466
İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi - İAÜD - ISSN: 2757-7252, Nisan 2021 Yıl 13 Sayı 2
engeli olarak ifade etmişlerdir. Sen dili öfkeli anlarda kullanılan ve kızgınlık
ifadeleri içeren iletilerdir. Sen dili ile yöneltilen iletiler sorunun gerçek nedenini
açıklamadığı gibi, çocuğun direnmesine, inatlaşmasına nihayetinde ebeveyn ile
iletişimin kesilmesine sebep olur (Sürücü, 2003). Dolayısıyla annenin iletişim
becerileri hem çocuklarına ayrı ayrı hem de kardeşlerin birbirleriyle ilişkisine de
ebeveynlik yapabilecek donanımda
olması gerektiği düşünülmektedir.
Annelerin çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurmalarına engel durumların bir
diğeri dış faktörler olarak belirlenmiştir. Bunlar; anneanne veya babaannenin
ya da ortamda bulunan kişilerin müdaheleleri ile çok fazla tablet kullanımı ve
televizyon izlenmesidir. Bu durumu Baran (2004) çalışmasında, çocukların
yetiştirilmesi konusunda sürekli aileye vurgu yapılmasının sorunun öteki yüzünü
görmeyi engellediği bir durum olarak tespit etmiştir. Çocukların yetiştirilmesinde
yalnızca aile
olarak iç dinamiklerin değil, aynı zamanda dış dinamiklerin de
önemli olduğu; dış dinamikler olarak da toplum ve çevrenin (arkadaş grubu
ve medyanın) özellikle günümüzde, sosyalleşme sürecinde
ailenin işlevlerini
aksattığının görülmesi araştırmanın bulguları ile benzerlik göstermektedir. Zehir
ve diğerleri’nin (2019) ailelerin teknolojik araçların kullanımını sınırlandırmada
kullandığı stratejileri incelediği araştırmada; çocuklarının teknoloji kullanımının
sınırlandırılmasına karşı gösterdiği tepki karşısında en fazla; konuşup zararlarını
anlatma yolunu izlerken, diğer taraftan yaklaşık yarısı ceza vermek ve kızmak gibi
yöntemleri kullanmayı tercih ettikleri belirlenmiştir. Bu veriler doğrultusunda;
çocukların çevrimiçi medya araçları kullanımının anne-çocuk arasında iletişimi
engelleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmasının nedenlerinden biri de
annelerin bu araçlarının kullanımını ve kısıtlanmasını konusunda çocuklara karşı
kullandıkları yanlış iletiler olduğu düşünülmektedir.
Bu çalışmada annelere, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve içeriğinde yer alan iletişim
haklarının neler olduğu hakkındaki bilgileri sorulmuştur. Araştırmada bu sorunun
yöneltilmesinin amacı; çocuk haklarının, çocuğun gelişiminin gerekliliği olan ve
temel ihtiyaçlarının karşılanmasını dikkate alan, haklarının bilindiği, korunduğu
bir ortamda yaşamasına izin veren haklar olmasıdır. Bu ortamı sağlayacak
olan ise ebeveynlerdir ve bu da haklarının bilinmesi ile mümkün olacaktır. Bu
araştırmada 27 anneden sadece 2’si çocuk haklarının neler olduğunu bildiklerini
belirtmişlerdir. Araştırmanın diğer bir sorusunda ise, annelerin tamamına
yakını çocukları ile çok iyi iletişim kurabildiklerini ifade etmişlerdir. Bu veriler
karşılaştırıldığında, çocukla kurulacak sağlıklı bir ilişkinin temelinde öncelikle,
uluslararası kanunlarla korunan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğa tanınan
hakların bilinmesi olduğu düşünülmektedir. Araştırma bulgularına göre; çocuk
haklarına dair sözleşme hakkında hiç bilgi sahibi olunmaması, üzerinde durulması
gereken bir konu olduğu düşünülmektedir.
Genel olarak elde edilen
bulgular analiz edildiğinde; annelerin etkili iletişim
teknikleri konusunda desteklenmesi ve kendilerini geliştirmesi gerektiğini
467
Hüseyin KAZAN, Seyran SARISOY
göstermektedir.Yalnızca anne ve babalar değil; çocuğun bakımını üstlenen, çocuk
ile iletişimde olan tüm bireylerin etkili
iletişimin ne demek olduğu, çocukla
nasıl iletişime geçecekleri, iletişim engelleri gibi iletişimin alt boyutları ile ilgili
okullarda eğitimler verilebilir.
Etkili iletişim becerileri, bireylerin doğuştan doğal olarak getirdikleri özellikler
değildir. Aktif dinleme, empati, hoşgörü, uzlaşma, gibi beceriler geliştirilebilir
ve iyileştirilebilir tutumlardır. Bu da verilen eğitimler ile mümkün olacak, kişiler
arası ilişkilerin iyileşmesini sağlayacağı düşünülmektedir.
Her yaş grubunun iletişim ihtiyacı farklı olduğu için, erken çocukluk döneminde;
okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocuklar için öğretmenler aile katılım
çalışmalarında, iletişim konusuna daha fazla yer verebilir.
Günümüzde ile dinamiklerinin değişmesi, sosyal medya, çeşitli aile tarzlarının
ortaya çıkması gibi unsurların, aile içi iletişim eğitim programlarının içeriklerinin
de revize edilerek, günümüz koşullarının ihtiyacına cevap verecek şekilde
düzenlenmesi ve geliştirilmesi de fayda sağlayabilir.
Öğretmenler, ebeveynlere Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne dair farkındalık
yaratacak
olanaklar sunabilir, bilgilendirici çalışmalar yapabilir.
Baba çocuk iletişimini değerlendiren araştırmaların da yapılması sağlıklı aile içi
iletişim için fayda sağlayacağı düşünülmektedir.