Guler Demir, Ayshenur Gunesh
THE POSITION AND IMPORTANCE OF LEARNING STYLES IN
THE PROCESS OF EDUCATION: LIBRARIANSHIP AREA
Abstract
“Learning styles” are especially considered as an important factor in student/learner
centered education systems. The term indicates that for each individual, different ways of
education or studying might be effective. The diversity and differences must be taken into con-
sideration in order to encourage students and support their educational process. The aim of
Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti
Azərbaycan Milli Kitabxanası
- 139 –
the study is to discuss the position and importance of learning style models and other related
approaches on a theoretical ground within the context of librarianship area and the process
of information and records management education.
Keywords: Learning styles, learning theories, information-seeking behaviors, Gardner's
Theory of Multiple Intelligences, Kolb's Learning Style, librarianship, information and
records management education.
Summary
During an education period, approaches that uniform all students and ignore individual
differences cause both their failure and depersonalization. The term “learning styles” indi-
cates that for each individual, different ways of education or studying might be efficient. It is
among the elements essential for education systems that are student-oriented or that really
aim to be efficient for students. In societies where a great number of people are educated, al-
though it is not possible to improve strategies in accordance with each individual‟s tendency;
ignoring all of these tendencies might cause a complete failure, therefore the determination of
common interests with the help of user reports might improve these systems. In the study, the
position and importance of learning styles and other related approaches on a theoretical
ground within the context of librarianship area and the process of information and records
management education are discussed and suggestions related to the issue are put forward.
“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”
Beynəlxalq elmi konfransının materialları
- 140 -
AyĢenur GüneĢ
Araş. Gör., Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü,
akbulutaysenur@gmail.com
Güler Demir
Yrd. Doç. Dr. Kastamonu Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü,
gulerdemir2009@gmail.com, gulerdemir@kastamonu.edu.tr
BĠLGĠ VE BELGE YÖNETĠMĠ BÖLÜMLERĠNDE AKTĠF EĞĠTĠM:
MODEL ÖNERĠSĠ
“İşitirsem unuturum, görürsem
hatırlarım, yaparsam anlarım”
Konfüçyüs
Öz:
Kütüphanecilik ve arşivcilik eğitiminin ağırlıklı olarak kurama dayalı verilmesi ve uy-
gulama alanında boşluk bulunması önemli bir sorundur. Yalnızca genellikle yaz dönemlerin-
de uygulanan staj programları ile birlikte bu eğitimin desteklenmesi ise yeterli görülmemekte;
öğrencilerin uygulama konusunda bilgi ve deneyimlerinin gelişimini sağlayamamaktadır. Bu
alanlarda yer alan teknik hizmetlerin karmaşık ve çok yönlü yapısı, bu meslek gruplarının
eğitiminin yalnız kuramla değil uygulama ile de önemli ölçüde desteklenmesini gerektirmek-
tedir. Bu kaygılardan yola çıkılarak hazırlanan bu çalışmada, uygulamalı eğitim ile ilgili bir
model önerisi ve bu modele ilişkin açıklamalar yapılmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Eğitim, aktif eğitim, kütüphanecilik, bilgi ve belge yönetimi, arşiv-
cilik.
GĠRĠġ
Eğitim sisteminin ezberciliği tetikleyen yapısı en fazla eleştiri alan yönüdür. Bu siste-
min ortaya koyduğu sonuç, öğrencilerin salt sınıfını geçme kaygısı ile derslerde verilenleri ez-
berleme alışkanlığı edinmeleri ve bu eğilimi yaşamlarının diğer pratik alanlarına da yaymala-
rıdır. Anılan sisteminin en büyük zararı öğrenilen bilgilerin çok çabuk ve kolay bir biçimde
unutulmasıdır. Oysa bilginin/bilgilerin belleklere statik biçimde yerleştirilmesi o bilgi/ bilgile-
rin çabuk aşınıp kaybolmasına yol açarken; düşünme, sorgulama, anlama yoluyla edinilen, bir
başka deyişle içselleştirilen bilgiler, öğrenme eylemini de bir ödevden çok keyif ve yaşam
biçimi haline dönüştürmektedir. Ayrıca, ezberciliğe dayanan bir sistem, her şeyden önce öğ-
rencilerin kişiliğinin sağlıklı biçimde gelişimini de engelleyen, zedeleyen bir sürece yol aç-
maktadır. Ezberci eğitim sisteminin üniversite düzeyine dek taşınmasının en önemli nedeni ilk
ve orta öğretimdeki eğitim sisteminin böyle bir yapıda olmasıdır.
Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti
Azərbaycan Milli Kitabxanası
- 141 –
Bu sistemden gelen ve sistemin biçimlendirdiği ezberci yapı ile alışkanlıkları edinen öğ-
rencilerin büyük bir çoğunluğu, kendi çabaları ile bir takım şeyleri öğrenmekten uzak dur-
maktadırlar. Bu kişiler meslek yaşamlarına başladıklarında çalıştıkları kurumlarda sorumlu-
luklarını yürütmekte daha da zorlanmakta ve mutsuz olmaktadırlar. Kuram çerçevesinde veri-
lenlerin pratikle örtüştürülmesi ayrı bir formasyon ve çaba gerektirdiğinden, bu anlamda yaşa-
nan sorunlar kat kat fazlalaşmaktadır.
Türkiye‘de üniversite düzeyinde kütüphanecilik (yeni adı ile bilgi ve belge yönetimi)
bölümlerinde verilen eğitime ilişkin sorunların bu çerçevede irdelenmesinden önce, bu eği-
time ilişkin genel ve tarihsel bir bilgi vermek yararlı olacaktır.
GEÇMĠġTEN GÜNÜMÜZE KÜTÜPHANECĠLĠK VE ARġĠVCĠLĠK EĞĠTĠMĠ
Kütüphanecilik Eğitimi
Ülkemizde kütüphanecilik eğitiminin verilmeye başlanması Dewey ve Hamit Zübeyr
Koşay‘ın kütüphanecilik eğitimi üzerine hazırlamış olduğu raporlara dayanmaktadır. Bu ra-
porlar kütüphaneciliğin gerekliliği, kütüphane okullarının açılmasının önemi ve kütüphaneci-
lik mesleğinin ülkemize kazandırılması üzerinde durmaktadır. Dewey‘ in raporunda dile getir-
miş olduğu kütüphanecilik eğitimi için yurtdışına öğrenci gönderilmesi fikri benimsenmiş ve
kabul görmüştür. Bunun ardından öncelikle Fehmi Ethem Karatay ve onun arkasından Adnan
Ötüken ile birlikte 3 kişi kütüphanecilik eğitimi almak üzere yurtdışına gönderilmişlerdir.
Yurtdışından döndükten sonra bu kişilerin ilk işleri kütüphanecilik kursları açmak olmuştur.
Açılan bu kurslarda kütüphanecilik eğitiminin temelleri atılmıştır. (Çakın, 2005).
Ankara‘da Adnan Ötüken tarafından yürütülen kurslar başarı ve ilgi ile sonuçlanmıştır.
Bunun sonucunda ise 1952 yılında Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi
(DTCF) bünyesinde seçmeli ders olarak kütüphanecilik dersleri verilmeye başlanmıştır. Bu
adımın arkasından atılan yeni adım ise kütüphanecilik kürsüsünün oluşturulması ve üniversite
bünyesinde ilk kütüphanecilik bölümünün açılması olmuştur (Çakın, 2005).
