Sosyal açıdan teknik ve meslek eğitimine olan ihtiyacı insanın toplumsal yaşama dahil olma dürtüsü ya da sosyolojik bir varlık olmasının doğal sonucu olduğunu kabullenerek yaklaşmak gerekmektedir. Toplumsal yaşamın yegane ihtiyacı olarak, bir toplulukta yaşayan insanlar toplumdaki sosyal etkinliklere en geniş ölçüde katılım göstermesi ve toplumsal birlikteliğin işlerini beraber paylaşmalıdırlar (Alkan, Doğar, Sezgin, 1991: 11).
Meslekler toplumsal karaktere uygun, kişisel ve toplumsal yönden tabii ve gerçekçi bir öğretim ortamı sunmaktadır. Belirtilen sebeplerle insanlara bir iş kolu edindirme konusunda prehistorik topluluklardan günümüze, üzerine düşünülmüş bir mevzu olarak bilinmektedir. İnsanın manevi varlığı ile maddi varlığı birbirinden ayrılmaz bir parça olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, manevi varlık ancak maddi alanın tatmini ile iyileşmektedir. Esasen, bu gerçeği gören çağdaş bilim insanları düşünce alemine hazır olma manasında olan kadim eğitim anlayışına karşı daha faydacı bir durumu benimseyerek teknik ve meslek eğitiminin ehemmiyeti üzerinde durmaya çalışmışlardır (Alkan vd., 1991: 12).
Örneğin, James'in geliştirdiği düşünce yapısı, bireyin iş yaşamını temel kabul etmekte ve iş hayatına etkin katılım gösterme anlamını taşımaktadır. Dewey’e göre bireyin özel yeteneklerine göre iş yaşamına atılması gerekmektedir. Toplumun demokratikleşmesi ve kalkınması bireyin ise yapmak istediği işe uygun olması konusunda fikir beyan etmektedir. Eğitim felsefesine baktığımızda bireyin iş dünyasına aktif biçimde katılımı ve motivasyonu, almış olduğu eğitimle yakından ilişkilidir.
Konuya sosyal psikoloji açısından bakıldığında insan ve toplumların mesleki yeterliliklerini geliştirmede ve sosyal işbirliğine katılım göstermede mesleklerin kendisi eğitim olgusu için vazgeçilmez bir araçtır. Bu nedenle, gençleri topluma faydalı bir hale dönüştürmek için işlevini koruyan bir meslek ve teknik eğitiminin olabildiğince yayılım göstermesi lazımdır. Bu tarz bir eğitim bir açıdan meslekleri insanlar için öğretici bir çevre olarak ele alırken, öte taraftan kişilerin kendi iç yeteneklerini meslekleri öğrenmek için yönlendirmelidir. Hali hazırda elde olan uygulamalarda bu açıdan boşlukların mevcut olduğu bir hakikattir. Bundan ötürü, genç bireyleri eğitim süreci boyunca mali yaşantılarla donatmak ve meslek açısından gelişimlerini sağlamak gerekir.
İnsanların bütününün yaşayarak öğrenebileceğinin biyoloji ve psikoloji açısından kanıtlandığı bir devirde, milyonlarca gencin eğitimlerini bir meslek seçimi yapmadan bitirmeleri, mali açıdan yaşamlarını ailelerinden ayrı yaşamaları okul ve iş hayatı arasında bir bağ kurmanın ne kadar elzem olduğunun güçlü bir kanıtını teşkil eder.