“kendisiyle ilgili” eylemlerinde herhangi bir kısıtlamanın yokluğu olarak tanımlar.
M ili bunu, öz
gürlük için zorunlu ama yeterli olmayan bir koşul olarak görmüştür.
Ona göre özgürlük, pozitif ve
yapıcı bir güçtür. Yani özgürlük, bireylere kendi hayatları üzerinde denetim, özerklik kazanma veya
kendini gerçekleştirme yeteneği sağlar.
Avrupa romantizminden büyük oranda etkilenen Mili, insanları fayda azamîleştiriciler olarak
gören anlayışı hem sığ hem de inandırıcılıktan uzak görmüştür. Mili, her bir insanın bireyselliği
ni, farklılığını, hatta özgünlüğünü hararetle savunmuştur.
Özgürlüğün değeri,
bireyin gelişmesini
bilgi, yetenek, beceri kazanmasını ve duyarlılıklarım saflaştırmayı mümkün kılmasından doğar.
Bentham ’ın (bkz. s. 6 4 ), eylemler sadece ürettikleri haz veya elem çerçevesinde değerlendiri
lirler, şeklindeki faydacı iddiasını benimsemez. M ille göre “yüksek” ve “düşük” hazlar vardır ve
onun asıl ilgilendiği hazlar, bireyin zihinsel, ahlâkî veya estetik duyarlılıklarını geliştiren hazlardır.
Yani salt haz arayışı ile değil kişisel gelişim ile ilgilenir. “Tatmin olmuş bir aptaldan daha çok, hoş
nutsuz Sokrates’i” tercih ettiğini belirtir. Aslında Mili tam anlamıyla salt çıkar tatmininden ziya
de İnsanî gelişime vurgu yapan gelişmeci bireycilik (bkz. s. 4 5 ) modelinin temellerini atmıştır.
Ancak Mili, devletin bireyleri kişisel gelişim ve “yüksek” hazlara doğru
yönlendirmesi gerektiği
sonucunu çıkarmaz. Çünkü o da Tocqueville gibi toplumda uyumculuğun yaygınlaşması kaygısını
taşır.
Örneğin M ili, bireylerin en yüksek doyumu elde edebilmelerinin belki
de en iyi yolu olan
eğitimin yaygınlaştırılmasını teşvik etmesine rağmen, devletin verdiği eğitimin herkesin aynı görüş
ve inançları paylaşması anlamına geleceği korkusunu hep taşımıştır.
Dostları ilə paylaş: