Cennet : Âl-i İmrân Suresi



Yüklə 3,33 Mb.
səhifə7/36
tarix29.03.2017
ölçüsü3,33 Mb.
#12849
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   36



Türkçe Transcript (*)

Ve kâlû len yedḣule-lcennete illâ men kâne hûden ev nesârâ(k) tilke emâniyyuhum(k)kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(e)

Ali Bulaç Meali

Dediler ki: 'Yahudi veya hristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez.' Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: 'Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı getirin.'

Edip Yüksel Meali

"Yahudi veya Hristiyanlardan başkası cennete giremez," dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: "Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin." *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bir de "yahudi ve hıristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek" dediler. Bu onların kendi kuruntularıdır. Sen de onlara de ki; "Eğer doğru iseniz, haydi bakalım getirin delilinizi."

Süleyman Ateş Meali

Yahudi yahut hıristiyan olandan başkası cennete girmeyecek, dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: "Doğru iseniz, delilinizi getirin."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek." dediler. Bu, onların hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşları/kuruntularıdır. De ki onlara: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!"

Yusuf Ali (English)

And they say: "None shall enter Paradise unless he be a Jew or a Christian." Those are their (vain) desires. Say: "Produce your proof if ye are truthful."

M. Pickthall (English)

And they say: None entereth Paradise unless he be a Jew or a Christian. These are their own desires. Say: Bring your proof (of what ye state) if ye are truthful.

Bakara Suresi
214


أَمْ

yoksa


حَسِبْتُمْ

sandınız


أَنْ تَدْخُلُوا

gireceğinizi mi



الْجَنَّةَ

cennete


وَلَمَّا يَأْتِكُمْ

başınıza gelmeden



مَثَلُ

durumu


الَّذِينَ خَلَوْا

geçenlerin



مِنْ قَبْلِكُمْۖ

sizden önce



مَسَّتْهُمُ

Onlara dokunmuştu



الْبَأْسَاءُ

sıkıntı


وَالضَّرَّاءُ

ve yoksulluk



وَزُلْزِلُوا

ve sarsılmışlardı ki



حَتَّىٰ

nihayet


يَقُولَ

diyorlardı



الرَّسُولُ

peygamber



وَالَّذِينَ آمَنُوا

ve inananlar



مَعَهُ

onunla birlikte



مَتَىٰ

ne zaman


نَصْرُ

yardımı


اللَّهِۗ

Allah'ın


أَلَا

İyi bilin ki



إِنَّ

şüphesiz


نَصْرَ

yardımı


اللَّهِ

Allah'ın


قَرِيبٌ

yakındır



















Türkçe Transcript (*)

Em hasibtum en tedḣulu-lcennete velemmâ ye/tikum meśelu-lleżîne ḣalev minkablikum(s) messet-humu-lbe/sâu ve-ddarrâu vezulzilû hattâ yekûle-rrasûlu velleżîne âmenû me’ahu metâ nasru(A)llâh(i)(k) elâ inne nasra(A)llâhi karîb(un)

Ali Bulaç Meali

Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.

Edip Yüksel Meali

Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Onlar zorluk ve sıkıntıya uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki elçi ve beraberindeki inananlar, "ALLAH'ın yardımı ne zaman," dediler. İyi bilin ki ALLAH'ın yardımı yakındır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır.

Süleyman Ateş Meali

Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuştu, öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve onunla birlikte inananlar: "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek olmuşlardı. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır.

Yusuf Ali (English)

Or do ye think that ye shall enter the Garden (of bliss) without such (trials) as came to those who passed away before you? they encountered suffering and adversity, and were so shaken in spirit that even the Messenger and those of faith who were with him cried: "When (will come) the help of Allah." Ah! Verily, the help of Allah is (always) near!

M. Pickthall (English)

Or think ye that ye will enter Paradise while yet there hath not come unto you the like of (that which came to) those who passed away before you? Affliction and adversity befell them, they were shaken as with earthquake, till the messenger (of Allah) and those who believed along with him said: When cometh Allah's help? Now surely Allah's help is nigh.

Bakara Suresi
221


وَلَا تَنْكِحُوا

evlenmeyin



الْمُشْرِكَاتِ

müşrik (Allah'a ortak koşan) kadınlarla



حَتَّىٰ

kadar


يُؤْمِنَّۚ

inanıncaya



وَلَأَمَةٌ

bir cariye



مُؤْمِنَةٌ

inanan


خَيْرٌ

daha hayırlıdır



مِنْ مُشْرِكَةٍ

ortak koşan (hür) kadından



وَلَوْ

eğer


أَعْجَبَتْكُمْۗ

hoşunuza gitse bile



وَلَا تُنْكِحُوا

evlendirmeyin



الْمُشْرِكِينَ

Ortak koşan erkeklerle



حَتَّىٰ

kadar


يُؤْمِنُواۚ

iman edinceye



وَلَعَبْدٌ

bir köle


مُؤْمِنٌ

inanan


خَيْرٌ

daha hayırlıdır



مِنْ مُشْرِكٍ

müşrik erkekten



وَلَوْ

eğer


أَعْجَبَكُمْۗ

hoşunuza gitse bile



أُولَٰئِكَ

(Zira) onlar



يَدْعُونَ

çağırıyorlar



إِلَى النَّارِۖ

ateşe


وَاللَّهُ

Allah ise



يَدْعُو

çağırıyor



إِلَى الْجَنَّةِ

cennete


وَالْمَغْفِرَةِ

ve mağfirete



بِإِذْنِهِۖ

izniyle


وَيُبَيِّنُ

açıklar


آيَاتِهِ

ayetlerini



لِلنَّاسِ

insanlara



لَعَلَّهُمْ

umulur ki



يَتَذَكَّرُونَ

düşünürler















Türkçe Transcript (*)

Velâ tenkihu-lmuşrikâti hattâ yu/min(ne)(c) veleemetun mu/minetun ḣayrun min muşriketin velev a’cebetkum(k) velâ tunkihu-lmuşrikîne hattâ yu/minû(c) vele’abdun mu/minun ḣayrun min muşrikin velev a’cebekum ulâ-ike yed’ûne ilâ-nnâr(i)(s) va(A)llâhu yed’û ile-lcenneti velmaġfirati bi-iżnih(i)(s) veyubeyyinu âyâtihi linnâsi le’allehum yeteżekkerûn(e)

Ali Bulaç Meali

Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse demüşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse demüşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

Edip Yüksel Meali

İnanmadıkça, ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. İnanan bir hizmetçi kadın ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır; ondan hoşlansanız bile. Ortak koşan erkeklerle, inanıncaya kadar kızlarınızı evlendirmeyin. İnanan bir hizmetçi erkek ortak koşandan daha hayırlıdır, hoşlansanız bile... Onlar, ateşe çağırıyor. ALLAH ise cennete ve bağışlanmaya çağırır ve öğüt almaları için ayetlerini halka açıklar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar.

Süleyman Ateş Meali

Allah'a ortak koşan kadınlarla, onlar inanıncaya kadar, evlenmeyin. (Allah'a ortak koşan hür kadın), hoşunuza gitse dahi, inanan bir cariye, ortak koşan (hür) kadından iyidir. Ortak koşan erkekler de inanıncaya kadar, onları (kadınlarınızla) evlendirmeyin. (Allah'a ortak koşan hür erkek) hoşunuza gitse dahi, inanan bir köle, ortak koşan (hür) adamdan iyidir. (Zira) onlar ateşe çağırıyorlar. Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırıyor. İnsanlara ayetlerini açıklıyor ki öğüt alsınlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

Yusuf Ali (English)

Do not marry unbelieving(245-A) women (idolaters), until they believe: A slave woman who believes is better than an unbelieving woman, even though she allures you. Nor marry (your girls) to unbelievers until they believe: A man slave who believes is better than an unbeliever, even though he allures you. Unbelievers do (but) beckon you to the Fire. But Allah beckons by His Grace to the Garden (of bliss) and forgiveness, and makes His Signs clear to mankind: That they may celebrate His praise. *

M. Pickthall (English)

Wed not idolatresses till they believe; for lo! a believing bondwoman is better than an idolatress though she please you; and give not your daughters in marriage to idolaters till they believe, for lo! a believing slave is better than an idolater though he please you. These invite unto the Fire, and Allah inviteth unto the Garden, and unto forgiveness by His grace, and expoundeth thus His revelations to mankind that haply they may remember.

Bakara Suresi
265


وَمَثَلُ

durumu da



الَّذِينَ يُنْفِقُونَ

infak edenlerin



أَمْوَالَهُمُ

mallarını



ابْتِغَاءَ

kazanmak


مَرْضَاتِ

rızasını


اللَّهِ

Allah'ın


وَتَثْبِيتًا

ve kökleştirmek için



مِنْ أَنْفُسِهِمْ

kendilerindekini (imanı)



كَمَثَلِ

benzer


جَنَّةٍ

bir bahçeye



بِرَبْوَةٍ

tepe üzerinde bulunan



أَصَابَهَا

değince


وَابِلٌ

bol yağmur



فَآتَتْ

veren


أُكُلَهَا

ürününü


ضِعْفَيْنِ

iki kat


فَإِنْ

eğer


لَمْ يُصِبْهَا

değmese bile



وَابِلٌ

yağmur


فَطَلٌّۗ

çisinti olur



وَاللَّهُ

Allah


بِمَا تَعْمَلُونَ

yaptıklarınızı



بَصِيرٌ

görmektedir









Türkçe Transcript (*)

Vemeśelu-lleżîne yunfikûne emvâlehumu-btiġâe merdâti(A)llâhi veteśbîten min enfusihim kemeśeli cennetin birabvetin esâbehâ vâbilun feâtet ukulehâ di’feyni fe-in lem yusibhâ vâbilun fetal(lun)(k) ve(A)llâhu bimâ ta’melûne basîr(un)

Ali Bulaç Meali

Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştiripgüçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir.

Edip Yüksel Meali

ALLAH'ın rızasını kazanmak istedikleri ve buna ikna oldukları için paralarını harcayanların örneği, bol yağmur aldığında iki kat ürün veren, bol yağmur almasa bile çisintiyle yetinen yüksek verimli bir bahçe örneği gibidir. ALLAH yaptıklarınızı görmektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür.

Süleyman Ateş Meali

Allah'ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki(ima)nı kökleştirmek için mallarını harcayanların durumu da tepe üzerinde bulunan bir bahçeye benzer ki, bol yağmur değince ürününü iki kat verdi. Yağmur değmeseydi bile çisinti olurdu. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir.

Yusuf Ali (English)

And the likeness of those who spend their substance, seeking to please Allah and to strengthen their souls, is as a garden, high and fertile: heavy rain(311) falls on it but makes it yield a double increase of harvest, and if it receives not Heavy rain, light moisture sufficeth it. Allah seeth well whatever ye do. *

M. Pickthall (English)

And the likeness of those who spend their wealth in search of Allah's pleasure, and for the strengthening of their souls, is as the likeness of a garden on a height. The rainstorm smiteth it and it bringeth forth its fruit twofold. And if the rainstorm smite it not, then the shower. Allah is Seer of what ye do.

Bakara Suresi
266


أَيَوَدُّ

ister mi ki



أَحَدُكُمْ

biriniz


أَنْ تَكُونَ

olmasını


لَهُ

kendisinin



جَنَّةٌ

bir bahçesi



مِنْ نَخِيلٍ

hurmalardan



وَأَعْنَابٍ

ve üzümlerden



تَجْرِي

akan


مِنْ تَحْتِهَا

altından


الْأَنْهَارُ

ırmaklar


لَهُ فِيهَا

içinde bulunan



مِنْ كُلِّ

her çeşit



الثَّمَرَاتِ

meyvası


وَأَصَابَهُ

kendisine geldiğinde



الْكِبَرُ

ihtiyarlık



وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ

ve çocuklarının bulunduğu



ضُعَفَاءُ

aciz


فَأَصَابَهَا

isabet etsin



إِعْصَارٌ

birden bir kasırga



فِيهِ

onlara


نَارٌ

ateşli


فَاحْتَرَقَتْۗ

yakıp kül etsin



كَذَٰلِكَ

böylece


يُبَيِّنُ

açıklıyor



اللَّهُ

Allah


لَكُمُ

size


الْآيَاتِ

ayetleri


لَعَلَّكُمْ

umulurki


تَتَفَكَّرُونَ

düşünürsünüz






Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin