KISALTMALAR
DLT
: Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lügat-it-Türk Tercümesi (Çev. Besim Atalay),
C. I-II–III, TDK Yay., Ankara 1992.
DTS
: B. M. Nadelyev – D. M. Nasilov – E. R. Tenişev – A. M. Şçerbak (Red.),
Drevnetyurkskiy Slovar , NAUKA, Leningrad 1969.
ETG
: A. Von Gabain, Eski Türkçenin Grameri (Çev. Mehmet Akalin), TDK
Yay., Ankara 1988.
EUTS
: Ahmet Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü , Enderun Kitabevi,
İstanbul 1993.
KTS
: R.Toparlı – H.Vural – R.Karaatlı, Kıpçak Türkçesi Sözlüğü , TDK Yay.,
Ankara 2003.
OTG
: Talat Tekin, Orhon Türkçesi Gra meri, Simurg Yay., İstanbul 2003.
Diğer Kısaltmalar
agç.
: adı geçen çalışma
age.
: adı geçen eser
agm.
: adı geçen makale
agt.
: adı geçen tez
Alm.
: Almanca
Ar.
: Arapça
Bkz.
: Bakınız
Çin.
: Çince
Dung.
: Dunganca
Far.
: Farsça
Frs.
: Fransızca
Hint.
: Hintçe
Hol.
: Hollandaca
İng.
: İngilizce
İsp.
: İspanyolca
İtl.
: İtalyanca
Jap.
: Japonca
Kalm.
: Kalmukça
XXIV
Kırg.
: Kırgız Türkçesi
Krş.
: Karşılaştırınız
Lat.
: Latince
Moğ.
: Moğolca
Özb.
: Özbekçe
Pol.
: Polonyaca
Rus.
: Rusça
s.
: sayfa
Soğd.
: Soğdca
Tib.
: Tibetçe
Türk.
: Türkçe
Uyg.
: Uygurca
v.b.
: ve benzeri
v.d.
: ve diğerleri
Yun.
: Yunanca
İşaretler
~
: Benzerlik, denklik işareti (alternasyon)
<
: Bu şekle gider
>
: Bu şekilden gelir
C
: Consonant (Ünsüz)
H
: Arapça ve Farsça’daki “ ح = ó, خ = ò,
ھ = h” seslerini karşılar
S
: Arapça ve Farsça’daki “ س = s, ص = ã, ث = å “ seslerini karşılar
T
: Arapça ve Farsça sözcüklerdeki “ ط = ù , ت = t ” seslerini karşılar
V
: Vocal (Ünlü)
Z
: Arapça ve Farsça’daki “ ز = z; ض = ø; ظ = ô; ذ = õ” seslerini karşılar
1
GİRİŞ
1. Kırgız Adı
“Kırgız” adı ile ilgili çeşitli görüşler vardır. Bazı bilim adamları Kırgızlar ile
Hakasların aynı boydan olduklarını düşündüklerinden “Hakas” adını “Kırgız” adı yerine
kullanmışlardır. Ancak “Kırgız” adı eski dönemlerden beri yerli ve yabancı kaynaklarda
geçen bir sözcüktür. Yunanca’da “herkis”, Arapça ve Farsça’da “kırkız”, “hırhır” şeklinde
kullanıldığı görülür. Çince kaynaklarda ise daha farklı kullanımları vardır. Örneğin Han
metinlerinde “tszyan’-gun”, Tan metinlerinde “sya-tszyası”, Yuan metinlerinde “tszilitszisı”
şeklinde kullanılmıştır.
1
“Kırgız” adının tarihi metinlerdeki faklı kullanımları nedeniyle bu ad için farklı
etimolojiler yapılmıştır. Yaygın halk etimolojisine göre “Kırgız” adı “kırk + kız”
sözcüklerinden gelmektedir. Bu ad üzerinde çeşitli efsaneler de anlatılmakla beraber bir diğer
yaygın görüş bu adın “kırk” sözcüğüne “-z” çoğul ekinin getirilmesiyle oluştuğudur. Bu
yaygın görüşlerin dışında Vambery, “Kırgız” adının “kır + giz” (kır gezen) sözcüklerinden
oluştuğunu; Bernard Munkaçı “kır + Oğuz” sözcüklerinden oluştuğunu, Radloff “kırk + yüz”
sözcüklerinden oluştuğunu, G. Şupka “kırk + Guz” sözcüklerinden oluştuğunu, Şilegul
“kırmızı + yüz” sözcüklerinden oluştuğunu, Deverya Çince’deki “kien kun” sözcüklerinden
oluştuğunu ileri sürer. “Kırgız” adının “kırk + Oğuz” dan geldiğini savunanlar da vardır.
2
2. Kırgız Tarihi
Kırgızlar ilk devletlerini milattan önce “Ki-Ku, Kien-Kun, Gen-Gün veya Gegun”
adıyla bugünkü Kırgızistan’ın doğu ve kuzeydoğusunda kurmuşlardır. Bir dönem Hun
himayesi altında yaşamışlar ve ardından Hakas devletini kurmuşlardır. Hakimiyetlerini
kaybedince ilk önce Göktürk devletinin daha sonra 758 yılında Uygurların himayesinde
yaşamışlardır. Ticaretle uğraşan Kırgızlar, ağır vergi uygulamalarına baş kaldırarak Uygur
devletinin kuzeyini ele geçirmişlerdir. Burada kurdukları devlet onuncu yüzyılda Kara
Hıtayların istilasına uğramış ve böylece on ikinci yüzyıla kadar Karahanlı devletinin
hakimiyeti altında yaşamışlardır. Oyratlarla başlattıkları isyan neticesinde 1399 yılında tekrar
bağımsız olmuşlar; ancak Timur, kısa süre sonra Kırgızları hakimiyeti altına almıştır. Bu
dönemlerde Moğol istilasına uğrayan Kırgızlar çok zor durumda kalmışlardır. Bazı Kırgızlar
1
Yuliy Hudyakov, “Yenisey Kırgızdarının Tarıhı - Kırgız Etnonimi Cönündö”,
Kırgızdar I (Yay. Haz.
Keneş Cusupov), Kırgızstan, Bişkek 1993, s. 118-119.
2
Ahmet Buran - Ercan Alkaya,
Çağdaş Türk Lehçeleri, Akçağ Yay., Ankara, 2001, s. 223.
2
Moğol istilasından kurtulmak için Kazak bozkırlarına göç etmek zorunda kalmışlardır.
Buralarda yaşayan Kırgızlara Kazak Kırgızları, ana yurtlarındaki Kırgızlara da Kara Kırgızlar
denmiştir. Moğol hakimiyetinin ardından Çağatay devletinin yönetiminde yaşamışlardır. 16. -
17. yüzyıllarda Kalmuk ve Moğollarla mücadeleye devam eden Kırgızların bu mücadelesi,
Manas destanına da konu olmuştur.
3
17. yüzyılın ortalarında kuzeyde Rus tehlikesi de
oluşmuştu. Buna rağmen Kalmuk tehlikesi karşısında Ruslardan destek alınınca Batı
Türkistan’ın büyük bir kısmı Rus işgaline uğradı. Çağatay devleti 18. yüzyılda üç hanlığa
ayrılınca Kırgızların büyük çoğunluğu 1700 yılında Fergana vadisinde kurulan Hokand
Hanlığı hakimiyetinde yaşadı. Kırgızların Hokand Hanlığı’ndaki nüfus çoğunluğu devlet
yönetimindeki nüfuzlarını artırdı ve hanlık Kırgızların idaresine geçti. 19. yüzyılda Hokand
Hanlığı Rus işgaline uğradı. Ruslar, işgale karşı zaman zaman Türkistan’ın çeşitli illerinde
yürütülen isyan hareketlerini kanlı bir biçimde bastırdı. 1 Mayıs 1918’de Türkistan Otonom
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı olarak Kırgızistan kuruldu. O dönemde Kırgızistan’a
Evliya Ata’nın bir bölümü, Namangan ile Andican’ın büyük bölümü, Fergana ve Hokand’ın
bazı bölgeleri, Oş ve Pamir’in kuzeyi düşmüştü.
4
Başkenti Bişkek olan o dönemki devletin
başına, ilk Kırgız dilcisi Kasım Tınıstanov getirilmişti. Bolşeviklerin Türkistan’ı işgal
etmesiyle bu devletin ömrü de sona ermiştir. Ardından 1925’te özerk vilayet, 1926’da özerk
cumhuriyet, 5 Aralık 1936’da Sovyetler Birliği cumhuriyeti olur.
5
Kırgızistan, 15 Aralık 1990
tarihinde hakimiyetini, 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir.
3. Kırgız Edebiyatı
Kırgız Edebiyatı, çok zengin bir sözlü edebiyat temelinde gelişme göstermiştir. Başta
“Manas” olmak üzere “Kococaş”, “Er Tabıldı”, “Er Töştük” gibi destanlar, halk hikayeleri,
masallar, atasözleri, bilmece ve tekerlemeler sözlü geleneğin en zengin unsurlarıdır. Bu sözlü
gelenek, Kırgız Türklerinin tarihiyle, yaşama biçimiyle, düşünce yapısıyla yoğrulmuştur.
Kırgız Türklerinde sözlü edebiyat bu kadar gelişmiş olmasına rağmen yazılı edebiyat
ancak 20. yüzyılın başlarında gelişme göstermiştir. Kırgız Türkçesi ile yazılan ilk eser
1911’de çıkan Moldo Kılıç Şamırkanuulu’nun “Zilzala” adlı şiir kitabıdır. İlk Kırgızca gazete
1924 yılında çıkmaya başlayan “Erkin Too” gazetesidir. Daha sonra 1927’de “Kızıl
Kırgızistan”, 1928’de “Canı Madaniyat Colunda” gibi dergi ve gazeteler çıkmaya başlar.
6
Bu
gazete ve dergilerin çıkmasıyla Kırgız yazılı edebiyatı büyük gelişmeler göstermiştir. Kasım
3
Ahmet Buran - Ercan Alkaya,
age., s. 224.
4
Mehmet Saray, “Kırgızistan” Maddesi, İ
slam Ansiklopedisi, C. 25, Ankara 2002, s. 443.
5
Ahmet Buran - Ercan Alkaya,
age., s. 224.
6
Hülya Kasapoğlu Çengel,
Kırgız Türkçesi Grameri, Akçağ Yay., Ankara 2005, s. 32.
3
Tınıstanov’un öğrenciler için Kırgız Türkçesiyle yazdığı ders kitapları, Aalı Tokombaev’in
“Kanlı Yıllar” adlı eseri, Cusup Turusbekov’un 1916’daki Kırgız ayaklanmasını konu edinen
ilk müzikal dramı, Kırgız nesrinin ilk temsilcilerinden Tügölbay Sıdıkbekov’un
“Zamanımızın İnsanları” adlı romanı, Aalı Tokombaev’in ve Mukay Elebaev’in köy
romanları Kırgız milli edebiyatının ilk ürünleri sayılır.
Kırgız Edebiyatı’nda işlenen temalar genellikle dönemin şartlarına uygundur. 1920-30
yılları arasındaki ürünlerde sosyalist gelişme ve eşitlik, II. Dünya savaşı dönemindeki
ürünlerde Rus cephesinin başarısı, 1950’li yıllarda gelenekçilik ve yenilikçilik konuları
işlenmiştir. 1960-70 yılları arasındaki ürünlerde sosyalist rejim ve Lenin övülmüştür.
1980’den bağımsızlığa kadar geçen sürede de rejime yönelik övgülerin yavaş yavaş ortadan
kalktığı ve bireysel temalara yönelme olduğu görülmüştür.
Kırgız Edebiyatı denilince akla çok önemli iki değer gelir: Manas destanı ve Cengiz
Aytmatov (12 Aralık 1928 – 10 Haziran 2008). Manas destanı; 1856 yılında Kazak Çokan
Valihanov tarafından dünyaya tanıtılan, 1922-1926 yılları arasında yazıya geçirilen, beş yüz
bin mısradan fazla hacmiyle dünyanın en uzun destanıdır. Cengiz Aytmatov (12 Aralık 1928
– 10 Haziran 2008) ise dünyanın en önde gelen yazarlarından birisidir. Cemile, Yüz Yüze,
Selvi Boylum, İlk Öğretmen, Deve Gözü, Toprak Ana, Elveda Gülsarı, Beyaz Gemi, Gün Olur
Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Deniz Kıyısında Koşan Alaca Köpek, Kızıl Elma,
Samancının Yolu, Fujiyama, Cengiz Han’a Küsen Bulut, Erken Gelen Turnalar
gibi eserleri
birçok yabancı dile çevrilerek okunmuş ve bu eserler O’na haklı bir ün kazandırmıştır.
4. Dil ve Alfabe
Kırgız Türkçesi, Kıpçak grubunun Aral-Hazar koluna bağlı bir Türk lehçesidir.
Günümüzde Kuzey ve Güney olmak üzere iki ana ağız bölgesine ayrılmış olan Kırgız
Türkçesi, yazı dilinde Kuzey ağzını esas almıştır.
7
Tarihi olarak üç gelişim evresi geçirmiştir. Eski Kırgız Türkçesi VII. – IX. yüzyıllar
arasını kapsar. Bu dönem, daha çok Eski Uygur ve Oğuz Türkçeleri ile bağlantılı olan bir
dönemdir. Orta Kırgız Türkçesi X. – XV. yüzyıllar arasını kapsar. Bu dönem, sözlü
edebiyatın ön planda olduğu bir dönemdir. Yeni Kırgız Türkçesi ise XV. yüzyıldan sonraki
dönemi kapsar. XVIII. yüzyıldan 1917 Ekim Devrimi’ne kadar geçen sürede de ağız
farklılıkları belirginleşmiştir.
8
B. Y. Yunusaliev ise Kırgız Türkçesi’nin tarihi gelişimini dört
dönemde açıklar: Birinci dönem I. – VIII. yüzyıl arasını kapsayan dönemdir. Bu dönemde
7
B. O. Oruzbaeva, “Kirgizskiy Yazık”,
Yazıki Mira, Tyurkskie Yazıki, Bişkek 1997, s. 286-298.
8
Ahmet Buran - Ercan Alkaya,
age., s. 225.
4
Kırgızlar Yenisey’de yaşamaktadırlar ve Kırgız Türkçesi Hakasça ve Tuvaca ile dilbirliği
içerisindedir. İkinci dönem VIII. – XIII. yüzyıl arasını kapsar. Bu dönemde Kırgız boyları
Yukarı Yenisey’den batıya hareket etmişler, uzun süre Güney Altay’da yaşamışlar ve böylece
Altayca ile ortak unsurlar oluşmuştur. Üçüncü dönem XIV. – XVI. yüzyıl arasını kapsar. Bu
dönem, tarihi Kırgız Türkçesinin Tyan Şan dönemidir. Bu dönemde Kırgız Türkçesi karakter
kazanmaya başlamış, Orta Asya halklarının dilleriyle kurduğu ilişki sayesinde leksik ve
gramer özellikleri oluşmuştur. Dördüncü dönem ise XVI. yüzyıldan başlayan ve günümüze
kadar devam eden dönemdir. Bu dönem Yeni Kırgız Türkçesi dönemi olarak da bilinir.
9
Kırgız aydınlarının yazı dili oluşturma gayretleri sonucunda bugün Kırgız Türkçesi,
bağımsız Kırgızistan Cumhuriyeti’nin resmi dili olarak her alanda kullanılabilmektedir. Fakat
uzun süren Çarlık ve Sovyet dönemleri sırasında zorunlu tutulan Rusça halen yaygınlığını
korumaktadır. Bu nedenle Mayıs 2000’de devletin ikinci resmi dili olarak Rusça kabul
edilmiştir. Kırgızistan meclisinin 12 Şubat 2004 tarihli oturumunda alınan 36 maddelik
kararın 2 Nisan 2004’te dönemin cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasıyla, her türlü
uluslararası yazışmada Kırgızca ve Rusça’nın kullanılabileceği, devlet işlerinde çalışan
herkesin Kırgızca bilmesi gerektiği kanunlaştırılmış oldu. Rusların kanuna karşı çıkmasından
dolayı kanunun uygulamaya geçmesi için 15 yıllık geçiş süresi belirlendi.
10
Kırgızlar, çeşitli tarihlerde alfabe değişiklikleri yaşamışlardır. İlk olarak 1913’te
Esenkalı Arabay Kırgızlar için bir alfabe düzenlemiştir. Daha sonra 1923 yılında bazı
işaretlerin ilavesiyle Arap alfabesini alan Kırgızlar, 1926’dan başlayarak basamak basamak
alfabelerini Latinleştirdiler ve bunu 1928’de tamamlayarak Latin alfabesini kabul ettiler.
1940’da “ñ, ü, ö” seslerini karşılayan harfler de alfabeye eklenerek Kiril alfabesine geçilmesi
kararlaştırıldı.
11
Günümüzde de bu kiril alfabesi kullanılmaktadır. Bişkek’te 3 Mart 1992’de
Kırgızistan ile Türkiye arasında imzalanan Eğitim, Kültür ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği
Anlaşması ile Latin alfabesine geçiş çalışmaları yapılmış, fakat bu anlaşma kağıt üzerinde
kalmıştır.
Kırgızlar, 20. yüzyılın başlarına kadar Kazan, Taşkent gibi ilim ve kültür
merkezlerindeki medreselerde eğitim görmekteydi. Ancak o dönemlerde okuma oranı
düşüktü. Sovyetler döneminde okuma oranında büyük artışlar gözlendi. Sovyetler, amaçlarına
uygun insan tipi yetiştirmenin yolunun eğitimden geçtiğini düşündüklerinden eğitime büyük
önem verdiler. 1924’te 457 ilkokul ve 2 ortaokul varken 1935’te bu sayı 1562 ve 106’ya
9
B. O. Oruzbaeva,
agm., s. 287-288.
10
Ahmet Buran, “Kırgızistan’daki Dillerin Bugünü ve Geleceği”,
Makaleler (Yay. Haz. Ercan Alkaya -
S. Kaan Yalçın - Murat Şengül), Turkısh Studies Publication, Ankara 2008, s. 246-248.
11
B. O. Oruzbaeva,
agm., s. 287.
5
yükselmiştir. Aynı yıl içinde kırk civarında gazete ile 124 eser neşredilmiştir. 1934’te yedi
yıllık ilkokul, 1950’lerde ise kız çocuklarını bu okullarda okutma zorunluluğu
getirilmiştir.
1971-1972 istatistiklerine göre Kırgızistan’daki ilköğretim kurumlarının sayısı 1810 olup, bu
okullara 1 milyon civarında öğrenci devam etmekteydi. Bu dönemde orta dereceli okul sayısı
36 olup buralarda 42 bin civarında öğrenci okuyordu. Yükseköğretim kurumlarında ise
yaklaşık 50 bin öğrenci eğitim almaktaydı.
12
Günümüzde Kırgızistan’da okuma yazma
bilmeyen yok gibidir ve ülkenin eğitim seviyesi çok yüksektir.
12
Mehmet Saray,
agm., s. 444.
6
I. BÖLÜM
1. SES
Konuşma organlarımızın düzenli çalışmasıyla anlamlı sözcükler ve tümceler
oluşturmak için ağzımızdan çıkardığımız birimlere ses denir.
13
Ya da sesler manası olmayan,
fakat manalı veya vazifeli gramer birlikleri yapmaya yarayan dil birlikleridir.
14
Sesler, biçimli
ve biçimsiz şekilde olabilir. Dilin anlamlı parçalarını oluşturan her bir ses, biçimli sestir.
Bunun dışında doğada oluşan diğer sesler (henüz konuşamayan çocukların veya duyma
engellilerin çıkardıkları sesler; yağmurun, araçların, ağaçların ve diğer şeylerin çıkardıkları
sesler) biçimsiz seslere girer. Dil araştırmalarının konusunu ise biçimli sesler ilgilendirir.
Çünkü bu tür sesler, ses organları ile vücuttaki hava akımının uyumundan oluşur.
Sesler anlamlı birimleri oluştururlar. Anlamlı birimler içinde seslerin iki tür özelliği
vardır: ayırıcı özellik, çevresel özellik. Ayırıcı özellikler, eş uzunlukta iki birimin anlamını
birbirinden ayıran özelliklerdir.
15
Örneğin; “soo (sağ)” ile “zoo (kaya)” sözcükleri, tonsuz “s”
ve tonlu “z” ile birbirinden ayrılırlar. Kısaca ünsüzlerde ses tellerinin titreşip titreşmemesi
ayırıcı bir özellik oluşturmuştur. Diğer yandan “köl (göl)” sözcüğü “qol (el)” sözcüğünden
baştaki ünsüzünün ince olmasından dolayı ayrılmaz; yanlarındaki ünlüden dolayı ince ya da
kalın olmuşlardır. Bu da çevresel bir özelliktir.
Dildeki sesler kendi içerisinde ikiye ayrılırken bir terim tartışması da ortaya çıkar ve
kabul gören görüşe göre de sesler “sesli” ve “sessiz” olarak değil, “ünlü” ve “ünsüz” olarak
ayrılmalıdır.
16
2. ÜNLÜLER
Teşekkülleri sırasında ses geçidinde belirli hiçbir takıntıya uğramayan, hiçbir engelle
karşılaşmayan seslere vokal (ünlü) adı verilir.
17
Ünlüler özgür ve gürültüsüz seslerdir. Çünkü,
ünlülerin çıkışında ciğerlerden gelen hava ağız ya da burun boşluğunda bir engele
rastlamaksızın dışarı çıkar; konuşma organlarının herhangi bir yerinde kapanma ya da
daralma olmaz, bu nedenle bir hışırtı ya da fışırtı gibi gürültü duyulmaz. Ünlülerin çıkışında
en önemli görevi üstlenenler dil, çene ve dudaklardır. Bunların alt öbeklenmesi bu organların
13
Nevin Selen,
Söyleyiş Sesbilimi Akustik Sesbilim ve Türkiye Türkçesi, TDK Yay., s. 21.
14
Muharrem Ergin,
Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yay., İstanbul 1999, s. 30.
15
Ömer Demircan,
Türkiye Türkçesinin Ses Düzeni Türkiye Türkçesinde Sesler, TDK Yay.,
Ankara 1979, s. 32.
16
Ömer Demircan,
age., s. 56.
17
Muharrem Ergin,
age., s. 34.
7
durumuna göre yapılır.
18
Kırgız Türkçesinin Kiril alfabesinde şu ünlüler bulunur: a (А-а ), e
(Э-э ), e/ye (Е-е ), ı (Ы-ы ), i (И-и ), o (О-о ), ö (Ө -ө ), u (У-у ), ü (Ү-ү ), ya (Я-я ), yo/yö (Ë-ë ),
yu (Ю-ю ). Bu on iki ünlünün dördü (Е-е, Я-я, Ë-ë, Ю-ю) “y” ünsüzüyle beraber alıntı
sözcüklerde kullanılır. Kırgız Türkçesindeki altı uzun ünlü şunlardır: aa (АA-аa ), ee (ЭЭ -ээ ),
oo (ОO-оo ), öö (ӨӨ -өө ), uu (УУ -уy ), üü (ҮY-үү ). Diğer ye/ye (Е-е ), ı (Ы-ы ), i (И-и ), ya
(Я-я ), yo/yö (Ë-ë ), yu (Ю-ю ) ünlülerinin uzun biçimi yoktur.
Kırgız Türkçesinde “Э -э (E-e)” ünlüsü sözcüklerin ön sesinde “Э -э (E-e)” biçiminde
yazılırken, iç ve son seslerde “ E-e (E-e)” biçiminde yazılır.
Bazı kaynaklar, 8 kısa ünlü ( a, e, ı, i, o, ö, u, ü) ve 6 da uzun ünlü ( aa, ee, oo, öö, uu,
üü) olmak üzere Kırgız Türkçesinde 14 ünlünün varlığını kabul eder.
19
Bazı kaynaklar ise
Kırgız Türkçesinde 12 ünlü harf ( a, e, ı, i, o, ö, u, ü, ya, ye, yo/yö, yu), 14 ünlü ses ( a, e, ı, i,
o, ö, u, ü, aa, ee, oo, öö, uu, üü) olduğunu kabul eder.
20
3. ÜNLÜ - ÜNSÜZ FARKI
Ünlü ve ünsüzler arasındaki farklar konusunda çeşitli görüşler vardır. Yaygın görüşe
göre ünlüler ile ünsüzler arasındaki temel fark, ünlülerin bir seslem (hece) oluşturmasına
karşın, ünsüzler özgür olmayan seslerdir. Çünkü, ancak bir ünlü eşliğinde seslem (hece)
oluştururlar.
21
Fakat; bazı yabancı dillerde ünsüzlerin de hece oluşumunda etkili olması,
diftonglarda iki ünlü bulunmasına rağmen bu iki ünlünün tek hece oluşturması ünlü-ünsüz
ayrımında hece ölçütünü tartışmalı hale getirir.
Diğer bir ayrım gürültülü teşekkül edip etmemelerine göre yapılmıştır. Necip Üçok:
“Her ne kadar vokaller seslerle vücut bulurlar, konsonlar da gürültü ile teşekkül ederlerse de
m, n, ŋ , l, r, v, w,y
‘nin gürültüsüz de artiküle edildikleri görülebilir. Öte yandan bütün
vokaller de, mesela fısıldama anında olduğu gibi, gürültülü olabilirler.”
22
görüşündedir.
Demircan ise aralarındaki farkı şöyle açıklar: “Ünlü, tek başına bir seslem olabilir (‘o, i’ için);
ünsüzler olamaz. Yine de vurgusuz olan sözcük sonundaki seslemlerde ünlü görevinde
ünsüzler bulunabilir.” der ve bunlara “yarı ünsüz” adını verir. “Ünlü gibi çıkıp da seslem
yanlarında kullanılan seslere ‘yarı ünlü’ denmektedir. Örneğin Türkçe ‘y’ sesi sözcük
sonunda ötümsüzleşmekle birlikte bir yarı ünlü sayılabilir: yay, say, yaya.”
23
Nevin Selen ise:
18
Nevin Selen,
age., s. 21.
19
B. O. Oruzbaeva,
agm., s. 288.
20
S. Üsönaliev - B. Ömüraliev,
Azırkı Kırgız Tilinin Tablitsaları (Fonetika, Morfologiya cana
Sintaksis), ARHİ, Bişkek 2003, 1. tablo.
21
Nevin Selen,
Dostları ilə paylaş: |