II. Köpeğe dönüşme
Ahmed Yesevî ile ilgili üçüncü “menkıbe”dehem bir mükâfat/ihsan
hem de bir ceza söz konusudur. Manevî güçle Hoca Ahmed’in başkasını
21
Radloff, a.g.e., s. 241.
22
Bu, aynı zamanda Baba Maçin’in yaşıyla ilgili de ilginç bir bilgi mahiyetinde olabilir.
23
Mesela Yakutların bir şaman anlatısında “Caanay’ın, kutsal gökyüzü ruhları (kadın) şamanı
olan bir küçük kız kardeşi varmış” (Ksenefontov, 2011: 96) denilmektedir.
24
Bu bilgiyi Hakasya’da şamanlarla beraber geçirdiğimiz bir yıllık sürecin sonundaki gözlem ve
tecrübelerimize dayanarak ifade ediyoruz (A.A.).
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
57
“dönüştürme”si Allah’ın ona bir ihsanıdır. Surililerin köpeğe dönüşmesi ise
onlara bir cezadır. “Menkıbe”ye göre Hoca’yı çekmeyen ve ona iftira atmak
isteyen Suri halkı yaptığı komplo neticesinde belaya uğramaktadır. Kestikleri
bir sığırı gizlice Hoca’nın dergâhına koyan Suri halkı güya ona iftira atarak
küçük düşürmek niyetindeler. Yine manevî gücü sayesinde durumdan haber-
dar olan Ahmed Yesevî ses çıkarmaz ve dergâha girmek isteyen Suri halkına
izin verir. Ancak onlar dergâha girer girmez Hoca bir “keramet” gösterir ve
böylece onları köpeğe dönüştürür. Suri halkı ve oradakiler bu duruma çok
şaşırır ancak Hoca merhamete gelir ve onları tekrar insana dönüştürür. “Men-
kıbe” yine de onların kuyruğunun ibret için kaldığını ve onların neslinden
gelenlerin hâlâ kuyruklu olduğunu anlatır. Kısaca “menkıbe”de bu defa Ho-
ca’nın “keramet”iyle başkaları dönüşüme uğramaktadır.
“Köpeğe dönüşme” hadisesi “şaman anlatıları”nda da sıklıkla karşılaşılan
bir meseledir. Örneğin “Geleneksel Hongoray Şamanizmi” adlı eserde kamla-
rın başka şamanlarla savaş anında kuş, balık, böcek gibi hayvanlara, erkek şa-
manın tay, maral veya mus yanı sıra dört gözlü kara bir köpeğe dönüşebildiği
yazılmaktadır.
25
Yine Yakutların Yölkön-Bırayı anlatısında onun düşmanları-
nın ayı, kurt, boğa ve köpeğe dönüştüğü söylenmektedir.
26
Burada da “menkıbe”deki ve “şaman anlatıları”ndaki “dönüşüm”ün fizik-
sel olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim tasavvuf geleneğinde “zahiri görünü-
şü” adam olup “batıni sureti” hayvan olan birçok insan var, denilir. Bununla
ilgili, şeyhlerin kerameti olarak görülen çok fazla anlatı mevcuttur. Yani bir
şeyh, falan kişi insan görünümündedir ama ruhu eşek, köpek ya da başka bir
hayvan suretindedir, diyebilmektedir. Bu ifadeyle aslında masum ve iyi niyetli
insanların manevi sureti için olumlu hayvanlar, günahkâr ve azgınlarınki için-
se olumsuz hayvanlar örneği verilmekte/kastedilmektedir. Bu düşünce Yakut-
lardaki “tın”, “kut” ve “sür” inanışını akla getirmektedir.
27
Söz konusu durum
ayrıca Yakut Şamanlığındaki “ine-kııl” hususuyla da açıklığa kavuşmakta ve
bunlardaki örnekler tasavvuf düşüncesiyle benzerlik göstermektedir.
Örneğin Yakutlarda “Her şamanın bir tane vahşi-anası veya vahşi-ilk sureti
(“ine-kııl”, “kep-kııl”) olurmuş. O, büyük oranda geyik şeklinde bazen de ayı şek-
linde olurmuş. Bu vahşi yaratık, şamandan ayrı olarak dolaşırmış” denmektedir.
28
25
Butanayev, a.g.e., s. 23, 67, 123 vd.
26
Ksenefontov, a.g.e., s. 280.
27
Sergey A. Tokarev, “Şamanizm”, TEKE Dergisi, 2014, s. 67.
28
Ksenefontov, a.g.e., s. 79.
58
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Hakasların şu “şaman anlatısı” da aynı mevzuu açıklığa kavuşturması bakı-
mından önemlidir: “Polçek, avdan sonra evine dönmüş. Silber-tag dağında o, koşan
üç karaca görmüş. Çok düşünmeden Polçek sadağını (oh-saadah) yakalamış, yayını
çekmiş ve ateşleyerek altın boynuzlu, kulaklıklı erkek karacayı vurup yere sermiş. O
hemen bir halsizlik hissetmiş ve bir müddet sonra kendi dağı Polçek’in tepesinde ölü
gibi yere devrilmiş. Altın boynuzlu, kulaklıklı erkek karacada kahraman boyun ruhu
bulunuyordu. Polçek kendi okuyla kendi ruhunu vurmuştu.”
29
Bu örneklere dikkat edilirse “ruh”un başka bir varlıkta mevcudiyeti dile
getirilmektedir. Dolayısıyla gerek kuşa ve köpeğe dönüşümün gerekse uçma
hadisenin, insanın “ruh” denen manevî yönüyle ilgili olduğu ve bunların fi-
zikî manada gerçekleşmediği ortaya çıkmaktadır. Ancak zamanla bu hadise-
lerin insan zihninde reel/gerçek veyahut fiziksel açıdan gerçekleştiği hissi
oluşmaya ve buna inanmaya başladığı görülmektedir.
III. Menkıbelerde Dönüşümün Sebep veya Veçheleri
Peki, “şaman anlatıları”nda pek çok kuş türü yanı sıra boğa, ayı, kurt, kö-
pek, geyik, karaca vb. değişik vahşi hayvanlara “dönüşme” söz konusuyken
Ahmed Yesevî“menkıbe”lerinde niçin sadece kuş –özellikle turna
30
– ve köpe-
ğe dönüşüm mevcuttur? Bu durumun birkaç sebebi var:
1) Ahmed Yesevî ile ilgili gün yüzüne çıkmamış başka “menkıbe”ler ola-
bilir ve farklı evcil veya vahşi hayvanlara dönüşüm bu metinlerde yer alabilir.
Ancak F. Köprülü’nün “Türk Edebiyatında Ilk Mutasavvıflar” adlı eserinde ve
şimdilik ele geçen mevcut yazmalarda bunların örnekleri mevcut değildir. 2)
Yeni girilen din ve medeniyet çevresi, ilkin bu tür anlatılara müsaade etse de
sonraki zamanlarda bunları elemiştir. 3) Her kültür çevresinde, kendi doğa
şartlarına bağlı olarak ilgili hayvanlar yer almaktadır. Ancak Islam buna mü-
saade etmediği için bu hayvanlar en aza ve en sevimliye indirgenmiştir.
Mesela kuş sevimli, temiz bir hayvandır onun için Ahmed Yesevî veya
başka erenler çeşitli kuş donlarına girmektedir. Veyahut kötü kişiler kötü
hayvana dönüştürülmektedir. Tıpkı Islam’da köpeğin necis/pis olmasından
dolayı Suri halkının köpeğe dönüştürülmesi ve küçük düşürülmesi gibi. An-
cak tekrar vurgulamak gerekir ki bu hadise fiziki değil hayalidir ve manevî
29
Butanayev, a.g.e., s. 35.
30
Büyük ihtimalle A. Yesevî vd. mutasavvıfların menkıbelerinde turnanın yer alması eski bir
gelenektir ve Türk kültüründe çok kadim bir geçmişe sahiptir. Ayrıca turnanın, hem eski Türk
kültüründe hem de günümüz Hakaslarındaki önemi ve özellikleri için bk. (Burnakov 2012).
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
59
âlemde ancak “gözü açık”ların görüp anlatabildiği bir meseledir. Nitekim Ha-
kas şamanları arasında “üçüncü göz” tabiri sıklıkla dile getirilmekte olup bu
kavram “gözü açık” tabiri ile uyuşmaktadır. Demek ki Islam medeniyeti Türk-
lerin eski inançlarına müsamaha gösterse de “menkıbe”lerde bunu en makul
ve mantıklı çerçeveye oturtmuştur.
Öte taraftan Şamanist kültürü devam ettiren Türk boylarında iyi veya
kötü, evcil veya vahşi tüm hayvanlara dönüşüm olduğu gözlemlenmekte-
dir. Tabii coğrafyaya göre bu hayvan türleri değişebilmektedir. Örneğin sığır
kültünün hâkim olduğu Yakutlarda boğa, öküz, maral gibi türler ağırlıklıdır.
Daha güneyde olan Hakas ve Altaylarda ise kurt, kuş ve bazı geyik cinsleri
görülmektedir. Yine de Güney Sibirya’da kuşlar ağır basmaktadır. Kuşların,
Ahmed Yesevî “menkıbe”lerinde yoğun biçimde yer almasının sebebi de il-
gili hayvan kültleri ve Güney Sibirya ile Orta Asya coğrafyalarının yakınlığı
olabilir.
IV. Mantıksızlıkların Mantığı
“Menkıbe”ler dikkatle incelendiğinde bunların bazı mantıksızlıkları barın-
dırdığı görülecektir. Ancak bunlar gerçekte sözlü gelenek içinde hiç de man-
tıksız değildir. Onun için bunlara “mantıksızların mantığı” denebilir. Nitelim
A. Olrik halk anlatılarının epik kanunlarında “anlatı mantığı kuralı”na yer
vermekte ve anlatı mantığının doğal dünya mantığı ile ölçülemeyeceğini, ani-
mizm, büyü ve mucizeye olan eğilimin onun temel kuralı olduğunu
31
söyler.
Ilk “menkıbe”ye bakıldığında tezatlar görünmektedir. Örneğin Horasan
erenlerinden biri haber vermek için turnaya dönüşüyor ama sonraki satırlarda
Hoca yedi kişinin geldiğini belirtiyor. Sonra hoca bazı dervişleri yanına alsa
da sadece kendisi turnaya dönüşüyor. Hatta ortalıkta olmayan bir bezirgân
aniden “menkıbe”ye dâhil oluyor. Ancak anlatım esnasında bunlar çok dikkat
çekmez. Ve bu metni okuyan/dinleyen halk kitlesinden biri de bu eksikliklere
dikkat etmez. “Menkıbe”de dikkat çeken esas unsur Hoca Ahmed’in kera-
metleri ve manevî kudretidir. Nitekim ikinci “menkıbe”de Baba Maçin de kuş
donuna girip uçan bir veli olmasına karşın Hoca Ahmed’e yenilmiştir. Dola-
yısıyla burada önemli olan Hoca’nın ön plana çıkmasıdır. Bu da olağanüstü
hadiselerle verilmektedir.
31
Özkul Çobanoğlu, Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ Yayınları,
Ankara 2010, s. 126.
60
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Yine, üçüncü “menkıbe”de bazı tezatlar görülse bile metin üzerinde bazı
düzeltmelere gidilmiş görünmektedir. Örneğin kocaman sığır dergâha bırakı-
lırken “Nasıl kimse bunu görmez?” sorusuna yaz mevsimi olduğu ve müritler
dışarıda yattığı için kimsenin bu olayı görmediği dile getirilerek bu eksiklik
giderilmiştir. Bu da “menkıbe”nin yazıya geçirilmesi esnasında bir müdahale
olduğunu akla getirmektedir. Ayrıca gerçek hayatta kuyruklu insan olmadığı
bilindiği ve “menkıbe”de köpeğe dönüşenlerin eski vaziyetlerine geldiği hâl-
de kuyrukların kaldığı çok inandırıcı bir şekilde anlatılmaktadır.
“Menkıbe”lerin yanı sıra “şaman anlatıları”nda da benzeri örneklerle kar-
şılaşmak mümkündür. Bu husus ise sözlü geleneğin anlatı mantığı ve gücüyle
ilgili olsa gerektir.
SONUÇ
Ahmed Yesevî “menkıbe”lerini okuyan bir mümin ilk bakışta onun ke-
rametlerinden ve üstün manevî gücünden dolayı Islam’a ısınmakta ve ima-
nı kuvvetlenmektedir. Ancak burada bu menkıbelerin Islam’a,daha doğrusu
şer’i hükümlere ne kadar uygun olduğu sorusu sorulduğunda bunun üzerin-
de biraz düşünmek gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü Islam’da insanın hayvana,
hayvanın insana “dönüşme”si söz konusu değildir. Gerçi Kuran’da eski put-
perest ve müşrik bazı kavimlerin ceza veya ibret olsun diye Allah tarafından
hayvana dönüştürüldüğü söylenmektedir. Yine de Sünni mezheplerde ve Sün-
ni geleneğe sahip tarikat çevrelerinde Hz. Peygamber’den sonra onun yüzü
suyu hürmetine bu tür hadiselerin artık ortadan kalktığı belirtilmektedir.
Nitekim Ocak da Bektaşilerdeki “menkıbe” örneklerinden hareketle dö-
nüşüm motiflerini Islami gelenekle izaha kalkışmanın yanlış ve aldatıcı ola-
cağını söylemektedir.
32
Madem Hz. Peygamber’den sonra böyle bir husus söz
konusu değil ve bunlar Islami gelenekle izah edilemiyor o zaman Islam’a,
sünnete tam riayet ettiği ifade edilen Ahmed Yesevî “menkıbe”lerinde neden
böyle olağanüstülüklerle karşılaşılmaktadır?
Evvela Ahmed Yesevî “menkıbe”leri ile “şaman anlatıları”nın hem içerik
hem yapısal açıdan benzerliğini çok yitirmediğini söylemek gerekir. Dolayı-
sıyla eski gelenekler, eski kalıplar içinde yeni medeniyet ve kültür çevresine
uygulanmış ve böylece bu olağanüstülükler devam edegelmiştir. Daha doğru-
su eski Türk kültüründeki unsurların kabul edilen yeni kültür ve medeniyete
32
A. Yaşar Ocak, a.g.e., 2005, s. 143.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
61
adapte edilme hadisesi ile karşı karşıya olduğu ileri sürülebilir. Bu yapılırken
de en makul çerçeveye dikkat edilmiştir. Nitekim gerek Köprülü gerekse Ocak
benzer görüştedirler.
33
Üstelik “menkıbe”ler Ahmed Yesevî’den sonraki dönem/dönemlerde te-
şekkül ettiği için kendisinin bu anlatılara dahili söz konusu değildir. Kendisi
hayattayken bu tür “menkıbe”leri duysa idi bunlara nasıl bir tepki verirdi,
bilmiyoruz; ama şahsî kanaatimiz
34
bunlara kendisinin şiddetle karşı çıkacağı
yönündedir. Nitekim bir hikmetinde “Mürşidlikni da‘vâ kılur şartın bilmes
/ Helâl haram, sünnet, bid’at farkın bilmes / Bû-Hanîfe mezhebinde hergiz
yürmes / Diger bid‘at mezheplerdin yürürler-e”
35
diyerek ölçüyü ortaya koy-
muştur. Bununla birlikte muakkipleri bu tür anlatıları Islam propagandası
için kullandıklarından bunlar Islam’ın yayılmasında önemli bir rol üstlenmiş-
tir.
KAYNAKÇA
Burnakov, V. A., “Juravl v Mifologiçeskih Vozzreniyah Hakasov”, Gumanitarnıe Na-
uki v Sibiri, S. 2, 2012, s. 87- 89.
Butanayev, V. Ya., Traditsionnıy Şamanizm Hongoraya, Hakas Devlet Üniversitesi Ya-
yınları, Abakan 2006.
Çobanoğlu, Özkul, Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ
Yayınları, Ankara 2010.
33
Örneğin A. Yaşar Ocak,“Ahmed-i Yesevî ve Yesevîlik” başlıklı makalesinde “Ahmed-i Yese-
vi’nin içinde faaliyette bulunduğu Siriderya havzası ve çevresindeki göçebe Türk boyları, eski
inançlarının tesirlerini henüz kuvvetli bir şekilde korumakta olduklarından, bu şeyhin onlara
telkin ettiği Islam, zamanla kendiliğinden bu boyların eski dini ve sosyal yapılarına adapte
olmuş ve Yesevilik kırsal kesimlerde, kentsel kesimlerdeki Sünni renginin aksine, daha farklı
bir yapıya bürünmüştür” diye yazar (2010: 30).
34
Bu kanaati hislerimizden hareketle ileri sürüyoruz. Şahsi kanaatler, elde herhangi bir veri
olmadan ileri sürülen görüşler biçiminde değerlendirilse bile aslında bunların bir temeli var.
Mesela “hissiyat” aynı kültür-medeniyet çevresinde yaşayan insanlar için önemli bir veri ta-
banıdır. Burada önceki-sonraki devir çok mühim değildir. Önemli olan aynı kültür dairesine
mensup kişilerin gerek geçmişte gerekse günümüzde benzer maddi-manevi değerlerde buluş-
muş ve benzer bir yaşam biçimini sürdürmüş olup olmadığıdır. Bu, bir milleti millet yapan en
mühim hazinedir. Dolayısıyla hissiyata dayalı şahsi kanaatlerin de bir bilimselliği bulunmak-
tadır.
35
Necdet Tosun, Ahmed Yesevî, HAYTKÜ Yayınları, Ankara 2015, s. 20. Gerçi “Hikmetler”in de
kendisinden sonra ortaya çıktığı söylenmektedir ancak burada hiç olmazsa ilk muakkiplerin
onu taklit etmesi noktasında bu dizeler bize bir fikir verebilir.
62
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Gölpınarlı, Abdülbaki, Vilâyet-Nâme / Mânakıb-ı Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Inkılap
Kitabevi, Istanbul 1995.
Gömeç, Sadettin, “Şamanizm ve Eski Türk Dini”, PAÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 4,
1998, s. 38-50.
Köprülü, Fuad -W. Bartold, İslam Medeniyeti Tarihi, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayın-
ları, TTK Basımevi, 3. Basım, Ankara 1973.
Köprülü, Fuad, “Türk-Moğol Şamanizmi’nin Tasavvufi Islam Tarikatları Üzerinde-
ki Tesiri”, çev. Ferhat Tamir, Bilig, S. 1, 1996, s. 1-8.
Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayın-
ları, TTK Basımevi, 3. Basım, Ankara 1976.
Ksenefontov, Gavriil V., Yakut Şamanlığı (Çev. Atilla Bağcı), Kömen Yayınları, Kon-
ya 2011.
Ocak, A. Yaşar, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, Iletişim Yayınları,
Istanbul 2005.
Ocak, A. Yaşar, “Ahmed-i Yesevî ve Yesevîlik”, Osmanlı Sufiliğine Bakışlar, Timaş
Yayınları, Istanbul 2010, s. 23-34.
Radloff, W., Sibirya’dan Seçmeler, çev. Ahmet Temir, Kültür Bakanlığı Yayınları, Milli
Eğitim Basımevi, 1. Basılış, Istanbul 1976.
Tezcan, Mahmut, “Ahmed Yesevî’nin Türk Din Antropolojisindeki Yeri”, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, C. 26, S.1, 1993, s. 1-7.
Tokarev, Sergey A., “Şamanizm”, çev. Abdulselam Arvas, TEKE Dergisi, S. 3/3,
2014, s. 49-71.
Tosun, Necdet, Ahmed Yesevî, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk - Kazak Üni-
versitesi Yayınları, Ankara 2015. (20. 05. 2016 tarihinde www.ayu.edu.tr adresinden
ulaşılmıştır).
Özbekistan Eğitim Sisteminde Ahmet Yesevi
Abdumurad TİLAVOV
GİRİŞ
Beşek biling bu dünya, barça eldin otar-a,
Inanmağil malingg‘a, bir kun koldin ketar-a,
Ata-ana karındaş, kayan ketti: fikir kıl,
Dört ayaklık çobın at, bir kun senge yeter-a...
Özbekistan’da Yesevi’nin bu hikmetini ezbere bilmeyen genç olmamalı,
kanaatindeyim. Nitekim, ailede dede, nine, ebeveynlerinden, okulda hocala-
rından sık sık duydukları için dünyanın tanımına ait bu hikmet onlar tarafın-
dan kolay ezberlenmiştir.
Ancak çok önemli bir husus vardır; araştırmalarımız sonucunda bir ger-
çek ortaya çıktı. Özbekistan’ın hemen her hududunda, hatta uzak köylerde
devamlı tarzda ‘Yesevihanlık’ diye adlandırılan sohbetler düzenlenmiştir. Bu
sohbetlerde esasen ‘’Divan-ı Hikmet’’ten hikmetler ‘’Savt’’ usulünde okun-
muştur. Sade Özbekçe sözcükler ve halk diline çok yakın yolla söylenen bu
mısralar dinleyenlerin kalbinden yer almıştır.
Velhasıl, Özbek öğrencileri Yesevi hikmetleriyle okula varmadan önce aşi-
na olmaktadırlar denilebilir.
Özbekistan Eğitim Bakanlığınca lise ve kolej öğrencileri için hazırlanan
ders kitabının 160-163. sayfaları Ahmet Yesevi hayatı ve hikmetlerine ayrıl-
mıştır.
*
Doç. Dr., Ali Şir Nevai Taşkent Devlet Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi Öğretim Üyesi,
a.tilavov@mail.ru
64
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Ders kitabı müellifi Yesevi’nin özgeçmişi hakkında kısa bilgi verdikten
sonra onun mutasavvıf şair olarak Özbek edebiyatındaki yerine değiniyor.
‘‘Ahmet Yesevi mutasavvıf şairdir. Tasavvufdaki dört esas basamak (mer-
hale) – Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat mahiyetini hikmetlerine sindiren
Ahmet Yesevi bu yolda büyük şöhret sahibi oldu. Bu kendiliğinden değildir.
Ahmet Yesevi tasavvufu insanın maneviyatını yükselten önemli etken olarak
algılıyor. Bundan güdülen amaç ise insanlığı doğru yola davet etmektir. Doğru
yol sonuçta hakikatı anlamaya getirmelidir. Buna erişmek için de insan din
ahkamlarına sıkı sarılmalı, Allah’ı sevmeli, tüm güç ve vucüdunu şu amaca
doğru yönlendirebilmelidir.’’
1
Bilindiği üzere, Ahmet Yesevi’nin hikmetlerinde kötü nefsin kınanması,
onun zararları, nefis terbiyesine ait güzel öneriler vardır. Ders kitabında bu
hususa açıklık getirmek üzere Yesevi’den işbu örnek verilmektedir:
Nafs yoliga kirgen kişi rusva bolur.
Yoldan azıb, tayib, tozib gümrah bolur.
Yatsa, kopsa şeytan bilen hamrah bolur,
Nefsni tepkil, nefsni tepkil, ey bedkirdar.
Müellifin belirttiğine göre Ahmet Yesevi hikmetlerinin geniş yayılmasının
ve halk arasında sevilerek okunmasının esas nedenlerinden biri – onun halk
edebiyatına oldukça yakınlığındandır. Hikmetler esasen dörtlük ve murabba
şeklindedir.
Kafiye, tekrir, sestaşlık Ahmet Yesevi hikmetlerinin sanatsal yönden de ne
kadar üstün olduğunu göstermektedir.
Zahid bolma, abid bolma, aşık bolgil,
Mihnet tartib aşk yolinda sadık bolgil,
Nefsni tepib, dergahina layık bolgil,
Aşksızların imanı yok, hem canı yok.
Konu sonunda öğrencilerden “Ahmet Yesevi’nin öğütleri bizim için kıla-
vuzdur.” başlıklı bir kompozisyon yazılmasının istenilmesi eğitim metodu
bakımından çok makbuldür.
1
Akademik Lise ve Kolejler İçin Edebiyat, “Okutuvçi” Yayınevi, Taşkent 2012, s.161.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
65
Yüksek Eğitimde, ezcümle Üniversitelerin filoloji fakültelerinde “Özbek
Mümtaz Edebiyatı”, “Tasavvuf ve Mümtaz Poetika Esasları’” dersleri müfre-
dat programlarında Ahmet Yesevi hayatı ve hikmetlerine yer ayrılmıştır.
Lise ve kolejden farklı olarak bu derslerde hikmetlerdeki tasavvufi sembol-
ler, Yesevi hikmetlerindeki Aşk, Aşık, Derviş, Allah ve Peygamber sevgisi gibi
konuların analizine dikkat çekilmektedir.
Tasavvufun özü, tasavvuftaki çeşitli makamlar hakkındaki “Fakirname”
eseri de Üniversite talebeleriyle seminer derslerinde öğrenilmektedir. Bu
derslerde sayın hocamız Prof. Kemal Eraslan’ın baskıya hazırladığı nüsha ve
Abdurahman Güzel’in Özbekçeye çevrilen “Yesevi’nin “Fakrname”si kitapla-
rından istifade edilmektedir.
2
Mehmet Akif Ersoy ‘Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat bitecektir’, di-
yor. Binaenaleyh, Ahmet Yesevi hikmetlerinde de adap, nefisle mücadele, ne-
fis terbiyesi konuları güzel sanatsal yolla yansıtılmaktadır. Örneğin:
Tarikatta türlük âdap bilmedikçe,
Nefsi ile muharebe kılmayınca,
Aşk yoluna kendini layık etmeyince
Hakikatin sırlarını bilse olmaz.
Ahmet Yesevi’nin bazı hikmetleri ile Ali Şir Nevâi’nin vecizeleri arasında
ilginç benzerlikleri müşahede etmek mümkündür.
Ali Şir Nevâi şöyle yazıyor:
Kimge ki bir rişte yeturdun ziyan,
Katlinge ul rişteni bilgin yılan.
Yani, birisine bir iplik kadar zarar verdiysen, o iplik seni yılan olarak helak
edecektir.
Şimdi Ahmet Yesevi’nin konu ile ilgili hikmetine bakalım:
Sünnet imiş kafir olsa verme âzâr,
Gönlü katı dilazardan Hüda bizar.
Allah hakkı, böyle kula siccin hazır,
Erenlerdin işitip bunu söyledim ben.
2
Abdurahman Güzel, Yassaviyning ‘Faqrnoma’sı, ‘Navröz’ Nashriyoti, Toshkent 2014.
66
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Nitekim, yüksek eğitim kurullarının Filoloji bölümlerinde Ahmet Yesevi
hikmetleri diğer Özbek divan şairlerinin şiirleriyle kıyaslanarak analiz edil-
mektedir.
Zira, Ali Şir Nevâi Yesevi’yi tanımlarken şöyle yazmaktadır:
Türk piri kibi alemdin etekni silking,
Dostdin gayri temannai visal eylemengiz.
Yani, Türk eri gibi bu alemden etek silkiniz ve Dosttan başkasının visalini
istemeyiniz.
Yahya Kemal Fuat Köprülüzade’ye ‘‘Ahmet Yesevi kim? Mirasının sırrı ne-
dir? Bunu iyice inceleyiniz. Işte o zaman milletimizin ilkelerini orada bulacak-
sınız’’, derken Yesevi’nin gelişigüzel zât olmadığını bir kez hatırlatmaktadır.
Özbekistan bağımsızlığı yıllarında Özbekistan’da Ahmet Yesevi’nin hik-
metlerini yayımlama ve Özbek halkının istifadesine sunma çalışmaları hız
kazandı. Bu alanda Prof. Dr. Ibrahim Hakkulov, Prof. Dr. Necmeddin Kami-
lov, Dr. Sayfeddin Rafiddinov ve Doç. Dr. Nadirhan Hasanovların çalışmaları
dikkate şayandır.
1993 yılında Doç. Dr. Nadirhan Hasanov’un Türkiye’de Yessevişinaslık adlı
kitabı yayımlandı. Nadirhan Hasanov bu kitapçığında Türkiye’deki Yesevi
konusunda araştırma yapan birçok Türk bilim adamıyla yaptığı demeçleri bir
kitapçık hâline getirerek yayımladı ki bu Özbek bilim adamlarının kardeş ül-
kedeki meslektaşlarının Ahmet Yesevi hakkındaki görüşlerinden, çalışmala-
rından haberdar olma imkânını sağladı.
3
Konuşmayı hazırlarken Safiye Selma Hançer’in TDV tarafından yayım-
lanan
4
romanın Özbekçe tercümesi de bendenizin önsözüyle yayımlanmak
üzereydi.
Vahdet yani birlik duygusu – dünyadaki en kudretli ve zeval bulamayan
duygudur. Yegane bir meslek, itikad ve dünya görüşü etrafından binlerce in-
sanları birleştirmek ve halis, hayırlı işlere yönlendirmek için ilk önce işte bu
duyguyu oluşturmak gerekmektedir. Ahmet Yesevi hem tarikat kurucusu,
hem yazar, hem mürşid-i kamil olarak işte bu cihanşümül vazifeyi yerine ge-
tirebildi.
3
Nadirhan Hasanov, Turkiyada Yassaviyşunaslık, Taşkent 2005.
4
‘Su ve Ateş’ (Hoca Ahmet Yesevi), Roman, TDV Yayınları, Ankara 2014.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
67
Rivayete göre pervaneler şem’in mahiyetini incelemek üzere sırayla gön-
derilmişler. Ancak getirilen haberlerin hiç birisi onları tatmin etmemiş. Niha-
yet, pervanelerden birisi şem’in etrafında dolana dolana kendini ateşe atmış
ve yanıvermiş. Şem’in mahiyetini anlayabilen yalnız o pervane olmuş.
Nitekim, Ahmet Yesevi de aşk alevinin gerçek pervanesi, aşkın mahiyetine
erişmiş aşık mürşid idi.
Onun:
Şem’ini arayıp şagird oldum pervaneye,
Yanıp yanıp, ahgar olup uçtum işte, –
mısraları da aynen şu hakikatın bir ifadesidir.
Konuşmamızı ‘Sultanül Arifin’, ‘Pir-i Türkistani’ Hoca Ahmet Yesevi’nin
şu hikmetiyle bitirmeyi uygun bulduk:
Hakka aşık bolub aydı Kul Hoca Ahmad,
Sıdkı birlan eşitganga yüz ming rahmat.
Duo kılay kormagaysen rancu mihnat,
Akil erseng bir söz bilan eda kıldım.
Dostları ilə paylaş: |