(contingent)
gibi hayal ederiz.
1 18 ETİKA
Önerme sonucu
Şeyleri herhangi bir tarzda ezeli (ve ebedi) gibi kavramak aklın tabiatı
gereğindendir.
Kanıtlama
Şeyleri zorunsuz değil, zorunlu olarak göz önüne almak gerçi Aklın
tabiatındandır (önceki önerme). Halbuki (önerme 12), Akıl şeylerin zo
runluluğunu doğru bir tarzda, yani (aksiyom 6, böl. I) aslında olduğu gibi
kavrar, fakat (önerme 16, bölüm I), şeylerin bu zorunluluğu Tanrının
ezeli tabiatının zorunluluğunun aynıdır; o halde şeyleri herhangi bir tarz
da ezeli (ve ebedi) gibi kavramak Aklın tabiatındandır. Buna şunu da
katınız ki Aklın temelleri, bütün şeylerde ortak olan (önerme 38) ve
hiçbir tekil özü açıklamayan şeylerdir (önerme 37) ve bunun sonucu
olarak zamanla hiçbir ilgisi olmamak üzere ve sanki ezeli olarak tasarlan
maları gerekir.
Önerme XLV
Fiil (edim) halinde var olan herhangi bir cismin ya da tekil bir şeyin
fikri zorunlu olarak Tanrının ezeli ve sonsuz özüne bağlıdır.
Kanıtlama
Fiilde (in actu) var olan tekil bir şeyin fikri (önerme sonucu, önerme
8) bu şeyin özü kadar varlığına da zorunlu olarak bağlıdır. Halbuki tekil
şeyler Tanrısız tasarlanamazlar; (önerme 15, bölüm I) fakat bu tekiller
(önerme 6) Tanrının bir sıfatının tavırları gibi göz önüne alınmaları ba
kımından onların nedeni Tanrı olduğu için, bu şeylerin fikirleri (aksiyom
IV, bölüm I) zorunlu olarak sıfatlarının kavramı, yani (tanım VI, bölüm
I) Tanrının ezeli ve sonsuz özünü gerektirmelidir.
Scolie
Burada varoluştan süreyi, yani soyut olarak ve bir çeşit nicelik gibi
tasarlanması bakımından varoluşu anlamıyorum. Burada, tekil şeylere
atfedilmiş olan varoluşun asıl tabiatından söz ediyorum; şu sebepten ki,
sonsuz sayıda şeyler sonsuz tavırlar halinde Tanrının ezeli zorunluluğuna
bağlıdırlar: Önerme 16, bölüm I’e bkz. Tanrıda olmaları bakımından tekil
şeylerin varoluşundan söz ediyorum, diyorum, çünkü, bu tekil şeylerden
RUHUN TABİATI VE KÖKÜ ÜZERİNE 1 1 9
her birinin varoluşu başka bir tekil şeyle herhangi bir tarzda gerektirilmiş
ise de, yine de her birinin varoluşunda devam ettiği kuvvet, Tanrının
tabiatının ezeli zorunluluğuna bağlıdır. Bu nokta için bölüm I’de önerme
24’ün önerme sonucuna bakın.
Önerme XLVI
Her fikrin içerdiği Tanrının ezeli ve sonsuz özü hakkındaki bilgi, upuy
gun ve yetkindir.
Kanıtlama
Önceki önermenin kanıtlaması evrenseldir, tümeldir ve bir şeyin bir
parça veya bir bütün gibi göz önüne alındığına göre, onun fikri ister bütü
nün fikri isterse parçanın fikri olsun, (önceki önerme) Tanrının ezeli ve
sonsuz özünü içerecektir. Öyle ise, Tanrının ezeli ve sonsuz özü hakkın
daki bilgiyi veren şey hepsinde ortaktır ve bütünde de parçada da aynıdır
ve bundan dolayı (önerme 38), bu bilgi apaçıktır.
Önerme XLVII
Tanrının ezeli ve sonsuz özü hakkında insan Ruhunun upuygun bir
bilgisi vardır.
Kanıtlama
İnsan Ruhunun, kendi kendisini algıladığı (önerme 23), kendi Bedeni
ni algıladığı (önerme 19) ve (önerme 16’nın önerme sonucu ile önerme
17) fiil halinde var olan dış cisimleri algıladığı fikirleri vardır (önerme 22);
bundan dolayı (önerme 45 ve 46) Tanrının ezeli ve sonsuz özü hakkında
onun upuygun bir bilgisi vardır.
Scolie
Bu suretle görüyoruz ki Tanrının sonsuz özü ve ezelliği bütün insanlarca
bilinmektedir. Halbuki, her şey Tanrıda olduğu ve Tanrı tarafından tasarlan
mış bulunduğu için, bundan şu sonuç çıkar ki, bu bilgiden biz birçok şeylerin
upuygun bilgisini çıkarabiliriz; ve buradan bu eserin beşinci bölümünde
yetkinliğini ve faydasını göstereceğimiz ve önerme 40’ın 2’nci scolie’sinde
bahsettiğimiz üçüncü cins bilgiyi teşkil edebiliriz. Halbuki eğer insanların
Tanrı hakkında ortak kavramlar kadar açık bilgileri yoksa, bu onların
120 ETİKA
Tanrıyı cisimleri hayal ettikleri gibi hayal edememelerinden ve Tanrı adını,
görmeye alışkın oldukları şeylerin hayaliyle karıştırmalarından ileri gel
mektedir ve onlar dış cisimlerle sürekli olarak duygulanmış oldukları için
başka türlü hareket etmeleri de güçtür. Ve şüphesiz yanılmaların en büyük
kısmı, bizim şeylere vergi olan adları onlara dosdoğru vermememizden ileri
gelir. Gerçekten, birisi bir dairenin merkezinden onun çevresine çizilen
çizgilerin eşit olmadıklarını söylerse, şüphesiz daire deyince geometricilerin
anladıklarından başka bir şey kast ediyor demektir. Nitekim, hesapta alda
nıldığı zaman, şüphesiz zihninde kâğıt üzerindekinden başka sayılar var
demektir. Eğer yalnız zihin işlerine bakacak olursanız, şüphesiz aldanılmaz;
biz ancak kâğıt üzerindeki sayıların zihinde de olduğunu varsaymamızdan
dolayı aldanıyoruz. Eğer böyle olmamış olsaydı, yanılma olabileceğine inan
mazdık. Son günlerde evinin kapısı komşusunun tavuğu üzerine uçmuş
olduğunu söyleyen bir adamın aldandığına inanmadım, çünkü maksadı
bana çok açık görünüyordu. Bütün tartışmalar ancak düşüncesini iyi açık
lamamaktan, ya da başka birinin düşüncesine kötü tesir etmekten ileri
geliyor, zira gerçekten en fazla çelişikliğe düşüldüğü zaman ya insanlar
aynı fikirlere sahiptir, ya da farklı fikirleri vardır, o suretle ki bir başkasında
yanılma ve saçmalama gözüyle bakılan şey, hakikatte öyle değildir.
Önerme XLVIII
Ruhta mutlak ya da hür hiçbir irade yoktur, fakat ruhun ya şu, ya da
bu şeyi istemesi nedenle gerektirilmiş olup o da yine bir başka nedenle
gerektirilmiştir ve bu sonsuzca böyle gider.
Kanıtlama
Ruh, düşünmenin gerektirilmiş bir tavrıdır (önerme 11); bundan dolayı
(önerme sonucu, önerme 17, bölüm I) o aksiyonlarının hür nedeni olamaz,
başka deyişle o istemek ve istememek şeklinde mutlak bir yetiye sahip
olamaz; fakat onun, şunu ya da bunu istemesi bir sebeple gerektirilmiş
olmalıdır ki, bu sebep de başka bir sebeple, bu başka sebep de yine başka
bir sebeple vb. gerektirilmiştir (önerme 28, bölüm I).
Scolie
Ruhun anlamak, arzu etmek ve sevmek, vb. için hiçbir mutlak yetiye
sahip olmadığı, aynı tarzda kanıtlanır. Buradan şu sonuç çıkar ki bu yetiler
RUHUN TABİATI VE KÖKÜ ÜZERİNE 1 21
ve buna benzer yetiler ya zihnin icatlarıdır (fiction) ya da tikel varlıklardan
teşkil etmeye alışkın olduğumuz “Metafizik” varlıklar yani tümellerdir.
Zihin ve iradenin şu ya da bu fikir, şu ya da bu isteğe karşı olan tavrı,
taşlığın
7
şu ya da bu taşa karşı ya da insanın Pierre ve Paul’a karşı durumu
gibidir. İnsanların kendilerini niçin hür sandıklarının sebebine gelince
bunu ilk bölümün ekinde açıkladık. Fakat daha ileri gitmeden önce, işaret
etmek gerekir ki, ben burada irade deyince arzuyu değil, olumlama ya da
olumsuzlama yetisini anlıyorum. Kendisiyle bir şeyin doğru ya da yanlış
olduğunu Ruhun olumladığı ya da olumsuzladığı yetiyi anlıyorum, diyo
rum, yoksa Ruhun bu şeyi istemesi ya da ondan nefret etmesine sebep olan
arzuyu değil. Bu yetilerin onları kendilerine göre teşkil ettiğimiz genel kav
ramlar olduğunu kanıtladıktan sonra, şimdi bu isteklerin de şeylerin fikir
leri dışındaki bir şey olup olmadığını araştırmamız gerekir. Diyorum ki,
fikrin fikir olması bakımından ihtiva ettiğinden başka bir olumlama ya da
başka bir olumsuzlamanın Ruhta var olup olmadığını araştırmak gerekir;
bu konu üzerinde düşünceyi objelerin hayalleriyle, resimlerle karıştırma
mak için aşağıdaki önermeye ve üçüncü tanım bölüm II'ye bakınız. Zira
ben fikirler deyince asla gözün ta içinde, ya da isterseniz beyinde kurulan
hayalleri anlamıyorum; Düşüncemin görüşlerini
8
anlıyorum.
Önerme XLIX
Ruhta, fikir olması bakımından fikrin içerdiğinden başka hiçbir istek,
yani hiçbir olumlama, hiçbir olumsuzlama yoktur.
Kanıtlama
Ruhta (önceki önerme) istemek ya da istememek için hiçbir mutlak
yeti yoktur, fakat yalnız tekil istekler yani şu ya da bu olumlama, şu ya da
bu olumsuzlama vardır. O halde herhangi bir tekil isteği, yani bir üçgenin
üç açısı toplamının iki dik açıya eşit olduğunu olumlayan Ruhun bir düşün
me tavrını
9
tasarlayalım. Bu olumlama üçgen kavramını ya da fikrini içine
alır, yani üçgen fikri olmadan o tasarlanamaz. Gerçekten A’nın B kavra
mını içine aldığını söylediğim zaman, bu A’nın B’siz tasarlanamayacağını
söylediğim zamankinin aynıdır, halbuki bu olumlama üçgen fikri olmadan
7)
Dostları ilə paylaş: |