T. C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı



Yüklə 2,72 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/23
tarix09.04.2020
ölçüsü2,72 Mb.
#30799
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   23

2.3.2 Gandhi Örneği (1869-1948) 
İsmi  pasif  direnişle  özdeşleşmiş  bir  başka  tarihi  kişilik  de  Mahatma  Gandhi’dir. 
Gandhi, bütün ömrünü ırk ayrımcılığını yok etmeye adamış sıradışı bir kişiliktir. Yeryüzünde 
hiçbir  ırkın  bir  başka  ırka  üstünlüğü  olmadığını  düşünür;  silahlı  güce  ve  ekonomik  refaha 
sahip  toplumların  güçlerini  daha  da  artırmaları  için  (eldeki  imkânlarını  kullanarak) 
yeryüzünde yeni sömürge topluluklar yaratmaları fikri insanlık dışıdır.  
Londra’da hukuk eğitimi almış (1881-1891); Bombay ve Rackot’ta avukatlık yapmış 
(1891-1893)  ve  1893-1914  yılları  arasında  belirli  sürelerle  bulunduğu  Güney  Afrika’da  ırk 
ayrımcılığına uğrayan Hintli toplulukların haklarını savunmuştur.
419
 
“Sivil  itaatsizlik”  terimini  kavram(sal)laştıran  isim  olan  H.  David  Thoreau’nun 
fikirlerinden  Gandhi’nin  de  etkilendiği  açıktır.
420
  Çünkü  Hintlileri  örgütlemek,  onları  bir 
araya  getirmek  amacıyla  çıkardığı  Indian  Opinion  (Hintlilerin  Kanaati)  adlı  gazetenin  26 
Ekim  1907  tarihli  sayısında  maksatlı  olarak  Thoreau’nun  sivil  itaatsizlik  yazısını 
yayınlamıştır.
421
  Bu  fikirlerden  esinlenerek  oluşturduğu  satyagraha  teorisini  pratiğe 
dönüştürmeyi  başarmıştır.  Bu  pratiği  hayata  geçiren  kişi  ise  onun  felsefesinde  satyagrahi 
olarak  adlandırılır.  Aykut  Çelebi,  Gandhi’nin  pasif  direnmeyi  kolektif  bir  direnme  biçimi 
haline  getiren  stratejiye  dönüştürdüğünü  ifade  eder.  Bunlardan  birincisi  yukarıda  dile 
getirdiğimiz üzere satyagraha (hakikatin gücü, hakikat arzusu) ikincisi ise her ne olursa olsun 
                                                           
418
 Gökberk, A.g.e., s.46-47. 
419
 Ökçesiz, A.g.e., s.45. 
420
  Bkz.  Aykut  Çelebi,  “Demokrasinin  Derinleşmesi:  Bir  Yöntem  Olarak  Sivil  İtaatsizlik”,  Cogito,  Sivil 
İtaatsizlik, Sayı67, Yaz 2011, İstanbul, 2015, s. 89-89. 
421
 Nişancı, A.g.e., s.146. 

121 
 
bu  hakikat  arayışını  şiddetten  uzak  bir  biçimde  yapma  zorunluluğu  getirmesi  yani  ahimsa 
(şiddeti dışlayan, şiddeti içermeyen)’dır.
422
 
Gandhi,  kaba  güç  kullanmaksızın  şiddete  başvurmadan  gerçeğe  hizmet  etmeyi 
amaçlayan  bu  öğretisinin;  belirli  yönleriyle  pasif  direniş  ve  sivil  itaatsizlikten  ayrıldığını 
düşünmüştür.
423
  Özellikle  sivil  itaatsizliğin  yeri  geldiğinde  şiddet  kullanımına  izin  verdiğini 
düşünür;  buna  mukabil  onun  satyagrahası  bedeli  ne  olursa  olsun  hiçbir  şartta  şiddete  izin 
vermeyen bir direniş biçimidir.  
Ökçesiz, Gandhi’nin ilk satyagrahasını Eylül 1906’da gerçekleştirdiğini vurgular: 
“Transvaal’de  1906  yılında,  bütün  Hintlilerin  kaydedilmesini,  parmak  izlerinin 
alınmasını emreden ve polise Hintli evlerine kayıtlarını yaptırıp yaptırmadıklarını araştırmak 
amacıyla izinsiz girebilme yetkisini veren bir yasa yürürlüğe girer. Bunun üzerine Gandhi 11 
Eylül  1906  günü,  Johannesbur’da  Empire  Theatre’da  Hintlileri  bu  kayıt  işlemine  karşı 
görüşmeler yapmak ve gerekli kararları almak üzere toplantıya çağırır. Bunun ardından da 
satyagraha kampanyaları başlatır. Bu hareket 1907’den 1914 başına kadar kısa kesilmelerle 
ve artan bir yoğunlukta sürer. İlk kampanya kayıt dairelerinin gönüllülerce işgaliyle başlar. 
Ancak  bu  gönüllüler  kaydolmak  isteyen  Hintlileri  asla  engellemeyeceklerdir.  Yönetim 
uyarılarından  sonra  tutuklamalar  başlar.  1908  Ocağında  ise  sıra  Gandhi’ye  gelir.  İlk  hapis 
cezasına (iki ay) orada çarptırılır.” 
Thoreau’nun  yanında  Gandhi’nin  fikir  dünyasını  şekillendiren  bir  başka  isim  de 
Tolstoy  olmuştur.  Meşhur  Rus  yazarının  Thoreau’nun  fikirlerinden  etkilendiği  de 
bilinmektedir.  Öyle  ki  Tolstoy’un  Thoreau’nun  “Sivil  İtaatsizlik”  adlı  eserini  başucu  kitabı 
olarak  kabul  ettiği  ve  herkese  bu  kitabı  okumalarını  hararetle  tavsiye  ettiği  rivayet 
edilmektedir.
424
  Pasif  direnişin  popularize  edilmesinde  Tolstoy  önemli  rol  oynamıştır. 
Gandhi’nin  Güney  Afrika’da  avukatlık  yaptığı  dönemlerde  Tosltoy  ile  mektuplaştığı  da 
bilinmektedir.  Bu  mektuplardan  birinde  Tolstoy  şöyle  yazmaktadır:  “Doğu  Hint  Şirketi 
marifetiyle İngilizlerin Hindistan’ı köleleştirmesinden şikâyet eden Hintlilere şaşıyoruz. Nasıl 
olur  da  birkaç  bin  İngiliz,  300  milyonluk  bir  kıtayı  köle  haline  getirebilir?  Eğer  Hintliler 
                                                           
422
 Aykut Çelebi, A.g.m., s.88. 
423
 Ökçesiz, A.g.e., s.45. 
424
  H.  David  Thoreau,  Mohandas  Gandhi,  Sivil  İtaatsizlik  ve  Pasif  Direniş,  Çev.  Hakan  Arslan,  Fatma  Ünsal, 
İstanbul, Vadi Yayınları, 2015, s.13 

122 
 
köleliğe  gönüllü  olarak  boyun  eğmemiş  olsalardı,  böyle  bir  şey  asla  mümkün  olamazdı.
425
 
Hint  kıtasının  örgütlü  bir  direnişe  ihtiyacı  vardı;  Gandhi  işte  bu  sorumluluğu  üzerine  aldı, 
bağımsızlık  düşüncesinin  Hint  toplumunun  en  önemli  meselesi  olduğu  fikrini  Hintlilere 
aşıladı. 
Gandhi’nin sivil itaatsizlik eylemlerine başlamasının haklılık temelini oluşturan ana 
argüman İngilizlerin ikiyüzlü politikalardır. Nişancı bu durumu şöyle dile getirir: 
“1914  yılında  Hindistan’a  dönerek  militarizme  ve  otokrasiye  karşı  bir  savaş 
olduğuna  inandığı  I.  Dünya  Savaşı’nda  İngiltere’nin  davasını  desteklemek  yolunda  canla 
başla çalışmış olan Gandhi, savaş bittikten sonra İngiliz baskısının geri dönmesi karşısında 
tam bir düş kırıklığı yaşamıştır. İngiliz askerlerinden oluşan bir birliğin 400 Hintliyi öldürüp 
1000’den fazlasını yaraladığı Amristar Kıyımı kendisini fazlasıyla sarsmış, aynı zamanda bu 
olay, sivil itaatsizlik eylemlerine başlamasının haklılık temelini oluşturmuştur.”
426
 
Hintlilere uygulanan bu  insanlık dışı  politika Gandhi’nin  İngilizlere karşı  yürüttüğü 
sıradışı  direnişlerine  kapı  aralamıştır.  Emperyalist  güçlerin  kaba  kuvvetine,  sertliğine, 
tahriklerine  ve  bütün  kışkırtmalarına  rağmen  onun  şiddet  içermeyen  pasif  direnişi  çoğu  kez 
İngilizleri  çaresiz  bırakmıştır.  Çünkü  İngilizler  Gandhi’yi  ortadan  kaldırarak  ulusal  bir 
kahraman  yaratmak  istememişlerdir.
427
  Gandhi  de  bu  bilinçle  hareket  etmiş  ve  I.  Dünya 
savaşından  sonraki  otuz  yılda  İngiliz  sömürüsüne  karşı  yürüttüğü  onurlu  direnişi  ile  dünya 
kamuoyunun  ilgisini  bölgeye  çekmeyi  başarmış;  (bu  haksızlıklara  müdahil  olamasalar  da) 
insanların  hiç  değilse  vicdanlarını  etik  olarak  rahatsız  etmeyi  başarmıştır.  Açlık  grevinden 
yabancı malları boykot etmeye; vergileri ödememekten karayoluna ve demiryoluna barikatlar 
kurmaya  kadar  pek  çok  direnişi  örgütlemiş,  İngilizleri  ve  İngiliz  hükümeti  yanlılarını 
canından bezdirmiştir. 
Selçuk Candansayar, iktidarları en çok bir iktidar talep etmeden itaat etmeyenlerin 
korkuttuğunu düşünür. Candansayar, Bireyden Topluma İktidar İtaat Sarkacı ya da İtaatsizin 
                                                           
425
  H.  David  Thoreau,  Mohandas  Gandhi,  A.g.e.,  s.13;  Bkz.  Güney  Afrika  hükümeti,  Asyalı  göçmenlerin 
sınırlarından izinsiz girmelerini yasaklayan ve bunu hapisle cezalandıran bir kanunu uygulamaya koymuştur. O 
dönemde  pasaport  uygulaması  yoktur.  Bu  uygulama  I.  Dünya  Savaşı  sonunda  Cemiyet-i  Akvam  kararı  ile 
alınmıştır.  Gandhi  bu  durumu  protesto  etmek  için  sınırı  kasten  ve  büyük  kitleler  halinde  geçerek  yasayı  ihlal 
etmiştir. Hapse atılan insanların çoluk çocuğunun perişan olmaması için  “Tolstoy Çiftliği” adı ile bir kamp ve 
barınak kurmuştur. Sayısız  insanın hapse  atılması neticesinde  mahkûmları  kapatacak  yer kalmamıştır. Sonuçta 
çaresiz kalan hükümet pes ederek sınır ihlalini hapisle cezalandırma kanununu iptal etmek zorunda kalır. s.14 
426
 Nişancı, A.g.e., s.147. 
427
 Bkz. Nişancı, A.g.e., s.147. 

123 
 
Tragedyası
428
  adlı  makalesinde  iktidarsız  itaatsizlik  adını  verdiği  bir  tutumla  bir  şey  talep 
etmeden  sadece  taleplere  uymayarak,  karşı  çıkmadan  sadece  yapmayarak,  istemeyerek  ama 
vermeyerek  de  iktidarın  çaresiz  bırakılacağına  değinir.  Ona  göre  bir  iktidarı  en  çok  çileden 
çıkaran  karşıtının  savaşmaması  ama  teslim  de  olmamasıdır.  İtaat  etmeyen  ama  karşı  da 
çıkmayan  iktidarın  oyununu  bozmuş  olur.  Candansayar,  bunun  iktidarda  bir  tür  öfkeden 
kudurma  hali  ortaya  çıkaracağına  vurgular;  çünkü  iktidar  istemeyen  itaatsiz,  iktidarı 
yıkabilecek en güçlü silahtır.
429
 Gandhi nin bir anlamda İngilizleri çaresiz bırakan durumu da 
bunu yansıtmaktadır. 
Hindistan’ı  tümüyle  İngiliz  işgalinden  kurtarmak;  ülkesini  bir  sömürge  devlet 
olmaktan çıkarmak ve tam bağımsız bir ulus yaratmak için giriştiği eylemlerden ilki, onun tuz 
yasası  olarak  bilinen  yasayı  ihlal  edişidir.  Tuzu  tekeline  almak  isteyen  İngiliz  yönetiminin 
Hintlilere  tuz  üretimini  yasaklaması  bu  eylemin  temel  gerekçesini  oluşturmuştur.  Kendi 
topraklarının kaynaklarını  kullanamamak şüphesiz adil bir  yasa değildir;  yalnızca ekonomik 
çıkar  için  (dışardan  müdahale  ile)  böylesi  bir  yasağın  konulması  Gandhi’nin  felsefesinde 
kabul  edilebilir  bir  durum  değildir.  “Bu  yüzden  kendi  takipçilerini  deniz  kıyısına  götüren 
Gandhi buharlaştırma yoluyla deniz suyundan tuz üreterek, simgesel bir şekilde de olsa ilgili 
yasayı  çiğneme  kararlılığını  göstermiştir.”
430
  Bu  eyleminden  ötürü  Gandhi  tutuklanmış  ve 
hapse  atılmıştır.  Oldukça  çileli  bir  yaşam  geçirmesine  rağmen  umudunu  hiçbir  zaman 
kaybetmeyen  Gandhi,  kurguladığı  pasif  direniş  hareketi  ile  Hindistan’ın  bağımsızlığa 
kavuşmasında en etkin rolü oynamıştır.   
Johan  Galtung’a  göre  Gandhi  tam  anlamıyla  bir  eylem  adamıdır.
431
  Soyut 
tasarımlarından  çok  onun  somut  eylemleri  tutarlıdır.  Teorikte  kurguladıklarını  pratiğe 
dönüştürmeyi  başarmış;  milyonlarca  Hintliyi  arkasından  sürükleyebilmiştir.  Bu  yüzden  de 
Galtung,  Gandhi’yi  söylemlerinden  çok  eylemleri  açısından  dikkate  değer  bulur.  Ayrıca 
Galtung, Gandhi’nin eserlerinden yola çıkarak bir çatışma anında onun hangi normlara göre 
hareket ettiğini saptamaya çalışmıştır. Üç ana başlık ve alt başlıklardan oluşan bir katmanlar 
dizisi  yaratmıştır.
432
  İlk  katman  Hedefler  ve  Çatışma  başlığı  adı  altında,  ikincisi  Çatışma 
Süreci  başlığı  adı  altında  üçüncüsü  ise  Çatışmanın  Çözümü  başlığı  adı  altında  toplanmış; 
aşama aşama Gandhi’nin eylem planının yol haritası ortaya serilmiştir. Galtung, bu katmanlar 
                                                           
428
 Bkz. Selçuk Candansayar, A.g.m., Cogito Sivil İtaatsizlik, Sayı 67, Yaz, 2011, İstanbul, 2015, s.182-188. 
429
 Candansayar, A.g.m., s.188. 
430
 Nişancı, A.g.e., s.147. 
431
  Johan  Galtung,  “Gandhi  ve  Alternatif  Hareket  Teoride  Satyagraha:  Normlar”,  Kamu  Vicdanına  Çağrı  Sivil 
İtaatsizlik, Çev. Yakup Coşar, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014, s.216. 
432
 Bkz. Galtung, A.g.e., s.217-219. 

124 
 
dizisini hazırlarken bir taş ocağı işçisi gibi hareket ettiğini ve tıpkı Gandhi gibi ince eleyip sık 
dokuduğunu  dile  getirir.  Bu  eylem  planını  inceleyen  insanlar  kendi  yaşamlarında 
karşılaştıkları  çatışma  hallerinde  bu  durumun  üstesinden  gelebilmek  için  neler 
yapabileceklerine  dair  ipuçlarını  bulabilirler.  “Bunların  yardımıyla  belki  sadece 
karşıtlarımızda  değil  kendimizde  de  eksiklikler  görebilir  ve  belki  yeni  düşüncelere 
ulaşabiliriz!”
433
  diyen  Galtung,  kişiyi  edimlerinde  sorgulamaya  iter.  Çünkü  gözden 
geçirilmesi  gereken  hedefler  ve  tasarılar  iki  taraf  için  de  geçerlidir;  bu  yüzden  bir  insanlık 
öğretisi olarak nitelendirdiği satyagrahi’ye (şiddet kullanmayan direniş eylemcisine) dikkatini 
iki tarafın ortak hedeflerine yöneltmesini öğütler. Galtung, bir çatışma anında sosyal arenada 
uyulması gereken altı kural olduğunu tespit eder. Bunlar: 
1.  Şiddet  kullanmama.  2.  Eylem  hedefe  yönelik  olması.  3.  Şer  güçlerle  işbirliği 
yapılmaması. 4.Her eylemin bir bedelinin olduğunun bilinmesi 5. Fedakârlığa hazır olunması 
6. Hararetin mümkün olduğunca düşük tutulmasıdır.
434
 
 
Gandhi,  hakikate  tutunmak  olarak  nitelendirdiği  Satyagraha  öğretisini  Pasif 
Direniş’ten ayırır. Hatta satyagraha pasif direnişten akla kara kadar farklıdır. Ona göre pasif 
direniş  zayıfların  silahı  olarak  kabul  edilir  ve  amaçlarına  ulaşma  için  şiddet  veya  fiziki  güç 
kullanmayı  reddetmez;  fakat  Satyagraha,  en  güçlünün  silahı  olarak  kabul  edilir  ve  her 
durumda  şiddet  kullanmayı  reddeder. 
435
  Güney  Afrika’da  kadınların  oy  hakkını  savunmak 
için  direnmeleri  gibi  diğer  pasif  direnişlerle  karıştırılmaması  için  satyagraha  ismini 
kullanmayı tercih etmiştir. 
 
2.3.3 Martin Luther King Örneği (1929-1968) 
 
Amerikan siyah hareketinin en önemli isimlerinden birisidir. Hint kıtası için Gandhi ne 
anlam  ifade  ediyorsa  Amerikan  kıtası  için  de  Martin  Luther  King  aynı  anlamı  ifade 
etmektedir.  Montgomery’deki  otobüs  grevinden
436
  sonra  Alabama’da  ırkçılığa  karşı  şiddete 
dayanmayan mücadelenin fiili liderliğini üstlenmiştir.
437
 
                                                           
433
 Galtung, A.g.e., s.220. 
434
 Galtung, A.g.e., s.223-226. 
435
 Mohandas Gandhi & H. David Thoreau Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş, Vadi Yayınları, İstanbul, 2015, s.90. 
436
 Bkz. Tarık Aygün, A.g.e, s.183. 1 Aralık 1955 günü, daha önceden NAACP’in yerel biriminde sekreter olarak 
çalışmış ve bu iş nedeniyle siyahlar tarafından yakından tanınan 43 yaşındaki Parks adlı siyahi kadın, otobüste 
beyazlara  yer  vermediği  gerekçesiyle  tutuklanmıştır.  Parks,  derneğin  yerel  biriminin  başkanı  olan  Nixon’un 
ödediği  kefaletle  serbest  bırakılmıştır;  ancak  bu  tutuklama  haberi,  siyahlar  arasında  hızlı  biçimde  yayılmış  ve 
büyük  tepki  toplamıştır.  Şehirde  daha  önce  de  otobüs  şoförlerine  itaatsizlikten  beş  siyah  kadın  ve  iki  çocuk 
tutuklanmış,  bir  erkekse  aynı  suç  nedeniyle  gözaltına  alındığı  esnada  polisle  tartıştığı  için  vurularak 
öldürülmüştür.  Nixon,  Bayan  Parks’ın  tutuklanması  ile  oluşan  kamuoyundan  yararlanmak  için  bazı  siyah 

125 
 
 
Siyah Muhalefet hareketi  tıpkı Hindistan Ulusal Hareketi gibi meşakkatli ve yıpratıcı 
bir sergüzeşte sahiptir. Her iki pasif direniş liderinin  yaşamları da benzer şekilde uğradıkları 
suikastla son bulmuş; her ikisi de edimlerinin bedelini hayatlarıyla ödemişlerdir.  Hatta buna 
Sokrates’i  de  (siyasi  suikast  diyelim)  ilave  edecek  olursak  trajik  bir  durumla  karşı  karşıya 
olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu insanlar edimlerinin bedelini ödemeyi göze almak söyleminin 
ötesine geçmişlerdir; bedel ödemişlerdir. 
 
Martin  Luther  King,  1963’te  pasif  direniş  hareketinden  dolayı  hapsedildiği 
Birmingham  Hapishanesinde  (ihtiyatsız  ve  zamansız  hareket  ettiği  hususunda)  kendisini 
eleştiren rahip arkadaşlarına gönderdiği mektupta şöyle seslenmektedir:  
 
“Acı  deneyimlerimiz  bize,  ezenlerin  ezilenlere  özgürlüklerini  hiçbir  zaman  gönüllü 
olarak  vermediklerini  öğretti.  Ezilenin  bunu  istemesi  gerekiyor.  Açıkça  söylemem  gerekirse 
ben şimdiye kadar, ayrımcılığın yoğun acısını çekmeyenlerin ‘zamanlaması doğru’ dedikleri 
bir  doğrudan  eylem’e  katılmadım.  Yıllardan  beri  sürekli  olarak  ‘bekleyin’  sözcüğünü 
duyarım. Zenciler açısından bu sözcüğün tanıdık, acılı bir tınısı vardır. Ancak bu ‘bekleyin’ 
sözcüğü daima ‘hiçbir zaman’ anlamına gelmiştir.”
438
 
 
Bilindiği  üzere  Afrika’nın  işgali  ve  bu  işgalin  doğrudan  sonucu  olan  kölecilik 
sisteminin  yaşam  bulması,  Avrupalıların  ve  daha  sonra  Amerika’ya  yerleşen  göçmenlerin 
siyah  köle  emeği  kullanarak  zenginleşmesi,  350  yıla  yakın  bir  süre  bilinen  dünyanın  en 
önemli  ekonomik  faaliyetinin  başında  gelmiş,  köle  emeği  tüm  dünya  ekonomisini  ve  bu 
emeğin  kullanılmasının sistemleştirilmesi  de birçok ülkenin siyasetini  direkt  etkilemiştir. 
439
 
Siyahların  Afrika  kıtasından  yalnızca  ucuz  işgücü  olarak  görülmeleri  ve  bu  amaçla  başka 
kıtalara bir mal gibi taşınmaları uzun yıllar Batılıların temel iktisat politikasını oluşturmuştur; 
ancak bir zaman sonra bu insanların yerleştikleri yerlerde hak talep etmeleri ile rüzgâr tersine 
dönmüştür.  
                                                                                                                                                                                     
kadınlardan  gelen  öneriyle,  bir  otobüs  boykotu  planlamaya  başladı.  Aynı  gün  Rahip  Abernathy  ve  King, 
Nixon’un  planladığı  boykota  destek  vermek  için  üçlü  bir  komisyon  oluşturmaya  karar  verdi.  Ardından  da  üç 
siyah  önder,  farklı  meslek  gruplarından  kırk  kadar  siyahla  temasa  geçerek  aynı  gece  King’in  kilisesinde  bir 
toplantı düzenledi. Bu yolla eylemin en geniş kesimlere yayılması sağlandı.  
437
  Martin  Luther  King,  Birmingham  Cezaevi’nden  Mektup,  Çev.  Yakup  Coşar,  Kamu  Vicdanına  Çağrı,  Sivil 
İtaatsizlik, İstanbul, 2014, s.195 
438
  Martin  Luther  King,  Birmingham  Cezaevi’nden  Mektup,  Çev.  Yakup  Coşar,  Kamu  Vicdanına  Çağrı,  Sivil 
İtaatsizlik, İstanbul, 2014, s.201 
439
 Tarık Aygün, Efendiliğin Reddi Sivil İtaatsizlik ve Doğrudan Eylem, Versus Yayınları, İstanbul, 2006, s.135. 

126 
 
 
340 yıldan beri Tanrı’nın verdiği ve anayasanın kabul ettiği haklar için beklediklerini 
dile getiren Martin Luther King; “uzun süre ertelenen adaletin esirgenen adalet olduğunu
440
 
dile getirmektedir. İşte bu adaletin tesis edilmesi için siyahları örgütleyen King, itaat etmeyen 
ama aynı zamanda şiddet de içermeyen pasif direniş eylemleri planlayarak Amerika kıtasında 
dikkat  çekmeyi  başarmıştır.  Alt  sınıftan  beyazların  da  desteğini  almaya  çalışan  King,  bu 
tavrından  ötürü  ırkçı  beyazların,  devletin  ve  hatta  siyah  hareketi  içindeki  pek  çok  grubun 
saldırı ya da eleştirilerine maruz kalmıştır.
441
 
 
King,  Birmingham  Hapishanesi’nde  bulunma  nedenini  oradaki  adaletsizliğe  bağlar. 
Birmingham ırkçılık olaylarının en şiddetli yaşandığı yerdir. Merkezi Atlanta/Georgia’da yer 
alan  ve  bütün  güney  eyaletlerinde  temsil  edilen  Güney  Hıristiyan  Liderlik  Konferansı’nın 
başkanı  olan  King,  Birmingham’daki  şubelerinin  (İnsan  Hakları  İçin  Hıristiyan  Hareketi) 
barışçıl bir doğrudan eylem  daveti üzerine bu  şehre gelir. King, buraya  geliş sebebini şöyle 
açıklar:  Herhangi  bir  yerde  haksızlık  yapılıyorsa  her  yerde  adalet  tehlikede  demektir.
442
 
Birmingham’da  devam  eden eylemleri teessüfle  karşıladıklarını dile  getiren rahipler  (her ne 
kadar  iyi  niyetli  olsalar  da)  aslında  olayların  sebeplerine  dokunmadan  yalnızca  sonuçlara 
odaklanmış  kişiler  gibi  davranmaktadırlar.  Diyalogla  çözüm  arama  konusunda  King’e 
tavsiyelerde  bulunsalar  da  bu  mesele  aslında  doğrudan  eylemlerin  temel  sebebini  teşkil 
etmektedir. Çünkü diyalog yollarını tıkayan taraf kesinlikle siyahlar değildir.  
 
King,  yalnızca  gerginlik  çıkartarak  diyalog  kanallarının  açık  tutulmasına 
çabalamaktadır. Ancak buradaki gerginlik şiddete dayalı, yıkıcı bir gerginlik değildir. Hatta o, 
her  zaman  vaazlarında  bu  türden  bir  gerginliğe  karşı  tavır  aldığını  dile  getirmektedir.
443
  Bu 
gerginliğin amacı doğrudan eylemin diyalog kanallarını kaçınılmaz şekilde kriz yaratarak açık 
tutacak  olmasıdır.  Çünkü  bu  şehirdeki  beyaz  egemenliği  zencilere  başka  bir  çıkar  yol 
bırakmamıştır.
444
 King’e göre Sokrates’in de yaptığı aslında budur: 
 
“Sokrates’in  insanın  mitler  ve  yarım  hakikatlere  olan  kölece  bağımlılığından 
kurtulup,  yaratıcı  analizler  ve  değerlerin  nesnel  belirlenişinin  özgür  alanına  geçişi  için 
düşünce düzeyinde bir gerginliğin ortaya çıkarılmasını gerekli görmesi gibi, bizim de şiddete 
dayanmayan  eylemler  aracılığıyla  toplumda,  insanların  ırk  düşmanlığının  ve  önyargıların 
derin  kuyularından  kurtulup,  kardeşliğin  ve  karşılıklı  anlayışın  onurlu  doruklarına 
                                                           
440
 Martin Luther King, A.g.m., s.201. 
441
 Aygün, A.g.e., s.136. 
442
 Martin Luther King, A.g.m., s.197. 
443
 Martin Luther King, A.g.m., s.199. 
444
 Martin Luther King, A.g.m. , s.197. 

127 
 
ulaşabilmelerine  yardımcı  olacak  gerginliği  yaratmamızın  zorunluluğunu  görmemiz 
gerekiyor.
445
 
 
M. Luther King, şiddete dayanmayan her kampanyanın dört basamağı olduğunu dile 
getirir. Sırasıyla bu basamaklar şöyledir: 
1.  Adaletsizliğin varlığının tespiti için materyal toplanması 
2.  Görüşmeler 
3.  Öz arınma 
4.  Doğrudan eylem
446
 
Bu  tablodan  da  anlaşılacağı  üzere  King’in  faaliyetleri  arasında  gösterebileceğimiz 
doğrudan eylemler gelişigüzel tasarlanmış alelade protestolar değildir. Bu dört madde aslında 
kendi içinde bir hiyerarşik sırayı takip etmektedir. 
İlk  madde  için  King,  gerekli  tespitlerde  bulunmuş  ve  lazım  olan  materyalleri 
toplamıştır.  Bu  tespitlere  göre  Birmingham,  polis  vahşeti  rekorunu  elinde  tutmakta;  şehrin 
mahkemeleri zencilere eşi benzeri olmayan haksızlıklar yapmakta; yine zencilerin evlerine ve 
kiliselerine  yönelik  meçhul  bombalama  olayları  hat  safhada  yaşanmaktadır.  Bu  veriler 
neticesinde  King’in  edindiği  kanaat  şudur:  Birmingham  muhtemelen  Amerika  Birleşik 
Devletleri’nde ırkçılığın en katı biçimiyle uygulandığı şehirdir.
447
 
İkinci  olarak  “görüşmeler”  konusu  gündeme  gelir.  King,  bu  konuda  da  umduğunu 
bulamaz.  Çünkü  daha  evvel  ırk  ayrımcılığı  hususunda  kendilerine  verilen  sözlerin  hiçbirisi 
yerine getirilmemiş, dükkânlardaki ırkçı tabelaları kaldırılmamıştır. 
Buna  bağlı  olarak  da  bir  sonraki  basamağa  geçilir.  Öz  arınma  aslında  kişinin 
kendisiyle  yüzleşmesi;  hesaplaşmasıdır.  “Eylemlerimde  ne  kadar  samimiyim?”  sorusunun 
cevabı aranır. Kişi kendisine şu soruları sorarak  aslında bir nevi kendisini samimiyet testine 
tabi tutar: “Şiddet kullanarak yanıt vermeden, bana uygulanan şiddete katlanabilir miyim?”; 
“Tutukluluğun eziyetlerini kaldırabilir miyim?”
448
 Öz arınma testini de başarıyla geçen birey 
artık  son  adım  olan  doğrudan  eylem  için  hazırdır.  Oturma  grevleri,  yürüyüşler  ve  şiddet 
içermeyen benzer eylemlerle pasif direniş kampanyası neticelendirilir. 
Siyahlara uygulanan muamele katlanılabilirliğin çok ötesindedir. Eğer tablo bu kadar 
vahim  olmasaydı  rahiplerin  “bekleyin”  telkinleri  King  tarafından  anlayışla  karşılanabilirdi. 
Fakat  Amerika  Birleşik  Devletleri’nde  beyazların  siyahlara  uyguladığı  insanlık  dışı 
                                                           
445
 Martin Luther King, A.g.m. , s.200. 
446
 Martin Luther King, A.g.m., s.198. 
447
 Martin Luther King, A.g.m., s.198. 
448
 Martin Luther King, A.g.m., s.199. 

128 
 
politikalar,  özgürlükler  ülkesi  olarak  bilinen  kıtanın  karanlık  yüzünü  gün  ışığına 
çıkarmaktadır. King, siyahlara uygulanan ve insan onuruna yakışmayan bu muameleleri şöyle 
anlatmaktadır: 
“Afrika’nın  ve  Asya’nın  halkları  uçak  hızıyla  politik  bağımsızlıklarına  doğru  yol 
alırken  biz  köşedeki  barda  bir  kahve  içme  hakkına  kavuşmak  için  bir  kağnı  hızıyla  yol 
alıyoruz. Gerçekten de ırk ayrımcılığının sivri dikenini teninde hissetmeyenler için “bekleyin” 
demek kolaydır. Ancak kanlı çetelerin anne babanızı, kardeşlerinizi keyiflerine göre linç edip 
boğmaları  gibi  olaylar  yaşadıysanız;  nefret  dolu  polislerin  hiçbir  ceza  korkusu  olmaksızın 
siyah  kardeşlerinize  küfür  ettiklerini,  tekmelediklerini,  işkence  yaptıklarını  hatta 
öldürdüklerin  gördüyseniz;  yirmi  milyon  siyah  kardeşinizin  bu  bolluk  toplumunda 
yoksulluğun havasız  kafesinde boğulmakta  olduklarını  görmek zahmetinde kalıyorsanız; altı 
yaşındaki  kızınıza  televizyonda  reklamı  yapılan  eğlence  parkına  neden  gidemeyeceğinizi 
açıklamaya  çalışırken birden dilinizin  size itaat  etmez olduğunu  ve kekelemeye başladığınız 
hissedip, siyah çocukların eğlence parkına girmelerinin yasak olduğunu duyduğunda kızınızın 
gözünün  yaşlarla  dolduğunu,  onun  taze  his  dünyasının  ufuklarında  aşağılık  duygularının 
boğucu  bulutlarının  oluştuğunu  ve  beyazlara  karşı  bilinçsiz  biçimde  gelişen  bir  öfkenin 
kişiliğini  nasıl  zedelemeye  başladığın  duyumsarsanız;  beş  yaşındaki  oğlunuzun  ısrarla 
sorduğu,  “Baba  beyazlar  siyahlara  neden  bu  kadar  kaba  davranıyorlar?”  sorusuna  nasıl 
yanıt  vereceğinizi  bilemezseniz;  şehirlerarası  yolculuklarda  hiçbir  motel  yer  vermediği  için 
geceler  boyu  arabanızın  rahatsız  bir  köşesinde  kıvrılıp  yatmak  zorunda  kalırsanız;  gece 
gündüz  görmek  zorunda  olduğunuz  “beyazlar  için”,  “siyahlar  için”  tabelalarıyla 
aşağılanırsanız…”
449
 
King’in rahiplere sunduğu gerekçeler kuşkusuz bunlardan çok daha fazladır. Ancak bu 
kadarı bile siyahların doğrudan eylem için haklılıklarını gösterecek yeter sebeplerdir. Siyahlar 
hiçbir  zaman  ayrıcalık  talep  etmemişler;  onlar  yalnızca  beyazlarla  eşit  haklara  sahip  olmak 
istemişlerdir.  Bu  nedenle  de  adil  olduklarını  düşündükleri  bütün  yasalara  uymuşlar,  bu 
yasaların gereklerini yerine getirmişlerdir. King’e göre iki türlü yasa vardır:  Adil yasalar ve 
adil olmayan yasalar. İkisi arasındaki fark ise şöyle izah edilir: 
  “Adil yasa, ahlaki kurallar ve Tanrı’nın buyruklarıyla uyum içinde olan, insan yapısı 
bir  düzenlemedir.  Adil  olmayan  yasa  ise  ahlak  kurallarına  uymayan  yasadır,  Aquinolu 
Thomas’ın  dediği  gibi,  kökü  Tanrısal  hukukta  ve  doğa  hukukunda  olmayan  insan  yapısı 
yasadır. İnsanı aşağılayan her yasa adaletsizdir. Irk ayrımcılığı insanın ruhunu bozduğu ve 
                                                           
449
 Martin Luther King, A.g.m., s.201-202. 

129 
 
kişiliğine zarar verdiği için tüm ırk ayrımcı yasalar adil olmayan yasalardır. Bu tür yasalar, 
yapıcılarına yanlış bir üstünlük, kurbanlarına ise yanlış bir aşağılık duygusu verir.”
450
 
 
King,  sivil  itaatsizlik  ediminin  tüm  gerekçesini  adil  olmayan  yasalara  bağlar.  Ancak 
her  ne  kadar  haksızlığa  uğrayan  taraf  olsalar  da  edimlerinde  “ırk  ayrımcılığının  öfkeli  bir 
savunucusu”  gibi  hareket  etmez.  Çünkü  ona  göre  böyle  bir  şey  kaçınılmaz  olarak  anarşiyi 
doğuracaktır. King’in (tıpkı Sokrates ve Thoreau gibi) sistemin bütünüyle bir alıp veremediği 
yoktur. Bu yüzden yönetimin bütününe itirazı olan anarşistten uzaktır. Ona göre adil olmayan 
bir yasayı ihlal etmek isteyen kişi bunu açık bir biçimde, sevgiyle ve ihlalin getireceği cezayı 
üstlenmeye  hazır  olarak  yapar.
451
  King  bu  gaye  ile  gerçekleştirilmiş  bir  eylemden  dolayı 
hapse atılan kişinin aslında yasaya en büyük saygıyı gösteren kişi olduğu görüşündedir.  
 
Doğrudan  eyleme  katılanlar  hâlihazırdaki  “gerginliğin”  yaratıcıları  değildir.  Bu 
gerginlik  zaten  mevcuttur.  Onların  yaptıkları  bunu  su  yüzüne  çıkarmaktır.  King,  bunu  bir 
benzetmeyle şöyle açıklar: “ İyileşebilmesi  için  deşilmesi  ve  cerahatli  çirkinliğinin  havanın 
ve ışığı doğal iyileştirici güçleriyle temas etmesi gereken bir çıban gibi, adaletsizliğin de yok 
edilmesi  için  yarattığı  tüm  gerginlikle  birlikte  önce  insan  vicdanının  ışığına,  kamuoyunun 
temiz  havasına  çıkarılması  gerekiyor.”
452
  Bu  durumda  King  ve  onun  doğrudan  eylemine 
destek verenlerin yaptıkları malumun ilamı’ndan ibarettir. Fakat bu ilamı yersiz ve zamansız 
bulup  King’e  sürekli  beklemesini  tavsiye  edenler  yanılmaktadırlar.  King,  kendi  neslinin  bir 
gün  sadece  kötülerin  yaralayıcı  sözlerine  değil,  iyilerin  korkunç  suskunluklarına  da 
yerineceğini düşünmektedir.
453
 
Yüklə 2,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin