Eylül 2016 İstanbul/Türkiye


Kültürü  ve  Hacı  Bektaş  Veli  Araştırma  Dergisi



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   59

Kültürü  ve  Hacı  Bektaş  Veli  Araştırma  Dergisi,  Sayı  65,  Yıl  2013,  ss.  299-312;  Bedri 

Noyan, “Alevilik ve Bektaşilikte Sofra Adabı”, Cem Dergisi, Sayı 26, Yıl 1993, ss. 7-10; Mark 

Soileau,  “Lokma  Almak,  Dem  Görmek:  Bektaşi  Sofrasında  Sindirim”,  Süleyman Demirel 

Üniversitesi Uluslar arası Bektaşilik ve Alevilik Sempozyumu I., 28-30 Eylül, Isparta: 

Süleyman Demirel Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Yayınları, 2005, ss. 153-159. 

19

  Necdet Tosun, “Tasavvuf Kültüründe Tekke Yemekleri”, Derviş Keşkülü Tasavvuf ve Dergâh 



Kültürü, Istanbul: Erkam Yayınları, 2012, ss. 128-146. 

92  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

gizli ve açık tüm sırlarını yüceltsin- Hazretlerinin yüce tarikatına bağlı Ha-

fik kazası Sinekli Köyü’nde bulunan Seyyid Ali Sultan evlâdlarından Seyyid 

Velîyeddin oğlu Mustafa halîfe evliyanın yolunu kabul edip kendisine sofra

çerağ, kılıç taşı ve icazet verilerek halifeliğe lâyık görüldü. 

Müritler kendisine itaat etsin ve ondan faydalansınlar. Hiçbir tarikat ereni 

bu görevinde kendisine engel olmayıp, bu icazetnamemiz gereğince amel et-

sinler. Selam Allah’a tabi olanlara olsun. Bu belge Âlemlerin yaratıcısı Yüce 

Allah’¹n yardımıyla salı günü Rebiyülahir ayının yirmisinde [1]271 senesinde 

tamamlanmıştır (10 Ocak 1855 tarihine denk gelmektedir).”

20

Sofra, Sefer ve Miskin, Yetim ve Esire Yemek Yedirmeye Güç Yetirmek



Yukarıdan itibaren kaynaklarda “sofra”nın kullanılması ve sofra hakkında 

verilen bilgi aktarıldı. Kaynakların anahtar kelime olarak kullandığı “sofra” ve 

beraberindeki parçalara yer verilecektir. Son olarak kullanılan kavramların an-

lamları verilerek hangi anlam ve icra talebinde bulunmakta olduğu üzerinde 

durulacaktır. Böylece kavramların referansları kendi bütünlüğü içerisinde ele 

alınmış ve konunun kendi menzilinde görülmesini sağlayacaktır. Böylece par-

çalardan hareketle bütününün oluşturulması ve bütünün de kendi içerisinde 

anlaşılmasına imkân sunacaktır. Öyleyse bu konudaki kaynakların başlangıç 

olarak aktarımda bulunduğu iki nokta, Insan ve Maide Suresindeki ilgili ayet-

ler ile bu ayetlerin izahında başvurulacak kelime ve kavram sözlüğü olacak ve 

bu iki alandan Yesevîlik marifeti aktarılacaktır. 

Kur’an-ı kerimde geçen kelimeler hakkında bilgi veren kaynaklardan Müf-

redât’ta, “sofra”ya “sefer” kelimesinin izahında da yer verilmiştir. Seferin iki 

anlamı vardır.

A- Sefer, örtü ve yolculuk anlamına gelmektedir. “Bir nesneyi örten, kapa-

tan örtüyü veya perdeyi açmak veya kaldırmak.

[

رفس


] lafzından ‘yolculuk yemeği(nin)’ ve ‘(bu yemeğin yeneceği zaman,) 

içine konduğu kab(ın’ ismi olan) “

ةرفس

” sözcüğü türetilmiştir.”



21

 

Müfredât’tan  ikinci  olarak  “Seken”  bahsinde  Miskin  kelimesine  verilen 



anlama gelince: 

20

  H. Dursun Gümüşoğlu’na hem bu makaledeki bu ayrıntıya dikkat çektiği hem de makaleye 



okuyup  bulunduğu  önerilerden  dolayı  minnettarım.  H.  Dursun  Gümüşoğlu,  “Bir  Çelebi 

Icazetnamesi”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 59, Yıl 2011, s. 

435.

21

  Rağıb el-Isfahani, Müfredât Kuran Kavramları Sözlüğü, Çeviren ve Notlandıran Yusuf Türker, 



3. Baskı, Istanbul: Pınar Yayınları, 2012, s. 725-726. 

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 93


B-

نوكسڶٲ


(): Bir nesnenin hareketliliğin, hareketin ardından sabit, hareketsiz 

veya durağan hâle  gelmesi. ‘Bir yere yerleşme, bir yerde oturma’ anlamında 

kullanılmaktadır. Mesken de bu kökten üretilmiştir. “Es-Sikkin, [bıçak]: Bo-

ğazlanan (canlı)ın hareketini gidermesinden dolayı böyle adlandırılmıştır.”

22

Sefer ve seken her iki kelime arasındaki bağlantı rahatlıkla anlaşılmakta-



dır. Sefer, örtü, yolculuk ve yolculuktan bir yere yerleşmeye de sükûn bulmak 

anlamına gelmektedir. Yani seferinden bir yere yerleşmeye, seferinden dura-

ğan  hâle  gelmeye  ve  yerleşilen  yere  verilen  adlandırma  arasındaki  bağlantı 

açıktır. Miskin, seferini durduran kişidir. 

Esas olan sefer hâlinde olmaktır. Buna göre insan nasıl bir ağırlık sahi-

bi olmaktadır ki seferinden geri durmakta veya üzerini örtü kaplamaktadır. 

Peygamberler, nebiler, salih, sadık, Muhsin, muhlis yani Rahman’ın dostları, 

eşrefi  mahlûkat  ve  ahseni  takvim  olan  insanın  seferini  daim  kılmaları  için 

Allah’ın emrini yerine getirirler. 

Yukarıda aktarılan iki başlık Fütüvvetin çıkış noktasını oluşturmaktadır. 

Bu hususlar hakkında Insan ve Maide Suresinde bilgi verilmektedir. Her iki 

surede verilen bilgiden yola çıkarak Fütüvvetin temel prensipleri ortaya ko-

nulmuştur.  Fütüvvet,  karşılıksız  olarak  ya  da  karşılığını  Allah’tan  bekleye-

rek miskine, yetime ve esire yemek yedirmektir. Bu surelerdeki konuyla ilgili 

ayetler aşağıda verilecektir. 

Sofranın anlamının aktarıldığı Maideye gelince; “Maide [ 

ةدێامڶٲ

]: Üzerinde 



yiyecek bulunan tabak (veya sofra ya da tepsi). Üzerinde yiyecek bulunmadı-

ğında ise, buna 

ناوخ

 [Havan / Hıvan] denir.”



23

Insan Suresinde insanın nasıl yaratıldığı, insan olarak yeryüzünde hangi 

donanımlara sahip olduğu izah edilmektedir. Insan Suresi, insanın yeryüzün-

deki halini üç ana başlıkta ele almakta ve insan olarak korunmayı üç aşamada 

aktarmaktadır. Buna göre üç türlü içecekten bahsedilerek ilim ve hikmetin 

özümsendiği bir hâle dikkat çekmektedir. Bu üç kâse ile aktarılan özümseme 

halinde ilk olarak kâfur karışımı kadehi kendileri içerler, ikinci olarak zencefil 

karışımı kadeh ki bu içecek selsebil adı verilen bir kaynaktan içirilirler. Üçün-

cü olarak Rableri onları sular “saki” olur. Bu üç hâl, üç adet sıkıntılı sürece 

yönelik  aktarılmaktadır  ve  üç  kesim  için  yani  miskine,  yetime  ve  esire  en 

çok sevdikleri yiyeceklerden yedirmeye güç yetirirler. Bu durum bireysel ve 

22

   Müfredât, s. 734-735.



23

  Müfredat, s. 1405. 



94  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

toplumsal hayatta insanın üç farklı zaman diliminde üç farklı topluluk hâline 

dönüştüğü ve bunun oluşturduğu sorunlara işaret edilmektedir. Böylece bu 

üç hâl ya da üç devre üç tip insan oluşturduğu, bundan dolayı da üç türlü 

sakınılması veya sığınılması gereken üç korkuya işaret edilerek üç içecek su-

nulmaktadır. Bu üç içecek ilim ve hikmet anlamına gelmektedir. 

“5 - Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.

6 - Bir kaynak ki ondan Allah’ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar 

onu.


7 - O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden 

korkarlar.

8 - Miskine, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.

9 - “Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne 

de bir teşekkür bekliyoruz.”

10 - “Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız.” derler.

11 - Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gö-

nüllerine sevinç verir.”

Maide Suresindeki surenin adı da burada anlatılan konudan dolayı veril-

miş, Meryem oğlu Isa’nın Havarilerinin kendilerine bir sofra=maide indiril-

mesini istemeleri üzerine gelen ayetlerden oluşmaktadır. 

109 - Allah, Resulleri topladığı gün: “Size ne cevap verildi?” der. “Bizim 

bilgimiz yok” derler, “gizlileri bilen yalnız sensin, sen!”

110 - Allah şöyle diyecektir: “Ey Meryem oğlu Isa! Sana ve annene olan 

nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Be-

şikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, 

Tevrat’ı ve Incil’i öğretmiştim. Iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış 

ve  ona  üflemiştin,  o  da  iznimle  kuş  olmuştu.  Anadan  doğma  kör  olanı  ve 

alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznim-

le (hayata) çıkarmıştın. Israiloğulları’na ayetlerle geldiğin ve onlardan inkâr 

edenlerin: “Bu ancak apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni, onlardan ko-

rumuştum.

111 - Hani Havarilere: “Bana ve Resulüme iman edin” diye ilham etmiş-

tim. Onlar da: “Iman ettik, bizim şüphesiz Müslümanlar olduğumuza şahit 

ol” demişlerdi.


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 95


112 - Havariler: “Ey Meryem oğlu Isa, Rabbin bize gökten bir sofra indire-

bilir mi?” dediler. Isa da: “Inanıyorsanız Allah’tan korkun” dedi.

113 - Havariler: “Istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, se-

nin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım” dediler.

114 - Meryem oğlu Isa da: “Allah’ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten 

bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve 

senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!” 

dedi.


115 - Allah buyurdu ki: “Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra 

içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım 

bir azabı yaparım”.

Insan Suresi ve Maide Suresi, ilim ve hikmet ile insanın yaratılışa uygun 

hâline yani sefer halinde olmayı, bunun sağlanması için de miskin, yetim ve 

esire en çok sevdiğinden sofra açarak yani üzerindeki örtüyü açarak / kaldı-

rarak seferine döndürmüş olmaktadır. Insan derecesinden düşen insanın akıl 

yani  bilgi  sorununun  giderilmesi  için  kâfur  karışımı  bir  içeceği  kendisinin 

içmesi hâlinde; “nezrine vefa göstermeye” devam edenler için kalp yani hik-

mete dair sorununun giderilmesinde de zencefil karışımı bir içecek sunulur. 

Her iki aşamayı geçen için Rableri tarafından kendilerine “şaraban tahura” 

içerilmektedir. 

Bu hâl ise Hızır ile sohbet hâlidir. 

Sonuç

Bildiri, Yesevî irfanında önemli bir yere sahip “Sofra Tutmak” hakkında 

bilgi verdi. Sofranın anlamı, hangi esaslara bağlı olarak gerçekleştiği husu-

sunda kısa bir değerlendirme yaptı. Buna göre sofra tutmak, pir ya da mür-

şit tarafından Hızır ile sohbet etme mertebesine ermiş halifelerini irşat fa-

aliyetleri yürütmesi için görevlendirmesi anlamına gelmektedir. Bu görevin 

gerekçesi olarak da kendilerine inen ya da verilen sofra, yemek, ilim, kalbin 

mutmain olması, özü sözü bir anlamında sadık ve şahit olmanın imkân ve 

fırsatını sunan ilim ve hikmet meclisidir. Pir ya da mürşidin sofrasına oturan 

ya da kendisine sofra verilen kişiler, ilim ve hikmeti bir arada elde etmiş ya da 

kendisine her ikisi birlikte verilip mutmain derecesine ulaşmış ve bundan do-


96  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

layı da miskin, yetim ve esirin içine düştüğü hâlden çekip çıkarma vazifesini 

üstlenmiş ya da vazifelendirilmiş demektir. 

Sofra, seferinden geri kalıp yerleşik hâle gelmiş miskin için açılmaktadır. 

Böylece miskin, kendisi üzerine çekilen örtü ve yolcuğundan geri kalmasına 

neden olan gerekçelerin izalesi anlamında sofraya davet edilmekte veya ken-

disine sofra açılmaktadır. Miskin için kendisine açılan ilim ve hikmet sofrası 

yani yiyecek ve içeceklerin bulunduğu ikramla seferine geri dönmesi ve üze-

rindeki örtünün açılmasına yardımcı olmaktadır. 

Sofra  sahibi,  yerine  getirdiğini  bir  görev  olarak  üstlenmekte  ya  da  ken-

disine bu görev yüklenilmektedir. Yaptığı görev nedeniyle miskin, yetim ve 

esirden asla bir ücret talebinde bulunmamaktadır. Karşılık olarak yani ücret 

ve  teşekkürü  miskin,  yetim  ve  esirden  istememekte  bilakis  Allah’tan  talep 

etmektedir. Buna göre bu vazifeyi yerine getiren Hızır ile sohbet derecesine 

ulaşan kişi olduğu özellikle belirtilmektedir. 

Başlı başına edebi eserler arasında Simatiyye ve Sofra Erkânı bulunmakta-

dır. Özellikle Türkistan ve Horasan marifetini sürdüren topluluklar da Sofra 

Erkânı ayrıntılarıyla aktarılmaktadır. Lakin yukarıdaki temel çıkış noktası za-

man içerisinde anlamını kaybetmiş ve sofra açmak konusu belirsiz hâle gel-

miştir. 

Sonuç olarak klasik metinlerin sözlü ve yazılı eserlere yönelik edebiyat ve 

tarih alanında yapılan çalışmalar yanında sosyal bilimlerin diğer alanlarında 

da değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Buna göre sosyal bilimlerin 

diğer alanlarına yayılacak araştırmalar neticesinde, bu metinlerde kullanılan 

mecazların  anlamının  ortaya  konulması  ve  kurucu  metinler  olarak  dikkate 

alınması,  tarih,  coğrafya,  anlam  ve  kavramsal  alanın  yeniden  kurulmasına 

imkân  sunacak  ve  hafızanın  parçalanmasına  izin  verilmeyecek  en  azından 

bir arada görülmesine imkân sağlayacaktır. Aksi hâlde klasik metinler, me-

tinlerin oluştuğu coğrafya ve çevresi farklı nedenlere bağlı olarak değişmiş, 

üzerinde yetiştiği mekândan taşınmış veya birçok farklı müdahale ye uğra-

mıştır. Bu kavramlar ve anlam dünyasının değişmesi, taşınması ve müdaha-

le ye maruz kalması nedeniyle kavram ve anlam alanını zayıflatmakta veya 

yitmektedir.  Bundan  dolayı  Türkistan  ve  Horasan  coğrafya  ve  sosyo-kültür 

çevresinde oluşturulmuş metinlerin, uğradığı anlam kaybı ve belirsizliği tes-

pit ve bir araya getirilmesiyle yeniden diriltilebilir. Bu kavramların Rum ve 

Balkanlara taşınması nedeniyle kaybolmuş, unutulmuş ve belirsiz hâle gelmiş 


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 97


birçok hususun yeniden ele alınmasını ya da açıklanmasını kolaylaştıracağı da 

söylenebilir. Bu ise Rum ve Balkanlarda yaşayan toplulukların varlık nedenle-

rinin anlaşılmasına ve yitirilmiş veya belirsiz hâle gelmiş meşruiyetlerini hay 

hâline getirmesine fırsat sunacaktır. 



KAYNAKLAR

Bice Hayati, Hoca Ahmed Yesevî Divan-ı hikmet, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı 

Yayınları, 2010.



Bice Hayati, Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî, Istanbul: Insan Yayınları, 2011.

Engin Refik, – Ali Çakır, “Amuca Bektaşilerinde Sofra ve Sofra Erkânı”, Türk Kül-

türü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 65, Yıl 2013, ss. 299-312; 

Gölpınarlı Abdülbaki, Manâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli Vilâyet-Nâme, Istan-

bul: Inkılap Yayınevi, 2014.



Gölpınarlı Abdülbâki, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, Istan-

bul: Inkılap Yayınevi, 2004.



Gümüşoğlu H. Dursun, “Bir Çelebi Icazetnamesi”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş 

Veli Araştırma Dergisi, Sayı 59, Yıl 2011, ss. 423-442. 

Günay Umay, “Ahmed Yesevî’den Hareketle Yazılı Kültürün Sözlü Kültüre Etkisi 

Konusunda Tespitler”, Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, An-

kara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992, ss. 25-31. 

Hacı  Bektaş  Veli, Makâlât, Hazırlayan Ali Yılmaz vd. Ankara: Türkiye Diyanet 

Vakfı Yayınları, 2011.



el-İsfahani Rağıb, Müfredât Kuran Kavramları Sözlüğü, Çeviren ve Notlandıran 

Yusuf Türker, 3. Baskı, Istanbul: Pınar Yayınları, 2012.



Kara Mustafa, “Yesevîyye’nin Temel Kitabı Cevâhiru’l-Ebrâr min Emvâci’l-Bihâr”, 

Ahmed-i Yesevî Hayatı Eserleri Tesirleri, Hazırlayan Mehmet Şeker-Necdet Yılmaz, 

Istanbul: Seha Neşriyat, 1996, ss. 241-269.



Kurt Yılmaz, “Hoca Ahmed Yesevî’nin Rum Eyâletindeki Zaviye Kurucuları Üze-

rindeki Etkileri”, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevî Sempozyum Bildirileri, Kay-

seri: Erciyes Üniversitesi Yayınları, 1993, ss. 255-270.

Melikoff Irene, “Ahmed Yesevî ve Türkler’de Islâmiyet”, Milletlerarası Ahmed 

Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992,  ss. 61-67.

Melikoff Irene, Uyur Idik Uyardılar, Istanbul: Cem Yayınevi, 1993. 

Mevlana Safiyyüd-din, Neseb-Nâme Tercümesi, Hazırlayan Prof. Dr. Kemal Eras-

lan, Istanbul: Yesevî Yayıncılık, 1996.



Müminov  Aşirbek  Kurbanoğlu,  “Mübeyyidiyye  –  Yaseviyye  Alakası  Hakkında”, 

Bir Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Sayı 1, Yıl 1994, ss. 115-123.

98  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



Noyan  Bedri,  “Alevilik  ve  Bektaşilikte  Sofra  Adabı”,  Cem Dergisi,  Sayı  26,  Yıl 

1993, ss. 7-10.



Noyan Bedri, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik Cilt 9, Ankara: Ardıç Yayın-

ları, 2011. 



Ocak Ahmet Yaşar, “Anadolu Türk Halk Sûfîliğinde Ahmed-i Yesevî Geleneğinin 

Teşekkülü”, Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür 

Bakanlığı Yayınları, 1992,  ss. 75-84.

Soileau Mark, “Lokma Almak, Dem Görmek: Bektaşi Sofrasında Sindirim”, Sü-

leyman Demirel Üniversitesi Uluslar arası Bektaşilik ve Alevilik Sempozyumu 

I., Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Yayınları, 2005, ss. 153-

160. 


Taşğın  Ahmet,  Dediği  Sultan  ve  Menakıbı:  Konya  ve  Çevresinde  Ahmet  Yesevî 

Halifeleri, Konya: Çizgi Yayınları, 2013.



Taşğın, Ahmet, “Menkıbelerin Kurduğu Zaman ve Mekân: Ahmed Yesevî ve Hacı 

Bektaş  Örneği”,  Uluslararası  İpek  Yolunda  Türk  Dünyası  Ortak  Kültür  Mirası 



Bilgi Şöleni, Editör Fahri Atasoy, Ankara: Türk Yurdu Yayınları, 2014, ss. 267-272.

Tosun Necdet, “Tasavvuf Kültüründe Tekke Yemekleri”, Derviş Keşkülü Tasav-

vuf ve Dergâh Kültürü, Istanbul: Erkam Yayınları, 2012, ss. 128-146. 

Yıldırım  Ali  -  Hasan  Şimşek,  Sosyal  Bilimlerde  Nitel  Araştırma  Yöntemleri,  9. 

Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2013. 



Yılmaz H. Kâmil, “Anadolu ve Balkanlar’da Yesevî Izleri”, Ahmed-i Yesevî Hayatı 

Eserleri Tesirleri, Hazırlayan Mehmed Şeker – Necdet Yılmaz, Istanbul: Seha Neşri-

yat, 1996, ss. 567-580. 



Zeybek Namık Kemal, Aşk Yolu Hoca Ahmet Yesevî ve hikmetleri, Istanbul: Ötü-

ken Yayınları, 2014.



Hoca Ahmed Yesevî’nin Divân-ıI Hikmet’inde  

Hz. Peygamber Tasavvuru



Ahmet YILDIRIM

**

Mesajı  yaşadığı  dönemde  kalmayıp  günümüze  kadar  ulaşan  kültürümü-

zün önemli şahsiyetlerden birisi de Pîr-i Türkistan adıyla maruf Hoca Ahmed 

Yesevî (ö.562/1166) dir. Ona olan ilgi yaşadığı dönemden itibaren artarak de-

vam etmiştir. O, bu ilgiyi ortaya koyduğu düşünceleriyle her zaman hak eden 

bir şahsiyet olmuştur. UNESCO tarafından 2016 yılının Hoca Ahmed Yesevî 

Yılı ilan edilmesi bunun ayrı bir tezahürüdür. Ayrıca Hoca Ahmed Yesevî’nın 

hayatı incelendiğinde onun ilme, irfana, ahlâka kısacası Hakk’a ve halka adamış 

biri olarak görülür. Onun düşüncesini şekillendiren pek çok unsur bulun-

maktadır. Bunlar arasında Kur’an ayetleri yanında, Hz. Peygamber’in ahlâkî 

güzellikleriyle birlikte bilhassa O’nun sünneti gerek teorik ve gerekse pratik 

açıdan önemli olmuştur. Çünkü Hz

.

 Peygamber’in güzel ahlâkını kendisine ör-



nek alan Hoca Ahmed Yesevî,eserlerinde insanlara fazilet ve meziyet yollarını 

öğretme gayreti içinde olmuştur. Hatta bu manada Ahmed Yesevî’nin şah-

siyet ve düşüncesinin harekât noktasını ve ideallerinin ufkunu Hz. Muham-

med’in  (s.a)  oluşturduğunu  söylemek  mümkündür.  Onun  Hz.  Peygamber 

hakkında derin bilgisi olduğunu ve ona samimi bir aşkla bağlı bulunduğunu 

eserlerinden anlamak hiç de zor değildir. Onun eserleri arasında yer alanDi-



vân-ı  Hikmet  adlı  eserinde  Hz.  Peygamber’le  (s.a)  ilgili  önemli  bilgilere  yer 

verildiği görülür. Işte biz de bu tebliğimizde; 

1- Hoca Ahmed Yesevî’de nübüvvet ve peygamber tasavvuru nasıldır? Bu-

nunla birlikte nübüvvet ve peygamber tasavvuruyla ilgili olarak Divân-ı Hikmet 

adlı eserinde neler bulunmaktadır? 

2- Hz. Peygamber’e (s.a) olan sevgisi, ona ve sünnetinebağlılığı nasıldı ve 

onu farklı kılan ne idi? 

Prof. Dr., Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Islami Ilimler Fakültesi, ayildirim2000@hotmail.com



100  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Günümüz açısından da önemli olan bu hususların cevaplarının verilmesi 

gerekmektedir. Bu ve buna benzer konular tebliğ sınırları çerçevesinde ince-

lenmeye çalışılacak, varılan neticeler ve tespitler genel bir değerlendirme ile 

ortaya konacaktır.



1. Hoca Ahmed Yesevî’ye Göre Peygamberlik ve Hz. Muhammed Ta-

savvuru

Islam inanç esaslarından biri de peygamberlere imandır. Her Müslüman 

gibi Hoca Ahmed Yesevî de, Islâm inanç esasları arasında yer alan peygam-

berliğe (nübüvvet müessesesi) ve bunun Allah’ın iradesiyle gerçekleşen bir 

makam olduğunu ve inanılması gerektiğini kabul eder ve inanır. Divân-ı Hik-

met’te de görüleceği üzere isim olarak zikrettiği peygamberlerin en başta gele-

ni Allah’ın son peygamberi “Hz. Muhammed’dir. Daha sonra Hz. Âdem, Hz. 

Ibrâhim, Hz. Mûsa, Hz. Îsa, Hz. Yûsuf, Hz. Yunus, Hz. Süleyman, Hz. Zeke-

riyya, Hz. Eyyüp, Hz. Lokman gibi peygamber isimleri dikkati çekmektedir. 

Zekeriyyâ gibi bu başıma bıçkı koysam

Eyyub gibi bu bedenime kurtu koysam

Musa gibi Tur dağında ibadet eylesem,

Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?

Yunus gibi deniz içinde balık olsam,

Yusuf gibi kuyu içinde gece-gündüz olsam,

Yâkub gibi Yusuf için ağlayıp inlesem,

Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?

1

Peygamberlik müessesiyle ilgili olarak Hoca Ahmed Yesevî doğruluğu tar-



tışmaya açık olmakla birlikte peygamberlerin sayısıyla ilgili şöyle demektedir: 

Dört yüz kırk dört peygamber, mürsel, nebi

Kalmadı bu cihanda geçti hepsi

2

Ayrıca  Hoca  Ahmed  Yesevî  Hz.  Peygamber’i  peygamberlerin  öncüsü  ve 



âleme yol gösterici olarak görür. 

1

  Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, ,s. 160, (Hikmet, 56). Diğer beyitler için bkz. s. 363-364, 



421 (Hikmet, 178, 215)

2

  Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet,s. 237, (Hikmet, 104). 



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 101


Muhammed ki aleme yol göstericidir

O günde olacaktır yardımcı

3

Yüce hazrettesin keremli gurbettesin



Peygamberlerin öncüsü ya Mustafa Muhammed

4

Allah nuru, Allah dostu o Mustafa



Kimler için geldi Rasûl bildiniz mi?

5

Yesevî’ye göre Hz. Peygamber, serverdir, rehberdir, ışıktır. Dolayısıyla bü-



tün  kullar,  hidayete  erebilmek,  ebedî  kurtuluşu  yakalayabilmek  için  O’nun 

örnek kişiliğini, özelliklerini yakından tanımalı ve O’nu sevmelidirler:

On sekiz bin âleme server olan Muhammed;

Otuz üç bin ashâba rehber olan Muhammed.

6

Enbiyalar çırağı, haklı olan Muhammed.



Özünü koyup mihnete, türlü-türlü zahmete,

Asi, cafi ümmete, Kevser olan Muhammed.

7

Divân-ı Hikmet’te yer alan bilgilerden Ahmed Yesevî’nin Islam inanç esasla-

rı içerisinde yer alan peygamberlik (nübüvvet) kurumunun varlığı, peygamber-

liğin sübûtu, onların mu’cize göstermeleri, şefaat etmeleri, vahye muhatap 

olmaları, ahlâk ve ahvâlini benimseme ve uyma gibi peygamberlikle ilgili hu-

suslara inandığı anlaşılmaktadır. Onun bu anlayışının Islâm kelâmı içerisinde 

yer alan ehl-i sünnet anlayışıyla genelde örtüştüğünü söylemek mümkündür. 

Bütün  peygamberlerin  peygamberliğine  inanan  Ahmed  Yesevî’nin  son 

peygamber  Hz.  Muhammed’in  onun  dünyasında  ayrı  bir  aşkı,  muhabbeti, 

yeri ve değeri vardır. Bu yüzden Ahmed Yesevî’nin şahsiyet ve düşüncesinin 

harekât  noktasını  ve  ideallerinin  ufkunu  Hz.  Muhammed  oluşturur.  Onun 

Hz. Peygamber hakkında derin bilgisi olduğunu ve ona samimi bir aşkla bağlı 

3

  Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 127, (Hikmet, 34)



4

  Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 134, (Hikmet, 39)

5

  Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 133, (Hikmet, 38)



6

  Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 136, (Hikmet, 40)

7

  Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 411, (Hikmet, 208)



102  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

bulunduğunu hikmetlerinden anlamak hiç de zor değildir. Onlarda Hz. Mu-

hammed tasavvuruyla ilgili şu konuları görmek mümkündür:



Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin