Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
ALLAH, inanan erkeklere ve inanan kadınlara içinden ırmaklar akan ebedi kalacakları cennetler ve Adn cennetlerinde güzel evler söz vermiştir. ALLAH'ın hoşnud olması ise hepsinden daha büyük bir şeydir. İşte en büyük kurtuluş budur.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.
Allah inanan erkeklere ve inanan kadınlara, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler va'detmiştir. Allah'ın (onlardan) razı olması ise hepsinden büyüktür. İşte büyük başarı budur.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.
Yusuf Ali (English)
Allah hath promised to Believers, men and women, gardens under which rivers flow, to dwell therein, and beautiful mansions in gardens of everlasting bliss. But the greatest bliss is the good pleasure of Allah. that is the supreme felicity.
M. Pickthall (English)
Allah promiseth to the believers, men and women, Gardens underneath which rivers flow, wherein they will abide blessed dwellings in Gardens of Eden. And greater (far)! acceptance from Allah. That is the supreme triumph.
Tûr Suresi 17
إِنَّ
şüphesiz
الْمُتَّقِينَ
korunanlar
فِي
içindedirler
جَنَّاتٍ
cennetlerde
وَنَعِيمٍ
ni'met
Türkçe Transcript (*)
İnne-lmuttekîne fî cennâtin vena’îm(in)
Ali Bulaç Meali
Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler;
Edip Yüksel Meali
Erdemliler bahçeler ve nimetler içindedir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.
(To them will be said:)(5050) "Eat and drink ye, with profit and health,(5051) because of your (good) deeds." *
M. Pickthall (English)
(And it is said until them): Eat and drink in health (as reward) for what ye used to do,
Tûr Suresi 20
مُتَّكِئِينَ
yaslanarak
عَلَىٰ سُرُرٍ
koltuklara
مَصْفُوفَةٍۖ
sıra sıra dizilmiş
وَزَوَّجْنَاهُمْ
onları evlendirmişizdir
بِحُورٍ
hurilerle
عِينٍ
iri gözlü
Türkçe Transcript (*)
Mutteki-îne ‘alâ sururin masfûfe(tin)(s) ve zevvecnâhum bihûrin ‘în(in)
Ali Bulaç Meali
Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
Edip Yüksel Meali
Dizilmiş koltuklara yaslanmışlardır ve onları güzel eşlerle eşlendirmişizdir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.
Süleyman Ateş Meali
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.
Yusuf Ali (English)
They will recline (with ease) on Thrones (of dignity) arranged in ranks;(5052) and We shall join them to Companions, with beautiful big and lustrous eyes.(5053) *
M. Pickthall (English)
Reclining on ranged couches. And We wed them unto fair ones with wide, lovely eyes.
Tûr Suresi 21
وَالَّذِينَ آمَنُوا
inananlar
وَاتَّبَعَتْهُمْ
ve kendilerine uyanların
ذُرِّيَّتُهُمْ
zürriyetleri de
بِإِيمَانٍ
imanda
أَلْحَقْنَا
katmışızdır
بِهِمْ
kendilerine
ذُرِّيَّتَهُمْ
zürriyetlerini
وَمَا أَلَتْنَاهُمْ
eksiltmemişizdir
مِنْ عَمَلِهِمْ
kendi amellerinden
مِنْ شَيْءٍۚ
hiçbir şey
كُلُّ امْرِئٍ
herkes
بِمَا كَسَبَ
kendi kazandığına
رَهِينٌ
bağlıdır
Türkçe Transcript (*)
Velleżîne âmenû vettebe’at-hum żurriyyetuhum bi-îmânin elhaknâ bihim żurriyyetehum vemâ eletnâhum min ‘amelihim min şey-/(in)(c) kullu-mri-in bimâ kesebe rahîn(un)
Ali Bulaç Meali
İman edenler ve zürriyetleri kendilerini imanda izleyenler; Biz onların zürriyetlerini de olara katıp-ekledik. Amellerinden hiç bir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir.
Edip Yüksel Meali
Soyları tarafından izlenen inananlara soylarını da katarız ve onların yaptıklarından hiç bir şeyi eksiltmeyiz. Herkes kazanmış olduğu şeylerin bir ipoteğidir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
Süleyman Ateş Meali
Kendileri inanmış, zürriyetleri de imanda kendilerine uymuş olan kimselerin zürriyetlerini de kendilerine katmışızdır; kendi ameller(inin sevab)ından da hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanların, soy-soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi, kazandığı karşılığında bir rehindir.
Yusuf Ali (English)
And those who believe and whose families(5054) follow them in Faith,- to them shall We join their families: Nor shall We deprive them (of the fruit) of aught of their works: (Yet) is each individual in pledge for his deeds.(5055) *
M. Pickthall (English)
And they who believe and whose seed follow them in faith, We cause their seed to join them (there), and We deprive them of naught of their (life's) work. Every man is a pledge for that which he hath earned.