2.3.2 Gandhi Örneği (1869-1948)
İsmi pasif direnişle özdeşleşmiş bir başka tarihi kişilik de Mahatma Gandhi’dir.
Gandhi, bütün ömrünü ırk ayrımcılığını yok etmeye adamış sıradışı bir kişiliktir. Yeryüzünde
hiçbir ırkın bir başka ırka üstünlüğü olmadığını düşünür; silahlı güce ve ekonomik refaha
sahip toplumların güçlerini daha da artırmaları için (eldeki imkânlarını kullanarak)
yeryüzünde yeni sömürge topluluklar yaratmaları fikri insanlık dışıdır.
Londra’da hukuk eğitimi almış (1881-1891); Bombay ve Rackot’ta avukatlık yapmış
(1891-1893) ve 1893-1914 yılları arasında belirli sürelerle bulunduğu Güney Afrika’da ırk
ayrımcılığına uğrayan Hintli toplulukların haklarını savunmuştur.
419
“Sivil itaatsizlik” terimini kavram(sal)laştıran isim olan H. David Thoreau’nun
fikirlerinden Gandhi’nin de etkilendiği açıktır.
420
Çünkü Hintlileri örgütlemek, onları bir
araya getirmek amacıyla çıkardığı Indian Opinion (Hintlilerin Kanaati) adlı gazetenin 26
Ekim 1907 tarihli sayısında maksatlı olarak Thoreau’nun sivil itaatsizlik yazısını
yayınlamıştır.
421
Bu fikirlerden esinlenerek oluşturduğu satyagraha teorisini pratiğe
dönüştürmeyi başarmıştır. Bu pratiği hayata geçiren kişi ise onun felsefesinde satyagrahi
olarak adlandırılır. Aykut Çelebi, Gandhi’nin pasif direnmeyi kolektif bir direnme biçimi
haline getiren stratejiye dönüştürdüğünü ifade eder. Bunlardan birincisi yukarıda dile
getirdiğimiz üzere satyagraha (hakikatin gücü, hakikat arzusu) ikincisi ise her ne olursa olsun
418
Gökberk, A.g.e., s.46-47.
419
Ökçesiz, A.g.e., s.45.
420
Bkz. Aykut Çelebi, “Demokrasinin Derinleşmesi: Bir Yöntem Olarak Sivil İtaatsizlik”, Cogito, Sivil
İtaatsizlik, Sayı67, Yaz 2011, İstanbul, 2015, s. 89-89.
421
Nişancı, A.g.e., s.146.
121
bu hakikat arayışını şiddetten uzak bir biçimde yapma zorunluluğu getirmesi yani ahimsa
(şiddeti dışlayan, şiddeti içermeyen)’dır.
422
Gandhi, kaba güç kullanmaksızın şiddete başvurmadan gerçeğe hizmet etmeyi
amaçlayan bu öğretisinin; belirli yönleriyle pasif direniş ve sivil itaatsizlikten ayrıldığını
düşünmüştür.
423
Özellikle sivil itaatsizliğin yeri geldiğinde şiddet kullanımına izin verdiğini
düşünür; buna mukabil onun satyagrahası bedeli ne olursa olsun hiçbir şartta şiddete izin
vermeyen bir direniş biçimidir.
Ökçesiz, Gandhi’nin ilk satyagrahasını Eylül 1906’da gerçekleştirdiğini vurgular:
“Transvaal’de 1906 yılında, bütün Hintlilerin kaydedilmesini, parmak izlerinin
alınmasını emreden ve polise Hintli evlerine kayıtlarını yaptırıp yaptırmadıklarını araştırmak
amacıyla izinsiz girebilme yetkisini veren bir yasa yürürlüğe girer. Bunun üzerine Gandhi 11
Eylül 1906 günü, Johannesbur’da Empire Theatre’da Hintlileri bu kayıt işlemine karşı
görüşmeler yapmak ve gerekli kararları almak üzere toplantıya çağırır. Bunun ardından da
satyagraha kampanyaları başlatır. Bu hareket 1907’den 1914 başına kadar kısa kesilmelerle
ve artan bir yoğunlukta sürer. İlk kampanya kayıt dairelerinin gönüllülerce işgaliyle başlar.
Ancak bu gönüllüler kaydolmak isteyen Hintlileri asla engellemeyeceklerdir. Yönetim
uyarılarından sonra tutuklamalar başlar. 1908 Ocağında ise sıra Gandhi’ye gelir. İlk hapis
cezasına (iki ay) orada çarptırılır.”
Thoreau’nun yanında Gandhi’nin fikir dünyasını şekillendiren bir başka isim de
Tolstoy olmuştur. Meşhur Rus yazarının Thoreau’nun fikirlerinden etkilendiği de
bilinmektedir. Öyle ki Tolstoy’un Thoreau’nun “Sivil İtaatsizlik” adlı eserini başucu kitabı
olarak kabul ettiği ve herkese bu kitabı okumalarını hararetle tavsiye ettiği rivayet
edilmektedir.
424
Pasif direnişin popularize edilmesinde Tolstoy önemli rol oynamıştır.
Gandhi’nin Güney Afrika’da avukatlık yaptığı dönemlerde Tosltoy ile mektuplaştığı da
bilinmektedir. Bu mektuplardan birinde Tolstoy şöyle yazmaktadır: “Doğu Hint Şirketi
marifetiyle İngilizlerin Hindistan’ı köleleştirmesinden şikâyet eden Hintlilere şaşıyoruz. Nasıl
olur da birkaç bin İngiliz, 300 milyonluk bir kıtayı köle haline getirebilir? Eğer Hintliler
422
Aykut Çelebi, A.g.m., s.88.
423
Ökçesiz, A.g.e., s.45.
424
H. David Thoreau, Mohandas Gandhi, Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş, Çev. Hakan Arslan, Fatma Ünsal,
İstanbul, Vadi Yayınları, 2015, s.13
122
köleliğe gönüllü olarak boyun eğmemiş olsalardı, böyle bir şey asla mümkün olamazdı.
425
Hint kıtasının örgütlü bir direnişe ihtiyacı vardı; Gandhi işte bu sorumluluğu üzerine aldı,
bağımsızlık düşüncesinin Hint toplumunun en önemli meselesi olduğu fikrini Hintlilere
aşıladı.
Gandhi’nin sivil itaatsizlik eylemlerine başlamasının haklılık temelini oluşturan ana
argüman İngilizlerin ikiyüzlü politikalardır. Nişancı bu durumu şöyle dile getirir:
“1914 yılında Hindistan’a dönerek militarizme ve otokrasiye karşı bir savaş
olduğuna inandığı I. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin davasını desteklemek yolunda canla
başla çalışmış olan Gandhi, savaş bittikten sonra İngiliz baskısının geri dönmesi karşısında
tam bir düş kırıklığı yaşamıştır. İngiliz askerlerinden oluşan bir birliğin 400 Hintliyi öldürüp
1000’den fazlasını yaraladığı Amristar Kıyımı kendisini fazlasıyla sarsmış, aynı zamanda bu
olay, sivil itaatsizlik eylemlerine başlamasının haklılık temelini oluşturmuştur.”
426
Hintlilere uygulanan bu insanlık dışı politika Gandhi’nin İngilizlere karşı yürüttüğü
sıradışı direnişlerine kapı aralamıştır. Emperyalist güçlerin kaba kuvvetine, sertliğine,
tahriklerine ve bütün kışkırtmalarına rağmen onun şiddet içermeyen pasif direnişi çoğu kez
İngilizleri çaresiz bırakmıştır. Çünkü İngilizler Gandhi’yi ortadan kaldırarak ulusal bir
kahraman yaratmak istememişlerdir.
427
Gandhi de bu bilinçle hareket etmiş ve I. Dünya
savaşından sonraki otuz yılda İngiliz sömürüsüne karşı yürüttüğü onurlu direnişi ile dünya
kamuoyunun ilgisini bölgeye çekmeyi başarmış; (bu haksızlıklara müdahil olamasalar da)
insanların hiç değilse vicdanlarını etik olarak rahatsız etmeyi başarmıştır. Açlık grevinden
yabancı malları boykot etmeye; vergileri ödememekten karayoluna ve demiryoluna barikatlar
kurmaya kadar pek çok direnişi örgütlemiş, İngilizleri ve İngiliz hükümeti yanlılarını
canından bezdirmiştir.
Selçuk Candansayar, iktidarları en çok bir iktidar talep etmeden itaat etmeyenlerin
korkuttuğunu düşünür. Candansayar, Bireyden Topluma İktidar İtaat Sarkacı ya da İtaatsizin
425
H. David Thoreau, Mohandas Gandhi, A.g.e., s.13; Bkz. Güney Afrika hükümeti, Asyalı göçmenlerin
sınırlarından izinsiz girmelerini yasaklayan ve bunu hapisle cezalandıran bir kanunu uygulamaya koymuştur. O
dönemde pasaport uygulaması yoktur. Bu uygulama I. Dünya Savaşı sonunda Cemiyet-i Akvam kararı ile
alınmıştır. Gandhi bu durumu protesto etmek için sınırı kasten ve büyük kitleler halinde geçerek yasayı ihlal
etmiştir. Hapse atılan insanların çoluk çocuğunun perişan olmaması için “Tolstoy Çiftliği” adı ile bir kamp ve
barınak kurmuştur. Sayısız insanın hapse atılması neticesinde mahkûmları kapatacak yer kalmamıştır. Sonuçta
çaresiz kalan hükümet pes ederek sınır ihlalini hapisle cezalandırma kanununu iptal etmek zorunda kalır. s.14
426
Nişancı, A.g.e., s.147.
427
Bkz. Nişancı, A.g.e., s.147.
123
Tragedyası
428
adlı makalesinde iktidarsız itaatsizlik adını verdiği bir tutumla bir şey talep
etmeden sadece taleplere uymayarak, karşı çıkmadan sadece yapmayarak, istemeyerek ama
vermeyerek de iktidarın çaresiz bırakılacağına değinir. Ona göre bir iktidarı en çok çileden
çıkaran karşıtının savaşmaması ama teslim de olmamasıdır. İtaat etmeyen ama karşı da
çıkmayan iktidarın oyununu bozmuş olur. Candansayar, bunun iktidarda bir tür öfkeden
kudurma hali ortaya çıkaracağına vurgular; çünkü iktidar istemeyen itaatsiz, iktidarı
yıkabilecek en güçlü silahtır.
429
Gandhi nin bir anlamda İngilizleri çaresiz bırakan durumu da
bunu yansıtmaktadır.
Hindistan’ı tümüyle İngiliz işgalinden kurtarmak; ülkesini bir sömürge devlet
olmaktan çıkarmak ve tam bağımsız bir ulus yaratmak için giriştiği eylemlerden ilki, onun tuz
yasası olarak bilinen yasayı ihlal edişidir. Tuzu tekeline almak isteyen İngiliz yönetiminin
Hintlilere tuz üretimini yasaklaması bu eylemin temel gerekçesini oluşturmuştur. Kendi
topraklarının kaynaklarını kullanamamak şüphesiz adil bir yasa değildir; yalnızca ekonomik
çıkar için (dışardan müdahale ile) böylesi bir yasağın konulması Gandhi’nin felsefesinde
kabul edilebilir bir durum değildir. “Bu yüzden kendi takipçilerini deniz kıyısına götüren
Gandhi buharlaştırma yoluyla deniz suyundan tuz üreterek, simgesel bir şekilde de olsa ilgili
yasayı çiğneme kararlılığını göstermiştir.”
430
Bu eyleminden ötürü Gandhi tutuklanmış ve
hapse atılmıştır. Oldukça çileli bir yaşam geçirmesine rağmen umudunu hiçbir zaman
kaybetmeyen Gandhi, kurguladığı pasif direniş hareketi ile Hindistan’ın bağımsızlığa
kavuşmasında en etkin rolü oynamıştır.
Johan Galtung’a göre Gandhi tam anlamıyla bir eylem adamıdır.
431
Soyut
tasarımlarından çok onun somut eylemleri tutarlıdır. Teorikte kurguladıklarını pratiğe
dönüştürmeyi başarmış; milyonlarca Hintliyi arkasından sürükleyebilmiştir. Bu yüzden de
Galtung, Gandhi’yi söylemlerinden çok eylemleri açısından dikkate değer bulur. Ayrıca
Galtung, Gandhi’nin eserlerinden yola çıkarak bir çatışma anında onun hangi normlara göre
hareket ettiğini saptamaya çalışmıştır. Üç ana başlık ve alt başlıklardan oluşan bir katmanlar
dizisi yaratmıştır.
432
İlk katman Hedefler ve Çatışma başlığı adı altında, ikincisi Çatışma
Süreci başlığı adı altında üçüncüsü ise Çatışmanın Çözümü başlığı adı altında toplanmış;
aşama aşama Gandhi’nin eylem planının yol haritası ortaya serilmiştir. Galtung, bu katmanlar
428
Bkz. Selçuk Candansayar, A.g.m., Cogito Sivil İtaatsizlik, Sayı 67, Yaz, 2011, İstanbul, 2015, s.182-188.
429
Candansayar, A.g.m., s.188.
430
Nişancı, A.g.e., s.147.
431
Johan Galtung, “Gandhi ve Alternatif Hareket Teoride Satyagraha: Normlar”, Kamu Vicdanına Çağrı Sivil
İtaatsizlik, Çev. Yakup Coşar, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014, s.216.
432
Bkz. Galtung, A.g.e., s.217-219.
124
dizisini hazırlarken bir taş ocağı işçisi gibi hareket ettiğini ve tıpkı Gandhi gibi ince eleyip sık
dokuduğunu dile getirir. Bu eylem planını inceleyen insanlar kendi yaşamlarında
karşılaştıkları çatışma hallerinde bu durumun üstesinden gelebilmek için neler
yapabileceklerine dair ipuçlarını bulabilirler. “ Bunların yardımıyla belki sadece
karşıtlarımızda değil kendimizde de eksiklikler görebilir ve belki yeni düşüncelere
ulaşabiliriz!”
433
diyen Galtung, kişiyi edimlerinde sorgulamaya iter. Çünkü gözden
geçirilmesi gereken hedefler ve tasarılar iki taraf için de geçerlidir; bu yüzden bir insanlık
öğretisi olarak nitelendirdiği satyagrahi’ye (şiddet kullanmayan direniş eylemcisine) dikkatini
iki tarafın ortak hedeflerine yöneltmesini öğütler. Galtung, bir çatışma anında sosyal arenada
uyulması gereken altı kural olduğunu tespit eder. Bunlar:
1. Şiddet kullanmama. 2. Eylem hedefe yönelik olması. 3. Şer güçlerle işbirliği
yapılmaması. 4.Her eylemin bir bedelinin olduğunun bilinmesi 5. Fedakârlığa hazır olunması
6. Hararetin mümkün olduğunca düşük tutulmasıdır.
434
Gandhi, hakikate tutunmak olarak nitelendirdiği Satyagraha öğretisini Pasif
Direniş’ten ayırır. Hatta satyagraha pasif direnişten akla kara kadar farklıdır. Ona göre pasif
direniş zayıfların silahı olarak kabul edilir ve amaçlarına ulaşma için şiddet veya fiziki güç
kullanmayı reddetmez; fakat Satyagraha, en güçlünün silahı olarak kabul edilir ve her
durumda şiddet kullanmayı reddeder.
435
Güney Afrika’da kadınların oy hakkını savunmak
için direnmeleri gibi diğer pasif direnişlerle karıştırılmaması için satyagraha ismini
kullanmayı tercih etmiştir.
2.3.3 Martin Luther King Örneği (1929-1968)
Amerikan siyah hareketinin en önemli isimlerinden birisidir. Hint kıtası için Gandhi ne
anlam ifade ediyorsa Amerikan kıtası için de Martin Luther King aynı anlamı ifade
etmektedir. Montgomery’deki otobüs grevinden
436
sonra Alabama’da ırkçılığa karşı şiddete
dayanmayan mücadelenin fiili liderliğini üstlenmiştir.
437
433
Galtung, A.g.e., s.220.
434
Galtung, A.g.e., s.223-226.
435
Mohandas Gandhi & H. David Thoreau Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş, Vadi Yayınları, İstanbul, 2015, s.90.
436
Bkz. Tarık Aygün, A.g.e, s.183. 1 Aralık 1955 günü, daha önceden NAACP’in yerel biriminde sekreter olarak
çalışmış ve bu iş nedeniyle siyahlar tarafından yakından tanınan 43 yaşındaki Parks adlı siyahi kadın, otobüste
beyazlara yer vermediği gerekçesiyle tutuklanmıştır. Parks, derneğin yerel biriminin başkanı olan Nixon’un
ödediği kefaletle serbest bırakılmıştır; ancak bu tutuklama haberi, siyahlar arasında hızlı biçimde yayılmış ve
büyük tepki toplamıştır. Şehirde daha önce de otobüs şoförlerine itaatsizlikten beş siyah kadın ve iki çocuk
tutuklanmış, bir erkekse aynı suç nedeniyle gözaltına alındığı esnada polisle tartıştığı için vurularak
öldürülmüştür. Nixon, Bayan Parks’ın tutuklanması ile oluşan kamuoyundan yararlanmak için bazı siyah
125
Siyah Muhalefet hareketi tıpkı Hindistan Ulusal Hareketi gibi meşakkatli ve yıpratıcı
bir sergüzeşte sahiptir. Her iki pasif direniş liderinin yaşamları da benzer şekilde uğradıkları
suikastla son bulmuş; her ikisi de edimlerinin bedelini hayatlarıyla ödemişlerdir. Hatta buna
Sokrates’i de (siyasi suikast diyelim) ilave edecek olursak trajik bir durumla karşı karşıya
olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu insanlar edimlerinin bedelini ödemeyi göze almak söyleminin
ötesine geçmişlerdir; bedel ödemişlerdir.
Martin Luther King, 1963’te pasif direniş hareketinden dolayı hapsedildiği
Birmingham Hapishanesinde (ihtiyatsız ve zamansız hareket ettiği hususunda) kendisini
eleştiren rahip arkadaşlarına gönderdiği mektupta şöyle seslenmektedir:
“Acı deneyimlerimiz bize, ezenlerin ezilenlere özgürlüklerini hiçbir zaman gönüllü
olarak vermediklerini öğretti. Ezilenin bunu istemesi gerekiyor. Açıkça söylemem gerekirse
ben şimdiye kadar, ayrımcılığın yoğun acısını çekmeyenlerin ‘zamanlaması doğru’ dedikleri
bir doğrudan eylem’e katılmadım. Yıllardan beri sürekli olarak ‘bekleyin’ sözcüğünü
duyarım. Zenciler açısından bu sözcüğün tanıdık, acılı bir tınısı vardır. Ancak bu ‘bekleyin’
sözcüğü daima ‘hiçbir zaman’ anlamına gelmiştir.”
438
Bilindiği üzere Afrika’nın işgali ve bu işgalin doğrudan sonucu olan kölecilik
sisteminin yaşam bulması, Avrupalıların ve daha sonra Amerika’ya yerleşen göçmenlerin
siyah köle emeği kullanarak zenginleşmesi, 350 yıla yakın bir süre bilinen dünyanın en
önemli ekonomik faaliyetinin başında gelmiş, köle emeği tüm dünya ekonomisini ve bu
emeğin kullanılmasının sistemleştirilmesi de birçok ülkenin siyasetini direkt etkilemiştir.
439
Siyahların Afrika kıtasından yalnızca ucuz işgücü olarak görülmeleri ve bu amaçla başka
kıtalara bir mal gibi taşınmaları uzun yıllar Batılıların temel iktisat politikasını oluşturmuştur;
ancak bir zaman sonra bu insanların yerleştikleri yerlerde hak talep etmeleri ile rüzgâr tersine
dönmüştür.
kadınlardan gelen öneriyle, bir otobüs boykotu planlamaya başladı. Aynı gün Rahip Abernathy ve King,
Nixon’un planladığı boykota destek vermek için üçlü bir komisyon oluşturmaya karar verdi. Ardından da üç
siyah önder, farklı meslek gruplarından kırk kadar siyahla temasa geçerek aynı gece King’in kilisesinde bir
toplantı düzenledi. Bu yolla eylemin en geniş kesimlere yayılması sağlandı.
437
Martin Luther King, Birmingham Cezaevi’nden Mektup, Çev. Yakup Coşar, Kamu Vicdanına Çağrı, Sivil
İtaatsizlik, İstanbul, 2014, s.195
438
Martin Luther King, Birmingham Cezaevi’nden Mektup, Çev. Yakup Coşar, Kamu Vicdanına Çağrı, Sivil
İtaatsizlik, İstanbul, 2014, s.201
439
Tarık Aygün, Efendiliğin Reddi Sivil İtaatsizlik ve Doğrudan Eylem, Versus Yayınları, İstanbul, 2006, s.135.
126
340 yıldan beri Tanrı’nın verdiği ve anayasanın kabul ettiği haklar için beklediklerini
dile getiren Martin Luther King; “uzun süre ertelenen adaletin esirgenen adalet olduğunu”
440
dile getirmektedir. İşte bu adaletin tesis edilmesi için siyahları örgütleyen King, itaat etmeyen
ama aynı zamanda şiddet de içermeyen pasif direniş eylemleri planlayarak Amerika kıtasında
dikkat çekmeyi başarmıştır. Alt sınıftan beyazların da desteğini almaya çalışan King, bu
tavrından ötürü ırkçı beyazların, devletin ve hatta siyah hareketi içindeki pek çok grubun
saldırı ya da eleştirilerine maruz kalmıştır.
441
King, Birmingham Hapishanesi’nde bulunma nedenini oradaki adaletsizliğe bağlar.
Birmingham ırkçılık olaylarının en şiddetli yaşandığı yerdir. Merkezi Atlanta/Georgia’da yer
alan ve bütün güney eyaletlerinde temsil edilen Güney Hıristiyan Liderlik Konferansı’nın
başkanı olan King, Birmingham’daki şubelerinin (İnsan Hakları İçin Hıristiyan Hareketi)
barışçıl bir doğrudan eylem daveti üzerine bu şehre gelir. King, buraya geliş sebebini şöyle
açıklar: Herhangi bir yerde haksızlık yapılıyorsa her yerde adalet tehlikede demektir.
442
Birmingham’da devam eden eylemleri teessüfle karşıladıklarını dile getiren rahipler (her ne
kadar iyi niyetli olsalar da) aslında olayların sebeplerine dokunmadan yalnızca sonuçlara
odaklanmış kişiler gibi davranmaktadırlar. Diyalogla çözüm arama konusunda King’e
tavsiyelerde bulunsalar da bu mesele aslında doğrudan eylemlerin temel sebebini teşkil
etmektedir. Çünkü diyalog yollarını tıkayan taraf kesinlikle siyahlar değildir.
King, yalnızca gerginlik çıkartarak diyalog kanallarının açık tutulmasına
çabalamaktadır. Ancak buradaki gerginlik şiddete dayalı, yıkıcı bir gerginlik değildir. Hatta o,
her zaman vaazlarında bu türden bir gerginliğe karşı tavır aldığını dile getirmektedir.
443
Bu
gerginliğin amacı doğrudan eylemin diyalog kanallarını kaçınılmaz şekilde kriz yaratarak açık
tutacak olmasıdır. Çünkü bu şehirdeki beyaz egemenliği zencilere başka bir çıkar yol
bırakmamıştır.
444
King’e göre Sokrates’in de yaptığı aslında budur:
“Sokrates’in insanın mitler ve yarım hakikatlere olan kölece bağımlılığından
kurtulup, yaratıcı analizler ve değerlerin nesnel belirlenişinin özgür alanına geçişi için
düşünce düzeyinde bir gerginliğin ortaya çıkarılmasını gerekli görmesi gibi, bizim de şiddete
dayanmayan eylemler aracılığıyla toplumda, insanların ırk düşmanlığının ve önyargıların
derin kuyularından kurtulup, kardeşliğin ve karşılıklı anlayışın onurlu doruklarına
440
Martin Luther King, A.g.m., s.201.
441
Aygün, A.g.e., s.136.
442
Martin Luther King, A.g.m., s.197.
443
Martin Luther King, A.g.m., s.199.
444
Martin Luther King, A.g.m. , s.197.
127
ulaşabilmelerine yardımcı olacak gerginliği yaratmamızın zorunluluğunu görmemiz
gerekiyor.
445
M. Luther King, şiddete dayanmayan her kampanyanın dört basamağı olduğunu dile
getirir. Sırasıyla bu basamaklar şöyledir:
1. Adaletsizliğin varlığının tespiti için materyal toplanması
2. Görüşmeler
3. Öz arınma
4. Doğrudan eylem
446
Bu tablodan da anlaşılacağı üzere King’in faaliyetleri arasında gösterebileceğimiz
doğrudan eylemler gelişigüzel tasarlanmış alelade protestolar değildir. Bu dört madde aslında
kendi içinde bir hiyerarşik sırayı takip etmektedir.
İlk madde için King, gerekli tespitlerde bulunmuş ve lazım olan materyalleri
toplamıştır. Bu tespitlere göre Birmingham, polis vahşeti rekorunu elinde tutmakta; şehrin
mahkemeleri zencilere eşi benzeri olmayan haksızlıklar yapmakta; yine zencilerin evlerine ve
kiliselerine yönelik meçhul bombalama olayları hat safhada yaşanmaktadır. Bu veriler
neticesinde King’in edindiği kanaat şudur: Birmingham muhtemelen Amerika Birleşik
Devletleri’nde ırkçılığın en katı biçimiyle uygulandığı şehirdir.
447
İkinci olarak “görüşmeler” konusu gündeme gelir. King, bu konuda da umduğunu
bulamaz. Çünkü daha evvel ırk ayrımcılığı hususunda kendilerine verilen sözlerin hiçbirisi
yerine getirilmemiş, dükkânlardaki ırkçı tabelaları kaldırılmamıştır.
Buna bağlı olarak da bir sonraki basamağa geçilir. Öz arınma aslında kişinin
kendisiyle yüzleşmesi; hesaplaşmasıdır. “Eylemlerimde ne kadar samimiyim?” sorusunun
cevabı aranır. Kişi kendisine şu soruları sorarak aslında bir nevi kendisini samimiyet testine
tabi tutar: “Şiddet kullanarak yanıt vermeden, bana uygulanan şiddete katlanabilir miyim?”;
“Tutukluluğun eziyetlerini kaldırabilir miyim?”
448
Öz arınma testini de başarıyla geçen birey
artık son adım olan doğrudan eylem için hazırdır. Oturma grevleri, yürüyüşler ve şiddet
içermeyen benzer eylemlerle pasif direniş kampanyası neticelendirilir.
Siyahlara uygulanan muamele katlanılabilirliğin çok ötesindedir. Eğer tablo bu kadar
vahim olmasaydı rahiplerin “bekleyin” telkinleri King tarafından anlayışla karşılanabilirdi.
Fakat Amerika Birleşik Devletleri’nde beyazların siyahlara uyguladığı insanlık dışı
445
Martin Luther King, A.g.m. , s.200.
446
Martin Luther King, A.g.m., s.198.
447
Martin Luther King, A.g.m., s.198.
448
Martin Luther King, A.g.m., s.199.
128
politikalar, özgürlükler ülkesi olarak bilinen kıtanın karanlık yüzünü gün ışığına
çıkarmaktadır. King, siyahlara uygulanan ve insan onuruna yakışmayan bu muameleleri şöyle
anlatmaktadır:
“Afrika’nın ve Asya’nın halkları uçak hızıyla politik bağımsızlıklarına doğru yol
alırken biz köşedeki barda bir kahve içme hakkına kavuşmak için bir kağnı hızıyla yol
alıyoruz. Gerçekten de ırk ayrımcılığının sivri dikenini teninde hissetmeyenler için “bekleyin”
demek kolaydır. Ancak kanlı çetelerin anne babanızı, kardeşlerinizi keyiflerine göre linç edip
boğmaları gibi olaylar yaşadıysanız; nefret dolu polislerin hiçbir ceza korkusu olmaksızın
siyah kardeşlerinize küfür ettiklerini, tekmelediklerini, işkence yaptıklarını hatta
öldürdüklerin gördüyseniz; yirmi milyon siyah kardeşinizin bu bolluk toplumunda
yoksulluğun havasız kafesinde boğulmakta olduklarını görmek zahmetinde kalıyorsanız; altı
yaşındaki kızınıza televizyonda reklamı yapılan eğlence parkına neden gidemeyeceğinizi
açıklamaya çalışırken birden dilinizin size itaat etmez olduğunu ve kekelemeye başladığınız
hissedip, siyah çocukların eğlence parkına girmelerinin yasak olduğunu duyduğunda kızınızın
gözünün yaşlarla dolduğunu, onun taze his dünyasının ufuklarında aşağılık duygularının
boğucu bulutlarının oluştuğunu ve beyazlara karşı bilinçsiz biçimde gelişen bir öfkenin
kişiliğini nasıl zedelemeye başladığın duyumsarsanız; beş yaşındaki oğlunuzun ısrarla
sorduğu, “Baba beyazlar siyahlara neden bu kadar kaba davranıyorlar?” sorusuna nasıl
yanıt vereceğinizi bilemezseniz; şehirlerarası yolculuklarda hiçbir motel yer vermediği için
geceler boyu arabanızın rahatsız bir köşesinde kıvrılıp yatmak zorunda kalırsanız; gece
gündüz görmek zorunda olduğunuz “beyazlar için”, “siyahlar için” tabelalarıyla
aşağılanırsanız…”
449
King’in rahiplere sunduğu gerekçeler kuşkusuz bunlardan çok daha fazladır. Ancak bu
kadarı bile siyahların doğrudan eylem için haklılıklarını gösterecek yeter sebeplerdir. Siyahlar
hiçbir zaman ayrıcalık talep etmemişler; onlar yalnızca beyazlarla eşit haklara sahip olmak
istemişlerdir. Bu nedenle de adil olduklarını düşündükleri bütün yasalara uymuşlar, bu
yasaların gereklerini yerine getirmişlerdir. King’e göre iki türlü yasa vardır: Adil yasalar ve
adil olmayan yasalar. İkisi arasındaki fark ise şöyle izah edilir:
“Adil yasa, ahlaki kurallar ve Tanrı’nın buyruklarıyla uyum içinde olan, insan yapısı
bir düzenlemedir. Adil olmayan yasa ise ahlak kurallarına uymayan yasadır, Aquinolu
Thomas’ın dediği gibi, kökü Tanrısal hukukta ve doğa hukukunda olmayan insan yapısı
yasadır. İnsanı aşağılayan her yasa adaletsizdir. Irk ayrımcılığı insanın ruhunu bozduğu ve
449
Martin Luther King, A.g.m., s.201-202.
129
kişiliğine zarar verdiği için tüm ırk ayrımcı yasalar adil olmayan yasalardır. Bu tür yasalar,
yapıcılarına yanlış bir üstünlük, kurbanlarına ise yanlış bir aşağılık duygusu verir.”
450
King, sivil itaatsizlik ediminin tüm gerekçesini adil olmayan yasalara bağlar. Ancak
her ne kadar haksızlığa uğrayan taraf olsalar da edimlerinde “ırk ayrımcılığının öfkeli bir
savunucusu” gibi hareket etmez. Çünkü ona göre böyle bir şey kaçınılmaz olarak anarşiyi
doğuracaktır. King’in (tıpkı Sokrates ve Thoreau gibi) sistemin bütünüyle bir alıp veremediği
yoktur. Bu yüzden yönetimin bütününe itirazı olan anarşistten uzaktır. Ona göre adil olmayan
bir yasayı ihlal etmek isteyen kişi bunu açık bir biçimde, sevgiyle ve ihlalin getireceği cezayı
üstlenmeye hazır olarak yapar.
451
King bu gaye ile gerçekleştirilmiş bir eylemden dolayı
hapse atılan kişinin aslında yasaya en büyük saygıyı gösteren kişi olduğu görüşündedir.
Doğrudan eyleme katılanlar hâlihazırdaki “gerginliğin” yaratıcıları değildir. Bu
gerginlik zaten mevcuttur. Onların yaptıkları bunu su yüzüne çıkarmaktır. King, bunu bir
benzetmeyle şöyle açıklar: “ İyileşebilmesi için deşilmesi ve cerahatli çirkinliğinin havanın
ve ışığı doğal iyileştirici güçleriyle temas etmesi gereken bir çıban gibi, adaletsizliğin de yok
edilmesi için yarattığı tüm gerginlikle birlikte önce insan vicdanının ışığına, kamuoyunun
temiz havasına çıkarılması gerekiyor.”
452
Bu durumda King ve onun doğrudan eylemine
destek verenlerin yaptıkları malumun ilamı’ndan ibarettir. Fakat bu ilamı yersiz ve zamansız
bulup King’e sürekli beklemesini tavsiye edenler yanılmaktadırlar. King, kendi neslinin bir
gün sadece kötülerin yaralayıcı sözlerine değil, iyilerin korkunç suskunluklarına da
yerineceğini düşünmektedir.
453
Dostları ilə paylaş: |