NOTLAR 305
gücü yettiği kadar çok kendi kendisi olarak diye anlaşılır. Önünde titremi
diğini ve eserlerinden hayrete düşüldüğünü istemeyen bu Tanrıda, üsta
dım Victor Brochard’ın yakında yayımladığı bir makalede yapmış olduğu
gibi, çok ıslah edilmiş bir “Yehova’yı şöyle böyle görüyorum. (
Revue de
Métaphysique et de Morale,
Mars 1908).
Sayfa 101, satır 27’de
compléxion ile bu pasajda ve ondan sonrakinde
Latince
ingenium karşılığını veriyorum; yalnız bu Latince kelime başka bir
şeyi diyelim,
talent kelimesinin de kullandığım anlamı belirttiği
zaman
bu değişiyor.
Compléxion kelimesini La Bruyère’in şu satırları yazdığı zaman
anladığı anlamda alıyorum: “Bir
compléxion sertliği (yani ferde has tabii
bir yanlış) vardır, bir de ayrıca hal ve şart olan yapılış vardır.”
Sayfa 105, satır 19: İhtiyacın gayesi bir ihtiyacı, ya da bir arzuyu tat
min için peşinden koşulan bir gayedir. Bu anlamda denebilir ki İsa’nın
ıstırabının
(Passion de Jésus-Christ) gayesi günahlının tekrar satın alınma
sıdır; bir özümseme gayesi, diyelim bir kopyanın orijinaline benzemesi
dir; nitekim Tanrı, Spinoza’nın söz ettiği ilahiyatçılar ve metafizikçilere
göre, şeyleri onlara ihtiyacı olduğu için değil, kısmen kendine benzemiş
olmaları için yaratmış olacaktır. Bu noktada özel olarak Heereboord’un
Meletemata'sına
s. 672 bakınız.
Sayfa 1 1 1 , satır, 14-15 şu kelimelerle başlıyor: “İnsanların mübalağacı
lığı Tanrının ahenkten hoşlandığına inanacak dereceye varmıştır”. Spino
za şüphesiz burada Fisagorcu bir kökten gelen kürelerin müziği teorisini
işaret ediyor. Bu konuda Th. Reinach’ın şu yazısına bakınız:
Revue des
Etudes Grecques,
III, s. 432, sq. Kaydetmek zahmetine değer ki von Baer
gibi gayeci
(finaliste) bir bilgin henüz yarım yüzyıl geçmemiş olan bir konuş
masında bu görüşü iyi karşılamaktadır (Bak: bu yazar tarafından
Reden
und Kleinere Aufsatze,
I, Pétersbourg, 1864.)