Imaginaire.
DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 137
terebilirim ki pasif haller Ruha atfedildiklerinin aynı tarzında tekil şeylere
de atfedilirler ve başka bir şart içinde algılanamazlar, fakat burada mak
sadını yalnızca insan Ruhunu tetkik etmektir.
Önerme IV
Hiçbir şey dış nedenden başka bir şeyle yok edilemez.
Kanıtlama
Bu önermenin apaçıklığı kendi kendisindedir; zira bir şeyin tanımı bu
şeyin özünü olumlar ve onu asla reddetmez; ya da aynı anlama gelmek
üzere, onun özünü kurar, fakat ortadan kaldırmaz. O halde dış nedenler
hiç göz önüne alınmadan, yalnız şeyi kendi başına incelediğimiz zaman,
onu ortadan kaldırabilecek hiçbir şeyi kendisinde bulamayız.
Önerme V
Şeyler karşıt tabiattadırlar, yani biri ötekini ortadan kaldırabildiği de
recede, aynı konuda bulunamazlar.
Kanıtlama
Gerçekten, karşıt tabiatta olan şeyler aynı konuda var olabilselerdi,
aynı konuda onu yok etmeye elverişli bir şey de bulunabilmeliydi ki, bu
da saçmadır (önceki önerme). Bundan dolayı...
Önerme VI
Her şey kendi varlığında devam etmek için elinden gelen bütün çaba
ları yapar.
Kanıtlama
Gerçekten, tekil şeyler Tanrının sıfatlarını belirli ve gerekli bir tarzda
ifade eden tavırlardır (önerme sonucu, önerme 25, bölüm I), yani Tanrı
nın varlığından ve tesir etmesinden ibaret olan gücü belirli ve gerekli bir
tarzda ifade eden varlıklardan söz etmek istiyorum (önerme 34, bölüm
I). Hiçbir şeyde onu yok edebilen, yani varlığını ortadan kaldırabilen bir
şey yoktur (önerme 4); fakat tersine olarak, o şey kendi varlığını ortadan
kaldırabilen her şeyin karşıtıdır (önceki önerme). Ve böylece o, gücü
yettiği kadar kendi varlığında sürüp gitmeye çabalar.
138 ETİKA
Önerme VII
Her şeyin kendi varlığında sürüp gitmek için yaptığı çaba, o şeyin fiili
(actuel) özü dışında bir şey değildir.
Kanıtlama
Herhangi bir şeyin biliniyor diye kabul edilen özünden zorunlu ola
rak bir şey çıkar (önerme 36, bölüm I) ve şeyler gerekli tabiatlarından
zorunlu olarak çıkandan başka bir şey olamazlar (önerme 29 bölüm I). O
halde herhangi bir şeyin gücü veya ister yalnız ister başkalarıyla birlikte
onun yapacağı çaba veya bir şey yapma çabası, yani (önerme 6, bölüm II)
kendi varlığında devam etmek için yaptığı çaba veya güç şeyin şimdiki
(actuel) veya verilmiş özünden başka bir şey değildir.
Önerme VIII
Her varlığın kendi varlığında sürüp gitmek için yaptığı çaba sonlu bir
zamanı değil, sonu belirsiz (indéfini) bir zamanı kuşatır.
Kanıtlama
Eğer gerçekten bu çaba varlığın süresini tespit eden sınırlı bir zamanı
kuşatsaydı, onu var olduran biricik güçten dolayı bu sınırlı zamandan
sonra onun yok olması gerekecekti: halbuki (önerme 4) bu saçmadır; o
halde bir şeyin var olmasına sebep olan çabanın belirli (défini) bir zamanı
yoktur; fakat tersine, aynı önermeye göre, hiçbir dış neden tarafından
yıkılmamış ise, o şimdi, aktüel olarak kendini var kılan aynı güçle hep
yine var olmakta sürüp gidecektir. O halde bu çaba belirsiz bir zamanı
kuşatır.
Önerme IX
Ruh yalnız açık ve seçik fikirlere sahip olması dolayısıyla değil, fakat
bulanık fikirlere de sahip olması bakımından, kendi varoluşunu belirli
bir sürede saklamak için çabalar ve onda kendi çabasının şuuru vardır.
Kanıtlama
Uygun olan ve upuygun olmayan fikirler, göstermiş olduğum gibi, Ru
hun özünü meydana getirirler (önerme 3), birinci ve ikinci durumda kendi
varlığını saklamaya (önerme 7) ve onu belirsiz bir sürede saklamaya (öner
DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 1 39
me 8) çalışırlar. Halbuki (önerme 23, bölüm II) Ruh Bedenin duygulanış
larının fikirleri aracılığıyla kendi hakkında içten bir bilgiye (şuura) zorunlu
olarak sahip olduğundan, kendi çabası için de içten bir bilgiye (şuura)
sahiptir.
Scolie
Bu çaba, yalnız Ruha çevrildiği zaman, irade adını alır; fakat Ruh ve
Bedene çevrildiği zaman, insanın özünden başka bir şey olmayan iştah
adını alır ki, onun tabiatından zorunlu olarak kendi korunmasına yara
yan her şey çıkar; bundan dolayı insan buna meyleden her şeyi yapmakla
gereklenmiştir. Bundan sonra iştah ile arzu arasındaki biricik fark şudur
ki, arzu genel olarak kendi iştahının içten bilgisine sahip olması dolayısıyla
insana çevrilir. Bunun için şu suretle tanımlanabilir: Arzu, hem bir iştahtır
hem de bu iştahın şuuruna sahip olmaktır. O halde söylemiş olduklarım
la apaçık görülüyor ki, biz bir şeyin iyi olduğunu zannettiğimiz için o şey
bizim araştırmalarımızın ve arzularımızın objesi olmaz; tersine, onu istedi
ğimiz, araştırdığımız ve arzu ettiğimiz için onun iyi olduğunu zannederiz.
Önerme X
Bedenimizden varoluşu uzaklaştıran fikir Ruhumuzda bulunamaz ve
ona aykırıdır.
Kanıtlama
Bedenimizi yok edebilecek olan şey onda var olamaz (önerme 5). Bun
dan dolayı, onu yok edebilecek olan şeyin fikri, Bedenimizin fikrine sahip
olması bakımından Tanrıda bulunamaz (önerme sonucu, önerme 9, bölüm
II) yani (önerme 11 ve 13, bölüm II) bu fikir Ruhumuzda var olamaz, fakat
tersine, madem ki (önerme 11 ve 13, bölüm II) Ruhumuzun özünü kuran
ilk şey fiille var olan cisim fikridir, Ruhumuzun (önerme 7) ilk ve başlıca
çabası Bedenimizin varoluşunu tasdik etmektir. Bundan dolayı, Bedenimi
zin varlığını asla kabul etmeyen fikir Ruhumuza karşıttır (aykırıdır).
Önerme XI
Bedenimizde onun etki gücünü artıran veya eksilten, tamamlayan ya
da tutan her şeyin fikri Ruhumuzda düşünme gücü üzerine aynı etkiyi
yapar.
1 4 0 ETİKA
Kanıtlama
Bu önerme, 7’nci önerme (bölüm II) veya 14’üncü önerme (bölüm II)
ile de apaçıktır.
Scolie
O halde, görüyoruz ki Ruh büyük değişikliklerden edilgin (müteessir)
olabilir ve bazen daha çok, bazen daha az yetkinliğe geçebilir ve bu pasif
haller bize sevinç ve keder duygulanışlarını açıklar. Sevinç deyince ben
ileride Ruhu daha büyük bir yetkinliğe geçiren tutkuyu (pasiyonu) anlaya
cağım; ve keder deyince de Ruhu daha az yetkin kılan tutkuyu anlayaca
ğım. Halbuki Ruha ve Bedene çevrilen sevinç duygulanışına ben neşe ya
da hoşlanma adını veriyorum ve keder duygulanışına elem veya melankoli
diyorum. Fakat işaret etmek gerekir ki insanın kısımlarından biri ötekile
rinden daha ziyade duygulanmış olduğu zaman hoşlanma veya elem onun
la orantılıdır, bütün kısımları aynı derecede duygulandığı zamanda da ona
ancak neşe veya melankoli nispet edilir. Scolie’de arzunun ne olduğunu
açıkladım (önerme 9). Yalnız bu ilk üç duygulanışı biliyorum ve bu ese
rin ileri bahislerinde göstereceğim ki bütün ötekiler bu üç duygulanıştan
gelmektedir; fakat daha ileri gitmeden, bir fikrin bir başkasına nasıl karşıt
olduğunun anlaşılması maksadıyla, bu kısmın ikinci önermesini uzun uza
dıya açıklayacağım.
17’nci önermenin Scolie’sinde (bölüm II) gösterdim ki Ruhun özünü
kuran fikir var oldukça Bedenin varlığını da kuşatır ve göstermiş olduğum
dan da şu sonuç çıkar ki (önerme sonucu, önerme 8, bölüm II ve onun
scolie’si) Ruhumuzun varlığı, Ruhun, Bedenin şimdiki (actuel) varlığını
içine almasına bağlıdır. En sonra gösterdim ki, onu hayal ettiren ve hatır
latan Ruhun gücü dahi, yine Ruhun, Bedenin şimdiki varlığını kuşatma
sına bağlıdır (önerme 17 ve 18, bölüm II, scolie’si ile birlikte). Buradan
şu sonuç çıkar ki, Ruhun şimdiki varlığı ve onun hayal etme gücü, Ruh
Bedenin varlığını kabulden vazgeçtiği zaman yok olmuştur; fakat Ruhun
Bedenin varlığını tasdikten vazgeçmesinin nedeni asıl Ruh olamaz (öner
me 4). Bu neden (cause) Bedenin varlığının terk edilmesi de olamaz; zira
Ruhun Bedenin varlığını olumlamasının nedeni, aynı Bedenin varlığının
başlangıcı değildir; o halde aynı sebeple Beden var olmaktan çıktığından
dolayı Bedenin varlığını olumlamaktan vazgeçemez. Fakat (önerme 8,
bölüm II) Bedenimizin ve bunun sonucu olarak Ruhumuzun varlığından
DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE
1 4 1
soyutlanan başka bir fikirden gelir ve zorunlu bir sonuç olarak bu fikir
Ruhumuzun özünü kuran fikre karşıttır (aykırıdır).
Önerme XII
Ruh, elinden geldiği kadar Bedenin etkileme (tesir etme) gücünü art
tıran ya da tamamlayan şeyi hayal etmeye çalışır.
Kanıtlama
İnsan Bedeni yapıcı bir dış cismin tabiatını kuşatacak bir tarzda duygu
landığı zaman, Ruh bu Bedeni hazırmış gibi görecektir (önerme 17, bölüm
II). Ve bunun sonucu olarak (önerme 7, bölüm II) bu yabancı cismi hazır
göz önüne aldıkça, yani (aynı önermenin scolie’si) onu hazır zannettikçe,
insan bedeni bu yabancı cismin tabiatını kuşatan bir tavırla duygulanmış
tır. Bundan dolayı, Ruh, Bedenin etki gücünü arttıran ya da tamamlayan
şeyi hayal ettikçe Beden işte bu gücü tamamlayan ya da arttıran tavırlarla
duygulanmıştır (postulat I). Ve bunun sonucu olarak (önerme 11) Ruhun
düşünme gücü artmış ya da tamamlanmıştır; öyleyse (önerme 6 veya 9)
Ruh, gücü yettiği kadar aynı şeyleri hayal etmeye çalışır.
Önerme XIII
Ruh, Bedenin etkileme (tesir etme) gücünü azaltan veya yok eden
şeyleri hayal ettiği zaman, gücü yettiği kadar, hayal ettiğinin varlığını
dışta bırakan şeyi hatırlamaya çabalar.
Kanıtlama
Önce önermede kanıtlamış olduğum gibi, Ruh bir şeyi bu suretle hayal
ettikçe, Ruh ve Bedenin gücü azalmış ya da tükenmiştir. Bununla birlik
te Ruh, birincinin şimdi dışta bırakan varlığını uzaklaştıran bir başkasını
hayal edinceye kadar, her zaman böyle bir şey hayal edecektir (önerme
17, bölüm II) yani, gösterdiğim gibi Ruh ve Bedenin gücü, Ruhun hayal
ettiği şeyin varlığını dışta bırakan başka bir şeyi hayal edinceye kadar azalt
mış ya da tükenmiştir. Öyle ise, gücü yettiği kadar bu başka şeyi hayal
etmek ya da hatırlamak için çabalayacaktır vb... (önerme 9, bölüm III)
Önerme sonucu
Buradan şu sonuç çıkar ki, Ruh kendi gücünü ve Bedenin gücünü
azaltan veya indiren şeyi hayal etmekten nefret eder.
142 ETİKA
Scolie
Söylemiş olduğum şeylerden, Sevgi ve Kinin ne olduğu açıkça anlaşılır;
yani sevgi bir dış nedenin fikri ile birlikte olan sevinçten başka bir şey
değildir. Kin de bir dış neden fikriyle birlikte olan kederden başka bir şey
değildir. Bundan sonra, seven kimsenin sevdiği ile birlikte bulunmaktan
zevk duyduğunu, onu elinde tutmaya çalıştığını, tersine olarak kin duyan
kimsenin de kinin konusunu uzaklaştırmaya ve onu yok etmeye çalıştığını
görüyoruz. Fakat ben bu soruyu ilerde daha geniş inceleyeceğim.
Önerme XIV
Eğer Ruh bir kere iki duygulanıştan aynı zamanda duygulanmışsa,
sonradan ne vakit onlardan biriyle duygulansa, ötekisi ile de duygulanır.
Kanıtlama
İnsan Bedeni aynı zamanda iki cisimle birden duygulanmış olunca,
sonradan birinin hatırlanması zorunlu olarak Ruhta ötekinin hatırlan
masını çağıracaktır (önerme 18, bölüm II). Halbuki Ruhun hayal gücü
dış cisimlerin tabiatından ziyade Bedenimizin duygulanışlarını gösterir
(önerme sonucu 2, önerme 16, bölüm II); öyle ise eğer beden ve bundan
dolayı Ruh iki duygulanışı aynı zamanda duymuş olsa, birinin hatırlan
ması, bunun sonucu olarak, ister istemez ötekini de hatırlatacaktır.
Önerme XV
Herhangi bir şey Sevinme, Keder ya da Arzunun iğreti nedeni olabilir.
Kanıtlama
Ruhun kendi etki gücünü artırmayan veya eksiltmeyen bir pasif halle
aynı zamanda onu artıran veya eksilten bir başka pasif halle duygulanmış
olduğunu varsayalım (postulat I); önceki önerme ile apaçık görülür ki,
bunun sonucunda Ruh birincisinden varsayışa göre, kendi düşünme gü
cünü kendiliğinden artırmayan ve eksiltmeyen hakiki nedeniyle duygulan
mış olacağı zaman onu azaltan veya artıranla da aynı zamanda duygulanmış
olacaktır (scolie, önerme 11), yani sevinç ve kederle duygulanmış ola
caktır, bundan dolayı, bu obje kendi kendisinin değil, fakat iğreti olarak
sevinç ya da kederin nedeni olacaktır. Aynı uslamlama ile göstermek
kolaydır ki, aynı obje arzunun iğreti nedeni olabilir.
DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE
143
Önerme sonucu
Biz yalnızca bir şeyi kendisinin etker nedeni
3
olmayan sevinç ya da
keder duygulanışıyla göz önüne aldığımız için, onu sevebilir ya da ondan
nefret edebiliriz.
Kanıtlama
Gerçekten yalnız bundan dolayı, (önerme 14) Ruh bu şeyi tasarlamak
suretiyle sevinç veya kederle duygulanmış olabilir, yani (scolie, önerme
11) ya Ruh ya da Bedenin gücü artmış ya da eksilmiştir ve bunun sonucu
olarak (önerme 12) Ruh bu şeyi tasarlamayı arzu eder veya ondan uzaklaşır
(önerme sonucu, önerme 13), yani (scolie, önerme 13) bu şeyi ya sever
ya da ondan nefret eder.
Scolie
Buradan, sebebini bilmeksizin ve yalnızca, denildiği gibi, sempati veya
antipati ile, bazı şeyleri nasıl sevebildiğimizi ve bazılarından nefret ettiğimi
zi anlıyoruz ve gelecek önermede göstereceğim gibi, sırf bizde aynı duygula
nışları doğurmak alışkanlığında olanlara benzer bir şeye sahip olduğu için,
bize sevinç ya da keder veren şeylerin bulunmasının sebebi de budur.
Biliyorum ki ilk defa sempati ve antipati adlarını felsefeye sokmuş olan
yazarlar bu kelimelerle şeylerin başı olarak niteliklerini anlatmak istemiş
lerdir. Fakat bununla birlikte, benim aynı terimlerden bilinen, hatta mey
danda olan niteliklerini anlamama imkân olacağını zannediyorum.
Önerme XVI
Biz yalnızca, bir şeyin Ruhu her zaman Sevinç veya Kederle duygulan
dıran bir objeye benzer bir yanı bulunduğunu hayal etmemiz yüzünden,
bu şeyi bu objeye benzeten bu duygulanışların fiili sebep olmasa bile, biz
yine bu şeyi ya severiz ya da ondan nefret ederiz.
Kanıtlama
Bir objede, varsayıma göre, bu objeye benzeyen şeyi ya sevinç ya ke
der duygulanışıyla göz önüne aldık; o halde (önerme 14) Ruh bu objenin
hayali ile duygulanmış olacağı zaman, hemen bu iki duygulanıştan biriyle
duygulanmış olacaktır ve bundan dolayı kendisinden bu benzeyişi fark
ettiğimiz obje sevinç veya kederin iğreti nedeni (önerme 15) olacaktır; o
3)
Dostları ilə paylaş: |