bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə81/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   77   78   79   80   81   82   83   84   ...   114
vocabularyy


fırlatmak (roket, uzay mekiği), başlatmak, piyasaya sürmek, fırlatmak

The new satellite will be launched in June. (Yeni uydu haziranda fırlatılacak.)



















1497) law; (isim)













hukuk, kanun, yasa













You have to obey laws.  (Yasalara uymak zorundasın.)



















1498) lawn; (isim)













çimen, çim, patiska













We should mow the lawn before winter come. (Kış gelmeden çimleri biçmeliyiz.)



















1499) lawsuit; (isim)










dava
















She filed a lawsuit against the company she worked at before. (Önceden çalıştığı şirkete dava açtı.)



















1500) lawyer; (isim)













avukat
















Can you recommend me an experienced lawyer? (Bana deneyimli bir avukat tavsiye eder misin?)



















1501) lay;  (fiil, isim, sıfat)










yerleştirmek,koymak,  sermek, sunmak, ileri sürmek, yatmak, sevişmek, yumurtlamak     i.; yatma, durum, konum, sevişme    s.; meslekten olmayan

She laid the baby on its cradle. (Bebeği beşiğine yatırdı.)



















1502) layer; (isim, fiil)










i.; tabaka, katman    f.; katmanlara ayırmak




How many layers have the atmosphere? (Atmosferin kaç tabakası vardır?)



















1503) lead; (fiil)













rehberlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek




If he leads, I will follow. (Eğer o öncülük ederse takip ederim.)



















1504) leader; (isim)













lider, önder, rehber, öncü, kılavuz







Atatürk was the leader of Turkish Republic. (Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin lideriydi.)



















1505) leadership; (isim)










liderlik, önderlik, öncülük










we can manage this work with strong leadership. (Bu işi güçlü bir liderlikle başarabiliriz.)



















1506) leading; (sıfat, isim)










s.; öncü olan, önde gelen, ileri gelen   i.; yol gösterme, rehberlik

He played a leading role during the war. (Savaş sürecinde öncü rol oynadı.)



















1507) leaf; (fiil,isim)










f.; yapraklanmak    i.; yaprak, sayfa







The trees came into leaf. (Ağaçlar yapraklandı.)






















1508) league; (isim)













lig,küme,  birleşme, ittifak










Our team plays in the football league. (Takımımız futbol liginde oynuyor.)



















1509) lean; (fiil, sıfat)










f.; eğilmek, yaslanmak, dayanmak, meyletmek     s.; eğik, zayıf, yağsız et

Do not lean on the door. (Kapıya yaslanmayınız.)






















1510) learn; (fiil)













öğrenmek













If you want to learn a language, you should practice. (Eğer bir dili öğrenmek istiyorsan, pratik yapmalısın.)



















1511) learning; (isim)










öğrenme, tahsil, öğrenim










There is no end to learning. (Öğrenmenin sonu yoktur.)



















1512) least; (sıfat)













en az, en düşük, asgari










He is wprking well, even though he has the least experience. (En az onun tecrübesi olmasına rağmen iyi çalışıyor.)



















1513) leather; (isim, fiil)










i.; deri, meşin   f.; deri ile kaplamak, kayışla dövmek

Is your jacket real leather? (Ceketin hakiki deriden mi yapılmış?)



















1514)leave; (fiil, isim)










f.; terketmek, ayrılmak, bırakmak, gitmek   i.;izin, veda, ayrılma

She left home without saying a goodbye. (Hoşçakal demeden evi terketti.)



















1515) left; (isim, sıfat)










i.; sol taraf, artık   s.; sol, soldaki

Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   77   78   79   80   81   82   83   84   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin