Siyasi. İDeolojiler



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə19/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

İleri Okumalar
Eagleton, T., 
Ideology: An Introduction.
(Londra ve New York, 1991). ideolojinin farklı tanımlarıyla ilgili bir 
inceleme. Kitap ana Marksist düşünürlerden çeşitli post-yapısalcılara kadar birçok fikri ele almaktadır.
Freeden, M., 
Ideologies and Political Theory: A Conceptual Approach.
(Oxford: Clarendon Press, 1996). Kavram­
sal morfolojilerine özel ilgi gösteren ana ideolojiler ile ilgili bir inceleme.
Journal o f Political Ideologies.
(Abingdon, UK ve Cambridge, Mass., USA: Carfax Publishing). 1996'dan beri 
basılan bu dergi, siyasî ideolojinin doğasını çözümler ve somut ideolojik gelenekleri inceler; emek 
gerektiren ama geniş kapsamlı ve güvenilir.
McLellan, D., 
Ideology.
(Milton Keynes: Open University Press, 2. Baskı 1995). Karmaşık ideoloji kavramıyla 
ilgili net ve kısa ama kapsamlı bir giriş.
Schwartzmantel, J. 
The Age o f Ideology: Political Ideologies from the American Revolution to Postmodern Times. 
(Basingstoke: Macmillan, 1998) Ana ideolojik geleneklerin, post-modern toplumun meydan okuma­
sıyla nasıl başa çıktıklarına ilişkin geniş bir çözümleme.
Seliger, M., 
Ideology and Politics.
(Londra: Allen & Unwin, 1976). Çok genel bir ideoloji açıklaması. Bazılarına 
göre ideoloji konusunun klasik eseridir.
Thompson, J. B., 
Studies in the Theory o f Ideology.
(Cambridge: Polity Press, 1984). ideolojinin doğası ve öne­
mine yönelik tartışmalarla ilgi güzel bir giriş.


LİBERALİZM


KÖKLERİ VE GELİŞİM İ
“Liberal” terimi, 14. Yüzyıl’dan beri kullanılmaktadır ama çok çeşitli anlamlara gelmektedir. Lâtin­
ce liber, özgür insanlar sınıfı, yani ne serf ne de köle olan insanlar anlamındadır. Ayrıca “liberal” 
yiyecek ve içecek yardımlarında olduğu gibi cöm ert anlamında da kullanılmıştır veya sosyal tu­
tumları ifade etmek için, açıklık ya da açık görüşlülüğü ima etmek için de kullanılır. Çoğu zaman, 
ısrarla, özgürlük ve tercihle ilgili fikirler ile ilişkilendirildi. “Liberalizm” teriminin siyasal bir bağlı­
lığı çağrıştırması çok daha sonraları oldu: 19. Yüzyıl’ın ilk yarısına kadar kullanılmadı. İlk kez 1812 
yılında Ispanya’da kullanıldı. 1 8 4 0 ’lar itibariyle bu terim, Avrupa’da ayrı bir siyasal fikir kümesi 
olarak geniş ölçüde tanındı; ancak, Birleşik Krallık’ta çok daha yavaş bir şekilde yerleşti: 1830’lar 
boyunca W higler kendilerini liberaller olarak adlandırmaya başlasalar da Gladstone’un 1868’de 
görev almasına kadar liberal bir hükümet oluşturulmadı.
Siyasî bir amentü olarak liberalizm, muhtemelen 19. Yüzyıldan önce varolmamıştı ama libera­
lizm, daha önceki üç yüzyılda gelişen fikirler ve teorilere dayandırıldı. Liberal fikirler, Avrupa’da fe­
odalizmin çöküşü ve onun yerine gelişen bir piyasa toplumunun veya kapitalist toplumun bir sonu­
cu olarak ortaya çıktı. Birçok açıdan liberalizm, mutlak monarkların ve arazi sahibi aristokrasinin 
yerleşik iktidarı ile çatışma hâlindeki büyüyen orta sınıfın özlemlerini yansıtıyordu. Liberal fikirler 
radikaldi: Bu fikirler, temel reformlar hatta zaman zaman devrimsel değişimi talep ediyordu. 17. 
Yüzyıl İngiliz Devrimi ve 18. Yüzyıl’ın sonlarındaki Amerikan ve Fransız Devrimleri, bu dönemde 
“liberal” kelimesi siyasî anlamda kullanılmamasına rağmen kolayca fark edilebilen liberal öğeler 
barındırıyordu. Liberaller, “kralların İlâhî hak” öğretisine dayandığı varsayılan monarşinin mutlak 
iktidarına meydan okumuşlardır. Liberaller mutlakiyetçiliğin yerine anayasal, daha sonra da temsilî 
demokrasiyi savunmuşlardır. Liberaller, toprak sahibi aristokrasinin İktisadî ve siyasî imtiyazlarıyla 
beraber, sosyal konumun “kazara doğum” ile belirlendiği feodal sistemin hakkaniyetsizliğini eleş­
tirmişlerdir. Ayrıca, dinde vicdan özgürlüğü hareketini desteklemişler ve yerleşik kilise otoritesini 
sorgulamışlardır.
19. Yüzyıl, birçok açıdan liberal bir yüzyıldır. Sanayileşme Batı ülkelerinde yaygınlaştıkça, li­
beral fikirler zafer kazanmıştır. Liberaller, yönetimin müdahalesinden “bağımsız”, sanayileşmiş ve 
piyasa çerçevesinde işleyen bir İktisadî düzeni savunmuşlardır. Bu düzende, iş dünyasının kâr pe­
şinde koşması ve ülkelerin birbirleriyle serbest ticaret yapmaları mümkün olacaktı. Bu türden bir 
sanayi kapitalizmi sistemi, 18. Yüzyıl’ın ortalarından itibaren Birleşik Krallık’ta gelişmeye başladı 
ve 19. Yüzyıl’ın başı itibariyle tam anlamıyla oturdu. Daha sonra Kuzey Amerika ve tüm Avrupa’ya, 
başlangıçta Batı Avrupa’ya, daha sonra da tedricen Doğu Avrupa’ya yayıldı. Sanayi kapitalizmi, 20. 
Yüzyıl’dan bu yana, özellikle de sosyal ve siyasal gelişim özünde Batılı terimlerle tanımlanmaya baş­
layınca, Asya, Afrika ve Lâtin Amerika’daki gelişmekte olan ülkeleri güçlü bir biçimde cezbetmeye 
başladı. Ancak gelişmekte olan ülkelerdeki devletler, liberal kapitalizmin câzibesine karşı bazı di­
rençlerle karşılaşmaktadırlar. Bunun en önemli nedeni de, bu ülkelerdeki siyasal kültürün bireyden 
ziyade topluluğu (cemaati) vurgulamasıdır. Böyle durumlarda bu kültürlerin, Batı liberalizminden


çok, sosyalizm veya m illiyetçilik için daha verimli bir ortam oluşturdukları görülür. Japonya’da ol­
duğu gibi, başarıyla tesis edildiği ülkelerde de kapitalizm, bireyci olmaktan çok, kolektif bir nitelik 
kazanma eğilimine girmiştir. Örneğin Japon sanayisini güdüleyen şeyin, bireysel çıkar arayışı değil 
de grup sadakâti ve ödevi gibi geleneksel fikirler olduğu görülür.
Batılı siyasal sistemler de liberal fikir ve değerlerle şekillenmiştir. Öyle ki, bu sistemler ço­
ğunlukla liberal demokrasiler olarak sınıflandırılırlar. Bu sistemler, anayasal sistemlerdir. Yani, hü­
kümet iktidarını sınırlama, yurttaş haklarını koruma arayışındadırlar ve siyasal yetkinin rekabete 
açık seçimlerle elde edilmesi anlamında da temsilidirler. Liberal demokrasi öncelikle, Batı Avrupa 
ve Kuzey Amerika’da gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerin bazılarında, 1989-1991 devrimlerinden 
sonra Doğu Avrupa’da da köklenmiştir. Afrika ve Asya’daki birtakım ülkelerde olduğu gibi, bazı 
örneklerde Batı tarzı liberal rejimler, bağımsızlığa kavuşmanın mirası olarak kalmıştır ama başarı 
derecesi farklılık göstermektedir. Hindistan, dünyanın en büyük “liberal” demokrasisidir. Ancak 
başka yerlerde liberal demokratik sistemlerin, sanayi kapitalizminin yokluğuna ya da yerleşik siyasî 
kültürün doğasına bağlı olarak zaman zaman çöktükleri görülür. Bunun aksine, çoğu Batılı ülkenin 
siyasal kültürü, liberal-kapitalist değerler esası üzerine inşa edilmiştir. İbadet özgürlüğü, ifade öz­
gürlüğü, mülkiyet hakkı gibi fikirlerin hepsi liberalizmden türetilmiştir. Bu fikirler Batı toplumla- 
rında öylesine kök salmıştır ki, bunlara yönelik meydan okuma, hatta sorgulama oldukça nâdirdir.
Aslında liberalizm, sanayileşmiş Batı’daki hâkim ideoloji durumundadır. Hatta bazı siyaset 
düşünürleri, liberalizm ile kapitalizm arasında zorunlu ve kaçınılmaz bir bağ bulunduğunu da id­
dia ederler. Bu iddia, liberalizmi eleştirenler kadar liberalizm taraftarlarınca da dile getirilir. Ö rne­
ğin Marksistlere göre liberal fikirler, kapitalist toplumda mülkiyet sahibi “yönetici sım f”ın İktisadî 
çıkarlarının yansımasından başka bir şey değildir. Marksistler, liberalizmi “burjuva ideolojisi’ nin 
klasik örneği olarak görürler. Öte yandan Friedrich Hayek (bkz. s. 105) gibi düşünürler, İktisadî 
özgürlüğün -özel mülkiyete sahip olma, kullanma ve elden çıkarma hakkı- siyasî özgürlüğün zo­
runlu teminatı olduğu iddiasındadırlar. Bundan hareketle Hayek, liberal demokratik sistemin ve 
sivil özgürlüklere saygının sadece kapitalist İktisadî düzen bağlamında gelişebileceğini öne sürer.
Bununla birlikte, 19. Yüzyıl dan bu yana bazı tarihsel gelişmelerin, liberal ideolojinin doğasını 
ve özünü etkilediği açıkça ortadadır. Liberalizmin karakteri, İktisadî ve siyasî hâkimiyet tesisinde 
başarılı olan “yükselen orta sınıflar” şeklinde değişmiştir. Liberalizmin radikal hatta devrimci uç­
ları, liberal başarıları takiben yavaş yavaş ortadan kaybolmuştur. Sonuçta liberalizm, değişim ve 
reformdan ziyade, geniş ölçüde liberal olan mevcut kurumlan korumayı savunan muhafazakâr bir 
nitelik edinmiştir. Liberal fikirlerin de diğerleri gibi değişmeden kalması mümkün değildir. 19. 
Yüzyıl’dan günümüze sanayileşmedeki ilerleme, liberalleri erken dönem liberal fikirleri sorgulama­
ya, bazı açılardan da gözden geçirmeye sevk etmiştir.
Yurttaşlarının hayatlarına devletin müdahalesinin mümkün olduğunca azaltılması gerektiğini 
savunan erken dönem liberallerinin aksine; modern liberaller yönetimin, sağlık, konut, ödenek, 
eğitim gibi hizmetlerin verilmesinden; aynı şekilde ekonominin yönetimi veya en azından regüle 
edilmesinden sorumlu olması gerektiğine inanırlar. Bu durum, liberalizm içinde iki düşünce gele­


neğinin ortaya çıkmasına yol açmıştır: Klasik liberalizm ve modern liberalizm. Bunun sonucu ola­
rak bazı yorumcular liberalizmin, devletin arzulanan rolü konusunda çelişkili inançları benim se­
yen, tutarsız bir ideoloji olduğunu öne sürerler. 20. Yüzyıl’ın sonundan itibaren de liberalizm, Batı 
dünyasında artan kültürel ve ahlâkî farklılıkla beraber, dinî fundamentalizm ve ana liberal ilkelere 
karşı olan birtakım siyasî inançların meydan okumasıyla karşı karşıya gelmiştir. Sonuçta liberaller, 
bazı fikir ve değerlerini yeniden şekillendirmek, bazı uç örneklerde de liberalizmin tüm halk ve 
toplumlarda uygulanabilir olup olmadığını sorgulamak durumunda kalmışlardır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin