İleri Okumalar
Carter, A.,
The Political Theory o f Anarchism.
(Londra: Routledge & Kegan Paul, 1971). Anarşizmle ilgili temel
eleştirilere yanıt veren, anarşist düşüncenin felsefî temeline ilişkin klasik modern bir inceleme.
Marshall, P.,
Demanding the Impossible: A History of Anarchism.
(Londra: Fontana, 1993). Bir fikir ve hareket
olarak anarşizm üzerine uzun süreli bir çalışma; güvenilir ve halâ müracaat edilmeye değer.
Miller, D.,
Anarchism .,
(Londra: Dent, 1984). Anarşizmi daha ortodoks siyasî teoriyle karşılaştıran anarşist
fikirlerle ilgili faydalı ve dolambaçsız bir incelemesi.
Purkis, J. ve Bowen, J.,
Twenty-first Century Anarchism: Unorthodox Ideas for a New Millennium.
(Londra:
Cassel, 1997). Anarşist teoriler ile inançların tamamının çok kapsamlı, güvenilir ve oldukça çoşkulu bir
değerlendirmesi.
Roussopoulos, D. (ed.),
The Anarchist Papers.
(New York ve Londra: Black Rose Books, 2002). Anarşist fikirler
ile teorilere mükemmel ve kavrayışlı bir giriş.
Wolff, R. P.,
In Defence of Anarchism.,
2. ed. (Berkeley, CA: University of California Press, 1998). Geç 20. Yüz-
yıl'daki anarşist fikirler ile eylemleri ele alan makalelerden oluşan ilginç bir derleme.
Woodcock, G.,
Anarchism: A History of Libertarian Ideas and Movements.
(Harmondsworth ve New York:
Penguin, 1962). Modern anarşist meselelerin hepsini ele alan anarşist düşünürlerin yazdığı makale
lerden oluşan bir derleme.
FAŞİZM
KÖKLERİ VE GELİŞİMİ
“Faşizm” Roma İmparatorluğu döneminde yerel yargıçların otoritesini simgeleyen bir deste çubu
ğun arasında öne çıkan balta amblemi için kullanılan “fasces” kelimesinden türemiştir. 1890’lardan
sonra “fascia” kelimesi İtalya’da devrimci sosyalist politika grupları için kullanılmıştır. Mussoli-
ni’nin (bkz. s. 224) Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında oluşturduğu askerî birliklere
“fascismo”
adını vermesiyle kavram tam bir ideolojik anlam kazanmıştır. Ancak belki de hiçbir poli
tik terim, “faşist” ya da “faşizm” kadar gelişigüzel ve kabaca kullanılmamaktadır. Bu terimler, politik
hayatta aşağılayıcı ve tahrik edici biçimde çok amaçlı olarak kullanılmaktadır. Örnek olarak “faşist”
ve “diktatör” terimleri, farklı özgür düşüncelere tahammülü olmayan kişi anlamında birbirinin ye
rine çok sık kullanılmaktadır. Ancak faşizm, basit anlamda baskı ile eş tutulmamalıdır, çünkü faşist
düşünürler pek çok teori ve değerden ilham almışlardır ve 1920 ve 1930’larda ortaya çıkan faşist
rejimler gelişerek farklı politik düzenler ortaya koymuşlardır.
Liberalizm, sosyalizm ve muhafazakârlık 19. Yüzyıl’da ortaya çıkan ideolojilerken, faşizm
20. Yüzyıl’da, bazı düşünürlere göre Birinci Dünya Savaşı sırasında doğmuştur. Faşizm büyük öl
çüde Aydınlanmanın getirdiği değerlere, düşüncelere, modernizme ve yol açtığı politik düzenle
re karşı bir isyandır. Almanya’da Nazilerin “ 1789 çöktü” iddiası bunu örneklemektedir. Faşizmin
kalyasında, Fransız Devrimi’nin “Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik” ilkelerinin yerini “İnan, İtaat Et
ve Savaş”, “Düzen, Otorite, Adâlet” gibi sloganlar almıştır. O ’Sullivan’a (19 83 ) göre, Faşizm bek
lenmedik bir zamanda ortaya çıkmamış, dönemin politik düşünce mirasının tamamıyla kökünü
kazıyarak yeni bir dönem kurmak istemiştir.
Faşizmin temel doktrin ve düşünceleri 19. Yüzyıla dayansa da hepsinin bir araya gelerek şe
killenmesi Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında, özellikle savaş ve devrimin güçlü birleşimiyle ger
çekleşmiştir. Faşizmin İtalya ve Almanyada ortaya çıkışı ve yükselişi çok hızlı oldu. 1919’da İtal
ya’da kurulan Faşist Parti lideri Benito Mussolini (bkz. s. 224) 1922’de başbakanlığa getirildi ve
1926 yılında tek partinin yönettiği Faşist İtalya kuruldu. Naziler olarak bilinen Alman Nasyonel
Sosyalist İşçi Partisi 1919 yılında kuruldu. A d olf Hitler’in (bkz. s. 2 18 ) liderliğinde bilinçli bir
şekilde Mussolini’nin faşist yönetimini örnek aldılar. 1933’te Hitler’in Alman Şansölyesi olduktan
sonra bir yıl daha geçmeden Almanya, rütbesindeki yükselişini izleyen bir yıl içinde Almanya, Nazi
diktatörlüğüne dönüştürüldü. Bu dönem de Avrupa’nın pek çok yerinde demokrasi çökmüş ya da
çökertilmişken, demokrasinin yerine sağcı, otoriter veya açık bir biçimde Faşist rejimler gelmişti.
1938 itibariyle Doğu ve Orta Avrupa’da Romanya ve Macaristan Nazi Almanyası’yla işbirliği ya
parak faşizme doğru kayarken bölgedeki son demokratik ülke Çekoslovakya idi. 1928 yılında Por
tekiz’de Salazar diktatörlüğünü kurdu. İspanya’da 1936-1939 İç Savaşında Milliyetçilerin zaferi,
Franco diktatörlüğüne yol açtı. 1930’ların Japonyası’nda ve Peronların yönetimindeki 1945-1955
döneminde Arjantin’de, Avrupa dışında faşizmle bağlantılı rejimler ortaya çıktı.
Faşizmin kökleri ve anlamı, tarihçesine ilgi uyandıran ve anlaşmazlıklara yol açan bir konudur.
Faşizmin yükselişini tek bir faktörle açıklamak mümkün değildir. Faşizm, iki dünya savaşı arasın
daki dönem de var olan tarihsel güçlerin karmaşık yapısından ortaya çıkmıştır. Öncelikle, Avru
pa’nın pek çok bölgesinde daha yeni kurulmuş olan demokratik sistemlerin ilkeleri eski otokratik
sistemin önüne geçememiştir. Ortak çıkar gruplarının ya da partilerin oluşturduğu demokratik
hükümetler, ekonomik ve politik krizler karşısında zayıf kalmışlardır. Bu şartlarda kişisel yönetimi
ortaya çıkartan “güçlü lider” fikri ilgi çekmiştir. İkinci olarak, sanayileşme Avrupa’nın mevcut top
lum düzenini bozdu. Büyük iş adamları ve organize işgücü, küçük esnafı, çiftçileri, zanaatkârları ve
diğer orta sınıfın altındakileri tehdit eder hâle gelmişti. Faşist hareket gücünü büyük ölçüde bu alt
sınıf üyelerinden alıyordu. Bir başka deyişle faşizm, merkezdeki radikal kesim olan orta alt sınıfın
devrimi olarak adlandırılabilir (Lipset, 1983) ve faşizmin hem kapitalizme hem de komünizme
olan düşmanlığım açıklar.
Üçüncü olarak, Birinci Dünya Savaşından sonraki dönemde, Rusya Devri-mi’nin tüm Avru
pa’yı etkilemesinden korkan varlıklı sınıflar etkili olmuştur. Faşist gruplar, şüphesiz, hem ekono
mik hem de politik açıdan iş çevrelerinden destek almışlardır. Buna bağlı olarak Marksist tarihçiler
faşizmi, burjuvazinin faşist diktatörlere verdiği destekle oluşan bir karşı devrim olarak yorumla
maktadırlar. 1930’lardaki tüm dünyayı etkileyen ekonomik krizler kırılgan demokrasilere son
darbeyi indirmiştir. Artan işsizlik ve ekonomik kriz ve kötümser atmosfer radikal politikacılar ve
demagoglar tarafından sömürülmeye müsaitti. Son olarak, Birinci Dünya Savaşının ülkeler arasın
daki rekabeti ve düşmanlığı bitirememekle kalmayıp intikam için yanıp tutuşan öfkeli milliyetçiliği
miras olarak bırakması faşizme zemin hazırlamıştır. Milliyetçi öfke hem Almanya gibi savaşta yeni
len ülkelerde hem de İtalya ve Japonya gibi Versailles (Versay) Barış Antlaşmasında hayâl kırıklığı
na uğrayan ülkelerde güçlendi. Buna ek olarak, yaşanan askerî değerlerle doldurulmuş militan bir
milliyetçilik ortaya çıkarmıştır.
Faşist rejimler, bir devrim ya da protestoyla değil, İkinci Dünya Savaşındaki mağlûbiyet
leriyle alaşağı edilmiştir. Faşizmin sadece iki savaş arasında yer alan dönemin konjonktüründe,
tarihî şartların ortaya çıkardığı tarihî bir fenom en olduğuna bazı kişileri inandırmak 1945’ten
beri faşist hareketin tek başarısı olmuştur (Nolte, 1965). Bazıları ise faşizmi, kökeni insan psi
kolojisine dayanan ve her zaman var olan bir tehlike olarak görürler ve bu durumu “özgürlük
korkusu” olarak tanımlarlar (Fromm, 1984). M odern medeniyet daha fazla bireysel özgürlükle
birlikte yalnızlık ve güven bunalımı tehlikesini ortaya çıkarmıştır. Bu yüzden kriz dönemlerinde
bireylerin özgürlükten kaçıp güvenlik kaygısıyla totaliter bir devlete ya da tüm gücü elinde top
layan bir lidere sığınma ihtimâlleri vardır. Politik dalgalanmalar ya da ekonomik krizler, faşizmin
yeniden dirilmesine uygun şartlar oluşturabilir. 1989-1991 yıllarında Doğu Avrupa’da komünist
düzenin çöküşüyle neo-faşizmin büyümesi korku kaynağı olmuştur. Benzer şekilde tüm dünyada
etkileri artan demografik, ekonomik ve kültürel küreselleşmenin baskısı aşırı sağcı ya da faşist
benzeri politik hareketlere fırsat sağlamaktadır. Ekonomik krizlerin, politik dengesizliklerin ve
öfkeli milliyetçiliğin geçmişte faşist hareketlere zemin hazırladığını göz önüne alırsak, faşizmin
gelecekte tekrar yükselişe geçmeyeceğini düşünmek aptallık olur. Faşizmin yükselme olasılığı b ö
lümün sonunda ele alınmıştır.
|