A2.8-İnsanın Bencil Bir Varlık Oluşu
Bu konudaki ayetler, genelde insanın menfaatine düşkün bir yapıda
yaratılmış olduğuna işaret eder ki, bu da insan için bir zaafiyettir. "İnsanlar-
dan kimi Allah'a bir kıyıdan ibadet eder. Kendisine bir iyilik dokunursa buna
pek memnun olur ve eğer bir darlık isabet ederse, yüz üstü dönüverir. O,
dünyada da, âhirette de ziyana uğramıştır. İşte bu, apaçık ziyanın tâ
kendisidir."
45
Peygamberimiz (sav), bir hadisinde şöyle buyurmaktadır.
"Doğunun ve batının hazineleri elinize düşünce ne yaparsınız, Allah'ın
istediği bir topluluktan başka bir konuma düşersiniz. Çekişir, kıskanır,
birbirinize sırt çevirir, nihayet kin ve öfkeyle birbirinize girip boyunlarınızı
41
Necm, 53/23
42
Nisâ, 4/27
43
Rum, 30/29
44
Bakara, 2/145; En'am, 6/119; Muhammed, 47/14.
45
Hac, 22/11
İbrahim MEMİŞ
302
vurursunuz."
46
İnsanlara bir rahmet (ferahlık ve genişlik) tattırdığımız
zaman, onunla sevinirler; kendilerine ellerinin kazanıp öne sürdüğü bir
kötülük dokununca, ümitsizliğe kapılırlar."
47
, “Zaten insan şahsiyetine
(nefsine) hırs veya bencillik yerleşmiştir.”
48
, “Nefsinin cimriliğinden
(bencilliğinden) kurtulanlar, felaha erenlerdir.”
49
, “(Ey Muhammed!
Müşriklere) Deki: “Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız
onları sarf etmekle tükenir korkusundan sıkı tutar ve kimseye bir şey
vermezdiniz. “Hakikaten insan çok cimridir!’’
50
Bu aşamadaki bir menfaat
düşkünlüğü ve çıkarcılık çok boyutlu bir felâket olmakta; insandaki hırs
bazına oturduğu için psikolojik, toplumu birbirine düşürdüğü için sosyolojik
boyutlu bir zaaftır.
A2.9-İnsanın Telaşlı ve Aceleci Yapıda Bir Varlık Oluşu
Kur’an-ı Kerim insanın aceleci bir varlık oluşuna vurgu
yaparken,“İnsanın tabiatında acelecilik vardır, o kadar ki sanki, insan hayır
için dua ederken, ona hemen şer duasını da eklemektedir. ‘’Gerçekten insan
pek acelecidir.
51
, “Hayır, siz hemen gelene gıpta ediyor, sonra geleni (ahiret)
ise terk ediyorsunuz”
52
, “Ey insanlar! Allah’tan korkun ve yarın için ne
yapıp gönderdiğinize bakın”
53
, "Bunlar, şu çabuk (geçen dünyay)ı seviyorlar
da ötelerindeki ağır bir günü bırakıyorlar."
54
İnsanın dünyaya ve onun geçici
zevklerine olan düşkünlüğünün, insanı sabırdan ve gerçekleri kavrama
duygusundan uzak tutacağı eyetlerde ifade edilmiştir.
A2.10-İnsanın Ölümsüzlüğü İsteyen Bir Yapıda Oluşu
"Orada sonsuza kadar kalırlar."
55
, "Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı (el,
kaş ve göz işaretleriyle) eğlenmeyi ve ayıplamayı âdet edinen her kişinin vay
46
İbn Mace, Sünen, Fiten, II. 1324-1325
47
Rûm, 30/36
48
Nisa, 4/128
49
Haşr, 59/9, Teğabun, 64/16
50
İsra, 17/100
51
İsra 17/11)
52
Kıyamet, 75/20–21)
53
Haşr, 59/18; ayrıca bknz. Bakara,2/110,223; Müzzemmil, 73/29
54
İnsan, 76/27
55
Teğâbûn, 64/9, Talâk, 65/11
Kur’ân-i Kerim’de insan ve insan-tefekkür ilişkisi
303
haline! Ki o, malı yığıp onu tekrar tekrar sayandır. O, malın hakikaten
kendisine (dünyada) ebedi hayat verdiğini sanır."
56
, ‘’And olsun ki, onların
hayata diğer insanlardan ve hatta Allah'a eş koşanlardan da daha düşkün
olduklarım görürsün. Her biri ömrünün bin yıl olmasını ister..."
57
gibi
ayetlerde, sadece dünya sevgisinin inanmayan insanları hayata bağladığı
ifade edilmektedir. Bu tip ahlaka sahip olan insanlar; müslümanların inanç
ve değerleriyle alay etmeyi, sahip oldukları maddi imkanların kendilerini
ebedi kılacağını zannedenlerdir.
A2.11-İnsanın Korku ve Ümit Arasında Yaşayan Bir Varlık Oluşu
"...Korkarak ve umarak Rab'lerine dua ederler ..."
58
, "...Eğer inanmış
iseniz, onlardan korkmayın, benden korkun!"
59
, ‘’Ey Muhammed!) Sakın,
Allah'ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Şu kadar var ki Allah,
onları gözlerin (korkudan) bakakalacağı bir güne erteliyor, (o gün onlar)
başlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez, kalplerinin içi
bomboş hevâ kesilmiştir."
60
Kur'ân, ölüm korkusunun münafıklarda çok ileri
bir boyutta olduğunu vurgulamaktadır. "...Üzerlerine savaş yazılınca
içlerinden bir gurup insanlardan, Allah'tan korkar gibi, yahut daha fazla bir
korku ile korkmaya başladılar da :'Rabbimizl Savaşı bize niçin yazdın! Bizi,
yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?' dediler."
61
Ahiret aleminde
insanlar için cennet ve cehennem vardır. İnsanoğlu, imtihan sahası olan bu
dünyada cennet ümidiyle ve cehennem korkusuyla yaşamaktadır.
A2.12-İnsanın Çoğu Kez Kuruntu ve Hayalle Yaşayan Bir Varlık
Oluşu
"Onlardan bir kısmı ümmîdirler (okumaları yazmaları yoktur)
Kitab(Tevrat)i bilmezler, ancak bir takım emanî (hayal, meyal mefkure)leri
bilirler."
62
,"(O şeytan) ki, Allah ona lanet etti ve o da, 'Elbette senin
56
Hümeze,104/1-3
57
Bakara, 2/96
58
Secde, 32/16
59
Âl-i İmrân, 31/175
60
İbrahim, 14/42-43.
61
Nisa, 4/77
62
Bakara, 2/78
İbrahim MEMİŞ
304
kullarından belirli bir pay alacağım' dedi. Onları mutlaka saptıracağım,
mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım..."
63
"Senden önce hiç bir resul ve
nebi göndermemiştik ki o, temenni ettiği zaman şeytan onun temennisine bir
düşünce atmamış olmasın. Fakat Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi
ayetlerini sağlamlaştırır..."
64
Gerçek ilimden habersiz, kuruntularına ve
atalarının geçmişte yaşamış oldukları boş inaçların, insanı bu dünyada
mutluluğa kavuşturmayacağı ifade edilirken, şeytanın onları esir alıp
yaptıklarını süslü gösterdiği ifade edilmektedir.
A2.13-İnsanın Nankör Bir Varlık Oluşu
"(Resulüm!)Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giden
sağırlara o daveti işittiremezsin"
65
Bu ayet, insanoğlunun, Allah'ın
nimetlerinin şükrünü gereği gibi eda etmediğini ifade etmektedir. Hakikati
görme konusunda basiretsiz davranan insanlar, yaşayan ama kalpleri ölü
olan kimselerdir.
"Eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır da, sonra bunu ondan çekip
alırsak, (herhalde o, rahmetimizden) tamamen ümit keser ve nankör olur ve
eğer kendisine bir zarardan sonra ona (sıhhat ve zenginlik gibi) bir nimet
tattırırsak, elbette, 'Kötülükler benden gitti.' der. Çünkü o şımarıktır,(insana
karşı) böbürlenendir. Ancak (musibetlere) sabredip güzel iş yapanlar böyle
değildir..."
66
, "İnsan hayır istemekten usanmaz fakat kendisine bir kötülük
dokunursa hemen üzülür, ümitsiz olur. Andolsun ki, kendisine dokunan bir
zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırsak 'Bu benim hakkımdır. Kıyametin
kopacağını sanmıyorum, Rabb'ıma götürülmüş olsam bile muhakkak O'nun
yanında benim için daha güzel şeyler vardır.' der. Biz, o nankörlere,
yaptıklarım mutlaka haber vereceğiz."
67
, "Denizde başınıza bir musibet
geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi
kurtarıp karaya çıkardığında, yine eski halinize dönersiniz. Zaten insanoğlu
nankördür."
68
Bu ruh hali mü'minin ruh hali olamayacağı gerekçesiyle de
63
Nisâ, 4/118-119
64
Hac, 22/52
65
Rum, 30/52
66
Hüd, 11/9-11
67
Fussilet, 41/49-50
68
İsrâ, 17/67
Kur’ân-i Kerim’de insan ve insan-tefekkür ilişkisi
305
mü'minler bu tür davranıştan istisna edilmişlerdir. Zaten Kur'ân, bu sıfatın
sarahaten kâfir sıfatı olduğunu ifade etmektedir.
A2.14-İnsanın Kızgın ve Öfkeli BirYapısının Olması
"Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü
kapkara kesilir."
69
"Âyetlerimiz, açık açık kendilerine okunduğunda,
kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi
okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar..."
70
"Rabbınızın bağışına ve
takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan
cennete koşun! O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için
harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel
davranışta bulunanları sever."
71
İnsanlarda bu türlü özelliklerin olması, aciz
ve zayıf bir varlık olmasının bir sonucudur ki kızmak ve öfkelenmek yoluyla
insan kendini ifade edebilmektedir.
A2.15-İnsanın Nefsine ve Arzularına Uyma Özelliği
Kur'ân'da, nefsin isteklerinden kurtuluşun, ancak Rabb'in rahmeti ve özel
bir lutfu ile mümkün olabileceği vurgulanmaktadır.
"Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis dâima kötülüğü
emredicidir. Meğer ki Rabbimin esirgediği bir nefis ola..."
72
, "...Nefis
kötülüğü çokça emredendir"
73
Kur'ân, bu boyuttaki nefse karşı başarı elde
edeni cennetle müjdelemektedir." Kim Rabbinin divânında durup hesap
vermekten korkmuş ve nefsini kötü heveslerden menetmişse, onun barınağı
da cennettir."
74
İkinci boyuttaki nefis şehvetlere karşı direndiğinden, buna
‘’Nefsi Levvame’’ denilir. "Kendini kınayan nefse yemin ederim."
75
, ‘’Nefse
ve onu düzenleyip biçimlendirene. Sonra da ona fenalıklarını ve (bunlardan)
sakınmasını ilham edene yemin olsun."
76
, "Dikkat edin, kalpler ancak Allah'ı
69
Nahl, 16/58; Zuhruf, 43/18
70
Hac, 22/72
71
Âl-i İmrân, 3/133-I34; Şüra, 42/36-37,40.
72
Yusuf, 12/53
73
Yûsuf, 12/53
74
Nâziât, 79/40-41
75
Kıyâmet, 75/2
76
Şems, 91/7-8
İbrahim MEMİŞ
306
zikir ile tatmin olur."
77
İnsanda var olan nefis ve onun insanı yönlendiren
kötü vesveseleri insanı hem psikolojik hem de biyolojik olarak kötü
etkilemektedir. Ama nefsini terbiye edip, Allah’ı zikre koşan insan, hem iç
hem de dış dünyasında mutluluğu yakalayacak ve Allah’ın sevdiği bir varlık
olup iki hayatı da kazanan olacaktır.
A2.16-İnsanın Unutkan Bir Yapıda Olması
"Her insanın amelini boynuna dolarız. İnsan için kıyamet gününde,
açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. Kitabını oku! Bugün sana
hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter."
78
, "Sana Kur'ân'ı okutacağız,
Allah'ın dilemesi hariç sen onu unutmayacaksın..."
79
ayeti de Allah kaynaklı
normal unutkanlığı göstermektedir. ’’İkisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca
balıklarını unuttular... O da, gördün mü, o kayaya sığındığımız vakit doğrusu
ben balığı unutmuştum, onu hatırlamamı bana ancak şeytan unuttur-
du.dedi."
80
âyeti de şeytan kaynaklı normal unutkanlığı göstermektedir.
"...Unuttuğun zaman Rabbini an ve de ki:Umulur ki Rabbim beni
bundan daha yakın doğruya eriştirir."
81
Kendi yaradılışını unutarak bize karşı
misal vermeye kalkışıyor..."
82
"...Ey Rabbimiz! unutursak veya hataya
düşersek bizi hesaba çekme."
83
Normal türden olan bu unutkanlığa karşı
Allah'ı anmak tavsiye edilmektedir ki, insan zikir ve dua ile Allahtan bu
konuda yardım istemelidir.
A2.17-İnsanın Dünyaya Karşı Aşırı Bir Sevgisinin Bulunması
Allah-ü Teala, âhiret yurdunu kazanmanın tamamen dünya nimetleri ile
olduğunu ifade etmektedir." Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda
harcayarak) âhiret yurdunu gözet; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah
sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et..."
84
77
Ra'd, l3/28
78
İsrâ, 17/13-14
79
A'lâ, 87/6-7; Kehf, 18/73,
80
Kehf, 18/61-63
81
Kehf, 18/24
82
Yasin, 36/78
83
Bakara, 2/286
84
Kasas, 28/77
Kur’ân-i Kerim’de insan ve insan-tefekkür ilişkisi
307
"Kâfir olanlar için dünya hayatı cazip kılındı..."
85
, "Onlar, âhirete
karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir."
86
, "Bu dünyâ hayatı sadece
bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Âhiret yurduna gelince, işte asıl hayat
odur. Keşke bilmiş olsalardı."
87
, "Bunlar dünya hayatının ni'metleridir.
Nihayet varılacak güzel yer, Allah'ın huzurudur."
88
, "Kaynaşmanız için size
kendi(cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de
onun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için
ibretler vardır."
89
Bu ayette eşler arası duygular, ruhî dinginliğin temeli
olarak gösterilmiştir: Kadınlardan, oğullardan, kantarca yığılmış altın ve
gümüşten, salma atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı
düşkünlük, insanlara süslü (cazip) gösterildi..."
90
Onlar (Müşrikler) O'nu
bırakıp yalnızca bir takım dişilere tapıyorlar..."
91
Bazı toplumların kadınlara
aşırı sevgi beslemeleri ve Allah’ı unutmaları hatta onları hayatlarında
ulaşılabilecek tek hedef olarak görmeleri eleştirilmektedir.
A2.18-İnsanın Şüpheci Olma Özelliği
"Tâğut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var.
Müjdele kullarımı! Onlar ki, sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar, işte onlar
Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve sağduyu
sahipleridir."
92
, ‘’Biz cehennem işlerine bakmakla ancak melekleri
görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkarcılar için sadece imtihan
(vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye
inansın, iman edenlerin imanını artırsın; hem kendilerine kitap verilenler
hem mü'minler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve
kâfirler de 'Allah bu misâlle ne demek istemiştir ki?' desinler. İşte Allah
böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir..."
93
85
Bakara, 2/212
86
Bakara, 2/86
87
Ankebut, 29/64
88
Âl-i-İmrân, 3/l4
89
Rûm, 30/21
90
Âl-i İmrân, 3/14
91
Nisa, 4/117
92
Zümer, 39/17-18
93
Müddessir, 74/31
İbrahim MEMİŞ
308
"Ancak Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp,
kuşkular içinde bocalayan (savaştan geri kalmak için) senden izin isterler."
94
Kur'ân, en fazla şüphenin münafıklarda meydana geldiğini belirtir.
A2.19-İnsanın Ümitsizlik Taşıyan Bir Yapısının Olması
Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bundan
başka (günâhları) dilediği kimseler için bağışlar..."
95
"İnsana tarafımızdan bir
rahmet tattırıp da sonra bunu kendisinden çekip alıversek o, ümidini kesen
bir adam, bir nankör olur."
96
, "(Yakub) Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve
kardeşini iyice araştırınız, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfir
topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez."
97
İnsanın,
dünyevi işlerde ümitsizliğe düşmesi, onun bir özelliğidir, fakat Allah
rahmetinden ümit kesmemesini ve tövbe imkanının her zaman mümkün
olduğunu bildirmektedir.
A2.20-İnsanın İnatçı, Çok Yemin Eden Yapısı
Kur'ân, bu olaya işaret ederek, Velid İbn Muğîre'nin inad eseri iman
etmeyişini vurgulamaktadır: "Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve
gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri) ayaklar altına
serdiğim kimseyi bana bırak. Üstelik o (nimetlerimi) daha da artırmamı
umuyor. Asla (ummasın)'. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine
inatçıdır. Ben onu sarp yokuşa sardıracağım. Zira o, düşündü taşındı, ölçtü
biçti. Canı çıkası, tekrar (ölçtü biçti) nasıl ölçtü biçtiyse.' Sonra baktı. Sonra
kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibrini yenemeyip sırt çevirdi de,'
Bu (Kur'ân), dedi, olsa olsa sihirbazlardan öğrenilip nakledilen bir sihirdir.
Bu insan sözünden başka bir şey değil."
98
İnsanoğlu Allah tarafından
yaratılıp nimetlerle donatılmıştır. Ama ilahi vahye karşı gerek dünyevi
makamından ve gerekse kibrinden dolayı ilgisiz kalan kul, kendini tatmin
etmek ve haklı çıkabilmek için gereksiz çabalara girer ki yemin, öfke ve
kızgınlık bunun bir sonucudur.
94
Tevbe, 9/45
95
Nisa, 4/48
96
Hûd, 11/9
97
Yusuf, 12/87
98
Müddessir, 74/11-25
Kur’ân-i Kerim’de insan ve insan-tefekkür ilişkisi
309
A2.21-İnsanın Dengeyi Bozucu ve Sınırları Zorlayıcı Özelliği
Her yanlış hareket, dengenin bozulmasına yol açtığı için, Allah’ı
hatırlama bu denge alanı içerisinde gerçekleştirilmelidir. Kur’ân, bu
dengenin bozulmasını “Allah’ın koyduğu sınırları aşma” olarak tarif
etmiştir.” Bunlar Allah’ın (yasak) sınırlarıdır. Bunlara yaklaşmayın.”
99
, “İşte
bunlar, Allah’ın sınırlarıdır”
100
, “...İşte bunlar Allah’ın sınırlarını koruyan
insanlardır”
101
, “Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır”
102
, “Kim Allah’ın sınırlarını
aşarsa kendine yazık etmiş olur.”
103
“De ki: Size davranışları bakımından en
çok ziyana uğrayacak olanları, dünyâ hayatında bütün çabaları boşa gitmiş
olan kendileri de iyi iş yaptıklarını sanan kimseleri söyleyeyim mi? İşte onlar
Rablerinin ayetlerini ve (yaptıklarından dolayı) ona hesap vereceklerini inkar
eden ve bu yüzden amelleri boşa çıkan kimselerdir. Kıyamet günü onların
hiçbir değeri olmaz.
104
“Onlara, (kötü davranışlarınızla) yeryüzünde
bozgunculuk yapmayın” dendiği zaman, “biz sadece düzelticileriz derler. İyi
bilin ki, onlar ortalığı bozanlardır, fakat bunu bilmezler.’’
105
Hakikati anlama
konusunda çaresiz kalanlar bu dünyada yaptıklarının farkında olmayan
insanlardır. Onlar, yapmış oldukları maddi ve manevi yıkımlarla, insanlığı
felakete sürükleyebilirler lakin yaptıklarından gafildirler.
A2.22-İnsanın Kendi Kendini Aldatması
Bu konuda Müslümanlara hitaben Kur’ân der ki: “Bu ne sizin kişisel
arzularınız, ne kuruntularınız, ne de Ehl-i Kitab’ın isteklerine göre (karar
verilecek) bir meseledir. Kötülük yapan cezasını çeker ve kendisi Allah’tan
başka ne bir dost, ne de yardımcı bulamaz.”
106
İnsanın kendini aldatması
böyle derinliğine incelenince, kendi gerçek mahiyetine denmesi, Allah’a
karşı sorumluluk duyması ve iyi şeyler düşünüp iyi sonuçlar doğuran
davranışlar yapması için “uyarlanmasının ne kadar önemli olduğu anlaşılır.
99
Bakara, 2/187
100
Bakara, 2/230; Nisa, 4/13
101
Tevbe, 9/112
102
Maide, 5/4
103
Talak, 65/1
104
Kehf, 18/103-105
105
Bakara, 2/11–12
106
Nisa, 4/123
İbrahim MEMİŞ
310
Çünkü, insanın geleceği ve Allah’ın insana çizdiği gâye, ancak buna
bağlıdır. Gaflet perdesi gerçekten çok kalındır ve birçok katları vardır. Bu
yüzden iş işten geçmeden “insanın gözünden perdeyi alıp görüşünü
keskinleştirmesi”
107
çok önemlidir. Bu konuda Kur’ân’ın uyarıları çok
şiddetli ve ürperticidir.
A.2- Kur’ân-ı Kerim’de Toplumsal Varlık Olarak İnsan
Kuran-ı Kerim’in gâyelerinden birisi de yeryüzünde adil ve ahlâkî
temellere dayanan , yaşanabilir bir toplumsal düzen kurmaktır. Kur’ân,
Firavun veya Karun gibi şahısların ölümlerinden söz ederken aslında bir
yaşama şeklinin, bir toplumun ve bir medeniyet türünün kendi kendisini
yıkmasından bahsetmektedir. Nerede olursa olsun, birden fazla insan varsa,
Allah onların arasındaki ilişkiye doğrudan girer ve inkar edilmesi ancak
kendilerini riske sokacak olan üçüncü bir boyut oluşturur.
Kur’ân, servet kazanmaya elbette karşı değildir. Bilakis,“Allah’ın
lütfu”Fazlullah” ve “hayır” olarak tanımladığı servet ve mal çokluğuna çok
önem vermiştir. “Mal biriktirmek, kabirlerinizi ziyaret edinceye (ölene kadar
olan süre) kadar sizi oyaladı. Hayır!Yakında (hakîkatı) bileceksiniz; yine
hayır, pek yakında çok iyi öğreneceksiniz.
108
, “Sürekli mal yığıp sonra
sayan, gıybet eden ve devamlı insanların hatasını bulmaya çalışan her fesat
kişinin vay haline! Malının kendisini ebedi kılacağını zanneder. Hayır!
Andolsun ki o şahıs hutameye atılacaktır. Hutamenin ne olduğunu bilir
misiniz. (bu duygusuz, cimri insanların) kalbine işleyen Allah’ın
tutuşturduğu bir ateştir.”
109
“Namaz kıldıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan
kısmetinizi arayın.”
110
, “Musa kavmine demişti ki, “Ey kavmim! Allah’ın
size olan nimetini hatırlayın. Zira O, aranızda peygamberler var etti. Sizi
krallar yaptı ve size dünyâda hiç kimseye vermediğini verdi.”
111
“Kadınlardan, oğullardan, tonlarca altın ve gümüşten, otlağa salınmış
atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük, insanlara
107
Kaf, 50/22
108
Tekasür, 102/1-4
109
Hümeze, 104/1-7
110
Cuma, 62/10; Müzzemmil, 73/20
111
Maide, 5/20
Kur’ân-i Kerim’de insan ve insan-tefekkür ilişkisi
311
süslü gösterildi. Bunlar sadece dünyânın adi parçalarıdır. Asıl varılacak
güzel yer Allah’ın yanındadır.”
112
Servetin kötüye kullanılması insanın daha
yüksek değerlere yükselmesini engeller ve serveti, bu dünyânın adi bir
parçası ve dünyâ hayatının bir hayali durumuna sokar
Toplumu bir arada tutan bağdan Kur’ân, özellikle Medeni sürelerinde
bahsedilmektedir. Bütün müslümanların “kardeş” oldukları ilan edilmiştir.
113
“Ey inananlar! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edin. Bu
şahitlik kendinizin, anne ve babanızın, yakınlarınızın aleyhinde bile olsa,
şahitlik ettiğiniz zengin veya yoksul da olsalar adaletten ayrılmayın. Çünkü
Allah, bütün bu durumların üstündedir.”
114
Müslümanlar, “kurşunla
sağlamlaştırılmış zaptedilmez bir yapı” gibi birbirlerine bağlıdır. Adil
davranma ve doğru şahitlik yapma hususundaki ayet gayet açıktır.
“Diri diri toprağa gömülen kız çocuklarına, -suçunuz neydi, hangi günah
sebebiyle öldürüldünüz- diye sorulduğunda.”
115
Kur’ân, müşrik Arapların kız
çocuklarını öldürmelerini sahte tanrıların verdikleri yetkiyle meşru kılmaya
çalıştıklarını açıkça belirtmektedir.
116
Kız çocuklarının öldürülmesi Kur’ân
tarafından yasaklanmıştır. Bazı araplar bu davranışlarını haklı göstermek için
yoksulluk veya şeref meselesi gibi bahaneler uydurmaya çalışmışlardır. Ama
Kur’ân bunları reddeder.
Kur’ân-ı Kerim, Allah’ın sünneti’’Sünnetullah’’ yâni değiştirilemeyen
insanlık kanunu ve uygulamaları adı altında bir takım kurallar getirmiştir.
“Ey Muhammed senden önce gönderdiğimiz peygamberlerin durumlarına bir
bak bizim kanunlarımızda bir değişiklik bulamazsın.”
117
, “Sizden önce
geçenler için de Allah’ın uygulaması böyleydi. Allah’ın emri değiştirileme-
yecek şekilde saptanmıştır.”
118
, “Bu, Allah’ın önceden milletlere uyguladığı
kanundur. Allah’ın kanununu değiştirmeye imkan bulamazsın.”
119
, “Bunlar
yâni peygambere karşı çıkanlar önceki milletlerin başına gelen belaları mı
112
Ali İmran, 3/14
113
Hucurat,49/10
114
Nisa, 4/135
115
Tekvir, 81/8-9
116
En’am, 6/137
117
İsra, 17/77
118
Ahzab, 33/38
119
Ahzab, 33/62
İbrahim MEMİŞ
312
bekliyorlar? Allah’ın kanununda bir değişme bir sapma bulamazsın.”
120
İşte
Kur’an’ın fertlere değil de milletler ve toplumlara indirdiği tarihi hüküm
budur ki âhiret gününde asıl hesaba çekilecek olanlar bunlardır. Kur’ân
insanların toplu olarak yaptıkları işler hakkındaki son hükümden bahsettiği
zamankinden daha açık ve düzenli bir şekilde konuşmaktadır. Bu ikinci
durumda kişi, bir hata işlese bile Allah merhametlidir.
Dostları ilə paylaş: |