bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə80/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   114
vocabularyy




1477) lab; (isim)













laboratuvar













He works as a lab technician in a hospital. (O, bir hastanede labratuvar teknisyeni olarak çalışıyor.)



















1478) label; (fiil, isim)










f.; etiketlemek, etiket yapıştırmak, damgasını vurmak   i.;marka, etiket

The date of expiry is on the label. (Son kullanma tarihi etiketin üzerinde.)



















1479) labor; (fiil, isim)










f; çalışmak , emek harcamak       i.; emek, iş gücü, çalışma, işçilik

The company is trying to keep down labor cost. (Şirket, işçilik maliyetini düşürmeye çalışıyor.)



















1480) laboratory; (isim)










laboratuvar













The laboratory is equipped with the latest devices. (Laboratuvar son model cihazlarla donatılmış durumda.)



















1481) lack; (isim, fiil)










i.; eksiklik,  noksanlık, yokluk    f.; yoksun kalmak, eksik olmak

He lacks confidence. (Onun özgüven eksikliği var.)






















1482) lady; (isim)













leydi, hanımefendi, bayan, hanım







There is a lady waiting to see you. (Sizi görmek için bekleyen bir hanımefendi var.)



















1483) lake; (isim)













göl , kırmızı boya maddesi










We saw different kinds of fishes under the lake. (Gölün altında farklı türlerde balıklar gördük.)



















1484) land; (fiil, isim)










f.; karaya çıkmak, yere inmek,   i.; toprak, kara parçası, ülke, diyar

The elephant is the biggest living land animal. (Fil, yaşayan en büyük kara hayvanıdır.)



















1485) landscape; (isim)










manzara, manzara resmi, peyzaj







She took a picture of the amazing landscape. (Büyüleyici manzaranın fotoğrafını çekti.)



















1486) language; (isim)










dil, lisan
















Everyone should learn a foreign language. (Herkes bir yabancı dil öğrenmelidir.)



















1487) lap; (isim, fiil)













i.; kucak, etek, halat, ip, tur, etap, kat    f.; sarmak, dolamak, örtmek, üstüne koymak, yalayıp yutmak

The boy sit on his father’s lap in the car. (Çocuk, arabada babasının kucağına oturdu.)



















1488) large; (sıfat)













geniş, büyük













They built a hotel on a large area. (Büyük bir alan üzerine otel inşa ettiler.)



















1489) largely; (zarf)













bolca, fazlasıyla, büyük ölçüde







It depends largely on luck. (Bu, büyük ölçüde şansa bağlı.)



















1490) last; (sıfat, fiil, zarf)










s.; son, sonuncu, nihai    f.;sürmek, gitmek, dayanmak,          zf.; sonuncu olarak, sonuç olarak

I saw him last summer. (Onu geçen yaz gördüm.)






















1491) late; (sıfat, zarf)










s.; gecikmiş, geç, eski, son     zf.; son zamanlarda




The church was built in the late 1890s. (Kilise 1890ların sonunda inşa edildi.)



















1492) later; (zarf)













sonradan, daha sonra










See you later. (Daha sonra görüşürüz.)

























1493) Latin; (isim)













latin, latince













There are so many  Latin terms in the article. (Makalede çok sayıda latince terim var.)



















1494) latter; (isim, sıfat)










i.; ikincisi, sonuncusu     s.; sonraki, sonra gelen, sonuncu

The latter point is more important. (İkinci kısım daha önemli.)



















1495) laugh; (fiil, isim)










f.; gülmek, kahkaha atmak     i.; gülüş, gülme, kahkaha

He always makes me laugh with her jokes. (Şakalarıyla beni her zaman güldürür.)



















1496) launch; (fiil)













Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin