AZƏrbaycan döVLƏt məDƏNĠYYƏt və ĠNCƏSƏNƏt unġversġtetġ azərbaycan mġLLĠ KĠtabxanasi



Yüklə 4,41 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/36
tarix14.01.2017
ölçüsü4,41 Mb.
#5143
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   36

 
Guler Demir, Ayshenur Gunesh 
 
THE POSITION AND IMPORTANCE OF LEARNING STYLES IN  
THE PROCESS OF EDUCATION: LIBRARIANSHIP AREA 
 
Abstract 
“Learning styles” are  especially considered as  an important  factor in  student/learner 
centered  education  systems.  The  term  indicates  that  for  each  individual,  different  ways  of 
education or studying might be effective. The diversity and differences must be taken into con-
sideration in order to encourage students and support their educational process. The aim of 

Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti 
Azərbaycan Milli Kitabxanası 
 
 
- 139 – 
 
the study is to discuss the position and importance of learning style models and other related 
approaches on a theoretical ground within the context of librarianship area  and the process 
of information and records management education. 
 
Keywords: Learning styles, learning theories, information-seeking behaviors, Gardner's 
Theory  of  Multiple  Intelligences,  Kolb's  Learning  Style,  librarianship,  information  and 
records management education. 
 
Summary 
During an education period, approaches that uniform all students and ignore individual 
differences cause both  their failure and depersonalization. The term “learning styles” indi-
cates that for each individual, different ways of education or studying might be efficient. It is 
among  the  elements  essential  for  education  systems  that  are  student-oriented  or  that  really 
aim to be efficient for students. In societies where a great number of people are educated, al-
though it is not possible to improve strategies in accordance with each individual‟s tendency; 
ignoring all of these tendencies might cause a complete failure, therefore the determination of 
common interests with the help of user reports might improve these systems. In the study, the 
position  and  importance  of  learning  styles  and  other  related  approaches  on  a  theoretical 
ground  within  the  context  of  librarianship  area  and  the  process  of  information  and  records 
management education are discussed and suggestions related to the issue are put forward.  

“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”  
Beynəlxalq elmi konfransının materialları 
 
 
- 140 - 
AyĢenur GüneĢ 
Araş. Gör., Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat 
Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, 
akbulutaysenur@gmail.com 
 
Güler Demir 
Yrd. Doç. Dr. Kastamonu Üniversitesi Fen 
Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, 
gulerdemir2009@gmail.com, gulerdemir@kastamonu.edu.tr 
 
 
BĠLGĠ VE BELGE YÖNETĠMĠ BÖLÜMLERĠNDE AKTĠF EĞĠTĠM: 
MODEL ÖNERĠSĠ 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
    
 
 
 
 
 
 
“İşitirsem unuturum, görürsem  
hatırlarım, yaparsam anlarım” 
 
 Konfüçyüs 
Öz: 
Kütüphanecilik ve arşivcilik eğitiminin ağırlıklı olarak kurama dayalı verilmesi ve uy-
gulama alanında boşluk bulunması önemli bir sorundur. Yalnızca genellikle yaz dönemlerin-
de uygulanan staj programları ile birlikte bu eğitimin desteklenmesi ise yeterli görülmemekte; 
öğrencilerin uygulama konusunda bilgi ve deneyimlerinin gelişimini sağlayamamaktadır. Bu 
alanlarda  yer  alan  teknik  hizmetlerin  karmaşık  ve  çok  yönlü  yapısı,  bu  meslek  gruplarının 
eğitiminin yalnız kuramla değil uygulama ile de önemli ölçüde desteklenmesini gerektirmek-
tedir. Bu kaygılardan yola çıkılarak hazırlanan bu çalışmada, uygulamalı eğitim ile ilgili bir 
model önerisi ve bu modele ilişkin açıklamalar yapılmaktadır. 
Anahtar Sözcükler: Eğitim, aktif eğitim, kütüphanecilik, bilgi ve belge yönetimi, arşiv-
cilik.  
 
GĠRĠġ 
Eğitim sisteminin ezberciliği  tetikleyen  yapısı en fazla eleştiri  alan  yönüdür. Bu siste-
min ortaya koyduğu sonuç, öğrencilerin salt sınıfını geçme kaygısı ile derslerde verilenleri ez-
berleme alışkanlığı edinmeleri ve bu eğilimi yaşamlarının diğer pratik alanlarına da yaymala-
rıdır. Anılan sisteminin en büyük zararı öğrenilen bilgilerin çok çabuk ve kolay bir biçimde 
unutulmasıdır. Oysa bilginin/bilgilerin belleklere statik biçimde yerleştirilmesi o bilgi/ bilgile-
rin çabuk aşınıp kaybolmasına yol açarken; düşünme, sorgulama, anlama yoluyla edinilen, bir 
başka  deyişle  içselleştirilen  bilgiler,  öğrenme  eylemini  de  bir  ödevden  çok  keyif  ve  yaşam 
biçimi haline dönüştürmektedir. Ayrıca, ezberciliğe dayanan bir sistem, her şeyden önce öğ-
rencilerin  kişiliğinin  sağlıklı  biçimde  gelişimini  de  engelleyen,  zedeleyen  bir  sürece  yol  aç-
maktadır. Ezberci eğitim sisteminin üniversite düzeyine dek taşınmasının en önemli nedeni ilk 
ve orta öğretimdeki eğitim sisteminin böyle bir yapıda olmasıdır.  

Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti 
Azərbaycan Milli Kitabxanası 
 
 
- 141 – 
 
Bu sistemden gelen ve sistemin biçimlendirdiği ezberci yapı ile alışkanlıkları edinen öğ-
rencilerin  büyük  bir  çoğunluğu,  kendi  çabaları  ile  bir  takım  şeyleri  öğrenmekten  uzak  dur-
maktadırlar.  Bu  kişiler  meslek  yaşamlarına  başladıklarında  çalıştıkları  kurumlarda  sorumlu-
luklarını yürütmekte daha da zorlanmakta ve mutsuz olmaktadırlar. Kuram çerçevesinde veri-
lenlerin pratikle örtüştürülmesi ayrı bir formasyon ve çaba gerektirdiğinden, bu anlamda yaşa-
nan sorunlar kat kat fazlalaşmaktadır.  
Türkiye‘de  üniversite  düzeyinde  kütüphanecilik  (yeni  adı  ile  bilgi  ve  belge  yönetimi) 
bölümlerinde  verilen  eğitime  ilişkin  sorunların  bu  çerçevede  irdelenmesinden  önce,  bu  eği-
time ilişkin genel ve tarihsel bir bilgi vermek yararlı olacaktır.  
 
GEÇMĠġTEN GÜNÜMÜZE KÜTÜPHANECĠLĠK VE ARġĠVCĠLĠK EĞĠTĠMĠ 
Kütüphanecilik Eğitimi 
Ülkemizde  kütüphanecilik  eğitiminin  verilmeye  başlanması  Dewey  ve  Hamit  Zübeyr 
Koşay‘ın  kütüphanecilik  eğitimi  üzerine  hazırlamış  olduğu  raporlara  dayanmaktadır.  Bu  ra-
porlar kütüphaneciliğin gerekliliği, kütüphane okullarının açılmasının önemi ve kütüphaneci-
lik mesleğinin ülkemize kazandırılması üzerinde durmaktadır. Dewey‘ in raporunda dile getir-
miş olduğu kütüphanecilik eğitimi için yurtdışına öğrenci gönderilmesi fikri benimsenmiş ve 
kabul görmüştür. Bunun ardından öncelikle Fehmi Ethem Karatay ve onun arkasından Adnan 
Ötüken  ile  birlikte  3  kişi  kütüphanecilik  eğitimi  almak  üzere  yurtdışına  gönderilmişlerdir. 
Yurtdışından döndükten sonra bu kişilerin ilk işleri kütüphanecilik kursları açmak olmuştur. 
Açılan bu kurslarda kütüphanecilik eğitiminin temelleri atılmıştır. (Çakın, 2005). 
Ankara‘da Adnan Ötüken tarafından yürütülen kurslar başarı ve ilgi ile sonuçlanmıştır. 
Bunun  sonucunda  ise  1952  yılında  Ankara  Üniversitesi  Dil-Tarih  ve  Coğrafya  Fakültesi 
(DTCF)  bünyesinde  seçmeli  ders  olarak  kütüphanecilik  dersleri  verilmeye  başlanmıştır.  Bu 
adımın arkasından atılan yeni adım ise kütüphanecilik kürsüsünün oluşturulması ve üniversite 
bünyesinde ilk kütüphanecilik bölümünün açılması olmuştur (Çakın, 2005). 
Ülkemizde  açılan  ilk  kütüphanecilik  bölümü  olan  DTCF  kütüphanecilik  bölümünde  o 
dönemde aşağıdaki dersler verilmiştir; 

 
Kütüphaneciliğe giriş, kütüphane malzemesinin çeşitleri ve organizasyonu, 

 
Matbaa, kitap ve kütüphanenin tarihçesi, kitaplardan ve kütüphanelerden istifade, 

 
Kütüphanenin sevk ve idaresi 

 
Bibliyografya nazariyatı, bibliyografya ve müracaat eserleri 

 
Fiş çıkarma 

 
Kataloğa geçirme: alfabetik ve sistematik 

 
Yazma eserlerin tasnifine ait metotlar 

 
Periyodikler ve seri eserler 

 
Çocuk Edebiyatı 

 
Okul kütüphaneleri: teşkilat ve idareleri 

 
Fen ve teknik kütüphaneleri 

 
Üniversite ve araştırma kütüphaneleri 

 
Yazma eserler kütüphaneleri: teşkilat ve idareleri 

“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”  
Beynəlxalq elmi konfransının materialları 
 
 
- 142 - 

 
Halk kütüphaneleri (Çakın, 2005). 
Ankara Üniversitesinin ardından 1964 yılında İstanbul Üniversitesinde de kütüphaneci-
lik kürsüsü kurulmuş ve ilk öğrencilerini almıştır. Bölüm, Hacettepe Üniversitesi‘nde ise ―Kü-
tüphanecilik ve Dokümantsyon Enstitüsü” adı altında 1972 yılında kurulmuştur. Türkiye‘deki 
üniversitelerde  kütüphanecilik/  arşivcilik/dokümantasyon-enformasyon  anabilim  dallarında 
verilmiş olan eğitimler, 2002 yılında isim ve içerik değişikliği ile yenilenmiştir. 2002 yılında 
anabilim dalları ―Bilgi ve Belge Yönetimi” başlığı  altında birleştirilmiştir.  Bölümlerin  lisans 
ders programları incelendiğinde kısmen de olsa getirilmiş olan yenilikler göze çarpmaktadır. 
Bu  gelişmeden  on  yıl  kadar  sonra,  Hacettepe  Üniversitesi  2011/2012  eğitim  öğretim  döne-
minde  uygulamaya  konulmuş  olan  lisans  ders  programı  incelendiğinde  uygulamaya  yönelik 
derslere  ağırlık  verilmeye  başlandığı,  öğrencilerin  ilgi  duydukları  alanlara  yönelebilmeleri 
için daha fazla olanak sunulduğu izlenmiştir. Fakat bu yeni programın ülke çapında tüm BBY 
(Bilgi  ve Belge Yönetimi) bölümlerinde uygulamaya konulabilmesi  için, her birinde gerekli 
alt yapı, araç gereç, donanım ve olanakların hazırlanması gerekliliği ön plana çıkmıştır. 
 
ArĢivcilik Eğitimi 
Tarihte ilk yazının kullanılmaya başlanmasının ardından kil tabletler, papirüs ve parşö-
men  gibi  araçlar,  daha  sonra  da  kağıtlar  üzerinde  belgeler  üretilmeye  başlanmıştır.  Üretilen 
belgelerin saklanması ve daha sonra kullanımı belgeler çoğaldıkça zorlaşmıştır. Bunun sonu-
cu  olarak  arşivler  oluşturularak  arşivleme  yöntem  ve  teknikleri  geliştirilmeye  başlanmıştır. 
Geliştirilen bu yöntem ve tekniklerin arşivlerde çalışacak kişilere öğretilmesi konusu devreye 
girdiğinde ise arşivcilik eğitimi konusu gündeme gelmiştir. Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya 
ve  İngiltere  gibi arşivcilik  konusunda ileri ülkelerde arşivcilik  eğitimi  de  uygulanmaya baş-
lanmıştır ( Rukancı, 2000).  
Lajos Fekete ‗nin ülkemize gelmesi ile birlikte arşivcilik eğitimi konusunda gelişmeler 
olmuştur. 1936-37 yılları arasında Provenans Sistemi
1
ni ülkemize getiren Macar arşivist La-
jos Fekete olmuştur. Ayrıca Fekete, Başbanlık Arşivi ve Topkapı Müzesi arşivi çalışanlarına 
eğitim  vermiş,  Ankara‘da  konferanslar  düzenleyerek,  bu  konuda  raporlar  hazırlamıştır 
(Odabaş,  2004).  Fekete‘nin  yapmış  olduğu  bu  çalışmalar  arşivcilik  eğitiminin  başlamasının 
temellerini oluşturmaktadır.    
 
 
Fekete dışında yurtdışına kütüphanecilik eğitimi görmeye giden Adnan Ötüken‘in An-
kara‘da vermiş olduğu kütüphanecilik kurslarında arşiv derslerine de yer verilmiştir. Bu bağ-
lamda Adnan Ötüken‘in vermiş olduğu derslere bakacak olursak

 
Arşivin ne olduğu ve gayesi 

 
Arşivin diğer ilimlerle münasebeti 

 
Arşiv tasnifleri 

 
Türk arşivi ve hususiyetleri 

 
Arşiv tarihine umumi bir bakış 

 
Modern arşiv telakkisi 
                                                 
1
 Organik  Yöntem  (Provenans):  Aynı  kaynak,  köken  veya  menşe  sahip  belgelerin,  başka  bir  kaynağa  sahip 
olanlarla karıştırılmaması gerektiğini öngören temel ilkedir (Özdemirci, Torunlar ve Saraç, 2009).  

Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti 
Azərbaycan Milli Kitabxanası 
 
 
- 143 – 
 

 
Dünyanın en meşhur arşivleri (Çakın, 2005). 
Adnan Ötüken tarafından verilen bu dersler arşivcilik eğitiminin ilk temellerini oluştur-
maktadır.  Üniversite  düzeyinde  ilk  arşivcilik  eğitimi  kütüphanecilik  bölümlerinin  kurulması 
ile birlikte başlamıştır. Fakat 1987 yılında Marmara Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi bün-
yesinde açılan bölüm, ―Arşivcilik Bölümü” adı altında eğitim vermeye başlayan ilk bölümdür 
(Kartal, 2007). Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve İstanbul üniversitesinde açılan 
kütüphanecilik  bölümleri  ağırlıklı  olarak kütüphanecilik  eğitimi  vermenin  yanında arşivcilik 
konusunda da eğitim vermektedir. Marmara Üniversitesinde açılan arşivcilik bölümü ise ülke 
çapında ― Arşivcilik‖ adı altında açılan ilk bölüm olma özelliğini taşımaktadır.  
Kütüphanecilik kavram ve anlayışında dünyada ve Türkiye‘deki değişim ve gelişmeler 
bölüm yetkililerinin eğitim programlarını günün koşullarına uydurma çalışmaları ivme kazan-
dığı zaman, 1996 yılında Türk Kütüphaneciler Derneği'nin öncülüğünde üç bölümün Bölüm 
ve Anabilim Dalı Başkanları ile emekli öğretim üyeleri bir araya gelerek seri toplantılar yap-
mışlardır. Bu toplantıların amacı,  yeni bin  yılda Kütüphanecilik bölümlerinin geleceğini tar-
tışmak ve verilen eğitimin daha da iyiye götürülmesi için öğretim üyelerinin ortak çalışmala-
rını  sağlamaktır.  Bu  toplantıların  sonucunda  bölüm  adlarının;  anabilim  dallarının  birleş-
tirilmesi ve yeni ders programlarının oluşturulması yolunda adımlar atılması kararlaştırılmıştır 
(Atılgan, 1999). Tüm bu çabalar sonucunda pek çok girişim söz konusu olmuş, daha önce de 
vurgulandığı gibi, 2002 yılında Yüksek Öğretim Kurulu tarafından onaylanan kanunla birlikte 
arşivcilik  ve  kütüphanecilik  bölümleri  tek  çatı  altında  birleşerek  ―Bilgi  ve  Belge  Yönetimi‖ 
adını almıştır (Kartal, 2007).  Bu bölümlerden mezun olan bireylerin hem kütüphanecilik hem 
de arşivcilik konusunda uzman oldukları varsayılmakta ve bu kişiler her iki meslek kolunda 
da iş tercihi yapabilmektedirler.  
 
Geleneksel Öğrenme ve Aktif Öğrenme 
Pozitivist paradigmaya dayanan nesnelci anlayış bağlamında bilgi, öğrenme ve gerçek-
lik  pozitivist  ötesi  paradigmada  öznelci  bakış  açısına  indirgenmektedir.  Yapılandırmacılık, 
pozitivist  anlayışı  reddederk  bilgi  ve  öğrenmeyi  Kant‘ın  ileri  sürdüğü  gibi  özneler  arası 
etkileşimlere dayandırmaktadır. Yapılandırmacılıkta bilgi, kişiden bağımsız değildir; duruma 
özgü, bağlamsal ve bireysel anlamlara dayanmaktadır. bunun sonucu olarak, bireysel anlamlar 
diğerlerine  olduğu  gibi  kalıplanmış  olarak  aktarılamaz.  Bilgi  dıştaki  somut  dünyanın 
―içselleştirilmiş öznel temsili‖ biçiminde algılanmaktadır. Yani, bilginin oluşumu için bireyle-
rin  nesneler  üzerinde  işlemler  yapması,  etkileşimler  geçirmesi  ve  ortaya  çıkan  anlamları 
yorumlaması  beklenmektedir.  Bu  çerçevede  öğrenme  esnek  zaman  dilimlerinde,  gerçek 
yaşam  durumlarında  ve  bağlam  merkezli  yaşantılarla  anlam  kazanan  özgün  ilişkiler  ve 
bağlantılarla zenginleşen, çok değişkenli, holografik bir olgu olarak görülmektedir (Akınoğlu, 
2005).  Eğitim  bilimlerine  farklı  bakış  açıları  kazandıran  yapısalcılık  Jean  Piaget‘in  (1995) 
tanımı  ile  ―bir  yöntemdir,  bir  öğreti  değildir,  ancak  öğretisel  sonuçları  çok  olmuştur.  Bir 
yöntem  olduğundan  uygulanabilirliği  kısıtlıdır  ve  verimliliğinden  dolayı  başka  yöntemlerle 
birleştirilmiştir‖. Bu kuram, öğrencinin hem sınıf içinde hem de sınıf dışında aktif katılımını 
gerektirir.Öğrenme sürecinde öğrenci sorumluluk almanın ve karar verme sürecine katılmanın 
önemini algılamaktadır. Her birey, anlamı, kendi içsel yapısında, yaşadığı deneyimler, yaptığı 

“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”  
Beynəlxalq elmi konfransının materialları 
 
 
- 144 - 
gözlemler ve mantıksal düşünme süreçlerinin etkileşiminden geçirerek yapılandırır. Öğrenme 
bilişsel olduğu kadar sosyal bir süreçtir (Akınoğlu, 2005).  
Geleneksel  öğrenme  yöntemi,  genelde  örgün  eğitim  kurumlarında  kullanılan  öğrenme 
yöntemlerindendir.  Geleneksel  öğrenmede  öğretmen  öğretici  ve  etkin  konumda;  öğrenci  ise 
edilgen, pasif, öğrenen konumdadır. Geleneksel öğrenmede öğretmen ve öğrenci arasında ye-
terli  düzeyde  iletişim  ve  etkileşim  bulunmamaktadır  (Kalem  ve  Fer,  2003).  Öğrencilere 
öğretilmek istenen bilginin direk biçimde öğrenciye verilmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle, 
geleneksel  yöntem  ezberci  eğitim  sistemi  olarak  karşımıza  çıkar.  Aktif  öğrenme;  öğrenene 
öğrenme  sürecinin  çeşitli  yönleriyle  ilgili  karar  alma  olanaklarının  verildiği  ve  öğrencinin 
öğrenme sırasında zihinsel yeteneklerini kullanmaya zorlandığı bir öğrenme süreci biçiminde 
tanımlanmaktadır. Burada vurgulanan nokta, öğrencinin ilgili kararlar alması ve düşünmenin 
aktifleştirilmesidir.  Aktif  öğrenme  anlayışına  göre  öğrenmenin  nasıl  gerçekleştirileceği,  ne 
kadar öğrenildiği ve öğrenmeyle ilgili eksiklerin neler olduğu gibi kararları öğrenenin kendisi 
almalıdır.  Gereksinim  duyduğu  zaman  öğretenden  yardım  isteyebilir,  ancak  bu  konuda 
düşünmesi ve sorumluluk alması gereken kişinin kendisi öğrenendir. İnsanlar bunu yapabile-
cek  kapasiteye  sahiptirler.  Araştırmalar  da  bu  görüşü  desteklemektedir.  Örneğin,  etkilice 
öğrenen deneklerin ne zaman stratejik davrandıklarının ne zaman davranmadıklarının farkında 
oldukları ortaya çıkarılmıştır (Garner, 1990). 
1970‘li  yıllara  kadar  eğitim  öğretim  uygulamalarında  baskın  olan  davranışçılık  akımı 
öğrenenin  edilgin  ve  alıcı  olduğu  varsayımından  hareketle  gelişim  göstermiştir.  Geleneksel 
yaklaşımın uygulandığı öğrenme-öğretme ortamlarında eğitim; ödül, ceza, pekiştirme vb. Et-
kenleriyle  gerçekleştirilmeye  çalışılmakta,  her  şeyin  öğreten  tarafından  belirlendiği,  sunul-
duğu ve denetlendiği bir ortam oluşturulmaktadır. Bu durum şüphesiz zaman zaman eleştirile-
re  yol  açmıştır.  Örneğin,  Rousseau,  Pestalozzi,  Dewey  gibi  yazarlar  geleneksel  öğrenme  ve 
öğretme anlayışına karşı çıkmışlar, geleneksel öğretim  yöntemlerinin öğrencilerin doğal  öğ-
renme  yetilerini  gerilettiğini,  onları  pasif  duruma  getirdiğini,  düşünmelerini,  sorgulamalarını 
engellediğini ileri sürmüşlerdir. Bu görüşlerden yola çıkarak, bugünkü aktif öğrenme modeli-
nin  temelinde  yer  alan;  bilginin  hazır  olarak  aktarılmaması,  öğrencinin  süreçte  aktif  olması 
vb.  önerileri  getirmişlerdir.  Böyle  bir  modelin  geliştirilmesi  davranışçılık‘tan  bilişselciliğe 
geçiş süresinin hızlandığı 1970‘lerden sonra söz konusu olmuştur. Bu tarihten sonra aktif öğ-
renme  modeli  kendini  göstermiş,  aktif  öğrenme  anlayışına  yeni  kavramlar  yüklenmiş,  temel 
düşüncelerine ilişkin kanıtlar elde edilmiş ve bu düşüncelerin sınıf ortamında uygulanmasına 
elverişli öğretim teknikleri geliştirilmiştir (Açıkgöz, 2007). Aktif öğrenme modelini gelenek-
sel yöntem ile yaklaşımlardan ayıran en önemli özelliği, öğretmen ve özellikle de öğrencilere 
verilen rollerdir. Geleneksel eğitimde  öğretmen,  sınıfın önünde duran, otorite kaynağı, bilgi 
aktarıcı olarak görülen, öğrenme sürecinin tüm sorumluluğunu taşıyan bir kişiyken; aktif öğ-
renme modelinin uygulandığı eğitim sisteminde öğretmen, süreci kolaylaştırıcı bir kılavuz iş-
levi görmektedir (Talaz, 2013). 
Aktif  öğrenmede  öğrenciler  etkileşim  içerisindedir.  Öğretmen,  öğretici  olmaktan  çok 
öğrenmeye  rehberlik  eden  kişi  konumuna  gelmektedir.  Geleneksel  öğrenmenin  tersine  aktif 
öğrenmede, öğrenme hedefi, öğrenilen becerilerin geliştirilmesine dayanmaktadır (Kalem ve 
Fer, 2003). Aktif öğrenmede öğrenilen bilgiler pekiştirilerek öğrencilerde kalıcı bilgi oluştu-

Azərbaycan Dövlət Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti 
Azərbaycan Milli Kitabxanası 
 
 
- 145 – 
 
rulmasına  çaba  harcanmaktadır.  Aktif  öğrenme  sürecinde  öğrenciler  teknik,  yöntem,  strateji 
ve  materyal  kullanabilmektedirler  (Kalem  ve  Fer,  2003).  Bu  yöntem,  teknik  ve  materyaller, 
öğrencilerin, öğrendikleri konularla ilgili bilgi birikimi ve kültürlerinin artmalarını sağlamak-
tadır.  
Aktif öğrenme sürecinde öğrenciye göre daha pasif olan öğretmen, ders öncesinde aktif 
durumdadır.  Ders  öncesinde,  ders  için  gerekli  materyalleri  ve  dersin  planını  hazırlayan 
öğretmen,  ders  sırasında  öğrencinin  öne  çıkmasını  sağlamakta;  pasifleşmektedir  (Kalem  ve 
Fer,  2003).  Öğretmenin  derse  girmeden  önce  dersin  seyri  ve  materyallerin  kullanımı  konu-
sunda bir model geliştirmesi gerekmektedir. Bu sayede dersin gidişatını belirleyen öğretmen, 
öğrencilere  ders  konusunda  rehberlik  yapmak  durumunda,  öğrenciler  ise  kendi  çabaları  ile 
dersi öğrenmektedirler.  
 
BĠLGĠ VE BELGE YÖNETĠMĠ BÖLÜMLERĠNDE AKTĠF ÖĞRENME 
Bilgi  ve  Belge  Yönetimi  (BBY)  bölümlerinin  Teknik  Hizmetler  sınıfına  alınması  artık 
bu mesleğin teknik ağırlıklı yönünün öne çıkarıldığını ve uygulama sürecinde bazı yöntem ve 
teknikler kullanıldığına işaret etmektedir. BBY bölümlerinde günümüzde uygulanan program-
lar kuramsal bilgi düzeyinde kalmaktadır. Kuramsal düzeyde kalan bu bilgilerin, yaz dönem-
lerinde uygulanan staj programları ile pekiştirilmesi; öğrencilerin aktif olarak, uygulamalı bir 
şekilde  kendilerini  geliştirmesi  hedeflenmektedir.  Ancak,  bu  staj  programları  üniversitelere 
göre farklılık göstermektedir. Bazı üniversiteler staj süresini iki ayrı yaz döneminde zorunlu 
tutarken, bazıları ise staj dönemini tek yaz döneminde zorunlu tutmaktadır. Bu da mezun olan 
öğrencilerin eş değer bilgi birikimlerine sahip olmamalarına neden olmaktadır.  
Her kurumda olmamakla birlikte genel olarak kurumlarda öğrenciler staj için gittikleri 
kurumlarda meslekle ilgili olan işlerde değil de daha çok önemsiz işlerde çalıştırılmaktadırlar 
(Varol, 2003). Bu da öğrencilerin hem mesleğe bakış açılarını hem de mesleği öğrenmede uy-
gulama evresini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple öğrencilerin mezun olmadan önce 
bizzat öğretmenlerinin/öğretim elemanlarının eşliğinde, kütüphanede uygulama yaparak mes-
leğin gereklerini öğrenmeleri, onları gelecekte karşılaşacakları sorunlardan koruyacak hem de 
kendilerini mesleğe daha hazır hissetmelerini sağlayarak, kendilerine güven duymalarını sağ-
layacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki bir işi bildiğinizden emin olarak yapıyorsanız o işi daha 
da severek  yaparsınız, fakat  daha önce hiç uygulama  yapmamışsanız, oluşacak tereddütleri-
nizden ötürü yaptığınız işe karşı daha verimsiz çalışırsınız.  
Oya Gürdal makalesinde öğrenme yöntemlerini şu başlıklarda sınıflamıştır; 

 
Konferanslar 

 
Seminerler 

 
Az öğrencili tartışma dersleri 

 
Uygulamalı çalışma  

 
Alan çalışması 

 
Sorunlara yönelik çalışmalar 

 
İş dağılımı 

 
Sözel sınav 

 
Yazılı sınav (Gürdal, 1990). 

“Kitabxana-İnformasiya Elmləri: tədris və təcrübədə yeni çağırışlar”  
Beynəlxalq elmi konfransının materialları 
 
 
- 146 - 
Gürdal‘ın  (1990)  çalışmasında,  kütüphanecilik  eğitiminde  alan  araştırmasının  çok 
önemli olduğu vurgulanmakta ve bilgi merkezleri hakkında bilgilerin kuramsal düzeyde kal-
mayıp, bu merkezlerin gezilip görülmesinin, yerinde incelenmesinin gereği öne çıkarılmakta-
dır (Gürdal, 1990 ). Alan çalışması da uygulama araştırmasının bir önceki safhası olarak gö-
zükmektedir; çünkü bilgi merkezlerini tanımayan bir öğrenci, bilgi merkezinde uygulama ya-
pamaz.  
Kütüphanecilik  bölümlerinin  çoğalması  konusunda  bir  konuşmasında  Osman  Ersoy 
kütüphanecilik eğitimi ile ilgili şu sözleri dile getirmiştir ―Kütüphanecilik uygulama yapmayı 
gerektirir.  Kimya  öğrencisi  için  nasıl  iyi  laboratuar,  tıp  öğrencisi  için  tam  teşkilatlı  hasta-
neler gerekiyorsa, kütüphanecilik kürsüsünün kurulacağı yerlerde tam teşkilatlı kütüphaneler 
gereklidir‖  (Çakın,  2005).  Ersoy  burada  kütüphanecilik  yani  günümüzde  Bilgi  ve  Belge 
Yönetimi  bölümü  öğrencilerinin  uygulama  yapmaları  gerekliliğini  vurgulamıştır.  Bu  gerek-
liliği, kimya öğrencisinin laboratuarda uygulama yapmadan kendini geliştiremeyeceği gerçeği 
ile eş değer görmüştür.  
Yüklə 4,41 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin