Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 65, Yıl 2013, ss. 299-312; Bedri
Noyan, “Alevilik ve Bektaşilikte Sofra Adabı”, Cem Dergisi, Sayı 26, Yıl 1993, ss. 7-10; Mark
Soileau, “Lokma Almak, Dem Görmek: Bektaşi Sofrasında Sindirim”, Süleyman Demirel
Üniversitesi Uluslar arası Bektaşilik ve Alevilik Sempozyumu I., 28-30 Eylül, Isparta:
Süleyman Demirel Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Yayınları, 2005, ss. 153-159.
19
Necdet Tosun, “Tasavvuf Kültüründe Tekke Yemekleri”, Derviş Keşkülü Tasavvuf ve Dergâh
Kültürü, Istanbul: Erkam Yayınları, 2012, ss. 128-146.
92
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
gizli ve açık tüm sırlarını yüceltsin- Hazretlerinin yüce tarikatına bağlı Ha-
fik kazası Sinekli Köyü’nde bulunan Seyyid Ali Sultan evlâdlarından Seyyid
Velîyeddin oğlu Mustafa halîfe evliyanın yolunu kabul edip kendisine sofra,
çerağ, kılıç taşı ve icazet verilerek halifeliğe lâyık görüldü.
Müritler kendisine itaat etsin ve ondan faydalansınlar. Hiçbir tarikat ereni
bu görevinde kendisine engel olmayıp, bu icazetnamemiz gereğince amel et-
sinler. Selam Allah’a tabi olanlara olsun. Bu belge Âlemlerin yaratıcısı Yüce
Allah’¹n yardımıyla salı günü Rebiyülahir ayının yirmisinde [1]271 senesinde
tamamlanmıştır (10 Ocak 1855 tarihine denk gelmektedir).”
20
Sofra, Sefer ve Miskin, Yetim ve Esire Yemek Yedirmeye Güç Yetirmek
Yukarıdan itibaren kaynaklarda “sofra”nın kullanılması ve sofra hakkında
verilen bilgi aktarıldı. Kaynakların anahtar kelime olarak kullandığı “sofra” ve
beraberindeki parçalara yer verilecektir. Son olarak kullanılan kavramların an-
lamları verilerek hangi anlam ve icra talebinde bulunmakta olduğu üzerinde
durulacaktır. Böylece kavramların referansları kendi bütünlüğü içerisinde ele
alınmış ve konunun kendi menzilinde görülmesini sağlayacaktır. Böylece par-
çalardan hareketle bütününün oluşturulması ve bütünün de kendi içerisinde
anlaşılmasına imkân sunacaktır. Öyleyse bu konudaki kaynakların başlangıç
olarak aktarımda bulunduğu iki nokta, Insan ve Maide Suresindeki ilgili ayet-
ler ile bu ayetlerin izahında başvurulacak kelime ve kavram sözlüğü olacak ve
bu iki alandan Yesevîlik marifeti aktarılacaktır.
Kur’an-ı kerimde geçen kelimeler hakkında bilgi veren kaynaklardan Müf-
redât’ta, “sofra”ya “sefer” kelimesinin izahında da yer verilmiştir. Seferin iki
anlamı vardır.
A- Sefer, örtü ve yolculuk anlamına gelmektedir. “Bir nesneyi örten, kapa-
tan örtüyü veya perdeyi açmak veya kaldırmak.
[
رفس
] lafzından ‘yolculuk yemeği(nin)’ ve ‘(bu yemeğin yeneceği zaman,)
içine konduğu kab(ın’ ismi olan) “
ةرفس
” sözcüğü türetilmiştir.”
21
Müfredât’tan ikinci olarak “Seken” bahsinde Miskin kelimesine verilen
anlama gelince:
20
H. Dursun Gümüşoğlu’na hem bu makaledeki bu ayrıntıya dikkat çektiği hem de makaleye
okuyup bulunduğu önerilerden dolayı minnettarım. H. Dursun Gümüşoğlu, “Bir Çelebi
Icazetnamesi”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 59, Yıl 2011, s.
