18 Altın Kural
Riskli kolda lenf drenajını ve dolaşımı arttırmak, hareket
kısıtlaması, kas atrofilerini ve kontraktürleri önlemek, kas
tonüsünü sürdürmek, enfeksiyonu önlemek amacıyla;
“Meme Ameliyatı Sonrası Kol Bakımının 18 Altın Kuralı”
hastalara açıklanır.
96
1. Hiçbir şekilde koldaki, eldeki, parmaklardaki veya göğüs
duvarındaki şişme ihmal edilmemelidir.
2. Riskli kola enjeksiyon, aşı, akapunktur yaptırılmamalı,
kan aldırılmamalı ve tansiyon ölçtürülmemelidir. Eğer
hasta çift taraflı mastektomi ise ve aksiller diseksiyon
yapılmışsa hastaya port takılmalıdır. Eğer port takılmadan
acil bir uygulama yapılması gerekiyorsa baskın olarak
kullanılmayan kol tercih edilmelidir. Hastalara kendi tıbbi
tanısını ve lenf ödemi belirten bir bilezik ya da kolye
taşımaları önerilmelidir. Böylece acil bir durum karşısında
hastalarda lenf ödem gelişme riskini arttırabilecek riskli
koldan kan basıncı ölçme, intravenöz sıvı verme vb.
uygulamaların yapılması engellenmiş olacaktır.
3. Ödemli(riskli) kol çok temiz tutulmalıdır. Banyo sonrasında
yumuşatıcı bir krem kullanılmalıdır. Riskli kol kurulanırken
aşırı bastırılmamalı, fakat tamamen kurulandığına, özellikle
deri katları ve parmak aralarının nemli kalmamasına dikkat
edilmelidir.
4. Riskli kolla süratli, tekrarlanan hareketler (ovma, çekme,
itme, örgü gibi) yapılmamalıdır.
5. Riskli kolla 4-6 kg.dan daha fazla ağırlık kaldırılmamalıdır.
Kesinlikle ağır çanta ve omuzdan askılı çanta
kullanılmamalıdır.
6. Banyo yaparken veya bulaşık yıkarken ani sıcak, soğuk
su değişikliği yapılmamalıdır. Hamam ve saunaya
gidilmemelidir. Aşırı sıcaklardan ve direkt güneş ışığından
riskli kol korunmalıdır. Yüksek ısı lenf ödem nedenidir; bu
nedenle dışarı çıkmak gerekiyorsa kolu örtecek uzun kollu,
ince, sıkmayan kıyafetler giyilmeli ve güneş koruyucu krem
kullanılmalıdır.
7. Her türlü dış travmadan kaçınılmalıdır. (çarpma, kesikler,
güneş yanığı, diğer yanıklar, spor sakatlanmaları, böcek
ısırmaları, kedi tırmalaması gibi )
8. Ev işi, bulaşık bahçeyle meşgul olma gibi ellerin kullanılacağı
işleri yaparken, güçlü deterjan kullanırken (çamaşır suyu,
tuz ruhu, amonyak gibi) eldiven giyilmelidir.
9. Manikür yaptırılmamalıdır. Tırnaklar temiz bir tırnak
makası ile kesilmeli, tırnak diplerini kesmemeye özen
gösterilmelidir.
10. Egzersizler çok faydalıdır, ancak riskli kol aşırı
yorulmamalıdır. Riskli kol ağrımaya başlarsa sırtüstü yatıp,
kol yükseğe kaldırarak dinlendirilmelidir. Yürüyüş, yüzme,
hafif aerobik, bisiklete binme veya yoğa önerilen egzersiz
tipleridir. Bu tür sporlar lenfatik sistemi uyararak lenf
akımını düzeltir.
11. Yemek pişirirken ve bulaşık yıkarken riskli el ve kol
yanıklardan korunmalı, dikiş dikerken dikiş yüzüğü
takılmalıdır.
12. Uçak yolculuğu yaparken ödemli (riskli) kola basınç kolluğu
takılmalıdır. Uçuş uzunsa elastik bandaja ihtiyaç olabilir.
13. Diğer meme büyükse riskli tarafa takılacak protez en
hafifinden seçilmelidir; çünkü ağır sutyen köprücük kemiği
üzerindeki deri üzerine aşırı baskı yapabilir. Bu askı altına
yumuşak bir takviye konabilir. Sutyen çok sıkı olmamalı ve
tel takviyesi bulunmamalıdır.
14. Sıyrık, çizik riskini en aza indirmek için riskli olan taraftaki
kol ve koltukaltı tüylerin temizliği elektrikli traş makinesi
veya tüy dökücü kremlerle yapılmalıdır. Elektrikli traş
makinesi kullanılıyorsa traş makinesinin temizliği çok
dikkatli yapılmalı, sık sık başlığı değiştirilmelidir.
15. Dengeli, az tuzlu ve yüksek lif içeren bir beslenme planı ile
ideal kilo korunmaya çalışılmalı, bol su tüketilmelidir. Aşırı
yağ, tuz ve şeker kullanımı lenf ödem gelişimini olumsuz
etkiler.
16. DİKKAT: Riskli koldaki herhangi bir tahriş izi, su toplaması,
kızarıklık, bölgesel ısı artması olursa hemen bildirmesi
konusunda hasta uyarılmalıdır. Koldaki bir enflamasyon ya
da enfeksiyon lenf ödemin başlamasına, lenf ödem varsa
kötüye gidiyor olmasına işaret ediyor olabilir.
17. Sigara ve alkollü içeceklerden uzak durulmalıdır.
18. Lenf ödemi olan kişiler uyanık oldukları tüm zamanlarda
fizyoterapistin önerdiği ölçülerine uyan basınç kolluğu
giymelidir. Takip için ayda bir fizyoterapistle görüşmelidirler.
Kolluk bollaşmışsa ya kol çevresi küçülmüştür ya da kolluk
eskimiştir.
Tedavi ile normal ya da normale yakın hale gelen lenfödemin
bakımına dikkat edilmezse tekrarlayabileceği unutulmamalı,
hasta bu 18 altın kurala ömür boyu dikkat etmesi konusunda
uyarılmalıdır.
Meme kanserine bağlı olarak gelişen lenfödemin tedavisinde
pekçok seçenek sunulmakla birlikte, bunların etkinliği ile ilgili
çelişkilerde bulunmaktadır. Lenfödemde tedavi olarak manuel
ve aralıklı pnömotik lenf drenajı, basınçlı giysiler,egzersizle
kumarin tedavisi,intraarteriyal otolog lenfosit enjeksiyonları,
liposakşın, selenyum ve lazer tedavisi yer almaktadır. Fiziksel
dekonjasyon terapisi, kompresyon giysileri ve egzersiz
programları ile de belirgin sonuçlar elde edilebilmektedir. Lenf
ödeme yönelik masaj teknikleri kullanılarak elle lenf drenajının
sağlanması lenf ödemde etkili bir yöntemdir. Elle yapılan masaj
lenf kanallarının kasılmasını ve proteinlerin lenfatikler içine
geri emilimini artırır, mikro lenfatik hipertansiyonu düşürür, cilt
ve lenfatik damarlar arasındaki lenf drenajını artırır, sempatik
sinirleri uyarır ve rahatlamayı sağlar. Masaj sadece kolu değil
gövdeyi de kapsamalı ve el hareketlerinin yönü lenf akışına
doğru olmalıdır Masaj sırasında yağ ya da losyon kullanılmamalı
ve masaj en az 20 dakika sürmelidir. Elle masaj yapılan
hastalarda; lenf ödemin, kol cildindeki incelmenin ve duyusal
bozuklukların azaldığı belirlenmiştir (Waller and Caroline 1996,
Williams et al. 2002).
Ancak literatürde lenfödemin tedavisinden önce önlenmesine
yönelik uygulamaların gerekliliği üzerinde durulmaktadır.
Lenfödemi önlemek amacıyla hastalara düzenli olarak kol ve
omuz egzersizlerini yapmaları, lenfödem gelişmesine neden
olabilecek durumlardan kendilerini korumaları, lenfödem
yönünden kendi kendilerine kollarını değerlendirmeleri
önerilmektedir. Ancak yapılan çalışmalarda hastaların
bu konuda gereken özeni tam olarak göstermedikleri, bu
nedenle de lenfödem geliştiği, gelişen lenfödeminde günlük
yaşam aktivitelerini, yaşam kalitelerini olumsuz etkilediği
belirtilmektedir. Lenfödem oluşma riski, hastalığın yaygınlığı ve
uygulanan tedavilerin yanında hastaların cerrahi tedavi
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
97
sonrası alacakları bilgilendirme eğitimi ve egzersizler ile de
ilgilidir. Biz de merkezimizde Haziran 2009-Ocak 2010 tarihleri
arasında mastektomi ve aksilla diseksiyonu ameliyatı geçiren
hastalara verilen lenfödem eğitiminin ve egzersizlerinin
lenfödem oluşma ve gelişmesi , gelişmiş lenfödem üzerine olan
etkisini araştırmak amacıyla bir çalışma yaptık. 6 Ay süresince
kol ölçümü ve kilo takibi yapıldı. Hastalara lenfödemi önlemek
için dikkat etmesi gereken kurallar çalışmacı tarafından
anlatılıp, yapmaları gereken egzersizler öğretilerek araştırmacı
tarafından hazırlanan yazılı eğitim materyalleri verildi.
Araştırmaya katılan hastaların kolları 6 ay boyunca dirseğin 7,5
cm altı ve 7,5 cm üstü ölçülerek her iki kolun karşılaştırılması
yapılmıştır
Tablo 1. Hastaların Altı Aylık Lenfödem Seviyeleri
Lenfödem
Yok
Minimal
Lenfödem
Orta
derecede
Lenfödem
Ciddi
Lenfödem
n
%
n
%
n
%
n
%
1.Ay 28
50.9
11
20.0
12
21.8
4
7.3
2.Ay 36
65.5
6
10.9
9
16.4
4
7.3
3.Ay 33
60.0
10
18.2
7
12.7
5
9.1
4.Ay 34
61.8
9
16.4
6
10.9
6
10.9
5.Ay 34
61.8
10
18.2
8
14.5
3
5.5
6.Ay 36
65.5
7
12.7
10
18.2
2
3.6
Hastaların 10’u (%18.2) öğretilen egzersizleri yapmıyor, 45’i
(%81.8) ise düzenli olarak egzersizleri yapıyor.
81,8%
18,2%
egzersiz yapýyor
egzersiz yapmýyor
Tablo 2’de Verilen eğitim sonucunda kol egzersizlerini düzenli
yapan ve yapmayan hastaların lenfödem seviyelerinin aylara
göre dağılımı verilmiştir.
Hastaların lenfödem seviyeleri egzersiz yapan hastalarda
yapmayan hastalara göre daha düşük bulunmuştur(p<0.05).
Çalışmanın sonucunda eğitim verilen hastaların lenfödem
gelişmesini önlemede öğretilen noktaları dikkate alıp
egzersizleri düzenli olarak uyguladıklarında lenfödem
gelişimini anlamlı ölçüde azalttığı saptanmıştır. Meme kanseri,
lenf ödem tehdidi olmaksızın bile yeterince travmatiktir.
