Ayələrin Tərcüməs(n)i



Yüklə 6,43 Mb.
səhifə35/60
tarix28.03.2017
ölçüsü6,43 Mb.
#12706
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   60
ıyla şöyle rivayet edilir: "Bu ayə, Ensardan Cabir b. Abdullah hakkında, inmiştir. Onun bir amca kızı vardı. Kocası onu bir kere boşadı. Kadının iddeti tamamlanınca tekrar onunla evlenmek istedi. Amma Cabir bunu kabul etmedi və şöyle dedi: Amcamızın kızını boşuyorsun, sonra tekrar geri mi almak istiyorsun? Kənar yandan, kadın də kocasına dönmek istiyordu. Bunun üzerine yüce Allah, 'Kadınları boşadığınızda...' diye başlayan ayeti indirdi."

Mən deyərəm ki: Ehlibeyt mezhebine göre, erkek kardeşin və əmi oğlunun bir kadın üzerinde vəlayət hakkı yoktur. Əgər sunulan bu rivayetlerden biri sahih isə, ayetteki yasaklama, vəlayəti sınırlama amacına yönelik olmadığı gibi, bir vəzi hükmü də geçerli kılıyor değildir. Tam tersine, iki bərabər/yoldaş arasına girmenin çirkinliğini ya da mekruhluğunu veya haramlığını vurgulamaya yöneliktir. Kadınların eski kocaları ilə evlenmelerini engelleyen hər kese ilişkin teklif nitelikli bir yasaklamadır, başka değil.

Tefsir'ul-Ayyaşi'de, "Anneler çocuklarını iki tam il emzirirler." ifadesi ilə ilgili olarak, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Çocuk süd emme çağında olduğu sürece, anne-babanın hər biri bərabər oranda bir vəlayət hakkına sahiptir. Çocuk sütten ayrıldığı zaman, baba, soy itibariyle çocuk üzerinde daha çox haqq sahibi olar. Şayet, baba, çocuğunu dörd dirhem karşılığı emzirecek bir süd anne bulsa və çocuğun öz annesi 'beş dirhemden aşağıya emzirmem.' diye tuttursa, adam çocuğu öz annesinden ayırıp süd anneye teslim edebilir. Nə var ki, çocuk açısından bir növ zorlamadır bu. Onu annesi ilə bırakmak daha öncelikli, şefkat açısından daha uygun olar."

Yine aynı eserde, İmamın (ə.s) "Anne, çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın..." ifadesiyle ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilir: "Kadın, kendisi ilə cinsel ilişki kurmak isteyen kocasının göğsüne ellerini rədd anlamında koyar və şöyle derdi: 'Bırakmam. Kucağımda bebeğim olduğu halde hamile kalmaktan korkuyorum.' Veya kocası ona şöyle derdi: 'Seninle ilişki kurmayacağım. (Qız çocuğuna) hamile kalmandan, dolayısıyla çocuğumu öldürmemden korkuyorum.' Bunun üzerine yüce Allah erkeğin kadına, kadının də erkeğe zarar vermesini yasakladı."

Yine aynı eserde, İmam Məhəmməd Mis (ə.s) və İmam Cəfər Sadiqdən (hər ikisinə salam olsun) şöyle rivayet edilir: "Mirasçı üzerindeki sorumluluk də bunun gibidir." ayeti nafaka ilə ilgilidir. Babanın sorumluluğu kadar, onun meşru varisinin də kadına nafaka verme yükümlülüğü vardır.[136]

Adı geçen eserde, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s), bu ayetle ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilir: "Mirasçı də kadına zarar veremez." Çocuğun ona gitmesine icazə vermeyeceğim" diyemez. Kadın də əgər yanında bir şeyler varsa, (geri vermeli) bununla çocuğu də zarara uğratamaz. Mirasçılar də çocuğa zorluk çıkarmamalıdır."[137]

Aynı eserde, Hammad İmam Cəfər Sadiqdən (ə.s) şöyle rivayet edər: "Çocuk sütten kesildikten sonra, artık emzirme olmaz." Dedim ki: "Sana feda olayım. Çocuğun sütten kesilme süresi nə kadardır? Buyurdu ki: Yüce Allah'ın ayəs(n)i kerimede sözünü ettiği iki il."

Mən deyərəm ki: İmamın "iki il" sözü, ayette geçen lafzın hikayesi niteliğindedir. Bu yüzden "Allah'ın sözünü ettiği" şekilde vasfetmiştir.

ed-Dürr'ül-Mensur təfsirində, Abdurrezzak "Musannaf" adlı eserde və İbn Adiy Cabir b. Abdullah'tan şöyle rivayet edər: "Büluğ çağından sonra yetimlik olmaz. Çocuk normal sürenin sonunda sütten ayrıldıktan sonra bir daha emzirme olmaz. Bir gün boyunca akşama kadar konuşmama orucu tutmak geçersizdir. İki gün üst üste iftarsız oruc tutmak caiz değildir. Günah amaçlı əhd olmaz. Günah uğrunda infak yapılmaz. Akrabalık bağlarını kesme amacı ilə yemin edilmez. Hicret zamanı, bir Müsəlmanın küfür diyarını terketmemesi doğru değildir. Fetihten sonra də hicret olmaz. Kadının kocasına karşı, oğulun babasına karşı, kölenin efendisine karşı ettiği yeminlere bağlı kalmak gerekmez. Evlenilmeden karı boşanmaz. Sahip olunmadan köle azad edilmez."

Tefsir'ul-Ayyaşi'de Əbu Bekir el-Hadremi kanalıyla İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "İçinizde ölenlerin geride bıraktıkları eşler, kendi kendilerine dörd ay on gün beklerler." ayeti inince, kadınlar Resulullah'ın huzuruna gelip onunla tartıştılar və dediler ki: "Bu kadar beklemeye sabredemeyiz." Resulullah onlara dedi ki: "Eskiden birinizin kocası öldüğünde deve tersini al/götürər, arkasına dökerek bir örtünün arkasına girerdi. Öylece oturuyordu. Bir il dolunca deve tersini al/götürər, sonra onu gözlerine sürme olarak çekip evlenirdi. Şimdi isə yüce Allah, sekiz ay beklemenizi üzerinizden kaldırdı."

et-Tehzib adlı eserde, İmam Məhəmməd Misdən (ə.s) şöyle rivayet edilir: "Hər türlü nikah ilə evlenen bir kadın, ister azad, ister cariye olsun, ister muta nikahı ilə, ister daimi evlilik nikahı ilə və ister cariye olma suretiyle evli bulunsun, kocası öldüğü zaman, iddeti dörd ay on gündür."[138]

Tefsir'ul-Ayyaşi'de, Muhammed b. Müslim, İmam Məhəmməd Misdən (ə.s) şöyle rivayet edər: Ona dedim ki: Sana feda olayım, nasıl olar da, boşanmış kadının bekleme süresi üç aybaşı halı veya üç ay olar; buna karşın kocası ölən kadının bekleme süresi dörd ay on gün olar? Buyurdu ki: "Boşanmış kadının, üç aybaşı halı beklemesi, rahimde ceninin olub olmadığının anlaşılması amacına yöneliktir."

"Kocası ölən kadının dörd ay on gün beklemesine gelince; yüce Allah kadınların lehine bir şərt, aleyhlerine də bir şərt koşmuştur. Lehlerine koştuğu şərt şudur: Erkeğin bərabər/yoldaşı ilə ilişki kurmamaya yemin etmesi(yle yapması) durumunda bu hükmü yürürlüğe koymuştur: 'Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler üçün dörd ay bekleme süresi vardır.' [Bakara, 226] Bir insanın dörd aydan fazla karısından uzaq durması caiz değildir. Çünkü yüce Allah, kadınların erkeksizliğe dayanma sınırının dörd ay olduğunu biliyor. Kadınların aleyhlerine koştuğu şərt isə şudur: Kocaları öldüğünde, dörd ay on gün beklemelerini öngörmüştür. Adam hayattayken, kadının lehine olmak üzere aldığı süreyi, o ölürken onun lehine olmak üzere kadından alıyor."

Aynı anlamı içeren bir haber başka kanallardan İmam Rıza (ə.s) və İmam Hadi'den (ə.s) rivayet edilmiştir.

Tefsir'ul-Ayyaşi'de, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) "Kadınları nikahlamak istediğinizi onlara sezdirmenizde size bir günah yoktur." ayeti ilə ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilir: "Kadın iddetini doldururken ona güzel söz söyleyerek ilgisini çekersin. 'Mən şunu yaparım veya bu kötü şeyi yaparım ya da hər çirkin şeyi yaparım.' demesin." Bir diğer rivayette şöyle bir ifade iştirak edər: "Kadın iddetini doldururken ona şöyle dersin: 'Ey falanca, sadece seni mutlu etmeyi severim. İddetin dolduğunda, inşaallah beni gözden kaçırmazsın, yalnız başına kalmayı istemezsin.' Bütün bunları yapabilirsin amma, nikah kıymaya kalkışamazsın."

Bu konuda, Ehlibeyt İmamları'ndan başka hadisler də rivayet edilmiştir.

Tefsir'ul-Ayyaşi'de, "..Kadınları boşamanızda size bir günah yoktur." ayeti ilə ilgili olarak İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Adam, cinsel ilişki kurmadan önce karısını boşarsa, belirlenen mehrin yarısı kadınındır. Şayet mehir belirlenmemişse, örfe uygun bir yararlandırma ilə kadına ödemede bulunulur. İmkanları geniş olan imkanlarına göre, əli darda olan da gücüne göre bir şeyler verir. Bu şekilde boşanan bir kadın üçün iddet bekleme zorunluluğu yoktur. Taliplisi çıkarsa, o saatte də evlenebilir."

əl-Kafi adlı eserde, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s), cinsel ilişki kurmadan karısını boşayan bir adam hakkında şöyle dediği rivayet edilir: "Əgər adam kadın üçün bir mehir belirlemişse yükümlülük altına girdiği miktarın yarısını kadına vermek zorundadır. Şayet bir mehir belirlememişse onun durumundaki kadınların yararlandıkları miktar kadar bir mal vererek kadını yararlandırmalıdır."[139]

Bu rivayette, "maruf bir şekilde yararlandırma" ifadesi tefsir ediliyor.

əl-Kafi[140], et-Tehzib, Tefsir'ul-Ayyaşi və başka kaynaklarda, İmam Məhəmməd Mis (ə.s) və İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) "nikah bağı elinde olan..." ifadesini "kadının velisi" şeklinde açıkladıkları rivayet edilir.

Bu yorumu destekleyen rivayetlerin sayısı oldukça kabarıktır. Ehlisünnet ve'l-Cemaat kanallarınca Resulullah (s. a. a) və Hz. Əliyə (ə.s) dayandırılan bazı rivayetlerde "nikah bağını elinde bulunduran"ın "koca" olduğu belirtilir.

əl-Kafi[141], Məhrum La Yahzuruhu'l-Fakih[142], Tefsir'ul-Ayyaşi'de[143] və Tef-sir'ul-Kummi'de, "Namazları və orta namazı koruyun." ayetinin tefsiri bağlamında, çeşitli rivayet kanallarından, İmam Məhəmməd Mis (ə.s) və İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) "Kuşkusuz orta namazı, öğle namazıdır." dedikleri rivayet edilir.

Mən deyərəm ki: Bu görüş Ehlibeyt İmamları'ndan konuya ilişkin olarak, aynı ifade tarzıyla rivayet edilen hadislerden ağır basan bir değerlendirmedir. Elbette, Ehlibeyt İmamları'ndan gelen bazı rivayetlerde, orta namazının cuma namazı olduğu belirtilir. Ancak bu rivayetlerde onların öğle ilə cuma namazını bir gördükleri, iki ayrı namaz olarak değerlendirmedikleri unutulmamalıdır. Nitekim əl-Kafi və Tefsir'ul-Ayyaşi'de Zürare kanalıyla İmam Məhəmməd Misin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: (Rivayetin metni el-Kafidən alınmıştır) Yüce Allah buyuruyor ki:

"Namazları və orta namazı kuruyun. Orta namaz öğlen namazıdır. Resulullah'ın kıldığı ilk namazdır. Öğlen gündüzün ortasıdır. Öğlen namazı, gündüzün kılınan sabah və ikindi namazlarının ortasındaki bir vakitte kılınır. Bu ayə indiği zaman, Resulullah (s. a. a) bir seferde bulunuyordu. Bu namazın içinde kunut duasını də okudu. Bundan sonra öğlen namazının seferde və hazarda bu haliyle kılınmasını öngördü. Mukim olan üçün də iki rekat ilave etti. Ancak Resulullah (s. a. a) mukim (seferde olmayan) üçün ilave ettiği bu iki rekatı, cuma gününe özgü bir uygulama olmak üzere kaldırdı. Çünkü imamın okuduğu iki hutbe, iki rekat yerine geçmektedir. Bu yüzden cuma günü cemaatle namaz kılmayan bir kimse diğer günlerdeki gibi, öğlen namazını dörd rekat kılmalıdır..."

Görüldüğü gibi, rivayette öğle və cuma namazları, bir namaz olarak değerlendiriliyor və bunun ayette işaret buyrulan "orta namaz" olduğuna hükmediliyor. Nə var ki konuya ilişkin rivayetlerin bir çoğunun rivayet zincirinde kopukluk vardır. Rivayet zinciri sağlam olanlarınsa, metinlerinde karışıklık göze çarpmaktadır. el-Kafidə iştirak edən rivayeti buna örnek gösterebiliriz. Bunun yanında, rivayetin, incelediğimiz ayete tatbiki və uygunluğu də çox açıq değildir. Yine də, doğrusunu yüce Allah herkesten daha yaxşı bilir.

et-Dürr'ül-Mensur təfsirində, Ahmed, İbn Sperma', Nəsəs(n)i, İbn Cerir, Şaşi və Ziya Zibrekan kanalıyla şöyle rivayet ederler: Bir gün Zeyd b. Sabit, toplu halde bir yerde bulunan Kureyş kabilesine mensup bir qrup insanın yanından geçiyordu. Onlar, iki köleyi ona göndererek "orta namazı" hakkındaki görüşünü sordular. Dedi ki: "Öğle namazıdır." Onu bırakıp Usame b. Zeydin yanına geldiler və ondan sordular. O bu cevabı verdi: Orta namazı, öğle namazıdır. Rəsulullah Hecir denilen yerde öğlen namazını kıldığı zaman arkasında bir veya iki saf insan bulunuyordu. Geri kalan insanlar, sohbete dalmış günlük işleriyle uğraşıyorlardı. Bunun üzerine yüce Allah bu ayeti indirdi: "Namazları və orta namazını koruyun və Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak itaat edin/əldə et." Ayetin inişinden sonra Resulullah efendimiz (s. a. a) şöyle buyurdu: İnsanlar ya namaz vakti günlük işleri ilə uğraşmaktan vazgeçerler ya da evlerini yakarım."

Ayetin eniş sebebi olarak rivayet edilen bu hadisə, başka bir kanaldan Zeyd b. Sabit'e və başkalarına də dayandırılmıştır.

Biliniz ki: "Orta namazı"nın açıklamasına ilişkin yorumlar, grupların dayandıkları rivayetlerin farklılığına paralel olarak, farklılık arzetmektedir. Bazılarına göre, orta namaz, sabah namazıdır. Bu görüş Hz. Əlidən (ə.s) və bir qrup sahabeden rivayet edilmiştir. Bir gruba göre; öğle namazıdır. Bu da Resulallah'tan və bazı sahabelerden aktarılmıştır. Diğer bazısına göre; ikindi namazıdır. Bu da Rəsulullahdan və bazı sahabelerden rivayet edilmiştir. Sunu idi, et-Dürr'ül-Mensur adlı tefsirinde, bu hususta elli küsur hadis rivayet edər. Bir diğer qrup da: Orta namazının, akşam namazı olduğu görüşündedir. Bazılarına göre, orta namazının hangi namaz olduğu belli değildir. Tıpkı, kadir gecesinin, geceler içinde gizlenmiş olması gibi, o da namazlar içinde gizlenmiştir. Bu iki yorumla ilgili olarak də bazı sahabelerden bunu pekiştirici sözler rivayet edilmiştir. "Yatsı namazıdır." diyenler və "cuma namazıdır." diyenler də vardır.

Mecma'ul-Beyan tefsirinde, "Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak itaat edin/əldə et." cümlesi ilə ilgili olarak: "Namazda ayakta ikən dua etme halı kastedilmiştir. Bu yorum, İmam Məhəmməd Mis (ə.s) və İmam Cəfər Sadiqdən (ə.s) rivayet edilmiştir." şeklinde bir açıklama iştirak edər.

Bazı sahabelerden də benzeri yorumlar rivayet edilmiştir.

Aynı ayə hakkında, Tefsir'ul-Ayyaşi'de, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) ın şöyle dediği belirtilir: "Kişinin namaza diqqət göstermesi, vaktinde kılması, namazdan alıkoyucu, oyalayıcı şeylerden kaçınması kastedilmiştir."[144]

Bu iki rivayet arasında bir çelişki olmadığı açıktır.

el-Kafidə, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s), "Əgər korkarsanız, yaya veya binekte ikən kılın." ifadesinin açıklaması bağlamında şöyle dediği belirtilir: "Kişi yırtıcı hayvanlardan veya hırsızlardan korkarsa, tekbir getirerek namaza başlar və gerisini işaretle tamamlar."[145]

Məhrum La Yahzuruhu'l-Fakih adlı eserde savaşta namaz kılma hakkında İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) "Bu namaz tekbir və tahlil (La ilahə illallah, deme)den ibarettir." dediği, sonra də bu ayeti okuduğu rivayet edilir.[146]

Yine aynı eserde, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle dediği belirtilir: "Əgər korkulu bir yerde bulunuyorsan və soygunculardan və yırtıcı hayvanlardan korkuyorsan, fərz namazını bineğinin sırtında et. "[147]

Aynı eserde, İmam Məhəmməd Misin (ə.s) şöyle dediği belirtilir: "Soygunculardan korkan bir kimse, bineğinin sırtında, işaretle namaz kılabilir."

Aynı değerlendirmeyi pekiştiren rivayetlerin sayısı oldukça kabarıktır.

Tefsir'ul-Ayyaşi'de, Əbu Basarın şöyle dediği anlatılır: İmam Məhəmməd Misdən (ə.s), "İçinizde ölüb də geride eşler bırakanlar, evlerinden çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları üçün eşlerine vasiyet bıraksınlar." ayetini sordum. Dedi ki: "Bu ayetin içerdiği hüküm yürürlükten kaldırılmıştır (neshedilmiştir)." "Nasıl?" diye sordum, bu cevabı verdi: "Adam öldüğünde, malının ana kısmından karısına bir miktar ayırırdı ki, bir yıllık geçimini sağlayabilsin. Sonra kadın, kocasının mirasından pay almaksızın evden çıkmak durumunda kalırdı. Daha sonra bu hüküm, kadının kocasının mirasından dörtte bir və sekizde bir pay alması hükmünü içeren ayetin inmesi ilə birlikte yürürlükten kaldırıldı. Bundan sonra kadına kendi payından infak edilir oldu."[148]

Aynı eserde, Muaviye b. Ammar'ın şöyle dediği belirtilir: İmam Məhəmməd Misdən (ə.s), "İçinizde ölüb də..." diye başlayan ayetin izahını sordum. Buyurdu ki: "Bu ayə neshedilmiştir. Onun hükmünü 'kendi kendilerine dörd ay on gün beklerler.' ayeti ilə kadınlara kocanın mirasından pay ayrılmasını öngören miras ayeti yürürlükten kaldırmıştır."[149]

əl-Kafi və Tefsir'ul-Ayyaşi'de belirtildiğine göre İmam Cəfər Sadiğə (ə.s), "Bir adam karısını boşarsa, onu malından yararlandırır mı?" diye soruldu, buyurdu ki: "Bəli, adam muhsinlerden olmayı istemez mi? Muttakilerden olmayı istemez mi? "[150]

İLMİ Araşdırma: İslamda qadın

Bilindiği gibi, İslam'ın yasa koyucusu ulu Allah olması hasebiyle yasaları, bəşəri kanunlarda olduğu gibi deneyimlere göre biçimlenmezler. Ancak aklın İslam yasalarına ilişkin sağlıklı bir değerlendirmede bulunması üçün, günümüz toplumlarına və geçmiş yüzyıllara egemen olan hüküm, yasa və töreler üzerinde gözlemci bir tavırla durmak zorundayız. Ardından, insanın mutluluğuna elverişli olanı bulup ortaya çıkarmak gibi bir yükümlülüğümüz vardır. Yanında, araştırma və incelemelerimizi düşünsel görüş və metotlara uyarlayıp, İslam'ın və bəşəri deneyim ürünü yasaların pozisyonunu belirlemek, İslam yasalarının canlı və dinamik ruhunu, bəşəri yasaların ölgün və klişeleşmiş ruhundan ayırt etmemiz kaçınılmazdır. Bu da, bir diğer kaçınılmazı gündeme getirir: Milletlerin tarihini və hayat tarzını incelemek. Günümüz toplumlarının karakteristik özelliklerini və dünya görüşlerini incelemek…

İslam'ın aşağıda sıralanan kadınlarla ilgili hususlarda görüşünü və benimsediği ilkeleri araştırırken kadının tarihini bilmek gerekir.

1- Kadının kimliği və kad
Yüklə 6,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   60




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin