı 28 vakayı
karşılatırmış ve 2 yıl sonucunda stabilite açısından önemli bir fark bulunmadığını
bildirmiştir.
126
Bu yayınlara rağmen bizim kliniğimizde yapılan bilateral total kalça
artroplastileri radyografik bulgular eşit ve ya eşite yakın olsa bile daha ağır
semptomatik taraftan başlanarak ayrı seanslarda yapılmaktadır.
Ameliyat oldukları gün itibarı ile olgularımızda kadınların yaş ortalaması
54.43, erkeklerin yaş ortalaması 54.30 ve genel yaş ortalaması 54.39 olarak tespit
edildi. Bu oran Kim’in serisinde 48.4, Pieringer’in serisinde 58.0, Hellman’ın
serisinde 45.0, Solak ve ark. serisinde 53.0 olarak bildirilmiştir.
76,89,124,140
Bizim
çalışmamızdaki sonuç ile literatürlerdeki sonuçlar karşılaştırıldığında anlamlı bir fark
gözlemlenmemiştir.
Opere ettiğimiz hastaların kliniğimizde yatış süresi ortalama 19.3 gün olup, bu
oran 1979 yılının verileri ile retrospektif olarak yapılan bir çalışmada 30.5 gün, 1999
yılında yapılan çalışmada 16.2 gün,
136
2006 yılındaki bir çalışmada ise 4.3 gün olarak
verilmiştir.
120
Bu sonuç bizim 2000-2005 yılları arasında yaptığımız çalışmanın
sonucu ile kıyaslarsak, bizim yatış süremizin daha uzun olduğu gözlenmektedir. Biz
bu sürenin uzunluğunu yoğun bakım endikasyonu konan hastaların, yoğun bakımda
yer olmamasından dolayı preoperatif klinikte ameliyatı beklemesi, yine preoperatif
sarf malzemesi için yapılan ihale süresinin bazı koşullarda uzun sürmesi, preoperatif
ilgili kliniklerden istenen konsültasyonların uzamasına, sterilizasyon ünitesinden
kaynaklanan proplemlere ve kliniğimizde travma vaka sayısının yüksek olması
nedeniyle travma vakalarına öncelik verilmesine bağladık. Yine de litaratür verilerine
baktığımızda yıllar geçtikce hastaların yatış süresinin kısaldığını görmekteyiz.
94
Opere edilen kalçaların etyolojik nedenlerine baktığımızda 14 olgu (%32.55)
primer koksartroz, 14 olgu (%32.55) gelişimsel kalça displazi, 8 olgu (%18.6)
sublukse kalça, 3 olgu (%6.97) avasküler nekroz, 2 olgu (%4.65) ankilozan spondilit
ve 2 olguda (%4.65) romatoid artrit zemininden gelişmiş. Epinette ve ark.nın 418
vakalık serisinde 364 (%87.1) olguda primer koksartroz, 41 (%9.8) olguda avasküler
nekroz, 8 (%1.9) olguda romatoid artrit, 5 (%1.2) olguda ise displazik zeminde
koksartroz olarak verilmiştir.
52
Furnes ve ark. 53698 total kalça replasmanı yapılmış
koksartrozlu kalçayı incelediklerinde; 37215 (%69) olguda primer koksartroz, 1988
(%3.7) olguda romatoid artrit, 7030 (%13) olguda femur boyun kırığı, 4146 (%7.7)
olguda displazik zeminde koksartroz, 648 (%1.4) olguda gelişimsel kalça displazisi
zemininde koksartroz, 708 olguda epifizyoliz-perthes, 245 olguda ankilozan spondilit,
415 olguda avasküler nekroz ve 1303 olguda başka nedenlerle total kalça artroplastisi
uygulanmıştır.
57
D’Antonio ve ark.nın 314 vakalık serilerinde 207 olguda (%66)
primer koksartroz, 51 olguda (%16.2) avasküler nekroz, 18 olguda (%5.7) önceden
uygulanan implant yetmezliği, 12 olguda (%3.8) romatoid artrit, 10 olguda
posttravmatik artrit, 11 olguda gelişimsel kalça displazisi zemininde koksartroz, 2
olguda femur boyun kırığı, 2 olguda asetabulum kırığı, 1 olguda sinovyal
kondromatozis nedeni ile total kalça artroplastisi uygulanmıştır.
36
Literatürdeki
etyolojik nedenler ile bizim verilerimiz karşılaştırıldığında, bizim verilerimizde
gelişimsel kalça displazisi zemininde koksartroz ile sublukse zeminde gelişen
koksartrozun daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun nedeni olarak ülkemizde
gelişimsel kalça displazisi tedavisinin geçmiş yıllarda yeterli düzeyde yapılamaması,
ailelerin bu konuda bilgisiz, bilinçsiz olması ve aile hekimliği, koruyucu hekimliğin
ülkemizde yeterli düzeye ulaşmadığı bu nedenle bu verilerimizin yüksek olduğunu
düşündük.
Olgularımızın ortalama takip süresi 59 ay (28-98) iken bu süre Sınha’nın
serisinde 78 ay, Kim’in serisinde 78 ay, Capello’nun serisinde 120 ay, Kawamura’nın
serisinde 144 ay, Engh ve arkadaşlarının serisinde 166 ay olarak
bildirilmiştir.
48,83,87,137
Literatür ile bizim takip sürelerimiz karşılaştırıldığında takip
süremizin kısa olduğunu görmekteyiz. Biz bu farkı hastanemizde arşivlendirme
sisteminin geçmiş dönemlerde yeterince yapılamadığını ve yapılanlarında yeterince
korunamadığını yaptığımız arşiv taramalarında gördük. Ayrıca hizmet verdiğimiz
95
hasta popülasyonunun büyük bir kısmı değişik bölgelerden geçici olarak geldiğinden
ameliyat sonrası poliklinik kontrollerine gelmediği yapılan arşiv incelemelerinde
tespit edildi.
Olgularımızın Harris kalça skorlama sistemine göre klinik değerlendirmeleri
yapıldı. Ameliyat öncesi ve sonrası dönemdeki değerlendirmelerde ağrı, fonksiyon,
deformite ve hareket skorları karşılaştırıldı. Ameliyat sonrası verilerde bariz olarak
bütün kriterlerde düzelmeler olduğu görüldü. Bu veriler bize hastaların ameliyattan
sonraki klinik düzelmenin ne derecede üstün olduğunu belgeledi. Literatürdeki
çalışmalara bakıldığı zaman aynı paralellikte birçok yayın bulunmaktadır.
23,37,77
Olguların ameliyat öncesi dönemdeki Harris kalça skoru 33.16 (15-61) olarak
değerlendirilirken, ameliyat sonrası en son kontrollerde 89.37 (55-100) olarak
değerlendirildi. Sonuç olarak ameliyat öncesi dönemde tüm kalçalar, Harris kalça
skorlamasına göre kötü grupta yer alırken, ortalama 59 (28-98) aylık takip süresi
sonrasında 36 kalçada % 83.71 iyi ve mükemmel klinik sonuç elde edildi. Bu sonuçlar
Kim’in 118 vakalık serisinde ameliyat öncesi değerlendirmede Harris kalça skoru
48.8 iken, ortalama 9.8 yıllık takip sonrasında 92 olarak ve 112 vakada (%95) iyi ve
mükemmel sonuç bildirmiştir.
88
Bojescul ameliyat öncesi 32 olan Harris kalça
skorunu ameliyat sonrası 93 olarak, Archieck ameliyat öncesi 51 olan Harris kalça
skorunu 10 yıllık takip sonrası 94 olarak, Aldinger 354 vakalık serisinde 10-15 yıllık
takip süresinde 84, Sakalkale ortalama 11.5 yıllık takip sonucunda 91 olarak
bildirmiştir.
1,3,10,130
Literatürdeki
sonuçlar
ile
kliniğimizin
sonuçlarını
karşılaştırdığımız zaman, bizim sonuçlarımız literatürdeki sonuçların alt sınırında
olmakla birlikte yine de bir paralellik içinde seyrettiği görülmektedir.
Asetabular komponent etrafındaki sklerotik alanlar incelendiğinde, bizim
serimizde De Lee ve Charnley zonlarına göre Zone I’de 3 kalçada (%6.9), Zone II’ de
2 kalçada (%4.6) ve Zone III’de yine 2 kalçada (%4.6) 2 mm’yi geçmeyen sklerotik
alan tespit edilmiş. Zone II’ de ayrıca 2 kalçada 2 mm yi geçen sklerotik alan tespit
edildi. Fakat klinikle uyumlu olmadığı için anlamlı bulunmadı. Moskal’ın 107 vakalık
serisinde 12.4 yıllık ortalama takip süresi sonunda 4 kalçada (%3.7) Zone I, 6 kalçada
(%5.6) Zone II ve 11 kalçada (%10.2) Zone III de nonprogresif radyolusent çizgi
tespit edilmiştir. Bu çalışmadaki sonuçlar ile bizim kliniğimizin takip sonuçları
arasında bir paralellik olduğu görülmektedir.
111
96
Bu çalışmadaki olgularımızın erken postoperatif ve son kontrollerindeki
asetabular komponentin vertikal ve horizontal migrasyonları grafiler üzerinde
çizilerek karşılaştırıldı. Hiçbir vakada horizontal ve vertikal migrasyonun olmadığı
saptandı. Yee’nin 60 vakalık serisinde 4.6 yıllık takip sonucunda 2 vakada revizyona
gerek kalmayan vertikal migrasyon tespit etmiş,
160
Park 76 vakalık serisinde ortalama
10 yıllık takibinde 5 vakada, sonradan revizyon yapılan migrasyon tespit etmiştir.
118
Bizim serimizin ortalama takip süresi ile Yee’nin ortalama takip süresi eşit olarak
kabul edersek bizim sonuçlarımızın daha iyi olduğu görülmektedir. Park’ın sonuçları
ile aradaki büyük farkı ise takip süresi arasındaki iki kattan daha uzun bir süre
olmasına bağlıyoruz.
Total kalça artroplastisi sonrası asetabular kapta bizim vakalarımızda
gevşemeye dair bir bulgu olmamakla beraber, uzun dönem takiplere baktığımızda
çoğu yayınlarda farklı sonuçlar olmakla beraber genel olarak düşük oranlarda kap
gevşemesi oranları bildirilmiştir. Udomkiat’ın 110 vakalık çalışmasında ortalama 10
yıllık takibinde gevşeme nedeniyle revizyon oranı %0.9, Gaffey’in 72 vakalık
serisinde ortalama 15 yıllık takip sonucunda hiç gevşemeye bağlı revizyon yok, Engh
ve arkadaşlarının 393 vakalık serisinde %2.2, Valla’nın 107 vakalık serisinde
ortalama 16 yıllık takip sonucu %0.5 olarak yayımlanmıştır.
49,58,153,155
Yaptığımız çalışmada asetabular kap açısını ortalama 46.8º (35º-70º) olarak
tespit ettik. Bu değer By Kjell’in serisinde 42º, Park’ın serisinde 39º, Torga’nın
serisinde 49.3º olarak bildirilmiştir.
86,119,148
4 kalçada (%9.3) 55º üzerinde asetabular
kap açısı tespit edildi, bunların 3 tanesi gelişimsel kalça displazisi zemininde gelişen
koksartroz vakası olup 1 tanesi primer koksartrozdur. Bu vakalardan yalnızca bir
tanesi postoperatif 3. hafta da disloke oldu kapalı redüksiyon sonrası stabil olmaması
üzerine asetabular revizyon yapıldı. 35º nin altında kap açısı tespit edilmemiştir.
Yayınlanan literatürlerde asetabular kap malpozisyonuna bağlı dislokasyon sonucu
kap revizyonları oranları şöyle verilmiştir; Kim’in serisinde %2, Udomkiat’ın
serisinde %1.8, Archibeck’in serisinde %1.1, Berger’in serisinde %1.3 olarak
verilmiştir.
3,7,48,89,153
Bizim serimizdeki oran literatürlerdeki seri ile paralellik
göstermektedir.
Femoral komponentin etrafındaki radyolusent alanlar Gruen tarafından
tanımlanan 7 zone kullanılarak değerlendirildi. Buna göre bizim serimizde Zone I ‘de
97
%6.9, Zone II ‘de %2.3, Zone III’de %4.6, Zone IV ‘de %9.3, Zone V’de %4.6, Zone
VI’ da %2.3, Zone VII’de %6.9 oranlarında 2 mm ve daha fazla radyolusent alan
mevcut idi. Mc Laughlin ve Lee’nin 8-13 yıllık takip sonuçlarında radyolusent
çizgilerin görülme oranları Zone I de %15, Zone II ‘de % 0, Zone III ‘de %11, Zone
IV’de %11, Zone V’de %3, Zone VI’da %0, Zone VII’ de %12 olarak belirtilmiştir.
105
Bizim serimizde oranların literatüre göre daha düşük çıkmasını bizim takip süremizin
daha kısa süreli olmasına bağladık.
Çalışmamızda son kontrollerde femoral komponentin vertikal migrasyonu 35
(%81.5) kalçada hiç görülmezken, 5 kalçada (%11.6) 5 mm’nin altında, 3 kalçada da
(%6.9) 5 mm’nin üzerinde olmak üzere toplam 8 kalçada (%18.5) vertikal migrasyon
gözlendi. Vertikal olarak 5 mm’den fazla migrasyon gözlenen 1 olguda (%2.3) aynı
zamanda tüm femoral zonlarda 2 mm’den fazla radyolusent alanlar olduğu ve klinikle
uyumlu aseptik gevşeme olarak değerlendirildi ve laboratuar tetkikleri ile desteklendi.
Bu olguya revizyon planlandı. Bu olgudaki gevşeme nedeni olarak hasta
anemnezinden alınan bilgi güvencesinde travmaya sekonder oluştuğu anlaşıldı. Bu
olgu dışında gevşemeye bağlı revizyon olgusu olmadı. Yayınlara baktığımızda aseptik
gevşeme nedeni ile femoral komponentdeki revizyon oranı Ito ve ark.nın serisinde 8.6
yıllık ortalama takip sonucu %5, Murroy’un serisinde 15 yıllık ortalama takip sonucu
%2, Kim’in serisinde ortalama 19.4 yıllık takip sonunda %4, Capello’nun serisinde 10
yıllık takip sonunda %0.9 olarak verilmiştir.
22,89,111,126
Literatür sonuçları ile bizim
çalışmamızın sonuçları aseptik gevşemeye bağlı femoral komponentin revizyon
oranları arasında bir paralellik olduğu görülmektedir.
Femoral komponentin pozisyonu 40 kalçada (%93) nötralde, 3 kalçada (%6.9)
valgusta tespit edildi. Hiçbir kalça varus pozisyonunda tespit edilmemişti. Ito ve
ark.nın verileri 57 kalçalık seride 52 kalçanın femoral komponenti (%91) nötralde, 2
kalçada (%4) valgusta ve 3 kalçada (%5) varus pozisyonunda tespit edilmiştir.
77
Bizim çalışmamızla karşılaştırıldığında biz femoral komponenti varus pozisyonunda
koymamaya azami özen gösterdiğimiz ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında Ito ve
ark.nın çalışması ile bizim çalışmamızın paralellik gösterdiği görülmektedir.
Femoral kırık total kalça artroplastisi uygulamalarında sık görülen
intraoperatif bir komplikasyondur. Bizim vakalarımızın 2’sinde (%4.6) intraoperatif
olarak femur kırığı oluştu. Bunların birinde diafizer uzanımlı fissür hattı, diğeri
98
trokanter major kırığı idi, her ikisine de serklaj uygulandı. Her ikisine de sementsiz
protez uygulanmıştı, kontrollerde tam kaynama görüldü. Önder ve ark.nın yaptığı
çalışmada sementsiz protezlerde %6, sementli protezlerde %0.4-3 arasında, revizyon
artroplastilerinde ise %17 femurda kırıklar tespit edilmiş.
Heterotopik ossifikasyon total kalça artroplastisi sonrası sık karşılaşılan bir
komplikasyon olmakla birlikte oluş mekanizması tam olarak aydınlığa
kavuşturulamamıştır. Günümüzde kabul edilen teori cerrahi sırasında kemik dokudan
açığa çıkan transforme edici büyüme faktörleri ve kemik şekillendirici partiküllerin
kondrojenik ve osteojenik etkileri sonucu kas dokusunun kemik dokusuna dönüşümü
olarak kabul görmektedir.
96
Bizim serimizde heterotopik ossifikasyon 6 kalçada (%13.9) Grade I, 4
kalçada (%9.3) Grade II, 2 kalçada (%4.6) Grade III düzeyde olmak üzere toplam 12
kalçada (%27.9) tespit edildi. Bizim vakaların hepsine lateral yaklaşım kullanıldı.
Morrey’in yaptığı bir çalışmada lateral yaklaşım sonucu gelişen heterotopik
ossifikasyon oranı %30 larda iken posterior yaklaşımda bu oran %10 lar
civarındadır.
108
Bu da bizim heterotopik ossifikasyon oranımızın yüksek olma
sebebini açıklamaktadır.
nfeksiyon,
total
kalça
artroplastisi
sonrası
en
çok
korkulan
komplikasyonlardan biridir. nfeksiyonda tedaviden çok korunma önemlidir.
Günümüzde etken patojenlere karşı daha etkili antibiyotiklerin üretilmesi, profilaksi
kavramının çok daha iyi anlaşılması, ameliyathane ortamının ve şartlarının
düzeltilmesi, asepsi ve antisepsi kurallarına uyulması ve sterilizasyona dikkat edilmesi
infeksiyonun eskiye nazaran daha az sıklıkla karşılaşılmasını sağlamıştır. Bizim 43
kalçamızın yalnızca 3’ünde (%6.9) seröz akıntı oluşmuş, antibiyotik tedavisi ve
pansuman ile akıntı kesilmiştir. Bu vakaların poliklinik kontrollerinde infeksiyon
lehine bulgu gelişmemiştir. Yalnız bir (%2.3) vakamızda, ameliyatın 18. ayında
poliklinik kontrolüne kalça ağrısı şikayeti ile geldi. Hastanın yapılan muaynesi
gevşeme bulguları verdi ve laboratuar sonuçları değerlendirilip septik gevşeme olarak
kabul edildi. Hastaya iki aşamalı revizyon artroplastisi yapıldı. Literatürde Valle’nin
324 vakalık serisinde %0.9, Pieringer’in serisinde %1.4 derin infeksiyon oranları
bildirilmiştir. Bizim oranlarımız buna paraleldir.
124,154
99
Tromboembolizm
kalça
artroplastisi
sonucu
gelişen
önemli
komlikasyonlardan biridir. Ancak biz kliniğimizde tüm hastalarımıza profilaktik
olarak düşük molekül ağırlıklı heparin kullanmaktayız. Bizim hastalarımızın
hiçbirinde derin ven trombozu gelişmedi. Literatürde ise Teleke’nin çalışmasında
%3.4, Sınha’nın çalışmasında %2.5 gibi veriler mevcuttur.
119,137
Bizim olgularımızda
derin ven trombozu olmamasını biz; profilaksiyi düzenli yapmamıza, antiembolik
çorapları tüm hastalarımıza uygulamamıza, ameliyatın birinci gününden itibaren
hastalarımızı mobilize edip fizik tedavi programına almamıza ve ayrıca derin ven
trombozu klinik bulgularının silik olması nedeni ile tanı konulmasının zorluğuna bağlı
olarak bazı vakaları atlamış olabileceğimiz varsayımına bağlamaktayız.
Total kalça artroplastisi ameliyatını ne kadar başarılı olursa olsun
gelişebilecek bir nörolojik komplikasyon hem hasta hemde cerrah açısından oldukça
kötüdür ve başarıyı gölgeler. Sinir lezyonundan sorumlu mekanizmalar; laserasyon,
iskemi, kompresyon veya distraksiyona bağlı mekanik deformasyondur. Total kalça
artroplastisi sonrası sinir lezyonu nedenleri; aşırı uzatma, direkt travma, hematom
basısı, sement taşması gibi nedenlerdir.
38,61,97
Siatik sinir ve peroneal dalı total kalça
artroplastisinde en çok yaralanan sinirdir. Ortalama yaralanma oranı %0.5-2’dir. Tüm
yaralanmaların %80-90’ını oluşturur.
38
Schmalzierd ve arkadaşlarının literatür
taraması çalışmasında 34335 vakada 359 (%1)vakada sinir yaralanması tespit etmişler
ve prevalansı primer total kalça artroplastisi için %0.09-1.9 arasında bulmuşlardır.
132
Biz olgularımızda nörolojik lezyona rastlamadık.
Bu veriler ışığında ortalama 59 ay takip ettiğimiz total kalça artroplastisi
vakalarımızdan sementli 1 tanesinde %2.3 septik gevşemeye bağlı iki aşamalı
revizyon yapıldı. Yine aynı vakanın revizyon sonrası üçüncü haftada asetabular
komponentin malpozisyonuna bağlı dislokasyon gelişti. Kapalı redüksiyon sonrası
skopi kontrolü ile değerlendirildi, instabil kabul edilip asetabular revizyon yapıldı.
Sementsiz bir vakada son kontrolünde travmaya sekonder aseptik gevşeme tespit
edilip revizyonu planlandı.
Sementli ve sementsiz asetabular komponent kullanılan vakaların hiçbirinde
vertikal ve horizontal migrasyon olmadığı, asetabular komponent etrafında 6 kalçada
radyolusent hat oluştuğu, bunlardan 2’sinin asetabular komponentinin sementli %14.
4’ünün sementsiz %13.7 olduğu tespit edilip aralarında fark olmadığı görüldü.
100
ntraoperatif femur kırığı olan iki vaka da sementsiz idi. Bu kırıkları
preoperatif planlamadaki yetersizliğin sebep olduğu kanaatindeyiz. 3 vakada femoral
stem valgusta konmuş idi bunların hepsi sementli stemler idi. Vertikal migrasyonu
olan 8 vakanın 6’sı sementli, 2’si sementsiz stemli protezlerdi. Heterotopik
ossifikasyon gelişen 12 vakanın yarısı sementli yarısı sementsiz stemlerdi. Yine
hastaların Harris kalça skorlarını sementli ve sementsiz olarak karşılaştırdığımızda 30
mükemmel kalçanın 9’u %64.2 sementli, 21’i sementsiz %72.4, 6 iyi kalçanın 1’i
%7.1 sementli, 5’i sementsiz %17.2, 4 orta skora sahip kalçanın 3’ü %21 sementli, 1’i
sementsiz %3.4 ve 3 kötü skora sahip kalçanın 1’i %7.1 sementli, 2’si %6.8 sementsiz
protez stemi kullanılmış.
Total kalça artroplastisi vakalarımızın orta dönem takip sonuçlarını sementli
ve sementsiz stemler arasında, çok önemli bir farka sahip olmadan iyi olduğunu
gözlemledik. Bu çalışmada bizim çıkardığımız sonuç sementli protezlerin doğru
endikasyonda iyi sonuç alındığı ve kemik kalitesi iyi olan hastalarda muhakkak
sementsiz stemleri tercih etmemiz gerektiğini gördük. Total kalça artroplastisi bugün
gelinen noktada ideal protez tipine ulaşabilmiş değildir. deal protez, revizyon ihtiyacı
doğurmayacak protezdir.
|