Kansere ilişkin endişeler, benlik saygısı ve cinselliği etkileyen
meme kanserinin kendisi büyük bir psikolojik bir sorun iken
lenf ödemin ortaya çıkardığı ilave fiziksel ve psikolojik sorunlar
hem iş gücü kayıpları hem de bakım maliyetinin artmasına
N
LENFÖDEM YOK
MİNİMAL Lenfö-
dem
ORTA derecede
Lenfödem
CİDDİ Lenfödem
%
n
%
n
%
N
%
1.Ay
Egzersiz yapanlar
27
60.0
10
22.2
7
15.6
1
2.2
P=0,000
Egzersiz yapmayanlar
1
10.0
1
10.0
5
50.0
3
30.0
2.Ay
Egzersiz yapanlar
34
75.6
5
11.1
5
11.1
1
2.2
P=0,001
Egzersiz yapmayanlar
2
20.0
1
10.0
4
40.0
3
30.0
3.Ay
Egzersiz yapanlar
32
71.1
8
17.8
4
8.9
1
2.2
P=0,000
Egzersiz yapmayanlar
1
10.0
2
20.0
3
30.0
4
40.0
4.Ay
Egzersiz yapanlar
33
73.3
8
17.8
2
4.4
2
4.4
P=0,000
Egzersiz yapmayanlar
1
10.0
1
10.0
4
40.0
4
40.0
5.Ay
Egzersiz yapanlar
34
75.6
8
17.8
3
6.7
0
,0
P=0,000
Egzersiz yapmayanlar
0
0.0
2
20.0
5
50.0
3
30.0
6.Ay
Egzersiz yapanlar
35
77.8
6
13.3
4
8.9
0
,0
P=0,000
Egzersiz yapmayanlar
1
10.0
1
10.0
6
60.0
2
20.0
Tablo 2
98
neden olur. Ayrıca etkilenen kolda hareket yetersizliği ve
fonksiyon azalması hastanın yaşam kalitesini de olumsuz
etkiler. Hemşirelik girişimleri hastanın lenf ödem konusunda
kendi sorumluluğunu almasını sağlama, lenf ödemi izleme ve
kontrol etme yetisini arttırmaya yönelik olmalı ve hastanın tüm
yaşamını kapsamalıdır. Lenf ödem uygun hemşirelik girişimleri
ile önlenebilecek ya da azaltılabilecek bir durumdur.
HAMİDE ŞİŞMAN
K56
SANTRAL VENÖZ KATETERLERİN BAKIMI
Günümüzde tanı ve tedavi amacıyla kullanılan santral venöz
kateterlerin damar içine ya da kalbe direk katılan bir vene
takılması modern tıbbın vazgeçilmez uygulamalarından
birisidir. Santral venöz basıncı takip etmenin yanında pek çok
kullanım alanına sahip olan SVK , ilk defa total paranteral
beslenme için kullanılmıştır.Tünelli kateter takma tekniklerinin
geliştirilmesi, kateterlerin pıhtılaşmayı engelleyici malzemeden
üretilmesi, yeni kateter tiplerinin önerilmesi ile enfeksiyon
gelişlme oranları azaltılarak kullanımları yaygınlaşmıştır.SVK ,
kanser hastalarında antineoplastik ajanlarla yapılan uzun süreli
tedavilerde , sıvı elektrolit dengesini sağlamada , kan ve kan
ürünlerinin transfüzyonunda , antibiyotiklerin ve diğer ilaçların
enjeksiyonunda ve venöz kan alma işleminde kullanılmaktadır.
Bunun yanı sıra hastanede yatmakta olan , venöz yola
ihtiyaç gösteren ve ekstremite venlerinden damar yolu
açılamayan hastalar ile devamlı ya da aralıklı olarak infüzyon
gereken ve evde bakım gören hastalarda da uzun süreli SVK
kullanılmaktadır.Kateterlerde komplikasyon gelişimini önlemek
komplikasyon meydana geldiğinde ise belirti / bulgularını
erken dönemde fark ederek etkin girişimlerde bulunmak ve
böylece kateterlerin kullanım ömrünü uzatmak ancak etkin
hemşirelik bakım ve uygulamaları ile mümkündür.Onkolojik
hastalarda damar yolu açmak hem hasta hem uygulayıcı için en
zor ve zahmetli işlerden biridir.Bu nedenle hasta ve uygulayıcı
konforu için SVK özellikle port kateteri tercih edilmesi standart
bir yaklaşım haline gelmiştir.
SANTRAL VENÖZ KATETER TİPLERİ
SVK ; tünelli.tünelsiz ve implante olarak üç şekilde ele alınabilir:
1.)Tünelli (Kalıcı) Kateter: 30 günden fazla kullanılabilecek
hastalarda tercih edilir.8 cm uzunluğunda kateterlerdir.Fibrotik
dokunun tutunması ile hem mekanik stabilite sağlar hem de
enfeksiyona karşı bariyer oluşturarak enfeksiyon oranını azaltır.
2.)Tünelsiz (Geçici) Kateter: Kısa dönem kullanımlı perkutan
yerleşimli SVK olarak bilinir. Uzun süreli damar yolu ihtiyacı
olan ancak kısa yaşam süresi olduğu düşünülen hastalarda da
tünelli kateter yerine kullanılabilir.
3.) İmplante (Port) Kateter: Cilt altına cep oluşturulup vena
kavaya yerleştirilen kapalı bir sistemdir. Uzun süreli kullanımlar
içindir. Portlara ortalama 2000 kez giriş yapılabilmektedir.
Sisteme uygun özel hubber uçlu iğneleri kullanmak gerekir.
Bütün SVK da birçok komplikasyon mevcuttur. Arter
ponksiyonu (karotis,subklavyen arter) sinir hasarı enfeksiyon,
hava veya trombüs embolisi ,aritmi, hematom, pnomotoraks,
hemotoraks, hidrotoraks, şilotoraks, kardiyak perferasyon,
kardiyak tamponat, komşu sinir ve damarlara travma gibi
komplikasyonlar görülebilmektedir. Geç dönemde ise venöz
tromboz, vena kava superior sendromu, endokardid, sepsis
ve bunlara bağlı sekonder komplikasyonlar gelişebilir.En
önemli komplikasyon hastaların %40’ndan fazlasında gelişen
enfeksiyon ve tromboz olup kanser hastalarında ölüm
nedenlerinden biridir.
Uygun kateter bakımı ve eğitiminin yapılması tromboz ve
enfeksiyon riskini azaltırken hastalarda takılı kalma süresini
ortalama 2 yıl uzatmaktadır.
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
99
SANTRAL VENÖZ KATETERLERİ YIKAMAK İÇİN ÖNERİLEN
PROTOKOL
SVK
Solüsyon Miktarı Konsantrasyon Sıklığı
İmplante
Port
Heparin 5 mL
100ü/mL
Her kullanımdan
sonra veya
kullanılmıyorsa
4-6 haftada bir
Tünelsiz
Geçici
SVK
Steril
Salin (SF)
10 mL
%0.9
Her kullanımdan
sonra veya
kullanılmıyorsa
haftada bir
Tünelli
Kalıcı
SVK
Heparin
3mL
100ü/mL
Her kullanımdan
sonra
Kullanılmıyorsa
haftada bir
Verilmesi gereken solüsyon miktarının gerekçesi pozitif basıncı
sağlamak içindir. Eğer kullanılan kateter standart değilse, verilen
solüsyon miktarı değişebilir. Solüsyon miktarını belirlemede
hastanın kilosu göz önüne alınmaz. Trombostopenili hastalarda
heparin kullanımı kontrendikedir. Solüsyon uyumsuzluğunu
önlemek için yıkama yapılmadan önce bütün kateterler 10 mL
normal salinle yıkanmalıdır.
SANTRAL VENÖZ KATETER BAKIMI
-Cerrahi asepsi tekniğine göre çalışmaya özen gösterilmelidir.
-Kateterlerin giriş yerleri enfeksiyon yönünden takip edilmelidir.
-Sisteme giriş yapılmadan önce set üzerindeki enjeksiyon giriş
yeri klorheksidin glukonat veya povidon iyot ile temizlenmelidir.
-Her girişinde mutlaka steril enjektör kullanılmalıdır.
-Kullanılmayan bütün lümenler kapalı tutulmalıdır.
-Çok lümenli kateter kullanılıyorsa bir lümeni sadece paranteral
beslenme için kullanılmalıdır.
-Tıkalı lümene kesinlikle basınç yapılmamalıdır.
-Sıvı giden kateterden kan alınacaksa kateter en az 1 dk.
Kapatılmalı ve ilk alınan 2-3 mL kan atılıp arkasından alınmalıdır.
-Tıkanıklığa yol açabilen ilaç kristalleşmelerini önlemek için
mutlaka arada kateter en az 10 mL steril salin ile yıkanmalıdır.
-Kan ve kan ürünleri ve lipit emilsyonlarının verilmesi için
kullanılan infüzyon setleri 24 saat içinde değiştirilmelidir.
-Eğer solüsyon dekstroz ve aminoasit içeriyor ise infüzyon
setleri 72-96 saatte bir değiştirilmelidir.
-Kateter yıkamada kullanılan enjektörün büyüklüğü önemlidir.
Küçük enjektörler daha büyük basınç yaratacağından aşırı
basınç uygulanması kateter hasarına neden olabilir. Özellikle
port kateterlerde kateter rüptüründen kaçınmak için 10 mL’den
küçük enjektör kullanılmamalıdır.
-Ponksiyon ve iğne değişimi sırasında, kan alımında hasta yatar
pozisyonda olmalıdır.
-Enjeksiyon sırasında dirençle karşılaşıldığında işlem hemen
durdurulmalı ve sebep araştırılmalıdır.
-Kateter takılması sonrasında pansumanı yapılmalıdır.
-Pansuman kateter yerleştirildikten sonra 24 saat içinde ve
daha sonra haftada bir kez değiştirilmelidir. Bunun dışında
kateter değiştirildiği, çıkarıldığı veya pansuman kirlendiği,
ıslandığı, kapatma özelliğini kaybettiği zaman ve kanama
olduğundan pansuman değiştirilmelidir.
-Pansuman değişiminde steril veya temiz eldiven kullanılmalıdır.
-İşlem öncesi ve sonrası eller mutlaka su, sabun, antiseptikli
sabunlar veya alkol bazlı jeller kullanılabilir.
-Kateter giriş yeri gazlı bez veya transparan örtü ile
kapatılmalıdır.
-Hastalar kateter bakımı, el yıkama konusunda sözlü ve yazılı
olarak eğitilmelidir.
-Kateterlerin kullanımı ve infüzyon tedavilerine ilişkin yazılı
kurallar oluşturulmalı ve düzenli olarak güncellenmelidir.
-Sağlık personeli düzenli olarak eğitilmeli ve enfeksiyon kontrol
önlemleri alınmalıdır.
-SVK bakım yapıldığı mutlaka oluşturulan SVK bakım formlarına
kaydedilip belgelenmelidir.
-Sonuç olarak venöz erişim yolu hastaların yaşamla bağlantısını
sağlayan bir köprünün ayağı gibidir. SVK de venöz açıklığın
devamının sağlanması, fonksiyonel yetersizliklerinin azaltılması
ve giderilmesi, herhangi bir komplikasyon durumunda gerekli
girişimlerin başlatılması bu hastalarda yapılan hemşirelik
yaklaşımının temel basamaklarını oluşturur.
SUZAN EROĞLU
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
102
SEÇİLMİŞ SÖZEL BİLDİRİLER
SS-1
EVRE III/IV NON-METASTATİK NAZOFARENKS KANSERİNDE
SİSPLATİNLE EŞ ZAMANLI KEMORADYOTERAPİ ÖNCESİ
DOSETAKSEL İLE SİSPLATİN BAZLI İNDÜKSİYON
KEMOTERAPİSİ
FAYSAL DANE
1
, BESTE M. ATASOY
2
, ZÜLEYHA AKGÜN
2
,
FULDEN YUMUK
1
, DEVRİM ÇABUK
1
, MEHMET TEOMETE
1
,
GÜL BAŞARAN
1
, SERDAR TURHAL
1
, UFUK ABACIOĞLU
2
1
MARMARA ÜNİVERSİTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
2
MARMARA ÜNİVERSİTESİ RADYASYON ONKOLOJİ
Amaç:
Bu çalışmada, lokal ileri evre nazofarenks (NF) kanseri (NFK)
tanılı hastalarda sisplatinle eş zamanlı kemoradyoterapi (KRT)
öncesi dosetaksel-sisplatin bazlı indüksiyon kemoterapisinin
(KT) etkinliğini araştırdık
Gereç ve Yöntem:
2004-2010 yılları arasında ardışık baş vuran evre III (15) veya
metastatik olmayan evre IV (18) nazofarenks kanseri tanılı
toplam 33 hasta çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya alınan
hastaların 25’i erkek, medyan yaşı 51 (19-75) idi. İndüksiyon
kemoterapisi 11 hastada dosetaksel ve sisplatin (DC), 22
hastada floroprimidin, dosetaksel ve sisplatin (DCF) ile yapıldı.
Tüm hastalarda toplam 3 kür indüksiyon tedavisi verilmesi
planlandı. DCF tedavisi sırasında primer profilaksi için G-CSF
ve ciprofloksasin tüm hastalara verildi. İndüksiyon sonrası
cevap değerlendirmesinde tüm hastalarda NF ve boyun
kontrastlı magnetik rezonans (MRI) ile görüntüleme kullanıldı.
Radyoterapi (RT) bilgisayarlı planlamayla doğrusal hızlandırıcıda
6-18MV foton enerjisi ve uygun elektron enerjileriyle 2Gy/
gün konvansiyonel şemada, NF, boyun ve supraklaviküler lenf
nodlarına 46Gy; NF ve klinik pozitif lenfatik alana ortanca 70
Gy uygulandı. RT sırasında eş zamanlı sisplatin üç kez (75mg/
m2/21gün) planlandı. KRT sonrası hastalar klinik ve radyolojik
olarak izlendi.
Bulgular:
Medyan takip süresi 48 ay idi. İndüksiyon KT sonrası hiçbir
hastada progresyon gözlenmedi. NF’de 23 hastada parsiyel,
6 hastada tam cevap; boyun lenfatiklerinde 13 hastada
parsiyel, 19 hastada tam cevap vardı. İndüksiyon sırasında
tedavi kesimi olmazken 8 hastada derece 3-4 yan etkiler
nedeniyle doz azaltılmak zorunda kalındı. RT ile eş zamanlı
sisplatinin tam olarak uygulanabilirlik oranı % 66 idi. Toplam
11 hastada KT dozu azaltıldı ya da devam etmedi. İki hasta
dışında tüm hastalar RT’yi planlandığı gibi tamamladı. Beş
yıllık lokal kontrol, progresyonsuz sağkalım, uzak metastazsız
sağkalım ve genel sağkalım oranları sırasıyla %71, %65,5,
%75,4 ve %72.2 olarak hesaplandı.
Sonuç:
Literatürde bu tedavi rejiminin kullanıldığı az hasta
sayılı çalışmalar olsa da bizim çalışmamız uzun takip
süresi ve dolayısıyla 5 yıllık sağ kalım sonuçları verebilmesi
açısından ilk çalışmadır. Lokal ileri evre (III/IV) nazofarenks
kanserinde indüksiyon DC(F) kullanılması etkili ve güvenilir bir
tedavi modalitesidir.
Dostları ilə paylaş: |