İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: 'Selam size' derler, ki bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.'
Edip Yüksel Meali
Aralarını bir perde böler. Orta yerde de bazı kimseler var ki herkesi görünüşlerinden tanırlar. Cennet halkına, "Selam size," diye seslenirler. Bunlar oraya (cennete), canları istedikleri halde giremediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde vardır. A'raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarından tanıyan kişiler vardır. Bunlar cennetliklere: "selâm olsun size" diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.
Süleyman Ateş Meali
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri, yüzlerindeki) işaretleriyle tanıyan erkekler vardır. (Bunlar), henüz cennete girmemiş olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet halkına: "selam size!" diye seslendiler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İki taraf arasında bir perde, A'raf üzerinde de herkesi yüzlerinden tanıyan erler vardır. Cennet halkı, özleyip durdukları halde henüz ona girmemiş olanlara şöyle seslenirler: "Selam size!"
Yusuf Ali (English)
Between them shall be a veil, and on the heights(1025) will be men who would know every one by his marks: they will call out to the Companions of the Garden, "peace on you": they will not have entered, but they will have an assurance (thereof). *
M. Pickthall (English)
Between them is a veil. And on the Heights are men who know them all by their marks. And they call unto the dwellers of the Garden: Peace be unto you! They enter it not although they hope (to enter).
Burcun üstündeki adamlar, yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: 'Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı.'
Edip Yüksel Meali
Orta yerde bulunanlar, görünüşlerinden tanıdıkları kimselere seslenirler: "Sizin cemaatiniz ve büyüklük taslamış olmanız size hiç bir yarar sağlamadı."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
A'raftakiler yüzlerinden tanıdıkları kişilere seslenerek şöyle derler: "Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiç bir yarar sağlamadı".
Süleyman Ateş Meali
A'raf halkı, yüzlerindeki işaretleriyle tanıdıkları birtakım adamlara da ünleyerek dediler ki: "Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiçbir yarar sağlamadı."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
A'raf halkı, yüzlerinden tanıdıkları bazı erkeklere seslenip şöyle derler: "Bir araya gelmeniz de büyüklük taslamanız da size hiçbir yarar sağlamadı."
Yusuf Ali (English)
The men on the heights will call to certain men whom they will know from their marks, saying:(1027) "Of what profit to you were your hoards and your arrogant ways? *
M. Pickthall (English)
And the dwellers on the Heights call unto men whom they know by their marks, (saying): What did your multitude and that in which ye took your pride avail you?
'Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız.'
Edip Yüksel Meali
"ALLAH onlara bir rahmet dokundurmayacak diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?" (Orta Yerdekilere şunlar denecektir:) "Cennete girin; size bir korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de." *
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
"Allah onları hiç bir rahmete erdirmiyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?" (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz" derler.
Süleyman Ateş Meali
Allah onları hiçbir rahmete erdirmeyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz!" dediler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
"Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz?" Ey cennetlikler! Siz de girin cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz.
Yusuf Ali (English)
"Behold! are these not the men whom you swore that Allah with His Mercy would never bless? Enter ye the Garden: no fear shall be on you, nor shall ye grieve."
M. Pickthall (English)
Are these they of whom ye swore that Allah would not show them mercy? (Unto them it hath been said): Enter the Garden. No fear shall come upon you nor is it ye who will grieve.
A’râf Suresi 50
وَنَادَىٰ
ve seslendiler
أَصْحَابُ
halkı
النَّارِ
ateş
أَصْحَابَ
halkına
الْجَنَّةِ
cennet
أَنْ
diye
أَفِيضُوا
biraz da akıtın
عَلَيْنَا
bizim üzerimize
مِنَ الْمَاءِ
suyunuzdan
أَوْ
veya
مِمَّا رَزَقَكُمُ
size verdiği rızıktan
اللَّهُۚ
Allah'ın
قَالُوا
dediler ki
إِنَّ
şüphesiz
اللَّهَ
Allah
حَرَّمَهُمَا
bu ikisini haram etmiştir
عَلَى الْكَافِرِينَ
kafirlere
Türkçe Transcript (*)
Venâdâ ashâbu-nâri ashâbe-lcenneti en efîdû ‘aleynâ mine-lmâ-i ev mimmâ razekakumu(A)llâh(u)(c)kâlû inna(A)llâhe harramehumâ ‘alâ-lkâfirîn(e)
Ali Bulaç Meali
Ateşin halkı cennet halkına seslenir: “Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın.” Derler ki: “Doğrusu Allah, bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır.”
Edip Yüksel Meali
Ateş halkı, cennet halkına seslendi: "Suyunuzdan, yahut ALLAH'ın size verdiği bazı nimetlerden üstümüze akıtın." Onlar da dediler ki: "ALLAH bu ikisini kafirlere haram kılmıştır."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Cehennemdekiler, cennettekilere: "Bize biraz su akıtın veya Allah'ın size verdiği rızıktan bize de verin." diye seslenirler. Cennettekiler de: "Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı." derler.
Süleyman Ateş Meali
Ateş halkı, cennet halkına: "Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın (ne olur)!" diye seslendiler. (Onlar da) dediler ki; "Allah, bu ikisini kafirlere haram etmiştir."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ateş halkı, cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığından biraz da bize akıtın." Şu cevabı verirler: "Allah, o ikisini de, küfre sapanlara haram kılmıştır."
Yusuf Ali (English)
The Companions of the Fire will call to the Companions of the Garden: "Pour down to us water or anything that Allah doth provide for your sustenance." They will say: "Both these things hath Allah forbidden to those who rejected Him."(1028) *
M. Pickthall (English)
And the dwellers of the Fire cry out unto the dwellers of the Garden; Pour on us some water or some of that where with Allah hath provided you. They say: Lo! Allah hath forbidden both to disbelievers (in His guidance),
Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, biz de bugün onları unutacağız.
Edip Yüksel Meali
Onlar dinlerini hafife aldılar ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Bugünleriyle karşılaşacaklarını unuttukları ve ayetlerimizi reddettikleri için bugün biz de onları unuturuz!
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Onlar, bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz.
Süleyman Ateş Meali
Onlar ki dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı, kendilerini aldattı. Onlar, bu günleriyle karşılaşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi bile bile nasıl inkar ediyor idilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz!.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı. Onlar bugüne kavuşacaklarını unutmuşlardı. Ayetlerimize karşı direniyorlardı. Bugün de biz onları unutuyoruz.
Yusuf Ali (English)
"Such as took their religion to be mere amusement and play, and were deceived by the life of the world." That day shall We forget them(1029) as they forgot the meeting of this day of theirs, and as they were wont to reject Our signs. *
M. Pickthall (English)
Who took their religion for a sport and pastime, and whom the life of the world beguiled. So this day We have forgotten them even as they forgot the meeting of this Day and as they used to deny Our tokens.