435.
21
Rağıb el-Isfahani, Müfredât Kuran Kavramları Sözlüğü, Çeviren ve Notlandıran Yusuf Türker,
3. Baskı, Istanbul: Pınar Yayınları, 2012, s. 725-726.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
93
B-
نوكسڶٲ
(): Bir nesnenin hareketliliğin, hareketin ardından sabit, hareketsiz
veya durağan hâle gelmesi. ‘Bir yere yerleşme, bir yerde oturma’ anlamında
kullanılmaktadır. Mesken de bu kökten üretilmiştir. “Es-Sikkin, [bıçak]: Bo-
ğazlanan (canlı)ın hareketini gidermesinden dolayı böyle adlandırılmıştır.”
22
Sefer ve seken her iki kelime arasındaki bağlantı rahatlıkla anlaşılmakta-
dır. Sefer, örtü, yolculuk ve yolculuktan bir yere yerleşmeye de sükûn bulmak
anlamına gelmektedir. Yani seferinden bir yere yerleşmeye, seferinden dura-
ğan hâle gelmeye ve yerleşilen yere verilen adlandırma arasındaki bağlantı
açıktır. Miskin, seferini durduran kişidir.
Esas olan sefer hâlinde olmaktır. Buna göre insan nasıl bir ağırlık sahi-
bi olmaktadır ki seferinden geri durmakta veya üzerini örtü kaplamaktadır.
Peygamberler, nebiler, salih, sadık, Muhsin, muhlis yani Rahman’ın dostları,
eşrefi mahlûkat ve ahseni takvim olan insanın seferini daim kılmaları için
Allah’ın emrini yerine getirirler.
Yukarıda aktarılan iki başlık Fütüvvetin çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Bu hususlar hakkında Insan ve Maide Suresinde bilgi verilmektedir. Her iki
surede verilen bilgiden yola çıkarak Fütüvvetin temel prensipleri ortaya ko-
nulmuştur. Fütüvvet, karşılıksız olarak ya da karşılığını Allah’tan bekleye-
rek miskine, yetime ve esire yemek yedirmektir. Bu surelerdeki konuyla ilgili
ayetler aşağıda verilecektir.
Sofranın anlamının aktarıldığı Maideye gelince; “Maide [
ةدێامڶٲ
]: Üzerinde
yiyecek bulunan tabak (veya sofra ya da tepsi). Üzerinde yiyecek bulunmadı-
ğında ise, buna
ناوخ
[Havan / Hıvan] denir.”
23
Insan Suresinde insanın nasıl yaratıldığı, insan olarak yeryüzünde hangi
donanımlara sahip olduğu izah edilmektedir. Insan Suresi, insanın yeryüzün-
deki halini üç ana başlıkta ele almakta ve insan olarak korunmayı üç aşamada
aktarmaktadır. Buna göre üç türlü içecekten bahsedilerek ilim ve hikmetin
özümsendiği bir hâle dikkat çekmektedir. Bu üç kâse ile aktarılan özümseme
halinde ilk olarak kâfur karışımı kadehi kendileri içerler, ikinci olarak zencefil
karışımı kadeh ki bu içecek selsebil adı verilen bir kaynaktan içirilirler. Üçün-
cü olarak Rableri onları sular “saki” olur. Bu üç hâl, üç adet sıkıntılı sürece
yönelik aktarılmaktadır ve üç kesim için yani miskine, yetime ve esire en
çok sevdikleri yiyeceklerden yedirmeye güç yetirirler. Bu durum bireysel ve
22
Müfredât, s. 734-735.
23
Müfredat, s. 1405.
94
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
toplumsal hayatta insanın üç farklı zaman diliminde üç farklı topluluk hâline
dönüştüğü ve bunun oluşturduğu sorunlara işaret edilmektedir. Böylece bu
üç hâl ya da üç devre üç tip insan oluşturduğu, bundan dolayı da üç türlü
sakınılması veya sığınılması gereken üç korkuya işaret edilerek üç içecek su-
nulmaktadır. Bu üç içecek ilim ve hikmet anlamına gelmektedir.
“5 - Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.
6 - Bir kaynak ki ondan Allah’ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar
onu.
7 - O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden
korkarlar.
8 - Miskine, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
9 - “Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne
de bir teşekkür bekliyoruz.”
10 - “Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız.” derler.
11 - Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gö-
nüllerine sevinç verir.”
Maide Suresindeki surenin adı da burada anlatılan konudan dolayı veril-
miş, Meryem oğlu Isa’nın Havarilerinin kendilerine bir sofra=maide indiril-
mesini istemeleri üzerine gelen ayetlerden oluşmaktadır.
109 - Allah, Resulleri topladığı gün: “Size ne cevap verildi?” der. “Bizim
bilgimiz yok” derler, “gizlileri bilen yalnız sensin, sen!”
110 - Allah şöyle diyecektir: “Ey Meryem oğlu Isa! Sana ve annene olan
nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Be-
şikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti,
Tevrat’ı ve Incil’i öğretmiştim. Iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış
ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve
alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznim-
le (hayata) çıkarmıştın. Israiloğulları’na ayetlerle geldiğin ve onlardan inkâr
edenlerin: “Bu ancak apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni, onlardan ko-
rumuştum.
111 - Hani Havarilere: “Bana ve Resulüme iman edin” diye ilham etmiş-
tim. Onlar da: “Iman ettik, bizim şüphesiz Müslümanlar olduğumuza şahit
ol” demişlerdi.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
95
112 - Havariler: “Ey Meryem oğlu Isa, Rabbin bize gökten bir sofra indire-
bilir mi?” dediler. Isa da: “Inanıyorsanız Allah’tan korkun” dedi.
113 - Havariler: “Istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, se-
nin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım” dediler.
114 - Meryem oğlu Isa da: “Allah’ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten
bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve
senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!”
dedi.
115 - Allah buyurdu ki: “Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra
içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım
bir azabı yaparım”.
Insan Suresi ve Maide Suresi, ilim ve hikmet ile insanın yaratılışa uygun
hâline yani sefer halinde olmayı, bunun sağlanması için de miskin, yetim ve
esire en çok sevdiğinden sofra açarak yani üzerindeki örtüyü açarak / kaldı-
rarak seferine döndürmüş olmaktadır. Insan derecesinden düşen insanın akıl
yani bilgi sorununun giderilmesi için kâfur karışımı bir içeceği kendisinin
içmesi hâlinde; “nezrine vefa göstermeye” devam edenler için kalp yani hik-
mete dair sorununun giderilmesinde de zencefil karışımı bir içecek sunulur.
Her iki aşamayı geçen için Rableri tarafından kendilerine “şaraban tahura”
içerilmektedir.
Bu hâl ise Hızır ile sohbet hâlidir.
Sonuç
Bildiri, Yesevî irfanında önemli bir yere sahip “Sofra Tutmak” hakkında
bilgi verdi. Sofranın anlamı, hangi esaslara bağlı olarak gerçekleştiği husu-
sunda kısa bir değerlendirme yaptı. Buna göre sofra tutmak, pir ya da mür-
şit tarafından Hızır ile sohbet etme mertebesine ermiş halifelerini irşat fa-
aliyetleri yürütmesi için görevlendirmesi anlamına gelmektedir. Bu görevin
gerekçesi olarak da kendilerine inen ya da verilen sofra, yemek, ilim, kalbin
mutmain olması, özü sözü bir anlamında sadık ve şahit olmanın imkân ve
fırsatını sunan ilim ve hikmet meclisidir. Pir ya da mürşidin sofrasına oturan
ya da kendisine sofra verilen kişiler, ilim ve hikmeti bir arada elde etmiş ya da
kendisine her ikisi birlikte verilip mutmain derecesine ulaşmış ve bundan do-
96
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
layı da miskin, yetim ve esirin içine düştüğü hâlden çekip çıkarma vazifesini
üstlenmiş ya da vazifelendirilmiş demektir.
Sofra, seferinden geri kalıp yerleşik hâle gelmiş miskin için açılmaktadır.
Böylece miskin, kendisi üzerine çekilen örtü ve yolcuğundan geri kalmasına
neden olan gerekçelerin izalesi anlamında sofraya davet edilmekte veya ken-
disine sofra açılmaktadır. Miskin için kendisine açılan ilim ve hikmet sofrası
yani yiyecek ve içeceklerin bulunduğu ikramla seferine geri dönmesi ve üze-
rindeki örtünün açılmasına yardımcı olmaktadır.
Sofra sahibi, yerine getirdiğini bir görev olarak üstlenmekte ya da ken-
disine bu görev yüklenilmektedir. Yaptığı görev nedeniyle miskin, yetim ve
esirden asla bir ücret talebinde bulunmamaktadır. Karşılık olarak yani ücret
ve teşekkürü miskin, yetim ve esirden istememekte bilakis Allah’tan talep
etmektedir. Buna göre bu vazifeyi yerine getiren Hızır ile sohbet derecesine
ulaşan kişi olduğu özellikle belirtilmektedir.
Başlı başına edebi eserler arasında Simatiyye ve Sofra Erkânı bulunmakta-
dır. Özellikle Türkistan ve Horasan marifetini sürdüren topluluklar da Sofra
Erkânı ayrıntılarıyla aktarılmaktadır. Lakin yukarıdaki temel çıkış noktası za-
man içerisinde anlamını kaybetmiş ve sofra açmak konusu belirsiz hâle gel-
miştir.
Sonuç olarak klasik metinlerin sözlü ve yazılı eserlere yönelik edebiyat ve
tarih alanında yapılan çalışmalar yanında sosyal bilimlerin diğer alanlarında
da değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Buna göre sosyal bilimlerin
diğer alanlarına yayılacak araştırmalar neticesinde, bu metinlerde kullanılan
mecazların anlamının ortaya konulması ve kurucu metinler olarak dikkate
alınması, tarih, coğrafya, anlam ve kavramsal alanın yeniden kurulmasına
imkân sunacak ve hafızanın parçalanmasına izin verilmeyecek en azından
bir arada görülmesine imkân sağlayacaktır. Aksi hâlde klasik metinler, me-
tinlerin oluştuğu coğrafya ve çevresi farklı nedenlere bağlı olarak değişmiş,
üzerinde yetiştiği mekândan taşınmış veya birçok farklı müdahale ye uğra-
mıştır. Bu kavramlar ve anlam dünyasının değişmesi, taşınması ve müdaha-
le ye maruz kalması nedeniyle kavram ve anlam alanını zayıflatmakta veya
yitmektedir. Bundan dolayı Türkistan ve Horasan coğrafya ve sosyo-kültür
çevresinde oluşturulmuş metinlerin, uğradığı anlam kaybı ve belirsizliği tes-
pit ve bir araya getirilmesiyle yeniden diriltilebilir. Bu kavramların Rum ve
Balkanlara taşınması nedeniyle kaybolmuş, unutulmuş ve belirsiz hâle gelmiş
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
97
birçok hususun yeniden ele alınmasını ya da açıklanmasını kolaylaştıracağı da
söylenebilir. Bu ise Rum ve Balkanlarda yaşayan toplulukların varlık nedenle-
rinin anlaşılmasına ve yitirilmiş veya belirsiz hâle gelmiş meşruiyetlerini hay
hâline getirmesine fırsat sunacaktır.
KAYNAKLAR
Bice Hayati, Hoca Ahmed Yesevî Divan-ı hikmet, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, 2010.
Bice Hayati, Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî, Istanbul: Insan Yayınları, 2011.
Engin Refik, – Ali Çakır, “Amuca Bektaşilerinde Sofra ve Sofra Erkânı”, Türk Kül-
türü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 65, Yıl 2013, ss. 299-312;
Gölpınarlı Abdülbaki, Manâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli Vilâyet-Nâme, Istan-
bul: Inkılap Yayınevi, 2014.
Gölpınarlı Abdülbâki, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, Istan-
bul: Inkılap Yayınevi, 2004.
Gümüşoğlu H. Dursun, “Bir Çelebi Icazetnamesi”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş
Veli Araştırma Dergisi, Sayı 59, Yıl 2011, ss. 423-442.
Günay Umay, “Ahmed Yesevî’den Hareketle Yazılı Kültürün Sözlü Kültüre Etkisi
Konusunda Tespitler”, Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, An-
kara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992, ss. 25-31.
Hacı Bektaş Veli, Makâlât, Hazırlayan Ali Yılmaz vd. Ankara: Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, 2011.
el-İsfahani Rağıb, Müfredât Kuran Kavramları Sözlüğü, Çeviren ve Notlandıran
Yusuf Türker, 3. Baskı, Istanbul: Pınar Yayınları, 2012.
Kara Mustafa, “Yesevîyye’nin Temel Kitabı Cevâhiru’l-Ebrâr min Emvâci’l-Bihâr”,
Ahmed-i Yesevî Hayatı Eserleri Tesirleri, Hazırlayan Mehmet Şeker-Necdet Yılmaz,
Istanbul: Seha Neşriyat, 1996, ss. 241-269.
Kurt Yılmaz, “Hoca Ahmed Yesevî’nin Rum Eyâletindeki Zaviye Kurucuları Üze-
rindeki Etkileri”, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevî Sempozyum Bildirileri, Kay-
seri: Erciyes Üniversitesi Yayınları, 1993, ss. 255-270.
Melikoff Irene, “Ahmed Yesevî ve Türkler’de Islâmiyet”, Milletlerarası Ahmed
Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992, ss. 61-67.
Melikoff Irene, Uyur Idik Uyardılar, Istanbul: Cem Yayınevi, 1993.
Mevlana Safiyyüd-din, Neseb-Nâme Tercümesi, Hazırlayan Prof. Dr. Kemal Eras-
lan, Istanbul: Yesevî Yayıncılık, 1996.
Müminov Aşirbek Kurbanoğlu, “Mübeyyidiyye – Yaseviyye Alakası Hakkında”,
Bir Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Sayı 1, Yıl 1994, ss. 115-123.
98
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Noyan Bedri, “Alevilik ve Bektaşilikte Sofra Adabı”, Cem Dergisi, Sayı 26, Yıl
1993, ss. 7-10.
Noyan Bedri, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik Cilt 9, Ankara: Ardıç Yayın-
ları, 2011.
Ocak Ahmet Yaşar, “Anadolu Türk Halk Sûfîliğinde Ahmed-i Yesevî Geleneğinin
Teşekkülü”, Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları, 1992, ss. 75-84.
Soileau Mark, “Lokma Almak, Dem Görmek: Bektaşi Sofrasında Sindirim”, Sü-
leyman Demirel Üniversitesi Uluslar arası Bektaşilik ve Alevilik Sempozyumu
I., Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Yayınları, 2005, ss. 153-
160.
Taşğın Ahmet, Dediği Sultan ve Menakıbı: Konya ve Çevresinde Ahmet Yesevî
Halifeleri, Konya: Çizgi Yayınları, 2013.
Taşğın, Ahmet, “Menkıbelerin Kurduğu Zaman ve Mekân: Ahmed Yesevî ve Hacı
Bektaş Örneği”, Uluslararası İpek Yolunda Türk Dünyası Ortak Kültür Mirası
Bilgi Şöleni, Editör Fahri Atasoy, Ankara: Türk Yurdu Yayınları, 2014, ss. 267-272.
Tosun Necdet, “Tasavvuf Kültüründe Tekke Yemekleri”, Derviş Keşkülü Tasav-
vuf ve Dergâh Kültürü, Istanbul: Erkam Yayınları, 2012, ss. 128-146.
Yıldırım Ali - Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 9.
Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2013.
Yılmaz H. Kâmil, “Anadolu ve Balkanlar’da Yesevî Izleri”, Ahmed-i Yesevî Hayatı
Eserleri Tesirleri, Hazırlayan Mehmed Şeker – Necdet Yılmaz, Istanbul: Seha Neşri-
yat, 1996, ss. 567-580.
Zeybek Namık Kemal, Aşk Yolu Hoca Ahmet Yesevî ve hikmetleri, Istanbul: Ötü-
ken Yayınları, 2014.
Hoca Ahmed Yesevî’nin Divân-ıI Hikmet’inde
Hz. Peygamber Tasavvuru
Ahmet YILDIRIM
**
Mesajı yaşadığı dönemde kalmayıp günümüze kadar ulaşan kültürümü-
zün önemli şahsiyetlerden birisi de Pîr-i Türkistan adıyla maruf Hoca Ahmed
Yesevî (ö.562/1166) dir. Ona olan ilgi yaşadığı dönemden itibaren artarak de-
vam etmiştir. O, bu ilgiyi ortaya koyduğu düşünceleriyle her zaman hak eden
bir şahsiyet olmuştur. UNESCO tarafından 2016 yılının Hoca Ahmed Yesevî
Yılı ilan edilmesi bunun ayrı bir tezahürüdür. Ayrıca Hoca Ahmed Yesevî’nın
hayatı incelendiğinde onun ilme, irfana, ahlâka kısacası Hakk’a ve halka adamış
biri olarak görülür. Onun düşüncesini şekillendiren pek çok unsur bulun-
maktadır. Bunlar arasında Kur’an ayetleri yanında, Hz. Peygamber’in ahlâkî
güzellikleriyle birlikte bilhassa O’nun sünneti gerek teorik ve gerekse pratik
açıdan önemli olmuştur. Çünkü Hz
.
Peygamber’in güzel ahlâkını kendisine ör-
nek alan Hoca Ahmed Yesevî,eserlerinde insanlara fazilet ve meziyet yollarını
öğretme gayreti içinde olmuştur. Hatta bu manada Ahmed Yesevî’nin şah-
siyet ve düşüncesinin harekât noktasını ve ideallerinin ufkunu Hz. Muham-
med’in (s.a) oluşturduğunu söylemek mümkündür. Onun Hz. Peygamber
hakkında derin bilgisi olduğunu ve ona samimi bir aşkla bağlı bulunduğunu
eserlerinden anlamak hiç de zor değildir. Onun eserleri arasında yer alanDi-
vân-ı Hikmet adlı eserinde Hz. Peygamber’le (s.a) ilgili önemli bilgilere yer
verildiği görülür. Işte biz de bu tebliğimizde;
1- Hoca Ahmed Yesevî’de nübüvvet ve peygamber tasavvuru nasıldır? Bu-
nunla birlikte nübüvvet ve peygamber tasavvuruyla ilgili olarak Divân-ı Hikmet
adlı eserinde neler bulunmaktadır?
2- Hz. Peygamber’e (s.a) olan sevgisi, ona ve sünnetinebağlılığı nasıldı ve
onu farklı kılan ne idi?
*
Prof. Dr., Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Islami Ilimler Fakültesi, ayildirim2000@hotmail.com
100
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Günümüz açısından da önemli olan bu hususların cevaplarının verilmesi
gerekmektedir. Bu ve buna benzer konular tebliğ sınırları çerçevesinde ince-
lenmeye çalışılacak, varılan neticeler ve tespitler genel bir değerlendirme ile
ortaya konacaktır.
1. Hoca Ahmed Yesevî’ye Göre Peygamberlik ve Hz. Muhammed Ta-
savvuru
Islam inanç esaslarından biri de peygamberlere imandır. Her Müslüman
gibi Hoca Ahmed Yesevî de, Islâm inanç esasları arasında yer alan peygam-
berliğe (nübüvvet müessesesi) ve bunun Allah’ın iradesiyle gerçekleşen bir
makam olduğunu ve inanılması gerektiğini kabul eder ve inanır. Divân-ı Hik-
met’te de görüleceği üzere isim olarak zikrettiği peygamberlerin en başta gele-
ni Allah’ın son peygamberi “Hz. Muhammed’dir. Daha sonra Hz. Âdem, Hz.
Ibrâhim, Hz. Mûsa, Hz. Îsa, Hz. Yûsuf, Hz. Yunus, Hz. Süleyman, Hz. Zeke-
riyya, Hz. Eyyüp, Hz. Lokman gibi peygamber isimleri dikkati çekmektedir.
Zekeriyyâ gibi bu başıma bıçkı koysam
Eyyub gibi bu bedenime kurtu koysam
Musa gibi Tur dağında ibadet eylesem,
Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?
Yunus gibi deniz içinde balık olsam,
Yusuf gibi kuyu içinde gece-gündüz olsam,
Yâkub gibi Yusuf için ağlayıp inlesem,
Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?
1
Peygamberlik müessesiyle ilgili olarak Hoca Ahmed Yesevî doğruluğu tar-
tışmaya açık olmakla birlikte peygamberlerin sayısıyla ilgili şöyle demektedir:
Dört yüz kırk dört peygamber, mürsel, nebi
Kalmadı bu cihanda geçti hepsi
2
Ayrıca Hoca Ahmed Yesevî Hz. Peygamber’i peygamberlerin öncüsü ve
âleme yol gösterici olarak görür.
1
Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, ,s. 160, (Hikmet, 56). Diğer beyitler için bkz. s. 363-364,
421 (Hikmet, 178, 215)
2
Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet,s. 237, (Hikmet, 104).
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
101
Muhammed ki aleme yol göstericidir
O günde olacaktır yardımcı
3
Yüce hazrettesin keremli gurbettesin
Peygamberlerin öncüsü ya Mustafa Muhammed
4
Allah nuru, Allah dostu o Mustafa
Kimler için geldi Rasûl bildiniz mi?
5
Yesevî’ye göre Hz. Peygamber, serverdir, rehberdir, ışıktır. Dolayısıyla bü-
tün kullar, hidayete erebilmek, ebedî kurtuluşu yakalayabilmek için O’nun
örnek kişiliğini, özelliklerini yakından tanımalı ve O’nu sevmelidirler:
On sekiz bin âleme server olan Muhammed;
Otuz üç bin ashâba rehber olan Muhammed.
6
Enbiyalar çırağı, haklı olan Muhammed.
Özünü koyup mihnete, türlü-türlü zahmete,
Asi, cafi ümmete, Kevser olan Muhammed.
7
Divân-ı Hikmet’te yer alan bilgilerden Ahmed Yesevî’nin Islam inanç esasla-
rı içerisinde yer alan peygamberlik (nübüvvet) kurumunun varlığı, peygamber-
liğin sübûtu, onların mu’cize göstermeleri, şefaat etmeleri, vahye muhatap
olmaları, ahlâk ve ahvâlini benimseme ve uyma gibi peygamberlikle ilgili hu-
suslara inandığı anlaşılmaktadır. Onun bu anlayışının Islâm kelâmı içerisinde
yer alan ehl-i sünnet anlayışıyla genelde örtüştüğünü söylemek mümkündür.
Bütün peygamberlerin peygamberliğine inanan Ahmed Yesevî’nin son
peygamber Hz. Muhammed’in onun dünyasında ayrı bir aşkı, muhabbeti,
yeri ve değeri vardır. Bu yüzden Ahmed Yesevî’nin şahsiyet ve düşüncesinin
harekât noktasını ve ideallerinin ufkunu Hz. Muhammed oluşturur. Onun
Hz. Peygamber hakkında derin bilgisi olduğunu ve ona samimi bir aşkla bağlı
3
Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 127, (Hikmet, 34)
4
Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 134, (Hikmet, 39)
5
Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 133, (Hikmet, 38)
6
Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 136, (Hikmet, 40)
7
Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 411, (Hikmet, 208)
102
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
bulunduğunu hikmetlerinden anlamak hiç de zor değildir. Onlarda Hz. Mu-
hammed tasavvuruyla ilgili şu konuları görmek mümkündür:
Dostları ilə paylaş: |