II INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE OF YOUNG RESEARCHERS
335
Qafqaz University
18-19 April 2014, Baku, Azerbaijan
KADİRCAN KAFLI’NIN TARİHÎ ROMANLARI
Muharrem KAPLAN
Qafqaz Üniversitesi
mkaplan@qu.edu.az
Kaflı’nın romanlarında kullandığı ana malzeme tarihtir. Tarih onun için vazgeçilmez bir konu hazinesidir. O bir
yazısında tarihî roman mevzusunu şöyle ele alır:
Avrupa’da ilk tarihî romanı İskoçyalı avukat, hâkim ve şair Walter Skott yazdı; büyük şöhret ve servet yaptı. 1771–
1832 yılları arasında yaşamış olan Avrupa’nın türlü memleketlerine mensup en yüksek şair ve muharrirler takip ettiler.
Bunlar arasında Hugo, Merimée, Gogol, Tolstoy, Dumas, Flaubert vardır.
Bizde Namık Kemal bu çığırı “Cezmi” ile açtı; ancak birinci cildini tamamlayabildi. Başkaları bu işe cesaret
edemediler. Çünkü tarihî roman, diğer romanlardan ziyade tarihî kültür ve emek ister. Bugünün şartları içinde yetişmiş
bir muharririn asırlarca evvelki bir hayata ve hadiselere dönmesi güçtür; daha fazla hayal kuvvetine ihtiyaç vardır.
Bugün bütün dünyada tarihî roman yine itibarını muhafaza etmekte, halkın alakasını çekmektedir.(“Tarihî Roman”,
Yeni Sabah, 14.01.1951)
Tarihî romanı ve romancıları konumlandıran Kaflı, alanın bakir olduğunu, halkın ilgiyle izlediğini, çok beğenildiğini
fark etmiş ve çoğu romanında (67 romanın 55’i) tarihî konuları işlemiştir. Bu tarihî romanlardan: on ikisi “İslam tarihi”,
yirmi dokuzu “korsan ve denizcilik tarihi”, altısı “valide sultanlar” konusunu, son sekizi de diğer tarihî konuları işler.
Cumhuriyetin ilk yıllarında tarihî serüven romanları oldukça ilgi görmüş; hatta gazetelerin tirajını arttıran önemli
unsurlardan biri olmuştur. Zaman içinde artan yazar kadrosu sayesinde macera ve olay ağırlıklı popüler tarihî romanlar,
daha da gelişmiş, geniş okuyucu kitleleri tarafından ilgi ile okunmuşlardır. Okunması ve anlaşılması kolay olan bu tür
romanlar Osmanlı, Selçuklu, İslamiyet’in yayılma çağları, Bizans ve İslamiyet öncesi Türk tarihî ile ilgili çok değişik olay
ve konuları içermektedir (Yalçın 1992: 279).
Cumhuriyet’in ilanından sonra tarihî romanın ünlü romancıları arasında Abdullah Ziya Kozanoğlu, Feridun Fazıl
Tülbentçi, M. Turhan Tan, Reşat Ekrem Koçu ve Kadircan Kaflı sayılabilir. Bu yazarların çoğu eserlerinde tarihî gerçekliğe
bağlı kalmış, bazıları daha da ileri giderek yararlandıkları tarihî kaynakları dipnot ile romanlarında göstermişlerdir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında resimli halk hikâyeleri gündemde iken, 1930–1940 yılları arasıdaki on yılda, bir önceki on
yıllık devreye göre roman sayısında artış olmuştur. Bu dönemde dikkat Osmanlı tarihî üzerine yoğunlaşmış, bu arada birkaç
romanda da eski Türk tarihi işlenmiştir.
1940–1950 yılları arasında bir önceki devreye göre tarihî roman sayısında bir azalma görülmüştür. Bunu İkinci Dünya
Savaşına ve Türkiye’nin savaş karşısındaki tutumuna bağlamak mümkündür (Doğan 2005: 4).
Kaflı’ya göre tarihî roman, aynı zamanda çağına tanıklık eden, en ufak ayrıntıları bile gözler önüne seren bir tarihî
vesika görevini de üstlenir.
Tarih bize o devrin içtimaî hayatının teferruatını vermez. Hâlbuki örf ve adet romanı denilen bir cins vardır ki
bilhassa bahis konusu devri, hayal dünyamızda yeniden canlandırır. Bazı muharrirler vardır ki bilhassa bu çeşit eserler
yazarlar. Bizde bu gibi eserlerin örnekleri vardır. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanları öyledir. Daha geriye gidersen
Ahmet Mithat Efendi’yi aynı hüviyetle karşımızda buluruz.
Mesela Ahmet Mithat Efendi’nin 1881 senesinde yazdığı ve Tercüman- Hakikat gazetesinde neşrettiği “Henüz 17
Yaşında” isimli bir eser var. Nitekim 1943 de eseri sadeleştiren Merhum Hakkı Tarık Us üstadımızın bastırdığı nüshanın
önsözünde romanın muharriri şöyle diyor:
“Bu hikâyenin en büyük meziyeti her vakanın kati doğruluğudur. Bu hikâyeyi zevk almak için okuyanlar en büyük
zevki burada bulacaklarsa da bir hikâyeyi beşerin umumi ahvalinin aynası olmak üzere felsefe araştırarak okuyanlar en
çok üzerinde duracakları ahvali dahi bu hikâyede bulacaklardır.”
1881’de, yani bundan 76 sene önce, İstanbul acaba nasıldı? Elektrik yok, otobüs yok, düşünceler başka, hülyalar
başka, dertler başka, çok şey başka… Bütün bunları bir tarih kitabından öğrenemeyiz… (“Roman ve Tarih”, Tercüman,
30.10.1957)
Kaflı’ya göre tarihî roman, yukarıda da anlaşılacağı gibi, hem eğlendirmeli, hem de öğretici özelliği olmalı. Tarih
kitaplarında bulma imkânı olmayan gerçeklere romanlarda ulaşılabilmelidir.
Tarihî romanlar, yalnız bizim edebiyatımızda değil, bütün dünya edebiyatlarında geniş okuyucu kitleleri tarafından ilgi
ile okunan romanlardır. Okunması ve anlaşılması kolay, olay ve macera ağırlıklı bu romanlar, gazetelerde tefrika ediliyor,
peş peşe yeni baskıları yapılıyor ve çok satılıyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında gazetelerin tirajını artıran önemli
unsurlardan birinin tarihî romanlar olduğunu söyleyebiliriz.
Tarihî serüven romanlarının tutulmasının en büyük sebeplerinden biri de insan beyninin geçmişle kurduğu, zaman
zaman kontrolümüzden çıkarak bizi götürdüğü, geçmişe duyulan özlemdir. Bir de insanın kendi macerasını öğrenme
merakının büyük etkisi olduğunu biliyoruz. Ayrıca bu romanların bizi, bulunduğumuz ortamdan tamamen farklı bir çevreye
farklı bir âleme götürüşü de insanı etkileyen bir başka özelliktir.
|