2.2.3.1 Şeytan’ın İtaatsizliği ve Yorumu
Rabbine isyan eden Şeytan, metafizik anlamda Kur’an’daki en çarpıcı itaatsizlik
örneklerinden birini sergilemiştir. İblis, Âdem yaratılmadan önce de vardır; bunu Kur’an’da
itaatsizlik hadisesinin anlatıldığı pek çok ayetten anlayabiliyoruz. Varlık kategorisinde cin
taifesinden olan Şeytan ateşten yaratılmıştır; itaatsizliğine gerekçe olarak da bu durumunu
(Âdem’e) bir üstünlük vesilesi olarak Allah’a göstermiştir. Kibirlidir, bu kibrinden ötürü de
Rabbine isyan etmiştir. Kehf Suresinin 50. ayetinde Yaratıcı Şeytan’la aralarında geçen
hadiseyi inananlara şöyle bildirmektedir:
18/50 “Yine o vakit hatırla ki, meleklere: “Âdem için secde edin!” demiştik, hemen
secde ettiler, ancak İblis –cinlerden idi- Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da
307
Bkz. Velayetnamede, muhteşem başarılarıyla tarih sahnesinde yer alan Fatih Sultan Mehmed’in İslam,
tarihinin en güçlü padişahlarından biri olduğu ancak kendi imparatorluk ve fetih planları uğruna da uyruklarına
özellikle de Yörüklere ağır yükümlülükler getirdiği anlatılmaktadır. Fatih’in buyurucu iktidarına ve mutlakiyetçi
taşkınlığına karşı halkın ve abdalların haklarını koruma görevini üstüne alan Otman Baba’nın Fatih’in karşısında
durarak bir “abdal aktivizmi”ni gerçekleştirdiği bildirilir. Bunun neticesinde de Otman Baba ve mahiyetindeki
abdallar tutuklanır. Ancak Babaeskisi kasabasında halk abdalları karşılar; hatta abdalları tutuklayan yeniçeri de
Otman Baba’ya sempati duyar. İstanbul’da toplu idam için At Meydanı’nda hazırlıklar sürerken daha sonradan
halkın Otman Baba’nın bir kerameti sayacağı bir fikir değişikliğiyle Fatih infazı durdurur ve onları bir manastıra
yerleştirir. Ulemanın Otman Baba’nın idamı için Fatih Sultan Mehmed’e yaptıkları baskılar da sonuçsuz kalır.
Yalur, A.g.m., s.252-256.
308
Bkz. Yalur, A.g.m., s.256.
309
Bkz. Mevlüt Uyanık, İslam Siyaset Felsefesinde Sivil İtaatsizlik, Otorite Yayınları, İstanbul, 2014; Mevlüt
Uyanık, Sivil İtaatsizlik Eylemleri ve Dini Değerler, Elis Yayınları, Ankara, 2010.
89
onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düşman iken! Zalimler için ne
kötü bir değişme!”
310
Şeytan’ın Allah’a isyanı Bakara suresinin 30-34. ayetleri arasında ise şöyle
anlatılmaktadır:
2/30 Düşün ki, Rabbin meleklere: “Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin
edeceğim.” dediği vakit, “Biz Seni teşbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve
kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?” dediler. “Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz
şeyleri bilirim!” buyurdu.
2/31 Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri
meleklere gösterip: “Haydi davanızda doğru iseniz, Bana şunları isimleriyle haber verin”
buyurdu.
2/32Melekler: “Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz Yâ Rab! Bizim için, senin bize
bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin
Sen!” dediler.
2/33“Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver!” buyurdu. Bu emir üzerine
Âdem, onlara isimleriyle bunları haber verince buyurdu ki: “Size demedim mi Ben her halde
göklerin ve yerin sırrını bilirim! Ve sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de biliyorum!”
2/34Ve o vakit meleklere: “Âdem için secde edin!” dedik, derhal secde ettiler. Ancak
İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten o kâfirlerden idi.
311
Araf suresinin 11-18. ayetleri arasında da yine aynı isyan/itaatsizlik hadisesi (bu kez
Şeytan’ın ediminin gerekçesini de içerecek şekliyle) anlatılır. Allah, bu kıssa ile Şeytan ve
onun yolunu tutanları cezalandıracağını ifade eder.
7/11 Gerçek şu ki önce sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere:
“Âdem’e secde edin!” dedik; hemen secde ettiler, ancak İblis secde edenlerden olmadı.
7/12 Allah: “Sana emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu?” dedi. “Ben ondan
hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan.” dedi.
7/13 Allah: “Hemen in oradan, orada büyüklük taslamak ne haddine, haydi çık; çünkü
sen alçaklardansın!” buyurdu.
7/14 İblis: “Dirilip kaldırılacakları güne kadar bana mühlet ver!” dedi.
7/15 Allah: “Haydi, mühlet verilenlerdensin.” buyurdu.
7/16 İblis: “Öyle ise Andolsun ki, beni azdırmana karşılık ben de onları saptırmak için
her halde Senin doğru yoluna oturacağım.
310
Bkz. Elmalılı Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, 18/50, Huzur Yayınevi, İstanbul.
311
Bkz. Age. KK., 2/30-34, s.5.
90
7/17Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım.
Sen de çoğunu şükredici bulmayacaksın.” dedi.
7/18 Allah: “Çık oradan, yerilmiş, kovulmuş olarak! Andolsun ki, onlardan her kim
sana uyarsa kesinlikle cehennemi tamamen sizinle dolduracağım.
312
Bu hususta İsra Suresi 61 ve 64. ayetler arasında nakledilenler ise şu şekildedir:
17/61 Yine unutma ki, bir vakit meleklere: “Âdem için secde edin!” demiştik; derhal
secde ettiler, fakat İblis: “Ben, bir çamur halinde yarattığın kimseye hiç secde eder miyim?”
dedi.
17/62 Dedi ki: “Şu benim üzerime üstün kıldığın kişiye baksana!” Yemin ederim ki
eğer beni kıyamet gününe kadar yaşatırsan, ben onun zürriyetini –pek azı hariç- kesinlikle
kumandam altına alacağım.”
17/63 Allah buyurdu ki: “Haydi defol! Onlardan her kim sana uyarsa, biliniz ki
cehennem de sizin cezanızdır, hem de mükemmel bir ceza!
17/64 Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat; süvarilerin ve piyadelerinle
üzerlerine bas gürültüyü; mallarına, evlatlarına ortak ol; ve onlara va’dlerde bulun. Fakat
şeytan onlara bir aldanıştan başka ne va’d eder?
313
Ve son olarak Sâd Suresindeki 71 ve 83. ayetler arasını burada zikredeceğiz:
38/71 Bir vakit Rabbin meleklere demişti ki: “Haberiniz olsun, ben çamurdan bir
insan yaratmaktayım.
38/72 Onu şekillendirip ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secdeye kapanın!”
38/73 Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.
38/74 Yalnız İblis kibirlenmek istedi ve kâfirlerden oldu.
38/75 Allah: “Ey İblis, o benim iki elimle (kudretimle) yarattığıma secde etmende
sana ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yücelerden mi bulunuyorsun?” dedi.
38/76 (İblis) dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni bir ateşten yarattın onu ise bir
çamurdan yarattın.”
38/77 (Allah): “Hemen çık orada, çünkü artık sen kovuldun.
38/78 Ve elbette lanetim ceza gününe kadar senin üzerindedir.” buyurdu.
38/79 (İblis de): “Yarab o halde insanların diriltilecekleri güne kadar beni geri
bırak.” dedi.
38/80-81 (Allah): “Haydi belirli bir vakte kadar geri bırakılanlardansın.” buyurdu.
312
Bkz. Age. KK., 7/11-18, s.150-151.
313
Bkz. Age., KK. 17/61-64., s.287.
91
38/82 “Öyle ise yüceliğine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatıp
saptırırım.
38/83 Ancak içlerinden ihlas ile seçilmiş has kulların müstesna.” dedi.
314
Görüldüğü üzere Kur’an-ı Kerim’de pek çok surede, şâri olan Allah, koyduğu
kanunlara ve kurduğu nizama karşı yarattıklarının koşulsuz itaatini istemektedir. Bu kanunlara
itaatsizliğinin bedelini İblis (geçici olarak) huzurdan kovulmakla ödemiş; hesap günü
geldiğinde ise cehennemle cezalandırılacağı kendisine bildirilmiştir. Şeytan’ın dileği üzerine
kıyamete kadar ona mühlet verilmiştir. Şeytan bu süreye kadar kendi isyanına Âdemoğullarını
ortak edip bir nevi Âdem’den intikam almaya ve Yaratıcı’ya (insana olan) üstünlüğünü ispat
etmeye çalışacaktır. Bu minvalde onun ilk edimi de aşağıda göreceğimiz gibi Âdem ve eşinin
Yaratıcı’ya itaatsizliğine kapı aralayacak olan kışkırtması olacaktır.
315
2.2.3.2 Âdem ile Havva’nın İtaatsizliği ve Yorumu
Kutsal kitapta Allah’ın emirlerine itaatsizliği konu alan bir başka çarpıcı kıssa da
Âdem ile Havva’nın itaatsizlik edimleridir. Bakara Suresi’nde (yukarıda değindiğimiz
Şeytan’ın itaatsizliğini/isyanını anlatan kıssadan hemen sonra) Allah, ikinci bir itaatsizlik
kıssası ile insanlara uyarılarda bulunur.
Şeytan’ın itaatsizliğine ve Yaratıcının onun bu itaatsizliğine verdiği tepkiye şahit olan
Âdem, benzer bir hataya düşmekten kendini kurtaramaz. Kıssa zamansal ve mekânsal olarak
metafiziktir. Bilinmeyen bir zamanda (yahut zamansızlıkta) fizikötesi bir mekânda (cennette)
hadise vuku bulmaktadır.
Yaratıcı, cennete yerleştirdiği Âdem ile Havva’ya diledikleri yerde diledikleri kadar
yiyip içmeleri hususunda lütufta bulunur. Buna mukabil onlardan tek bir isteği vardır: “yasak
meyve’si bulunan ağaçtan uzak durmaları! Ancak Âdem ile Havva, Şeytan’ın da kışkırtmaları
ile Allah’ın bu buyruğuna itaatsizlik ederler. Şeytan’ın tuzağına düşerler; Âdem ile Havva
(tıpkı huzurdan kovulan Şeytan gibi) cennetten kovulur ve belirlenmiş bir vakte kadar
yaşayacakları yere (yeryüzüne) indirilir. Şeytan böylece ilk zaferini(!) kazanır.
Bakara Suresi 35-36. ayetlerde bu durum şöyle izah edilir.
2/35 Ve dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleşin, ikiniz de orada dilediğiniz
yerde bol bol yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın ki haddini aşan zalimlerden olmayasınız.”
314
Bkz. Ag.e., KK. 38/71-83., s.456.
315
İslam felsefe geleneğinde şeytan ve itaatsizliği üzerine bir değerlendirme için bkz.: Şehristânî, Milel ve Nihal,
çev.: Mustafa Öz, Litera Yay., İstanbul 2008, s. 29-33.
92
2/36Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları o bolluk
içindeki yerden çıkardı. Biz de “Haydi kiminiz kiminize düşman olarak inin ve yerde bir
zamana kadar kalıp nasibinizi alacaksınız.” dedik.
316
Daha evvel Şeytan’ın itaatsizliğini konu edinen ayetlerde de gördüğümüz gibi Allah,
insanı yeryüzüne indireceğini meleklere önceden bildirmiştir. Bir itaatsizlikle huzurdan
kovulan Şeytan bir başka itaatsizlikle ikinci bir kovuluşun (Âdem ile Havva) failleri arasında
yer alacaktır. Ancak Âdem, Şeytan’ın yaptığı gibi hatasında ısrarcı olmaz; nefsine yenilmiştir
ve pişmandır, bu pişmanlığından ötürü de Yaratıcısından af diler:
2/37Bu ara Âdem Rabbinden bir takım kelimeler belleyip O’na yalvardı. O da
tevbesini kabul buyurup ona yine baktı. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet
eden ancak O’dur!
Ayetten de anlaşılacağı üzere Allah, isyanında ısrarcı olmayanı ve kendisinden af
dileyeni affedeceğini inananlara bir çıkış yolu olarak göstermektedir.
A’râf Suresi 19-26. ayetleri arasında da Yaratıcı, aynı itaatsizlik edimini (tıpkı Bakara
Suresi’nde olduğu gibi Şeytan’ın itaatsizlik ediminden hemen sonra) inananlara hatırlatır;
atalarının itaatsizliğinden ders çıkarmalarını ve (düşünüp) kendisine itaatsizlik etmemelerini
öğütler:
7/19 Ve ey Âdem, zevcenle birlikte cennete yerleşin, dilediğiniz yerden yiyin ve şu
ağaca yaklaşıp da zalimlerden olmayın!” dedi.
7/20 Derken şeytan, kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için ikisine de
vesvese verdi ve “Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe
kavuşmamanız için yasak etti.” dedi.
7/21 Ve: “Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim.” diye ikisine de yemin etti.
7/22 Bu şekilde onları kandırıp sarktırdı. Bunun üzerine o ağacın meyvesini
tattıklarında, ikisine de ayıp yerleri açılıverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarıyla
yamamaya başladılar. Rableri onlara: “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun
bu şeytan size açık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
7/23Onlar: “Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer Sen bizi bağışlamaz, bize
merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.” dediler.
7/24 Allah: “Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde
yerleşmek ve bir nasip almak var kaderinizde.” buyurdu.
7/25 “Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız.” dedi.
316
Bkz. Age., KK., 2/35-36, s.5
93
7/26Ey Âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat
takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu Allah’ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret
alırlar.
317
Tâhâ Suresi’nde de Âdem ile Havva’nın itaatsizliği Şeytan’ın itaatsizliğinin akabinde
anlatılmaktadır:
20/115 Gerçek şu ki, bundan önce Âdem’e bir emir verdik, ama o unuttu ve Biz onda
bir azim de bulamadık.
20/116 Ve o vakit düşün ki meleklere: “Âdem için secde edin!” dedik, hemen secde
ettiler; ancak İblis dayattı.
20/117 Bunun üzerine Biz de: “Ey Âdem, haberin olsun, bu, sana ve eşine düşmandır;
sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.
20/118 Çünkü senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır.
20/119 Ve sen orada susamazsın ve güneşte yanmazsın.” dedik.
20/120 Derken şeytan ona vesvese verdi: “Ey Âdem, sana sonsuzluk ağacını ve
çürümesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” dedi.
20/121 Bunun üzerine ikisi de ondan yediler: hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp
göründü, üzerlerine cennet yaprağından yamamaya başladılar ve Âdem Rabbine âsi oldu da
şaşkın düştü.
20/122 Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi.
318
Âdem, Şeytan’ın itaatsizliği hadisesinde onun başına gelenleri bilmesine (ve hatta
Yaratıcı tarafından uyarılmasına) rağmen kendi itaatsizliğine engel olamaz; ayette de
belirtildiği üzere âsi olur. Ediminin cezası olarak da zevcesi Havva ile birlikte yeryüzüne
indirilir. Trajiktir ki burada da üçüncü bir itaatsizliğe şahitlik edecek, fakat yine elinden bir
şey gelmeyecektir. Kendi zürriyetinden olan Kabil, ilahi buyruğa karşı çıkacak ve âsi
olacaktır.
2.2.3.3 Kabil’in İtaatsizliği ve Yorumu
Kur’an-ı Kerim’de bu kıssa, Maide Suresi’nde Âdem’in iki oğlu olarak geçmektedir.
İsrailiyat’ın etkisiyle Habil ve Kabil isimleri apokrif metinlerden İslam literatürüne geçmiştir.
Ayetler şu şekildedir:
5/27 Bir de onlara Âdem’in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi,
birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi diğerininki edilmedi. Bu, “Ben seni
317
Bkz. Age., KK., 7/19-26, s.151-152
318
Bkz. Age., KK. 20/115-122, s.319.
94
kesinlikle öldüreceğim!” dedi. Diğeri: “Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul
buyurur.
5/28 Andolsun ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için
sana el uzatacak değilim. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.
5/29 Ben, hem benim hem de kendinin günahını yüklenip cehennemliklerden olmasını
isterim. Zulmedenlerin cezası işte budur!” dedi.
5/30 Bunun üzerine nefsi ona kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi de tutup onu öldürdü
ve artık hüsrana uğrayanlardan olmuştu.
5/31 Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için y eri deşen
bir karga gönderdi. O: “Eyvah, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömemedim ha!”
dedi ve artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.
5/32 Bunun için İsrailoğullarına kitapta şunu bildirmiş idik: “Her kim bir kişiyi, bir
kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını
kurtarmış gibi olur.” Andolsun ki, peygamberlerimiz onlara apaçık delillerle geldiler de
sonra içlerinden birçoğu, bütün bunların arkasından hala yeryüzünde bozgunculuk ve
cinayette çizgiyi aşmaktadırlar.
319
Görüldüğü üzere ayetlerde Kabil’in kardeşi Habil’i öldürme gerekçesi açıkça
verilmemiştir. Bu gerekçe hakkında muhtelif yorumlar bulunmaktadır. Bu yorumları konumuz
dışında tutacağız. Yine de konu hakkında ayrıntılı bir çalışmanın “Kur’an-ı Kerim ve Tevrat’a
Göre Habil ve Kabil Kıssası” adıyla 2010 yılında Selçuk Üniversitesi bünyesinde Zeynep
Sağlam tarafından yüksek lisans tezi olarak çalışıldığını belirtelim.
320
Bu kıssanın bizi
ilgilendiren kısmı, Allah’a kurban adayan iki kardeşten, kurbanı kabul edilmeyenin
(Kabil’in); kurbanı kabul edilen kardeşini (Habil’i) öldürmesidir; Bu onun Yaratıcıya olan
itaatsizliğinin bir göstergesidir.
Diğer taraftan öldürülen kardeş (Habil)’in ayette de belirtildiği üzere (öldüren)
kardeşine el kaldırmaması Yaratıcı’ya olan takvasının bir göstergesidir. Habil: “Çünkü ben,
âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım!” sözüyle bize ediminin gerekçesini anlatmaktadır.
Bazı liberal İslami akımlara göre Habil bu sözüyle, pasifizmin ve şiddet karşıtlığının ilk
319
Bkz. A.g.e., KK., 5/27-32, s.111-112
320
Bkz. Zeynep Sağlam, Kur’an-ı Kerim ve Tevrat’a Göre Habil ve Kabil Kıssası, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk
Üniversitesi, 2010. Çalışma hem İslam hem de Yahudi kaynaklarında kendine yer bulmuş Habil ve Kabil
kıssasını ele almaktadır. İslamiyet temelli olan bu çalışmada sonuca ulaşmak adına İslami kaynaklarda da yer
alan İsraili bilgiler ayıklanmıştır. İki bölümden oluşan çalışmanın ilk bölümünde Hz. Âdem, Havva, Habil (Abel)
ve Kabil (Kain) Tevrat ana kaynak alınarak incelenmiş ikinci bölümde ise şahıslar ve cereyan eden olaylar
Kur’an-ı Kerim ana kaynak alınarak ve Tevrat’taki bilgiler karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
95
temsilcisi olarak gösterilmektedir.
321
Nitekim bize göre de Habil’in eylemi sivil itaatsizlik
kategorisinde değerlendirilmeye açıktır. Bir yandan kendi adağının kabul edilmeyişine
sinirlenip Rabbine isyan/itaatsizlik eden Kabil; diğer yandan öleceğini bile bile kardeşine el
kaldırmayan Habil’in buradaki duruşları isyan ve itaat kavramlarına Âdem’in iki oğlunun
bakışı açılarını göstermektedir. Kabil Yaratıcı’nın buyruğuna itaatsizliğinin bedelini“ hüsrana
uğrayanlardan olarak” ödemiştir.
Bu bağlamda metafizik düzlemde ele aldığımız üç itaatsizlik örneğinden yola çıkarak
şunu söyleyebiliriz ki; Allah, emir ve yasaklarına karşı gelinmesine -zatına “itaatsizlik”
edilmesine- şiddetle karşı çıkmıştır. Kur’an-ı Kerim’in pek çok suresinde, geçmiş topluluklara
dikey müdahaleyi gerektirecek eylemlerin gerekçesi de bu yüzden Allah’ın belirlediği emir ve
yasaklara bu toplulukların karşı çıkmaları/itaatsizlikleri/isyanları gösterilmiştir.
Ülkemizde itaatsizlik kültürünü daha çok seküler yapıyı benimseyen sol eğilimli
şahsiyetlerin benimsediğini söyleyebiliriz. Demografik ağırlığın muhafazakâr-milliyetçi
düşüncede olduğu Türk toplumunda itaatsizliğin (yukarıda sayılan sebeplerden ötürü) milli,
manevi değerlere bağlı sağ kesimden gelmesini beklemek doğru bir yaklaşım olmazdı.
Azra Erhat’ın bu konudaki düşünceleri savımıza güzel bir örnek teşkil edebilir. Erhat,
insanı insan yapan en önemli nedeni, onun başkaldıran yaratık olmasına bağlar.
322
Erhat’a
göre insan, doğanın ya da geleneğin kurulu düzenine karşı ayaklandığı an insan olmuştur,
insanlığını da hep yeni baştan başkaldırdıkça sürdürebilecektir. Dikkat edilmesi gerekir ki
Erhat’ın burada sözünü ettiği başkaldırma gerekçesi, az önce de değindiğimiz üzere manevi
değerleri önceleyen sıradan bir muhafazakâr için hiç de kabul edilebilir değildir. Çünkü
Erhat’a göre insan kendisinden üstün hiçbir otoriteye boyun eğmemelidir:
Bu görüşü biz öylesine benimsedik ki, bin yılların alacalı bulacalı pılı pırtılar gibi
sırtımıza giydirdiği gelenek ve görenek süslerini atıyoruz üstümüzden, kulak vermez olduk
dinlerin, ister tanrıdan ister insandan gelme avutucu ninnilerine.
323
Özcan Yeniçeri, milliyetçi-sağ çizgide seyretmesine karşın (24. Dönem Milliyetçi
Hareket Partisi Milletvekili) konformizm ve itaatsizlik arasında sıkıştığı durumlarda insanın
başkaldıran tarafta olması gerektiğini vurgulayan
324
nadir isimlerden birisidir. Yeniçeri’ye
göre beyin gücünü kullanmakla konformistlik (uyumluluk) arasında zıtlık vardır. Fikri ve
zihni üretim bir yönü ile itiraz ve itaatsizliği gerektirir. “Hayır” diyebilme yeteneğine sahip
321
https://tr.wikipedia.org/wiki/Habil_ve_Kabil#cite_note-2
, 04,02,2017.
322
Erhat, A.g.m., s.V.
323
Erhat, A.g.m., s.VI.
324
Makale için Bkz. “Konformizm, Yozlaşma ve İtaatsizlik”,
http://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-
yazarlar2/1470-konformizm-yozlasma-ve-itaatsizlik
, 01.03.2017.
96
olan bir varlık, aynı zamanda “isyan ediyorum o halde varım” demektedir. Çünkü hayır
diyebilme, reddetme ya da başkaldırma öncelikle bireyin kendisini onaylamasının bir aracıdır.
Başkaldırma herhangi bir değer için bireyin kendi özünden fedakârlık etmeyi göze almasını
anlatır. İnsanlığın tarihinin isyanla başladığını dile getiren Yeniçeri; yine bir başka isyanla da
insanlığın sona ereceği öngörüsünde bulunur.
325
Nurettin Topçu da uysallık ve isyan arasında bir tercihte bulunulması gerektiğinde
“isyan” kavramını önceleyen nadir isimlerden birisi olarak karşımıza çıkar. Topçu, İslami
değerleri öncelemesi bakımından bu anlamda istisna şahsiyetlerden biridir. Blondel’den
mülhem kurguladığı ve ahlaklı bir isyana kapı aralayan action/hareket felsefesi elbette
Erhat’ın dile getirdiği; her türlü otoriteye karşı çıkışı ifade eden seküler bir başkaldırı
anlayışından son derece uzaktır. Hatta bu görüşün tam aksine Topçu başkaldırıyı, isyan ahlakı
adını verdiği bir kavramla insanın bütün hareketlerinin aşkın olana/sonsuzluğa/Allah’a
yöneltecek bir iç isyanda aramaktadır.
Mustafa Kök’e göre “ayı bir eline güneşi diğer eline verseler de davasından dönmeyen
Peygamberler, kendisini dâr’a çekenlere bile Allah’tan lütuf dileyen Hallac’lar, ‘Çiğnerim,
çiğnenirim Hakk’ı tutar kaldırırım’ diyen Akif’ler, milletin iradesini ‘Milletin Kâbesi’ olarak
gördüğü yerde temsil ettiğine inanan Hüseyin Avni’ler, hatta tevhid diniyle ne kadar alakası
olduğu bilinmeyen fakat içindeki manevi bir sese kulak vererek tek başına Atina’ya canı
pahasına karşı koyan Sokrates’ler ve sıska vücuduyla Büyük Britanya yargılarına meydan
okuyan Gandhi’ler bile Topçu’ya göre Hakk, hakikat ve ahlakın en büyük mümessilleri
idiler.”
326
Topçu’nun Gandhi’de Sokrates’te ve bütün mevcudiyeti ile Hallacı Mansur’da
gördüğü başkaldırıyı tetikleyen eylem böylesi bir isyandır.
Dostları ilə paylaş: |