Sevgili Okuyucular,
Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'
nın, Tibet'teki yaşamını ve okült eğitimini konu alan bir
dizinin ilk kitabı
ile sizlerle yeniden buluşmaktan mutluluk
duymaktayız.
Bu eserin ardı sıra, Lobsang Rampa'nın birkaç eserini
de yayına hazırlamaktayız. Birbirini tamamlayan bu kitapla
rın içeriği: Rampa'nın, okültizmin önemli merkezi olan Tibet
ıııabctlerinde,.(inisiyatik) özel eğitimler sonucunda elde et
miş olduğu bilgilerinden meydana gelmiştir.
Rampa, bu deneyimlerini içtenlikle ve coşkuyla paylaş
maktadır. Sade ve akıcı bir anlatımla, gizli bilgileri, herkesin
anlayabileceği bir düzeyde gözler önüne sermektedir! ...
Bu kitapta okuyacaklarınız, ruhsal bilgisi olmayanlarca
biraz fantastik karşılanabilir. Fakat Rampa, bunun böyle ol
madığını anlaşılır bir cümle ile ortaya koymuştur:
··
Bu kitap, Hayatm Kanunları 'na çok sıkı bir bağlılık
la elde edilmiş güçlerin ve Tibet'in daha biiyük Lama manas
ıırlarından seçilmiş çalışmaların ve uzun hir hayatın meyve
sidiı:
··
Onbir Yayınları olarak, nitelikli eserleri seçip sizlere
sunmak temel prensibimizdir. Öğretici ve varlığı geliştirici
bilgiler içeren bu kitabı, zevkle okuyacağınızı umuyoruz ....
Sevgi !erim izle,
Metin Albasan
ONBİR YAYINLARI
ANTİKLERİN
MAGARASI
Tibetli Dr.
Lama
LOBSANG RAMPA
ONBİR YAYINLARI
ONBİR YAYINLARI
ANTİKLERiN MAGARASI
Lobsang Rampa
THE CAVE OF THE ANCIENTS
©Bu kitabın tüm yayın hakları ONBIR YAYINLARl'na aittir.
ONBİR YAYINLARI
Yayın Dağıtım Reklam Prodüksiyon T ic.
Emekyemez Mah. Okçu Musa Cad. Tutsak sok. No:
!6/ 1 0
Karaköy - ISTANBUL
Tel:
021 2 238 67 81
Faks:
021 2 237 16 30
e-mail: onbiryayinlari@mynet.com
metinalbasan@hotmail.com
ISBN:
978-9944-180-08-5
Yayın Yönetmeni : Mehmet ALBASAN
Kitap Editörü
: Metin ALBASAN
Çeviren
: Yüksel AKÇİL
Kapak Tasarım
: Derya DİBLEN
Dizgi
·
ONBIR YAYINLARI
Baskı
•
Barış Matbaa Mücellit
Tel:
(02 1 2) 674 85 28
Birinci Baskı: Aralık 2007
ÖN SÖZ
Bu, okült hakkında ve insanın güçleri hakkında bir kitap
tır. Bu,
''yabancı kelimelerin "
olmadığı, Sanskritçenin olma
d ığı, ölü dil lerin hiç olmadığı, sade bir kitaptır. Normal insan
nesne leri BİL M EK ister. Normal yazarların bile anlamadığı
kel imeleri tahmin etmek istemez! Eğer bir yazar işini bil iyor
sa, yabancı bir d i l kullanarak bilgi eksikl iğini gizlemeksizin
İngi l izce yazabi l ir.
Çok fazla insan anlamsız sözcüklerde tak ı l ır. Hayatın
Kanun ları basittir. Sahte dinlerle ya da esrarengiz mezhepler
le giydirilmeye hiç gerek yoktur. Ne de
"kehanet vahiy/erin
den "
herhangi birini suçlamaya gerek vardır. Eğer HER
HANGİ BİRİ,
onlar için çal ışırsa aynı
"vahiyleri"
alabil ir.
Ne cennetin anahtarlarını el inde tutan bir din vardır, ne
de ayakkabılarını çıkarmak yerine, başında şapkasıyla kilise
ye girdiği için bir kişi sonsuza kadar lanetlenmeyecektir. Ti
bet'te Lama manastır girişleri:
"Bin Keşiş, Bin Din "
yazıtını
taşır. Son Çağrı geldiği zaman elde edeceğin; ya
"Senden Bek
lenildiği Gibi Davran "
sözünü kucaklamak ya da
"Arzu etti
ğine inanmakt1r "
Bazı ları için içsel bilgi; sadece bu ya da şu mezhebe ka
tı larak veya gerçek bir abone lik ücreti ödeyerek elde edi-
5
"ANTİKLERİN MAGARASI "
lebi lir, der. Hayatın Kanun ları ise,
"Ara
ve
Bulacaksın "
der.
Bu kitap, Hayatın Kanunlarına çok sıkı bir bağl ı l ıkla el
de ed ilmiş güçlerin ve Tibet'in daha büyük Lama manastırla
rından seçi lmiş çal ışmaların ve uzun bir hayatın meyvesid ir.
Bu, eski Antikler tarafından öğreti lmiş bilgidir. Mısır Pira
mitleri'nde, And Dağları'nın Yüksek Tapınaklarında ve dün
yadaki Okült bilginin en büyük deposunda, Tibet'in Dağla
rı'nda yazılmıştır.
T.
LOBSANG RAMPA
6
BÖLÜM BİR
Gece ı l ık, tatlı ve yılın bu zamanı için alışılmadık dere
cede sıcaktı. Rüzgarsız havada yavaşça yükselen tütsünün
hoş kokusu, ruhsal durumumuzu sakinleştiriverdi. Daha u
zaklarda güneş, H imalayaların yüksek zirvelerinin ard ında a
lev l i bir i htişamla, sanki gelecek gün lerde Tibet'i sırı lsıklam
edecek kanın bir uyarısıyla. karla giyd iri lmiş dağ zirve lerini
kan kırmızısı bir renge boyayarak batıyordu.
Uzayan gölgeler Potala'nın ikiz zirvelerinden ve bizim
Chakpori'den yavaşça Lhasa şehrine doğru süründü. Aşağı
m ızda, sağ tarafta, H indistan'dan gelen gecikmiş bir tac ir ker
van ı, yönünü Pargo Kal ing'e ya da Batı kapısına çev irdi. En
gerideki sofu hacılar, h ızla yaklaşan gecen in kad ife karanl ı
ğına yakalanmış olmaktan korkuyorlarm ış gibi, Lingkor yo lu
turlarında yersiz bir telaşla h ızland ılar.
The Kyi Chu ya da Mutlu Nehir, den ize uzanan sonsuz
yolculuğunda biten gün için hediye olarak parlak ışık yansı
lamaları fı rlatarak, neşey le aktı. Lhasa şehri. yağ kand illeri
nin altın ışıltı larıy la parl ıyordu. Günün sonunda Potala yak ın
larından notaları vadi boyunca yuvarlanan ve yankı lanan. ka
ya yüzeylerinden seken ve değişen ses rengiyle hiıe
dönen
7
"ANTİKLERİN
MAGARASI ,,
b i r troınpet sesi duyuldu.
Bild ik sahneyi seyrettim. Potala "daki gi.ini.in kapanışında
baştan sona. her dereceden keşişin işlerine koşuştururken gö
ri.indi.iklcri binlerce pencerey i seyrettim . Dev binaların tepe
si nde. altın li.irbelerin yanında tek bir şekil, yalnız ve uzaklara
bakarak durdu. Güneşin son ışıkları, dağ bölgelerinden aşa
ğıya batarken tekrar bir trompet duyuldu ve dinsel şarkının
derin sesi, aşağıdaki Tapınaktan yükseldi. l şığın son izleri
hızla soldu. Gökyüzündeki yı ldızlar hızla, mor bir zemin üze
rine konulan mücevherlerin parlakl ığına kavuştu. B i r meteor
gökyüzünü baştan sona geçerek parladı ve bir sigara dumanı '
gibi yeryüzüne düşmeden önce, son ateşin görkemli bir pat
lamasıyla birden alevlend i.
"Güzel bir gece Lobsang.' "
ded i, sevi len bir ses. Lama
M ingyar Dondup'u setam lamak için çev iklikle ayaklarım ı n ü
zerine yüksel irken,
"Güzel bir gece gerçekten "
d iyerek kar
şılık verdim. Bir duvarın kenarına oturdu ve ben imde otur
mam ı isted i . Yukarıyı i şaret ederek,
"O insanlarm farkmda
n11sın? Senin ve benim benzediftimiz o insanlarm farkmda
mısın? "
Onu, aptalca seyrettim. Gökyüzündeki y ı ldızlara
nasıl benzeyebi l irdim? Lama. asi l başıyla ve yakışıkl ı l ığıyla
büyük bir adamd ı. Yine de o, bir y ı ldız koleksiyonuna ben
zemiyordu! Şaşkın ifademe güldü.
"Tam olarak öyle Lob
sang, tam olarak öyle "
d iyerek gülümsedi. Şeyler, daima
göründükleri gibi değildirler, demek isted im. Eğer, bütün
Lhasa Vadisini dolduracak büyüklükte
"Om.' Ma-ni pad-me
Hum "
yazarsan, insanlar onu okuyamayacaktı. Bu, onlar için
anlaşı lamayacak kadar büyük olacaktır. Durdu ve aç ıkla
masını takip ettiğimden em in olmak için bana baktı ve sonra
devam etti :
"Aynı şekilde yıldızlar gerçek şeklini te.\pit ede
meyeceğimiz kadar çok büyiiktürla"
Ak l ını kaçırıp kaç ırmad ığına baktım. yı ld ızlar bir şey
8
"BÖLÜM BİR,,
biçim inde mi? Y ı ld ızlar, elbette y ı ldızd ı ! Vadiyi dolduran çok
büyük yazıyı düşündüm ve ölçüsü yüzünden okunamaz ol
duğunu ... Kibar ses devam etti:
"Kendinin büzülerek bir kum
tanesi kadar küçüldüğünü düşün. O zaman ben sana nasıl gö
rünecektim? Kendini daha da küçük olarak farzef; o kadar
küçük ki, kum tanesi senin için bir dünya kadar büyük olsun.
O zaman ben nasil görünecektim? "
Durdu ve delici bir şe
ki lde bana baktı.
''Acaba"
dedi,
"ne görecektin? "
O
raya otur
dum ve beynim düşünceden felç olmuş, ağzım karaya yeni
ç ı kmış balı k gibi esned i .
"Görecektin Lobsang, "
ded i Lama.
"Karanlıklarda yü
zen, genişçe bir alana dağılmış bir grup dünyayı, küçük ölçü
lerin yüzünden aralan uçsuz bucaksız uzayla aynlmış dünya
lar gibi bedenin moleküllerini görecektin. Dünyalar etrafında
dönen dünyaları görecektin. Psişik-ruh merkezleri olan 'gü
neşleri' görecektin. Bir evren görecektin!"
Beynim gıcırdad ı .
Kaşlarım ın üzerindeki 'mekanizmaya' neredeyse küfrederken
bütün bu ilginç heyecan land ırıcı bilgi leri takip etmek için,
tüm gücümü harcayarak şiddetl i bir ürpermey le sarsıldım.
Rehberi m Lama M i ngyar Dondup bana doğru uzandı ve
çenemi kibarca kald ırdı.
"Lobsang! "
d iyerek kıkırdadı,
"göz
lerin beni takip etme çabasıyla şaşı oluyor. "
Gülerek geriye
yaslandı ve biraz kendime gelebi lmem için bana birkaç· daki
ka verdi. Sonra,
"Cübbemin kumaşına bak, dokun ona! "
Giy
diğim yırtık, pırtık eski elbiseyi seyrederken olağanüstü ah
makça his lerle onun dediğini yaptım .
"Bu. dokunmak için ol
dukça pürüzsüz hir giysidir. İçinden karşı tarafı göremezsin.
Fakat onu bir mercekle on defa büyütüp içinden hakllğım ha
yal et. Her bir ipi. burada gördüğünden on de.fa daha ince;
yak yünü ipliklerinin inceli,�ini düşün. İpliklerin arasından
ışığı görebilecek/in. Fakat onu bir milyon kere büyüt ve üzeri
ne tırmanmak için çok kocaman olacak olan her hir ipi arala-
9
"ANTİKLERİN MAGARASI,,
yarak içinden bir alı geçirebilecek/in!"
Şimdi gösterilen bu şey beni duygulandırdı. Oturdum ve
düşündüm. Başımı sal layarak Lama'n ın söyled iği gibi.
"Eli,
ayağı tutmaz yaşlt bir kadtn gibi efendim "
ded im sonunda.
"O
zaman bütün yaşam ve dünyalw: serpiştirilmiş birçok yaşam
dır. " "Bu. o kadar basit değil"
d iye cevaplad ı .
"Fakat daha
rahat otur ve sana
Antiklerin Mağarası
'nda keşfettiğimiz
bilginin biraztnı anlatacağım. "
Antiklerin Mağarası. .. çok ko
yu bir merakla bağırdım.
"Bana onu ve yolculuğunu anlata
cakttn.1 "
Rehberim.
"Evet! Evet! "
diye bağırdı.
"Anlatacağım
fakat ilkönce Atlan/is günlerinde olduklartna inanılan Antik
lerin, o insanlartn hayattnı ele almama izin ver. "
Yüksek Lamaların bir gezisinde keşfettiği ve yeryüzünün
çok genç olduğu bir çağdan insart eliyle yapı lmış şeyler ve
muhteşem bilgi deposunu içeren Antiklerin Mağarası 'na giz
l ice, çok fazla i lgi duyuyordum.
Rehberim de çok istediğimi bil iyordu. Ama o, hazır o
lana kadar h ikayenin an latı lmasını beklemenin, boşuna ola
cağını anladım. Çünkü henüz benim için zamanı deği ldi. Ti
bet'in seyrek ve saf havasının biraz donuklaştırd ığı üzeri miz
deki y ı ldızlar, bütün görkem iyle parladı . Lama Manastırı ve
Tapınaklardaki ışıklar bir bir ,soluyordu. Uzaktan gece hava
sının taşıdığı bir köpeğin hüzünlü uluması ve altım ızda Shö
kasabasındaki köpeklerin karşılık veren hav lamaları geldi.
Gece sakin. hatta ölü gibiydi . Yeni doğmuş ay ın yüzünde, bir
baştan bir başa sürüklenen bulutlar yoktu. Dua bayrakları di
reklerinde gevşek ve cansız sarkıyorlard ı. Bir yerlerden ger
çekle ilgisi olmay ıp batı l inançla i lgili olan, Tanrı 'nın takdi
rini elde etmenin boş üm idiyle, bazı dindar keşiş lerin, bir Dua
Çarkını çevirişinin c ı l ız tıkırtıları geld i .
Lama rehberim gii lümsedi v e
"her birinin inanıştna göre,
her birinin ihl�l"l/Cl/1ll Xdre .. . Törensel dinlerin koşul/art. bir
1 0
"BÖLÜM BİR,,
avuntudan çok daha fazladır. Yolun yeterince yukarısına he
nüz çıkamamış olanları ne kınam af ıyız, ne de desteklemeden
durabilmeliyiz. İnsanın doğasını sana anlatacağım Lobsang"
ded i. Her zaman bana, sevgi ve nezaket gösterm iş tek kişi
olan bu adama kendimi çok yakın hissettim. Bana olan gü
venini haklı çıkarmak için dikkatle d inledim. En azından
böyle başlad ım. Ancak yakında büyüleyici olan konuyu bu l
dum. Sonra gizlenmem iş bir istekle dinledim.
"Bütün dünya titreşimlerden yapılmıştır. Bütün hayat,
bütün cansız olanlar titreşimlerden ibarettir. Hatta, hiçbir
parçacığın diğerine dokunamadığı, sadece havada asılı bir
parçacık kütlesi olan kudretli Himafayalar bile, "
dedi Lama.·
"Dünya; evren çevresinde fırıl fırıl döndüğü, ufacık madde
parçacıklarından ibarettir. Güneş'in çevresinde dönen, daima
aralarındaki mesafeyi koruyan, asla birbirlerine dokunma
yan dünyalara sahip olduğu gibi, böylece var olan her şey
dönen dünyalardan oluşmuştur. "
Durdu ve beni gözledi. Bel
ki bütün bun ların anlayışımın ötesinde olup olmad ığını me
rak ediyordu. Fakat onu kolayca takip edebiliyordum.
"Kolorvayanla (Durugörü) Tapınakta görebildiğimiz ha
yaletler, insanlardır. Bu dünyayı terk etmiş ve orada molekül
leri çok geniş dağılmış, en yoğun duvarın tek bir molekülüne
dokunmaksızın içinden geçebilen "hayalet " durumuna geçmiş
yaşayan insanlar"
d iyerek devam etti.
"Şerefli Hoca "
dedim,
"bir 'hayalet ' bizi geçerken sürtündüğü zaman niçin bir ür
perme hissederiz? "
Rehberim:
"Her molekül, her küçük 'gü
neş ve dünya' sistemi, insanın makinelerle üre/fiği türde elek
trik değil, fakat daha saf türde bir elektrik yüküyle çevrelen
miştir. BclZI geceler gökyüzü boyunca parıldadığını gördüğü
müz elektrik ... Yeryüzünün kutuplarındaki Aurora Borealis ya
da Kuzey Işıkları gibi. Böylece, kastedilen bu madde parça
cığına en çok Kuzey Işıkları sahiptir. Bir 'hayalet ". çok yakı-
1 1
"ANTİKLERİN MAGARASI"
mmıza gelerek, auranuza yumuşak hir şok verir ve böylece hu
ürpermeyi hissederiz. "
Etrafım ızdaki gece durgundu. Sessizl iği rahatsız etm iş
bir rüzgarın nefesi yoktu . Sadece Tibet gibi ülkelerde olan bi
ri nin bildiği bir sessizlik vardı.
"O zaman gördüğümüz Aura
hir elektrik boşalması mı? "
diye sordum.
"Evet.' "
d iyerek ce
vapladı Lama Mingyar Dondup.
"Tihet dışındaki ülkelerde
arazi boyunca çekilmiş, yüksek voltajda elektrik akımı taşı
yan tellerde elektrik mühendis/eri tarafindan hir 'hale etkisi'
gözlendi ve tamndı. Bu 'hale etkisinde ' teller. hir hale ya da
auramn mavimsi ışığıyla çevrelenmiş olduğu görünür. Bu,
daha çok karanlıkta, sisli gecelerde gözlendi. Elbette görebi
lenler için her zaman hu vardır. "
Düşüncel i olarak bana baktı.
"Chungking'e tıp eğitimine gittiğin zaman, beyninin elektrik
da/ga/armı gösteren hir alet kullanacaksın. Bütün hayat, hü
tün hu varlıklar. elektrik ve titreşimdir. "
"Şimdi şaşırd1n1!"
diye cevaplad ım.
"Hayat nasıl titreşim .
ve elektrik olabilirdi? Birini anlayabilirim, fakat her ikisini
değil" "Fakat sevgili Lobsang'ım!"
diyerek güldü Lama.
"Ha
reket olmadan titreşim olmadan elektrik olamaz! Elektriği
üreten harekettir. Bu yüzden ikisi birbiriyle yakından ilişkili.
"
Şaşkınlığımı görerek kaşlarını çattı ve telepatik güçleriyle
düşüncelerimi okudu.
"Hayır!"
dedi.
"Sadece herhangi bir
titreşim yapamayacak! Şöyle açıklamama izin ver: buradan
sonsuza uzanan gerçekten büyük bir müzik k/av;�esi hayal et.
Katı olarak saydığımız titreşim o klavyede bir nota ile temsil
edilecektir. Sonraki sesi temsil etmeliydi ve hir sonraki gör
meyi temsil edecektir. Diğer notalar hisleri, düşünceleri, ni
yetleri ve yeryüzü üzerindeyken anlayamayacağımız şeyleri
gösterecektir. Bir köpek. hir insanın yapabileceğinden daha
yiiksek nota/an duyabilir ve hir insan, hir köpeğin yapabile
ceğinden daha düşük nota/an duyabiliı� Kelimeler köpeğe,
1 2
"BÖLÜM BİR,,
onun duyabileceği yüksek bir tonda söylenebilseydi, insan o
nu bilemeyecekti. Bu nedenle bir dünyalı, duru iş iti özel hedi
yesine sahip olduğu zaman, Ruh Dünyası varlıkları yeryüzün
de olanlarla iletişime geçebilir. "
Lama durdu ve birazcık güldü,
"Seni yatağından alıko
yuyorum Lobsang. Fakat kendine gelmen için sabah dinlen
men olacak. "
Açık havada çok parlak yıldızlara doğru yuka
rısını işaret etti . Antiklerin Mağarası ziyaretinden ve oradaki
harika aletleri, Atlantis günlerinden bu yana bozulmadan
korunmuş aletleri denemeden bu yana, kendimi garip a l ışkan
l ıklarla sık sık eğlendiriyorum. En küçük virüsten bile küçük,
iki küçük sezgi l i yaratığı düşünmeyi seviyorum. Ne şeklinde
oldukları önemli değil. Sadece zek i olmalarına ve süper alet
lerinin o lması bana yeter. Onları, kendi küçücük dünyalarının
bir açık aral ığından ç ı ktıkları n ı hayal et (şimdi bizim olduğu
m uz gibi!).
"Hayret! Güzel bir gece!"
diye bağırdı m Ay'a;
dikkatle gökyüzüne doğru bakarak. O,
"Evet"
d iye cevaplad ı .
"Bir kişiye hayatın amacında merak uyandırıyor; biz neyiz,
nereye gidiyoruz? "
Sonsuz düzenlerinde gökler boyunca a
kan y ı ldızları seyrederek uzun uzun düşündü.
"Dünyalar, mil
yonlarca, milyarlarca sınırsızdır. Merak ederim, kaç tanesin-·
de yaşam var? Saçmalık.' Kutsal şeylere saygısızlık! Gü
lünç!,
"d iyerek kekeled i .
"Tanrı İmgesi olarak yaratıldığınızı
size anlatan ra
J;ı
ipler, onu anlatmadıkları için mi bu dünyanız
haricinde hayat olmadığını biliyorsun? Ve diğer yaşamlar,
tamamen bize benzemedikçe nasıl var olabilir. Hayır, müm
kün değil, e!)pritüelliğini kaybediyorsun!"
Ay, yavaşça yürür
ken çok kötü bir sin irle kendi kendine homurdandı,
"Biliyor
sun, onlar yanılabilirdi, onlar yanılabilirdi!"
Lama Mingyar
Dondup bana doğru gülümsedi ve
"Onun bende bir devamı
bile var.'
Biraz uzak laboratuvarda, bizim bi limimizin hayal ede-
13
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
meyeceği mikroskopları, fantastik güçlerinin var olduğu iki
bilim adamı çalışıyordu. B iri, bir tezgahta bükülmeden için
den bakı lan süper bir m ikroskoba gözlerini yapıştırdı. Aniden
taburesini cilalı zem inde bir sıyırma sesiyle geri çekerek işe
başladı .
"Bak Chan!"
d iyerek Asistanını çağırdı.
"Gel ve bak
buna!"
Chan ayağa kalktı. Heyecan lanm ış olarak am iri n in
yanına yürüdü ve m ikroskobun önünde oturdu.
"Lamın üze
rinde bir kurşun sü(fürünün milyonda bir parçası var, bir göz
at ona!"
dedi am ir. Chan, kontrol leri ayarladı ve sürprizin
ürkütmesiyle ıslık çaldı .
"O! "
d iye bağırdı,
"bu bir teleskop
tan evrene bakmak gibi. Alevli güneşler, bir yörüngede dönen
gezegenler! "
Amir hasretle konuştu;
"aşağıdaki her dünyayı
görecek kadar yeterli büyütmeye sahip olup olamayacağımızı
merak ediyorum. Orada hayat olup olmadığını merak ediyo
rum!" "Saçmalrk"
dedi, Chan kabaca.
"Elbette sezgili bir ha
yat yok. Rahipler Tanrı 'mn İmgesi olarak yaratıldığımızı söy
ledikleri için olamaz. Orada Zeki Hayat nasıl olabilir? "
Üzerim izdeki yıldızlar kend i yörüngelerinde döndüler;
sınırsız ve sonsuz. Gülümseyen Lama M ingyar Dondup, cüb
besine uzandı ve H indistan ötesinden bütün yol larla getiril
miş çok değer veri len bir kutu kibriti öne uzattı . Yavaşça bir
k ibrit çıkard ı ve yukarı kaldırdı ve sonra onu üfleyip söndür
dü!
"Yaradıhş ve sona eriş "
dedi.
"Alev alan kibrit başı, her
biri arkadaşlarından uzakta patlayan binlerce parçacığı .fiş
kırttı. Her biri ayrı bir dünya oldu. tamamı bir evren oldu. Ve
alev söndürüldüğünde evren sona erdi. O dünyalar üzerinde
hayat olmadığını söyleyebilir misin? "
Ne demek isted iğini
anlamayarak şüpheyle ona baktım.
"Onlar dünyalar olsaydı
lobsang ve üzer/erinde hayat olsL�lYiı, dünyalardaki o hayat
milyonlarca yıl sürmüş olacaktır. Biz sadece tııtuşturu/muş
bir kibrit miyiz? Üzüntülerimiz ve muılulııklarrında. daha
çok üzüntiilerle.1 .. . Bunun sonsuz bir dünya olduğunu düşii-
1 4
"BÖLÜM BİR,,
nerek burada yaşamıyor muyuz? Bunu düşün, yarın biraz da
ha konuşacağız. "
Ayağa kalktı ve benim görüş alanımdan çık
tı.
Çatıya ve aşağıya inen merdivenin üst ucunu, el yorda
m ıyla körce i lerleyerek tesadüfen bu ldum. Direklerinde çen
tiklerden oluşan merdivenlerim iz, Batı dünyasında kullanı
lanlardan farklıdır. B irinci çentiği buldum. İkincisini ve ü
çüncüyü, sonra ayağım orada birinin bir kandi lden dökmüş
olduğu yağ ile kaydı . Uyuyan keşişlerden pek çok protestolar
yükselirken, gökyüzünde olduğundan daha fazla "yıldız" gö
rerek büyük bir gürültüyle aşağıya yuvarlandım. Karan l ığın
içinden bir el göründü. Başıma ziller çalan bir tokat attı. Ça
bucak ayağa fı rlad ım ve karanl ığın örtüsünün güveni l irliğine
kaçtım. Müm kün olan sessizl ikle uyumak için bir yere yerleş
Dostları ilə paylaş: |