Arapça ve Farsça’dan alıntı sözcüklerde iç seste bulunan “-h-” sesi eriyerek düşer ve
ikincil uzun ünlü oluşur:
96
qaar (öfke; azap; korkunç Ar. qahr), qaqaar (gaddarlık Ar.
qahhār), qaarman (kahraman Far. qahramān), şaar (şehir Far. şehr), zaar (zehir Far. zehr),
malaam (merhem Ar. merhem), zeen ( zihin Ar. õihn), baa (değer, paha Far. bahā). İkincil
uzun ünlü oluşturmadan da “-h-” düşmesi gerçekleşebilir: abal (ahval, durum Ar. ahvāl),
çilbarça (ufak parçalara ayırma Far. çehel = kırk + pārçe = parça), dıram (dirhem Ar.
dirhem), kedan (ambar Far. kāhdān), mazap (mezhep Ar. meõheb), palvan (pehlivan Far.
pehlevān), asman ~ aspan (İsfahan Far. iãfāhān), asta (yavaş Far. āheste).
-ó- :
Alıntı sözcüklerde iç seste bulunan “-ó-” sesi düşer ve ikincil uzun ünlü oluşur: maala
(mahalle Ar. maóalle), qaat (kıtlık Ar. qaóù), nasaat ~ asaat (nasihat Ar. naãìóat), saar ~ zaar
(seher Ar. seóer), zoor (sahur Ar. saóur). Alıntı sözcüklerde iç seste bulunan “-ó-” sesi
düştüğünde uzun ünlü oluşturmadığı da görülür: bata (dua Ar. fātióa), etimal (ihtimal Ar.
iótimāl), etiyat (ihtiyat, tedbir, dikkat Ar. iótiyāù).
Bazı alıntı sözcüklerde iç ses “-ó-” sesi “-y-” sesine değişmiştir: rayım ~ ırayım
(merhamet Ar. raóìm), nasiyat ~nasıyat (nasihat Ar. naãìóat), sayıp (sahip Ar. ãāóib).
Alıntı sözcüklerde iç ses “-ó-” sesi “-q-” sesine değişmiştir: muqtac (muhtaç Ar.
muótāc), ıqtımal ~ etimal (ihtimal Ar. iótimāl), ıqsan (ihsan Ar. iósān), aqmaq (ahmak Ar.
aómaq), marqabat ~ marhamat (merhamet Ar. meróamet), marqum ~ marqun (merhum Ar.
meróÿm), ımtıqan (imtihan Ar. imtióān), maqrum (mahrum Ar. maórÿm), maqabbat ~
96
Ahmet Buran,
agm., s. 292.
81
mahabbat (muhabbet Ar. maóabbet), maqşar ~ mahşar (mahşer Ar. maóşer), raaqat ~ raqat ~
rahat (rahat Ar. rāóat), rayqan (kokulu bir bitki, reyhan Far. reyóān), saq (sağlık Ar. ãıóóat),
saqaba ~ saaba (sahabe Ar. ãaóābe), saqara (sahra Ar. ãaórā), zaqmat (zahmet Ar. zaómet).
Bazı alıntı sözcüklerde iç ses “-ó-” sesi “-ġ-” sesine değişmiştir: aġar (kırmızı ya da
sarı renk Ar. aómer), saġana (aile türbesi Ar. ãaóne).
Bazı alıntı sözcüklerde iç seste –óC- durumunda iki ünsüz arasında ünlü türemesi
görülür: ahıbal-al (ahval hal Ar. aóvāl óāl).
-ò- :
Alıntı kelimelerde sözcük içerisinde bulunan “-ò-” sesleri Kırgız Türkçesinde “-q-”
ünsüzüne dönüşür: aqır (son Ar. aòir), ıqlas (ihlas Ar. iòlāã), ıqtıyar (seçme, irade Ar.
iòtiyār), ruqsat ~ uruqsat (ruhsat, izin Ar. ruòãat), daraq (ağaç Far. diraòt), aqıret (ahiret Ar.
ā
òiret), aqlaq (ahlak Ar. aòlāq), aqun (din lideri Far. āòÿnd), ıqrac (ihraç Ar. iòrāc), maqmal
(kadife Ar. maòmel), maquluq (mahluk Ar. maòlÿq), noqot (nohut Far. noòÿd), nusqa (örnek,
numune; nüsha Ar. nusòa), baqtıyar (bahtiyar Far. baòt-yār), ustuqan (kemik Far. üstüòān),
şaqap (ark, kanal Far. şāòabe).
Bazı alıntı sözcüklerde iç ses “-ò-” sesi “-y-” sesine değişmiştir: caġına (gündüz vakti
misafire verilen yemek Far. yaònì ).
H. 3. 2. 3. Sonda:
Arapça ve Farsça’dan Kırgız Türkçesine girmiş olan bazı alıntı sözcüklerde son ses “-
H” korunur: islah (ıslah, düzeltme Ar. iãlāó), şah (şah, hükümdar Far. şāh), tarabih (teravih
Ar. terāvìó), tarıh (tarih Ar. tārìò).
Rusça yoluyla Kırgız Türkçesine girmiş olan bazı alıntı sözcüklerde son ses “-h”
korunur: duh (ruh Rus. duh), ġupbah (tutuklu yeri Rus. ġupbah < Alm. ġaupt vaht).
Diğer dillerden Kırgız Türkçesine girmiş olan bazı alıntı sözcüklerde son seste
bulunan “-h” ünsüzü “-k” ünsüzüne dönüşür: kübök (avcı silahı Moğ. havhan > havh),
Arapça ve Farsça’da üç farklı son ses “-H” ünsüzü (ح = ó, خ = ò, ه = h)
bulunduğundan, bunlarla ilgili ses olayları ayrı ayrı incelenmiştir:
-h :
Alıntı sözcüklerde son seste bulunan “-h” sesi düşer: padışa (padişah Far. pādşāh),
künöö (günah Far. gunāh), kübö (şahit Far. ġuvāh), ubaacı ~ ubacı (sebep Ar. vech), datqa
(bir unvan adı Far. dād-òah = hak, adalet isteyen), giya (bitki Far. giyāh), ildalda (illallah Ar.
82
illallah), oldo (Allah! Ar. allah), bıssımılda (bismillah Ar. bismillah), astapurulda ~
astaqpurulda (estağfurullah Ar. estaġfirullah), şaşke (kuşluk vakti Far. çāşt-gāh), şaa (şah,
hükümdar Far. şāh).
Bazı alıntı sözcüklerde son seste bulunan “-h” ünsüzü “-y” ünsüzüne dönüşür: dargöy
(eşik Far. der-gāh), qay (tamam Far. òāh), zıy (yay kirişi; bağırsak Far. zeh).
Bazı alıntı sözcüklerde son seste bulunan “-h” ünsüzü “-k” ünsüzüne dönüşür: maanek
(himaye, sığınma Far. penāh).
-ó :
Alıntı sözcüklerde son seste bulunan “-ó” sesi düşer: nike (nikah Ar. nikāó), macüröö
(gevşek, kuvvetsiz Ar. mecrÿó), saaba ~ saba (sabah Ar. ãabāó).
Bazı alıntı sözcüklerde son seste bulunan “-ó” sesi “-q ~ -k” sesine değişir: mazaq ~
mazake (mizah, şaka Ar. mizāó).
Bazı alıntı sözcüklerde son seste bulunan “-ó” sesi “-y ~ -q” sesine değişir: üröy ~
uruq (ruh Ar. rÿó).
- ò :
Alıntı sözcüklerde son seste bulunan “-ò” ünsüzü “-q” ünsüzüne dönüşür: çarq ~ çarıq
(çark, daire Far. çarò), dozoq (cehennem Far. dÿzaò), narq (paha, kıymet, fiyat Far. narò), şaq
(dal Far. şāò), şayıq (şeyh Ar. şeyò), şaq-şaq (parmak yerleri; kırık için tahta Far. şāò şāò),
şoq (muzip, yaramaz, şuh Far. şÿò).
K / q - k / q (К-к)
Kırgız Türkçesi alfabesindeki “к” harfi “k, q” seslerine karşılık geldiği için iki ses ayrı
ayrı incelenmiştir:
K. 1. Tanım:
Ses değeri Türkiye Türkçesi ile aynı olan bu ünsüz; ton bakımından tonsuz, çıkış yeri
bakımından ön damak, çıkış şekli bakımından süreksiz bir ünsüzdür. Hava yolu bakımından
da ağız ünsüzüdür. Ancak Mustafa Öner, bu ünsüzün Türkiye Türkçesindekine göre damağın
daha arkasında telaffuz edildiğini, buna rağmen ünlü-ünsüz uyumunun bozuk olmadığını
83
söyleyerek ses değerinin Türkiye Türkçesinden biraz daha farklı olduğu görüşündedir.
97
Necip Üçok’a göre bu ünsüz, “i” ünlüsünün çıkış yerinde oluşur ama nefes yolunda oluşan
tam kapanmadan dolayı “i” ünlüsünden ayrılır.
98
“k” ünsüzü sürekli ince ünlülerle (e, i, ö, ü) beraber kullanılır. İnce – yuvarlak
ünlülerle (ö, ü) kullanılırsa yuvarlak açıklıklı “k” oluşur: kürök (kürek), köböyüü (artmak),
ükök (dolap), silküü (çırpmak, silkmek), böbök (bebek), ökmöt (hükûmet) v.b.
“k” ünsüzü ince – düz ünlülerle (e, i) kullanılırsa düz “k” oluşur: kiçi (küçük), kelin
(gelin), çiyki (çiğ), çeke (alın), çek (sınır), kiyin (sonra) v.b.
Hece ve kelime sonlarında nefesli (yumuşak) söylenir: ükök (dolap), ökmöt
(hükûmet), estelik (anıt), tiktöö (bakmak), çöktürüü (batırmak) v.b.
Hece ve kelime başında kullanılanlar daha sert söylenir: keleçek (gelecek), küç (güç),
künöö (günah), erkin (özgür), bekem (sert), kütüü (beklemek) v.b. Konuşma dilinde bu sert
söylenişin yumşayıp “g” ünsüzüne değiştiği de görülür: göl (< köl), gişi (kişi), gelin (< kelin)
v.b.
“i, ü” ünlüleriyle beraber kullanılan “k” ünsüzü, kendi türünün en önde oluşanıdır: kişi
(insan), eşik (kapı), ötkür (cesur), öksük (eksik) v.b. Bunun hemen arkasında oluşan “k” ise
“e,ö” ile birlikte kullanılanlardır: köl (göl), körk (görkem, güzellik), çöktürüü (batırmak),
kekse (kocaman), kez (zaman, dönem), bekem (muhkem, sıkı) v.b.
Şema şeklinde gösterecek olursak:
SERT
YUMUŞAK
ÇIKIŞ YERİ
DÜZ
YUVARLAK
DÜZ
YUVARLAK
En Önde
kişi (insan)
ötkür (cesur)
eşik (kapı)
öksük (eksik)
Biraz önde
kez (zaman)
köl (göl)
tentek (afacan)
bölök (ayrı)
K. 2. Türkçe Sözcüklerde:
K. 2. 1. Görünüm:
Kırgız Türkçesindeki Türkçe sözcüklerde başta, ortada ve sonda birincil veya ikincil
olarak kullanılan bir ünsüzdür.
K. 2. 1. 1. Başta:
97
Mustafa Öner,
agt., s. 7.
98
Necip Üçok,
age., s. 42.
84
Örnek: kökürök (göğüs), küzgü (ayna), keçe (gece; eğlence), kürök (kürek), köçmö
(göçebe), kekirtek (boğaz), kögüş (mavimsi), küçöö (kızışmak), köböyüü (artmak), kütüü
(beklemek), kirdetüü (bulamak), kesüü (kesmek).
Kullanıldığı Durum:
kV- durumunda kullanılır: köñül (gönül), kerek (gerek), kirpi (kirpi), kendir (kendir,
kenevir lifi), kül- (gülmek), kel- (gelmek), kekir- (geğirmek), kekte- (kin bağlamak).
K. 2. 1. 2. Ortada:
Örnek: erkin (özgür), büldürkön (böğürtlen), ötkür (cesur), çiyki (çiğ), ükök (dolap),
tülkü (tilki), sekirüü (atlamak), tiktöö (bakmak), çöktürüü (çöktürmek, batırmak), eskirüü
(bayatlamak), erkelöö (naz yapmak).
Kullanıldığı Durum:
-VkV- durumunda kullanılır: kekir- (geğirmek), tükür- (tükürmek), sekir- (atlamak).
VkV- durumunda kullanılır: ükök (dolap), ökün- (pişman olmak).
-VkV durumunda kullanılır: teke (teke).
VkV durumunda kullanılır: eki (iki).
-kC- durumunda kullanılır: ökçö (ökçe), öktöm (cesur, kuvvetli), kekte- (kin
bağlamak), tiktir- (diktirmek), çöktür- (çöktürmek, batırmak), tiktö- (bakmak).
-Ck- durumunda kullanılır: tülkü (tilki), çiyki (çiğ), celke (ense; geri, art), eçki (keçi),
öpkö (akciğer), eski (eski), erkek (erkek), erkin (özgür), büldürkön (böğürtlen), ötkür
(cesur), eskire- (bayatlamak), erkele- (naz yapmak).
K. 2. 1. 3. Sonda:
Örnek: öksük (eksik), tentek (afacan), estelik (anıt), tüşünük (anlam), bölök (ayrı)
söök (kemik), silküü (çırpmak, silkmek).
Kullanıldığı Durum:
-Vk durumunda kullanılır: cürök (yürek), bilek (bilek; güç, kuvvet), etek (etek, dağın
eteği), tezek (hayvan tersi, gübre; tezek), emgek (iş, çalışma, emek), kirpik (kirpik), cilik
(ilikli kemik), ükök (dolap).
-Ck durumunda kullanılır: silk- (çırpmak, silkmek).
K. 2. 2. Özellikler:
K. 2. 2. 1. Başta:
85
Eski Türkçedeki sözcük başı “k-” ünsüzü düzenli olarak korunmuştur: küyöö ( <
küδegü DLT III-12; DTS 324) (güvey, damat), küzgü ( < közgü DTS 321) (ayna), keç ( < keç
DTS 290) (akşam; geç), kerek (< kerek DLT I-126; keräk ~ kergäk DTS 300) (gerek), keme
(< kemi DLT III-235; kemä ~ kemi DTS 297) (gemi), keñ (< kiñ DLT III-358; keñ DTS 298)
(geniş), kölökö ( < kölige DLT IV-358; DTS 314) (gölge), kök (< kök DLT III-132; DTS
312) (mavi), köz (< köz DLT I-55; DTS 320) (göz), küyüü (< köy- DLT III-246; DTS 312)
(yanmak), kömüü (< köm- DLT II-27) (gömmek), kirüü (< kir- DLT II-8; DTS 308)
(girmek), köçüü (< köç- DLT II-5; DTS 311) (göçmek), külüü ( < kül- DLT II-26; DTS 325)
(gülmek), kelüü ( < kel- DLT I-26; DTS 295) (gelmek).
Konuşma dilinde sözcük başı “k-” nin “g-” sesine değiştiği görülür. Ancak bu değişim
yazı dilinde gösterilmez: kökürök > gögürök (göğüs), kiyin > giyin (sonra), küzgü > güzgü
(ayna), köçmö > göçmö (göçebe), kekirtek > gegirtek (boğaz), kögüş > gögüş (mavimsi), köl
> göl (göl).
Konuşma dilinde “k-” ile başlayan kelimeler, kendilerinden önceki sözcüğün
ünlülerinden veya “l, m, n, ñ, r, y, w, z” seslerinden sonra “g-” sesine değişir. Ancak bu
değişim yazı dilinde gösterilmez: üygö kirüü kerek > üygö girüü gerek (eve girmek gerek),
men ketem (men getem) (ben gidiyorum).
Türkiye Türkçesinde “g-” ile başlayan Türkçe kelimeler, Kırgız Türkçesinde “k-” ile
başlar: kel- (gel-), köz (göz), köl (göl), kün (gün), kerek (gerek), kül- (gül-).
99
K. 2. 2. 2. Ortada:
Eski Türkçedeki sözcük içi “-k-” korunmuştur: tülkü (< tilkü DLT I-54; OTG 254;
DTS 561) (tilki), çekit (< çekik DLT II-149; DTS 143) (nokta), öksük (< eksük DLT I-105;
DTS 168; egsük DTS 167) (eksik), eki ( < iki DLT I-49; eki DTS 167) (iki), teke ( < teke III-
102) (teke), eçki ( < eçkü DLT I-95; DTS 162) (keçi), içke ( < yinçkä DTS 261; yinçge DLT
III-380) (ince), öpkö ( < öpke DLT I-128; DTS 387) (akciğer; dargınlık), eski ( < eski DLT I-
129; DTS 184) (eski), eskirüü ( < eskir- DLT I-228; DTS 184) (eskimek), erkek (< erkek
DLT I-111; erkäk DTS 179) (erkek), ökünüü ( < ökün- DLT I-203; DTS 382) (pişman
olmak), sekirtüü ( < sekirt- DTS 494) (atlatmak, sektirmek), tiktirüü ( < tiktür- DLT II-174;
DTS 559) (diktirmek).
Eski Türkçede kelime içinde yer alan “-k-” sesi, Kırgız Türkçesinde tonlulaşarak “-g-”
ünsüzüne dönüşmüştür: egin ( < ekin DLT I-78; DTS 168) (ekin; hububat veren bitkiler),
99
Ahmet Buran - Ercan Alkaya,
age., s. 229.
86
segiz ( < sekiz ~ sekkiz DLT I-365; sekiz DTS 494; OTG 252) (sekiz), çegirtke ( < çekürge
DLT I-490; DTS 143) (çekirge), ögüz ( < öküz DLT I-59; DTS 383; ögüz DTS 382) (öküz),
tügöl ( < tükel DLT I-60; DTS 595) (bütün, tam olarak, tamamıyla), egiz ( < ikkiz DLT I-
143; ekiz DTS 168) (ikiz).
K. 2. 2. 3. Sonda:
Eski Türkçedeki sözcük sonu “-k” ünsüzü, Kırgız Türkçesinde de korunmuştur: körk (
< körk DTS 317) (görkem, biçim, güzellik), erkek (< erkek DLT I-111; erkäk DTS 179)
(erkek), öksük (< eksük DLT I-105; DTS 168; egsük DTS 167) (eksik), kerek (< kerek DLT
I-126; keräk ~ kergäk DTS 300) (gerek), kök (< kök DLT III-132; DTS 312) (mavi), örük ( <
erük DLT I-69; DTS 182) (erik), cük ( < yük DLT I-138; DTS 285) (yük), cürök ( < yürek
DLT I-41; DTS 286) (yürek), bilerik ( < bilezük DLT I-518, II-82; DTS 99) (bilezik), etek ( <
etek DLT I-68; DTS 187) (etek; dağın eteği), cilik ( < yilik DLT I-72; yilig DTS 261) (ilikli
kemik), cibek ( < yipek KTS, 324) (ipek), köbük ( < köpük OTG 248; köpük ~ köpik DTS
317) (köpük), kebek ( < kepek DLT I-390) (kepek), kirpik ( < kirpik DLT I-478; DTS 309)
(kirpik), silküü ( < silk- DTS 500) (çırpmak, silkmek).
Eski Türkçede kelime sonunda yer alan “-k” sesi, bazı örneklerde Kırgız Türkçesinde
“-t” ye dönüşmüştür: çekit ( < çekik DLT II-149; DTS 143) (nokta).
Eski Türkçede sözcük sonundaki “-k” sesinin düşmesiyle Kırgız Türkçesinde sözcük
sonunda ikincil uzunluk oluşmuştur:
100
keçüü ( < keçik DLT I-390) (nehir geçidi), kiçüü ( <
kiçik DLT I-227; kiçig DTS 306) (küçük, yaşça küçük), tebüü ( < tepik DLT I-27; DTS 552)
(tekme; tepme).
Kırgız Türkçesinde sözcük sonunda bulunan ve ünlü ile başlayan bir ek aldığında iki
ünlü arasında kalan “-k-” ünsüzü, “-g-” ünsüzüne dönüşür. Bu değişim yazı dilinde de
gösterilir: önügüü (< önük-üü) (gelişmek), kögörüü (< kök-er-üü) (göğermek), cürögüm (<
cürök-üm) (yüreğim), çögüü (< çök-üü) (batmak, çökmek).
Kırgız Türkçesinde sözcük sonunda bulunan “-k” ünsüzünden sonra ünlü ile başlayan
bir sözcük geldiğinde iki ünlü arasında kalan “-k” ünsüzü “-g” ünsüzüne dönüşür. Bu değişim
yazı dilinde gösterilmez, konuşma dilinde görülen bir ses olayıdır: kök eken > kög eken
(maviymiş), kök ele > kög ele (maviydi), kerek eken > kereg eken (gerekliymiş).
K. 3. Alıntı Sözcüklerde:
100
Ahmet Buran,
agm., s. 292.
87
K. 3. 1. Görünüm:
Kırgız Türkçesindeki alıntı sözcüklerde başta, ortada ve sonda birincil veya ikincil
olarak kullanılan bir ünsüzdür.
K. 3. 1. 1. Baş ta:
Örnek: kebenek (keçeden kaftan Moğ. hevnek), kezende (zehirli hayvanlar Far.
gezend
), kelbet (görünüş, şekil Far. kā lbüd), kelde (kelle Far. kelle), kelit ~ kilit (kilit Far.
kelìd, kilìd
), kem (eksik; fena; kusur Far. kem), kempir (yaşlı Far. kem-pìr), kempiske
(değiştirme Rus. qonfisqatsiya), kemput (bonbon şekeri Rus. qonfetı), ken (maden kuyusu
Far. kā n), keñsalar (kalem odası Rus. qantselyariya < Pol.), kent (şehir Soğd. qanth), keperet
(kefâret Ar. keffā ret), kepil (kefil Ar. kefìl), kerebet (yatak, kerevet Rus. qrovat’ < Yun.),
keremapam (gramofon Rus. ġ rammofon < Frs. ġ ramophone), keresin (gaz yağı Rus. kerosin),
kesir (çok Ar. keåir), keçil (bekâr Moğ.), közür (kağıt oyununda koz Rus. qozır’ < Pol.),
kökşün (fakir Moğ.), kölöş ~ kölöç (galoş Rus. ġ aloş i < Alm.), köödök (çocuk Far. qÿdek),
kör (kör; mezar Far. qÿr), kösöö (köse Far. qÿse), köçö (cadde, sokak Far. qÿş e), kübö (şahit
Far. ġ uvā h), kübök (avcı silahı Moğ. havhan > havh), küldü (bütün, hepsi, külli Ar. qullì ),
kümböz (kümbet Far. ġ unbed), künadır
101
(vali Rus. ġ ubernator < Lat.), kündö (köy büyüğü,
lideri Moğ. hund = saygıdeğer), küncüt ~ quncut (susam tanesi, küncü Far. quncud), künö ~
künöö (günah Far. ġ unā h), küñütay (güzel, yakışıklı Moğ. hunutay = güzel), kürögön
102
(“Moğol damadı” anlamında bir özel ad Moğ. ġ urġ an), küröö (kuşatılan, korunan Moğ.
huree
), kedan (ambar Far. kā hdā n), kemsel (pamuk astarlı palto Rus. qamzol < Alm.), keñiz
(cimri, pinti Far. kenes), kep (söz Far. gep), kömöç (yuvarlak ekmek Far. kümā ç).
Kullanıldığ ı Durum:
kV- durumunda kullanılır: kebenek (keçeden kaftan Moğ. hevnek), kelme (kelime-i
tevhid Ar. kelime), keyip ~ keyp (keyif Ar. keyf), ken (maden kuyusu Far. kā n), keremapam
(gramofon Rus. ġ rammofon < Frs. ġ ramophone), kinaya (kinâye Ar. kinā ye), kinege (kitap
Rus. qniġ a), kiosq (büfe Rus. kiosq < Frs.), kökşün (fakir Moğ.), köçö (cadde, sokak Far.
qÿş e
), kümböz (kümbet Far. ġ unbed), küñütay (güzel, yakışıklı Moğ. hunutay = güzel), keñiz
(cimri, pinti Far. kenes).
Dostları ilə paylaş: |