Ülkemizde açılan ilk kütüphanecilik bölümü olan DTCF kütüphanecilik bölümünde o
dönemde aşağıdaki dersler verilmiştir;
Kütüphaneciliğe giriş, kütüphane malzemesinin çeşitleri ve organizasyonu,
Matbaa, kitap ve kütüphanenin tarihçesi, kitaplardan ve kütüphanelerden istifade,
Kütüphanenin sevk ve idaresi
Bibliyografya nazariyatı, bibliyografya ve müracaat eserleri
Fiş çıkarma
Kataloğa geçirme: alfabetik ve sistematik
Yazma eserlerin tasnifine ait metotlar
Periyodikler ve seri eserler
Çocuk Edebiyatı
Okul kütüphaneleri: teşkilat ve idareleri
Fen ve teknik kütüphaneleri
Üniversite ve araştırma kütüphaneleri
Yazma eserler kütüphaneleri: teşkilat ve idareleri
“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”
Beynəlxalq elmi konfransının materialları
- 142 -
Halk kütüphaneleri (Çakın, 2005).
Ankara Üniversitesinin ardından 1964 yılında İstanbul Üniversitesinde de kütüphaneci-
lik kürsüsü kurulmuş ve ilk öğrencilerini almıştır. Bölüm, Hacettepe Üniversitesi‘nde ise ― Kü-
tüphanecilik ve Dokümantsyon Enstitüsü” adı altında 1972 yılında kurulmuştur. Türkiye‘deki
üniversitelerde kütüphanecilik/ arşivcilik/dokümantasyon-enformasyon anabilim dallarında
verilmiş olan eğitimler, 2002 yılında isim ve içerik değişikliği ile yenilenmiştir. 2002 yılında
anabilim dalları ― Bilgi ve Belge Yönetimi” başlığı altında birleştirilmiştir. Bölümlerin lisans
ders programları incelendiğinde kısmen de olsa getirilmiş olan yenilikler göze çarpmaktadır.
Bu gelişmeden on yıl kadar sonra, Hacettepe Üniversitesi 2011/2012 eğitim öğretim döne-
minde uygulamaya konulmuş olan lisans ders programı incelendiğinde uygulamaya yönelik
derslere ağırlık verilmeye başlandığı, öğrencilerin ilgi duydukları alanlara yönelebilmeleri
için daha fazla olanak sunulduğu izlenmiştir. Fakat bu yeni programın ülke çapında tüm BBY
(Bilgi ve Belge Yönetimi) bölümlerinde uygulamaya konulabilmesi için, her birinde gerekli
alt yapı, araç gereç, donanım ve olanakların hazırlanması gerekliliği ön plana çıkmıştır.
ArĢivcilik Eğitimi
Tarihte ilk yazının kullanılmaya başlanmasının ardından kil tabletler, papirüs ve parşö-
men gibi araçlar, daha sonra da kağıtlar üzerinde belgeler üretilmeye başlanmıştır. Üretilen
belgelerin saklanması ve daha sonra kullanımı belgeler çoğaldıkça zorlaşmıştır. Bunun sonu-
cu olarak arşivler oluşturularak arşivleme yöntem ve teknikleri geliştirilmeye başlanmıştır.
Geliştirilen bu yöntem ve tekniklerin arşivlerde çalışacak kişilere öğretilmesi konusu devreye
girdiğinde ise arşivcilik eğitimi konusu gündeme gelmiştir. Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya
ve İngiltere gibi arşivcilik konusunda ileri ülkelerde arşivcilik eğitimi de uygulanmaya baş-
lanmıştır ( Rukancı, 2000).
Lajos Fekete ‗nin ülkemize gelmesi ile birlikte arşivcilik eğitimi konusunda gelişmeler
olmuştur. 1936-37 yılları arasında Provenans Sistemi‘
1
ni ülkemize getiren Macar arşivist La-
jos Fekete olmuştur. Ayrıca Fekete, Başbanlık Arşivi ve Topkapı Müzesi arşivi çalışanlarına
eğitim vermiş, Ankara‘da konferanslar düzenleyerek, bu konuda raporlar hazırlamıştır
(Odabaş, 2004). Fekete‘nin yapmış olduğu bu çalışmalar arşivcilik eğitiminin başlamasının
temellerini oluşturmaktadır.
Fekete dışında yurtdışına kütüphanecilik eğitimi görmeye giden Adnan Ötüken‘in An-
kara‘da vermiş olduğu kütüphanecilik kurslarında arşiv derslerine de yer verilmiştir. Bu bağ-
lamda Adnan Ötüken‘in vermiş olduğu derslere bakacak olursak;
Arşivin ne olduğu ve gayesi
Arşivin diğer ilimlerle münasebeti
Arşiv tasnifleri
Türk arşivi ve hususiyetleri
Arşiv tarihine umumi bir bakış
Modern arşiv telakkisi
1
Organik Yöntem (Provenans): Aynı kaynak, köken veya menşe sahip belgelerin, başka bir kaynağa sahip
olanlarla karıştırılmaması gerektiğini öngören temel ilkedir (Özdemirci, Torunlar ve Saraç, 2009).
Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti
Azərbaycan Milli Kitabxanası
- 143 –
Dünyanın en meşhur arşivleri (Çakın, 2005).
Adnan Ötüken tarafından verilen bu dersler arşivcilik eğitiminin ilk temellerini oluştur-
maktadır. Üniversite düzeyinde ilk arşivcilik eğitimi kütüphanecilik bölümlerinin kurulması
ile birlikte başlamıştır. Fakat 1987 yılında Marmara Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi bün-
yesinde açılan bölüm, ― Arşivcilik Bölümü” adı altında eğitim vermeye başlayan ilk bölümdür
(Kartal, 2007). Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve İstanbul üniversitesinde açılan
kütüphanecilik bölümleri ağırlıklı olarak kütüphanecilik eğitimi vermenin yanında arşivcilik
konusunda da eğitim vermektedir. Marmara Üniversitesinde açılan arşivcilik bölümü ise ülke
çapında ― Arşivcilik‖ adı altında açılan ilk bölüm olma özelliğini taşımaktadır.
Kütüphanecilik kavram ve anlayışında dünyada ve Türkiye‘deki değişim ve gelişmeler
bölüm yetkililerinin eğitim programlarını günün koşullarına uydurma çalışmaları ivme kazan-
dığı zaman, 1996 yılında Türk Kütüphaneciler Derneği'nin öncülüğünde üç bölümün Bölüm
ve Anabilim Dalı Başkanları ile emekli öğretim üyeleri bir araya gelerek seri toplantılar yap-
mışlardır. Bu toplantıların amacı, yeni bin yılda Kütüphanecilik bölümlerinin geleceğini tar-
tışmak ve verilen eğitimin daha da iyiye götürülmesi için öğretim üyelerinin ortak çalışmala-
rını sağlamaktır. Bu toplantıların sonucunda bölüm adlarının; anabilim dallarının birleş-
tirilmesi ve yeni ders programlarının oluşturulması yolunda adımlar atılması kararlaştırılmıştır
(Atılgan, 1999). Tüm bu çabalar sonucunda pek çok girişim söz konusu olmuş, daha önce de
vurgulandığı gibi, 2002 yılında Yüksek Öğretim Kurulu tarafından onaylanan kanunla birlikte
arşivcilik ve kütüphanecilik bölümleri tek çatı altında birleşerek ― Bilgi ve Belge Yönetimi‖
adını almıştır (Kartal, 2007). Bu bölümlerden mezun olan bireylerin hem kütüphanecilik hem
de arşivcilik konusunda uzman oldukları varsayılmakta ve bu kişiler her iki meslek kolunda
da iş tercihi yapabilmektedirler.
Geleneksel Öğrenme ve Aktif Öğrenme
Pozitivist paradigmaya dayanan nesnelci anlayış bağlamında bilgi, öğrenme ve gerçek-
lik pozitivist ötesi paradigmada öznelci bakış açısına indirgenmektedir. Yapılandırmacılık,
pozitivist anlayışı reddederk bilgi ve öğrenmeyi Kant‘ın ileri sürdüğü gibi özneler arası
etkileşimlere dayandırmaktadır. Yapılandırmacılıkta bilgi, kişiden bağımsız değildir; duruma
özgü, bağlamsal ve bireysel anlamlara dayanmaktadır. bunun sonucu olarak, bireysel anlamlar
diğerlerine olduğu gibi kalıplanmış olarak aktarılamaz. Bilgi dıştaki somut dünyanın
―içselleştirilmiş öznel temsili‖ biçiminde algılanmaktadır. Yani, bilginin oluşumu için bireyle-
rin nesneler üzerinde işlemler yapması, etkileşimler geçirmesi ve ortaya çıkan anlamları
yorumlaması beklenmektedir. Bu çerçevede öğrenme esnek zaman dilimlerinde, gerçek
yaşam durumlarında ve bağlam merkezli yaşantılarla anlam kazanan özgün ilişkiler ve
bağlantılarla zenginleşen, çok değişkenli, holografik bir olgu olarak görülmektedir (Akınoğlu,
2005). Eğitim bilimlerine farklı bakış açıları kazandıran yapısalcılık Jean Piaget‘in (1995)
tanımı ile ― bir yöntemdir, bir öğreti değildir, ancak öğretisel sonuçları çok olmuştur. Bir
yöntem olduğundan uygulanabilirliği kısıtlıdır ve verimliliğinden dolayı başka yöntemlerle
birleştirilmiştir‖. Bu kuram, öğrencinin hem sınıf içinde hem de sınıf dışında aktif katılımını
gerektirir.Öğrenme sürecinde öğrenci sorumluluk almanın ve karar verme sürecine katılmanın
önemini algılamaktadır. Her birey, anlamı, kendi içsel yapısında, yaşadığı deneyimler, yaptığı
“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”
Beynəlxalq elmi konfransının materialları
- 144 -
gözlemler ve mantıksal düşünme süreçlerinin etkileşiminden geçirerek yapılandırır. Öğrenme
bilişsel olduğu kadar sosyal bir süreçtir (Akınoğlu, 2005).
Geleneksel öğrenme yöntemi, genelde örgün eğitim kurumlarında kullanılan öğrenme
yöntemlerindendir. Geleneksel öğrenmede öğretmen öğretici ve etkin konumda; öğrenci ise
edilgen, pasif, öğrenen konumdadır. Geleneksel öğrenmede öğretmen ve öğrenci arasında ye-
terli düzeyde iletişim ve etkileşim bulunmamaktadır (Kalem ve Fer, 2003). Öğrencilere
öğretilmek istenen bilginin direk biçimde öğrenciye verilmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle,
geleneksel yöntem ezberci eğitim sistemi olarak karşımıza çıkar. Aktif öğrenme; öğrenene
öğrenme sürecinin çeşitli yönleriyle ilgili karar alma olanaklarının verildiği ve öğrencinin
öğrenme sırasında zihinsel yeteneklerini kullanmaya zorlandığı bir öğrenme süreci biçiminde
tanımlanmaktadır. Burada vurgulanan nokta, öğrencinin ilgili kararlar alması ve düşünmenin
aktifleştirilmesidir. Aktif öğrenme anlayışına göre öğrenmenin nasıl gerçekleştirileceği, ne
kadar öğrenildiği ve öğrenmeyle ilgili eksiklerin neler olduğu gibi kararları öğrenenin kendisi
almalıdır. Gereksinim duyduğu zaman öğretenden yardım isteyebilir, ancak bu konuda
düşünmesi ve sorumluluk alması gereken kişinin kendisi öğrenendir. İnsanlar bunu yapabile-
cek kapasiteye sahiptirler. Araştırmalar da bu görüşü desteklemektedir. Örneğin, etkilice
öğrenen deneklerin ne zaman stratejik davrandıklarının ne zaman davranmadıklarının farkında
oldukları ortaya çıkarılmıştır (Garner, 1990).
1970‘li yıllara kadar eğitim öğretim uygulamalarında baskın olan davranışçılık akımı
öğrenenin edilgin ve alıcı olduğu varsayımından hareketle gelişim göstermiştir. Geleneksel
yaklaşımın uygulandığı öğrenme-öğretme ortamlarında eğitim; ödül, ceza, pekiştirme vb. Et-
kenleriyle gerçekleştirilmeye çalışılmakta, her şeyin öğreten tarafından belirlendiği, sunul-
duğu ve denetlendiği bir ortam oluşturulmaktadır. Bu durum şüphesiz zaman zaman eleştirile-
re yol açmıştır. Örneğin, Rousseau, Pestalozzi, Dewey gibi yazarlar geleneksel öğrenme ve
öğretme anlayışına karşı çıkmışlar, geleneksel öğretim yöntemlerinin öğrencilerin doğal öğ-
renme yetilerini gerilettiğini, onları pasif duruma getirdiğini, düşünmelerini, sorgulamalarını
engellediğini ileri sürmüşlerdir. Bu görüşlerden yola çıkarak, bugünkü aktif öğrenme modeli-
nin temelinde yer alan; bilginin hazır olarak aktarılmaması, öğrencinin süreçte aktif olması
vb. önerileri getirmişlerdir. Böyle bir modelin geliştirilmesi davranışçılık‘tan bilişselciliğe
geçiş süresinin hızlandığı 1970‘lerden sonra söz konusu olmuştur. Bu tarihten sonra aktif öğ-
renme modeli kendini göstermiş, aktif öğrenme anlayışına yeni kavramlar yüklenmiş, temel
düşüncelerine ilişkin kanıtlar elde edilmiş ve bu düşüncelerin sınıf ortamında uygulanmasına
elverişli öğretim teknikleri geliştirilmiştir (Açıkgöz, 2007). Aktif öğrenme modelini gelenek-
sel yöntem ile yaklaşımlardan ayıran en önemli özelliği, öğretmen ve özellikle de öğrencilere
verilen rollerdir. Geleneksel eğitimde öğretmen, sınıfın önünde duran, otorite kaynağı, bilgi
aktarıcı olarak görülen, öğrenme sürecinin tüm sorumluluğunu taşıyan bir kişiyken; aktif öğ-
renme modelinin uygulandığı eğitim sisteminde öğretmen, süreci kolaylaştırıcı bir kılavuz iş-
levi görmektedir (Talaz, 2013).
Aktif öğrenmede öğrenciler etkileşim içerisindedir. Öğretmen, öğretici olmaktan çok
öğrenmeye rehberlik eden kişi konumuna gelmektedir. Geleneksel öğrenmenin tersine aktif
öğrenmede, öğrenme hedefi, öğrenilen becerilerin geliştirilmesine dayanmaktadır (Kalem ve
Fer, 2003). Aktif öğrenmede öğrenilen bilgiler pekiştirilerek öğrencilerde kalıcı bilgi oluştu-
Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti
Azərbaycan Milli Kitabxanası
- 145 –
rulmasına çaba harcanmaktadır. Aktif öğrenme sürecinde öğrenciler teknik, yöntem, strateji
ve materyal kullanabilmektedirler (Kalem ve Fer, 2003). Bu yöntem, teknik ve materyaller,
öğrencilerin, öğrendikleri konularla ilgili bilgi birikimi ve kültürlerinin artmalarını sağlamak-
tadır.
Aktif öğrenme sürecinde öğrenciye göre daha pasif olan öğretmen, ders öncesinde aktif
durumdadır. Ders öncesinde, ders için gerekli materyalleri ve dersin planını hazırlayan
öğretmen, ders sırasında öğrencinin öne çıkmasını sağlamakta; pasifleşmektedir (Kalem ve
Fer, 2003). Öğretmenin derse girmeden önce dersin seyri ve materyallerin kullanımı konu-
sunda bir model geliştirmesi gerekmektedir. Bu sayede dersin gidişatını belirleyen öğretmen,
öğrencilere ders konusunda rehberlik yapmak durumunda, öğrenciler ise kendi çabaları ile
dersi öğrenmektedirler.
BĠLGĠ VE BELGE YÖNETĠMĠ BÖLÜMLERĠNDE AKTĠF ÖĞRENME
Bilgi ve Belge Yönetimi (BBY) bölümlerinin Teknik Hizmetler sınıfına alınması artık
bu mesleğin teknik ağırlıklı yönünün öne çıkarıldığını ve uygulama sürecinde bazı yöntem ve
teknikler kullanıldığına işaret etmektedir. BBY bölümlerinde günümüzde uygulanan program-
lar kuramsal bilgi düzeyinde kalmaktadır. Kuramsal düzeyde kalan bu bilgilerin, yaz dönem-
lerinde uygulanan staj programları ile pekiştirilmesi; öğrencilerin aktif olarak, uygulamalı bir
şekilde kendilerini geliştirmesi hedeflenmektedir. Ancak, bu staj programları üniversitelere
göre farklılık göstermektedir. Bazı üniversiteler staj süresini iki ayrı yaz döneminde zorunlu
tutarken, bazıları ise staj dönemini tek yaz döneminde zorunlu tutmaktadır. Bu da mezun olan
öğrencilerin eş değer bilgi birikimlerine sahip olmamalarına neden olmaktadır.
Her kurumda olmamakla birlikte genel olarak kurumlarda öğrenciler staj için gittikleri
kurumlarda meslekle ilgili olan işlerde değil de daha çok önemsiz işlerde çalıştırılmaktadırlar
(Varol, 2003). Bu da öğrencilerin hem mesleğe bakış açılarını hem de mesleği öğrenmede uy-
gulama evresini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple öğrencilerin mezun olmadan önce
bizzat öğretmenlerinin/öğretim elemanlarının eşliğinde, kütüphanede uygulama yaparak mes-
leğin gereklerini öğrenmeleri, onları gelecekte karşılaşacakları sorunlardan koruyacak hem de
kendilerini mesleğe daha hazır hissetmelerini sağlayarak, kendilerine güven duymalarını sağ-
layacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki bir işi bildiğinizden emin olarak yapıyorsanız o işi daha
da severek yaparsınız, fakat daha önce hiç uygulama yapmamışsanız, oluşacak tereddütleri-
nizden ötürü yaptığınız işe karşı daha verimsiz çalışırsınız.
Oya Gürdal makalesinde öğrenme yöntemlerini şu başlıklarda sınıflamıştır;
Konferanslar
Seminerler
Az öğrencili tartışma dersleri
Uygulamalı çalışma
Alan çalışması
Sorunlara yönelik çalışmalar
İş dağılımı
Sözel sınav
Yazılı sınav (Gürdal, 1990).
“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”
Beynəlxalq elmi konfransının materialları
- 146 -
Gürdal‘ın (1990) çalışmasında, kütüphanecilik eğitiminde alan araştırmasının çok
önemli olduğu vurgulanmakta ve bilgi merkezleri hakkında bilgilerin kuramsal düzeyde kal-
mayıp, bu merkezlerin gezilip görülmesinin, yerinde incelenmesinin gereği öne çıkarılmakta-
dır (Gürdal, 1990 ). Alan çalışması da uygulama araştırmasının bir önceki safhası olarak gö-
zükmektedir; çünkü bilgi merkezlerini tanımayan bir öğrenci, bilgi merkezinde uygulama ya-
pamaz.
Kütüphanecilik bölümlerinin çoğalması konusunda bir konuşmasında Osman Ersoy
kütüphanecilik eğitimi ile ilgili şu sözleri dile getirmiştir ― Kütüphanecilik uygulama yapmayı
gerektirir. Kimya öğrencisi için nasıl iyi laboratuar, tıp öğrencisi için tam teşkilatlı hasta-
neler gerekiyorsa, kütüphanecilik kürsüsünün kurulacağı yerlerde tam teşkilatlı kütüphaneler
gereklidir‖ (Çakın, 2005). Ersoy burada kütüphanecilik yani günümüzde Bilgi ve Belge
Yönetimi bölümü öğrencilerinin uygulama yapmaları gerekliliğini vurgulamıştır. Bu gerek-
liliği, kimya öğrencisinin laboratuarda uygulama yapmadan kendini geliştiremeyeceği gerçeği
ile eş değer görmüştür.
Dostları ilə paylaş: |