|
|
səhifə | 29/36 | tarix | 29.03.2017 | ölçüsü | 3,33 Mb. | | #12849 |
|
Türkçe Transcript (*)
|
E-iżâ mitnâ vekunnâ turâben ve ’izâmen e-innâ lemedînûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?'
|
Edip Yüksel Meali
|
" 'Biz toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi dirileceğiz?' "
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?"
|
Süleyman Ateş Meali
|
Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi (diriltilip yaptığımız işlere göre) cezalanacağız?' "
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacak mıyız?"
|
Yusuf Ali (English)
|
"´When we die and become dust and bones, shall we indeed receive rewards and punishments?´"
|
M. Pickthall (English)
|
Can we, when we are dead and have become mere dust and bones, can we (then) verily be brought to book?
|
Sâffât Suresi
54
قَالَ
dedi
|
هَلْ أَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ
bakar mısınız?
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâle hel entum muttali’ûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
(Konuşan yanındakilere) Der ki: 'Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?'
|
Edip Yüksel Meali
|
(Yanındakilere,) "Bakar mısınız?" der.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Siz onu tanır mısınız?" der.
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"
|
Yusuf Ali (English)
|
(A voice) said: "Would ye like to look down?"
|
M. Pickthall (English)
|
He saith: Will ye look?
|
Sâffât Suresi
55
فَاطَّلَعَ
baktı
|
فَرَآهُ
onu gördü
|
فِي سَوَاءِ
ortasında
|
الْجَحِيمِ
cehennemin
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fettale’a feraâhu fî sevâ-i-lcahîm(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.
|
Edip Yüksel Meali
|
Baktığında, onu cehennemin ortasında bulur.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Baktı onu cehennemin ortasında gördü.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Araştırdı, nihayet onu cehennemin ta ortasında gördü.
|
Yusuf Ali (English)
|
He looked down and saw him in the midst of the Fire.(4068) *
|
M. Pickthall (English)
|
Then looketh he and seeth him in the depth of hell.
|
Sâffât Suresi
56
قَالَ
dedi
|
تَاللَّهِ
tallahi
|
إِنْ كِدْتَ
sen az daha
|
لَتُرْدِينِ
beni de alçaltacaktın
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâle ta(A)llâhi in kidte leturdîn(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dedi ki: 'Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"ALLAH'a andolsun, az kalsın sen beni de mahfedecektin," der.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Ona şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Tallahi, dedi, sen az daha beni de alçaltacaktın.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Dedi: "Vallahi, az kalsın sen beni de buralara düşürecektin."
|
Yusuf Ali (English)
|
He said: "By Allah. thou wast little short of bringing me to perdition!
|
M. Pickthall (English)
|
He saith: By Allah, thou verily didst all but cause my ruin,
|
Sâffât Suresi
57
وَلَوْلَا
olmasaydı
|
نِعْمَةُ
ni'meti
|
رَبِّي
Rabbimin
|
لَكُنْتُ
şimdi ben de olurdum
|
مِنَ الْمُحْضَرِينَ
(oraya) getirilenlerden
|
Türkçe Transcript (*)
|
Velevlâ ni’metu rabbî lekuntu mine-lmuhdarîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azab yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.
|
Edip Yüksel Meali
|
"Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimde seninle birlikte olurdum."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Rabbimin ni'meti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum. *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de şurada toplananlar arasına girmiş olacaktım."
|
Yusuf Ali (English)
|
"Had it not been for the Grace of my Lord,(4069) I should certainly have been among those brought (there)! *
|
M. Pickthall (English)
|
And had it not been for the favour of my Lord, I too had been of those haled forth (to doom).
|
Sâffât Suresi
58
أَفَمَا نَحْنُ
biz değil miyiz?
|
بِمَيِّتِينَ
öleceklerden
|
Türkçe Transcript (*)
|
Efemâ nahnu bimeyyitîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?'
|
Edip Yüksel Meali
|
"(Sana göre), biz öldüğümüzde,"
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
58,59. "Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?
|
Süleyman Ateş Meali
|
Biz bir daha ölmeyecek miyiz der.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Peki, biz artık ölmeyecek miyiz?"
|
Yusuf Ali (English)
|
"Is it (the case) that we shall not die,
|
M. Pickthall (English)
|
Are we then not to die
|
Sâffât Suresi
59
إِلَّا
başka
|
مَوْتَتَنَا
ölümümüz
|
الْأُولَىٰ
ilk
|
وَمَا نَحْنُ
ve biz değiliz
|
بِمُعَذَّبِينَ
azaba uğratılcak
|
Türkçe Transcript (*)
|
İllâ mevtetenâ-l-ûlâ vemâ nahnu bimu’ażżebîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?'
|
Edip Yüksel Meali
|
"İlk ölüm hariç, cezalandırılmayacaktık hani?"
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
58,59. "Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?
|
Süleyman Ateş Meali
|
Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azaba da uğratılmayacağız ha?!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Sadece ilk ölümümüz; azaba da uğratılmayacağız, öyle mi?"
|
Yusuf Ali (English)
|
"Except our first death, and that we(4070) shall not be punished?" *
|
M. Pickthall (English)
|
Saving our former death, and are we not to he punished?
|
Sâffât Suresi
60
إِنَّ
gerçekten
|
هَٰذَا
bu
|
لَهُوَ
ta kendisidir
|
الْفَوْزُ
başarının
|
الْعَظِيمُ
büyük
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnne hâżâ lehuve-lfevzu-l’azîm(u)
|
Ali Bulaç Meali
|
Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir.
|
Edip Yüksel Meali
|
İşte büyük zafer budur.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte bu büyük kurtuluştur.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Gerçekten büyük başarı ve mutluluk budur!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Doğrusu bu, büyük başarının ta kendisidir.
|
Yusuf Ali (English)
|
Verily this is the supreme achievement!(4071) *
|
M. Pickthall (English)
|
Lo! this is the supreme triumph.
|
Sâffât Suresi
61
لِمِثْلِ
misli gibi
|
هَٰذَا
bunun
|
فَلْيَعْمَلِ
çalışsınlar
|
الْعَامِلُونَ
çalışanlar
|
Türkçe Transcript (*)
|
Limiśli hâżâ felya’meli-l’âmilûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Çalışanlar bunun için çalışmalı.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Çalışanlar bunun için çalışsınlar.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Çalışanlar, böylesi için çalışsınlar.
|
Yusuf Ali (English)
|
For the like of this let all strive, who wish to strive.
|
M. Pickthall (English)
|
For the like of this, then, let the workers work.
|
Tevbe Suresi
72
وَعَدَ
va'detmiştir
|
اللَّهُ
Allah
|
الْمُؤْمِنِينَ
inanan erkeklere
|
وَالْمُؤْمِنَاتِ
ve inanan kadınlara
|
جَنَّاتٍ
cennetler
|
تَجْرِي
akan
|
مِنْ تَحْتِهَا
altlarından
|
الْأَنْهَارُ
ırmaklar
|
خَالِدِينَ
ebedi kalacakları
|
فِيهَا
içinde
|
وَمَسَاكِنَ
ve meskenler
|
طَيِّبَةً
güzel
|
فِي جَنَّاتِ
cennetlerinde
|
عَدْنٍۚ
Adn
|
وَرِضْوَانٌ
razı olması ise
|
مِنَ اللَّهِ
Allah'ın
|
أَكْبَرُۚ
hepsinden büyüktür
|
ذَٰلِكَ
işte
|
هُوَ
budur
|
الْفَوْزُ
başarı
|
الْعَظِيمُ
büyük
|
|
|
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|