Monte Cristo Kontu (epsilon)



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə32/44
tarix02.01.2022
ölçüsü0,64 Mb.
#37205
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   44
3913-Monte Cristo Kontu-Alexandre Dumas-Elchin Gen-2002-133s

YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM
Albert  babasına  bu  darbeyi  vuran  kişiyi  öldürmeye  ant  içmişti.  Danglars’ın  Makedonya’da  birtakım
araştırmalar yaptırdığını öğrenmiş, bunun üzerine arkadaşı Beauchamp’ı da yanına alarak baronun evine
gitmişti.
Danglars’ın  evine  geldiklerinde,  olup  bitenlerden  haberdar  olan  baron,  Albert’i  kabul  etmedi.  Ancak
Albert uşağın söylediklerine aldırmadan arkadaşıyla birlikte baronun odasına girdi.
“Bayım,  bu  ne  saygısızlık!  İnsan  artık  istemediği  kimselerle  görüşmeme  özgürlüğüne  de  mi  sahip
değil?” dedi Danglars, Albert’i karşısında görünce.
“Sizi düelloya davet ediyorum bayım,” diye bağırdı Albert öfkeyle.
“Sizi  uyarmalıyım  beyefendi,”  dedi  korktuğu  her  halinden  belli  olan  Danglars.  “Çılgın  bir  adam  beni
tehdit ederse ona hiç acımam. Ayrıca kendimi herhangi bir nedenle suçlu hissetmek şöyle dursun, toplum
için çok yararlı bir iş yaptığımı düşünmekteyim. Babanızın şerefsizliğinin sorumlusu ben miyim?”
“Evet sensin, alçak!” dedi Morcerf öfkeyle.
“Benim  ha!  Çıldırmış  olmalısınız.  Yunanistan’ın  tarihiyle  ilgili  ne  bilirim  ki  ben?  Oralara  hayatımda
ayak basmış mıyım? Babanıza Makedonya Kalesi’ni düşmana satmasını ben mi önerdim?”
“Yeter!” diye bağırdı Albert. “Makedonya’ya yazan kimdi?”
“Bendim tabii ki. Kızımın evleneceği adamın babası hakkında araştırma yapmak en doğal hakkımdır.”
“Ama alacağınız yanıtı gayet iyi biliyordunuz, öyle değil mi?”
“Sizi  temin  ederim  bayım,”  dedi  Danglars  kendinden  emin  bir  sesle,  “Makedonya’ya  yazmak  aklımın
ucundan bile geçmezdi. Ali Paşa’nın kim olduğundan bile haberim yoktu benim.”
“O halde biri size akıl vermiş olmalı. Kimdi bu?”
“Kim olacak, dostunuz Monte Cristo Kontu.”
“Kont’un aldığınız bilgilerden haberi var mı?”
“Evet, gelen mektubu kendisine de gösterdim.”
“Kont, babamın eski adının Fernand Mondego olduğunu daha önceden biliyor muydu?”
“Evet, bunu uzun zaman önce söylemiştim ona.”
Albert’in kafasından daha önce üzerinde durmadığı pek çok küçük ayrıntı geçti. şimdi hepsi yerli yerine
oturuyordu:  Kont’un  kendisinden,  Hayde’nin  önünde  babasının  adını  anmayacağına  dair  söz  alması,
Hayde  öyküsünü  anlatırken  arada  Yunanca  söylediği  şeyler…  Kuşkusuz  Hayde’ye  de  babasının  adını
anmamasını  tembihliyordu.  Albert  bütün  bu  olayların  Kont  tarafından  babasına  karşı  kasıtlı  olarak
yapılmış bir plan olduğundan emindi. Beauchamp’ı kenara çekip ona da düşüncelerini anlattı.
“Haklısın,” dedi Beauchamp. “Hesap sorman gereken kişi Danglars değil, Monte Cristo.”
Albert,  Danglars’a  dönerek,  “Sizinle  işim  henüz  bitmedi  baron.  Kont’a  gidip  suçlamalarınızın  doğru
olup olmadığını öğrenmem gerekiyor,” dedi. Sonra bankacıyı selamlayarak arkadaşıyla birlikte çıktı.
Kont’un  evine  vardıklarında  uşak,  banyoda  olduğu  için  Kont’un  konukları  kabul  edemeyeceğini
söyledi. Albert uşaktan Kont’un o akşam operada olacağını öğrendi.
Eve  döndüğünde  Albert  Franz’a,  Debray  ile  Morrel’e  birer  mektup  yazarak  o  akşam  operada


kendileriyle  buluşmak  istediğini  söyledi.  Beauchamp  da  Chateau-Renaud’ya  haber  verecekti.  Sonra
Albert  annesinin  yanına  çıktı.  Son  iki  gündür  olanlardan  sonra  yıkılmış  bir  halde  olan  Kontes,  oğlunu
görür görmez gözyaşlarına boğularak onun ellerine sarıldı.
“Anne,”  dedi  Albert,  “bir  keresinde  bana  Monte  Cristo  Kontu’nun  babamın  evinde  bir  şey  yemekten
özellikle kaçındığını söylemiştin.”
“Bu da nereden aklına geldi şimdi?” dedi Mercedes.
“Biliyorsun, Kont neredeyse Doğulu sayılır. Doğulular düşmanlarının evinde hiçbir şey yemezler.”
“Kont’un  babana  karşı  düşmanlık  beslediğini  mi  söylemeye  çalışıyorsun?  Böyle  bir  şeyi  nasıl
düşünebilirsin? Kont senin yaşamını kurtardı. Onu bizimle sen tanıştırdın. Kont’un sana ne zararı dokundu
ki?”
Albert  hiçbir  şey  söylemeden  alaycı  bir  biçimde  gülümsedi.  Mercedes  kadın  içgüdüleriyle  bütün
olacakları sezmişti, ama gücünü toparlayıp üzüntüsünü göstermedi.
Albert  odasına  çıkıp  giyindikten  sonra  arabasına  binip  operaya  gitti.  Beauchamp  ile  Chateau-Renaud
da  oradaydı.  İkinci  yarı  sona  erdiğinde  Albert  Monte  Cristo  Kontu’nun  locasına  girdi.  Kont’un  yanında
Morrel  oturuyordu.  Bütün  bir  akşam  boyunca  gözlerini  Albert’ten  ayırmamış  olan  Kont,  bu  ziyareti
bekliyordu.
“Hoş geldiniz,” dedi son derece sakin bir sesle. “İyi akşamlar Bay Morcerf.”
“Buraya  sahte  birtakım  dostluk  oyunları  oynamaya  gelmedim,”  dedi  Albert.  “Sizden  bir  açıklama
bekliyorum.”
“Açıklama  mı?  Operanın  ortasında  mı?  Parislilerin  alışkanlıklarına  pek  alışamadım  galiba,”  dedi
Kont, kendine ne kadar güvendiği sesinden anlaşılıyordu.
“Ne  yazık  ki  insanlar  banyoda  olma  bahanesiyle  kendilerini  evlerine  kapatıp  konuklarını  kabul
etmediklerinde,  ilk  fırsatta  bu  kimselerle  görüşmeyi  bekleme  hakkına  sahip  oluyoruz,”  dedi  Albert.  Bu
sözleri söylerken sesini o kadar yükseltmişti ki yan localarda oturan herkes onu duydu.
“Bir derdiniz mi var bayım?” dedi Kont sakin görünerek. “Sağduyunuzu yitirmiş gibi davranıyorsunuz.”
“Sizden intikam almak istediğimi anlamanızı sağlamaya çalışmak dışında son derece sağduyuluyum.”
“Sizi  hiç  anlamıyorum,  anlasam  bile  burası  benim  locam  ve  burada  yüksek  sesle  konuşma  hakkına
sahip biri varsa o da benim. şimdi locamı terk edin Bay Morcerf!”
Albert bu sözler üzerine eldivenlerini Kont’un yüzüne fırlatmaya yeltendi, ancak Morrel hızlı davranıp
onun elini yakaladı.
“Eldiveninizi  attığınızı  kabul  ediyorum  bayım;  onu  kurşuna  sarılmış  bir  halde  size  geri  vereceğime
emin olabilirsiniz. şimdi beni yalnız bırakın!” dedi Kont.
Albert öfkeden deliye dönmüş bir halde locadan çıktı. Kont hiçbir şey olmamış gibi operayı izlemeye
başladı.
“Onu aşağıladınız mı?” diye sordu Morrel. “Neden sizi düelloya çağırdı?”
“Babasının serüvenleri genç adamı biraz kızdırmış olacak,” dedi Kont.
“Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?”
“Ne yapmamı beklerdiniz? Yarın sabah gidip onu öldüreceğim, bu kadar basit.”
Morrel  bir  şey  söylemenin  yararsız  olduğunun  farkındaydı;  bu  yüzden  sustu.  O  sırada  locanın  kapısı
çalındı.
“Girin,” dedi Kont.
Gelen Beauchamp’tı.
“Gördüğünüz gibi sayın Kont, bu akşam Bay Morcerf’in yanındaydım. Düello için gerekli hazırlıkların


yapılması için geldim,” dedi.
“Beni  bunun  için  rahatsız  etmenize  gerek  yoktu.  Her  ne  kadar  küçük  düşürülen  ben  olsam  da  silah
seçimini Bay Morcerf’e bırakıyorum. Bu akşama kadar bana düellonun yerini ve vaktini bildirin, yeter.”
“Silahınız tüfek, saat sekizde Bois Vincennes’te.”
“Güzel,”  dedi  Kont.  “Her  şey  ayarlandığına  göre  artık  operayı  izlememe  izin  verirsiniz  herhalde.
Arkadaşınız Albert’e de eve gidip uyumasını söyleyin.”
Beauchamp şaşkınlık içinde Kont’un locasından çıktı.
“Size güvenebilir miyim Bay Morrel?” dedi Kont, Maximilian’a dönerek.
“Rica ederim Kont,” dedi Morrel. “ İkinci tanığınız kim olacak?”
“Paris’te sizden başka güvendiğim tek kişi Emmanuel. Sizce kabul eder mi?”
“Edeceğinden hiç kuşkum yok.”
“O halde anlaştık. Yarın sabah yedide buluşacağız.”
“Orada olacağız Kontum.”



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin