Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə68/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   73

Bulgular:
47 yaşında bayan hasta son 3 aydır giderek artan sağ uyluk ön 
yüzünde  şişlik  şikayeti  ile  başvurduğu  dış  merkezde  yapılan 
fizik muayenesinde sağ uylukta anteriorda 2x2 cm sert kıvamlı, 
sınırları  düzgün  kitle  saptanmış.  Hastanın  yapılan  yüzeyel 
ultrasonografisinde  sert  kıvamlı,  hipoekojen  2x2  cm  kitle 
palpe  edielmiş.  Hastanın  kitlesi  geniş  exizyonla  çıkarılmış. 
Patoloji  raporu  intradermal/kutanöz  leyomyosarkom,  tümör 
çapı  1,2  cm,  mitoz  2/10  BBA,  tümör  posterior  cerrahi  sınıra 
0,6 cm anterior cerrahi sınıra ise 1,2 cm uzaklıkta olarak rapor 
edilmiş. Kliniğimize tedavi için başvuran hastaya çekilen toraks 
abdomen  bilgisayarlı  tomografisinde  patoloji  saptanmadı. 
Yapılan  yüzeyel  ultrasonografisinde  postopertaif  değişiklikler 
ile uyumlu değişiklikler saptandı. Hastaya nüksü olmadığı için 
ilaçsız takip önerildi. 
Sonuç:
Kutanöz  leyomyosarkomları  her  yaşta  görülmekte  ve  her  iki 
cinsi eşit olarak etkilemektedir. En önemli prognostik faktörler; 
tümör çapı, invazyon derinliği, distal lokalizasyon ve patolojik 
grade olarak bilinmektedir. En sık yerleşim yeri alt ekstremitede 
(60-70%)  özelliklede  uylukta  iken,  sırasıyla  üst  ekstremite 
(20%),  gövdede  (10-15%)  ve  yüzde  (5%)  görülür.  Literatürde 
önerilen en iyi tedavi geniş eksizyonla kitlenin çıkarılmasıdır.
EP-322
ERİŞKİN YAŞTA ORTAYA ÇIKAN SARKOMA BOTROİDES; OLGU 
SUNUMU
MEHMET ALİ NAHİT ŞENDUR 
1
, SERCAN AKSOY 
1
, ZAFER 
ARIK 
2
, SEBNEM YAMAN 
1
, MUHAMMED BÜLENT AKINCI 
1

OZAN YAZICI 
1
, TÜLAY EREN 
1
, TUĞBA KÖŞ 
1
, NURİYE YILDIRIM 
ÖZDEMİR 
1
, DOĞAN UNCU 
1
, NURULLAH ZENGİN 
1
 
 

ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ 
ONKOLOJİ KLİNİĞİ, ANKARA  

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ, MEDİKAL 
ONKOLOJİ BİLİM DALI, ANKARA 
Amaç:
Bu  bildiride,  doğurganlık  çağında  çok  nadir  görülen  vajen 
yerleşimli  botroid  sarkom  vakası  tartışılacaktır.  Sarkoma 
botroides  en  sık,  nazofarinks,  safra  yolları,  mesane  ve 
vajende  gibi  mukoza  ile  örtülü  yerlerde  görülen  embiryonel 
rabdomyosarkomun  özel  bir  alt  tipidir.  Genellikle  6  yaşından 
küçük  çocuklarda  ve  infantlarda  görülür.Doğurganlık  çağında 
daha sık servikste, postmenopozal dönemde ise korpus uteri 
lokalizasyonunda görülürler.
Bulgular:
26 yaşında kadın hasta düzensiz adet kanamaları ve vajende 
batma  hissi  nedeniyle  kadın  doğum  polikliniğine  başvurmuş. 
Yapılan  fizik  muayenesinde  vajen  alt  1/3  lokalizasyonda 
ekzofitik  uzanımlı  3x2  cm  kitle  saptanmış.  Yapılan  exizyonel 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
287
biyopsinin patolojisi, polipoid epitelyum altında ve miksoid bir 
matriks içerisinde yer yer yoğunlaşan, yer yer seyrek dağılım 
gösteren,  hiperkromatik  çekirdekli  mezenkimal  hücreler, 
demsin pozitif sarkoma botroides olarak rapor edildi. Yapılan 
toraks  ve  abdomen  bilgisayarlı  tomografisinde  uzak  organ 
metastazı  saptanmadı.  Hastaya  sarkoma  botroides  tanısı 
konularak  vincristin-ifosfamide-etoposide  (VİE)  protokolü 
başlandı.  Altı  uygulama  sonrası  geniş  lokal  exizyon  yapılan 
hastanın  patolojisinde  nüks  saptanmadı.  Hastaya  external  ve 
intrakaviter  radyoterapi  uygulandı.  Hastanın  VİE  kemoterapi 
protokolü  26  hafta  verildikten  sonra  26  haftada  vincristin-
actinomisin  D-etoposide  (VAC)  prtokolü  verildi.  Takiplerinde 
nüksü  ve  uzak  organ  metastazı  olamyan  hasta  5  yıldır  ilaçsız 
olarak halen izlenmektedir.
Sonuç:
Sarkoma  botroides  ayırıcı  tanısında  karsinosarkom  ve 
servikal  stromal  sarkomlar  düşünülmelidir.  Karsinosarkom  ve 
servikal  stromal  sarkomlar  genellikle  postmenopozal  çağda 
görülmeleri  ile  sarkoma  botroides’den  ayrılırlar.  Önerilen 
tedavi modaliteleri çok nadir görülen bu tümörlerde sınırlıdır. 
Ancak, geniş eksizyon ve lokal radyoterapi ile VAC kemoterapi 
rejiminin yaşam süresini uzatmada etkili olduğu bildirilmiştir.
EP-323
AKCİĞERDE BİFAZİK SİNOVİYAL SARKOM OLGUSU
LEVENT EMİRZEOĞLU , ALPASLAN ÖZGÜN , TOLGA TUNCEL , 
BÜLENT KARAGÖZ , OĞUZ BİLGİ , EMİN GÖKHAN KANDEMİR 
 
GATA HAYADARPAŞA TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Sarkomlar tüm akciğer malinitelerinin % 0.5’inden daha azını 
oluşturmaktadır.  Histolojik  olarak  bifazik,  monofazik  fibröz, 
monofazik  epitelyal  ve  kötü  diferensiye  alt  tipleri  mevcuttur. 
Monofazik  alt  tip  histolojik  çoğunluğu  oluşturur.  Tanıda 
immünhistokimya  ve  sitogenetik  önemli  rol  oynar.  Olgumuz 
akciğerin bifazik sinoviyal sarkom olgusudur.
Gereç ve Yöntem:
59  yaşında  bayan  hasta.  6  aydır  eforla  artan  nefes  darlığı  ve 
son  iki  aydır  sağ  hemitoraksta  göğüs  ağrısı  şikayeti  mevcut. 
Akciğer  grafisinde  sağda  plevral  efüzyon  saptanması  üzerine 
çekilen toraks tomografisinde sağ akciğer oblik fissür inferior 
kesiminde  74x55x58  mm  boyutlarında  yumuşak  dansiteli 
kitle lezyonu tespit edildi. PET-BT incelemede sağ akciğer orta 
lobda artmış FDG tutulumu izlenen (Suv max:7.9) 79x67 mm 
çaplı  hipermetabolik  kitle  lezyonu  ve  sağ  kostal,  mediastinal 
ve diyafragmatik plevrada artmış FDG tutulumu (Suv max:6.5) 
izlenen nodüler kalınlaşmalar tespit edildi.
Bulgular:
Videotorakoskopi ve akciğer biopsisi sonrası sinoviyal sarkom 
tanısı kondu. Hastaya sağ torakotomi + kitle eksizyonu + parietal 
plörektomi  +  7.  kot  rezeksiyonu  +  diyafragma  rezeksiyonu 
operasyonu  uygulandı.  Tüm  doku  örneklerinin  histopatolojik 
incelemesi  bifazik  sinoviyal  sarkom  ile  uyumlu  bulundu. 
İmmünhistokimya incelemede CD 99 yaygın (+), Mezotelin ve 
Pansitokeratin epiteloid alanlarda (+), Vimentin (+), CD 68(+), 
S  100  (-),  Kalretinin  (-),  CD  34(-),  bcl-2  (-),  desmin  (-)  olarak 
saptandı.  Moleküler  patolojik  incelemede  sinoviyal  sarkom 
t(X:18) füzyon transkripti tespit edildi.
Sonuç:
Sarkomlar  akciğerde  nadir  görülen  tümörlerdir.  Tedavide 
cerrahi  ve  kemoradyoterapi  uygulanmaktadır.  Hastamızın 
halen  adjuvan  kemoterapisi  devam  etmektedir.  Olgumuz 
akciğerde  nadir  görülen  bir  sarkom  olgusu  olması  nedeniyle 
vaka olarak sunulmuştur.
EP-324
DURA MATER YERLEŞİMLİ EWİNG SARKOM/PERİFERAL PNET 
OLGUSU
HAVVA YEŞİL ÇINKIR , AYŞE DURNALI , ÖMER KAMİL YAZICI , SELAY 
GÜNDOĞDU , AYŞE DEMİRCİ , TARKAN YETİŞYİĞİT , NURTEN 
KANDEMİR , NECATİ ALKIŞ  
 
SB DR.AY ANKARA ONKOLOJİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA 
HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Ewing sarkom ikinci en sık primer kemik tümörüdür. Hastaların 
%90’ında  kemikten,  %10’unda  kemik  dışı  dokulardan 
kaynaklanır.Primer kranial tutulum nadirdir,insidansı %1’dir.
Gereç ve Yöntem:
Altmış beş yaşında erkek hasta 1,5 ay önce başlayan konuşma 
bozukluğu,  vücudun  sağ  tarafında  güç  kaybı  şikayetleri  ile 
dış  merkeze  başvurmuş.  Hastanın  çekilen  serebral    MRG’da 
solda vertex düzeyinde parafalcin yerleşimli dural tutulumları 
olan  42X40  mm  boyutunda  lobüle  kontürlü  kitle  saptanmış, 
Eylül 2011’de opere edilmiş. Patolojisi yuvarlak hücreli malign 
tümör, duranın Ewing sarkomu-Periferal PNET ile uyumlu olarak 
saptanmış.Hasta tedavi amacı ile merkezimize başvurdu.
Bulgular:
Postoperatif  dönemde  çekilen  serebral  BT’de    sol    parafalsin 
konumda 24x17 mm boyutunda  kitle saptanmış. Hastanın patoloji 
preparatları  hastanemizde  tekrar  değerlendirildi:Vasküler 
zeminde diffüz  gelişim gösteren yuvarlak-oval, hiperkromatik 
nükleuslu tümoral doku, tümör hücreleri CD99,Vimentin ve CD 
56 ile boyanırken, VD31 ve GFAP ile boyanmamıştır; Yuvarlak 
hücreli  malign  tümör  olarak  raporlandı.  Hastanın  çekilen 
tüm  vücut  kemik  sintigrafisi,  toraks-abdomen  BT’de  lezyon 
saptanmadı.  Hastaya  serebral  radyoterapi  planlandı.Toplam 
5600  cGY  radyoterapi  uygulandı,sonrasında  VAC(Vincristine-
Adriamicin-Siklofosfamid) başlanması planlandı.
Sonuç:
Ewing 
Sarkomun 
tedavisi 
multidisipliner 
yaklaşım 
gerektirir.  Literatür  ile  uyumlu  olarak  hastamıza  cerrahi  ve 
kemoradyoterapiden oluşan tedavi planladık.
EP-325
PRİMER PULMONER SİNOVİAL SARKOMLU BİR OLGU 
SUNUMU
AYŞE DEMİRCİ , AYŞE GÖK DURNALI , ÖMER KAMİL YAZICI , SELAY 
GÜNDOĞDU , HAVVA YEŞİL ÇINKIR , TARKAN YETİŞYİĞİT , FATMA 
PAKSOY , NURTEN KANDEMİR , NECATİ ALKIŞ , BERNA ÖKSÜZOĞLU  

288
 
SB  DRAY  ANKARA  ONKOLOJİ  EĞT  VE  ARŞ  HASTANESİ,  TIBBİ 
ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Giriş: 
Sinovial sarkom yumuşak doku sarkomları arasında liposarkom 
ve  malign  fibröz  histiositomdan  sonra  üçüncü  sıklıkla 
görülmektedir. Primer pulmoner sinovial sarkom çok nadirdir 
ve tüm pulmoner malignitelerin %0,5›inden azını oluşturur.
Olgu:
Otuzbeş yaşında erkek hasta göğüs ağrısı nedeniyle  başvurdu. 
Özgeçmişinde  vitiligosu  olan  hastanın  muayenesi  doğaldı. 
Tetkiklerinde  sol  akciğerde  yaklaşık  12  cm  boyutunda  kitle 
tespit  edildi.  TTİB’si  spindle  hücreli  tümör  olan  hastada 
mezenkimal bir tümör olabileceği gibi sarkomatoid karsinomun 
bir  komponeneti  olabileceği  belirtildi,  vimentin  ve  CD56 
pozitif, sinaptofizin, kromogranin ve TTF-1 negatifti. Evreleme 
görüntülemelerinde  metastaz  saptanmadı.  Pulmoner  malign 
mezenkimal  tümör  tanısıyla  ifosfamid+mesna+adriamisin 
başlandı.  Üç  kür  sonrasında  stabil  olan  hastanın  kitlesine 
primer RT uygulanıp sol torakotomi+sol pnömonektomi+LND 
yapıldı. Postoperatif patolojisi sinoviyal sarkom ile uyumluydu 
ve  lenf  nodları  tümörsüzdü.  Tümörün  uzun  çapı  13  cm’di. 
On  büyük  büyütme  alanında  on  mitoz  vardı  ve  cerrahi  sınır 
negatifti. Postoperatif İMA 6 küre tamamlandı ve takibe alındı.
Sonuç:  Sinovial  sarkomda  tedavinin  temeli  geniş  cerrahi 
eksizyondur. Pulmoner sinovial sarkomda kemoterapi ile ilgili 
yeteri  kadar  literatür  bilgisi  olmasa  da  ekstremite  sinovial 
sarkomlarında  kemoterapiye  olumlu  yanıtların  olmasından 
dolayı önerilebilir. Pulmoner sinovial sarkomun 5 yıllık sağkalım 
oranı %50 olup prognozu kötüdür. Kötü prognostik faktörler; 
yaş  >20  olması,  >5  cm  tümör  boyutu,  pozitif  CS,  10  büyük 
büyütme  alanında  >10  mitoz  olması  ve  SYT-SSX1  varyantın 
olmasıdır.  Adjuvan  kemoterapi  sağkalımı  uzatması  açısından 
ümit edici olabilir.
EP-326
MEMENİN PRİMER ANJİOSARKOMU: OLGU SUNUMU
ÖZLEM DERİNALP OR , GONCA ALTINIŞIK İNAN , YILDIZ GÜNEY , 
TAMER ÇALIKOĞLU , MUZAFFER BEDRİ ALTUNDAĞ  
 
ANKARA ABDURRAHMAN YURTASLAN ONKOLOJİ HASTANESİ 
RADYASYON ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Giriş:
Meme  sarkomu  memenin  mezenkimal  dokusundan  gelişen 
nadir bir kanser tipidir. Sıklığı tüm primer meme malignitelerinin 
% 1’inden ve tüm sarkomların da % 5’inden daha azdır. Primer 
meme  anjiosarkomu  insidansı  ise  %0.05’in  altındadır.  Bu 
çalışmada  meme  anjiosarkom  tanısı  alan  ve  cerrahi  sonrası 
kliniğimize başvuran bir olgu sunulmaktadır.
Olgu:
Sağ  memede  ele  gelen  ağrısız  kitle  nedeniyle  başvuran  29 
yaşındaki  kadın  hastaya  yapılan  mammografi  ve  meme 
ultrasonografide sağ meme retroaerolar mesafe ile aerola üst 
komşuluğunda25  mmboyutunda heterojen yapı ve bu alanın 
lateralinde6  mmboyutunda  hipoekoik  nodüler  oluşum  tespit 
edilmişti. İnce iğne aspirasyon  biyopsisi sonucu atipik hücre 
görülmesi  üzerine  hastaya  sağ  meme  segmental  mastektomi 
uygulanmıştı. Patoloji sonucu anjiosarkom olarak rapor edilen 
hastanın  tümör  çapı  ise3.5  cmidi.  Bu  bulgularla  radyoterapi 
polikliniğimize  başvuran  hastaya,  patolojisinin  anjiosarkom 
olması nedeniyle  yetersiz cerrahi uygulandığı düşünülmüş ve 
mastektomi önerilmişti. Ancak hasta total mastektomiyi kabul 
etmedi ve hastaya geniş cerrahi rezeksiyon  uygulandı. İkinci 
operasyon  sonucu  hastanın  rezeksiyon  sınırı0.1  cmyakınlıkta 
ve  lenf  nodu  frozen  örneklemesi  negatif  olarak  rapor  edildi. 
Hastaya  öncesinde  kemoterapi  ve  ardından  radyoterapi 
kararı  alındı  ve  4  kür  IMA  (Ifosfamid-Mesna-Adriamisin) 
uygulamasının ardından tüm memeye 25 fraksiyonda toplam 
50 Gy ve tümör yatağına 9 fraksiyonda 18 Gy ek doz radyoterapi 
uygulaması yapıldı. Bir yıldır taipte olan hastada  metastaz ile 
uyumlu bulguya rastlanmadı.
Sonuç:
Meme  sarkomu  tanılı    hastalar    genellikle  tek  taraflı,  iyi 
sınırlı,  mobil,  ağrısız  kitle  ile  başvururlar.Epitelyal  meme 
karsinomlarından  daha  hızlı  bir  büyüme  öyküsü  vardır.  
Tümörün  prognozunu  belirleyen  en  önemli  faktörler  tümör 
çapı  ve  tümör  differansiyasyonudur.  Ortalama  tümör  çapı 
4.8  ile5.6  cmarasındadır    (0.8  -40  cm).  Metastazları  sıklıkla 
hematojen yol ile olur (akciğer, kemik ve karaciğere). Lenf nodu 
metastazı nadirdir. (<%5) Tümör çapı ve eksizyon sınırı sağkalım 
üzerine  etkili  faktörlerdir.  Beş  cm’den  büyük  tümörlerin 
prognozu  kötüdür.  Güvenli  cerrahi  sınır  konusunda  kesin  bir 
konsensus  olmamakla  beraber  küçük,  lokalize  sarkomlar  için  
cerrahi  sınırın1  cmolması  yeterli  iken  anjiosarkom,  infiltratif 
sınırlara  sahip  bir  tümör  olduğu  için3  cmgibi  daha  geniş 
sınırlarla  çıkarılmayı  gerektirir.  Cerrahi  ilk  tedavi  basmağını 
oluşturur.    Standart  tedavi  yaklaşımı  mastektomi  olmasına 
karşın  bu  vakada  hastanın  mastektomiyi  kabul  etmemesi 
nedeniyle  meme  koruyucu  cerrahi  sonrası  tüm  meme 
radyoterapisi  uygulanmıştır.  Hasta  bir  yıldır  hastalıksız  olarak 
takip  edilmektedir.  Memede  nadir  görülen  bir  tümör  olması 
nedeniyle tedavi yaklaşımları tartışmalı olup, tedavi kararının 
netleştirilmesi  için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu vakada 
meme koruyucu cerrahi ve radyoterapi uygulanan hastada bir 
yıllık tedavi sonucumuzu paylaşmak istedik.
EP-327
DERİN VEN TROMBOZU OLAN KANSER HASTALARINDA 
ORTALAMA TROMBOSİT HACMİ (MPV)
HÜSEYİN ENGİN 
1
, CEMİL BİLİR 
1
, M. GÜRKAN HAYTAOĞLU 
2

ÇAĞATAY BÜYÜKUYSAL 
3
, SEVİL İLİKHAN 
2
 
 

ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
ONKOLOJİ B.D 

ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ 
HASTALIKLARI A.B.D 

ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
Amaç:
Tromboembolizm  kanserin  ilk  semptomu  olabileceği  takipli 
hastalarda  önemli  bir  morbidite  ve  mortalite  riski  taşır.  
Tromboembolik  olaylar  kanser  hastalarında  %4-20  oranında 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
289
saptanmıştır
Gereç ve Yöntem:
Zonguldak  Karaelmas  Üniversitesi  Onkoloji  kliniğimizde  2004 
ile  2011  yaılları  arasında  tanı  ve  tedavisi  yapılmış  hastalar 
retrospektif olarak incelendi. Toplam 77 hasta akut derin ven 
trombozu (DVT)  tanısı almıştı. 31 erkek 46 kadın hasta olup 
ortalama  yaş  60.7  ±  10.9  yıldı.  Kontrol  grubunda  ise  yaş  ve 
cinsiyet uyumlu 45 kontrol kanser hastası vardı. 
Bulgular:
Her  2  grup  arasında  yaş,  cinsiyet,  laboratuvar  parametreleri 
arasında  MPV  dışında  anlamlı  fark  yoktu.  MPV  düzeyleri 
ise  DVT’li  grupta  anlamlı  olarak  daha  yüksekti  (8.6’  e  7.7  p= 
0.0002).  Kanser  türleri  olarak  en  fazla  kolorektal,  jinekolojik, 
meme,  akciğer  ve  pankreas  kanseri  bulunmaktaydı.  DVT  li 
grupta %87 hasta kemoterapi almışken kontrol grubunda %33 
kemoterapi oranı mevcuttu (P:0.0001). MPV düzeyleri ile DVT 
tanısına kadar geçen süre ve trombosit sayısı arasında negatif 
bir korelasyon mevcuttu ( R² 0.18 p:0.037 ve 0.002).
Sonuç:
Çalışmamızda DVT’ li kanser hastalarında DVT öyküsü olmayan 
kanser hastalarına göre MPV düzeyleri anlamlı olarak yüksek 
saptandı.  DVT  gelişen  hastaların  metastatik  olmaları  ile 
metastatik olmamaları arasında da risk açısından fark yoktu. 
Kanser  kemoterapisi  ise  DVT  gelişen  grupta  anlamlı  olarak 
daha  fazlaydı  ve  kemoterapi  alınması  embolizm  için  bir  risk 
faktörü  olabilirdi.  Bizim  çalışmamız  MPV  düzeylerinin  kanser 
hastalarında DVT ve dolayısıyla tromboembolizm için bir risk 
faktörü olabileceğini ortaya koymuştur.
EP-328
KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HASTASINDA ÇOKLU PRİMER 
KANSER : OLGU SUNUMU
İLHAN HACIBEKİROĞLU , MUSTAFA ALTINBAŞ , DİLŞEN ÇOLAK , 
UĞUR ERSOY , G. İNANÇ İMAMOĞLU , SEMİHA URVAY , NAZİYET 
KÖSE  
 
DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, 
TIBBI ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Senkron çoklu primer kanser gelişimi nadir bir durumdur. Kronik 
böbrek yetmezliği (KBY) hastalarında malignansi insidansında 
artış  bildirilmektedir.  KBY  tanısı  ile  izlenen  hastada  saptanan 
çoklu primer kanseri olan vaka sunulmuştur.
Bulgular:
OLGU: Erkek hasta, 72 yaşında; yaklaşık 4 yıldır KBY tanısı ile 
takipte  imiş.  Hipokrom  mikrositer  anemi  nedeniyle  istenen 
kolonoskopisinde,  sigmoid  kolonda  2  cm  çapında  3  adet 
polip  saptanarak  polipektomi  yapılmış.  Patoloji  sonucu  villöz 
adenom  ve  adenokarsinom  olarak  gelmiş.  Hasta  Kliniğimize 
refere edildi. Abdomen BT’de sol böbrek alt kesimde 34 mm ve 
27 mm çaplı lezyonlar ve sol renal hilus düzeyinde 52x27 mm 
çaplı  solid  kitle  lezyonu  saptandı.  Radyolojik  görünüm  renal 
hücreli karsinom (RCC) ile uyumlu idi. Ayrıca prostat parankimi 
heterojen ve boyutlarında belirgin artış mevcuttu. Prostat ince 
iğne biyopsisinin   patolojisi  adenokarsinom, grade III, Gleason 
skoru  6  olarak  geldi.  Tümör  Konseyimizde  tartışılan  hastaya 
prostat  kanseri  için  total  androjen  blokajı,  RCC  için  parsiyel 
nefrektomi, kolon kanseri için ise kolonoskopi tekrarı ile invaziv 
komponentlerin değerlendirilmesi önerildi.
Sonuç:
Eş zamanlı çoklu primer kanser birliktelik oranı  ABD ve Avrupa 
kaynaklı  serilerde  %10-15’lere  ulaşabilmektedir.  Eş  zamanlı 
çoklu primer kanser tespit edildiğinde tedavi seçimi, prognozu 
belirleyecek  olan  ve  daha  ileri  evrede  bulunan  kanser  tipi 
göz  önünde  tutularak  planlanmalıdır.  KBY  hastalarında  imün 
sistem  fonsiyonlarında  azalma,  immün  süprese  ilaçların 
baskısı, antioksidan kapasitede azalma, DNA onarım bozukluğu 
gibi  faktörlerin  etkisiyle  malignite  insidansı  artmaktadır. 
Bizim  vakamız,  KBY  hastalarının  malignite  gelişimi  açısından 
dikkatle  izlenmesinin  ve  çoklu  primer  kanser  hastalarında 
multidisipliner  yaklaşımın  öneminin  vurgulanması  açısından 
sunulmuştur.
EP-329
ANDROJEN RESEPTÖRÜ NEGATİF PROSTAT KANSERİNDE 
GLUTAMİN VE SELENYUMUN STANDART TEDAVİYE 
KATKILARI
FIRAT SOYARAT 
1
, PINAR KEMANLI 
1
, HİLAL KOÇDOR 
1
, HİLAL 
KOÇDOR 
2
, HALİL ATEŞ 
2
, RÜKSAN ÇEHRELİ 
2
, YASEMİN 
SAYGIDEĞER 
1
, HAYRİ ÖZSAN 
3
, GÜVEN ARSLAN 
4
, İLHAN 
ÖZTOP 
2
, MEHMET ALİ KOÇDOR 
5
 
 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ 
MOLEKÜLER TIP ANABİLİM DALI 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, HEMATOLOJİ 
ANABİLİM DALI 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, ÜROLOJİ 
ANABİLİM DALI 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, CERRAHİ 
ANABİLİM DALI
Amaç:
Dosetaksel  androjen  reseptörü  negatif  prostat  kanserinin 
standart  tedavisinde  yer  alan,  oldukça  toksik  bir  ajandır. 
Tedavi  sırasında  olgularda  sıklıkla  glutamin  ve  selenyum 
suplementasyonu  gerekli  olmaktadır.  Ancak  bu  ilavelerin 
mevcut antikanser etkinliğe katkısı bilinmemektedir. 
Çalışmanın  amacı,  Hormonal  tedavinin  etkisiz  olduğu, 
dosetaksel rejimi uygulanan prostat kanseri hücre hatlarında 
selenyum  ve  glutamin  suplementasyonunun  anti-kanser 
etkinliğini belirlemektir.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmada  DU-145  (prostat  kanseri  beyin  metastazı)  ve  PC-3 
(kemik metastazı) hücre hatları kullanıldı. Dosetaksel, Selenyum 
(Se) ve Glutamine ait IC
50
 dozları, farklı ilaç konsantrasyonların 
hücre-canlılık-testi 
ile 
belirlendi. 
Belirlenen 
etkin 
konsantrasyonlar,  farklı  ilaç  kombinasyonlarında  hücrelere 
uygulandı. Geç-erken apoptoz, nekroz ve hücre canlılığı flow-
cytometry;  Uygulanan  ilaçların  kanser  hücrelerinin  hücre 
döngüsünün  hangi  aşamasında  tuttuğu  cell-cycle  analiz  ile 
belirlendi.

290
Bulgular:
Selenyum-glutamin  kombinasyonunun  dosetaksel  rejimine 
eklenmesi  apoptotik  ve  nekrotik  hücre  ölümü  oranlarını 
arttırmaktadır.  Yalnız  başına  glutamin  ve  selenyum 
kombinasyonu  kanser  hücrelerinde  proliferasyona  etki 
etmemekte; dosetakselle birlikte apoptozu arttırmaktadır.
Sonuç:
Hormonoterapiye  dirençli,  metastatik  prostat  kanseri 
hücrelerinde,  klasik  dosetaksel  tedavisinde  glutamin  ve 
selenyumun eklenmesi, anti-kanser etkinliği arttırmaktadır.
EP-330
ÇİNKONUN PROSTAT KANSERİ HÜCRELERİNDE ANTİ-KANSER 
ETKİNLİĞİ
HALİL ATEŞ 
1
, HİLAL KOÇDOR 
1
, HİLAL KOÇDOR 
2
, PINAR 
KEMANLI 
2
, FIRAT SOYARAT 
2
, RÜKSAN ÇEHRELİ 
1
, YASEMİN 
SAYGIDEĞER 
2
, HAYRİ ÖZSAN 
3
, İLHAN ÖZTOP 
1
, MEHMET ALİ 
KOÇDOR 
4
, GÜVEN ARSLAN 
5
 
 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ 
MOLEKÜLER TIP ANABİLİM DALI 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, HEMATOLOJİ 
ANABİLİM DALI 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, CERRAHİ 
ANABİLİM DALI 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, TIP FAKÜLTESİ, ÜROLOJİ 
ANABİLİM DALI
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin