İyimserlik: Duygusal zekânın değeri olarak iyimserlik de insanı harekete
geçiren bir motivasyondur. Kötümserlik ve karamsarlık düşünce ve duyguyu
harekete geçmekten uzaklaştırır. Içimizdeki iyimserlik, sosyal hayatta bize
güç verir, iyilik yapmayı, iyi bir topluma dönüşmede enerji kaynağı olmayı
sağlar.
Ahmed-i Yesevî iyimser bir mürşid olarak iyilik yapmayı, ahlaklı dürüst
insanlar yetiştirmeyi önemsemiştir. Onun dervişleri iyimserliği kendilerine
ideal yapmış ve yüksek motivasyonla iyi toplum inşasında rol almışlardır.
Cesaret: Birey iradesiyle düşünce tasavvuru olarak bir hedefe yürümek
ister, ama karşısına engeller çıkar. Engelleri aşmak her insan için mümkün
görünmez, eyleme geçmek için cesaret gerekir. Cesaret bu çerçevede bir duy-
gusal zekâ değeridir, kişi bu değerle engelleri aşmak için eyleme geçer. Yurdu-
nu, ailesini, namusunu korumak için gözünü budaktan esirgemeyen insanlar
cesaretli insanlardır.
Ahmed-i Yesevî hikmetlerinde birey olmanın önemli bir boyutu olan cesur
olma hasletini telkin etmiştir. Cesaret bir duygu olarak kişinin önündeki en-
gelleri aşmasında etkili olmuştur.
Empati: Insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koyması empati ile
karşılanır. “Kendisi için istemediğini başkası için de istememek” Hz. Peygam-
berin insanlığa armağan ettiği bir hadisidir. Yani kişi kendisi için ne istiyorsa
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
615
başka insan için de aynısını isteyecektir ki empati budur ve duygusal zekâ
sahibi insanlar toplumda fedakârlık yapmaktan kaçınmazlar. Komşusu açken
uyuyamaz, komşusu çıplakken kendisi kürkler içinde varlığını sürdüremez.
Ahmed-i Yesevî empatiye önem vermiş, insanların empati yapmasını her
zaman önermiştir. Bütün hikmetlerinde son beyitte kendine hitap etmiş ve
empatinin kendisinde yoğunlaşmasını sağlamıştır.
Kucaklayıcılık, sinerji oluşturuculuk: Duygusal zekâ kendi dışındaki
insanları dışlamayı veya kucaklamayı bir kavşak noktası olarak kişinin önüne
koyar. Öfke, duygusal zekânın bir yansıması olarak ayrımcılığı, tefrikayı, hi-
zipçiliği körükler. Kucaklayıcılık ise bunun karşıtı olup ayrımları, ayrışmaları
önler; birlik ve beraberlik içinde tüm toplum katmanlarını kucaklamayı sağlar
ve sinerji yaratır. Toplum sinerji ile bütün engelleri, ayrışmaları yok eder. Pey-
gamberler kucaklayıcı vasıflarıyla çağlarında çok farklı insan ve toplulukları
bir araya getirebilmiş ve insanlık tarihinde sinerji yaratmışlardır.
Ahmed-i Yesevî ve onun hikmetlerinden yansıyan fikirleri her zaman ku-
caklayıcı olmuş; hayata ve insana Allah ve Peygamber sevgisiyle bakması mu-
azzam bir sinerji yaratmış ve asırlarca Türk kültür ve irfanını derinden etki-
lemiştir. Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre bir asır sonraki takipçileri olarak
onun fikirlerinden ilham almış ve insanlığı kucaklamışlardır.
İnsanlara inanmak ve güvenmek: Insan ilişkilerinde güven esas, kuşku
istisna kabul edilir. Güven duygusu aynı zamanda kişinin kendisine özgüve-
nidir. Peygamberler, düşünce insanları, mutasavvıflar önce kendilerine, sonra
kendi dışındaki insanlara inanır ve güvenirler. Esasen inanma ve güven duy-
ma muhatapla iletişimi kolaylaştırır. Insanlara kuşku duymak, çevresinden
şüphe etmek iletişim için zaaf teşkil eder. Duygusal zekâ bu bakımdan insan-
lara inanmayı ve güvenmeyi değer haline getirir ve insanlar arasında verilmek
istenen mesajın kişiye ulaşmasını kolaylaştırır. Hasta doktoruna, öğrenci öğ-
retmenine inandığı ve güven duyduğu ölçüde yarar sağlanmış olur. Doktor ve
öğretmen bilgi dağarcığıyla sınırsız bir konumda olabilir, ama hastasına veya
öğrencisine inanmayı ve güven duymayı telkin edebilmelidir.
Ahmed-i Yesevî duygusal zekânın bir değeri olarak insanlara inanmayı ve
güvenmeyi öğretmiştir. Çünkü Allah’ın eşref-i mahlûkât yani en şerefli varlık
olarak yarattığı insana inanmak ve güvenmek gerekirdi. Insan aklıyla ve duy-
gusuyla ham olabilir, ancak o iyi eğitildiği takdirde en değerli varlık olabilir,
kültürleri yeşertebilir ve uygarlıkları kurabilir.
616
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Estetik değerlere sahip olmak: Estetik güzeli ve güzelliği ilke edinen
bir disiplin olarak önemli bir duygusal zekânın değeridir. Etik ve estetik an-
tik dönemlerden beri felsefenin temel konuları arasındadır. Birey ve toplum
hayatı düzenli olmayı ahenk içinde yaşamayı gerekli kılar. Güzel konuşmak,
güzel davranmak, güzel mekanlar inşa etmek estetik değerleri ilgilendiren
hususlardandır. Duygusal zekâ sahibi insanlar yaşadıkları ortamlarda estetik
değerleri önemser.
Ahmed-i Yesevî, güzelliğe ve dolayısıyla estetiğe çok önem vermiş, esteti-
ğin en ileri boyutu olan edebiyat sanatının en güzel söylemleriyle hikmetler
söylemiştir. Onun hikmetleri yüzyıllarca kopuzlarla terennüm edilmiş ve ku-
laklarda yankılanmıştır.
Özgüven sahibi olmak: Birey olmanın en önemli hedefi bilinç kazandık-
ça özgüven sahibi olmaktır.
29
Ahmed-i Yesevî özgüven sahibi olma değerini
hikmetlerinde telkin etmiştir. Bireysel yönden nefsini kontrol altına alan kişi
kemale ermiştir. Kötülüklerden arınan kişi doğruluğa, kulluğa yöneldiğinde
kendine özgüveni artar.
Ahmed-i Yesevî özgüven sahibi bir mürşit-şâir olarak çevresine ve arkasın-
dan onu takip eden sevenlerine insan olmanın onurunu aşılamıştır. Insanlar
ondan öğrendikleri ve ilham aldıkları kendilerine olan özgüvenleriyle çağlar
boyunca Anadolu ve Rumeli coğrafyalarında korkusuzca vatan tutmayı başar-
mışlardır.
Sonuç
Ahmed-i Yesevî, yaşadığı çağda duygusal zekânın değerlerini keşfetmiş ve
bu değerleri Türk kültürüne kazandırmıştır. Günümüzde toplumları yöneten
veya yönlendiren birimler özellikle insanı nesne olarak kabul ederek onların
duygu dünyasına hitap etmektedirler. Filmler, reklamlar, modalar, grafikler,
tüm ritüeller, tüm görsel malzemeler bireyin duygu dünyasında algı yarat-
maktadır. Post-modern dünyanın endüstri kurumları, neredeyse duygular
üzerinden algı kültürü inşa etmektedir. Tüketim toplumu, çılgınlık derece-
sinde teknolojinin ürettiği baş döndürücü ürünleriyle mecazen sarhoş olmuş
ve deyim yerindeyse her şeyi doyumsuzca tüketmektedir. Materyalizm tüm
insanî değerleri hiçe saymaktadır. Günümüzde de insanlar eğitim yoluyla
çocuklarının duygusal zekâlarına önem vermektedirler, bunda herhangi bir
şüphe yoktur. Ancak bir fark vardır ki Ahmed-i Yesevî, duygusal zekâyı ve
29
Nevzat Tarhan, age, s.32, 33.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
617
onun değerlerini doğrunun, iyiliğin, erdemin, hak ve hukukun penceresinden
insanlara telkin ederken günümüz kültür endüstrisi öfkeyi, kini, tahakkümü
yani kötülüğü daha çok önemsemektedir. Çocuklar zihinsel yönden Süper-
men olmaya özendirilmekte, duygusal yetenekleri ihmal edilmektedir.
Ahmed-i Yesevî, duygusal zekânın temeli olan empatiye önem vermiş ve
çağındaki ümmî insanlara merhamet duyarak onlara Allah’ı, Peygamberi,
imanı, ahreti, ahlâkı, ibadeti öğretmek için sosyal bilinç kazandırmayı kendi-
sine misyon edinmiş ve bunu başarmıştır. Kendisi de Yesi’de doğup büyümüş
ve Islamî bilgilerle kendisini âlim derecesinde yetiştirdikten sonra şehrine dö-
nerek ve onları anlayarak eksikliğini gördüğü her şeyi kendilerine öğretmeye
adamıştır. O Türk kültüründe düşünceyi de duyguyu da aynı şekilde birbirine
denk saymış âlim ve âriflerin öncüsüdür.
Kaynakça
Goleman, Daniel, Duygusal Zekâ, Çev. Banu Seçkin Yücel, Varlık Yayınları, Istanbul,
1998.
Hoca Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet, Haz. Dr. Hayati Bice, TDV Yayınları, Ankara,
1998.
Tarhan, Nevzat, Mesnevi Terapi, Timaş Yayınları, Istanbul, 2014.
http://www.duygusalzeka.ne
Ahmet Yesevi’nin Divanı Hikmet’inde
Pedagojik Unsurlar ve Din Eğitimi
İlyas ERPAY*
Giriş
Ahmet Yesevî (?-1166), sufi, şair, tarikat kurucusu özellikleriyle, Türkle-
rin manevi hayatında asırlar boyu etkisi süregelen büyük bir şahsiyettir.
1
Ah-
met Yesevî, bugün Kazakistan’ın Çimkent şehrine bağlı Sayram kasabasında
dünyaya gelmiştir. Ahmet Yesevînin babası Şeyh Ibrahim, Sayram’ın en ünlü
şeyhlerindendi. Ahmet Yesevî 7 yaşındayken babasının vefatı üzerine ablası
Gevher Şehnaz büyütüp, yetiştirmiştir.
2
Ahmet Yesevî, Hz. Ali soyundan geldiği için kendisine “hoca” veya “hace”
lakabı verilmiştir. Ahmed Yesevî, Hace Ahmed, Hace Ahmed Yesevî, Kul Hace
Ahmed gibi isimlerle de anılmaktadır.
3
“Ahmed Yesevî, Allah sevgisinde erimiş ve bu sevginin motive edici gücü
ile Orta Asya Türk muhitine başta tebliğcilik olmak üzere çeşitli hizmetlerde
bulunmuş büyük bir sofidir. Çevresine yabancı kalmamış, yaşadığı toplumla
bütünleşmiştir. Köylü, kentli herkesle diyalog kurabilmiş, basit bir göçebenin
olduğu kadar, sultanların da gönlünü kazanmıştır.”
4
Ahmet Yesevî’yi meşgul
eden en önemli şey, halkı irşat ve doğru yola sevk etme düşüncesidir; tasvir
ettiği dinî menkıbeler, münacatlar, feryatlar, istiğfarlar hep bu yüksek düşün-
ceyle yazılmıştır.
5
*
Yrd. Doç. Dr., Siirt Üniversitesi, Ilahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Ilyaser-
pay@hotmail.com
1
W. Barthold, M. F. Köprülü, Islam Medeniyeti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,
1973, s.188
2
Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında Ilk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayınları, 8. bas-
kı, Ankara, 1993, s.61-62.
3
Ethem Cebecioglu, Hoca Ahmet Yesevi, Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi,
Cilt:34, Sayı:1, 1995, s.89.
4
Aynı eser, s.95.
5
Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında Ilk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayınları, 8. bas-
kı, Ankara, 1993, 150.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
619
Ahmet Yesevî’nin eğitim konusunda genel olarak üç temel amacından
bahsedebiliriz. Birinci amacını Allah’ın ilminin sırrına ermek (öğrenmek),
ikincisini aldığını ilmi hayatında uygulayarak (bildiği ile amel etmek) ve
üçüncü amacını ise edindiği ve amel ettiği bilgi birikimini halka aktarmak,
onları doğru yola sevk etmek (eğitmek) olarak değerlendirebiliriz. Nitekim
Divan’ı Hikmet’in temel konularını terbiye, ilimin önemi, ilmi kazanımların
yaşam tarzına dönüştürülmesi, ilim öğretmenin fazileti, çevresine model şah-
siyet olma konuları ile eğitimcinin ve öğrencinin vasıfları oluşturur.
Eğitim Hayatı
Ahmet Yesevî, ilk eğitimini babasından almıştır. Babasının ölümünden
sonra eğitimini Aslan Baba üstlenmiştir. Daha sonra Aslan Baba’nın işaretiyle
Buhara’ya giderek tanınmış mürşitlerinden Şeyh Yusuf Hemedani’ye intisap
etmiştir. Şeyh Yusuf Hemedani’nin ölümünden sonra bir müddet onun ye-
rine geçerek Buhara’da halkı davete meşgul olmuş sonra, yerini Hoca Abdü’l
Halık Gucduvani’ye bırakarak Yesi’ye gelmiştir.
6
Iyi bir eğitimci olabilmenin temel etmenlerinden birisi ve en önemlisi,
kişinin kendisini iyi yetiştirmiş olmasıdır. Bu bakımdan Ahmet Yesevî çeşitli
eğitimcilerin rehberliğinde, kendini çok iyi yetiştirmiş ve çeşitli manevi hâl-
lere ulaşmıştır. Bu hâller; “ı. Göğe uçmak, .2. Arş ve kürsi payesini elde etme-
si, 3. Ruhlardan hisse almak, 4. Peygamberlerin gelip kendisini görmeleri, 5.
Kırklarla buluşması, 6. Hz. Peygamber(s)’den hurma alması, 7. Sapmış kişile-
re doğru yolu göstermesi, 8. Hızır ile arkadaşlık yapması, 9. Taate yönelmesi,
10. Oruca devam etmesi, 11. Gece gündüz Allah’ı zikretmesi, 12. Insanlardan
kaçması, 13. Göğe çıkıp meleklerden ders alması, 14. Alakalardan ve dünya
ehlinden uzaklaşması 15. Şeyhi Arslan Baba ile buluşması, 16. Maneviyattan
sekiz yol açılması, 17. Pir-i Muğfın (Hz. Muhammed-s veya Şeyh’den)dan
maneviyat şarabı içmesi, 18. Oğul olması, 19. Haceliğe (ilim adamı olmaya)
yönelmesi, 20. Kulaklarına zikret nidasının gelmesi, 21. Şeytanın kendisinden
kaçması, 22. Sen-ben fikri ve geçici heveslerin kaybolması.” hâlleridir.
7
6
Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında Ilk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayınları, 8. bas-
kı, Ankara, 1993, s. 30.
7
Ethem Cebecioglu, Hoca Ahmet Yesevi, Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi,
Cilt:34, Sayı:1, 1995, s.98-99.
620
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Ahmet Yesevî, Yesi’ye yerleştikten sonra Türkistan coğrafyasından Bal-
kanlar’a kadar vazifelendireceği öğrencileri burada yetiştirmeye başlamış ve
Türkistan coğrafyasının her yerinde ünü yayılmıştır.
8
Divan-ı Hikmet
Hikmet, insanın gücü oranında, nesnelerin hakikatini olduğu gibi bilip
ona göre hareket etmesinden bahseden ilimdir.
9
Anadolu Türklerinde tasav-
vuf alanında yazılmış manzumelere “ilahi” dendiği gibi, Orta Asya Türklerin-
de de Ahmet Yesevî tarzında şiirler yazanların eserlerine genellikle “hikmet”
adını vermişlerdir.
10
Elimizde bulunan ve Ahmet Yesevî’ye isnat edilen Divan-ı Hikmet’in,
büyük bir kısmının Ahmet Yesevî’nin dervişlerinden yine adı Ahmet olan
biri tarafından sonradan kaleme alındığı düşünülmektedir. Divan-ı Hikmet
nüshasının bir kısmının Ahmet Yesevî’ye ait olması, diğer bir kısmının XV.
veya XVI., asra mensup Ahmet adlı diğer bir Yesevî dervişine ait eserlerden
oluşmuş karışık bir eser olduğu ihtimali kuvvetle muhtemel olsa da Divan-ı
Hikmet’in tetkik edilmesiyle Ahmet Yesevî’nin edebî şahsiyeti, Türk tasavvuf
edebiyatının bilinmeyen ilk safhaları aydınlanabilir.
11
Aynı zamanda Divan-ı
Hikmet Ahmet Yesevî’nin dinî duygu ve düşünceleri ile dinî eğitim yöntem-
leri konusunda bize gerekli ipuçlarını vermeye kadirdir. Bununla beraber Di-
van-ı Hikmet’in diğer önemli bir tarafı, sosyal ahlak açısından kapsamlı bir
tasavvufi ferdi ahlak mecmuası olmasıdır.
12
Ahmet Yesevî’nin Divanı’nda, konu bakımından Islami unsur daha kuv-
vetli olduğu hâlde, şekil ve vezinde millî unsur etkili olarak görünmektedir.
Dinin esaslarını anlamaya çalışan Türkler, şekil bakımından kendilerine ya-
bancı gelmeyen bu hikmetlere büyük önem vermişlerdir. Konu bakımından
da ilahî konular olması hasebiyle Divan-ı Hikmet, halk arasında kutsi bir
anlam kazanmıştır.
13
Divan-ı Hikmet’in yarı dinî bir inanç esasları şeklinde
olması, yıllarca unutulmamasını sağlamış ve Ahmet Yesevî’nin manevi nüfu-
8
Divan-ı Hikmet, Haz. Hayati Bice, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s. XII.
9
Özköse K., Tasavvuf Klasikleri, Ed. Cebecioğlu E., Erkam Matbaacılık, Ankara, 2010, S.205.
10
Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında Ilk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayınları, 8. bas-
kı, Ankara, 1993, s. 119.
11
Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında Ilk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayınları, 8. bas-
kı, Ankara, 1993, s.125.
12
Aynı eser, s.160.
13
Aynı eser, s.164.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
621
zu, Divan-ı Hikmet’in asırlarca yaşamasına ve birçok takipçilere örnek teşkil
etmesine temel etken olmuştur.
14
Divan-ı Hikmet’in Konuları
Dîvân-ı Hikmet’in konularını Islam düşüncesi, Horasan sufiliği ve Yesevî
tarikatının prensipleri teşkil etmektedir. Hikmetlerde sosyal sorunlar, ahla-
ki prensipler üzerinde genişçe durmaktadır. Ilahî aşk, tevhid, ilahî irade ve
kudret, Hz. Peygamber’e hürmet ve peygamber sevgisi, onun hayatı, sünnete
tabi olma, zühd ve takva, Islam ahlakı, menkıbeler, ahiret hayatı, kıyamet
günü, cennet-cehennem, dünyadan şikâyet, dervişliğin faziletleri, sufilere ait
öyküler, zikir ve halvet gibi hususlar hikmetlerin genel içeriğini oluşturmak-
tadır. Bazı hikmetlerinde ayet ve hadislerden referans vermekte, günahlardan
ve sevaplardan, Allah’ın kahrından ve rahmetinden bahsetmektedir.
15
Yesevî,
ihlas ve samimiyet, insan sevgisi, hoşgörü, kadın erkek beraberliği, çalışma, iş
ve emeği yüceltme, ilim ve bilgi öğrenmeye teşvik etmiştir. Divan-ı Hikmet’te
insan, vicdan, düşünce ve davranış hürriyeti, sosyal adalet, eşitlik gibi konu-
lar ele alınmıştır.
16
Yesevî’nin bütün bu konuları ele almasındaki asıl hikmet,
insanın eğitimdir diyebiliriz.
Divan-ı Hikmet’te Akıl
Ahmet Yesevî, akla, aklın kullanılmasına ve aklın önderliğine büyük önem
vermiştir. Bu nedenle Ahmet Yesevî, hikmetlerinde hep akıllılara hitap etmiş-
tir. Aklın kullanılmasını hikmetinde şu sözlerle dile getirmektedir; “Cânı ayrı
ateşte yanar teni özge, Kimi görse, izin alıp sürer göze. Hikmet okuyup, tâlib olup,
yetse söze, Akıl ve şuûrun bilge kılıp yürür olur.”
17
Ahmet Yesevî’de akıl, Allah’tan başka her şeyden uzaklaşmak, bu dünya-
nın zevk ve sefasından vazgeçmek, maddi ve dünyevi dertlerden sıyrılmak,
hayırlı işlere yönelmek için de vazgeçilmez bir araçtır: “…Akıllı isen dünyâ için
yeme gâm, Kıyâmet günü cezâlarını verir dostlar.”
18
“…Mâsivâya -akıllı isen-, gönül
verme; Lânetli şeytân kendi yoluna salar imiş.”
19
14
Aynı eser, s.165.
15
Kadir Özköse, Ahmed Yesevî ve Dîvân-I Hikmet, Tasavvuf: Ilmî ve Akademik Araştırma Der-
gisi, sayı: 16, 2006, S.307.
16
Ahmet Yıldırım, Hoca Ahmed Yesevî ve Islâm Medeniyetindeki Yeri, Muhafazakâr Düşünce
Islam Medeniyetini Kuran Düşünürler-II, yıl:12, sayı:45-46, Temmuz-Aralık 2015, s.58.
17
Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, Ed. Tatcı M., Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-
Kazak Üniversitesi Inceleme - Araştırma Dizisi, Ankara, 2016, s. 376.
18
Aynı eser, s. 176.
19
Aynı eser, s. 228.
622
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Ahmet Yesevî aklın, Allah’a gereğince kulluk etmek, hak yolu batıl yoldan
ayırt etmek, geçmiş olaylardan ibret almak, fakirlerin gönlüne girmek, âlim-
lerin sohbetlerinden faydalanmak için kullanılması gerektiğini hikmetinde şu
şekilde dile getirmektedir; “Akıllı isen, doğru yola kadem vur, Merdanların soh-
betinden behre al. Ashâb-ı Kehf köpeğini görüp, ibret al, İbret alan hâs kulları cânân
olur.”
20
Diğer bir divanın da da; “Eğer akıllı olsanız, nasîhatı alsanız, Beş vakit
namâz kılsanız, orada fayda olası.”
21
Ahmet Yesevî’ye göre aklın, sahte dervişleri gerçek âlimlerden ayırt etmek
için kullanılması gerekir. Bu konuda adeta günümüze ışık tutarak aklın değeri
ve sahte dervişlerin özelliğini divanında şöyle özetler; “Sahte dervîş beyânını
söyler sana, Elde tesbîh, gönülde hile, fikri para, Akıllı isen, İhlâs kılma zinhâr ona, O
nâdândan hiç kimsenin behre aldığı yok.”
22
Ahmet Yesevî aklı, nefsin tuzaklarından kurtulmak, dini anlayıp kavra-
mak, ahiret hayatını kazanabilmek için kullanmak gerekliliğini divanında şu
beyitlerle dile getirir; “Nefsin seni son anda köle eyler, Din evini yağma eyleyip
tamâm eyler, Öldüğünde imânından ayrı eyler, Akıllı isen, kötü nefsten ol şikâyetçi.”
23
Divan-ı Hikmet’te Göre Eğitimcinin Özellikleri
Ahmet Yesevî Divan-ı Hikmet’te, “pir”, “Pîr-i Kâmil”, “Mürşid-i kâmil”,
“yol gösterici” “şeyh” gibi kavramları kullanmıştır. Bu kavramlar günümüzde-
ki eğitici, öğretici yerine kullanılmış kavramlardır.
Öğretmen, mümkün olduğu ölçüde ehliyeti/formasyonu bakımdan kema-
le ermiş, kişiliği ortaya çıkmış olgun, iffetiyle bilinen, bayağı davranışlardan
ve kötülüklerden uzak, öğrencilere güzel öğreten ve kavratan birisi olmalı-
dır.
24
Ahmet Yesevî eğitimciyi tarif ederken der ki; “Şeyh odur ki yardım alsa,
hakketmiş olanlara verir. Eğer alıp kendisi yese, murdar et yemiş gibi olur.
Eğer elbise yapıp giyse, o elbise eskiyene kadar Hak Taâlâ (onun) namaz ve
orucunu kabul etmez. Ve eğer aldığı yardımdan ekmek yapıp yese, Hak Teâlâ
onu cehennemde türlü azaba uğratır. Ve eğer öyle şeyhe bir kişi itikat etse
20
Aynı eser, s. 323.
21
Aynı eser, s. 379.
22
Aynı eser, s. 317.
23
Aynı eser, s. 197.
24
Bedruddin Ibn Cemaa el-Kinani, Çev.M. Ş. Aydın, Islami Gelenekte Eğitim Ahlakı Öğretmen
ve Öğrenci Adabı, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 2012, s.149.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
623
(inansa), kâfir olur. Öyle şeyhler mel’undurlar. Onların fitnesi Deccal’dan be-
terdir ve şeraitten, tarikattan, hakikatten, marifetten uzaklaşmışlardır.”
25
Yesevî özünü bulamamış, halk arasında ün yapma derdinde olan, dünya
malı toplamak için insanların saf dinî duygusunu sömüren, sahte din alimle-
rinden ve eğitimcilerden uzak durulmasını özellikle belirtmiştir. Bir taraftan;
“Tarikate siyâsetli mürşid gerek;O mürşide itikâtli mürîd gerek;”
26
“Sırsız yüz bin
ibâdet eyledim yoldan şaştım, Yol göstericisiz yola girip şaşırıp kaldım,…”
27
diyerek
eğiticisiz eğitimin doğru yola götürmeyeceğini söylerken bir taraftan da öğ-
rencilerin sahte yol göstericilere karşı dikkatli olmaları için; “Görün bu zamâne
şeyhlerini, Dilenci benzeri elden ele gezerler ha., Halklar beni azizim diye söylesin diye,
Her meclisde halkalarını düzerler ha.”
28
diyerek hakiki manadaki eğitimciler ile
halkı din aracılığıyla sömüren sözde âlimlerin farkını ortaya koymaktadır.
Ahmet Yesevî’ye göre bir eğitimcide bulunması gereken özellikleri şöyle
sıralayabiliriz; Eğitimci söyledikleriyle amel etmeli, ilahî aşkla yanıp tutuşma-
lı, dünyevi arzulardan uzak olmalı, yalan söyleyip dünya malı için çalışmama-
lı, kendini bilmeli,
29
gönül ehli olmalı,
30
Söz söyleme sanatına vakıf, mesleki
bilgi ile donanımlı, ilim sahibi, aynı zamanda kararlı ve vazifelerinde itinalı,
yol gösterici olmalı, her zaman iyiliği tavsiye etmeli, kötülükten sakındır-
malı, mürüvvet sahibi, tatlı dilli, iyi huylu, sözü ve hâli candan olmalıdır.
31
Eğitimci, öğrenciyi çalışmaya sürekli teşvik ve motive etmelidir.
Ahmet Yesevî’ye göre eğitimci olmak en zahmetli mesleklerden birisi ol-
makla beraber, “Müridlerin terbiyesi, günde yüz bin erdem.”
32
diyerek zahmetli
olan bu işin, eğitimci açısından ne kadar önemli ve yüce bir görev olduğunu
açıkça dile getirmektedir. Ahmet Yesevî eğitimciyi bir çobana benzeterek öğ-
rencilerinden her daim sorumlu olduğunu belirtmektedir.
33
25
Kemal Eraslan, Yesevi’nin Fakr-namesi, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniver-
sitesi Inceleme - Araştırma Dizisi, Ankara, 2016, s.49.
26
Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, Ed. Tatcı M., Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-
Kazak Üniversitesi Inceleme - Araştırma Dizisi, Ankara, 2016, s. 228.
27
Aynı eser, s. 256.
28
Aynı eser, s. 421.
29
Aynı eser, s. 249-250.
30
Aynı eser, s. 238.
31
Aynı eser, s. 330-332.
32
Aynı eser, s. 341.
33
Aynı eser, s. 341.
624
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Dostları ilə paylaş: |