T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ uluslararasi iLİŞKİler anabiLİm dali



Yüklə 0,86 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/15
tarix26.11.2019
ölçüsü0,86 Mb.
#29695
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   15
İRANDA İSLAM KİMLİK VE



 
                                                                                                                                                 71 
-  Toplumda, ancak Allah’ın rızası doğrultusunda olan kanunlar geçerli olabilir. 
Halkın oyu, ancak Allah’ın hükmüne karşıt, onunla çelişkili olmadığı zaman 
geçerlilik kazanır. 
-  Allah’a inananların inançlarına göre, kanunlar, insanların dünya ve 
ahretlerinin güvencesi olmalıdır.     
Buna karşılık post-İslamcılar ise fakihlerin (din hukukçularının) en küçük 
eleştiriyi bile kabul etmeyen, yerli yersiz  şiddet uygulamalarına ve dayatmalarına 
rasyonalizmi, çoğulculuğu ve hoşgörüyü savunarak yanıt vermektedirler. Onlara göre 
yerleşik dinsel ideolojik anlayış insanı, kamusal ve siyasal faaliyetlere katılarak 
dinsel sorumluluklarını yerine getirmesi gereken birer ödev-bağlı  (duty-bound) kişi 
olarak görmektedir. Post-İslamcılar ise insanı, hak bağlı (right-bound) varlık olarak 
ele almakta ve insanın doğal haklarını şiddetle savunmaktadırlar.  Başka bir ifadeyle, 
İslam’da sadece ödevlerden bahsedip, haklardan söz etmemenin doğru olmayacağını 
belirtmektedirler. Nitekim, post-İslamcılara göre Tanrı’ya inanmak bir ödev değil, 
haktır.  Devrimci duygusallığa ve körü körüne taklitçiliğe karşı, akıl ve mantığın 
rolünü öne sürmektedirler. Ama bununla birlikte, fıkhı da reddetmemektedirler. Daha 
çok  İslam’ın siyasal misyon, şeriatın da siyasal yönetim mekanizması olduğu 
görüşüne karşı  çıkmaktadırlar.  İslam dininin yoruma açık olduğunu belirterek
İslam’ın demokrasiyle bağdaşabilecek şekilde yorumlanabileceğini, hatta bunun nasıl 
yapılacağını önermektedirler. Post-İslamcı düşünürlerden, daha önce de belirtildiği 
gibi post-İslamcı hareketlerin esas önderi sayılan Suruş,  İslam’ı özellikle siyasi 
haklar ve insan hakları konusunda yanlış yansıttığını iddia ettiği geleneksel din 

 
                                                                                                                                                 72 
düşüncesini sorgulayarak İslami demokrasinin iki temel özelliğe sahip olduğunu 
söylemektedir
88
:  
i) 
Özgürlük.  Buna göre gerçek inanç sahibi olmak için özgür olmak gerekir. 
Baskı yada zorlamayla inanç sahibi olmak gerçek inanç değildir. Anlamı 
“boyun eğmek” olan İslam, nasıl bir özgürlük vaat ediyor sorusunu ise 
şöyle yanıtlar:  Özgür bir şekilde teslim olmak yada boyun eğmek, 
özgürlüğü feda etmek anlamına gelmez. Dininizden yada inancınızdan 
vazgeçme özgürlüğünüz de olmalı
ii) 
Dinsel ideal. Suruş’a göre İslami demokrasiyi başka laik demokratik 
toplumlardan ayıran en belirgin özellik,  birincide hiçbir zorlama olmadan 
dinsel bir ideal uğruna çaba göstermenin ön plana çıkarılmış olmasıdır. 
Oysa ki öteki iktidar tiplerinde herhangi bir amaca yönelme söz konusu 
değildir.   
Laik muhalefetin aksine, İslam ile dini bağdaştırdığı için post-İslamcıların 
genç dindarlar arasında da çok sayıda taraftarları bulunmaktadır. Post-İslamcı 
hareketler Batılı yazarların da büyük ilgi odağı olmayı başarmıştır. Örneğin 
bunlardan Robin Wright, İran’daki bu tür yeni gelişmelerden bahsederken post-
İslamcılar hakkındaki iyimserliğini gizlememektedir: 
(…) Bu yeni tür İslamcılar belki de sonunda İran’da ve diğer İslam ülkelerinde gerçek bir güç dağılımı 
için geçerli nedenleri sağlayabilecekler. Belki bir gün tarih İran devrimini, başarılı olsun veya 
olmasın, İslam’ı demokrasiyle bağdaştırmaya çalışan ilk önemli deneme olarak değerlendirecek. (…) 
Ne tuhaftır ki, Soğuk Savaş sonrasında ortaya atılan ve İslam ile Batı arasında global bir çatışmanın 
kaçınılmaz olduğunu savunan teorilere en çok katkıda bulunan ülke, belki de bu çatışmanın tehlikesini 
azaltacak yada önleyecek fikirlerin yeşerdiği ve geliştiği ülke olacaktır
89

 
                                                           
88
 Jahanbakhsh, “Religious and Political Thoughts in Iran”, a.g.y.; Arjomand, a.g.y.; Sam Ghandchi, 
“What is Secularism?”, . Daha detaylı bilgi için 
bkz: Abdolkarim Soroush, Reason, Freedom and Democracy in Islam,  Oxford University Press, 
Oxford, 2000; Abdolkerim Soroush, Sirat-e Mustakim, Sirat, Tahran, 1998; Abdolkarim Soroush, 
Mudara va Mudiriyat, Serat, Tehran, 1997.  
89
 Wright, Son Büyük Devrim,  s. 73 

 
                                                                                                                                                 73 
 Post-İslamcı bilgi kuramları, bu görüşü benimseyen entelektüellerin dış 
politika ile ilgili yaklaşımlarında da kendini açıkça belli etmektedir
90
. Post-
İslamcılıkta Batı’nın ve Batılılaşmanın militanca eleştirisinden çok, kendi kimliğini 
bir farklılık  olarak ama diyalog ve karşılıklı alışveriş içinde koruyan bir uzlaşma 
arayışı tercih edilmektedir. Diğer bir deyişle,  ulusçu ve pragmatik yaklaşımlar, post-
İslamcı  dış politika görüşünün en belirgin özelliğidir.  İçerideki ve dışarıdaki 
rakiplerin kötü gösterilmesi ve İran’ın sorunlarının dış bir komplo sonucu oluştuğu 
iddiası üzerine kurulan tüm yaklaşımlar reddedilmektedir. Bunun yerine İran’ın 
dünyadaki yeri ve dünyaya katılımı tartışılmaktadır. 
 
B. Hatemi ve Reformasyon Süreci 
İran  İslam Devrimi’nin ortaya çıkışından sonra İran siyasal tarihi başlıca 
olarak iki döneme ayrılmaktadır: Birinci Cumhuriyet Dönemi ve İkinci Cumhuriyet 
Dönemi. Humeyni liderliğinde devrimin gerçekleşmesiyle başlayan Birinci 
Cumhuriyet döneminin sonunu veya diğer bir deyişle, İkinci Cumhuriyet Döneminin 
başlangıcını, kimileri Irak-İran Savaşının sona erme  (1988), kimileri ise 
Humeyni’nin ölüm tarihiyle göstermektedir
91
. Ancak hangisi temel alınırsa alınsın, 
Soğuk Savaş’ın son yıllarına da eşlik eden bu dönemle İran tarihinde bir dizi yeni 
gelişmelerin ortaya çıktığı kesindir. Haşemi Rafsancani’nin 1989 yılında 
Cumhurbaşkanı seçilmesiyle İran’da, özellikle ekonomik açıdan  ılımlı havalar 
esmeye başladı. Rafsancani’nin kısa, orta ve uzun vadeli stratejik kalkınma planları 
Irak-İran Savaşının ağır tahribatları ve buna bağlı olarak ardı ardına gelen ekonomik 
                                                           
90
 Khosrokhavar ve Roy, İran…, s. 190-200 
91
 Ahmed Hashim,  The Crisis of the Iranian State: domestic,foreign and security policies in post-
Khomeini Iran, Oxford University Press, New York, 1995, s.7-29. 

 
                                                                                                                                                 74 
krizler ve dış ilişkilerde içe dönük politikaların izlenmesi sonucunda derin 
bunalımlara gömülmüş İran toplumunu bir nebze de olsa teselli etti. Ancak yine de 
devrimin vaatleriyle ilgili düş  kırıklığı devam etmekteydi. Özellikle, yukarıda da 
bahsedildiği üzere, 90’ların başlarından itibaren ortaya çıkan post-İslamcı 
hareketlerin sivil toplum oluşturma girişimleri Velayet-i Fakih kurumunun 
sorgulanmasını gündeme getirerek sosyo-ekonomik krizlere siyasal meşruiyet krizini 
de ekledi. Bu tür çıkmazlar karşısında iki dönem üst üste Cumhurbaşkanı seçilen 
Rafsancani (1989-1993; 1993-1997) radikal ulemanın yoğun baskılarına rağmen 
ekonomik alanda daha liberal politikalar izlese de, toplumun siyasal-kültürel 
beklentilerine tatmin edici yanıt veremedi.              
 
1997 seçimlerine gelindiğinde, herkes muhafazakar Meclis Başkanı Ali Ekber 
Natık Nuri’nin cumhurbaşkanı seçileceğine kesin gözüyle bakıyordu. Ancak 
sandıktan çıkan oylar şaşırtıcı bir farkla, Rafsancani ekseninde yer alan ılımlı 
bürokratların ve ulemanın sol-radikal örgütünün (bkz: Mecma-yı Ruhaniyun-u 
Mübariz) aday gösterdiği Muhammed Hatemi’nin lehine çıktı. Hatemi’nin 1997 
seçimlerini kazanmasında, o dönemde Dini Lider Ali Hamaneyi ile arası pek iyi 
olmayan Rafsancani’nin desteği kadar, kendisinin Kültür ve İslam  İrşad Bakanı 
görevini sürdürürken (1982-1992) bir çok alanda attığı yenilikçi adımlar (örneğin, 
yasaklanmış yerli ve yabancı bir çok eserin basılmasına izin verilmesi gibi) ve seçim 
propagandası da etkili olmuştur.  
 
Hatemi’nin seçim öncesi propaganda sürecinde dile getirdiği söylemler, İran 
toplumunun ihtiyaç duyduğu gereksinimlerle birebir örtüşmekte idi. Her 
konuşmasında esas amacının hukuk düzenini geri getirme ve sivil bir toplum 
oluşturma olduğunu  ısrarla belirtiyordu. Konuşmalarında sık sık hukukun 

 
                                                                                                                                                 75 
üstünlüğünü, ifade özgürlüğünü, fırsat eşitliğinin yaratılmasını, yoksulluğun ortadan 
kaldırılmasını, ayrımcılığın yok edilmesini ve adaletsizliğe karşı mücadele gereğini 
vurgulayan Hatemi, seçileceği taktirde yeni kurulacak olan hükümetin halkla 
doğrudan işbirliği yapacağını vaat ediyordu. Seçmenler karşısında dile getirdiği 
Hükümet görevlileri, halkın hizmetçileridir”, “Adalet ve gelişme el ele gider. 
Adaletsiz gelişme yoksulluğa yol açar ve böylece toplumsal uçurumu büyütür” gibi 
sloganlar o güne değin İran siyasi platformunda pek alışılmamış şiarlardı
92
.  
Hatemi, toplumun talep ettiği değişimleri  İslami ilkeler çerçevesinde çok 
başarıyla yorumlayarak her kesimden oy almayı başardı. Bu nedenle olsa gerek, “din 
ve devlet adamı” sıfatıyla, katılım oranının % 88 olduğu 1997 cumhurbaşkanlığı 
seçimlerini geçerli oyların %69.93’ü ile kazandı. Hatemi’nin cumhurbaşkanı olarak 
seçilmesi, İran toplumunda o kadar etkili oldu ki bu dönemden itibaren reformcularla 
ilgili her etkinliğin ve grubun adlandırılmasında Dovvom-e Hordad, yani seçimlerin 
yapıldığı tarih olan 23 Mayıs ifadesi kullanılmaya başladı. Ayrıca, 2000 yılı 
parlamento seçimlerinde Hatemi yanlılarının en çok sandalye kazanan fraksiyon 
olması, reform yönlü hareketlenmeleri iyice canlandırdı.    
Hatemi, ikinci kez seçildiği 2001 cumhurbaşkanlığı seçimlerini de %79.07 
olmak üzere rakiplerine büyük fark atarak kazandı. En ilginç nokta ise seçim öncesi 
kampanyalarda Hatemi’nin 9 rakibinin kendilerini “reformcu” diye tanıtmasıdır. 
2001 seçimlerinin sonucu yerli ve uluslararası basında “Cumhurbaşkanlığı seçimleri, 
reform sürecini destekleyen çoğunluk için büyük bir zaferdi” diye açıklandı
93
.     
 
Hatemi’nin 1997’de yönetime geçmesinden sonra devlet yapısında öfkeli 
ideologların yerini ılımlı din adamları ve teknokratlar almaya başladı. Toplum 
                                                           
92
 Wright, Son Büyük Devrim, s. 63; Oğuz ve Çakır, Hatemi’nin İranı s. 123. 

 
                                                                                                                                                 76 
içerisinde dinsel davranış kodları gözle görülür ölçüde zayıflama trendine girdi. İç 
politikada siyasal çoğulculuk ve ifade özgürlüğü göreceli olarak artış  eğilimi 
gösterirken, dış politikada geleneksel radikal söylemlerden vazgeçilerek diyalog 
arayışları tercih edildi
94
. Bununla beraber,  Hatemi’nin başa geçmesiyle olumlu 
yeniliklerin ortaya çıktığı görüşünü herkes aynı ölçüde benimsememiştir. Örneğin 
Michael Rubin, Wright’tan farklı olarak, Hatemi’yle herhangi bir reform sürecinin 
başlamadığını, bunu sadece Batı medyasının inşa ettiğini belirtmektedir
95
. Bu konuda 
Batılı yazarları aşırı iyimser bulan Rubin’e göre Hatemi, cumhurbaşkanı olduğu 7 yıl 
zarfında herhangi bir  köklü değişim gerçekleştirememiştir. Rubin, Hatemi’nin esas 
doktrininin “Önce askeriye, sonra halk” olduğunu öne sürmekte ve bu konudaki 
görüşünü bir dizi veriyle desteklemektedir: 
-  Devlet bütçesinde büyük açık olmasına rağmen, Rusya, Çin ve Kuzey 
Kore’den alınan sofistike silahlara, Şehab füze programlarına devasa 
boyutlarda yapılan dengesiz harcamalar. 
-  1977 yılında (İslam devriminden iki sene önce) kişi başına düşen gelir 2.450 
ABD doları idi. 2002 yılına gelindiğinde ise kişi başına düşen gelir, 1.500 
dolardan azdır.  
-  2001 yılı itibarı ile nüfusun yaklaşık %15’i aşırı yoksulluk düzeyinde 
yaşamaktadır. 
-  Son 11 yılda ücretlerin genelde sabit kalmasına karşın, temel eşya fiyatlarında 
%20 artış tespit edilmiştir.  
                                                                                                                                                                     
93
 İran'da Hatemi Zaferi<www.aksam.com.tr>; Bertus Hendriks, “More Room for Manoeuvre”, 

Yüklə 0,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin