T. C. Firat üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ TÜrk diLİ ve edebiyati anabiLİm dali kirgiz tüRKÇESİnde üNSÜzler ve



Yüklə 1,86 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/43
tarix22.05.2020
ölçüsü1,86 Mb.
#31386
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43

KISALTMALAR
DLT
:  Kaşgarlı  Mahmut, Divanü  Lügat-it-Türk  Tercümesi  (Çev.  Besim  Atalay),
C. I-II–III, TDK Yay., Ankara 1992.
DTS
: B.  M.  Nadelyev –  D.  M.  Nasilov –  E.  R.  Tenişev –  A.  M.  Şçerbak  (Red.),
Drevnetyurkskiy Slovar , NAUKA, Leningrad 1969.
ETG
:  A.  Von  Gabain, Eski  Türkçenin  Grameri   (Çev.  Mehmet  Akalin),  TDK
Yay., Ankara 1988.
EUTS
:  Ahmet  Caferoğlu, Eski  Uygur  Türkçesi  Sözlüğü ,  Enderun  Kitabevi,
İstanbul 1993.
KTS
:  R.Toparlı –  H.Vural –  R.Karaatlı, Kıpçak  Türkçesi  Sözlüğü ,  TDK  Yay.,
Ankara 2003.
OTG
: Talat Tekin, Orhon Türkçesi Gra meri, Simurg Yay., İstanbul 2003.
Diğer Kısaltmalar
agç.
: adı geçen çalışma
age.
: adı geçen eser
agm.
: adı geçen makale
agt.
: adı geçen tez
Alm.
: Almanca
Ar.
: Arapça
Bkz.
: Bakınız
Çin.
: Çince
Dung.
: Dunganca
Far.
: Farsça
Frs.
: Fransızca
Hint.
: Hintçe
Hol.
: Hollandaca
İng.
: İngilizce
İsp.
: İspanyolca
İtl.
: İtalyanca
Jap.
: Japonca
Kalm.
: Kalmukça

XXIV
Kırg.
: Kırgız Türkçesi
Krş.
: Karşılaştırınız
Lat.
: Latince
Moğ.
: Moğolca
Özb.
: Özbekçe
Pol.
: Polonyaca
Rus.
: Rusça
s.
: sayfa
Soğd.
: Soğdca
Tib.
: Tibetçe
Türk.
: Türkçe
Uyg.
: Uygurca
v.b.
: ve benzeri
v.d.
: ve diğerleri
Yun.
: Yunanca
İşaretler
~
: Benzerlik, denklik işareti (alternasyon)
<
: Bu şekle gider
>
: Bu şekilden gelir
C
: Consonant (Ünsüz)
H
: Arapça ve Farsça’daki “ ح = óخ = ò,
ھ = h” seslerini karşılar
S
: Arapça ve Farsça’daki “ س = s, ص = ã, ث = å “ seslerini karşılar
T
: Arapça ve Farsça sözcüklerdeki “ ط = ù , ت = t ” seslerini karşılar
V
: Vocal (Ünlü)
Z
: Arapça ve Farsça’daki “ ز = z; ض = ø; ظ = ô; ذ = õ” seslerini karşılar

 
1
GİRİŞ 
 
1. Kırgız Adı  
 
“Kırgız”  adı  ile  ilgili  çeşitli  görüşler  vardır.  Bazı  bilim  adamları  Kırgızlar  ile 
Hakasların  aynı  boydan  olduklarını  düşündüklerinden  “Hakas”  adını  “Kırgız”  adı  yerine 
kullanmışlardır.  Ancak  “Kırgız”  adı  eski  dönemlerden  beri  yerli  ve  yabancı  kaynaklarda 
geçen  bir  sözcüktür.  Yunanca’da  “herkis”,  Arapça  ve  Farsça’da  “kırkız”,  “hırhır”  şeklinde 
kullanıldığı  görülür.  Çince  kaynaklarda  ise  daha  farklı  kullanımları  vardır.  Örneğin  Han 
metinlerinde  “tszyan’-gun”,  Tan  metinlerinde  “sya-tszyası”,  Yuan  metinlerinde  “tszilitszisı” 
şeklinde kullanılmıştır. 
1
 
“Kırgız”  adının  tarihi  metinlerdeki  faklı  kullanımları  nedeniyle  bu  ad  için  farklı 
etimolojiler  yapılmıştır.  Yaygın  halk  etimolojisine  göre  “Kırgız”  adı  “kırk  +  kız” 
sözcüklerinden gelmektedir. Bu ad üzerinde çeşitli efsaneler de anlatılmakla beraber bir diğer 
yaygın  görüş  bu  adın  “kırk”  sözcüğüne  “-z”  çoğul  ekinin  getirilmesiyle  oluştuğudur.  Bu 
yaygın  görüşlerin  dışında  Vambery,  “Kırgız”  adının  “kır  +  giz”  (kır  gezen)  sözcüklerinden 
oluştuğunu; Bernard Munkaçı “kır + Oğuz” sözcüklerinden oluştuğunu, Radloff “kırk + yüz” 
sözcüklerinden  oluştuğunu,  G.  Şupka  “kırk  +  Guz”  sözcüklerinden  oluştuğunu,  Şilegul 
“kırmızı  +  yüz”  sözcüklerinden  oluştuğunu,  Deverya  Çince’deki  “kien  kun”  sözcüklerinden 
oluştuğunu ileri sürer. “Kırgız” adının “kırk + Oğuz” dan geldiğini savunanlar da vardır.
2
 
 
2. Kırgız Tarihi 
 
Kırgızlar  ilk  devletlerini  milattan  önce  “Ki-Ku,  Kien-Kun,  Gen-Gün  veya  Gegun” 
adıyla  bugünkü  Kırgızistan’ın  doğu  ve  kuzeydoğusunda  kurmuşlardır.  Bir  dönem  Hun 
himayesi  altında  yaşamışlar  ve  ardından  Hakas  devletini  kurmuşlardır.  Hakimiyetlerini 
kaybedince  ilk  önce  Göktürk  devletinin  daha  sonra  758  yılında  Uygurların  himayesinde 
yaşamışlardır.  Ticaretle  uğraşan  Kırgızlar,  ağır  vergi  uygulamalarına  baş  kaldırarak  Uygur 
devletinin  kuzeyini  ele  geçirmişlerdir.  Burada  kurdukları  devlet  onuncu  yüzyılda  Kara 
Hıtayların  istilasına  uğramış  ve  böylece  on  ikinci  yüzyıla  kadar  Karahanlı  devletinin 
hakimiyeti altında yaşamışlardır. Oyratlarla başlattıkları isyan neticesinde 1399 yılında tekrar 
bağımsız  olmuşlar;  ancak  Timur,  kısa  süre  sonra  Kırgızları  hakimiyeti  altına  almıştır.  Bu 
dönemlerde Moğol istilasına uğrayan Kırgızlar çok zor durumda kalmışlardır. Bazı Kırgızlar 
                                                 
1
 Yuliy Hudyakov, “Yenisey Kırgızdarının Tarıhı - Kırgız Etnonimi Cönündö”, 
Kırgızdar I (Yay. Haz. 
Keneş Cusupov), Kırgızstan, Bişkek 1993, s. 118-119. 
2
 Ahmet Buran - Ercan Alkaya, 
Çağdaş Türk Lehçeleri, Akçağ Yay., Ankara, 2001, s. 223. 

 
2
Moğol  istilasından  kurtulmak  için  Kazak  bozkırlarına  göç  etmek  zorunda  kalmışlardır. 
Buralarda yaşayan Kırgızlara Kazak Kırgızları, ana yurtlarındaki Kırgızlara da Kara Kırgızlar 
denmiştir. Moğol hakimiyetinin ardından Çağatay devletinin yönetiminde yaşamışlardır. 16. - 
17.  yüzyıllarda  Kalmuk  ve  Moğollarla  mücadeleye  devam  eden  Kırgızların  bu  mücadelesi, 
Manas  destanına  da  konu  olmuştur.
3
  17.  yüzyılın  ortalarında  kuzeyde  Rus  tehlikesi  de 
oluşmuştu.  Buna  rağmen  Kalmuk  tehlikesi  karşısında  Ruslardan  destek  alınınca  Batı 
Türkistan’ın  büyük  bir  kısmı  Rus  işgaline  uğradı.  Çağatay  devleti  18.  yüzyılda  üç  hanlığa 
ayrılınca  Kırgızların  büyük  çoğunluğu  1700  yılında  Fergana  vadisinde  kurulan  Hokand 
Hanlığı  hakimiyetinde  yaşadı.  Kırgızların  Hokand  Hanlığı’ndaki  nüfus  çoğunluğu  devlet 
yönetimindeki  nüfuzlarını  artırdı  ve  hanlık  Kırgızların  idaresine  geçti.  19.  yüzyılda  Hokand 
Hanlığı  Rus  işgaline  uğradı.  Ruslar,  işgale  karşı  zaman  zaman  Türkistan’ın  çeşitli  illerinde 
yürütülen isyan hareketlerini kanlı bir biçimde bastırdı. 1 Mayıs 1918’de Türkistan Otonom 
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı olarak Kırgızistan kuruldu. O dönemde Kırgızistan’a 
Evliya Ata’nın bir bölümü, Namangan ile Andican’ın büyük bölümü, Fergana ve Hokand’ın 
bazı  bölgeleri,  Oş  ve  Pamir’in  kuzeyi  düşmüştü.
4
  Başkenti  Bişkek  olan  o  dönemki  devletin 
başına,  ilk  Kırgız  dilcisi  Kasım  Tınıstanov  getirilmişti.  Bolşeviklerin  Türkistan’ı  işgal 
etmesiyle bu devletin ömrü de sona ermiştir. Ardından 1925’te özerk vilayet, 1926’da özerk 
cumhuriyet, 5 Aralık 1936’da Sovyetler Birliği cumhuriyeti olur.
5
 Kırgızistan, 15 Aralık 1990 
tarihinde hakimiyetini, 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. 
 
3. Kırgız Edebiyatı  
 
Kırgız Edebiyatı, çok zengin bir sözlü edebiyat temelinde gelişme göstermiştir. Başta 
“Manas”  olmak  üzere  “Kococaş”,  “Er  Tabıldı”,  “Er  Töştük”  gibi  destanlar,  halk  hikayeleri, 
masallar, atasözleri, bilmece ve tekerlemeler sözlü geleneğin en zengin unsurlarıdır. Bu sözlü 
gelenek, Kırgız Türklerinin tarihiyle, yaşama biçimiyle, düşünce yapısıyla yoğrulmuştur.  
Kırgız Türklerinde sözlü edebiyat bu kadar gelişmiş olmasına rağmen yazılı edebiyat 
ancak  20.  yüzyılın  başlarında  gelişme  göstermiştir.  Kırgız  Türkçesi  ile  yazılan  ilk  eser 
1911’de çıkan Moldo Kılıç Şamırkanuulu’nun “Zilzala” adlı şiir kitabıdır. İlk Kırgızca gazete 
1924  yılında  çıkmaya  başlayan  “Erkin  Too”  gazetesidir.  Daha  sonra  1927’de  “Kızıl 
Kırgızistan”, 1928’de “Canı Madaniyat Colunda” gibi dergi ve gazeteler çıkmaya başlar.
6
 Bu 
gazete ve dergilerin çıkmasıyla Kırgız yazılı edebiyatı büyük gelişmeler göstermiştir. Kasım 
                                                 
3
 Ahmet Buran - Ercan Alkaya, 
age., s. 224. 
4
 Mehmet Saray, “Kırgızistan” Maddesi, İ
slam Ansiklopedisi, C. 25, Ankara 2002, s. 443. 
5
 Ahmet Buran - Ercan Alkaya, 
age., s. 224. 
6
 Hülya Kasapoğlu Çengel, 
Kırgız Türkçesi Grameri, Akçağ Yay., Ankara 2005, s. 32. 

 
3
Tınıstanov’un  öğrenciler  için  Kırgız  Türkçesiyle  yazdığı  ders  kitapları,  Aalı  Tokombaev’in 
“Kanlı Yıllar” adlı eseri, Cusup Turusbekov’un 1916’daki Kırgız ayaklanmasını konu edinen 
ilk  müzikal  dramı,  Kırgız  nesrinin  ilk  temsilcilerinden  Tügölbay  Sıdıkbekov’un 
“Zamanımızın  İnsanları”  adlı  romanı,  Aalı  Tokombaev’in  ve  Mukay  Elebaev’in  köy 
romanları Kırgız milli edebiyatının ilk ürünleri sayılır.  
Kırgız Edebiyatı’nda işlenen temalar genellikle dönemin şartlarına uygundur. 1920-30 
yılları  arasındaki  ürünlerde  sosyalist  gelişme  ve  eşitlik,  II.  Dünya  savaşı  dönemindeki 
ürünlerde  Rus  cephesinin  başarısı,  1950’li  yıllarda  gelenekçilik  ve  yenilikçilik  konuları 
işlenmiştir.  1960-70  yılları  arasındaki  ürünlerde  sosyalist  rejim  ve  Lenin  övülmüştür. 
1980’den bağımsızlığa kadar geçen sürede de rejime yönelik övgülerin yavaş yavaş ortadan 
kalktığı ve bireysel temalara yönelme olduğu görülmüştür. 
 
Kırgız Edebiyatı denilince akla çok önemli iki değer  gelir: Manas destanı ve Cengiz 
Aytmatov  (12  Aralık  1928  –  10  Haziran  2008).  Manas  destanı;  1856  yılında  Kazak  Çokan 
Valihanov tarafından dünyaya tanıtılan, 1922-1926 yılları arasında yazıya geçirilen, beş yüz 
bin mısradan fazla hacmiyle dünyanın en uzun destanıdır. Cengiz Aytmatov (12 Aralık 1928 
–  10  Haziran  2008)  ise  dünyanın  en  önde  gelen  yazarlarından  birisidir.  Cemile,  Yüz  Yüze, 
Selvi Boylum, İlk Öğretmen, Deve Gözü, Toprak Ana, Elveda Gülsarı, Beyaz Gemi, Gün Olur 
Asra  Bedel,  Dişi  Kurdun  Rüyaları,  Deniz  Kıyısında  Koşan  Alaca  Köpek,  Kızıl  Elma, 
Samancının Yolu, Fujiyama, Cengiz Han’a Küsen Bulut, Erken Gelen Turnalar
 gibi eserleri 
birçok yabancı dile çevrilerek okunmuş ve bu eserler O’na haklı bir ün kazandırmıştır.  
 
4. Dil ve Alfabe 
 
Kırgız  Türkçesi,  Kıpçak  grubunun  Aral-Hazar  koluna  bağlı  bir  Türk  lehçesidir. 
Günümüzde  Kuzey  ve  Güney  olmak  üzere  iki  ana  ağız  bölgesine  ayrılmış  olan  Kırgız 
Türkçesi, yazı dilinde Kuzey ağzını esas almıştır.
7
  
Tarihi olarak üç gelişim evresi geçirmiştir. Eski Kırgız Türkçesi VII. – IX. yüzyıllar 
arasını  kapsar.  Bu  dönem,  daha  çok  Eski  Uygur  ve  Oğuz  Türkçeleri  ile  bağlantılı  olan  bir 
dönemdir.  Orta  Kırgız  Türkçesi  X.  –  XV.  yüzyıllar  arasını  kapsar.  Bu  dönem,  sözlü 
edebiyatın ön  planda  olduğu bir  dönemdir.  Yeni Kırgız  Türkçesi ise  XV.  yüzyıldan sonraki 
dönemi  kapsar.  XVIII.  yüzyıldan  1917  Ekim  Devrimi’ne  kadar  geçen  sürede  de  ağız 
farklılıkları belirginleşmiştir.
8
 B. Y. Yunusaliev ise Kırgız Türkçesi’nin tarihi gelişimini dört 
dönemde  açıklar:  Birinci  dönem  I.  –  VIII.  yüzyıl  arasını  kapsayan  dönemdir.  Bu  dönemde 
                                                 
7
 B. O. Oruzbaeva, “Kirgizskiy Yazık”, 
Yazıki Mira, Tyurkskie Yazıki, Bişkek 1997, s. 286-298. 
8
 Ahmet Buran - Ercan Alkaya, 
age., s. 225. 

 
4
Kırgızlar  Yenisey’de  yaşamaktadırlar  ve  Kırgız  Türkçesi  Hakasça  ve  Tuvaca  ile  dilbirliği 
içerisindedir.  İkinci  dönem  VIII.  –  XIII.  yüzyıl  arasını  kapsar.  Bu  dönemde  Kırgız  boyları 
Yukarı Yenisey’den batıya hareket etmişler, uzun süre Güney Altay’da yaşamışlar ve böylece 
Altayca ile ortak unsurlar oluşmuştur. Üçüncü dönem XIV. – XVI. yüzyıl arasını kapsar. Bu 
dönem, tarihi Kırgız Türkçesinin Tyan Şan dönemidir. Bu dönemde Kırgız Türkçesi karakter 
kazanmaya  başlamış,  Orta  Asya  halklarının  dilleriyle  kurduğu  ilişki  sayesinde  leksik  ve 
gramer  özellikleri  oluşmuştur.  Dördüncü  dönem  ise  XVI.  yüzyıldan  başlayan  ve  günümüze 
kadar devam eden dönemdir. Bu dönem Yeni Kırgız Türkçesi dönemi olarak da bilinir.
9
 
Kırgız  aydınlarının  yazı  dili  oluşturma  gayretleri  sonucunda  bugün  Kırgız  Türkçesi, 
bağımsız Kırgızistan Cumhuriyeti’nin resmi dili olarak her alanda kullanılabilmektedir. Fakat 
uzun  süren  Çarlık  ve  Sovyet  dönemleri  sırasında  zorunlu  tutulan  Rusça  halen  yaygınlığını 
korumaktadır.  Bu  nedenle  Mayıs  2000’de  devletin  ikinci  resmi  dili  olarak  Rusça  kabul 
edilmiştir.  Kırgızistan  meclisinin  12  Şubat  2004  tarihli  oturumunda  alınan  36  maddelik 
kararın  2  Nisan  2004’te  dönemin  cumhurbaşkanı  tarafından  onaylanmasıyla,  her  türlü 
uluslararası  yazışmada  Kırgızca  ve  Rusça’nın  kullanılabileceği,  devlet  işlerinde  çalışan 
herkesin Kırgızca bilmesi gerektiği kanunlaştırılmış oldu. Rusların kanuna karşı çıkmasından 
dolayı kanunun uygulamaya geçmesi için 15 yıllık geçiş süresi belirlendi.
10
  
Kırgızlar,  çeşitli  tarihlerde  alfabe  değişiklikleri  yaşamışlardır.  İlk  olarak  1913’te 
Esenkalı  Arabay  Kırgızlar  için  bir  alfabe  düzenlemiştir.  Daha  sonra  1923  yılında  bazı 
işaretlerin  ilavesiyle  Arap  alfabesini  alan  Kırgızlar,  1926’dan  başlayarak  basamak  basamak 
alfabelerini  Latinleştirdiler  ve  bunu  1928’de  tamamlayarak  Latin  alfabesini  kabul  ettiler. 
1940’da “ñ, ü, ö” seslerini karşılayan harfler de alfabeye eklenerek Kiril alfabesine geçilmesi 
kararlaştırıldı.
11
 Günümüzde de bu kiril alfabesi kullanılmaktadır. Bişkek’te 3 Mart 1992’de 
Kırgızistan  ile  Türkiye  arasında  imzalanan  Eğitim,  Kültür  ve  Bilimsel  Alanlarda  İşbirliği 
Anlaşması  ile  Latin  alfabesine  geçiş  çalışmaları  yapılmış,  fakat  bu  anlaşma  kağıt  üzerinde 
kalmıştır.  
Kırgızlar,  20.  yüzyılın  başlarına  kadar  Kazan,  Taşkent  gibi  ilim  ve  kültür 
merkezlerindeki  medreselerde  eğitim  görmekteydi.  Ancak  o  dönemlerde  okuma  oranı 
düşüktü. Sovyetler döneminde okuma oranında büyük artışlar gözlendi. Sovyetler, amaçlarına 
uygun insan tipi yetiştirmenin yolunun eğitimden geçtiğini düşündüklerinden eğitime büyük 
önem  verdiler.  1924’te  457  ilkokul  ve  2  ortaokul  varken  1935’te  bu  sayı  1562  ve  106’ya 
                                                 
9
 B. O. Oruzbaeva, 
agm., s. 287-288. 
10
 Ahmet Buran, “Kırgızistan’daki Dillerin Bugünü ve Geleceği”, 
Makaleler (Yay. Haz. Ercan Alkaya - 
S. Kaan Yalçın - Murat Şengül), Turkısh Studies Publication, Ankara 2008, s. 246-248. 
11
 B. O. Oruzbaeva, 
agm., s. 287. 

 
5
yükselmiştir.  Aynı  yıl  içinde  kırk  civarında  gazete  ile  124  eser  neşredilmiştir.  1934’te  yedi 
yıllık  ilkokul,  1950’lerde  ise  kız  çocuklarını  bu okullarda  okutma zorunluluğu 
 
getirilmiştir. 
1971-1972 istatistiklerine göre Kırgızistan’daki ilköğretim kurumlarının sayısı 1810 olup, bu 
okullara 1 milyon civarında öğrenci devam etmekteydi. Bu dönemde orta dereceli okul sayısı 
36  olup  buralarda  42  bin  civarında  öğrenci  okuyordu.  Yükseköğretim  kurumlarında  ise 
yaklaşık  50  bin  öğrenci  eğitim  almaktaydı.
12
  Günümüzde  Kırgızistan’da  okuma  yazma 
bilmeyen yok gibidir ve ülkenin eğitim seviyesi çok yüksektir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                 
12
 Mehmet Saray, 
agm., s. 444. 

 
6
 
I. BÖLÜM 
 
1. SES 
 
Konuşma  organlarımızın  düzenli  çalışmasıyla  anlamlı  sözcükler  ve  tümceler 
oluşturmak için ağzımızdan çıkardığımız birimlere ses denir.
13
 Ya da sesler manası olmayan, 
fakat manalı veya vazifeli gramer birlikleri yapmaya yarayan dil birlikleridir.
14
 Sesler, biçimli 
ve  biçimsiz  şekilde  olabilir.  Dilin  anlamlı  parçalarını  oluşturan  her  bir  ses,  biçimli  sestir. 
Bunun  dışında  doğada  oluşan  diğer  sesler  (henüz  konuşamayan  çocukların  veya  duyma 
engellilerin  çıkardıkları  sesler;  yağmurun,  araçların,  ağaçların  ve  diğer  şeylerin  çıkardıkları 
sesler)  biçimsiz  seslere  girer.  Dil  araştırmalarının  konusunu  ise  biçimli  sesler  ilgilendirir. 
Çünkü bu tür sesler, ses organları ile vücuttaki hava akımının uyumundan oluşur. 
 
Sesler  anlamlı  birimleri  oluştururlar.  Anlamlı  birimler  içinde  seslerin  iki  tür  özelliği 
vardır:  ayırıcı  özellik,  çevresel  özellik.  Ayırıcı  özellikler,  eş  uzunlukta  iki  birimin  anlamını 
birbirinden ayıran özelliklerdir.
15
 Örneğin; “soo (sağ)” ile “zoo (kaya)” sözcükleri, tonsuz “s” 
ve  tonlu  “z”  ile  birbirinden  ayrılırlar.  Kısaca  ünsüzlerde  ses  tellerinin  titreşip  titreşmemesi 
ayırıcı  bir  özellik  oluşturmuştur.  Diğer  yandan  “köl  (göl)”  sözcüğü  “qol  (el)”  sözcüğünden 
baştaki ünsüzünün ince olmasından dolayı ayrılmaz; yanlarındaki ünlüden dolayı ince ya da 
kalın olmuşlardır. Bu da çevresel bir özelliktir. 
 
Dildeki sesler kendi içerisinde ikiye ayrılırken bir terim tartışması da ortaya çıkar ve 
kabul gören görüşe göre de sesler “sesli” ve “sessiz” olarak değil, “ünlü” ve “ünsüz” olarak 
ayrılmalıdır.
16
  
 
2. ÜNLÜLER 
 
Teşekkülleri sırasında ses geçidinde belirli hiçbir takıntıya uğramayan, hiçbir engelle 
karşılaşmayan seslere vokal (ünlü) adı verilir.
17
 Ünlüler özgür ve gürültüsüz seslerdir. Çünkü, 
ünlülerin  çıkışında  ciğerlerden  gelen  hava  ağız  ya  da  burun  boşluğunda  bir  engele 
rastlamaksızın  dışarı  çıkar;  konuşma  organlarının  herhangi  bir  yerinde  kapanma  ya  da 
daralma olmaz, bu nedenle bir hışırtı ya da fışırtı gibi gürültü duyulmaz. Ünlülerin çıkışında 
en önemli görevi üstlenenler dil, çene ve dudaklardır. Bunların alt öbeklenmesi bu organların 
                                                 
13
 Nevin Selen, 
Söyleyiş Sesbilimi Akustik Sesbilim ve Türkiye Türkçesi, TDK Yay., s. 21. 
14
 Muharrem Ergin, 
Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yay., İstanbul 1999, s. 30. 
15
  Ömer  Demircan, 
Türkiye  Türkçesinin  Ses  Düzeni  Türkiye  Türkçesinde  Sesler,  TDK  Yay., 
Ankara 1979, s. 32. 
16
 Ömer Demircan, 
age., s. 56. 
17
 Muharrem Ergin, 
age., s. 34. 

 
7
durumuna göre yapılır.
18
 Kırgız  Türkçesinin Kiril alfabesinde şu ünlüler bulunur: a (А-а), e 
(Э-э), e/ye (Е-е), ı (Ы-ы), i (И-и), o (О-о), ö (Ө-ө), u (У-у), ü (Ү-ү), ya (Я-я), yo/yö (Ë-ë), 
yu  (Ю-ю).  Bu  on  iki  ünlünün  dördü  (Е-е,  Я-я,  Ë-ë,  Ю-ю)  “y”  ünsüzüyle  beraber  alıntı 
sözcüklerde kullanılır. Kırgız Türkçesindeki altı uzun ünlü şunlardır: aa (АA-аa), ee (ЭЭ -ээ), 
oo (ОO-оo), öö (ӨӨ-өө), uu (УУ -уy), üü (ҮY-үү). Diğer ye/ye (Е-е), ı (Ы-ы), i (И-и), ya 
(Я-я), yo/yö (Ë-ë), yu (Ю-юünlülerinin uzun biçimi yoktur. 
 
Kırgız Türkçesinde “Э-э (E-e)” ünlüsü sözcüklerin ön sesinde “Э-э (E-e)” biçiminde 
yazılırken, iç ve son seslerde “E-e (E-e)” biçiminde yazılır.  
 
Bazı kaynaklar, 8 kısa ünlü (a, e, ı, i, o, ö, u, ü) ve 6 da uzun ünlü (aa, ee, oo, öö, uu, 
üü)  olmak  üzere  Kırgız  Türkçesinde  14  ünlünün  varlığını  kabul  eder.
19
  Bazı  kaynaklar  ise 
Kırgız Türkçesinde 12 ünlü harf (a, e, ı, i, o, ö, u, ü, ya, ye, yo/yö, yu), 14 ünlü ses (a, e, ı, i, 
o, ö, u, ü, aa, ee, oo, öö, uu, üü) olduğunu kabul eder.
20
 
 
3. ÜNLÜ - ÜNSÜZ FARKI 
 
Ünlü ve ünsüzler arasındaki farklar konusunda çeşitli görüşler vardır. Yaygın  görüşe 
göre  ünlüler  ile  ünsüzler  arasındaki  temel  fark,  ünlülerin  bir  seslem  (hece)  oluşturmasına 
karşın,  ünsüzler  özgür  olmayan  seslerdir.  Çünkü,  ancak  bir  ünlü  eşliğinde  seslem  (hece) 
oluştururlar.
21
  Fakat;  bazı  yabancı  dillerde  ünsüzlerin  de  hece  oluşumunda  etkili  olması, 
diftonglarda  iki  ünlü  bulunmasına  rağmen  bu  iki  ünlünün  tek  hece  oluşturması  ünlü-ünsüz 
ayrımında hece ölçütünü tartışmalı hale getirir. 
 
Diğer  bir  ayrım  gürültülü  teşekkül  edip  etmemelerine  göre  yapılmıştır.  Necip  Üçok: 
“Her ne kadar vokaller seslerle vücut bulurlar, konsonlar da gürültü ile teşekkül ederlerse de 
m,  n,  ŋ,  l,  r,  v,  w,y 
‘nin  gürültüsüz  de  artiküle  edildikleri  görülebilir.  Öte  yandan  bütün 
vokaller  de,  mesela  fısıldama  anında  olduğu  gibi,  gürültülü  olabilirler.”
22
  görüşündedir. 
Demircan ise aralarındaki farkı şöyle açıklar: “Ünlü, tek başına bir seslem olabilir (‘o, i’ için); 
ünsüzler  olamaz.  Yine  de  vurgusuz  olan  sözcük  sonundaki  seslemlerde  ünlü  görevinde 
ünsüzler  bulunabilir.”  der  ve  bunlara  “yarı  ünsüz”  adını  verir.  “Ünlü  gibi  çıkıp  da  seslem 
yanlarında  kullanılan  seslere  ‘yarı  ünlü’  denmektedir.  Örneğin  Türkçe  ‘y’  sesi  sözcük 
sonunda ötümsüzleşmekle birlikte bir yarı ünlü sayılabilir: yay, say, yaya.”
23
 Nevin Selen ise: 
                                                 
18
 Nevin Selen, 
age., s. 21. 
19
 B. O. Oruzbaeva, 
agm., s. 288. 
20
  S.  Üsönaliev  -  B.  Ömüraliev, 
Azırkı  Kırgız  Tilinin  Tablitsaları  (Fonetika,  Morfologiya  cana 
Sintaksis), ARHİ, Bişkek 2003, 1. tablo. 
21
 Nevin Selen, 
Yüklə 1,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin