65
bölgelerinde yaşayan Sünni Müslümanları (Kürtler ve Beluciler) etkilediği
söylenemez
78
.
Öte
yandan ümmetçi söylemler, Humeyni önderliğinde İslami otoritenin
kurulmasını takiben İran dış politikasında da önemli rol oynamaya devam etti. Bunun
başlıca nedeni, İran İslam Cumhuriyeti’nin egemenlik anlayışının ulusal değil, Şii-
İslami ilkeler doğrultusunda dinsel faktörlere dayanması idi. Başka bir ifadeyle,
ümmetçi söylemler iç politikada olduğu gibi dış politikanın da ideolojik temelini
oluşturdu. Özellikle devrimin ilk yıllarında söz konusu ideolojik temele dayanılarak
belirlenen İran dış politikası, geleneksel bir ulus devletin izlediği dış politika
davranışlarından çok daha farklı idi. Yakın ve orta vadede devrimi komşu ülkelere
yayma, uzun vadede ise dünyadaki tüm Müslümanları aynı çatı altında birleştirmeyi
amaçlamaktaydı. Ümmetçi söylemlere dayalı bu tür bir dış politikanın, İran’ın
devrim sonrası dönemde benimsediği ideolojinin başlıca
taahhüdü olmakla birlikte,
aynı zamanda, diğer Müslüman ülkelerin nazarında devrime meşruiyet kazandırma
çabası olduğu da göz ardı edilmemelidir. Ancak, izleyen bölümlerde de belirtileceği
gibi, “İkinci Cumhuriyet Dönemi” diye tanımlanan Humeyni’nin ölümünden sonraki
yıllarda ümmetçi söylemlerin dış politika uygulamalarında daha az vurgulandığı,
genellikle retorik düzeyinde kaldığı gözlemlenmiştir.
78
Olivier Roy,
Siyasal İslamın İflası, Metis Yayınları, İstanbul, 1995, s.234-235.
66
Üçüncü Bölüm: İran Dış Politikasında Kimlik Sorunsalı
I. İran Dış Politika Davranışlarını Etkileyen İç Siyasal Gelişmeler ve Etkenler
A. Post-İslamcılık ve Muhafazakar Söylemin Aşınması
1) Post-İslamcılık ve Post-İslamcı Epistemoloji Nedir?
İran’ın siyasal tarihinde Şii din adamlarının zaman zaman kendi içinde
farklı
gruplara bölünmesi (örneğin, Ahbari ve Usuli okulları), İslam devriminin
gerçekleşmesinden sonra da devam etti. Nitekim, Humeynici cephede karışıklık
yarattığı gerekçesiyle 2 Haziran 1987’de
Cumhuri-ye İslam Partisi’nin kapatılması
da ulema arasındaki bölünmelere çare olmadı
79
.
Bölünme bu kez, Humeyniciler
arasında oldu. Sağ kanadın siyaseti tekeline alma eğilimlerine karşı bir denge
oluşturmak isteyen Humeyni’nin kişisel izniyle, o zamana kadar ulemanın ana örgütü
olan
Came-ye Ruhaniyet-i Mübariz’den ayrılan (CRM- Militan Din Adamları
Topluluğu) “sol kanat”, 20 Mart 1988’de
Mecme-yi Ruhaniyun-u Mübariz (MRM –
Militan Din Adamları Birliği) örgütünü kurdu.
Böylelikle, İranlı siyasetçilerin Batılı
tanımlamalar olduğu gerekçesiyle şiddetle karşı çıkmalarına rağmen, ilk kez ulema
içinde sağ ve sol diye adlandırılan iki akım ortaya çıktı. Ne var ki, bu bölünmeler
Humeyni’nin ölümünden sonra da devam ederek, her iki ana akım içinde ayrı ayrı
“geleneksel sağ” (örneğin, CRM) ve “modern sağ” (örneğin, Rafsancani
önderliğindeki Kargozaran-e Sazendegi) ile “geleneksel sol” (örneğin, MRM) ve
“modern sol” (örneğin, İran İslam Devrimi Mücahitleri Örgütü) gibi yeni kanatların
79
1982’de Sovyet yanlısı komünist Tudeh Partisi yasaklandıktan sonra İran
siyaset sahnesinde kalan
tek legal, siyasi parti olan
Cumhuri-ye İslam Partisi’nin de kapatılmasıyla, o dönemden itibaren
67
ortaya çıkması ile gelişti. Bunun yanı sıra, İslam devriminin gerçekleşmesinde rol
alan, ancak modern tarzda din eğitimi alan bir çok entelektüel devrim mirasçılarının
din, toplum, siyaset ve bunlar arasındaki ilişkiler üzerine geliştirdiği sorgulamalar,
toplum içinde çok sayıda taraftar bularak mevcut siyasal yapıyı oldukça
karmaşıklaştırdı. İran siyasetinde dinsel alanın bu şekilde “plüralizme” doğru
ilerlemesi, doğal olarak bir takım ekonomik, toplumsal
ve siyasal gelişmeleri de
beraberinde getirdi. O kadar ki, kimilerine göre Muhammed Hatemi’nin 1997’de
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra İran’da uygulamaya koyduğu reformların temelini
oluşturan ve İran toplumunun yeni bir vizyon kazanmasını sağlayan bu
gelişmelerdi
80
. Başka bir ifadeyle, dinsel alanda ortaya çıkan gelişmeler, Hatemi
dönemiyle başlayan reform hareketlerini hazırlayan ön aşama olarak
değerlendirilebilir. Ancak reform hareketleriyle bağlantısı ne
düzeyde olursa olsun,
dinsel söylemlerin geçirdiği değişim süreci, İran siyasetine önemli ölçüde etki etmiş,
iç ve dış politikada gözle görülür yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
İranlı Müslüman entelektüellerin din, toplum ve siyaset üzerine düşünce
geliştirme çabaları yeni bir olgu değildir. Nitekim, İslam devriminden önce Ali
Şeraiti,
Mehdi Bazergan, Ebul Hasan Beni Sadr gibi Batı tarzı eğitim görmüş
entelektüeller, modern İslam toplumu modelinin özelliklerinin tanımlanması ve böyle
bir toplumun oluşturulması yönünde büyük emek harcamışlardı
81
. Bu entelektüeller
İran’da politika, siyasi parti olmaksızın yapılmaya başladı. Bkz: Oğuz ve Çakır,
Hatemi’nin İranı, s.
47-65.
80
Forough Jahanbakhsh, “Religious and Political Discourse in Iran: Moving Toward Post-
Fundamentalism”,
The Brown Journal of World Affairs, Vol. IX, Issue 2 (Winter/Spring, 2003),
s.243-254; Said Amir Arjomand, “The Reform Movement and the Debate on
Modernity and Tradition
in Contemporary Iran”,
Dostları ilə paylaş: