Sünen-i Əbu Davud'da ensarlı bir kadın olan Əsmə bint-i Yezid b. es-Seken'in şöyle dediği rivayet edilir: "Resulullah zamanında, kocam beni boşadı. O sırada boşanmış kadın üçün iddet bekleme zorunluluğu yoktu. Kocam beni boşayınca, boşanmış kadınların iddetine ilişkin bu ayə indi: 'Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç temizlenme süresi beklerler.' Hakkında iddet hükmü enən ilk boşanmış kadın oydu.[120]
Tefsir'ul-Ayyaşi'de, "Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç temizlenme süresi beklerler." ayeti ilə ilgili olarak Zürare'nin şöyle dediği rivayet edilir: Rabiat'ur-Re'y'in şöyle dediğini duydum: "Benim görüşüme göre, yüce Allah'ın Quranda belirtmiş olduğu "el-kuru" kelimesi, iki ay başı kanaması arasındaki temizlik halı anlamına gelir. Aybaşı kanaması değil." Bunun üzerine İmam Məhəmməd Misin (ə.s) yanına gittim və Rebia'nın sözlerini ona aktardım. Bana dedi ki: "O kendi görüşü ilə konuşmamıştır. Ona Əlidən (ə.s) bir rivayet ulaşmıştır." O zaman dedim ki: "Allah, işlərini nizama qoysun, Əli (ə.s) mi bunu söylemiştir?" Bəli, dedi. Əli, el-kuru, temizlik halidir. O sırada qan toplanır və vakti gelince də dışarı atılır diyordu. Bunun üzerine dedim ki: Allah işlərini nizama qoysun. Bir adam iki ədalətli şahidin huzurunda, cinsel birleşmede bulunmaksızın, temizlik halindeyken boşarsa, nə lazım gelir? Buyurdu ki: Kadın üçüncü aybaşı halına girdiğinde iddeti sona ermiş olar. Artık evlenmesine bir engel kalmamış olar. [121]
Aynı anlamı içeren sözler başka kanallardan də İmam Məhəmməd Misdən (ə.s) rivayet edilmiştir. Ravinin: "Allah işlərini nizama qoysun, Əlimi bunu söylemiştir?" sözüne gelince, bu soruyu İmam'ın, "ONA Əlidən bir rivayet ulaşmıştır." sözünden sonra yöneltiyor. Bunun nedeni də, Ehlisünnet arasında, Hz. Əlinin (ə.s), "Ayette geçen el-kuru kelimesi ilə, aybaşı kanaması kastedilmiştir, temizlenme halı değil." dediği yaygın bir görüştü." Nitekim et-Dürr'ül-Mensur təfsirində, Şafii, Abdurrezzak, ABŞ b. Humeyd və Beyhaki Əli b. Əbu Talib'den (ə.s) şöyle rivayet etmişlerdir: "Kadın üçüncü aybaşı halını görünceye və temizleninceye kadar, kocası onu geri alabilir. Yıkandıktan sonra evlenmesinde bir sakınca kalmaz."[122]
Ancak Ehlibeyt İmamları bunu reddetmiş və bu rivayeti ona nisbət etmişlerdir: "el-Kuru" kavramı, temizlenmedir, aybaşı kanaması değil. Nitekim yukarıda sunduğumuz rivayette buna işaret edilmiştir. Bu görüşü, Hz. Əlinin (ə.s) dışında Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Ömər və Aişe gibi sahabelere də nisbət edib rivayet etmişlerdir.
Mecma'ul-Beyan tefsirinde İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) "Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara halal olmaz." ifadesi ilə ilgili olarak: "Hamileliği və aybaşı halını gizlemeleri halal olmaz." dediği rivayet edilir.
Tefsir'ul-Kummi'de şöyle deniyor: "Yüce Allah, üç şeyi kadınların təşəbbüsünə bırakmıştır. Aybaşı halından temizlenme, aybaşı kanaması və hamilelik."
Yine Tefsir'ul-Kummi'de "Erkekler üçün onlar üzerinde bir derece var." ayeti ilə ilgili olarak şöyle deniyor: İmam (ə.s) buyurdu ki: "Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakkı, kadınların erkekler üzerindeki hakkından daha üstündür."
Daha önce də vurguladığımız gibi, bu değerlendirme kadın və erkek hakları arasındaki eşitlik ilkesi ilə çelişmez.
Tefsir'ul-Ayyaşi'de, "Boşanma iki defadır. Sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak gerekir." ayeti ilə ilgili olarak İmam Məhəmməd Misin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Yüce Allah, kadınlar iki defa boşanır. Bundan sonrası, ya iyilikle tutmak ya da güzellikle bırakmaktır. Güzellikle bırakmak üçüncü dəfə boşama yerine geçer."[123]
et-Tehzib adlı eserde, İmam Məhəmməd Misin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Sünnete uygun boşama şöyledir: Adam kadını, temizlik halindeyken, cinsel ilişkiye girmeksizin iki şahidin huzurunda boşar. Sonra onu, iddetini doldurmak üzere serbest bırakır. İddeti dolunca, kadın ondan ayrılmış olar. Bu noktada kocası onunla evlenmek isteyen herhangi bir talipli gibi olar. Əgər kadın isterse, adam onu tekrar nikahlayabilir. İstemezse nikahlayamaz. Əgər adam kadını geri almak düşüncesindeyse, kadının iddeti dolmadan bunu şahitlerin huzurunda ifade etmek durumundadır. Bu durumda kadın, geçmiş boşamadan sonra tekrar onun karısıdır..."[124]
Məhrum La Yahzuruhu'l-Fakih adlı eserde Hasan b. Faddal'dan şöyle rivayet edilir: İmam Rıza'dan (ə.s), üçüncü boşamadan sonra boşanmış kadının bir başka erkekle nikahlanmadıkça, eski kocası ilə evlenmesinin halal olmayışının gerekçesinin nə olduğunu soruşdum. Bana dedi ki: "Yüce Allah, iki kere boşamaya icazə vermiştir. 'Boşanma iki keredir. Sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak gerekir.' buyurmuştur. Güzellikle bırakmak deyimiyle üçüncü boşama kastedilmiştir. Üçüncü dəfə boşama, Allah'ın hoşnut olmadığı şeylerin kapsamına girdiği üçün, kadın bir başkasıyla nikahlanmadıkça, eski kocasına halal olmaz. Ki, insanlar boşamayı hafifsemesinler və kadınlar zarara uğratılmasın."[125]
Mən deyərəm ki: Ehlibeytin boşama ilə ilgili görüşleri şöyledir: Bir lafızla veya bir oturumda gerçekleşen boşama, adam "seni üç kere boşuyorum" dese bile, Şia'ya göre bir boşamadır. Ehlisünnet'in meseleye ilişkin rivayetleri arasında ihtilaf vardır. Ehlisünnet kaynaklarınca aktarılan bazı rivayetler, bir boşamanın gerçekleştiğine delalet ederken, bazı rivayetler də üç dəfə boşamanın gerçekleşmiş olacağına delalet etmektedir. Bu görüşü Hz. Əli (ə.s) və Cafer b. Muhammed'den (ə.s) də rivayet ederler.
Ancak, Müslim, Əbu Davud və Nəsəs(n)i gibi sünen və sıhah sahiplerinin aktardığı bazı rivayetlerden bu husus belirginleşiyor: Üç boşamanın bir kerede gerçekleşmesi, ikinci halifenin hilafetinin başlamasından iki veya üç il sonra cevaz verdiği bir uygulamadır. Nitekim et-Dürr'ül-Mensur təfsirində şöyle deniyor: Abdurrezzak, Müslim, Əbu Davud, Nəsəs(n)i, Hakim və Beyhaki İbn Abbas'tan şöyle rivayet ederler: Boşama, Resulullah (s. a. a) döneminde, Ebubekir döneminde və Ömərin hilafetinin ilk iki senesinde bir oturumda üç kere gerçekleşmiş olsa bile, bir boşama kabul ediliyordu. Ömər "İnsanlar, kendilerine aid olan və mühlet tanınan bir yetkiyi acele ilə kullanmak istiyorlar. Biz də bunu o-naylasak ya." dedi və bir oturuşta üç boşamanın geçerliliğini onayladı.
Sünen-i Əbu Davud'da İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edilir: Əbu Rukane Abdu Yezid, Ümmü Rukane'yi boşadı və Muzeyne kabilesinden bir kadınla evlendi. Kadın Rəsulullahın yanına geldi və saçından bir tel göstererek şöyle dedi: "Bu saç telinin şuna nə faydası varsa, Əbu Rukane'nin də bana o faydası vardır. (Kadın Əbu Rukane'nin iktidarsız olduğunu anlatmaya çalışıyordu.) İkimizi birbirimizden ayır." Bunun üzerine Rəsulullah efendimizin (s. a. a) canı sıkıldı və Rukane və kardeşlerini çağırdı. Sonra orada bulunanlara sordu: "Sizce bu çocuk, bu bu hususlarda, şunlar də bu bu hususlarda Əbu Rukane'ye benzemiyorlar mı? Meclistekiler: "Bəli, benziyorlar" dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.ə.s) Abdu Yezid'e: "Bu kadını boşa" dedi. O da boşadı. Sonra: "Karın Ümmü Rukaneyi geri al/götür" dedi. Abdu Yezid: "Amma onu üç kere boşadım, ya Resulallah" dedi. Resulullah:" Biliyorum. Onu geri al/götür." buyurdu və bu ayeti okudu: "Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde boşayın." (Talak, 1)
ed-Dürr'ül-Mensur tefsirinde Beyhaki İbn Abbas'tan şöyle nakleder: Rukane, bir kadını tək oturumda üç talakla boşadı. Ardından, yaptığına çox üzüldü. Resulullah (s. a. a) kadını nasıl boşadığını sordu: "Onu bir oturumda üç kere boşadım" dedi. Bunun üzerine Resulullah (s. a. a) "Bu sadece bir boşama yerine geçer. İstersen onu geri alabilirsin." buyurdu. Rukane də gidip karısını geri aldı. İbn Abbas, boşamanın ancak hər temizlik halında olabileceği və bunun, yüce Allah'ın uyulmasını emrettiği kural: "onları iddetleri süresinde boşayın." olduğu görüşündeydi.
Mən deyərəm ki: Aynı anlamın başka rivayetlerce də aktarıldığını görüyoruz. Ömərin bir oturumda üç kere boşamaya cevaz vermesi üzerine yapılacak değerlendirme, temettü haccına ilişkin tavrı üzerine yapılan değerlendirmeden farksız olacaktır.
Bazı bilginler bir oturumda və tək bir lafızla üç talaklı boşamanın gerçekleşmeyeceğini bu şekilde isbat etmeye çalışmışlardır. Yüce Allah, "Boşanma iki defadır." buyuruyor. "İki defa" və "üç defa" ifadeleri, tək bir lafızla dile getirilmiş sözlerle bağdaşmaz. Nitekim "lian" olayında də bu hususta ittifak vardır. Lian hususunda karı-kocanın hər birisinin dörd dəfə Allah'ı şahit tutmaları gerekir və bir defa dörd defa yerine geçerli sayılmaz.
Mecma'ul-Beyan tefsirinde "Veya güzellikle bırakmak gerekir." ifadesi ilə ilgili olarak bu açıklamaya yer/yeyər verilir. Bu deyimin anlamı hususunda iki görüş ileri sürülmüştür: a) Bununla üçüncü dəfə boşama kastedilmiştir. b) Adam kadını iddetini doldurmak üzere bırakır. Süre dolunca də ayrılık kesinleşir. Bu görüşü Süddi və Dahhak benimsemiştir. Benzeri bir değerlendirme İmam Bakır (ə.s) və İmam Cafer Sadık'tan (ə.s) də rivayet edilmiştir.
Mən deyərəm ki: Gördüğün gibi "veya güzellikle bırakmak gerekir." sözünün anlamına ilişkin rivayetler arasında ihtilaf vardır.
Tefsir'ul-Kummi'de, "Onlara verdiğiniz bir şeyi geri almanız size halal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları durumu başka." ayeti ilə ilgili olarak İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) bu sözlerine yer/yeyər verilir: "Hul" nitelikli boşama, ancak kadının kocasına: Senin üçün ettiğim heç bir yemine sadık kalmayacağım. Senin iznin olmadan dışarı çıkacağım. Senin yatağına başka bir erkeği alacağım. Seninle cinsel ilişkiye girmekten dolayı gusül abdesti almayacağım." veya "ya beni boşarsın ya da senin heç bir emrine itaat etmeyeceğim." demesi ilə gerçekleşir. Kadın bu sözü söyleyince, adam kadına verdiği malın tümünü alabilir. Kadının kendi malından verdiği miktarı də alması halal olar. Bu şekilde karşılıklı olarak anlaştıkları zaman, adam kadını şahitlerin huzurunda, hayızdan temizlenmiş olarak boşar. (Bu durumda "bain talak" gerçekleşir) Kadın bir boşanma ilə ondan ayrılmış olar. Artık adam taliplilerden biri konumuna düşer. Kadın tekrar evlenmek isterse kocası ilə yeniden evlenebilir. İstemezse evlenmez. Adam tekrar kadınla evlenirse, kadının iki talakı yerinde kalmış olar (iddet süresi içerisinde bile karısına dönemez.) Bu durumda, kocanın tıpkı talak-ı mübaratta olduğu gibi yani şiddetli geçimsizlikten dolayı ayrılmaya karar verenlerin yaptığı gibi şunu şərt koşması iyidir: Bana verdiğin bir şeyi geri olmak istersen mən də tekrar senin kocan olurum.[126]
İmam Cəfər Sadiq (ə.s) deyər ki: Hul' mübarat yani karşılıklı ayrılma kararı və muhayyerlik[127] şeklindeki boşanma kararları, ancak cinsel ilişki olmaksızın, kadının temiz olduğu bir sırada və iki şahidin huzurunda gerçekleşebilir. Hul' ilə boşanmış kadın bir başkası ilə evlenir, ondan də boşanırsa, eski kocası onunla evlenebilir. İmam Cəfər Sadiq (ə.s) şöyle deyər: Koca, hul' veya mübarat üsulu ilə boşanan karısına iddet süresi içinde dönemez. Ancak karısı kararından döner və pişmanlık duyarsa o başka. Bu durumda karısından aldığı malı geri verme suretiyle karısına dönebilir.[128]
Məhrum La Yahzuruhu'l-Fakih adlı eserde İmam Məhəmməd Misin (ə.s) bu sözlerine yer/yeyər verilir: "Kadın kocasına, 'Senin bir emrine itaat etmeyeceğim.' dese, bunun hangi əmr olduğunu açıklasa də, açıklamasa də, adamın kadına verdiklerini alma hakkı doğar. İddeti süresinde kadını tekrar alamaz də. "[129]
et-Dürr'ül-Mensur təfsirində, Ahmed, Sehl b. Əbu Hasmeden şöyle rivayet edər: "Sehlin kızı Habibe, Sabit b. Kays b. Şammas'ın nikahı altındaydı. Kadın adamdan tiksiniyordu. Sabit kiçik tefek və çirkin yüzlü biriydi. Kadın Resulullah'ın (s. a. a) yanına geldi və şöyle dedi: 'Bu adamın yüzüne bakamıyorum. Əgər Allah'tan korkmasaydım, yüzüne tükürürdüm.' dedi. Bunun üzerine Resulullah (s. a. a) ona, 'Mehir olarak sana verdiği bahçeyi geri vermeye hazır mısın?' diye sordu. Kadın, 'Bəli' dedi və bahçeyi geri verdi. Rəsulullah da onları birbirinden ayırdı. İslamda ilk hul' şeklindeki boşanma buydu."
Tefsir'ul-Ayyaşi'de, "İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin." ifadesi ilə ilgili olarak İmam Məhəmməd Misin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Yüce Allah, zina edən kimseye öfkelenmiş və ona yüz/üz kırbaç vurulmasını öngörmüştür. Kim zina edene kızıp də cezasını arttırırsa, mən ondan beriyim. Allah'a sığınırım. '...Bunlar Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin...' ayeti ilə kastedilen budur."[130]
el-Kafidə Əbu Basir kanalıyla İmam Məhəmməd Misin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Bir başkası ilə evlenip boşanmadıkça eski kocasına halal olmayan kadın, bir kere boşanıp geri alınan, sonra üçüncü dəfə boşanan kadındır. Üçüncü dəfə boşanan kadın, bir başkasıyla evlenmedikçe və adam tadına bakmadıkça eski kocasına halal olmaz."[131]
Mən deyərəm ki: "Tadına bakmak (useylet)"la, cinsel ilişki kastedilmiştir. es-Sıhah də şöyle denir: Cinsel ilişkide bir zövq anı/xatirə vardır. Bu zövq balın tadına benzetilmiştir. Kelimenin orijinalinin sonundaki küçültme amaçlı "də"nin yer/yeyər almasının sebebi, bal ilə ilgili kelimelerin genellikle müennes olarak kullanılmasıdır. Bazılarına göre: Kelimenin müennes kılınmasının sebebi, bir parça zövq anlamını ifade etmesindendir. Altının bir parçasına "zehebet" denilmesi gibi.
"Tadına bakmadıkça" ifadesi, Rufaa kıssası kapsamında, Resulullah'ın söylediği bu sözden iktibas edilmiş gibidir: "Sən onun tadına, o da senin tadına varmadıkça bu olmaz."
Nitekim ed-Dürr'ül-Mensur təfsirində, Bezzaz, Taberani və Beyhaki kanalıyla şöyle rivayet edilir: "Rufaa b. Samuel karısını boşadı. Kadın Rəsulullahın huzuruna gelerek şöyle dedi: 'Ya Resulallah, Abdurrahman benimle evlendi, amma onun şundan (üzerindeki elbiseden bir parça göstererek) başka bir şeyi yoktur.' Resulullah isə, bu sözlerine kulak vermiyordu. Sonunda şöyle buyurdu: Bana öyle geliyor ki, sən tekrar Rufaa'ya dönmek istiyorsun. Hayır, sən onun tadına, o da senin tadına bakmadıkça bu olmaz."
Bu rivayet meşhurdur. Ehlisünnet'ten sünen sahipleri və başkalarından oluşan kalabalık bir qrup rivayet etmişlerdir. Şia'dan də bazı kimseler bu hadisi rivayet etmiştir. Rivayetlerin lafızları arasında bir takım farklar olmakla birlikte, çoğusunda də bu son cümle aynı lafızlarla iştirak edər.
et-Tehzib adlı eserde, İmam Cəfər Sadiğə (ə.s) şöyle bir soru yöneltildiği rivayet edilir: "Boşanmış kadın, biri ilə muta nikahı ilə evlense, sonra ilk kocasına dönebilir mi?" İmam buyuruyor ki: "Hayır. Çünkü yüce Allah, 'Yine onu boşarsa (üçüncü defa) kadın onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona halal olmaz. Əgər bu koca də onu boşarsa, onların... birbirlerine dönmelerinde ikisi üçün bir günah yoktur." buyuruyor. Halbuki mütə evliliğinde boşanma yoktur."[132]
Yine aynı eserde, Muhammed b. Mudarib'in şöyle dediği rivayet edilir: İmam Rıza'ya (ə.s), "Üç talakla boşanmış kadın, iğdiş edilmiş bir adamla evlenip boşanırsa, eski kocasına halal olarmı?" diye sordum." Halal olmaz." cevabını verdi.[133]
Tefsir'ul-Kummi'de, "Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa... haklarını ihlal edib zarar vermek üçün onları tutmayın." ayeti ilə ilgili olarak, İmamın (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Adam kadını boşadıktan sonra, əgər kadını istemiyorsa, onu geri alması kendisine caiz olmaz."
Məhrum La Yahzuruhu'l-Fakih adlı eserde İmam Cəfər Sadiqdən (ə.s) şöyle rivayet edilir: "Bir adamın, karısını boşaması ardından heç də ihtiyaç duymadığı halde tekrar geri al/götürüb boşaması, uygun düşmez. Bu, yüce Allah'ın yasakladığı zarar amaçlı bir boşayıp geri almadır. Ancak adamın karısını boşayıp də, ardından nikahı altında sürekli tutmak maksadıyla geri alması başka."[134]
Tefsir'ul-Ayyaşi'de, "Allah'ın ayetlerini oyun konusu edinmeyin." ifadesiyle ilgili olarak, Ömər b. Cemi, bir rivayet zincirine yer/yeyər vermeksizin, doğrudan Emir'ül-Müminin'den şöyle rivayet edər: "Bu ümmetten olub da Quran okuduktan sonra ateşe girenler, Allah'ın ayetlerini oyun konusu edinenlerdir."
Buhari, "Sahih"inde, "Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa..." ayetinin içerdiği anlamla ilgili olarak şöyle bir rivayete yer/yeyər verir: "Ma'kıl b. Yesar'ın kızkardeşini kocası boşadı. Sonra kadını, iddetini doldurana kadar geri almadı. Sonra tekrar onunla evlenmek istedi. Amma Ma'kıl buna icazə vermedi. Bunun üzerine bu ayə indi: Onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın."[135]
Bu hadis ed-Dürr'ül-Mensur təfsirində Buxaridən, Nəsəs(n)i, İbn Mace, Tirmizi və Əbu Davud gibi diğer bazı sünen sahiplerinden rivayet edilmiştir.