|
|
səhifə | 33/36 | tarix | 29.03.2017 | ölçüsü | 3,33 Mb. | | #12849 |
|
Türkçe Transcript (*)
|
Lâ yesme’ûne fîhâ laġven velâ te/śîmâ(n)
|
Ali Bulaç Meali
|
Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma.
|
Edip Yüksel Meali
|
Orada ne bir saçmalık, ne de günaha sokan bir söz işitmezler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Orada ne boş bir söz ve ne de günaha sokan bir laf işitirler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.
|
Yusuf Ali (English)
|
Not frivolity will they(5235) hear therein, nor any taint of ill,- *
|
M. Pickthall (English)
|
There hear they no vain speaking nor recrimination
|
Vâkı’a Suresi
26
إِلَّا
yalnızca
|
قِيلًا
denilir
|
سَلَامًا
selam
|
سَلَامًا
selam
|
Türkçe Transcript (*)
|
İllâ kîlen selâmen selâmâ(n)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yalnızca bir söz (işitirler:) 'Selam, selam.'
|
Edip Yüksel Meali
|
Sadece, "Selam, selam," derler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Duydukları söz, yalnız "Selam, selam" dır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Sadece "Selam, selam!" denir.
|
Yusuf Ali (English)
|
Only the saying,(5236) "Peace! Peace". *
|
M. Pickthall (English)
|
(Naught) but the saying: Peace, (and again) Peace.
|
Vâkı’a Suresi
27
وَأَصْحَابُ
adamları
|
الْيَمِينِ
sağın
|
مَا
nedir
|
أَصْحَابُ
adamları
|
الْيَمِينِ
sağın
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve ashâbu-lyemîni mâ ashâbu-lyemîn(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Ashab-ı Yemin', ne (kutludur o) 'Ashab-ı Yemin.'
|
Edip Yüksel Meali
|
Sağ tarafta olanlar sağ tarafta olacaklar!
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Sağın adamları, nedir o sağın adamları!
|
Süleyman Ateş Meali
|
Sağın adamları, nedir o sağın adamları!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?
|
Yusuf Ali (English)
|
The Companions of the Right Hand,- what will be the Companions of the Right Hand?
|
M. Pickthall (English)
|
And those on the right hand; what of those on the right hand?
|
Vâkı’a Suresi
28
فِي
içindedirler
|
سِدْرٍ
sedir ağaçları
|
مَخْضُودٍ
dikensiz
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fî sidrin maḣdûd(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
|
Edip Yüksel Meali
|
Dikensiz meyve ağaçları,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Dalbastı kirazlar,
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Onlar) Dikensiz kirazlar,
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Dikensiz kirazlar,
|
Yusuf Ali (English)
|
(They will be) among(5237) Lote-trees without thorns, *
|
M. Pickthall (English)
|
Among thornless lote tree
|
Vâkı’a Suresi
29
وَطَلْحٍ
ve muzlar
|
مَنْضُودٍ
meyva dizili
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve talhin mendûd(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,
|
Edip Yüksel Meali
|
Salkımları sarkmış muz ağaçları,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Meyva dizili muzlar,
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Kökünden tepesine kadar) meyva dizili muzlar,
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Meyve dizili muz ağaçları,
|
Yusuf Ali (English)
|
Among Talh trees(5238) with flowers (or fruits) piled one above another,- *
|
M. Pickthall (English)
|
And clustered plantains,
|
Vâkı’a Suresi
30
وَظِلٍّ
ve gölge(ler)
|
مَمْدُودٍ
uzamış
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve zillin memdûd(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yayılıp-uzanmış gölgeler,
|
Edip Yüksel Meali
|
Uzamış gölgeler,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Uzamış gölgeler,
|
Süleyman Ateş Meali
|
Uzamış gölge(ler),
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Uzayan gölgeler,
|
Yusuf Ali (English)
|
In shade long-extended,
|
M. Pickthall (English)
|
And spreading shade,
|
Vâkı’a Suresi
31
وَمَاءٍ
ve sular
|
مَسْكُوبٍ
fışkıran
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve mâ-in meskûb(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Durmaksızın akan su(lar);
|
Edip Yüksel Meali
|
Fışkıran sular,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Fışkıran sular.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Fışkıran sular,
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Akıp dökülen sular,
|
Yusuf Ali (English)
|
By water flowing constantly,
|
M. Pickthall (English)
|
And water gushing,
|
Vâkı’a Suresi
32
وَفَاكِهَةٍ
ve meyvalar
|
كَثِيرَةٍ
pek çok
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve fâkihetin keśîra(tin)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ve (daha) birçok meyveler arasında,
|
Edip Yüksel Meali
|
Ve bol meyveler içindedirler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Pek çok meyva arasında,
|
Süleyman Ateş Meali
|
Pek çok meyva arasında;
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Birçok meyveler arasındadırlar.
|
Yusuf Ali (English)
|
And fruit in abundance.
|
M. Pickthall (English)
|
And fruit in plenary
|
Vâkı’a Suresi
33
لَا مَقْطُوعَةٍ
tükenmeyen
|
وَلَا مَمْنُوعَةٍ
ve yasaklanmayan
|
Türkçe Transcript (*)
|
Lâ maktû’atin velâ memnû’a(tin)
|
Ali Bulaç Meali
|
Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).
|
Edip Yüksel Meali
|
Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler!
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Tükenmeyen ve yasaklanmayan
|
Süleyman Ateş Meali
|
Tükenmeyen ve yasaklanmayan!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ne tükenir ne yasaklanır.
|
Yusuf Ali (English)
|
Whose season is not limited, nor (supply) forbidden,(5239) *
|
M. Pickthall (English)
|
Neither out of reach nor yet forbidden,
|
Vâkı’a Suresi
34
وَفُرُشٍ
ve döşekler (üstündedirler)
|
مَرْفُوعَةٍ
yükseltilmiş
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve furuşin merfû’a(tin)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
|
Edip Yüksel Meali
|
Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar üzerindedirler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yükseğe yerleştirilmiş döşekler içinde.
|
Yusuf Ali (English)
|
And on Thrones (of Dignity), raised high.
|
M. Pickthall (English)
|
And raised couches,
|
Vâkı’a Suresi
35
إِنَّا
biz
|
أَنْشَأْنَاهُنَّ
kadınları inşa' etmişizdir
|
إِنْشَاءً
(yeni bir) inşa' ile
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnnâ enşe/nâhunne inşâ-â(n)
|
Ali Bulaç Meali
|
Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.
|
Edip Yüksel Meali
|
Biz kadınları yeniden biçimlendirdik. *
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).
|
Süleyman Ateş Meali
|
Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşa' etmişiz,
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Biz kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış,
|
Yusuf Ali (English)
|
We have created (their Companions)(5240) of special creation. *
|
M. Pickthall (English)
|
Lo! We have created them a (new) creation
|
Vâkı’a Suresi
36
فَجَعَلْنَاهُنَّ
onları yapmışızdır
|
أَبْكَارًا
bakireler
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fece’alnâhunne ebkârâ(n)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onları hep bakireler olarak kıldık,
|
Edip Yüksel Meali
|
Onları, gençleştirdik.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Onları bâkireler yaptık.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onları bakireler yapmışızdır. *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Hepsini bakireler yapmışızdır,
|
Yusuf Ali (English)
|
And made them virgin - pure (and undefiled), -
|
M. Pickthall (English)
|
And made them virgins
|
Vâkı’a Suresi
37
عُرُبًا
sevgililer
|
أَتْرَابًا
hep yaşıt
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|